Mervanîler Hükümetinin Güçlenmesi (Sıkıntılı Dönem)
Daha önce de değindiğimiz gibi incelemekte olduğumuz İmam Seccad (a.s) döneminin ikinci aşaması Mervaniler hükümetinin güçlendiği dönemdir. Mervan oğulları hicri-kameri 733 yılında Abdullah b. Zübeyir’i öldürdükten sonra hükümetlerini sağlamlaştırmış ve bu yolda Haccac b. Yusuf gibi kan emicilerden de faydalanmışlardır. Haccac düşmanını ortadan kaldırmak uğruna hiçbir işten kaçınmıyordu. Hatta Kâbe’ye saldırmış ve ateşten mancınık toplarıyla harabeye çevirmişti. Şia olsun, olmasın Benî Ümeyye muhaliflerini nerde bulursa öldürüyordu. Hicri-kameri 80 yılında İbn-i Eşas’ın, Haccac’a karşı yapmış olduğu kıyam bir fayda sağlamamıştı.1 Haccac’ın diktatörlüğü hicri-kameri 95 yılında Hicaz ve Irak’a egemen olmuştu. İşte İmam Seccad (a.s) böyle bir zamanda yaşamış, dua ile İslami ve Şii öğretileri yaymıştır. Bu dönemde Şiiler ya firari, ya zindanda, ya Haccac tarafından katledilmiş, ya da ciddi manada inançlarını gizlemekteydiler. Bu yüzden halk İmam Seccad (a.s)’a yaklaşmaya cesaret edemiyordu. Merhum Meclisi, Haccac b. Yusuf’un İmam Seccad (a.s)’la irtibatından dolayı Sait b. Cübeyir’i katlettiğini nakleder.2 Bu dönemde Şiiler, üzerindeki büyük baskılardan dolayı, İslam topraklarının çeşitli yerlerine muhaceret etmiş ve Şiiliğin yayılmasını sağlamışlardır. İşte böyle bir zamanda Kûfe Şiilerinden bir grup Kum’a yerleşerek Şiiliğin bu bölgede yayılmasına sebep olmuşlardır.1 İmam Bâkır (a.s)’ın ilk dönemleri de Emevi hükümeti iktidarının devamıyla eş zamanlıydı. Dönemin hükümdarı Hişam b. Abdülmelik gibi güçlü ve zorba birisiydi. O İmam Bâkır (a.s)’ı evladı İmam Sadık ‘la (a.s) beraber Şam’a getirtmiş ve elinden geldikçe onlara zulüm ve işkence etmiştir.2
Onun zamanında Zeyd b. Ali b. el-Hüseyin (a.s) kıyam etmiş ve şehit olmuştur. Ömer b. Abdülaziz döneminde Şiilere baskı ve işkenceler azalsa da hilafeti kısa sürmüş, iki yıl dolaylarında bir hükümet döneminden sonra esrarengiz bir biçimde ölmüştür.
Doğal olarak Benî Ümeyye’nin baskıları, işkenceleri Allah’ın nurunu söndürememiş, Allah’ın isteği bu olduğu için, Hz. Ali (a.s)’nin fazilet ve menkıbelerini hatıralardan silememiştir. İbn-i Ebi’l-Hadîd şöyle der:
“Eğer bu adamda (Hz. Ali (a.s)) bir sır olmasaydı, fazilet ve menkıbeleriyle ilgili bir hadis bile nakledilemezdi. Zira Mervanîler, onun faziletlerini nakledenlere karşı bir hayli acımasızdı.3
On Birinci Dersin Özeti
İmam Seccad (a.s) dönemi iki kısımdan oluşur. Birinci kısım, Emevî hükümetinin gerilemesi, Süfyanîlerin yıkılışı ve Mervanîlerin başa geçmesini; ikinci kısımsa Mervanîlerin ilerlemesini kapsar. Birinci aşamada Hicaz ve Irak’ta gerek Şii gerekse Şii olmayan kıyamlar Emevilerin elini bağlamıştır. İkinci aşamaysa Abdullah b. Zübeyir’in hicri-kameri 73 yılında öldürülmesiyle başlar. Bu dönemde Emeviler yerlerini sağlamlaştırmak için Haccac gibi cellâtlardan yararlanmışlardır.
On Birinci Ders Soruları
1-İmam Seccad (a.s) dönemi hangi aşamalardan oluşur?
2-İmam Seccad (a.s) dönemindeki kıyamlar kaça ayrılır?
3-Mervaniler hükümetinin güçlendiği ve şiddetli baskıların olduğu dönemi açıklayınız.
ON İKİNCİ DERS Abbasîler’in Davetinin Başlangıcı ve Şiiliğin Yayılmasındaki Etkisi
Hicri 111 yılında Abbasiler’in davetinin başlaması1 bir taraftan Şiiliğin, İslam’ın hükümet sahasındaki çeşitli bölgelerde yayılmasına, diğer taraftan da Emevîler’in baskılarının azalmasına sebep olmuş ve Şialar rahat bir nefes almışlardır. Böyle bir zamanda Masum İmamlar (a.s) Şia’nın fıkhî ve kelamî temellerini atmışlar ve Şiilik yeni bir döneme girmiştir.
Emevîler zamanında genel olarak Ali (a.s) oğulları ile Abbas oğulları arasında ikilik ve çekişme yoktu. Seyyit Muhsin Emin bu konu hakkında şöyle diyor:
“Benî Ali ve Benî Abbas, Benî Ümeyye zamanında aynı yoldaydı. Onlara bağlanan halk; hilafete Benî Ümeyye’den daha layık olduklarına iman ediyor, onlara yardım ediyor ve Âl-i Muhammed (s.a.a)’in Şia’sı olarak adlandırılıyorlardı. Bu dönemde Ali oğulları ve Abbas, oğulları arasında görüşte ve mezhepte ayrılık bulunmamaktaydı. Ancak Benî Abbas hükümeti ele geçirince şeytan, onlar ve Ali (a.s) evlatları arasına ayrılık tohumları ekti ve Ali (a.s) evlatlarına çok büyük zulümler ettiler.”2
Bu yüzden Benî Abbas davetçileri halkı Âl-i Muhammed’in rızasına davet ediyorlar, Peygamber hanedanının nasıl zulümlere maruz kaldıklarını anlatıyorlardı. Ebü’l-Ferac İsfahanî anlatıyor:
“Benî Haşim davetçi ve tebliğcileri, Velid b. Yezit’in öldürülmesi ve Benî Mervan arasında çıkan ihtilaftan sonra çeşitli nahiyelere gittiler. Açıkladıkları ilk şeyse Ali b. Ebî Talip ve evlatlarının üstünlüğüydü. Onlar halka, Benî Ümeyye’nin Ali evlatlarını nasıl katlettiklerini ve dağıttıklarını anlatıyorlardı.”1
Sonuç itibarıyla bu zamanda Şiilik göz kamaştırıcı bir şekilde yayıldı. Hatta Hz. Mehdi (a.f)’yle ilgili hadisler, süratle çeşitli bölgelerin halkı arasında yayıldı. Abbasî davetçileri en çok Horasan bölgesinde faaliyet gösteriyorlardı. Bundan dolayı oradaki Şiaların nüfusu süratle çoğaldı. Yakubi’nin sözleri bunun boyutlarını gözler önüne sermektedir: “Zeyd’in hicri 121 yılındaki şahadetinden sonra Horasan’daki Şiilerde hareketlilik başladı ve artık mezheplerini gizlemiyorlardı. Benî Haşim davetçilerinin birçoğu onların yanına gidiyor, Benî Ümeyye’nin, Peygamber ailesine yönelik cinayetlerini anlatıyordu. Horasan’da bu meseleleri duymayan kimse ve davetçilerin gitmediği bir yer kalmadı. Hatta bu konuda bir takım rüyalar görülmeye ve Melâhim2 hakkında kitaplar okutulmaya başladı.”3 Mesudî de Şia’nın Horasan’da yayılmasının niteliği hakkında ipucu veren bir konuyu naklederken şöyle yazıyor:
“Yahya b. Zeyd’in hicri 125 yılında Cûzcân’da4 öldürülmesinin ardından halk bu yılda dünyaya gelen bütün erkek çocuklarının isimlerini Yahya koydu.”5
Yine de Abbasiler’in Horasan’daki etkisi daha çoktu. Ebü’l-Ferac İsfahanî, Abdullah b. Muhammed b. Ali b. Ebî Talip’in biyografisinde şöyle der:
“Horasan Şiileri, Abdullah’ın, babası Muhammed Hanefiyye’nin varisi sıfatıyla İmam olduğunu, Muhammed b. Ali b. Abdullah b. Abbas’ı halefi olarak tayin ettiğini, İbrahim’in, Muhammed’in halefi unvanıyla imam olduğunu ve böylece imametin veraset yoluyla Abbasîler’e dayandığını zannetmişlerdir.”1
Bu yüzden Abbasî askerlerinin çoğu Horasanlılar’dan oluşuyordu. Mukaddesî bu konuda şöyle demiştir:
“Allah, Benî Ümeyye’nin Peygamber ailesine karşı gerçekleştirdiği zulüm ve işkenceleri görünce, işte şu Horasan’ın çeşitli yerlerinden oluşmuş bir orduyu, tıpkı karanlık bulutların çökmesi gibi onlara gönderdi. Mehdi zuhur ettiğinde bu beklenti, Horasan halkından daha çok olacaktır.”2
Buna rağmen halk arasında Peygamber Ehl-i Beyt (a.s)’inin önemli bir yeri olmuştur. Abbasîler’in zaferinden sonra Şerîk b. Şeyh el-Mehrî adında bir şahıs Buhara’da, Abbasîler’in Peygamber ailesine yönelik zulümlerinden dolayı kıyam etti ve “biz bunlara (Abbasîler), zulmetmek, sebepsiz kan dökmek, hakka zıt olan işler yapmak üzere biat etmedik” demiş ve Ebu Müslim tarafından etkisiz hale getirilerek öldürülmüştür.3
Dostları ilə paylaş: |