Birinci Bölüm / allah'i tanimak


Nübüvvet ve Risalet veya "Nebi" ve "Resul" Terimleri



Yüklə 1,3 Mb.
səhifə42/80
tarix21.08.2018
ölçüsü1,3 Mb.
#73543
1   ...   38   39   40   41   42   43   44   45   ...   80

Nübüvvet ve Risalet veya "Nebi" ve "Resul" Terimleri


"Resul" terimi "mesaj getiren"; "nebi" terimi ise "nebe" kökünden türemesi hâlinde "önemli bir haberle gelen" ve "nebeve" kökünden türemesi hâlinde ise "yüce ve seçkin bir makama sahip olan kimse" anlamına gelmektedir.

Bazıları "nebi"nin "resul"ün bir türevi ve benzeri olduğunu sanmakta ve nebinin Allah'tan vahiy alan, ama bu vahyi başkalarına iblağla yükümlü olabileceği gibi, böyle bir görevle yükümlü olmaması da mümkün bulunan kimse zannetmekte ve resulün hem vahiy alan, hem de bu vahyi mutlaka insanlara iblağ etmekle de yükümlü bulunan kimse telakki etmektedirler.

Ama bu iddia ve zan doğru değildir. Zira Kur'ân-ı Kerim'de bazı ayetlerde "nebi" sıfatı "resul" sıfatından sonra gelmektedir.[1] Oysa yukarıdaki tanıma göre genel bir tanım olan "nebi"nin, özel bir tanım olan "resul"den önce gelmesi gerekirdi. Ayrıca; vahyi iblağ görevinin sadece resullere mahsus olduğunu gösteren bir delil de yoktur.

Bazı rivayetlerde nebi makamında olanın, vahiy meleğini ancak rüyada görebildiği, uyanık olduğunda ise ancak sesini duyabileceği, risalet makamında olanın (resulün) ise vahiy meleğini uyanık hâlde de görebileceği geçer.[2]

Ama bu farkın da terim anlamından kaynaklandığı söylenemez. Kısacası şunu kabul etmek mümkündür: Nebi terimi mefhum açısından değil, mısdak açısından resulden daha kapsamlıdır. Yani bütün peygamberler nübüvvet makamına sahip "nebi"lerdi, ama risalet makamı (resul olma hâli) bu nebilerden sadece bazılarına mahsustu ve daha önce bahsettiğimiz gibi bir rivayete göre resullerin sayısı 313 kişidir. Bu durumda doğal olarak resullerin makamı, diğer nebilerin makamından daha üstün olacaktır. Nitekim bizzat resuller de makam ve fazilet açısından eşit ve bir değildir[3] ve bazı resuller "imamet" makamıyla da onurlandırılmıştır.[4]

 

[1]- Meryem, 51, 54.



[2]- Usul-i Kâfi, 1/176.

[3]- Bakara, 253; İsrâ, 55.

[4]- Bakara, 124; Enbiyâ, 73; Secde 24.

Ulu'l-Azm Peygamberler


Kur'ân-ı Kerim'de bazı peygamberler "ulu'l-azm" (çığır açıcı) olarak tanıtılmaktadır,[1] ama bunların özellikleri belirtilmemiştir. Ehlibeyt'ten ulaşan rivayetlere göre ulu'l-azm peygamberler 5 kişidir: Hz. Nuh, Hz. İbrahim, Hz. Musa ve Hz. İsa ve Hz. Muhammed (hepsine Allah'ın selâmı olsun).[2] Bu rivayete göre özellikleri de, Kur'ân'da da belirtildiği gibi, mümtaz bir sabır ve direnç göstermelerinin yanı sıra, her birinin ayrıca müstakil bir kitap ve şeriata da sahip bulunmasıydı; böylece bir ulu'l-azm peygamber yeni bir kitap ve şeriatla mebus olup resul olarak gönderilinceye kadar; ondan önceki ulu'l-azm peygamberin çağdaşı olan veya kendisinden sonra gelen peygamberler o ulu'l-azm peygamberin şeriatına uyuyordu.

Bu arada, aynı zaman diliminde yeryüzünde iki peygamberin bulunabileceği de anlaşılmaktadır; mesela Hz. Lut (a.s) Hz. İbrahim'le (a.s) aynı zaman diliminde yaşamıştır; Hz. Harun'la (a.s) Hz. Musa (a.s) aynı zaman diliminde peygamberlikle görevlendirilmiştir; hakeza, Hz. Yahya (a.s) Hz. İsa (a.s) zamanında yaşamıştır.

 

 

[1]- Ahkaf, 35.



[2]- Bihar, 11/ 33-34; Mealimu'n-Nübüvve, s.113.

Birkaç Önemli Nokta


Bu dersi tamamlarken, nübüvvetle ilgili birkaç önemli noktaya özetle değinmemiz faydalı olacaktır:

a) Peygamberler birbirlerini tasdik etmiş, kendilerinden sonra gelecek peygamberi insanlara bildirip müjdelemişlerdir.[1] Binaenaleyh peygamberlik iddiasında bulunup da kendisinden önceki veya kendisiyle çağdaş olan peygamberleri yalanlayan biri, sahtekâr ve yalanca demektir.

b) Peygamberler, ifa ettikleri peygamberlik karşılığında insanlardan ücret veya karşılık beklememişlerdir.[2] Sadece Hz. Resulullah (s.a.a) efendimiz, risaletine karşılık Ehlibeyt'inin sevilip onlara itaat edilmesini ümmetine tavsiye etmiştir,[3] ki bu da, aslında kendisinden sonra ümmetin onlara itaat etmesini vurgulama gayesi taşımakta, bundan yarar görecek taraf da bizzat ümmetin kendisi olmaktadır.[4]

c) Bazı peygamberler yargılama ve devlet kurup yönetme gibi îlahî makamlara da sahip olmuşlardır. Geçmiş (Hz. Resulullah'tan önceki) peygamberler arasında Hz. Davud ve Hz. Süleyman buna örnek verilebilir. "Resul" olan bütün peygamberlere mutlak itaatte bulunulmasının farz olduğunu belirten Nisa Suresi'nin 64. ayeti gereğince, bütün "resul"lerin böyle makamlara sahip olduğu anlaşılmaktadır.

d) Bağımsız iradeye sahip mükellef yaratıklar türünden olan ve normal şartlarda insanlarca görülemeyen cinler bazı peygamberlerin çağrısından haberdar oluyor, aralarından takva sahibi salih kimseler bu peygamberlere iman getirip onların dinine giriyordu. Nitekim cinler arasında Hz. Musa (a.s) ve Hz. Muhammed'in (s.a.a) dinine mensup olanlar vardır.[5] Yine cinler arasında kimi de İblis'e uymuş ve Allah'ın gönderdiği peygamberlere kâfir olmuştur.[6]

Sorular:


1- Peygamberlerin sayısının birden fazla oluşunun hikmetlerini açıklayınız.

2- Bütün peygamberlerin davet ve emirleri karşısında insanların görevi nedir?

3- Yeni bir peygamberin gelmesi, hangi durumda zarurî olmaz?

4- Nebi ve resullerin sayısını belirtiniz.

5- Nebiyle resul arasındaki fark nedir? Mefhum ve mısdak açısından aralarında ne tür bir bağ vardır?

6- Peygamberler arasında ilâhî makamlar açısından birbirlerine oranla ne tür üstünlükler vardı?

7- Ulu'l-azm peygamberler kimlerdir? Özelliklerini belirtiniz.

8- Aynı zaman diliminde yeryüzünde birden fazla peygamber bulunmuş mudur? Örneklerini belirtiniz.

9- Nebilerin başka özellikleri var mıdır?

10- Peygamberlere iman veya küfür açısından cinlerin tavrı nasıl olmuştur?

 

[1]- Âl-i İmrân, 81.



[2]- En'âm, 90; Yasin, 21; Tur 40; Kalem, 46; Yunus, 72; Hud, 29,51; Furkan 57; Şuarâ, 109, 127, 145, 164, 180; Yusuf, 104; Sâd, 86.

[3]- Şûra, 23,

[4]- Sebe, 47.

[5]- Ahkaf, 29-32.

[6]- Cin, 1, 14.

30- İNSANLAR VE PEYGAMBERLER

Giriş


Kur'ân-ı Kerim geçmişteki peygamberlerden söz edip onların parlak ve bereket dolu yaşamlarından kesitler sunarak nurlu ve aydınlık tarihleriyle ilgili sayfalar üzerindeki kasıtlı ve kasıtsız tozları silkelerken; çeşitli ümmetlerin peygamberlere karşı sergilediği tavır ve tepkileri irdeleyip açıklamaya özel bir itina göstermektedir: Bir taraftan insanların peygamberlere karşı sergiledikleri tavırları açıklayıp muhalefet göstermelerinin sebeplerini irdelerken; bir taraftan da peygamberlerin eğitim ve hidayet yöntemlerine değinip onların küfür, şirk ve sapma faktörleriyle mücadele metotlarına işaret etmekte, bilhassa insanlarla peygamberler arasındaki karşılıklı irtibatlar açısından, toplumun tedbir ve iradesiyle ilgili ilâhî sünnet ve kurallara dikkat çekmektedir ki bütün bunlar, fevkalade öğretici ve aydınlatıcı noktalarla doludur.

Bu konular her ne kadar itikadî ve kelâmî mevzularla doğrudan ilgili değilse de hem peygamberlik etrafındaki meseleleri açıklığa kavuşturup bununla ilgili birçok karanlık noktaya ışık tutması; hem yapıcı ve insanları eğitici özellikler taşıyıp önemli târihî olaylardan ibret alınmasını sağlaması nedeniyle çok büyük bir öneme haizdir. Bu nedenle bu dersimizde, söz konusu noktalardan en önemlilerine değinmek istiyoruz.



Yüklə 1,3 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   38   39   40   41   42   43   44   45   ...   80




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin