BiRİNCİ BÖLÜM 2013 yili programinin makroekonomiK


İKİNCİ BÖLÜM MAKROEKONOMİK GELİŞMELER VE HEDEFLER



Yüklə 5,13 Mb.
səhifə2/38
tarix26.08.2018
ölçüsü5,13 Mb.
#74493
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   38

İKİNCİ BÖLÜM

MAKROEKONOMİK GELİŞMELER VE HEDEFLER

I. DÜNYA EKONOMİSİNDE GELİŞMELER


Küresel krizin başlangıcından itibaren yaklaşık 5 yıl geçmesine rağmen, dünya ekonomisinde henüz istikrar sağlanamamıştır. Küresel ekonomik kriz evre değiştirerek devam etmektedir. Krizin başlangıcında yaşanan sorunlar bankacılık ve finans sektörü ağırlıklı iken, son dönemde gelişmiş ülkelerin kamu borçlarının sürdürülebilirliği sorunu ön plana çıkmıştır. Küresel ekonomi, özellikle Avro Bölgesinde bozulan kamu maliyesi ve zayıf bankacılık kaynaklı sorunların ticaret ve güven kanallarıyla diğer bölgelere yayılması sonucu tekrar zayıflamıştır. Avro Bölgesinde yaşanan ekonomik ve siyasi gelişmeler küresel görünüm üzerinde belirleyici olmaya devam etmektedir.

2009 yılında yaşanan daralma sonrasında 2010 yılında dünya ekonomisi toparlanma sürecine girmiş ve yüzde 5,1 oranında büyümüştür. Ancak 2011 yılında bu toparlanma süreci sürdürülememiştir. 2011 yılı Ağustos ayından itibaren küresel büyümeye ilişkin endişelerin artmasıyla küresel ölçekte aşağı yönlü riskler artmaya başlamıştır. Avro Bölgesinde yaşanan mali çalkantılar ve bunun bankacılık kesimine olan yansımaları ile ekonomi politikasına yönelik karar alma süreçlerinde yaşanan belirsizlikler ve kaybolan güven ortamı, gelişmiş ülkelerde büyüme performansının beklenenden daha düşük seyretmesine neden olmuştur. Bu durum gelişmekte olan ve yükselen ekonomilerin büyümelerine olumsuz yönde yansımıştır. Bunun yanı sıra enerji, emtia ve gıda fiyatlarında yaşanan dalgalı seyrin yarattığı belirsizlik ortamı küresel büyümeyi olumsuz etkilemiştir. Bu gelişmelerle birlikte, 2011 yılının Mart ayında Japonya’da yaşanan felaketlerin tedarik zincirine olumsuz yansımaları ve Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgesinde yaşanan siyasi belirsizlikler 2011 yılında dünya büyümesinin yüzde 3,8’e gerilemesine yol açmıştır. Gelişmiş ekonomilerde 2010 yılında yüzde 3 olarak gerçekleşen büyüme hızı, 2011 yılında yüzde 1,6’ya gerilemiştir. Aynı dönemde gelişmekte olan ve yükselen ekonomilerin büyüme hızı ise yüzde 7,4’ten yüzde 6,2’ye inmiştir.1

OECD tarafından açıklanan en güncel bileşik öncü gösterge verileri2 ekonomik görünümdeki olumsuzluğun devam ettiğini ve küresel ekonomik görünümdeki bozulmayı teyit etmektedir. Açıklanan son veriler ABD ve Japonya dışında ekonomik aktivitenin zayıfladığına işaret etmektedir.

2011 yılından bu yana gelişmekte olan ekonomilerinin büyüme oranları, gelişmiş ekonomilerin büyüme performanslarına paralel olarak yavaşlamıştır. Son yıllarda küresel büyümenin motoru olarak görülen ve 2011 yılında yüzde 9,2 oranında büyüyen Çin ekonomisinin 2012 yılı ikinci çeyreğinde yüzde 7,6 olarak gerçekleşen büyüme oranı, Çin ekonomisinde önemli bir yavaşlama olduğunu göstermektedir.

Gelişmiş ülkeler krizin aşılmasına ve büyümenin desteklenmesine yönelik sıkı maliye ve parasal genişleme politikalarına devam etmişlerdir. Avrupa Merkez Bankası, 2011 yılı sonunda piyasalara 1 trilyon avro tutarında düşük faizli ve uzun vadeli kaynak sağlamasına ek olarak, 2012 yılı Eylül ayında Doğrudan Parasal İşlemler Programı kapsamında sorunlu ülke tahvillerini ikincil piyasalardan şarta bağlı olmak kaydıyla limitsiz bir şekilde alabileceğini açıklamıştır. ABD Merkez Bankası da 12-13 Eylül 2012 tarihlerinde ABD ekonomisini canlandırmak ve işsizliği düşürmek amacıyla yeni tur niceliksel gevşeme (QE3) kararını ve üçüncü tur tahvil alım programına gideceklerini açıklamıştır. Ayrıca Japonya ve İngiltere Merkez Bankaları da gevşek para politikaları izlemeye devam etmişlerdir. Bu gelişmeler piyasalarda olumlu karşılanmakla birlikte, alınan yeni önlemlerin küresel ekonomide yaratacağı etkiler belirsizliğini korumaktadır.

Dünya ekonomisinde yaşanan bu gelişmeler sonucunda uluslararası kuruluşlar büyüme tahminlerini aşağı yönlü revize etmişlerdir. 2012 yılı dünya büyümesini 2011 yılı Eylül ayında yüzde 4 olarak tahmin eden Uluslararası Para Fonu (IMF), 2012 yılı Nisan ayında bu tahminini yüzde 3,5 seviyesine, Ekim ayında ise yüzde 3,3 seviyesine indirmiştir. 2013 yılı dünya büyüme tahminini de yüzde 4,1’den yüzde 3,6’ya düşürmüştür.

Gelişmiş ekonomilerin 2012 ve 2013 yıllarında sırasıyla yüzde 1,3 ve yüzde 1,5 oranında büyüyeceği tahmin edilmektedir. Yükselen ve gelişmekte olan ekonomilerin ise 2012 ve 2013 yıllarında sırasıyla yüzde 5,3 ve yüzde 5,6 oranında büyümesi beklenmektedir.

2011 yılı Eylül ayında yapılan tahminlerde, 2012 yılında yüzde 1,1 oranında büyüyeceği öngörülen Avro Bölgesinin 2012 yılı Ekim ayında yapılan tahminlerde yüzde 0,4 oranında daralacağı öngörülmektedir. 2013 yılında Avro Bölgesinin yüzde 0,2 oranında büyümesi beklenmektedir.

2011 yılında yüzde 1,8 oranında büyüyen ABD ekonomisinde, toparlanma eğilimine rağmen, halen zayıf bir büyüme performansı gözlenmektedir. ABD ekonomisinin 2012-2013 yıllarında sırasıyla yüzde 2,2 ve yüzde 2,1 oranında büyümesi öngörülmektedir.

2011 yılında yüzde 5,8 oranında büyüyen dünya ticaret hacminin, ekonomik aktivitede beklenen yavaşlamaya paralel olarak, 2012 yılında yüzde 3,2, 2013 yılında ise yüzde 4,5 oranında artacağı tahmin edilmektedir. 2011 yılında ABD doları bazında yüzde 11,2 oranında artan dünya mal ve hizmet ticareti fiyatlarının, 2012 yılında yüzde 1,9 ve 2013 yılında ise yüzde 0,5 oranında azalacağı öngörülmektedir.

2012 yılının ilk aylarında Orta Doğu’da oluşan siyasi gelişmeler neticesinde artan petrol fiyatları, arz yönlü olumlu gelişmeler ve küresel ekonomik aktivitedeki yavaşlamanın talep baskısını azaltması sonucunda 2012 yılının ikinci çeyreğinden itibaren azalmış, ancak yılın ikinci yarısında yeniden bir artış eğilimine girmiştir. Önümüzdeki dönemde Orta Doğu bölgesinde jeopolitik gelişmelerin ve yaşanan siyasi gerginliklerin tırmanması durumunda petrol fiyatlarında artış olabilecektir.

Son aylarda başta ABD olmak üzere bazı bölgelerde yaşanan kuraklık sonucu tarımsal üretimde yaşanan sorunlar ve stok seviyelerinin tarihsel ortalamasının altında kalmaya devam etmesi gıda fiyatlarının artmasına yol açmaktadır. Tarımsal emtia fiyatlarında gözlenen artışlar işlenmiş gıda fiyatları ve dolayısıyla gelişmekte olan ülkelerde enflasyon üzerinde yukarı yönlü risk oluşturmaktadır. Emtia fiyatlarındaki dalgalı seyir ise belirsizliği artırmaktadır.

Petrol ve gıda fiyatlarında yaşanan bu gelişmelere ek olarak, ABD Merkez Bankasının ve Avrupa Merkez Bankasının parasal genişleme politikaları neticesinde 2011 yılında küresel düzeyde yüzde 4,9 olarak gerçekleşen enflasyon oranının, 2012 yılında yüzde 4 ve 2013 yılında ise yüzde 3,7 seviyesinde gerçekleşeceği tahmin edilmektedir. 2011 yılında gelişmiş ekonomilerde yüzde 2,7 olan enflasyon oranının 2012 ve 2013 yıllarında sırasıyla yüzde 1,9 ve yüzde 1,6 olması beklenmektedir. Yükselen ve gelişmekte olan ülkelerde ise 2011 yılında yüzde 7,2 olan enflasyon oranının 2012 ve 2013 yıllarında sırasıyla yüzde 6,1 ve yüzde 5,8 olacağı tahmin edilmektedir.

2011 yılında küresel ölçekte ekonomik toparlanmanın zayıf seyretmesine bağlı olarak birçok ülkede istihdam artışının yeterli düzeyde sağlanamaması önemli bir sorun olmaya devam etmiştir. Yunanistan, Portekiz, İrlanda ve İspanya gibi AB ülkelerinde işsizlik oranları yüksek seviyelere çıkarken, genç işsizliği kaygı verici boyutlara ulaşmıştır. 2011 yılında işsizlik oranı Avro Bölgesinde yüzde 10,2, ABD’de yüzde 9 ve OECD genelinde ise yüzde 8 olarak gerçekleşmiştir.3 2012 yılında küresel ekonomik aktivitenin yavaşlamasına paralel olarak istihdamda belirgin bir iyileşme beklenmemektedir. 2012 yılında ABD ve Avro Bölgesi için işsizlik oranları sırasıyla yüzde 8,2 ve yüzde 11,2 olarak tahmin edilmektedir. 2013 yılında ABD’de işsizlik oranının aynı seviyelerde kalacağı, Avro Bölgesinde bir miktar artarak yüzde 11,5 seviyesine yükseleceği beklenmektedir.

Küresel kriz nedeniyle ekonominin canlandırılmasına yönelik alınan önlemler ve finansal sisteme sağlanan destekler, AB üyesi birçok ülkede mali sorunlara ve buna paralel olarak kamu maliyesinde bozulmalara yol açmıştır. Yüksek kamu borç stoku ve bütçe açıklarıyla karşı karşıya olan bazı ülkelerin buna ilave olarak düşük büyüme performansı göstermesi, borçların çevrilebilirliğine yönelik kaygıları daha da artırmıştır. Bu ülkelerde artan risk sonucu kredi notlarının düşürülmesi ise borçlanma maliyetlerini yükseltmiştir. Artan faizler bankaların bilançolarında bulunan devlet tahvillerinin değerinin düşmesine, banka bilançolarının kötüleşmesine ve bankacılık riskinin artmasına neden olmuştur.

Başta Yunanistan, İrlanda ve İtalya olmak üzere AB çevre ülkelerinde yüksek oranlı borçlar ve bozulan mali yapı nedeniyle alınan mali önlemlerin etkisiyle Avro Bölgesinde genel devlet bütçe açığının GSYH’ya oranının önümüzdeki dönemde gerilemesi beklenmektedir. 2011 yılında yüzde 4,1 seviyesinde olan bu rakamın, 2012 yılında yüzde 3,3’e ve 2013 yılında yüzde 2,6’ya düşeceği tahmin edilmektedir. 2010 yılı sonunda Avro Bölgesi genelinde yüzde 85,4 olan genel devlet brüt borç stokunun GSYH’ya oranı 2011 yılı sonunda yüzde 88’e yükselmiştir. AB ülkeleri arasında farklılık göstermekle birlikte, genel devlet brüt borç stokunun GSYH’ya oranındaki artış eğiliminin devam edeceği ve bu oranın 2012 ve 2013 yıllarında sırasıyla yüzde 93,6 ve yüzde 94,9 olacağı tahmin edilmektedir.

ABD ekonomisinde ekonomik toparlanmanın yavaş seyretmesi ve orta vadeli mali planın ortaya konulmamış olması nedeniyle bütçe açığının önemli derecede azalması beklenmemektedir. 2011 yılında yüzde 10,1 olan genel devlet bütçe açığının GSYH’ya oranının 2012 ve 2013 yıllarında sırasıyla yüzde 8,7 ve yüzde 7,3 olacağı tahmin edilmektedir. Genel devlet brüt borç stokunun GSYH’ya oranının ise artmaya devam ederek 2012 yılında yüzde 107,2’ye, 2013 yılında yüzde 111,7’ye yükselmesi beklenmektedir.

Son yıllarda uluslararası sermaye akımları mali sorunlar yaşayan ve genişletici para politikası uygulayan gelişmiş ekonomilerden, kriz sürecini çabuk atlatan, yüksek büyüme potansiyeline sahip gelişmekte olan ekonomilere yönelmiştir. 2010 yılında yükselen ve gelişmekte olan ekonomilere net dış kaynak akışı 2009 yılına göre yüzde 79,4 oranında artarak 604,7 milyar ABD dolarına yükselmiş, ancak yaşanan olumsuz gelişmeler nedeniyle 2011 yılında 503 milyar ABD doları seviyesine gerilemiştir. Gelişmiş ülkelerdeki zayıf bankacılık yapısı ve finans sektöründeki bilanço küçültme süreci, artan küresel risk algısı ve belirsizliklere ek olarak gelişmekte olan ülkelerde büyümenin yavaşlaması ve enflasyonun artması sonucu ekonomik görünümün bozulması nedeniyle, gelişmekte olan ülkelere akan net dış kaynak miktarının önemli ölçüde etkilenmesi beklenmektedir. Net dış kaynak akışlarının 2012 ve 2013 yıllarında krizin ilk dönemindeki seviyelerine dönmesi ve sırasıyla 268,3 milyar ABD doları ve 399,6 milyar ABD doları seviyesinde gerçekleşmesi beklenmektedir.



TABLO II: - Dünya Ekonomisinde Temel Göstergeler

(Yüzde Değişim)



 

2010

2011

2012(1)

2012(2)

2012(3)

2013(3)

Dünya Hasılası

5,1

3,8

3,5

3,5

3,3

3,6

Gelişmiş Ekonomiler

3,0

1,6

1,4

1,4

1,3

1,5

ABD

3,0

1,8

2,1

2,0

2,2

2,1

Japonya

4,4

-0,7

2,0

2,4

2,2

1,2

Avro Bölgesi

2,0

1,4

-0,3

-0,3

-0,4

0,2

Almanya

4,0

3,1

0,6

1,0

0,9

0,9

Yükselen ve Gelişmekte Olan Ekonomiler

7,4

6,2

5,7

5,6

5,3

5,6

Afrika (Sahra Altı)

5,3

5,1

5,4

5,4

5,0

5,7

Orta ve Doğu Avrupa

4,6

5,3

1,9

1,9

2,0

2,6

Bağımsız Devletler Topluluğu

4,8

4,9

4,2

4,1

4,0

4,1

Rusya

4,3

4,3

4,0

4,0

3,7

3,8

Gelişen Asya

9,5

7,8

7,3

7,1

6,7

7,2

Çin

10,4

9,2

8,2

8,0

7,8

8,2

Hindistan

10,1

6,8

6,9

6,1

4,9

6,0

Latin Amerika

6,2

4,5

3,7

3,4

3,2

3,9

Brezilya

7,5

2,7

3,0

2,5

1,5

4,0

Orta Doğu ve Kuzey Afrika

5,0

3,3

4,2

5,5

5,3

3,6

Dünya Ticaret Hacmi

12,6

5,8

4,0

3,8

3,2

4,5

Mal ve Hizmet İthalatı



















   Gelişmiş Ekonomiler

11,4

4,4

1,8

1,9

1,7

3,3

   Yükselen ve Gelişmekte Olan Ekonomiler

14,9

8,8

8,4

7,8

7,0

6,6

Tüketici Fiyatları (Yıllık Ortalama, Yüzde)



















   Gelişmiş Ekonomiler

1,5

2,7

1,9

2,0

1,9

1,6

ABD

1,6

3,1

2,1

-

2,0

1,8

Avro Bölgesi

1,6

2,7

2,0

-

2,3

1,6

   Yükselen ve Gelişmekte Olan Ekonomiler

6,1

7,2

6,2

6,3

6,1

5,8

İşsizlik Oranı (Yüzde)



















   Gelişmiş Ekonomiler

8,3

7,9

7,9

-

8,0

8,1

ABD

9,6

9,0

8,2

-

8,2

8,1

Avro Bölgesi

10,1

10,2

10,9

-

11,2

11,5

Genel Devlet Bütçe Dengesi/GSYH (Yüzde)



















ABD

-11,2

-10,1

-8,1

-8,2

-8,7

-7,3

Avro Bölgesi

-6,2

-4,1

-3,2

-3,2

-3,3

-2,6

Genel Devlet Brüt Borç Stoku/GSYH (Yüzde)



















ABD

98,6

102,9

106,6

106,7

107,2

111,7

Avro Bölgesi

85,4

88,0

90,0

91,9

93,6

94,9

Ortalama Petrol Fiyatları (Dolar/Varil)

79,0

104,0

114,7

101,8

106,2

105,1

LIBOR, Altı Aylık ABD Doları (Yüzde)

0,5

0,5

0,7

0,8

0,7

0,6

(1) IMF Dünya Ekonomik Görünüm Raporu, Nisan 2012

(2) IMF Dünya Ekonomik Görünüm Raporu, Temmuz Güncellemesi 2012

(3) IMF Dünya Ekonomik Görünüm Raporu, Ekim 2012

Artan emtia fiyatlarından dolayı yüksek cari fazla veren emtia ihracatçısı gelişmekte olan ülkeler bu dönemde döviz rezervlerini hızla artırmışlardır. Yükselen ve gelişmekte olan ekonomiler 2010 yılında 862,9 milyar ABD doları, 2011 yılında ise 765,3 milyar ABD doları rezerv artışı kaydetmiştir. Söz konusu artışın 2012 ve 2013 yıllarında sırasıyla 565,7 ve 632,3 milyar ABD doları seviyesine ulaşması beklenmektedir. Yükselen ve gelişmekte olan ekonomilerin güçlü kamu dengesi ve sahip oldukları yüksek döviz rezervleri bu ülkelerin dış şoklara karşı dayanıklılıklarını artırmaktadır. Ancak, sermaye akımlarının oynaklığı ve kurlar üzerinde yarattığı baskı gelişmekte olan ülkelerde makro finansal kırılganlığı artıran risk unsuru olmaya devam etmektedir.

Küresel düzeyde ekonomik iyileşme orta vadede kademeli olarak devam etmekle birlikte, aşağı yönlü risklerin ve belirsizliklerin önümüzdeki dönemde de devam etmesi beklenmektedir. Avro Bölgesi liderleri, krizle mücadele etmek için kurumsal yapının güçlendirilmesi, bankacılık birliği yol haritasının oluşturulması, ortak denetim mekanizmasının kurulması, kurtarma fonlarına esneklik kazandırılması, Avrupa İstikrar Mekanizmasına bankaları doğrudan sermayelendirme yetkisinin verilmesi konularında önemli kararlar almışlardır. Ancak, bu kararların ayrıntıları ve nasıl uygulanacağına yönelik belirsizlikler devam etmekte ve küresel ekonomi açısından önemli bir risk unsuru oluşturmaktadır. Bu gelişmelere paralel olarak, Avrupa’da yüksek seyreden borç oranları, zayıf bankacılık yapısı ve bankaların bilanço düzeltme süreci, 2013 yılında ABD'de mali uçurum olarak adlandırılan aşırı bir mali sıkılaştırma olması ihtimali ve gelişmekte olan ve yükselen ekonomilerde büyümenin daha da yavaşlaması ihtimali küresel düzeyde öne çıkan diğer risk unsurlarıdır. Avro Bölgesinde borç krizinin kontrol altına alınamaması, alınan kararların uygulanmaması ve finansal stresin daha da artması, ABD’de mali uçurum ve borç tavanı riskinin ortadan kaldırılamaması ve petrol fiyatlarının daha da yükselmesi, 2012 yılında yüzde 3,3 olarak öngörülen küresel büyüme tahmininin daha da düşük gerçekleşmesine neden olabilecektir.

2012 yılında yapılan G-20 zirvelerinde büyümenin ve istihdamın desteklenmesi yönünde önemli kararlar alınmıştır. Küresel krizin çözümüne yönelik uluslararası işbirliği ve koordineli hareket edilmesi kapsamında, G-20 platformu gibi gelişmekte olan ülkelerin ağırlığının giderek arttığı hükümetler üstü yapıların etkin çalışması gereği önemini korumaktadır.



Yüklə 5,13 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   38




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin