Bibliyografya : 6 mahzum (benî mahzûM) 6



Yüklə 1,16 Mb.
səhifə26/41
tarix12.01.2019
ölçüsü1,16 Mb.
#94979
1   ...   22   23   24   25   26   27   28   29   ...   41

el-MAKSADÜ'L-ESNÂ

Gazzâlî'nin (ö. 505/1111) esmâ-î hüsnâya dair eseri.

Tam adı el-Makşadü'1-esnâ îîşerhi (me'ânî) esmâ i'İlâhi'1-hüsnâ olup bir mukaddime ile üç bölümden (fen) mey­dana gelmektedir. Müellif eserin kısa mu­kaddimesinde, insan gücünün ilâhî sıfat­lan irdelemesinin imkânsız denecek kadar zor olduğunu, ayrıca kitleleri alışageldik­leri kanaatlerinden uzaklaştırıp onlara gerçeği anlatmanın önemli bir problem oluşturduğunu, bununla birlikte Allah'ın lutfuna güvenerek işe başladığını söyle­mekte ve kitabın muhtevasını kısaca ta­nıtmaktadır.

el-Makşadü'1-esnâ'nm birinci bölümü ön bilgiler niteliğinde olup dört fasıldan oluşur. Birinci fasılda isim, müsemmâ ve tesmiye, İkinci fasılda yakın anlamlı veya eş anlamlı isimler, üçüncü fasılda birden fazla mânaya gelme ihtimali olabilecek (müşterek) isimler ele alınmış, dördüncü fasılda ilâhî ahlâkla ahlâklanma, ilâhî sı­fat ve isimlerin muhtevalarıyla derunî ha­yatını mâmur edip yetkinlik ve mutluluğa erişme konusuna yer verilmiştir.

İkinci bölüm temel konular ve hedefler hakkında olup üç fasıl halinde düzenlen­miştir. Birinci fasıl, meşhur olan Ebü Hü-reyre rivayetindeki doksan dokuz ismin kendi sırasına göre açıklanmasından iba­rettir. 100 sayfalık bir hacme sahip bulu­nan bu kısım on sayfalık bir açıklama ile sona ermektedir. Müellif burada, isimle­ri açıklarken kulun o isimden alabileceği hissenin neden ibaret olduğu yolundaki uyanlarının sebeplerini anlatmaktadır. Bunları ilâhî ahlâkla, yani esmâ-i hüsnâ-mn içerdiği ahlâkla ahlâklanmanın gere­ği yanında bazı sûfîlere nisbet edilip bu­rada sözü geçen ahlâklanma ile bağlan­tılı gösterilen hulul ve ittihad söylentisi­nin imkânsızlığı ve yanlışlığının vurgulan­ması şeklinde özetlemektedir. İkinci bö­lüm, çok sayıda ismin zât-ı ilâhiyyeye rü-cû edip yoğunlaşması ve Ehl-i sünnet'e göre yedi sıfatta özetlenmesiyle Mu'te-zile ve filozoflara ait sıfat anlayışında bu yoğunlaşmanın nasıl telakki edildiği ko­nuları ile son bulmaktadır.

Kitabın üçüncü bölümü eklerden teşek­kül etmiş olup üç fasla ayrılmıştır. Bura­da, Kur'an'da ve Sünnet'te Allah'a izafe edilen isimlerin doksan dokuzla sınırlı ol­madığı, bu sayının öne çıkarılmasının hik­meti, ilâhî isim ve sıfatların nasların bil-dirmesiyle sabit olmasının yanı sıra (tev­kifi) aklî çıkarımlarla O'na isim ve sıfat nisbet etmenin imkân dahilinde bulu­nup bulunmadığı gibi hususlar işlen­mektedir.

el-Makşadü'I-esnâ, gerek önsözü ve doksan dokuz ismin ele alınışından gerek­se sonundaki eklerden anlaşıldığı üzere Gazzâlî'nin tasavvufla ilgilendiği dönem­de kaleme alınmıştır. Kitabın bütün bö­lümlerinde müellifin sürükleyici ve sami­mi üslûbunun yanında zihnin ve kalbin ürünü olan kelâmî ve tasavvuf] yaklaşım­ları dikkat çekmektedir. Gazzâlî'nin, eser­lerinde başarısını sağlayan zâhir-bâtın uyumunun sanatkârane tecellisi bu kitap­ta açıkça görülmektedir. Abdülkerîm el-Kuşeyrî'nin aynı konuda kaleme aldığı Tahbîr fi't-tezkîr İle el-Makşadü'1-esnâ arasındaki mistik anlatım benzerliği Gaz­zâlî'nin Kuşeyrî'den etkilendiğini ortaya koymaktadır. el-cAvâşım mine'I-kavâ-şım adlı eserinde Gazzâlînin keşf anlayı­şını eleştiren Ebû Bekir İbnü'l-Arabî'nin 388 esmâ-i hüs-nâya dair el-Emedü'1-akşâ adlı kitabın­da büyük çapta onun açıklamalarından istifade etmiştir. Fahreddin er-Râzî'nin Levâmfu'I-beyyinât adlı esmâ-i hüsnâ

şerhi de hem genel plan hem işleniş açı­sından el-Makşadü'1-esnâ'yı takip et­miştir. Râzî eserinde isim vererek Gazzâ-lî'den nakiller yapmıştır. el-Makşadü'l-esnd'nın aynı konuda yazılan eserler üze­rindeki etkileri sonraki dönemlerde de devam etmiştir. Eser Ortaçağ"dan itiba­ren Batı dünyasında da ilgi görmüş ve bazı bölümleri tercüme edilmiştir.389

İslâm dünyasında ve diğer ülkelerdeki kütüphanelerde birçokyazma nüshası bu­lunan el-Makşadü'1-esnâ'nm Türkiye Di­yanet Vakfı İslâm Araştırmaları Merkezi Kütüphanesi bilgisayar kayıtlarında çoğu Süleymaniye'de olmak üzere elliye yakın nüshası görülmektedir.390 Eser Kahire 391 ve Beyrut'ta 392 basılmıştır. Bessâm Abdülvehhâb el-Câbî'nin neşrinden baş­ka (Kıbrıs 1407/1987) Fazluh Şehâde Al­manya, İngiltere ve Amerika'da bulunan altı nüshaya dayanarak eserin ilmî neşrini gerçekleştirmiştir (Beyrut 1971, 1982).

Kitap üzerine Şemseddin Muhammed b. İbrahim el-Hatîb el-Vezîrî'nin yaptığı çalışma (el-Menhetü 'l-cazb fi şerhi esmâ'i 'r-mb) Kâtib Çelebi tarafından Şerhu'1-es-mâ'i'l-hüsnâ başlığı altında zikredilmiş-se de kendisinin de ifade ettiği gibi el-Makşadü'S-esnâ'nm muhtasarından iba­rettir.393 Eserin Türkçe ve İngilizce tercümeleri de vardır.394 HelmutGatje ve Ahmet Arslan ki­taba dair birer makale yazmışlardır.


Bibliyografya :

Gazzâlî. e/-Ma/cşadü7-esnâ (Fazltih); ayrıca bk. neşredenin girişi, s. XVI-XV!1; Ebû Bekir İb-nü'I-Arabî, el-cAuâşım (nşr. Ammâr C. et-Tâlibî: Ârâ1 û Eb'iBekrİbni'l-'Arabîel-kelâmiyye için­de), Cezayir, ts. (eş-Şirketü'1-vataniyye li'n-neşr ve't-tevzî'), il, 14-17, 30-33; Keşfü'z-zunûn, I!, 1033, 1805; îzâhu'l-meknûn, li, 594; Brockel-tnann, GAL, I, 538; Suppt., I, 746; Kehhâle, Muıcemü'l-mtfellİfın, VI!], 198; Abdurrahman Bedevi, Mü'eüefâtü'l-öazzâtî, Kuveyt 1977, s. 135-136; Metin Yurdagür. Esmâ-i Hüsnâ, İstan­bul 1996, s. 54-55; H. Gâtje. "Logîsch-semasi-ûlogische Theorien", Arabica, XXI/2, Leiden 1974, s. 151-182; Ahmet Arslan. "Kur'an, İlâhî Sıfatlar ve Hoşgörü", //. Kur'an Haftası Kur'an Sempozyumu, Ankara 1996, s. 333-337; Bekir Karlığa, "Gazzâlî", DİA, XIII, 520, 527. Bekir Topaloölu



MAKSEM

Şehir suyu şebekelerinde su taksim merkezi.

Kelimenin aslı Arapça maksim olup "suyun kollara ayrıldığı yer" demektir. İlk defa Romalılar tarafından kullanıldığı sa­nılan maksemler, dağıtılan suların dış kir­lenmelerden korunması için daima kapalı bir bina halindedir. Bu dağıtma merkezine suyolcular "kubbe" adını da verirler. Mak-seme gelen su tekne veya sandık denilen küçük bir havuza alınır. Sandığın düşey yü­zü üzerine su seviyesinden ekseni 96 mm. aşağıya yerleştirilen lüle adlı kısa borular vasıtasıyla debi ölçülür. Sandığın içerisin­deki su seviyesini sabit tutmak için lüle­lerin bulunduğu cephenin üzerinde sa­vaklar yer alır; yağmurların fazla olduğu mevsimlerde savaklardan taşan sular da­ğıtılan yerlere gider. Ana maksemler bü­yük ve gösterişli yapılardır. İstanbul'un en büyük maksemi, Eğrikapı'daki Savak­lar Kubbesi de denilen Mimar Sinan'ın yap­tığı Eğrikapi Maksemi'dir. Taksim meyda­nına adını veren ve sekiz köşeli bir yapı olan Taksim Suyu Maksemi de mevcut mak-semlerin tahribat görmemiş tek örneğidir.

1127 (1715) tarihli Kırkçeşme suyunun tevzi şemasında Eğrikapı Maksemi'nden 100 lüle (5200 m'/gün) su dağıtıldığı belir­tilmiştir. Mimar Sinan'ın 976 (1568-69) yılına ait tevzi defterinde de aynı miktar yazılıdır. Maksemin 124 lülesinden on üçü Yedikuleyönüne, 11 l'i ise Fatih İtfaiye-si'nin arkasındaki Tezgâhçılar Maksemi'ne su gönderir. Buradan ayrılan bir dehliz Gedikpaşa üzerinden Ayasofya Kubbesi'-ne, bir diğeri de Tahtakale Kubbesi'ne gi­der; bu son ikimaksem bugün yolun al­tında kalmıştır. Tezgâhçılar Maksemi de halen yer altında olmakla birlikte kaldırı­mın üzerindeki bir taş kaldırılarak içine inilebilmektedir. Tabanı yol seviyesinden

8 m. kadar aşağıda olan maksemin Ro­ma devrinden kaldığı ve en köklüsü Mi­mar Sinan tarafından gerçekleştirilen çe­şitli tamirler geçirdiği anlaşılmaktadır. Taksim Maksemi, I. Mahmud tarafından Taksim suyu tesisleriyle beraber 1732 yı­lında yaptırılmıştır. İsâle hattından Tak­sim deposuna dolan su bu maksemdeki on lüleden Fındıklı-Tophane, diğer on lü­leden Beyoğlu Galata ve yandaki dört lü­leden Kasımpaşa yönüne dağıtılır. Kayıt­lara göre bu maksemden dağıtılan sula­rın debisi41 lüledir Giriş oluğunun iki tarafında iki kitabe bulun­makta ve soldakinde Kaptanıderyâ Gazi Hasan Paşa'ya yaptırdığı Kalyoncu Kışlası ve çeşmelere toplam 22 masura (143 m V gün), sağdakinde Sadrazam Yûsuf Paşaya8 masura (52 mVgün) su tahsis edildi­ği yazmaktadır. Taksim isâle hattı üzerin­de yakın zamanlara kadar mevcut olan Harbiye Maksemi ise yol açılması dolayı­sıyla kaldırılmıştır. Anadolu yakasındaki mevcut en önemli maksem Üsküdar Do-ğancılar'da bulunan ve halk arasında ge­nellikle türbe sanılan Damad fbrâhim Pa­şa Maksemi'dir. Harap durumdaki yapı­nın üzerinde ta'lik hatla yazılmış Şair Ne-dîm'in bir kasidesi vardır.

Maksemlerin küçük birer örneği de şe­hir içerisindeki suyun basıncını ayarlayan su terazilerinin tepesinde bulunur ve bunlar vasıtasıyla aynen maksemde oldu­ğu gibi su ölçülerek çeşitli yerlere dağıtılır. Halen Süleymaniye Çocuk Kütüphanesi'-nin duvarı üzerinde bunun tipik bir örneği yer almaktadır. Şehir dışındaki ana isâle hatları üzerinde bulunan maksemlere ise maslak veya kubbe ve bazan da şekline göre baca denir. İstanbul'daki maslakla­rın başlıcaları Taksim suyu isâle hattı üze­rindeki Hacı Osman Bacası, Ayazağa Van, Derbent ve Maslak kubbeleriyle Mecidi-yeköy Maslaği'dır.


Bibliyografya :

Teuzî Defteri, Atıf Efendi Ktp., nr. 1734 (Kırk-çeşme ve Kâğıthane sularının 976 yılında Mimar Sinan tarafından İstanbul'a getirilişiyle ilgili); Sadi Nirven. İstanbul Suları, İstanbul 1945; Kâ­zım Çeçen. Mimar Sinan ueKırkçeşme Tesisleri, İstanbul 1988; a.mlf., Üsküdar Suları, İstanbul 1991;a.mlf.. Taksim ue Hamidiye Sulan, İstan­bul 1992; SA, III, 1267-1268, 1287; IV, 1840. Kazım Çeçen




Yüklə 1,16 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   22   23   24   25   26   27   28   29   ...   41




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin