Birinci Bölüm / allah'i tanimak


Hz. Muhammed'in (s.a.a) Risaletinin İspatı



Yüklə 1,3 Mb.
səhifə45/80
tarix21.08.2018
ölçüsü1,3 Mb.
#73543
1   ...   41   42   43   44   45   46   47   48   ...   80

Hz. Muhammed'in (s.a.a) Risaletinin İspatı


Daha önce 27. derste peygamberlerin peygamberliklerinin ispatının 3 yolla mümkün olduğunu belirtmiştik: 1- Onların karakter ve huyunu bilmek ve güven verici karine ve delillere başvurmak. 2- Daha önceki peygamberlerin onun geleceğini haber vermesi. 3- Mucize.

Hz. Resulullah (s.a.a) konusunda bu yolların her üçü de mümkün ve mevcuttu. Mekke halkı Peygamber efendimizin (s.a.a) dürüstlüğüne ve iftiharla geçen 40 yıllık hayatında zerrece karanlık bir nokta bulunmadığına şahit olmuştu. Hatta bütün şehirde ondan daha emin ve güvenilir biri bulunmadığından kendileri ona "Emin" lakabını vermişlerdi. Böyle birinin yalan söylemeyeceği ve abes bir iddiada bulunmayacağı apaçık ortadaydı.

Diğer taraftan, daha önceki peygamberler onun geleceğini müjdelemişlerdi[1] ve kitap ehlinden bir grup onun gelmesini bekliyordu ve bu grubun elinde Peygamberimizle ilgili net ve açık deliller, işaretler vardı.[2] Nitekim söz konusu kitap ehlinden olanlar, müşrik ve putperest Araplara, o günün Arap kabilelerinden bazılarını teşkil eden Hz. İsmail'in (a.s) oğulları arasından ahir zaman peygamberinin çıkacağını ve onun kendisinden önceki peygamberlerle tevhidî dinleri tasdik edeceğini söylüyorlardı.[3] Bazı Yahudi ve Hıristiyan din adamlarıyla bilim adamlarının bu kehanet ve işaretleri görerek Peygamber efendimize (s.a.a) iman ettiği bilinmektedir,[4] aynı işaretleri görüp o kehanetlerin gerçekleştiğine şahit olan bazı Yahudi ve Hıristiyan din adamları ise sırf nefsanî sebeplerden dolayı İslâm'ı kabule yanaşmamış ve hakikati bildikleri hâlde inkâr edip kâfir olmuşlardır.

Kur'ân-ı Kerim bu gerçeğe işaretle şöyle buyurur:

İsrailoğulları bilginlerinin onu bilmesi, onlar için bir delil (ayet) değil mi? [5]

Mevcut kehanetler ve daha önceki peygamberlerin tanıtmış ve haber vermiş olmasına binaen Yahudi bilginlerinin Hz. Resulullah'ın (s.a.a) bekledikleri peygamber olduğunu anlaması Peygamberimizin (s.a.a) peygamberliğinin hakkaniyetinin bütün Ehlikitap için anlaşılmasına yeterli bir delil olduğu gibi, onun geleceğini müjdeleyen peygamberlerin de hakkaniyetini gösteriyor ve bizzat Hz. Resulullah'ın (s.a.a) hakkaniyetinin diğer insanlarca da fark edilmesini sağlıyordu. Zira bu insanlar Hz. Peygamber (s.a.a) hakkındaki işaretleri kendi gözleriyle görüyor, söylenen kehanetler ve ulaşan haberlerin birbiri ardından gerçekleştiğine bizzat şahit oluyor ve şimdi gerçeği kolayca teşhis edip anlayabiliyorlardı.

İşin ilginç tarafı, tahrif olmuş Tevrat'la İncil'de bile, bu tür hakikatleri örtbas etmek için yapılan onca tahrif ve gösterilen onca çabaya rağmen, gerçeği bulmak isteyenler için çok önemli ipuçlarının bulunması ve hiçbir özürle bahaneye mahal bırakmamasıdır. Nitekim hakkı ve hakikati arayan birçok Hıristiyan ve Yahudi bilgini bu ipuçlara ve belgelere bakarak hidayet bulmuş ve mukaddes İslâm dinine iman getirmişlerdir.[6]

Diğer taraftan, Hz. Resulullah'tan (s.a.a) birçok mucize sadır olmuş, hadis ve tarih kitaplarında kaydedilen bu mucizelerden çoğu tevatür derecesinde rivayet edilip anlatılmıştır.[7]

Ancak Yüce Allah son peygamberini ve onun getirdiği ölümsüz dini insanlara tanıtırken, hiçbir bahaneye yer bırakmayacak bir delil olan ve diğerlerinin de duyup işiterek inanacağı mucizelere ilaveten; yeryüzü durdukça insanoğlunun gözleri önünde varlığını sürdürecek ve kıyamete değin tezahürünü sürdürecek olan ölümsüz ve ebedî bir mucize daha vermiştir: Kur'ân-ı Kerim!

Gelecek dersimizde, büsbütün eşsiz bir mucize olan bu aziz kitap üzerinde duracağız inşallah


Sorular:


1- Geçmiş peygamberlerin getirdiği kitapların bugünkü durumunu açıklayınız.

2- Tevrat'ın tahrif olduğunu gösteren bazı örnekler verin.

3- Bugünkü İncil'in geçersizliğini ispatlayın.

4- Hz. Peygamber'in risaletinin önemini açıklayınız.

5- Hz. Resul-i Ekrem'in (s.a.a) risaletini ispatlamanın yollarını izah edin.

 

 



[1]- Saf, 6.

[2]- A'râf, 157; Bakara, 146; En'âm, 20.

[3]- Bakara, 89.

[4]- Mâide, 83; Ahkaf, 10.

[5]- Şuarâ, 197.

[6]- Tahran'da yaşayan Yahudi azınlığın büyük din adamlarından olan Mirza Muhammed Rıza (İkametu'ş-Şuhud Fi Reddi Yahud kitabının yazarı) ve Mahzar-ı Şuhud Fi Reddi Yahud kitabının yazarı olan Yezd Yahudilerinin önde gelen âlimlerinden Hacı Baba Gazvînî Yezdî ve son yıllarda İngilizceden Farsçaya çevrilen "Tevrat ve İncil'de Hz. Muhammed (s.a.a)" adlı kitabın yazarı sabık piskopos Profesör Abdulahad Davud gibi isimler bunlardan birkaçıdır.

[7]- Biharu'l-Envar, 17/225'ten 18. cildin sonuna kadar, ayrıca diğer muteber hadis ve tarih kitaplarına bakınız.

32- KUR'ÂN MUCİZESİ

Kur'ân'ın Mucize Oluşu


Kur'ân-ı Kerim, kimsenin bir benzerini getirmeye güç yetiremeyeceği iddiasını tam bir kararlılık ve kesinlikle öne sürüp ilân eden yegâne semavî kitaptır; hatta bütün cinlerle insanlar el ele verip işbirliğinde bulunsalar dahi buna güçleri yetmeyecektir.[1] Hatta Kur'ân gibi bir kitap şöyle dursun, onun sureleri gibi on sure[2] veya bir satırlık bir tek sure bile getirebilmeleri mümkün değildir.[3]

Kur'ân defalarca bunu vurgulamakta ve herkese meydan okuyarak kimsenin böyle bir şeye gücünün yetmeyeceğini önemle hatırlatmakta ve bunun da, Kur'ân'ın beşerî değil, ilâhî bir kitap olduğunu ve Hz. Muhammed'in (s.a.a) peygamberliğinin hakkaniyetini ispatlayan en büyük delil sayıldığını açıklamaktadır.[4]

O hâlde şunda şüphe yoktur ki bizzat Kur'ân-ı Kerim, kendisinin "mucize" olduğunu tam bir güvenle iddia edebilmekte ve bu kitabı getiren de, onu ölümsüz bir mucize ve kendisinin peygamberliğini ispatlayan tartışılmaz bir delil olarak bütün çağlara ve bütün insanlığa takdim etmektedir. Nitekim bugün aradan geçen 14 asırlık bir zamana rağmen bu ilâhî çağrı, her sabah ve her akşam vakti dost-düşman vericiler tarafından bütün dünyaya duyurulmakta ve insanoğlu için hiçbir özre mahal bırakmayacak şekilde gerçeği âşikar etmektedir.

Diğer taraftan sevgili Peygamber'in davete başladığı ilk günden itibaren çok zorlu ve kindar düşmanlarla karşılaştığı, onun getirdiği ilâhî dine karşı amansız bir savaş başlatan bu güruhun; tehdit ve vaatlerin bir sonuç vermediğini görünce Peygamber efendimizi (s.a.a) öldürmeye karar verdiği bilinmektedir. Ancak, Yüce Allah'ın tedbiri bu komployu bozdu ve Hz. Resulullah (s.a.a) bir gece yarısı gizlice Mekke'den ayrılıp Medine'ye hicret ederek bu plânın suya düşmesini sağladı. Ömrünün geri kalanı ise hicretten sonra müşrikler ve onların Yahudi işbirlikçileriyle savaşmakla geçti. Allah Resulü'nün vefatından günümüze kadar da, Müslümanlar arasındaki münafıklarla dış düşmanlar bu ilâhî nuru söndürebilmek için ellerinden gelen her şeyi yaptılar ve bugün de yapmaya devam etmektedirler. Bu doğrultuda, Kur'ân-ı Kerim'in benzeri bir kitabı getirmeye güçleri yetmiş olsaydı bunu da kesinlikle yapmakta tereddüt etmeyeceklerdi…

Süper devletlerin, zalimane sultacı yaklaşımları doğrultusunda İslâm'ı kendileri için en büyük tehlike ve düşman olarak görüp bu dine karşı bütün güçleriyle top yekün bir savaş başlattığı ve çağın en ileri teknolojisiyle çok güçlü ekonomi, bilim, politika ve propaganda imkânlarını ellerinde bulundurdukları günümüzde, hiç şüphe yok ki eğer ellerinden gelecek olsa Kur'ân'ın küçük surelerinden birinin sadece bir tek satırının benzerini mutlaka ortaya koyar ve ellerindeki güçlü medya ve uluslararası propaganda imkânlarını derhal seferber edip bunu bütün dünyaya duyururlardı. Çünkü bu, İslâm'la mücadele ve onun yayılmasını önleme yolunda başvurabilecekleri en etkili, en ucuz ve en kolay yol olurdu.

Binaenaleyh hak ve hakikat peşinde olan aklıselim sahibi herkes bu noktaları dikkate aldığında, Kur'ân-ı Kerim'in müstesna ve taklidi imkânsız bir kitap olduğunu; hiç kimse ve hiçbir grubun, hiçbir eğitim ve imkânla bu kitabın bir benzerini ortaya koyabilecek kudrete sahip bulunmadığını kolaylıkla anlayabilecektir. Yani bu kitap, bir mucizenin taşıması gereken "olağanüstülük, ilâhilik, taklit edilmezlik ve peygamberliğin ispatı için vuku bulmuş olmak" gibi özelliklerin tamamına sahiptir ve bu nedenle de sevgili Peygamber'in (s.a.a) davetinin ve getirdiği yüce dinin hakkaniyetinin en büyük ve kesin delilidir. Dahası, Yüce Allah'ın insanlığa lütfetmiş olduğu en büyük nimetlerden biri, bu muazzam kitabın her zaman ve bütün şartlarda ebedî bir mucize olma özelliğini koruması, doğruluk ve hakkaniyetin delilini bizzat kendisinde taşımasıdır. Öyle bir delil ki, onu fark edip kavrayabilmek için özel bir öğrenim veya uzmanlığa gerek bulunmamaktadır ve dileyen her insan, bunu kolayca fark edip anlayabilmektedir.

 

[1]- İsrâ, 88.



[2]- Hud, 13.

[3]- Yunus, 38.

[4]- Bakara, 23-24.


Yüklə 1,3 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   41   42   43   44   45   46   47   48   ...   80




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin