Birinci Bölüm / allah'i tanimak



Yüklə 1,3 Mb.
səhifə62/80
tarix21.08.2018
ölçüsü1,3 Mb.
#73543
1   ...   58   59   60   61   62   63   64   65   ...   80

Adalet Delili


Bu dünyada insanlar iyi veya kötü bir işi seçme ve uygulama konusunda serbesttirler. Kimi insanlar bütün ömrünü Allah'a itaat ve O'nun kullarına hizmetle geçirirken, kimi de şeytâni arzularını gerçekleştirebilmek için olmadık zulümleri ve en çirkin günahları işlemekten çekinmez. Esasen insanın bu dünyada yaratılmış olmasındaki gaye ve zıt eğilimlerle donatılıp iradeyle teçhiz edilmesi, ona çeşitli aklî ve naklî bilgiler verilip türlü davranışlardan dilediğini seçebileceği ortamlar hazırlanması, önüne hak ve batıl veya hayır ve şer kavşaklarının çıkarılmasındaki amaç, onun sayısız deneme ve sınavlara tâbi tutulup tekâmül çizgisini kendi özgür iradesiyle tayin etmesi ve neticede kendi iradesiyle ve özgür olarak yaptığı tercih ve işlediği amellerin karşılığını görmesidir. Gerçekte dünya hayatı, insan için sınava tâbi tutulmaktan ve onun insanî kimlik ve kişiliğini belirleyip netleştirme çabalarından ibarettir. İnsanoğlu yaşamının son demlerinde bile bu sınava tâbi tutulmaktan, sorumluluk ve görevlerini yerine getirmekten muaf edilmemiştir.

Ancak herkesin gördüğü gibi, iyilerle kötüler yaptıklarının karşılığını bu dünyada gereğince almamakta ve nice kötüler bu dünyada daha fazla imkân ve nimetlere sahip olabilmektedirler. Aslında dünya hayatı, insanoğlunun işlediği çoğu amellerin ödül veya cezasını tam olarak görebilmesine müsait bir yapı ve kapasiteye de sahip değildir. Mesela binlerce masum insanı suçsuz yere öldüren birini bir defadan fazla öldürebilmek mümkün olmadığından işlediği diğer cinayetler cezasız kalmaktadır. Oysa ilâhî adalet, her insanın işlediği en küçük bir iyilik veya kötülüğün karşılığını mutlaka görmesini gerektirmektedir.

O hâlde bu dünya nasıl sadece sınav ve görev diyarıysa, bu sınav ve görevlerin sonuçlarının belli olacağı ve ödüllerle cezaların verileceği bir diyarın da olması gerekmektedir; böylece her insan layık olduğuna kavuşmuş ve ilâhî adalet tam anlamıyla yerini bulup tecelli etmiş olacaktır.

Bu açıklamalardan sonra, ahiret dünyasının tercih, amel ve görev dünyası olmadığı da anlaşılmış olsa gerek; ileride bu konuyu daha etraflıca ele almaya çalışacağız inşallah.


Sorular:


1- İlâhî hikmet ve bu hikmetin en güzel sistemle ilgisini açıklayınız.

2- Hikmet delilini iki yolla açıklayınız.

3- Bu delil, ahiret aslını ispatlama dışında hangi gerçeği daha ortaya koymaktadır?

4- İnsanın bu dünyada yaratılmış olmasındaki amacı açıklayınız.

5- Adalet delilini etraflıca izah ediniz.

6- Bu delil özellikle hangi gerçeği ortaya koymaktadır?


45- KUR'ÂN'DA AHİRET

Giriş


Ahiretin ispatı ve ahireti inkâr edenlere verilen cevapları kapsayan Kur'ân ayetlerini, bu bağlamda 5 kısma ayırmak mümkündür:

1- Ahireti inkâr etmenin hiçbir delile dayanmadığını vurgulayan ayetler. Bu ayetler inkârcıları tamamen silahsızlandırıcı niteliktedir.

2- Ahiretin pekala mümkün olduğunu açıklamak için benzeri olaylara işaret eden ayetler.

3- Ahireti inkâr edenlerin iddialarını çürüten ve meadın mümkün olduğunu ispatlayan ayetler.

4- Ahiretin mutlaka gerçekleşecek bir ilâhî vaat olduğunu hatırlatan ve gerçekte doğruluğunda şüphe bulunmayan haber ve bilgilerle, ahiretin vuku bulmasının kaçınılmazlığını ispatlayan ayetler.

5- Ahiretin zaruretini ispatlayan aklî delilleri belirten ayetler.

Yukarıdaki ayetlerin ilk üç kısmı ahiretin mümkün olduğunu, son iki kısmı da vukuu ve zaruretini işlemektedir.

Ahireti İnkâr, Hiçbir Delile Dayanmamaktadır


Kur'ân-ı Kerim'in batıl görüş ve inançlara sahip kimseler karşısında kullandığı mantık yöntemlerinden biri de onlardan bu iddialarına delil göstermelerini istemesidir, böylece söz konusu batıl fikirlerin hiçbir mantık ve akla dayalı olmadığı ortaya çıkmaktadır. Nitekim birçok ayette "Ey Peygamber, onlardan delil getirmelerini, sana kesin kanıt göstermelerini iste!.." buyrulmaktadır.[1]

Buna benzer birçok ayette de; söz konusu yanlış inanç ve görüşleri taşıyanların bu görüşlerinin hiçbir "doğru bilgiye" veya gerçeğe uygun bir delile dayanmadığı; bilakis, hiçbir delile dayanmayan "zan" ve "şüphe"lerden kaynaklandığı ve gerçeğe aykırı iddialardan ibaret olduğu vurgulanır.[2]

Kur'ân-ı Kerim, ölümden sonra dirilişi ve ahiret hayatını inkâr edenler hakkında şöyle buyurur:

Kâfirler dediler ki: "Bütün olup biten bu dünya hayatından başkası değildir; yaşarız ve ölürüz; zamanın akışından başka bizi yok eden hiçbir şey bulunmamaktadır." Oysa, onların bu konuda hiçbir bilgileri yoktur, sadece zannetmektedirler. [3]

Yine birçok ayette, ahireti inkârın hiçbir delile dayanmayan yanlış ve geçersiz bir zandan ibaret olduğu vurgulanmaktadır.[4] Bu geçersiz ve delilsiz zanların nefsanî isteklere uygun olması hâlinde, nefsanî zevklere tapanlar tarafından kabul görmesi de mümkündür[5] ve bunlara uygun hâl ve davranışlarla, işlenen günahlar sonucunda giderek bu tür insanlarda görünüşte bir inanca bile dönüşebilir,[6] hatta şahıs böyle bir inançta ısrar gösterip ayak diretebilir.[7]

Kur'ân-ı Kerim, ahireti inkâr edenlerin görüşlerini ve söylediklerini aktarırken bunların genellikle ahiret olayını "çok uzak bir ihtimal" gibi değerlendirmekten ibaret olduğunu gözler önüne sermektedir. Bu görüşler ahiretin çok uzak bir ihtimal olduğu zannını yaratan zayıf ve dayanaksız şüphelerden kaynaklanmaktadır.[8] Bu nedenle, bir yandan ahiretin uzak bir ihtimal olmadığını göstermek amacıyla benzeri olayları hatırlatırken,[9] bir yandan da ahiret gerçeği hakkında hiçbir şüpheye yer bırakmamak ve mead olayının gerçekleşmesinin kesinlikle mümkün olduğunu göstermek için bu iddiaların tamamını cevaplayıp şüpheleri çürütmektedir. Ancak, bu kadarıyla yetinmemekte ve bu ilâhî vaadin kesin olduğunu vahiy yoluyla açıklayıp hiçbir özür ve bahaneye yer bırakmayacak şekilde meseleyi izah etmenin yanı sıra, meadın zarurî olduğunu aklî ve mantıkî delillerle de ispatlamaktadır ki gelecek derslerimizde buna daha etraflıca değineceğiz.

 

[1]- Bakara, 111; Enbiyâ, 24; Neml 64.



[2]- Müminun, 117; Nisâ, 157; En'âm, 100,119,148; Kehf, 5; Hacc, 3, 8, 71; Ankebut, 8; Rum, 29; Lokman, 20; Mümin, 42; Zuhruf, 20; Necm 28.

[3]- Casiye, 24.

[4]- Kasas, 39; Kehf, 36; Sad 27; Casiye 32; İnşıkâk, 14.

[5]- Kıyamet, 5.

[6]- Rum, 10; Mutaffıfin 10, 14.

[7]- Nahl, 38.

[8]- Hud, 7; İsrâ, 51; Saffat, 16,53; Duhan, 34-36; Ahkâf, 18; Kâf, 3; Vakıa, 47-48; Mutaffıfin, 12-13; Naziat, 10-11.

[9]- Birbiri gibi olan işler, imkân hükmünde olsa da, olmasa da benzer ve özdeş dünyada bir ve aynı sayılacaktır.



Yüklə 1,3 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   58   59   60   61   62   63   64   65   ...   80




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin