Bilindiği üzere, KDV Kanunu 1/1/1985 tarihinde yürürlüğe girmiştir. KDV mevzuatında yaklaşık 30 yıllık uygulama süresince ihtiyaçlar çerçevesinde;
Bilindiği üzere, KDV Kanunu 1/1/1985 tarihinde yürürlüğe girmiştir. KDV mevzuatında yaklaşık 30 yıllık uygulama süresince ihtiyaçlar çerçevesinde;
56 kez Kanun değişikliği yapıldı,
91 adet Bakanlar Kurulu Kararı çıkarıldı,
123 adet Genel Tebliğ yayınlandı,
65 adet KDV Sirküleri yayınlandı,
100’e yakın Genel Yazı ve İç Genelge çıkarıldı,
Ve binlerce özelge verildi.
Maliye Bakanlığı, 26/4/2014 tarih ve 28983 saylı Resmi Gazete’de yayımladığı KDV Genel Uygulama Tebliği ile, 123 adet KDV Tebliğini birleştirerek tek bir Tebliğ haline getirdi ve bu 123 adet Tebliği yürürlükten kaldırdı. Sirküler, genel yazı ve iç genelgelerin durumu ile ilgili olarak ise Tebliğde herhangi bir açıklamada bulunmadı. Bu şu anlama geliyor: Sirküler, genel yazı ve iç genelgelerde Tebliğe aykırı olan açıklamalar geçersiz, kalan kısımları geçerli.
Olaya bu açıdan bakıldığında, 123 adet KDV Tebliğinin tek bir Tebliğde birleştirilmesi, KDV uygulamasının sadeleştirilmesi ve kolaylaştırılmasına dönük atılmış önemli bir adım olarak değerlendirilebilir.
Olaya bu açıdan bakıldığında, 123 adet KDV Tebliğinin tek bir Tebliğde birleştirilmesi, KDV uygulamasının sadeleştirilmesi ve kolaylaştırılmasına dönük atılmış önemli bir adım olarak değerlendirilebilir.
1 Mayıs 2014 tarihinden itibaren yürürlüğe giren KDV Uygulama Genel Tebliği, KDV Kanunu'nun Kısım, Bölüm ve Madde şeklindeki Kanun sistematiğine uygun olarak hazırlanmıştır. Bu şekilde, Kanun maddeleri ile Tebliğdeki açıklamalar arasında kolaylıkla irtibat kurulabilmesi amaçlanmıştır.
Tebliğin genel hatlarıyla incelenmesinden de fark edileceği üzere, KDV iadesi ile ilgili olan bölümler dışında önceki Tebliğlerde yer alan açıklama ve düzenlemeler genel olarak korunmuş, 11/1-c ve 13. maddeler hariç güncelleme ve bazı küçük değişiklikler yapılmıştır. Tebliğde dikkati çeken en önemli husus, özelgelerle yapılan bazı düzenlemelerin Genel Tebliğe aktarılmasıdır. Bu husus bariz bir şekilde görülmekte ve hissedilmektedir.
Tebliğin Birinci Kısmı «I-MÜKELLEFİYET» başlığı altında Kanun sistematiğine uygun olarak düzenlenmiştir. Bu bölümün bir alt başlığı olan «Verginin Konusu» bölümü ile ilgili tespit ve açıklamalarımız aşağıdadır:
Tebliğin Birinci Kısmı «I-MÜKELLEFİYET» başlığı altında Kanun sistematiğine uygun olarak düzenlenmiştir. Bu bölümün bir alt başlığı olan «Verginin Konusu» bölümü ile ilgili tespit ve açıklamalarımız aşağıdadır:
Verginin konusunu oluşturan işlemler; mal teslimi ve hizmet ifaları, ithalat, diğer faaliyetlerden doğan teslim ve hizmetler, teslim, teslim sayılan haller, hizmet ve hizmet sayılan haller başlıkları altında yapılan açıklamalar, 1 Seri No.lu KDV Genel Tebliği’nde yer alan açıklamalarla hemen hemen aynı olup, ifade değişiklikleri ve kısaltmalar hariç birebir örtüşmektedir.
BU BÖLÜMDE YER ALAN DEĞİŞİKLİKLERDEN BİRİSİ, «İşlemlerin Türkiye’de Yapılması» hususuna, önceki Tebliğlerin aksine ayrı bir başlık altında açıklık getirilmesidir. Aslında bu husus Kanunun 6. maddesinde yer almaktadır.
Tebliğin I/A-6. bölümünde yapılan açıklamalara göre, bir işlemin KDV’ye tabi olması için;
Tebliğin I/A-6. bölümünde yapılan açıklamalara göre, bir işlemin KDV’ye tabi olması için;
- İşlemlerin, Türkiye’de yapılmış olması ve
- İşlemlerin, 3065 sayılı Kanunun 1. maddesindeki şartları taşıyan mal teslimleri ve hizmet ifaları olması,
gerekir. İthalat ise başka bir şart aranmaksızın verginin konusuna girmektedir.
3065 sayılı Kanunun 6 ve 7. maddelerinde, hangi işlemlerin Türkiye'de yapılmış sayılacağı özel olarak mal teslimleri, hizmet ifaları ve uluslararası taşımacılık yönünden ayrı esaslara bağlanmıştır.
- Mal Teslimlerinin Türkiye'de Yapılması
Mal teslimlerinde malların teslim anında Türkiye'de bulunması, işlemin Türkiye'de yapılmış sayılması için yeterlidir. (KDVK. Mad.6/a)
Mal teslimlerinde, mal teslim eden şahsın uyruğuna bakılmaksızın, teslim Türkiye sınırları içinde yapılmışsa vergiye tabidir. Türkiye dışında yapılan mal teslimleri ise verginin konusuna girmez. Dolayısıyla, bir Türk vatandaşının Türkiye dışındaki mal teslimleri verginin konusuna girmez, yabancı uyruklu bir şahsın Türkiye içinde yaptığı mal teslimleri ise vergiye tabi tutulur.
Mal teslimlerinde, mal teslim eden şahsın uyruğuna bakılmaksızın, teslim Türkiye sınırları içinde yapılmışsa vergiye tabidir. Türkiye dışında yapılan mal teslimleri ise verginin konusuna girmez. Dolayısıyla, bir Türk vatandaşının Türkiye dışındaki mal teslimleri verginin konusuna girmez, yabancı uyruklu bir şahsın Türkiye içinde yaptığı mal teslimleri ise vergiye tabi tutulur.
Hizmetin Türkiye'de Yapılması
Hizmet ifalarında işlemin Türkiye'de yapılmış sayılması için; hizmetin Türkiye'de yapılması veya hizmetten Türkiye'de faydalanılması gerekir. (KDVK. Mad.6/b) Bu iki şartın birlikte gerçekleşmesi gerekmez, herhangi birisinin oluşması halinde hizmet, Türkiye'de yapılmış sayılır. Hizmet Türkiye'de yapılmışsa, hizmetten hangi ülkede faydalanılırsa faydalanılsın işlem Türkiye'de yapılmış sayılır. Hizmet başka bir ülkede yapılmış ancak bu hizmetten Türkiye'de faydalanılmış ise işlem yine Türkiye'de yapılmış sayılır.