Birinci tbmm’nin Açılışı ve Anlamı


İstiklâl Harbi Döneminde Türk-İngiliz İlişkileri / Yrd. Doç. Dr. Mustafa Çufalı [s.263-271]



Yüklə 13,16 Mb.
səhifə25/97
tarix16.01.2019
ölçüsü13,16 Mb.
#97427
1   ...   21   22   23   24   25   26   27   28   ...   97

İstiklâl Harbi Döneminde Türk-İngiliz İlişkileri / Yrd. Doç. Dr. Mustafa Çufalı [s.263-271]

Polis Akademisi / Türkiye

Giriş


İngiltere’nin 18. yüzyıldan beri dış politikasının temel amacı Hindistan’a giden İmparatorluk Yolu’nu egemenliği altında bulundurmak veya en azından dış tehditlerden korumaktı.1 Bu nedenle 18. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğünü savunmuş, 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı’ndan sonra ise bu politikasından yavaş yavaş vazgeçmiş ve nihayet Birinci Dünya Savaşı sırasında Fransa, Rusya ve İtalya ile Osmanlı topraklarını paylaşmaya yönelik gizli antlaşmalar yapmıştır.2 Savaştan sonra ise bu anlaşmaları hayata geçirmek amacıyla ve özellikle güçlü bir Yunanistan’ın İngiltere’nin Yakın Doğu politikasına hizmet edeceği inancında olan Liberal Parti Lideri Başbakan Lloyd George’un ısrarıyla Yunanaistan’ın Anadolu’yu işgal planına destek vermiştir. Türkiye ile imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması’ndaki 7. maddeyi ise bilhassa bu amaç için kullanmaya çalışmıştır. İngiliz kabinesindeki muhalefete rağmen Lloyd George, Batı Anadolu’nun Yunanistan tarafından işgaline tam destek vermişti, ama işgale karşı Anadolu’da başlayan milli direniş, Yunanistan’ın işgaldeki başarısızlığı, Fransa’nın ittifaktan desteğini çekmesi, İngiltere’de bu politikaya olan muhalefetin şiddetlenmesi ve Türk-Sovyet yakınlığı İngiliz Başbakanını zor durumda bırakarak Yunanistan’a olan desteğini yavaş yavaş çekmekle sonuçlanmış, sonunda Türklere rağmen bölgede kendi politikasını oluşturmada başarısız olacağını anlayınca Türkiye ile barış antlaşması imzalamak zorunda kalmıştır.

1. Dünya Savaşı’nda yenilen Osmanlı yönetimi ise İngiltere ile dost olarak ve zaman zaman işgallere göz yumarak kabul edilebilir bir antlaşma imzalayabileceğini ve savaşın ağır faturasını en az zararla atlatabileceğini ummuştur. Bu arada Anadolu’da Mustafa Kemal önderliğinde başlayan milli mücadeleye ilk önceleri sessiz kalmayı tercih etmiş, hatta destek vermiştir. Ama İngiltere’nin yoğun baskısı, Yunanistan’ın işgal alanını genişletmesi ve daha da önemlisi milli mücadelenin İstanbul iktidarına ve belki de saltanata son vereceği anlaşılmaya başlanınca İstanbul ile Ankara arasındaki bağ kopmuş ve bir iktidar mücadelesi başlamıştır. Anadolu hareketi ise padişahın ve İstanbul hükümetlerinin İngilizlerle uzlaşmacı tutumunun ülkeyi kurtarmayacağı inancında olan aydınlar, ordu mensupları, yerel yöneticiler ve eşraf tarafından başlatılmış, kısa zaman içinde Mustafa Kemal’in liderliğinde birleşmişlerdir. Nihayet milli hükümetin hem İstanbul’a hem de Yunanistan ve onun arkasındaki müttefiklere karşı olan mücadelesi bir zaferle sonuçlanmıştır.

İngiltere’nin TürkiyePolitikasındaki GörüşAyrılıkları

İngiltere’nin savaş sonrası Yakın Doğu politikası, savaş öncesi ile paralellik gösteriyordu. Bu da İngiliz İmparatorluğu’nun Hindistan ile stratejik bağlantısının devam etmesiydi. Bu genel amaç için İngiltere’nin Yakın Doğu’da takip etmeyi planladığı politika şöyle sıralanabilir: Akdeniz’den geçen Hindistan yolunun açık olması, Boğazlar’ın kendi çıkarlarına aykırı olmayacak bir statüde olması, muhtemel bir Bolşevik etkisinin Yakın Doğu’dan uzak tutulması ve Doğu Anadolu’da bağımsız veya özerk bir Ermenistan oluşturulmasını da içeren Türkiye’deki gayrimüslim azınlıkların haklarını savunulması.3 Bu amaçlarına ulaşabilmek için de Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanması, Kürtlerin ve Ermenilerin kendi devletlerinin kurulmasının sağlanması veya en azından özerkliklerine kavuşturulması ve Batı Anadolu’da Yunan isteklerinin desteklenmesi gerekiyordu. Bu politikaların uygulanması konusunda İngiliz Kabinesi’nde üç farklı görüş vardı.

Başbakan Lloyd George’un önderlik ettiği birinci görüşe göre Osmanlı toprakları müttefikler arasında paylaştırılmalı, Türkler Avrupa’dan atılmalı ve Batı Anadolu’nun Yunanistan tarafından işgali desteklenmeliydi.4 Dışişleri ve Savaş Bakanlıkları ile Muhafazakar Parti’nin büyük çoğunluğunun desteklediği ikinci grup da bu düşünceleri savunuyordu, ama Anadolu’nun Yunanistan tarafından işgali ve müttefikler arasında paylaştırılmasına milliyetçi bir ayaklanmaya neden olabileceği düşüncesiyle karşıydı. Dışişleri Bakanı Lord Curzon, Türklerin hilafet makamıyla beraber İstanbul’dan atılmasını savunuyordu. Böylece Türkiye İran veya Afganistan gibi herhangi bir Asya devleti olacaktı.5 Savaş Bakanlığı ve üst rütbeli subaylar ise Anadolu’da askeri bir çözüme karşı geliyorlardı. Churchill bu politikanın Türkleri Bolşeviklerin kucağına itmesinden çekiniyordu. Türkleri aşağılayıcı bir barış antlaşmasının, Orta Doğu ve Hindistan’da milliyetçi eğilimlerin artmasına neden olacağını iddia ederek, Türklerle ılımlı bir barış antlaşması yapılmasını ve Bolşeviklere karşı Türklerle işbirliği yapmayı savunuyordu.6 Hindistan İşleri Bakanı Montagu’nın öncülüğündeki üçüncü grup ise Hint Müslümanlarının tepkisinden çekinerek Türklerin İstanbul’da bırakılması ve bir an önce bir barış anlaşmasının imzalanmasını savunuyordu.7 Fakat Venizelos’un etkisinde kalan Lloyd George’un düşünceleri diğerlerine baskın çıkacak ve Yunanistan’ın İzmir’i işgali kabul edilecekti.

İzmir’in YunanistanTarafından İşgali

3-4 Şubat 1919 tarihinde Paris Barış Konferansı’nda Türkiye üzerine görüşmeler sırasında Yunanistan Başbakanı Venizelos, I. Dünya Savaşı’ndaki katkılarına karşılık olarak İzmir ve civarının kendileri tarafından işgal edilmesine müsaade edilmesini istedi.8 Bu bölgede Rumların çoğunluğu oluşturması dolayısıyla bu isteklerinin Wilson ilkelerine uygun olduğunu da iddia etti.9 İngiltere’nin bölgedeki çıkarlarına uygun büyük bir Yunanistan düşüncesini savunan ve İtalyanların İzmir’i işgaline karşı çıkan Lloyd George bu fikri hararetle destekledi.10 Sonunda 6 Mayıs 1919’da Amerikan başkanı ve Fransız başbakanının kabulüyle Yunanistan’ın İzmir’i işgal düşüncesi onaylandı.11

16 Mayıs’ta başlayan İzmir’in işgali o ana kadar şaşkınlık ve bezginlik içinde olan Anadolu halkını tekrar canlandırarak direniş hareketlerinin doğmasına yol açtı. Özellikle subaylar, aydınlar ve yerel eşraf kendiliğinden direniş güçleri oluşturmaya başladı. Bu yerel direnişler daha sonra Ankara hükümeti etrafında birleşecekler ve İstanbul’a itaatı reddedeceklerdir.

İngiltere’nin Milli Harekete Karşı Politikası

Türkiye’deki İngiliz istihbarat mensupları milli mücadelecileri başlangıçtan beri takip ediyorlardı. Ama Londra’ya gönderilen raporlar çelişkilerle doluydu. Mustafa Kemal’in Milli Mücadeleyi teşkilatlandırmasıyla ilgili ilk rapor, Albay Hurst tarafından 6 Haziran 1919’da gönderildi, ama Dışişleri Bakanlığı tarafından pek üzerinde durulmadı.12

27 Temmuz 1919 tarihinde ise Amiral Calthorpe, Anadolu’daki durumu ve gelecekte muhtemel olayları irdeleyen bir rapor gönderdi. Bu rapora göre hem İstanbul hem Anadolu’da Meclis-i Mebusan seçimlerinin yapılmasına yönelik büyük bir istek vardı. Bu seçimlerde milliyetçilerin büyük bir zafer kazanacağını, seçimden de kaçınılamayacağını söylüyordu. İngiltere’nin seçimlere müdahale etmemesini isteyerek ve Meclis’in toplanmasına engel olunduğu takdirde Anadolu’da başka bir yerde meclisin toplanacağını belirterek şu tahminde bulunuyordu: “Farkında olduğunuz gibi Mustafa Kemal Erzurum’da bir kongre düzenliyor. Düşünceme göre Küçük Asya’da bağımsız, belki de fanatik ve Avrupa karşıtı, İstanbul’un otoritesini ve padişahın hakimiyetini reddeden bir hükümetin kurulması gibi muhtemel olayları gözönünde bulundurmalısınız.”13

İngiltere’nin Samsun’daki temsilcisi Yüzbaşı J. S. Perring’in Erzurum Kongresi’yle ilgili raporunda ilginç bir şekilde, Kongre’de Türkiye’nin yararına olmak şartıyla İngiliz veya Amerikan mandasına sıcak bakılacağı kararı alındığını iddia ediyordu.14 Ekim ayındaki bir istihbarat raporunda Cumhuriyet ilan edileceği söylentilerinin asılsız olduğu iddia edilirken,15 Aralık ayında başka bir istihbarat raporunda ise Anadolu’da Cumhuriyet ilan edilmesiyle ilgili bir belge hazırlandığı belirtiliyordu.16 Bu şekilde birbirleriyle çelişen raporları Londra hükümeti pek fazla dikkate almadı.

Milli Mücadele’nin ilk zamanlarında İngilizlerin milli hareketi önemsememesinin bazı nedenleri vardı. Öncelikle, milli mücadelecilerin Yunanistan karşısında pek varlık gösteremeyeceği düşünülüyordu. İngiliz yetkililer bunları bir avuç çapulcu olarak algılıyordu. 1919 yılında Anadolu hareketi henüz kongreler düzenlemekle meşguldü ve Yunan işgaline karşı planlı ve düzenli bir direniş yoktu. İkinci olarak İngilizler milli mücadelecileri İttihat ve Terakki mensupları ve dolayısıyla Alman yanlıları olarak görüyorlardı. Türkiye’deki İngiliz yetkililerin gönderdikleri mesajlar ve raporlar bu inanışa yol açmıştı.17 Ayrıca Anadolu’daki Türk subayların büyük bir çoğunluğu gerçekten de İttihat ve Terakki mensuplarıydı. Mustafa Kemal’in İttihat ve Terakki ile bir bağlantısı olmadığını İngiliz Dışişleri mensubu W. S. Elmond saçma olarak nitelendiriyordu.18 Son olarak da İngiltere Anadolu’daki direnişi İstanbul hükümetine karşı kullanabilirdi. Anadolu’daki direnişi bahane ederek Yunan işgalinin yayılmasına destek verebilir, hatta İstanbul’u işgalle tehdit ederek Osmanlı hükümetini barış yapmaya zorlayabilirdi. Tüm bu nedenlerle İngiltere milli mücadelecilere 1921 yılına kadar yeterince önem vermedi ve onlarla görüşmeye yanaşmadı. Buna bir istisna olarak Lord Curzon’un yeğeni Albay Rawlinson’un Doğu Anadolu’da Kazım Karabekir ile görüşmesi gösterilebilir. Bu görüşmeden sonra Londra’ya dönen Rawlinson’a Curzon, gayrı resmi olarak Mustafa Kemal ile görüşmesi ve barış antlaşması konusundaki düşüncelerini öğrenmesi talimatını verdi. Fakat bundan bir sonuç çıkmadı.19

Anadolu hareketinin İngiltere’ye yaklaşımına gelince, savaştan galip ayrılmış bir süper devleti daha mücadelenin başlangıcında karşısına almak akıllı bir politika olmazdı. İngiltere’nin İstanbul’daki Yüksek Komiserliği siyasi görevlisi Tom Hohler, milliyetçilerin İngiliz dostluğunun zaruri olduğuna inandığını, fakat İngilizlerin Damat Ferid Hükümeti’ni ve Yunanlıların İzmir’in işgalini destekledikleri için itimatlarının kaybolduğunu belirtir.20 Kahire’den Albay Meinertzhagen de İngiliz yetkililerin Sivas’ta Mustafa Kemal’i ziyaretlerinde bir zorluk çekmeyeceklerini iddia ediyordu.21 Ama İngilizlerin Yunan yanlısı politikalarına devam etmesi ve İstanbul’un işgali, Anadolu-İngiliz ilişkilerinin düşmanlığa dönüşmesine sebep oldu.

İstanbul’un MüttefiklerTarafından İşgali ve SevrAntlaşması

İngiliz kabinesinde Türkiye üzerine görüş ayrılığı, 1919 sonlarında İstanbul’un geleceği tartışılırken daha da alevlendi. Lloyd George, Lord Curzon ve Balfour Türklerin Avrupa’dan atılması ve İstanbul’un uluslararası bir statüye kavuşturulması gerektiğini savunuyorlardı. Montagu ve Churchill ise bu düşünceye karşı çıkıyorlardı.22 1919 Aralık ayında İngiltere ile Fransa, İstanbul ve Boğazlar’ın uluslararası bir statüye kavuşturulması ve Doğu Anadolu’da Ermenistan ve Kürdistan’ın teşkili konusunda anlaşmışlardı.23 Montagu, İngiltere’nin Hindistan’daki konumu açısından İstanbul’un Türklere bırakılmasını savunarak bu plana şiddetle karşı çıktı. Öte yandan Genelkurmay Başkanı Sir Henry Wilson da Türklerin, İstanbul’da kalmaları karşılığında Müttefik taleplerini kabul edeceklerini, İstanbul hükümetinin Anadolu’ya taşınması durumunda ise İngilizlerin önemli miktarda ek askeri kuvvete ihtiyaç duyulacağını bildirdi. Kafkaslar’da Bolşeviklere karşı savaşan Denikin’in yenilmesi halinde Lord Curzon’un Hindistan ve İran’ın savunulması açısından üzerinde önemle durduğu Batum-Bakü hattının tehlikeye gireceğini ve bu durumda dost bir Türkiye’ye ihtiyaç duyacaklarını iddia etti.24 Nihayet 6 Ocak 1920’de İngiliz hükümeti padişahın İstanbul’da bırakılması ve Boğazlar’ın uluslararası bir statüye kavuşturulması konusunda anlaştı.25 Fransa’nın işgali altındaki Kilikya bölgesindeki Türk-Ermeni çatışmasını müteakip 12 Şubat 1920 tarihinde toplanan Londra Konferansı’nda da İstanbul’un Türklere bırakılması kabul edildi.26 Böylece Lloyd George, Curzon ve Balfour’un Türklerin Avrupa’dan atılması fikri rafa kaldırılmış oldu. Ayrıca bu konferansta İzmir ve Trakya’nın Yunanistan’a bırakılması, Boğazlar’ın uluslararası kontrolü, Erzurum’u da içeren bir Ermenistan teşkili, muhtemel bağımsız Kürdistan’ın tanınması da kabul edildi.27 Son olarak da Türklere barış planını kabul ettirebilmek amacıyla İstanbul’un geçici olarak işgali de kabul edildi.28 Milli mücadelecilerle tüm bağlantılarının kesilmesi için baskıda bulunan müttefiklerin taleplerini yerine getirmeyen Ali Rıza Paşa Hükümeti 3 Mart 1920’de istifa etmek zorunda kaldı. Sonunda İtilaf kuvvetleri Kilikya’daki olayları bahane ederek, ama asıl olarak Türklere barış planını kabul ettirmek amacıyla 16 Mart tarihinde İstanbul’u işgal ettiler ve Meclis-i Mebusan’ı kapattırarak bazı milli mücadelecileri Malta’ya sürdüler.

İstanbul’un işgaliyle İngilizler, Türklere bir barış antlaşmasını empoze edeceklerini zannetmişlerdi. Onlara göre başkent işgal altında olduğu için Osmanlı hükümeti ne kadar ağır da olsa bir anlaşmayı kabul edeceklerdi. Böylece İngilizler, padişahın nüfuzuyla beraber İstanbul hükümeti ve Yunanlıları kullanarak Anadolu hareketini de bitireceklerdi. Bu amaçla müttefik Yüksek Komiserleri İstanbul hükümetleri üzerinde baskı kurarak milli hareket önderlerini tanımamaları ve görevlerinden azletmeleri konusunda ısrar ettiler.29 İngiliz baskısını reddeden Salih Paşa’nın yerine geçen Damad Ferid, milli mücadele aleyhine fetva yayınlatarak, Kuvay-ı İnzibatiye hazırlayarak ve Anadolu’da ayaklanmalar çıkararak Anadolu hareketini bitirmek için çok çaba gösterdi, ama bir sonuç elde edemedi. Sonunda Osmanlı yetkilileri, Londra ve San Remo Konferanslarında hazırlanan30 barış antlaşmasını Fransa’nın Sevr şehrinde 10 Ağustos 1920 tarihinde imzalamak zorunda kaldı.31

Genel olarak söylenilecek olursa, İstanbul’u Türklere bırakan, ama Boğazlar’ı uluslararası statüye sokan, Rumeli’yi ve İzmir’i Yunanlılara bırakan, Doğu’da ise bir Ermenistan teşkil eden Sevr Antlaşması32 hiçbir zaman hayata geçirilemeyecekti. Çünkü bu anlaşmayı milli mücadeleciler kabul etmeyecekler,33 Yunanlıların işgaldeki başarısızlıkları sonucu İtilaf Devletleri arasında ihtilaf çıkacak, hatta İngiliz kabinesi içinde ve dışından bile antlaşmanın değiştirilmesi için yoğun baskılar olacaktı.

Sevr Sonrası Türkiye Üzerine Görüş Ayrılıkları

İtilaf Devletlerinin Yunanlılara verdiği destek, Anadolu’da Yunan işgalinin genişlemesi, Damad Ferit Hükümeti’nin Ankara aleyhtarı politikaları milli mücadelenin zayıflaması değil aksine güçlenmesi ve yayılmasına neden oldu. İngiltere de bu arada gelişen bazı olaylar nedeniyle Ankara’ya yönelik politikalarında değişiklikler yapmak zorunda kaldılar. Bu nedenler arasında Sevr Antlaşması’nı hayata geçirmenin çok zor oluşu, Venizelos’un genel seçimlerde yenilgisi, Fransız ve İtalyanların Ankara’ya karşı politikasındaki değişiklikler ve Ankara’nın Bolşeviklerle olan ilişkileri olarak sıralanabilir.

1920 Ekimi’nde Kral Aleksander’ın ölümü sonucu sürgündeki Kral Konstantin’in Yunanistan’a geri dönmesiyle ilgili 14 Kasım’da yapılan referandum, kralın dönüşüne muhalif olan Venizelos’un yenilgisiyle sonuçlandı.34 Bu olay Fransız ve İtalyanların Türkiye’ye yönelik politikalarında değişiklik yapmasına neden oldu. Konstantin, I. Dünya Savaşı sırasında Alman yanlısı politika izlemişti. Fransızlar, Konstantin’in geri dönmesi halinde Yunanlılara olan desteğini çekeceklerini açıkladılar. İtalyanlar da aynı tepkiyi gösterdi. İngiltere’de ise kamuoyunun tepkisine rağmen hükümetin Yunanistan’a desteğinin devam edeceği bildirildi. I. Dünya Savaşı sırasında yapılan gizli antlaşmalarda İzmir’in işgali İtalyanlara vaat edilmiş ama İngiltere İtalya’nın Antalya’dan başka bir yere asker çıkarmasına sıcak bakmamış, bu nedenle İzmir Yunanlılar tarafında işgal edilmişti. Bunun üzerine İtalya ikili oynayarak bir yandan ittifak içinde kalmaya devam etmiş ama İtilaf Devletlerinin Anadolu ’da daha fazla olaylara müdahale etmesine karşı çıkmış, öte yandan da Kemalistlerle antlaşma yolları aramaya başlamıştı.35

Fransa ise Müslüman kolonilerindeki çıkarları nedeniyle Türklerle bir an önce antlaşmayı istiyordu. İtilaf Devletleriyle Türklerin mücadelesi özellikle Kuzey Afrika’da rahatsızlığa neden olmuştu. Curzon’un 4 Ocak 1920’de dağıtılan bir memorandumda Fransa’nın İngiltere’nin etkisi altındaki Doğu İslam Dünyası’na karşılık olarak Suriye’den Fas’a kadar bir Batı İslam dünyası oluşturmayı düşündüğünü iddia ediyordu.36 Kendisine göre Fransa Mondros Antlaşması’nın uygulanmasında fazla bir rol almamış, İstanbul ve Boğazlar’ın işgalinde en önemli rolü İngilizler üstlenmiş, Yunanlıların İzmir’i işgali de İngiltere’nin Yakın Doğu’daki etkisini artırmıştı. Bunun sonucunda Fransa Anadolu’da Türklerle çatışmanın kendisine bir çıkar sağlamayacağını düşünüyordu.37

Hindistan Müslümanlarının İzmir’in işgali sonrası İngiliz aleyhtarı gösteri ve faaliyetleri, İngiltere’nin Türkiye politikasını gözden geçirmesine neden olan diğer bir etkendi. Ali kardeşler olarak bilinen Şevket ve Muhammed Ali 1919’un son aylarında Hindistan’da bir dizi Tüm Hindistan Hilafet Konferansları düzenlediler. Bu konferanslar sonucunda bir Hindistan Hilafet Heyeti oluşturuldu ve müttefiklere kendi düşüncelerini iletmek için Avrupa’ya gönderildi. Bu ve bunun benzeri heyetler 1920 ve 1921 yılları boyunca İngiliz devlet adamlarıyla görüşüp Halife’nin savaştan önceki statüsü ve Arap Yarımadası’ndaki egemenliğine dokunulmamasını istedi.38 Bunun dışında Tüm Hindistan Müslüman İttifakı Heyeti, Madras Başkanlık Müslüman İttifakı, Pencab Vilayeti Müslüman İttifakı Konseyi39 ve Genç Hindistan Müslümanları40 gibi birlikler Türkiye’nin toprak bütünlüğünün korunmasını isteyen aksi takdirde İngiltere’nin bunun sonucuna katlanmasını ihtar eden telgraflar gönderiyordu. Hindistan dışında Güney Afrika, Güneydoğu Asya ve hatta İngiltere Müslümanları bile İngiltere’nin Türkiye politikasını protesto ediyorlardı.41

1920 yılı boyunca Ankara ile Moskova arasında gelişen ilişkiler de İngiltere’yi rahatsız ediyordu. Churchill ve Savaş Bakanlığı bu ilişkinin engellenmesi için Mustafa Kemal’e bazı tavizler verilmesi gerektiğini belirtiyor, Savaş Bakanlığı da şimdi Doğu’da en büyük tehlikenin Bolşevizm olduğunu ve Türk-Yunan savaşının Türkleri Bolşeviklerin kucağına itmesinden çekindiğini bildiriyordu.42 Churchill 1920 Aralığı’nda Başbakan Lloyd George’a İngiliz İmparatorluğu’nun dünyadaki en büyük Müslüman gücü olduğunu, Türk karşıtı politikanın uzaması halinde Müslümanların tepkilerinin şiddetleneceğini belirtirken43 aynı tarihlerde Lord Derby’e de Mustafa Kemal ve yeniden yapılanmış Türkiye’nin Bolşeviklere karşı bir bariyer olarak kullanılması gerektiğini yazıyordu.

Tüm bu baskılar altında İtilaf Devletleri, 25 Ocak 1921’de Paris’te alınan karar gereğince Ankara’yı da da

vet ederek 21 Şubat-12 Mart 1921 tarihleri arasında Londra’da bir konferans düzenlediler, fakat konferansta yapılan teklifler Ankara hükümetinin taleplerini karşılamaktan çok uzak olduğu için bu görüşmelerden bir sonuç çıkmadı. Özellikle İngilizler ve Yunanlılar İzmir’in Türklere verilmesine karşı çıktılar.

Sonuçta Fransa ve İtalya ile ayrı ayrı, sadece ekonomik konuları ilgilendiren antlaşmalar imzalandı ama bunlar da Türklere pek bir şey kazandırmayacağı için TBMM tarafından reddedildi. Bu arada Lloyd George’un, Yunanistan’ın saldırılarına devam etmesi durumunda İngiltere’den anlayış göreceğine dair Yunanlılara gizliden gönderdiği haberin44 hemen arkasından 23 Mart 1921’de Anadolu’da büyük bir saldırı başlattı45 ve Polatlı’ya kadar ilerledi, ama Mustafa Kemal Paşa’nın komutanlığındaki Türk ordusu 24 Ağustos-13 Eylül tarihleri arasında Sakarya Meydan Savaşı’nda Yunanlıları bozguna uğrattı.46 Sakarya Savaşı Ankara için bir dönüm noktası oldu. Artık Yunanlıların geri dönüşü başlamıştı. Duruma bir çözüm bulmayı amaçlayan İtilaf Devletleri, 22-26 Mart 1922 tarihleri arasında Paris’te, Sevr Antlaşması’nda bir kısım değişiklikler yapma teklifinde bulundular. Buna göre tüm Anadolu ve İstanbul Türklere geri verilecek, ama Doğu Rumeli’nin bir kısmı Yunanlılarda kalacak, Boğazlar ve Rumeli silahsızlandırılacak, Boğazlar’ın güvenliği bir Türk’ün başkanlığında İtilaf Devletlerinin kuracağı Boğazlar Komisyonu tarafından sağlanacak, kapitülasyonlarda mali konularla ilgili bazı değişiklikler yapılacak ve adli kapitülasyonların yerini alacak bazı reformların planlanması için İtilaf Devletleri tarafından bir komisyon kurulacaktı.47 Yunanistan bu teklifi kabul etti, ama Ankara görüşmelere başlamadan önce Yunanlıların Anadolu’yu tamamen terketmesi şartını ileri sürdü.48 Ankara’ya göre bu teklifler Yunanistan’ın Türkler karşısında daha fazla yenilgiye uğramasını önlemeye yönelik bir İngiliz oyunuydu.49

Bu arada Hint Müslümanlarının, İngiltere’deki Müslüman grupların ve muhalefetin İngiliz hükümeti üzerindeki baskısı artarak devam ediyordu. Lord Northcliffe 10 günlük Hindistan gezisinden sonra hazırladığı raporda Hindu ve Müslümanların Hindistan tarihinde ilk defa beraber hareket ettiklerini belirterek, ılımlı Müslümanların bile şu üç şart yerine getirilmedikçe Hindistan’da barışın sağlanamayacağını iddia ettiklerini yazıyordu. Bu üç şart ise İngiltere’nin Padişah’ın kutsal toprakların bekçisi ve Müslümanların başı olduğunu tanıması, Edirne’nin Türklere geri verilmesi ve İzmir dahil tüm Anadolu topraklarının Türkiye’ye terk edilmesi.50 Bu baskıların hükümet üstünde etkili olabilmesi için Hindistan İşleri Bakanı Montagu’nun onayıyla, bir zamanlar Lloyd George’un çok yakın arkadaşı olan Hindistan Genel Valisi Lord Reading, Montagu’ya yazdığı bir mesajın 8 Mart 1922’de basın yoluyla yayınlanmasını sağladı.51 Bu mesaja göre Reading, Boğazlar’ın tarafsızlığının ve gayrımüslim azınlığın korunması amacıyla Hindistan Hükümeti’nin şu üç maddenin yerine getirilmesini istiyordu: İstanbul’un İtilaf Devletleri tarafından boşaltılması, Padişah’ın Kutsal topraklar üzerindeki hükümranlığının tanınması ve Edirne dahil Rumeli ve İzmir’in Türklere bırakılması. Bu olay İngiliz hükümetinde özellikle Curzon ile Montagu arasında tartışmalara neden oldu ve Montagu’nun 10 Mart’ta istifasıyla sonuçlandı.52

Mayıs 1922’ye gelindiğinde hem İngilizler hem de Yunanlılar anlamıştı ki Yunan ordusunun İzmir dahil tüm Anadolu’dan çekilmesi gerekiyordu.53 Mustafa Kemal Yunanlılara karşı son ve kesin bir saldırı başlatmadan önce İngiltere’nin barış konusundaki düşüncelerini öğrenmek amacıyla Dahiliye Vekili Ali Fethi Bey’i Ağustos ayında Londra’ya elçi olarak gönderdi.54 İngiliz yetkililer Ali Fethi Bey’i soğuk karşıladılar ve barış görüşmelerine yanaşmadılar. Daily Express gazetesi Fethi Bey’e gereken ilginin gösterilmeyişini eleştirerek “Halk İngiliz ordularının Yakın Doğu’dan çekilmesini ve barış istiyor” diye yazıyordu. Aynı gazete ikinci gün de Lloyd George’un Yunan yanlısı politikasını eleştirerek İngiliz halkının bu hükümete güveninin kalmadığını ileri sürüyordu.55 Ali Fethi Bey 25 Ağustos tarihinde Ankara’ya gönderdiği bir telgrafta Lloyd George ve Lord Curzon’un Türkiye’nin parçalanması için çalıştıklarını, diplomatik girişimlerin artık yarar sağlamayacağını ve Yunanlılar kesin yenilgiye uğramadan İngiltere’nin politikasından vazgeçmeyeceğini bildirdi.56 Bunun üzerine 26 Ağustos’ta Büyük Taarruz başladı ve 9 Eylül’de Yunanlıların İzmir’den atılmalarıyla sonuçlandı.57

Çanakkale Krizi ve LloydGeorge’un Sonu

Şimdi İngiliz hükümeti için asıl önemli olan Boğazlar’ın kendi güvenlikleri altında bulundurulmasıydı. 7 Eylül 1922 tarihindeki İngiliz kabine toplantısında Lloyd George Gelibolu’yu “dünyanın stratejik olarak en önemli bölgesi” olarak kabul ettiğini söyledi.58 Öte yandan Churchill’in düşüncesine göre eğer Türkler Boğazlar’ı ele geçirirse İngiltere Dünya Savaşı sonrası başarısının meyvelerini kaybedecek ve yeni bir Balkan savaşı kaçınılmaz olacaktı.59 Curzon da İstanbul ve Gelibolu yarımadasının Türkler tarafından ele geçirilmesine hiçbir şekilde müsade olunmayacağını iddia etti.60 İngiliz kabinesi uzun tartışmalardan sonra İngiliz askerlerini Boğazlar’ın Anadolu yakasından çekme, fakat Türkler Avrupa yakasına geçmeye çalışırlarsa direnip savaşma kararı aldı.61

15 Eylül’deki İngiliz kabinesi toplantısında kriz tekrar görüşüldü. Lord Curzon, Türk askerlerinin ilerleyişine askeri yoldan cevap verilmesine karşı çıktı. Fakat Lloyd George ve Churchill diğer bakanları ikna ederek kabineden Boğazlar’daki kuvvetlerin takviye edilmesi ve Türklerin Avrupa yakasına geçişinin engellenmesi kararının çıkmasını sağladılar.62 Aynı zamanda Fransa, Sırbistan, Romanya ve İngiliz sömürgeleriyle de işbirliği yolları aranmasına da karar verildi.63 Bu amaçla Lloyd George’un tam desteğini alan Churchill, İngiltere’nin Harington kuvvetlerini takviye niyetine işaret ederek sömürgelerinden askeri yardım talebini belirten bir bildiriyi kaleme alıp İngiliz sömürgelerine gönderdi. Fakat Kanada ve Avustralya İngiltere’nin askeri destek talebini reddetti. Güney Afrika cevap bile vermedi.64 Sadece Yeni Zelanda, İngiltere’nin yeni politikasına destek verdi.65

İngiliz kamuoyu da Türkiye ile bir savaşa karşıydı. 18 Eylül’de Daily Mail gazetesi büyük bir manşet atmıştı: “Bu Yeni Savaşı Durdurun!”66 Daily Express ve Times gazeteleri de İngiliz kabinesini savaştan kaçınması için diplomatik bir dille uyardı.67 Daily Mail’in 21 Eylül tarihli manşeti daha ileri gitmişti: “Çanakkale’den Çekilin” ve savaşa karşı protesto mitingleri çağrısı yapmıştı.68 Aynı gün İngiliz İşçi Federasyonu Trade Union Congress, Lloyd George’a işçi sınıfının “savaşa kesinlikle karşı olduğunu” ve savaş olursa grev ilan edeceklerini bildirdi.69 İngiliz Yüksek Komiseri Harold Rumbold da Türklerle savaşın göze alınamayacağını ileri sürerek taraflar arasında bir an önce bir konferans tertip edilmesini Londra’ya öneriyordu.70

Lord Curzon, büyük bir darbe yemiş olan Müttefikler arasındaki ilişkileri düzeltmek için 19 Eylül’de Fransa Başbakanı Poincare ve İtalya Büyükelçisi Count Sforza ile görüşmek üzere Paris’e gitti. Curzon Poincareye Anadolu’daki toprak sorununun son Türk zaferiyle kendiliğinden çözümlendiğini Trakya, Boğazlar ve İstanbul sorunlarının çözümünün ise Türklere bırakılamayacak kadar önemli olduğunu belirterek kendisine Fransa hükümetinin İtilaf Devletleri kontrolündeki tarafsız bölgenin korunmasının önemini belirten 14 Eylül tarihli notasını hatırlattı ve Fransız askerlerinin Boğazlar’ın Asya yakasından çekilmesinin nedenini sordu. Poincare cevap olarak Fransa’nın iki nedenle Küçük Asya’daki Türklerle savaşamayacağını belirtti. İlk olarak Fransa’nın Müslüman bir güç olduğunu ve Tunus’tan Hindi Çin’e kadar olan Müslüman kolonilerindeki artan rahatsızlığı göz ardı edemezdi. İkinci olarak da mali problemler yüzünden Küçük Asya’ya kuvvetlerini gönderemezdi. Bu şartlar altında ne Fransa Başbakanı’nın ne de Fransız Parlamentosu’nun Türklere karşı savaşı düşünebileceğini belirtti. Curzon’a tavsiye edebileceği tek şeyin İngiliz askerlerinin Çanakkale’den çekilmesi olduğunu söyledi.71 Uzun süren müzakerelerden sonra nihayet Curzon, Poincare ve Sforza Türklere yapılacak teklifler konusunda antlaşmaya vardılar. İtilaf Devletleri ortak notada Meriç ve Edirne’ye kadar Trakya’nın Türklere verilmesini kabul ettiklerini ve barıştan sonra İstanbul’un Türklere verilmesi üzerinde anlaştıklarını belirttiler. Bu arada Türklerdden tarafsız bölgeye saygı göstermesini istediler. Ateşkes görüşmeleri için ise tarafların Mudanya veya İzmit’te bir araya geleceklerini ilan ettiler.72

29 Eylül’de Curzon Ankara hükümetinin Londra temsilcisi Nihad Reşad’la bir görüşme yaptı. Curzon, İngiliz kabinesindeki atmosferi anlatarak Türklerin Çanakkale’den derhal çekilmemesi durumunda taraflar arasında bir çatışma çıkmasının kaçınılmaz olduğunu ihtar etti.73 Aynı gün Ankara hükümeti İtilaf Devletlerinin Mudanya’da toplanacak bir konferans için yapılan 23 Eylül tarihli daveti kabul ettiğini, murahhas olarak Garp Cephesi Orduları Kumandanı İsmet Paşa’nın gönderileceğini, ancak Yunanlıların Doğu Trakya’yı derhal boşaltıp Türklere devretmesi gerektiğini bildirdi.74

Mudanya Konferansı 3 Ekim 1922’de başladı. Biz burada Konferans’ın içeriğine değinmeyeceğiz. Yalnız görüşmelerin ilginç bir yönü vardı ki o da Türkiye’nin karşısındaki taraf Türkiye ile savaş halinde olan Yunanistan veya Türklerin Boğazlar’a doğru ilerlemesinin durdurulmasında arabuluculuk yapan Fransa değil İngiltere’ydi. Karşılıklı savaş tehditleri içinde geçen görüşmeler sonucu 11 Ekim’de ateşkes antlaşması imzalandı. Buna göre Trakya’daki Yunan kuvvetleri 15 gün içinde Meriç ırmağının batı yakasına çekilecek, Meriç’in doğu yakası barış sağlanana kadar İtilaf Devletleri askerlerinin kontrolünde kalacak, son olarak da sivil idare Yunanlıların çekilmesinden sonraki otuz gün içinde Türk yetkililere devredilmek üzere İtilaf Devletleri yetkililerine bırakılacaktı.75 Mudanya Ateşkes Antlaşması’nın en önemli sonucu Gladstone’un ortaya attığı ve Lloyd George’un Başbakanlığı döneminde devam eden Türkleri Avrupa’dan pılı pırtısıyla birlikte defetmek politikasının iflas etmesidir. Türkler açısından ise antlaşmanın en önemli sonuçlarından biri İtilaf Devletlerinin Türkiye’nin hukuki temsilcisi olarak Ankara hükümetini kabul etmesidir.

Koalisyon hükümeti 1922 yılı boyunca sadece Lloyd George’un dış politikası nedeniyle değil aynı zamanda erken genel seçim çalışmaları, hükümet içindeki Liberal-Muhafazakar çekişmeleri, tarım politikası hakkındaki antlaşmazlıklar ve İrlanda sorunu gibi iç meseleler yüzünden de eleştiriler alıyordu.76 Ama Çanakkale krizi bardağı taşıran son damla oldu ve sonunda 19 Ekim tarihinde Muhafazakar Parti milletvekilleri koalisyonun geleceğini konuşmak üzere Carlton Klüp’te toplandılar. Chamberlain’in koalisyon lehindeki konuşmasına rağmen Bonar Law liderliğindeki milletvekilleri Muhafazakar Parti’nin genel seçimlere koalisyondan bağımsız bir parti olarak girmesi kararını aldılar.77 Haberi alan Lloyd George da aynı gün başbakanlıktan istifa etti. 15 Kasım 1922’de yapılan genel seçimlerde Muhafazakar Parti 344, İşçi Partisi 138, Asquith liderliğindeki Liberaller 60 sandalye kazandılar. Lloyd George liderliğindeki Liberaller ise sadece 57 sandalye alarak büyük bir yenilgiye uğradılar.78

Sonuç


İngiltere’nin Gladstone’dan beri takip ettiği Türkleri Avrupa’dan atma politikası tam bir hezimetle sonuçlandı. Lloyd George, Yunanistan’ın askeri gücüne fazla güvenmiş ve Yakın Doğu politikasını bunun üzerine kurmuştu. Buna karşılık da Anadolu’da başlayan direniş hareketinin gücünü küçümsemişti. İtalya ve Fransa’nın Anadolu hareketiyle uzlaşma önerilerine sıcak bakmayarak Yunanistan’ı sonuna kadar desteklemiş, bu nedenle hem hükümet üyeleri arasında görüş ayrılıkları artarak hükümetin düşmesine hem de kendi sömürgeleri içinde İngiliz aleyhtarlığının artmasına neden olarak önemli prestij kaybına uğramıştır. Öte yandan İzmir’in işgali, Anadolu’da büyük bir direnişin ortaya çıkmasına neden olmuş, İngiltere ile uzlaşmacı politika takip etmek isteyen İstanbul yönetimi de iktidarı kaybederek Anadolu’da yeni bir devlet doğmuştur. Milli mücadelecilerin İngiltere gibi o dönemin süper devletiyle doğrudan çatışma yerine Yunanistan’la savaşması, Bolşeviklerle ilişkilerini iyi kullanması ve İtilaf Devletleri arasındaki antlaşmazlıklardan faydalanması İstiklal Harbi’nin kazanılmasında önemli etkileri olmuştur. Sonuç olarak şu söylenebilir ki Gladstone’dan beri devam eden Türklerin Avrupa’dan atılması ve I. Dünya Savaşı sırasında antlaşmaya varılan Anadolu’nun paylaşılması projeleri tarihin çöplüğüne atılmış, I. Dünya Savaşı’ndan yenik ayrılan devletlerin imzaladıkları antlaşmalardan farklı olarak eşit tarafların imzaladıkları Lozan Antlaşması kabul edilerek Türkiye’de yeni bir devlet kurulmuştur.

1 İngiltere’nin bu dönemde Yakın Doğu ve Akdeniz politikası için bkz: Elie Kedourie, England and the Middle East. Londra, 1956. s. 9-28.

2 Fahir Armaoğlu, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi, 1914-1990, Cilt: 1, Ankara, 1993. s. 114-118, 124-125; Y. Hikmet Bayur, Türk İnkılabı Tarihi, Cilt: 3, kısım: 4, Ankara, 1991. s. 1-39.

3 Abraham Moses Attrep, The Road to the Empty Peace, Anglo-Turkish Relations, 1918-1920, Athens, 1972. s. 3; Stephen F. Evans, The Slow Rapprochement, Britain and Turkey in the Age of Kemal Ataturk, 1919-38, North Humberside, 1982. s. 64; David Fromkin, A Peace to End All Peace, Creating the Modern Middle East, 1914-1922, Londra, 1989. s. 471-474; Ömer Kürkçüoğlu, Türk-İngiliz İlişkileri, 1919-1926, Ankara, 1978. s. 63-78.

4 B. Cooper Busch, Mudros to Lausanne, Britain’s Frontier in West Asia, 1918-1923, New York, 1976. s. 14.

5 Public Record Office (PRO ), Londra, Foreign Office (F. O.) 371, E36361/2117/44; Earl Curzon’dan Derby’e, 7 Mart 1919.

6 Frank Owen, Tempestuous Journey, Lloyd George, His Life and Times, Londra, 1954. s. 631.

7 Gill H. Bennett, British Foreign Policy During the Curzon Period, 1919-24, Basingstoke, 1995. s. 78-79; John Darwin, Britain, Egypt and the Middle East. Londra, 1981. s. 172-173.

8 D. I. Shuttleworth, ‘Turkey, from the Armistice to the Peace”, Journal of the Central Asian Society, sayı: 11, 1924, s. 53; Salahi R. Sonyel, Turkish Diplomacy, 1918-1923, Mustafa Kemal and Nationalist Movement, Londra, 1975. s. 6-8.

9 Batı Anadolu nüfusu hakkında çelişkili iddialar ve bilgiler vardır. Venizelos’un iddiasına göre Batı Anadolu’da Rum nüfusu 1,450,000, Müslüman nüfus ise 943,000’dir. Türk istatistiklerine göre ise İzmir dahil Aydın vilayetinde Müslüman nüfusu 1,291,966 Rum nüfus 233,914’tür. Kasım 1918’de İngiliz General Milne’in hazırladığı ve Churchill tarafından İngiliz Parlamentosu’na sunulan raporda ise Aydın ve Bursa vilayetlerinde nüfus dağılımı şu şekildeydi: Türkler 1, 670,000, Rumlar 342,500, Ermeniler 86,000. Daha fazla bilgi için bkz: Sonyel, a.g.e., ss. 5-8; Hikmet Baytuloğlu, ‘İzmir’in İşgali’, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, sayı: 7, Nisan, 1968, s. 3; Parliamentary Debates, House of Commons, Cilt: 126. 11 Mart 1920, s. 1545-1546.

10 Harold Nicolson, Curzon: The Last Phase, 1919-1925, Londra, 1934. s. 94-96.

11 Gotthard Jaeschke, Kurtuluş Savaşı ile İlgili İngiliz Belgeleri, Ankara, 1971. s. 71.

12 PRO., F. O. 371 E/92736/4229/44; Koramiral A. G. Calthorpe’dan Lord Curzon’a, no: 970/M/1983.

13 PRO., F. O. 371 E/108842/4227/44; Amiral Calthorpe’dan Lord Curzon’a.

14 PRO., F. O. 371, E119689/521/44, Amiral Webb’den, İstanbul. 22 Ağustos 1919. no: 1701.

15 PRO., F. O. 371, E145672/71/44; 25 Ekim 1919.

16 PRO., F. O. 371, E164001/521/44; Genelkurmay İstihbaratı’ndan, İstanbul, no: 2737”I”, 22 Aralık 1919. Haftalık Rapor no: 44.

17 PRO., F. O. 371, E118411/521/44 Deniz Binbaşısı Heathcote-Smith’den rapor, İstanbul, 24 Temmuz 1919; F. O. 406/41. ss. 166-169. No: 80/I, Mr. Hohler’in memorandumu, İstanbul, 30 Temmuz 1919.

18 PRO., F. O. 371 E/133251/521/44.

19 Alfred Rawlinson, Adventures in the Near East, 1918-1922, Londra, 1934. s. 200-201. İstanbul’un İtilaf Devletleri tarafından işgalinden sonra Rawlinson milli mücadeleciler tarafından tutuklanmış, ancak 1921’de Malta esirleri değişiminde serbest bırakılmıştır. Daha fazla bilgi için bkz: a.g.e., s. 220-287.

20 PRO., F. O. 371, E141458/521/44; Tom Hohler’den Dışişleri Bakanlığı’nda George’a (Kidston) 4 Ekim 1919.

21 PRO., F. O. 371, E139090/521/44; Albay Meinertzhagen’den, Kahire, 7 Ekim 1919, telgraf no: 465.

22 Bennett, a.g.e., s. 79.

23 Busch, a.g.e., s. 192-193.

24 Darwin, a.g.e., s. 176.

25 Bennett, a.g.e., s. 79-80.

26 Rohan Butler, J. P. T. Bury, E. L. Woodward (der.), Documents on British Foreign Policy, 1919-1939, Birinci Seri, Cilt: 13. s. 2. Earl Curzon’dan Amiral Sir J. de Robeck’e, İstanbul, E103/3/44, 16 Şubat, 1920.

27 Bilal N. Şimşir, British Documents on Ataturk, 1919-1938, Cilt: 1, Ankara, 1973. s. 440-442. Earl Curzon’dan Amiral Sir J. de Robeck’e, İstanbul, 6 Mart 1920.

28 A.g.e., s. 444-452. İtilaf Devletlerinin Downing Street 10, London, S. W. 1, 10’deki Konferansı’nda Mart Çarşamba 1920, saat 12.00’de İngiliz Sekreter’in tuttuğu notlar.

29 Sadrazam’a verilen Ortak Nota. İstanbul, 26 Mart 1920. Sadrazam’a bildirilen Ortak Nota. İstanbul, 29 Mart 1920. A. Defrance, J. M. de Robeck, Maissa. Şimşir, a.g.e., Cilt: 2, Ankara, 1975. s. 8-9, 11.

30 Michael L. Dockrill, J. Douglas Goold, Peace without Promise, Britain and the Peace Conferences, 1919-1923, Londra, 1981. s. 207-209. Zeki, Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Cilt: 2, Ankara, 1994. s. 489.

31 Rıza Tevfik, Biraz da Ben Konuşayım, İstanbul, 1993. s. 134-143.

32 Parliamentary Papers, 1920. Treaty of Sèvres, Treaty Series no: 11. Cmd. 964.

33 İngiltere’nin İstanbul Yüksek Komiseri Amiral J. de Robeck, daha anlaşma imzalanmadan önce, barış şartları belli olunca hemen hemen bütün Türklerin milliyetçi olduklarını iddia ediyordu. Admiral Sir J. de Robeck’den Earl Curzon’a, İstanbul, 17 Haziran 1920. Şimşir, a.g.e., Cilt: 2, s. 137-138.

34 Nicolson, a.g.e., s. 255.

35 Department of Western Manuscripts, Bodleian Library, Oxford. MS Rumbold Dep. 28, Rumbold Papers, Turkey, Yıllık Rapor, 1920. E5233/1/44. Sir H. Rumbold’dan Earl Curzon’a, İstanbul, 27 Nisan 1921. s. 19-20. Anadolu hareketine karşı İtalyan politikası konusunda daha fazla bilgi için bkz: Kürkçüoğlu, a.g.e., s. 119-128.

36 Tevfik Bıyıklıoğlu, Atatürk Anadolu’da (1919-1921), Cilt: 1. Ankara, 1959. s. 66. dn. 104.

37 Kürkçüoğlu, a.g.e., s. 112.

38 Arnold Toynbee, Survey of International Affairs, 1925, Cilt: 1, Londra, 1927. s. 49; PRO., F. O. 800/151, Private Papers of Lord Curzon, M. H. Kidwai’den Mr. Montagu’ya mektup, 14 Mayıs, 1921.

39 PRO., F. O. 371. E114022/275/44, E121111/275/44, E121114 / 275 / 44, E121236/275/44, E128924/275/44, E128965/275/44, Ağustos-Ekim 1919.

40 P. Hehir, ‘The Near East Crisis’, 19th Century and After, no: 149, Kasım, 1922, s. 832.

41 PRO. F. O. 371. E 156222/275/44. 15 Ekim, 1919; PRO., F. O. 686/71, The Caliphate Question, Batavia İngiliz Başkonsolosluğu’ndan Hindistan Hükümeti Sekreterliğine, British India, gizli mesaj, 29 Temmuz 1920. ss. 206-209; PRO., F. O. 371, E105317 / 105317/44; Reşid Rıza’dan Lloyd George’a, 25 Haziran 1919; Müşir Hüseyin Kıdwai, Paris Sulh Konferansı ve Osmanlı’nın Çöküşü, İstanbul, 1991, s. 10-13.

42 Michael L. Smith, Ionian Vision: Greece in Asia Minor, 1919-1922, New York, 1973, s. 162-64.

43 Martin Gilbert, Winston S. Churchill, Cilt: 4, 1917-1922, Londra, 1975. s. 1260-1261, Lloyd George’a mektup, 4 Aralık 1920.

44 Lloyd George’un Curzon’a bildirmeden Yunanistan’a gönderdiği haber ve bunun sonucunda Lloyd George-Curzon çatışması için bkz: 10 Downing Street, London S. W.’de Cuma günü yapılan toplantının notları, 18 Mart 1921. Şimşir, a.g.e., Cilt: 3, 1979. s. 251-256; Dockrill, Goold, a.g.e., s. 218-219. Kenneth O. Morgan, Consensus and Disunity: The Lloyd George Coalition Government, 1918-1922, Oxford, 1986. s. 303.

45 Sarıhan, a.g.e., Cilt: 3, Ankara, 1995. s. 462.

46 Bilal N. Şimşir, İngiliz Belgeleri ile Sakarya’dan İzmir’e, 1921-1922, Ankara, 1989. s. 157-168.

47 The Times, Allied Ministers’ Decision. 28 Mart 1922. s. 11.

48 A.g.m., 1 Mayıs 1922. s. 11.

49 Salahi Ramazan Sonyel. Türk Kurtuluş Savaşı ve Dış Politika, Cilt: 2. Ankara, 1991. s. 252.

50 The Times, 25 Ocak 1922. s. 12.

51 Ibid, 9 Mart 1922. s. 12.

52 Lord Beaverbrook, The Decline and Fall of Lloyd George, Londra, 1963. s. 154-55; Nicolson, a.g.e., s. 267-68.

53 Sir E. Crowe’un M. Venizelos ile müzakeresinin kaydı. Foreign Office, 25 Mayıs 1922. Şimşir, a.g.e., Cilt: 4, Ankara, 1984. s. 269-273.

54 Osman Okyar, ‘Turco-British Relations in the Inter-War Period: Fethi Okyar’s Missions to London’, William Hale, A. İhsan Bağış, Four Centuries of Turco-British Relations, North Humberside, 1984. s. 71.

55 Daily Express, 9, 10 Ağustos 1922. Sonyel, Türk Kurtuluş Savaşı ve Dış Politika. Cilt: 2. s. 263’ten alınmıştır.

56 İngiliz Gizli İstihbarat Servisi Raporu, 16 Eylül 1922. Şimşir, a.g.e., Cilt: 4, s. 421-422.

57 Sonyel. a.g.e., s. 265-269.

58 Cabinet meeting of September 7, 1922, P.R.O., CAB 23/31/48.

59 Gilbert, a.g.e., s. 820.

60 A. L. Macfie, “The Chanak Affair, September-October 1922”, Balkan Studies, Cilt: 20 (2), 1979. s. 311.

61 Bennett, a.g.e., s. 85.

62 David Gilmour, Curzon, Londra, 1994. s. 543.

63 Kedleston Markizi Curzon’dan Sir H. Rumbold’a. Dışişleri Bakanlığı, 16 Eylül 1922. Şimşir, a.g.e., Cilt: 4. s. 418-419.

64 Macfie, a.g.m., s. 318-319.

65 Kolonilerden Sorumlu Devlet Bakanı W. Churchill’den İngiliz Kabinesi’ne. 23 Eylül 1922. Türk-Yunan Ahvali. Dominyonlarla İşbirliği. Şimşir, a.g.e., Cilt: 4. s. 530-542.

66 David Walder, The Chanak Affair, London, 1969. s. 229.

67 A.g.e., s. 230.

68 A.g.e., s. 238.

69 A.g.e., s. 240.

70 Sonyel. a.g.e., s. 274.

71 20 Eylül 1922’de Quai d’Orsay’da Fransız Başbakanı, İngiliz Dışişleri Bakanı ve İtalya’nn Paris Büyükelçisi arasında yapılan toplantıda İngiliz sekreterin tuttuğu notlar. Şimşir, a.g.e., Cilt: 4, s. 454-455.

72 İtilaf Devletlerinin üç temsilcisinin Ankara Hükümeti’ne gönderdikleri bu notanın İngilizcesi için bak: Lord Hardinge’den Kedleston Markizi Curzon’a, Paris, 23 Eylül 1922. Şimşir, a.g.e., s. 526-527.

73 Earl of Ronaldshay, The Life of Lord Curzon, Cilt: 3, Londra, 1928. s. 306.

74 Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk, Cilt: 2. İstanbul, 1973. s. 679; Texte de la Reponse du Gouvernement d’Angora a la Note des Gouvernements allies du 23 Septembre 1922. Smyrne, le 29 Septembre 1922. Şimşir, a.g.e., s. 635-636.

75 Busch, a.g.e., s. 356-57. Çanakkale krizi ve Mudanya Ateşkes Anlaşması sürecinin Harington versiyonu için bak: S. C. Harington, Tim Harington Looks Back, Londra, 1940. s. 100-127.

76 Bu problemler hakkında daha fazla bilgi için bak: Morgan, a.g.e., s. 331-341.

77 Walder, a.g.e., s. 324-326.

78 A.g.e., s. 330.

Armaoğlu, Fahir, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi, 1914-1990, Cilt: 1, Ankara: Türkiye İş Bankası, 1993.

Atatürk, Mustafa Kemal, Nutuk, Cilt: 2. İstanbul: Milli Eğitim Bakanlığı, 1973.

Attrep, Abraham Moses, The Road to the Empty Peace, Anglo-Turkish Relations, 1918-1920, Doktora Tezi, Athens, University of Georgia, 1972.

Baytuloğlu, Hikmet, ‘İzmir’in İşgali’, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, sayı: 7, Nisan, 1968, s. 3-11.

Bayur, Y. Hikmet, Türk İnkılabı Tarihi, Cilt: 3, kısım: 4, Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1991.

Beaverbrook, Lord, The Decline and Fall of Lloyd George, Londra: Collins, 1963.

Bennett, Gill H., British Foreign Policy During the Curzon Period, 1919-24, Basingstoke: Macmillan, 1995.

Bıyıklıoğlu, Tevfik, Atatürk Anadolu’da (1919-1921), Cilt: 1. Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1959.

Bodleian Library, Oxford, Rumbold Papers, Department of Western Manuscripts, MS Rumbold Dep. 28.

Busch, Briton, Cooper, Mudros to Lausanne, Britain’s Frontier in West Asia, 1918-1923, New York: State University of New York, 1976.

Butler, Rohan, J. P. T. Bury, E. L. Woodward (der.), Documents on British Foreign Policy, 1919-1939, Birinci Seri, Cilt: 13.

Daily Express, 9, 10 Ağustos 1922.

Darwin, John, Britain, Egypt and the Middle East. Londra: Macmillan, 1981.

Dockrill, Michael L., J. Douglas Goold, Peace without Promise, Britain and the Peace Conferences, 1919-1923, Londra: Batsford Academic and Educationl Ltd., 1981.

Evans, Stephen F., The Slow Rapprochement, Britain and Turkey in the Age of Kemal Ataturk, 1919-38, North Humberside: Eothen, 1982.

Fromkin, David, A Peace to End All Peace, Creating the Modern Middle East, 1914-1922, Londra: Penguin, 1989.

Gilbert, Martin, Winston S. Churchill, Cilt: 4, 1917-1922, Londra: Heinemann, 1975.

Gilmour, David, Curzon, Londra: John Murray, 1994.

Hehir, P., ‘The Near East Crisis’, 19th Century and After, no: 149, Kasım, 1922, s. 829-842.

Jaeschke, Gotthard, Kurtuluş Savaşı ile İlgili İngiliz Belgeleri, Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1971.

Kedourie, Elie, England and the Middle East. Londra: Bowes and Bowes, 1956.

Kıdwai, Müşir Hüseyin, Paris Sulh Konferansı ve Osmanlı’nın Çöküşü, İstanbul: Nehir, 1991.

Kürkçüoğlu, Ömer, Türk-İngiliz İlişkileri, 1919-1926, Ankara: Siyasal Bilgiler Fakültesi, 1978.

Macfie, A. L., “The Chanak Affair, September-October 1922”, Balkan Studies, sayı: 20 (2), 1979. s. 309-341.

Morgan, Kenneth O., Consensus and Disunity: The Lloyd George Coalition Government, 1918-1922, Oxford: Oxford University Press, 1986.

Nicolson, Harold, Curzon: The Last Phase, 1919-1925, Londra: Constable, 1934.

Okyar, Osman, ‘Turco-British Relations in the Inter-War Period: Fethi Okyar’s Missions to London’, William Hale, A. İhsan Bağış, Four Centuries of Turco-British Relations, North Humberside: Eothen, 1984.

Owen, Frank, Tempestuous Journey, Lloyd George, His Life and Times, Londra: Hutchinson, 1954.

Parliamentary Debates, 1920, House of Commons, Cilt: 126.

Parliamentary Papers, 1920. Treaty of Sèvres, Treaty Series no: 11. Cmd. 964.

Public Record Office (P.R.O.), Londra, Foreign Office (F. O.) 371.

Public Record Office (P.R.O.), Londra, Foreign Office (F. O.) 686/71, The Caliphate Question.

Public Record Office (P.R.O.), Londra, Foreign Office (F. O.) 800/151, Private Papers of Lord Curzon.

Rawlinson, Alfred, Adventures in the Near East, 1918-1922, Londra: Melrose, 1934.

Rıza Tevfik, Biraz da Ben Konuşayım, İstanbul: İletişim, 1993.

Ronaldshay, Earl, The Life of Lord Curzon, Cilt: 3, Londra: Ernest Benn Ltd., 1928.

Sarıhan, Zeki, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Cilt: 2, Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1994.

Shuttleworth, D. I., ‘Turkey, from the Armistice to the Peace’, Journal of the Central Asian Society, sayı: 11, 1924, s. 51-67.

Smith, Michael L., Ionian Vision: Greece in Asia Minor, 1919-1922, New York, Londra: Allen Lane, 1973.

Sonyel, Salahi R., Turkish Diplomacy, 1918-1923, Mustafa Kemal and Nationalist Movement, Londra: Sage, 1975.

Sonyel, Salahi Ramazan, Türk Kurtuluş Savaşı ve Dış Politika, Cilt: 2. Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1991.

Şimşir, Bilal N., British Documents on Atatürk, 1919-1938, Cilt: 1-4, Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1973-1984.

Şimşir, Bilal N., İngiliz Belgeleri ile Sakarya’dan İzmir’e, 1921-1922, Ankara: Bilgi, 1989.

The Times, 25 Ocak, 28 Mart, 1 Mayıs 1922, Londra.

Toynbee, Arnold, Survey of International Affairs, 1925, Cilt: 1, Londra: Humphrey Milford, 1927.

Walder, David, The Chanak Affair, London: Hutchison, 1969.


Yüklə 13,16 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   21   22   23   24   25   26   27   28   ...   97




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin