Birinci Bölüm / allah'i tanimak



Yüklə 1,3 Mb.
səhifə39/80
tarix21.08.2018
ölçüsü1,3 Mb.
#73543
1   ...   35   36   37   38   39   40   41   42   ...   80

Olağanüstülük


Bu dünyada vuku bulan alışılageldik normal olaylar, türlü gereç ve yollarla tahlile tâbi tutulduğunda anlaşılması mümkün hadiselerdir; fizik, kimya, biyoloji ve psikoloji gibi pozitif bilimlerle ilgili hadiselerin tamamına yakını bu türdendir. Ama çok nadir durumlarda bu olayların bir kısmı daha farklı bir şekilde gerçekleşebilmektedir ve ilgili nedenler ve gereklerini hissî deneylerle kavrayabilmek mümkün değildir. Belge ve bulgular; bu tür olaylarda, değişik türden bazı faktörlerin etkin olduğunu göstermektedir. Mesela Hint fakirlerinin yaptığı bazı şaşırtıcı işleri inceleyen çeşitli bilim dallarının uzmanları, bu işlerin bilinen madde ve fizik kurallarıyla gerçekleşmediğini vurgulamaktadırlar. Bu tür işler "olağanüstü" veya "harikulade" terimleriyle tanımlanmaktadır.

İlâhî Olağanüstülükler


Olağanüstü işler de iki kısma ayrılır. Biri, insanoğlunun becerebildiği işlerdir. Bunlar her ne kadar normal faktörler ve gereçlerle gerçekleşmese de, normal ötesi gereç ve faktörleri bir ölçüye kadar insanoğlunun emrine verilmiş durumdadır, özel eğitim ve yöntemlerle insan bunları elde edebilir, mesela Hint fakirlerinin yaptığı normal ötesi işler bu türdendir. Olağanüstü işlerin bir kısmı ise ancak Yüce Allah'ın özel izniyle mümkün olabilecek türdendir. Bu tür işleri gerçekleştirme imkânı, Yüce Allah'la irtibatı bulunmayan kimselere verilmez, bu nedenle de iki önemli özellikleri vardır: Evvela bu işler eğitim ve çabayla olmaz, bu yollarla öğrenilemez ve öğretilemez; ikincisi, daha etkili bir gücün kontrolüne girmez ve hiçbir güce yenilmez. Bu tür olağanüstülükler Yüce Allah'ın seçkin özel kullarına mahsus olup sapmışlarla nefsine düşkün olanların eline asla geçmez. Ayrıca, sadece peygamberlere mahsus olmayıp, kimi zaman büyük velilerden de sâdır olabilmektedir; bazılarının terim ve kelam itibariyle bu tür vukuatın hepsine "mucize" dememesi de bundandır. Bu tür hadiseleri peygamberler dışında biri (bir evliya) gerçekleştirdiğinde "keramet" olarak adlandırılmaktadır. Nitekim olağanüstü ilâhî ilimler de "nübüvvet vahyi"ne münhasır değildir; bu tür ilimler peygamberlerden başkasına (ör: evliya) verildiğinde "ilham", "tahdis" vb. isimlerle adlandırılmaktadır.

Bu açıklamayla "ilâhî ve "gayriilahî" olağanüstülükleri birbirinden ayırabilmenin yolu da anlaşılmış oluyor: Yani öğrenilen ve öğretilebilen veya başkalarınca vukuu veya devamı önlenebilen ya da etkisizleştirilebilen olağanüstülükler "ilâhî olağanüstülük" değildir. Nitekim bir şahsın ahlâk, inanç ve eylem bakımından kötü biri olması, onun Yüce Allah'la ilgi ve irtibatının bulunmadığını, eylemlerinin şeytanî ve nefsanî olduğunu göstermeye yetmektedir.

Burada bir noktanın daha altını çizelim: İlâhî olağanüstülüklerin failinin Yüce Allah olduğu söylenebilir (bütün mahlûkatın ve normal olayların faili olduğu gibi, olağanüstü mahlûkat ve olayların faili de yine O'dur). Çünkü bunların tahakkuku ancak O'nun özel izniyle mümkün olabilmektedir.[1] Aynı şekilde, bunları peygamberlerle melekler gibi vasıtalara mal etmek de yanlış değildir, çünkü onlar bu olayların vukuunda ya vasıta ya da faile yakın faildirler. Nitekim Kur'ân-ı Kerim Hz. İsa'nın (Allah'ın izniyle) ölüleri dirilttiğini, hastaları iyileştirdiğini ve kuş yarattığını buyurur ve Hz. İsa'dan (a.s) bu fiillerin öznesi olarak söz eder.[2] Bu fiilleri hem Allah'a, hem O'nun evliya kullarına mal etmek bir çelişki değildir, zira burada ilâhî faillik, kulların failliğinin uzantısında cereyan etmektedir.

 

[1]- Ra'd, 37, Mümin, 78.



[2]- Âl-i İmrân, 49; Mâide, 110.

Peygamberlerin Mucizelerinin Özelliği


Mucizenin tarifinde değindiğimiz üçüncü özellik, peygamberlerin mucizelerinin, onların hakkaniyetinin delili olduğuydu. Binaenaleyh bugün kelâmî tabiriyle "mucize" denilen bir olağanüstülük vuku bulduğunda, Allah'ın izniyle gerçekleşmiş olmanın yanı sıra, bir peygamberin peygamberliğinin ispatı için de vuku buluyor demektir. Bu kavram biraz şumullendirilecek olursa, imametin ispatı için gerçekleşen olağanüstülükleri de kapsamına aldığı görülecektir. Binaenaleyh "keramet", Allah'ın velilerinden sâdır olan diğer olağanüstülüklerin adı olup sihir, kehanet, Hint fakirlerinin yaptıkları gibi nefsanî ve şeytânî güçlerden kaynaklanan işler ve vukuatın tam karşı noktasında yer almaktadır. Zira şeytanî ve nefsanî güçlere dayalı beşerî fevkalâdelikler hem öğrenilip öğretilebilir, hem daha etkili bir gücün etkisiyle "mağlup edilebilir"dirler. Bunların ilâhî olmadığını; sahiplerinin ahlâksız, kötü ve bozuk inançlı kimseler olmasından anlamak da mümkündür.

Burada dikkat edilmesi gereken bir nokta var: Peygamberlerin mucizelerinin doğrudan doğruya ispatladığı şey, onların peygamberlikleridir. Ama risaletlerinin muhtevası ve iblağ ettikleri emirlere itaatin lüzumu dolaylı olarak ve vasıta yoluyla ispatlanabilirdir. Başka bir deyişle peygamberlerin (a.s) nübüvveti aklî delille, getirdikleri mesajın muhtevasının itibarı ise taabbüdî delille ispatlanabilirdir.[1]


Sorular:


1- Peygamberlerin hakkaniyeti hangi yollarla bilinebilir? Bu yol ve yöntemler arasındaki fark nedir?

2- Sahtekârların iddialarının yalan oluşunun işaretleri nelerdir?

3- Mucizeyi tanımlayınız.

4- Olağanüstü işler nelerdir?

5- İlâhî ve gayriilâhî olağanüstülüklerin farklarını sıralayınız.

6- İlâhî olağanüstülükleri teşhis etmenin yolları nedir?

7- İlâhî olağanüstülükler arasında, peygamberlere has mucizenin özelliği nedir?

8- Mucize ve keramet nedir?

9- Mucizeyi yapan Allah mıdır, peygamber mi?

10- Mucize, bir peygamberin peygamberliğine mi delil teşkil eder, yoksa getirdiği mesajın doğruluğuna mı?

[1]- bk. 4. ve 21. dersler.

28- MUCİZE İLE İLGİLİ BİRKAÇ ŞÜPHENİN CEVABI


Mucize konusunda öne sürülen bazı şüphelerle cevaplarını burada biraz açıklamak istiyoruz:

1- Mucize, Nedensellik Aslını Çiğnemiş Olmuyor Mu?


Her maddî olayın, ilmî deneylerle tanınıp bilinebilecek kendine has nedenleri vardır. Laboratuar gereçlerinin yetersizliğinin sonucu olan "bir olayın nedenlerinin bilinmezliği" normal bir olayın nedeninin olmadığı şeklinde yorumlanamaz ve buna delil olarak gösterile-mez. Binaenaleyh olağanüstü olaylar ancak "bilinmeyen nedenlerden dolayı vuku bulan olaylar" olarak kabul edilebilirler. En fazla, henüz bilinmez oldukları dönemde nedenlerinin anlaşılması mucize telakki edilebilir; ama ilmî deneylerle anlaşılması mümkün olmayan nedenlerden söz etmek, nedensellik ilkesine temelden aykırı düşeceği için, kabul edilebilir değildir.

Cevap şudur: Nedenselliğin nihaî gereği, bir etkene bağlı her malulün mutlaka bir nedenden kaynaklandığının ispatlanmasıdır. Ama her "neden"in mutlaka ilmî deneylerle de anlaşılabilmesi gerektiği gibi buna bir delil bulabilmek de mümkün değildir. Çünkü ilmî deneylerin limiti doğal olaylar ve imkânlarla sınırlıdır ve tabiat ötesi olay veya varlıkların varlığını yokluğunu veya etkilerinin olmadığını laboratuar gereçleriyle ispatlamak imkânsızdır.

Diğer taraftan mucizeyi, bilinmeyen nedenlerin bilinmesi olarak yorumlamak da doğru değildir. Zira bu bilgi normal faktörler yoluyla elde edilmişse diğer normal olaylardan bir farkı kalmayacak ve kesin-likle olağanüstü telakki edilemeyecektir. Bu bilgi normal olmayan yollardan elde edilecek olursa olağanüstü olay sayılacak, Yüce Allah-'ın izniyle ve bir peygamberin hakkaniyetinin ispatı için de vuku bul-ması hâlinde mucizenin türlerinden biri (ilmî=bilimsel mucize) kabul edilebilecektir. Mesela Hz. İsa'nın (a.s) mucizelerinden biri de insan-ların evlerindeki yiyecekleri ve biriktirdikleri paranın miktarını ve ye-rini bilmesiydi.[1] Ama mucizenin sırf bu türden ibaret sayılması ve di-ğer türlerinin reddedilmesi mümkün değildir. Sonuçta, nedensellik e-sası açısından bu olaylarla diğer olağanüstü olaylar arasında ne fark olduğu sorusu geçerliliğini korumaktadır.

 

[1]- Âl-i İmrân, 49.



Yüklə 1,3 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   35   36   37   38   39   40   41   42   ...   80




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin