Milliyetçilik tartışılır ancak...
Arslan Tekin
Aklınızda mı? Recep T. Erdoğan, Mardin’de “Türk”ü ayak altına almıştı. (Tekrar söyleyeyim: “Türk milliyetçiliği” demişti ama kastettiği, doğrudan Türk’tür. Çünkü “Türk”ü silemezse emeline ulaşamayacaktır!)
Ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Git de memleketin Rize’de Türk’ü ayak altına al bakayım!” diye karşılık vermişti.
R. T. Erdoğan da Rize’de meydanda aynı sözleri söyleyeceğini açıklamamış mıydı?!
R. T. Erdoğan, o günden beri birçok ülke dolaştı ve dolaşıyor, Türkiye’ye uğradıkça yarı zamanını İstanbul’da geçiriyor, Gazze’ye bile gitme hesapları yapıyor ama Rize’den ses sadâ yok!
Hani aklıma geldi!
***
R.T. Erdoğan ve danışmanları biraz okuma temrini yapsalardı, sözlerini ölçerek kullanırlardı. Neo-İslâmcılarımızın endazesi yok... Hele tefekkür! Hiç arama; sözü Allah’a bağla... Gerisi nasıl gelirse gelsin! Onlar adına yıkıcı/bölücüler tefekkür ediyorlar!
İki gün Prof. Acar Sevim’in, “Halk Milliyetçiliğinin Öncüsü Herder” kitabına temas ettim. Herder Alman Filozof... Hayatı ve fikirleri kitapta ayrıntılı veriliyor. Türkiye’deki gelişmelerle kıyas için kitaptan öğreneceğimiz çok şey var.
Yine ikinci bir kitaptan bahsetmiştim: Doç. Dr. A. Baran Dural’ın “Türk Modernleşmesinde Temel Tartışmalar” (Paradigma Akademi Yayınları, 0284 214 10 13), çoklukla Türkiye’de milliyetçiliğin siyasî tarihi üzerinde kesif bir çalışma... Hatırlatayım Baran Dural hususiyetle Milliyetçi Hareket üzerinde ihtisas sahibi... “Pratikten Teoriye Milliyetçi Hareket” çalışması büyük yankı uyandırmıştı. Bu kitabın devamı niteliğinde “Milliyetçiliğin Yakın Tarihi” ni de yazdı. Yakında çıkacak. Kitapların her biri 600 sayfanın üzerinde...
Baran Dural’la ayrıldığımız noktalar fazla. Milliyetçilik meselelerini işlerken “laiklik” konusundaki izahlarına şerh koyduğumu belirteyim. Bana gönderdiği mektubunu sonra vereceğim. Tenkidi Neo-İslâmcıları bir başka açıdan çok sevindirecek!
Önce “Türk Modernleşmesinde Temel Tartışmalar”ın kitabının muhtevasından bahsetmeliyim:
Ana başlıkları verince muhteva ortaya çıkıyor. 411 sayfalık kitap “Giriş”le beraber dört bölüm. I. Bölüm: “Kemalizm ve Türk Siyasal Dizgesinin Temelleri”; II. Bölüm: “Millet/Milliyetçilik/Ulus-Devlet”; III. Bölüm: “Küresel Dizge Karşısında Ulusun Özgüllüğü”.
Bölümler içinde ana konular önemli: Osmanlı Devletinden Erken Cumhuriyet Dönemine Türkiye’de laikliğin toplumsal temelleri; Kemalist Dönemin Kısa Tarihi; Türkiye’de Siyasal Milliyetçiliğin Birinci Dalgası; Erol Güngör: Görüşleri ve Eleştirisi; Değişen Milliyetçilik ve MHP’nin Yenilenen Konumu... Sonuç kısmında AKP dönemi işleniyor.
Doç. Dr. Baran Dural’ın, bahsettiğim gibi, gönderdiği mektubuyla tartışmaya devam edeceğiz.
Söylediği birbirini tutmayanlar!
Ruhat Mengi
Kandil’deki PKK liderlerinden Murat Karayılan “Muhalefet partileri de sürece dahil olmalı ama iktidar işi zorlaştırıyor. Kılıçdaroğlu ‘ne olduğunu bize anlatın, gerekiyorsa destek verelim’ dedi, Başbakan ‘desteğin senin olsun’ cevabı verdi, bunu yapıyor sonra da ‘muhalefet çözüme karşı çıkıyor’ diyorlar, önce ‘çözüm’ sözüyle ne kastettiğini anlat” şeklinde bir açıklama yapmıştı.
Aradan zaman geçti ve bu zaman içinde iktidar partisi devamlı olarak “MHP ile CHP’nin İşçi Partisi’nin peşine takılarak çözüm sürecinde tespih tanesi gibi iktidarın karşısına dizildiği” benzeri suçlamaları tekrarladı.. Oysa iktidar dışındaki tüm partiler böylesine “belirsiz”, “ne olup bittiği Meclis’e de, topluma da açıklanmadan yürütülen” bir sürece (ki yıllar önce ‘açılım’ sürecinde aynı şeyler yaşandı) itiraz hakkına sahiptir. Bunu yaptıkları için birbirleriyle “tespih tanesi” benzeri bağlantılar kurmak haksızlıktır.
Hangi ‘süreci’ tıkıyorlar?
Başbakan Erdoğan son grup konuşmasında yine “süreçle ilgili görüşebileceğini” söyleyen Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’na “Sabah söylediği akşam söylediğini tutmayan biriyle konuşmanın anlamı yok” dedi. Peki, bu “çözüm süreci” denilen süreci anlamaya çalışan, bilgi isteyen Ana Muhalefet liderine böyle söyledikten kısa süre sonra, daha önce yapıldığı gibi “CHP ve MHP süreci engellemeye çalışıyor, karşı çıkıyor” denirse bu “sabah söylediğiyle akşam söylediği birbirini tutar” demek mi olacak?
Ortada “terörün bitmesi” için kabul edilir bir plan-proje olsa ve açıklansa kimse karşı çıkmaz ama Karayılan’ın kendisinin bile itiraz ettiği şekilde “Muhalefet partileri neler olduğunu (üstü kapalı şekilde) Kandil’den öğrenecek” ise, “sürecin ne olduğu gizleniyorsa” siyasetçilerin veya yağ çekmeyi görev bilen köşecilerin onlara “süreci tıkıyorlar” demesi de komedi ötesi bir durumdur.
Kıyak yasaya çok tepki var!
Halkın tepkileri hiç göz önüne alınmadan milletvekillerine kıyak yapan yasalar hep çıkarılıyor ve bazıları “bu özel, bu ayrıcalıklı hakların olması gerektiğini, böylece milletvekillerinin tasasız bir şekilde işlerine yoğunlaşabileceğini” filan söylüyor, yazıp çiziyor.
Oysa bundan önce milletvekillerinin “başka bir işi de aynı zamanda yürütmeleri” pek görülmemişken artık bunu açıktan açığa yapanlar var. Ve üstelik bizde ne yazık ki gözler kolay kolay da doymuyor. Söylemiş olayım ki hele bu sefer, bir de üstüne “milletvekilleriyle ailelerinin estetik operasyon harcamaları”nın bile devlet tarafından karşılanacağı duyulunca yasa herkesin diline düştü.
Yetim hakkı yemek..
Dün yazıma gelen yorumlardan biri örneğin; “CHP o öneriden hemen imzasını çeksin. Hem dokunulmazlığımızı kaldırın, hem kıyak.. Nerede kaldı onur” diyordu..
Bu yasa mutlaka düzeltilmeli.. Her ne kadar TV’lerde, haberlerde, konuşmalarda hayat toz pembe görünüyor gösteriliyorsa da yoksulu bu kadar çok bir ülkede “yetim hakkı yemek”ten farksız zira!
Orhan Gencebay yazmamış, söylemiş!
Efendim, kısa süre önce Orhan Gencebay’ı bir TV programında izlemiş ve programda çalınan, kendisinin söylediği “Gelin Birlik Olalım” isimli şarkıyı çok beğenerek sözlerinden de alıntı yapmıştım.
Şöyle bir cümle geçmiş yazımda; “Orhan Gencebay’ın yıllar önce yazdığı ‘Gelin Birlik Olalım’ o kadar güzel bir şarkı ki keşke bu güzel ülkeyi terörle, kavgayla hayatları karartmadan o şarkıyı herkes örnek alabilseydi”.. Neden böyle yazdığımı hatırlıyorum, yanılmıyorsam Gencebay “Bu şarkıyı terörün en yoğun olduğu 2000 yılı öncesinde yaptığını” söylemişti, şarkı sözü de yazdığı için bunun sözlerinin de ona ait olduğunu düşündüm.
Gönderdiği mektupta “Çıktığı günden beri VATAN okuduğunu, benim de tüm yazılarımı takip ettiğini” belirten Avukat Ebru Safi “Gelin Birlik Olalım” isimli şiirin Şair Cemal Safi’ye ait olduğunu, Orhan Gencebay tarafından bestesi yapılıp yorumlandığını bildiriyor.
“En geç 3 gün içinde, köşenizde aynı puntolarla yayımlamanız, aksi takdirde yasal yola..” filan demiş sonunda.. Tehdide hiç gelemem, aslanlar gibi gider kendimi savunurum, Allah mahcup etmesin şimdiye kadar (25 yıldır) dava kaybettiğim de görülmemiştir. Sadece durumu anlatsa “sanatçıya saygımdan” hemen düzeltme yapardım zaten.
Cemal Safi’nin şiirdeki sözlerini beğendim ama Ebru hanımın tarzını hiç beğenmedim, kusura bakmasın.
Dostları ilə paylaş: |