FASIL
"Mü'minlerin ruhları, arzda bir berzahtadır, dilediği yere gider" görüşüne gelince bu, Süleyman el-Farisî'den de rivayet edilmiştir. Berzah'ın manası iki şey arasında engeldir. Bu açıdan Süleyman el-Farisi de Berzah'tan, dünya ile ahiret arasındaki ruhun dilediği gibi dolaştığı arzı kastetmiş olabilir. Bu görüş güçlüdür. Çünkü dünyadan ayrıldığı halde ahirete sokmamakta, ikisinin arasında, Berzah'ta olduğunu belirtmektedir. Bu durumda mü'minlerin ruhu rahatlığın, huzurun, nimetin bulunduğu geniş bir Ber-zah'tadır. Kâfirlerin ruhları ise gam ve azabın bulunduğu dar bir Berzah'ta bulunur. Yüce Allah buyuruyor: "Onların arkasında, diriliş gününe kadar kalacakları Berzah vardır." 461 Burada berzahtan, dünya ile ahiret arasındaki
yer kastedilmektedir. Fakat lügat manası itibariyle iki şey arasında engele Berzah denmektedir. 462
FASIL
"Mü'minlerin ruhları Adem'in sağında, kâfirlerin ruhları ise Adem'in solunda bulunur." Allah'a yemin olsun ki Rasûlullah'tan gelen İsrâ hadisinde bu manada bir söz vardır. Rasûlullah, bu ruhları yukarıdaki gibi gördüğünü bildirmektedir. Ancak bu, ruhların devamlı Adem'in sağında ve solunda olduğuna delil değildir. Hadisteki manası, Hz. Adem'in sağında yüceliğin, genişliğin olması, solunda ise zindanın, alçaklığın olmasıdır.
Ebû Muhammed b. Hazm demiş ki: "Rasûlullah İsrâ gecesi dünya semâsına çıkarıldığında Berzah'ı görmüştür. Burası dört unsurun dağılma yeridir" ve "bu, Berzah'ın semânın altında olduğuna ve unsurların dağılmasına delalet eder." Dört unsur su, toprak, ateş ve havadır. 463
İbni Hazm, adeti gereği delilsiz konuşanı herzaman kınamaktadır. Peki kendisinin bu görüşünü Kitab'tan ve Sünnetten delili nedir? İnşaallah, bu konudan sonra doyurucu laflar edeceğiz.
Eğer denirse ki, haberde şehidlerin ruhlarının arşm gölgesinde olduğu, arşın da yedinci kat semânın üzerinde bulunduğu bildirilmişken, mü'minlerin ruhları nasıl Adem'in sağında, Adem de nasıl dünya semâsında olabiliyor ve Rasûlullah da ruhu, dünya semâsında görebiliyor? Birkaç yönden cevaplarız.
1-Yücelik açısından; ruhların Adem'in sağında olması muhtemeldir. Nitekim kâfirlerin ruhları da alçaklık açısından Adem'in solundadır.
2- Ruhların karargâhı başka yer olmakla beraber, dünya semâsında Rasûlullah'a arzolunmuş olabilecekleri uzak değildir.
3- Rasûlullah, bütün mü'minlerin ruhlarını burada gördüğünü belirtmemiştir. Konuyla ilgili olarak Rasûlullah: "Baktım ki Adem'in sağında büyük bir karaltı, solunda da büyük bir karaltı 464 var" demiştir. Hz. İbrahim'le Hz. Musa'nın ruhlarının altıncı ve yedinci semâda olduğu; refiki a'lâ'nın bundan da üstte olduğu; mutlu ruhların da kazandıkları mertebelere göre üst üste olmaları ve mutsuz ruhların da aynı şekilde günahlarının çokluğuna göre alt alta olmaları kesinlikle bilinmektedir. Allah en iyisini bilir. 465
FASIL
İbni Hazm'ın: "Ruhların yeri, ait olduğu cesetler yaratılmadan önce neresi ise bedenden ayrıldıktan sonra da orasıdır" sözü, ruhların cesetlerden Önce yaratılışını kabul etmesinin bir neticesidir. Ruhların bedenlerden önce yaratılması konusunda iki görüş vardır. Çoğunluk ilim adamlarına göre ruhlar, bedenlerden sonra yaratılmıştır. Bu görüşte olanlar diyorlar ki: "Ruhlar, bedenlerden önce yaratıldı" diyenlerin sözüne ne Kitap'ta ne Sünnette ne naslardan çıkartılan icmâda, ne de sahih hadislerde İbni Hazm'm hüccet getirdiği gibi bir delil var. İleri sürülen âyetler şunlardır: Yüce Allah buyuruyor ki: "Hani Rabbin Ademoğlunun zürriyetinin sırtlarından söz aldı ve kendisine onları ben sizin Rabbiniz değil miyim? diye şahit tutmuştu. Onlar da: "Evet sen bizim Rabbimizsin" demişlerdi" 466 ve "Sizi yarattıktan sonra size suret, düzen verdik. Sonra meleklere: "Adem'e secde edin" dedik de onlar da secde ettiler." 467 İbni Hazm der ki: "Görülüyor ki Allah Teâlâ önce nefis denen ruhları tamamen yaratmıştır." Bu manada Rasûlullah da: "Ruhlar, havada toplanmış ordulardır. Birbirleriyle tanışanlar birbirine alışırlar. Tanışmayanlar ise ayrılır" diye buyurmuştur. 468 Yüce Allah, Rabbliğine ruhları şahit tuttuğunda ruhlar henüz bedenlere girmemişti ve meleklere, Ademo-ğullarma secde etmeleri emredilmemişti. Ve akıllı, düzenli (musavvar, for-mal) bir yaratıktı. Bedenler ise henüz daha topraktı." İbni Hazm devam ediyor: "Çünkü Yüce Allah, ruhu bir sözle yarattıktan sonra zorunlu bir gelecek ve mühlet vermiştir. Sonra da onu Öldükten sonra, yeniden döneceği Ber-zah'a koymuştur."
Ruhlar, bedenlerden önce mi yaratıldı yoksa bedenlerle beraber mi yaratıldı? meselesini tartışırken bu konuyu sorulu-cevaplı ele alacağız. Burada anlatmaya çalıştığımız şey, ölümden sonra ruhların yeridir, İbni Hazm'm: "Ruhlar, cesetler yaratılmadan Önce bulunduğu Berzah'tadır" görüşü, bu anlayışın bir ürünüdür. "Mutlu ruhların Hz. Adem'in sağında, mutsuz ruhların ise Hz. Adem'in solunda olmasıyla ilgili görüşü doğrudur. Rasûlullah'tanda bu böyle bildirilmiştir. Ancak, Berzah'ta bulunuşun, unsurların dağılmasından sonra olacağı görüşü ise Kitab'Ia, Sünnetle İslâm ulemâsının bir sözüyle desteklenmemektedir. Tam tersine sahih hadisler, ruhların unsurların üstünde cennette Allah katında olduğunu belirtmektedir. Kur'ân'da bulunan deliller de bu yönde. Ebû Muhammed, şehidlerin ruhlarının cennette olduğunu kabul etmektedir. Sıddîklar da şehidlerden daha üstün olduğuna göre Ebû Bekir'in, Abdullah b. Mesûd'un, Ebû Derdâ'nm, Hüzeyfe b. Ye-man'ın ve bu seviyede olan sahabilerin ruhu, unsurların bozulmasıyla bozulup felek altı dünyada, dünya semâsında kalırken, zamane şehidlerin ruhu unsurların ötesinde, semâların üzerinde mi olsun?
İbni Hazm'm: "Muhammed b. Nasr el-Mervezf nin, Ishak b. Râhûye'den naklettiğine göre o, bizim söylediğimizi aynen söylemiştir" sözü ve "ilim ve Jslâm ehlinin görüşleri budur" sözüne gelince:
Ben derim ki: Muhammed b. Nasr el-Mervezî: "Rabbin Ademoğlunun zürriyetinin sulbünden söz aldı ve onları kendisine: 'Ben sizin Rabbiniz değil miyim?' diyerek şahit tutmuştur" âyetinin469 tefsirinde İbni Kuteybe'yi reddederken, "Selef ulemâsının Ademoğlunun zürriyetinin Adem'in sulbünden çıktığına, Allah Teâlâ'mn onlardan söz aldıktan sonra sulblerine tekrar gönderdiğine, Allah'ın onları zerreler gibi yaratmasına, ruhları mutlu ve mutsuz kısımlara ayırarak rızıklarım ve hayırla-şerle ilgili ecellerinin yazılmasına dair bilgileri verdikten sonra der ki: "Ishâk der ki: "İlim erbabı, bu açılardan bakarak cesetler yaratılmadan önce ruhların konuşturulduğunda icma etmişlerdir. Bu, âyet-i celîlede: "Onları kendilerine şahit tutarak: 'Ben sizin Rabbiniz değil miyim?' demiştide onlar: "Evet, biz sana şahidiz" diyerek, kıyamet günü biz bunlardan habersizdik, yahut babalarımız da daha önceleri şirk koşmuşlardı diyerek, mazeret göstermelerini engellemiştir" 470 Muhammed b. Nasr'm sözü budur. Görüldüğü gibi ruhların bir yerde istikrarının unsurların dağılmasından sonra olacağına dair Ebû Muhammed'den hiçbir söz gelmemiştir. Belki de bu sözler, bedenler yaratılmadan önce ruhların varlığına; Allah Teâlâ ruhları çıkardıktan sonra onlara hitap ettiğine, daha sonra da ruhu Ademoğlunun sulbüne gönderdiğine delildir. Bu görüşte olan seleften, haleften bir kısım âlim varsa da doğru görüş bu değildir. İnşa-allah bu konuya ileride döneceğiz. Zira burada maksadımız ruhların bedenlerden önce yaratılmış olup olmaması değildir. Ebû Muhammed'ten gelen bütün görüşler kabul edilse de hiçbir zaman burada ruhların yerinin unsurların dağılmasıyla olacağına ve bu yerin, ruhun ilk karargâhı olacağına dair bir delil yoktur. 471
Dostları ilə paylaş: |