Ç meba ında ayaktakımından bir İsrtaııbul Delikanlısı



Yüklə 5,85 Mb.
səhifə9/90
tarix17.01.2019
ölçüsü5,85 Mb.
#97870
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   ...   90

Bende kriminoloji ilmine karşı bir merak sardıran ve memleketimizde işlenen cinayetlerin sebeplerini araşdırmak için iki yüze yakın cinayet üzere notlar toplatan ilk vak'a bu Cerrahpaşa Hamamı Cinayeti olmuşdur.

Reşad MİMAROĞLU

CERRAHPAŞA HASTAHÂNESİ — Zamanımızda İstanbul'un en büyük sıhhî müesseselerinden biri olan Cerrahpaşa Hastahânesi hicrî 1326 (Milâdî 1910) yılında, İstanbul Şehremaneti tarafından, hastahânenin şimdiki giriş yerinde bulunan ve Takiyeddin Paşa Konağı adı ile mâruf olan ahşap bir konakda tesis edilmişdi. 1912 de bu konak yıkılarak yerine iki kagir bina yapılmıştı. Bu binaların i-çinde Memurin Dairesi, Eczahâne, Lâboratu-varlar, müstahdem yatakhaneleri; bodrum katında da ayakta muayene odaları (Poliklinik) mevcuttu. Bu binaya bağlı 2. pavyonun 1. katı Dahiliye Koğuşunu, Göz ve Kulak Koğuşlarını; 2. katı ise Hariciye Koğuşunu ihtiva e-derdi. Ayrıca hastahâne bahçesine, üzeri oluklu çinkoyla kaplı tek katlı barakalar oturtulmuştu. Bu barakalara sarî hastalıklar, karan-

Cerrahpaşa Hastahânesi Göğüs Hastalıkları Kliniği (Resim : Behçet Can tok)

tina, cildiye ve verem koğuşları yerleştirilmiş, bir tanesi de çamaşır kurutma mahalli olarak ayrılmıştı. Yine bahçede, salaş, üzeri oluklu çinko ile kaplı bir mutfak ile bir de çamaşırhane vardı. Hastahâne bu vaziyette 150 yatağı ihtiva etmekteydi.

1927 senesinde, hastahânenin genişletilmesi düşünülerek etrafının istimlâki kararlaştırıldı ve civardaki evler yıktırılıp bostanlar söktürüldü; böylece 70 bin metrekarelik bir saha elde edilmişti. İlk olarak Büyük Dahiliye Pavyonu inşâ edilip 1930 da faaliyete geçti. Bahçedeki baraMalardaki hastalar, bu yeni yapılan binaya nakledildi ve yatak kadrosu da 250 ye çıktı.

1933 senesinde Tıb Fakültesi klinik çalışmaları Haydarpaşa'dan İstanbul hastahâne. lerine nakledilince, Tıb Fakültesine I. İç, I. Cerrahî ve Göz Klinikleri Cerrahpaşa Hasta-hânesine intikal ettirildi. Bundan sonra da, istimlâk edilen arsalardan birine, Fakülte tedrisatı için bir «Amphie» binası inşa ettiril-



CERRAHPAŞA MAHALLESİ

— 3510 —


İSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

— 3511 —

CERRAHPAŞA SUYU






halde bu mahalleye Cerrahpaşa Hobyar Mahallesi demek doğru placakdır. 1962 yılında Cerrahpaşa Hobyar Mahallesi muhtarlığında emekli levazım yarbayı B. Hâlid Baykara bulunuyordu.

Hakkı GÖKTÜRK

CERRAHPAŞA MEDRESESİ — Cerrahpaşa Camiinin karşısındadır; on altıncı asrın güzel eserlerinden biridir; harab, ve hemen enkaaz hâline gelmek üzeredir; yıllardan beri kapah durur.

Bu medrese halk ağzında her ne kadar Cerrah Mehmed Paşaya nisbetle anıla gelmiş ise de îkinci Sultan Selim'in kızı ve Piyâle Paşanın zevcesi Gevherhan Sultanın hayır e-seridir, Cerrah Paşanın camii ile çifte hamamından da evvel, ficrî 995 (milâdî 1587) de yaptırılmışdır; Haclîkatül Cevâmide de Gev-harhan Sultan Medrfesesi adı ile kayıdlıdır.

Reşad MİMAROĞLU

CERRAHPAŞA SUYU — Cerrahpaşa Suyu da bir zamanlar şehrin namlı Halkalı sularından biri idi.

Onalüncı asrın ikinci yarısında sadırâzam


Cerrahpaşa Hastahânesi anfisinin caddeden görünüşü (Resim : Behçet Cantok)


OAVUTPAŞA MEO-

*7 esE s.




Cerrahpaşa Mahallesi (1934 Belediye Şehir Rehberinden)
tırılarak; 125,000 kadar hastanın da ayakta muayene ve tedavi edildikleri hastahânenin hâlen Baştabibi Dr. Akif Ener olup İdare Memurluğunu da Nuri Sayman ifâ etmektedir.

Yüz kadar doktor, hemşire, eczacı vesaire sağlık memurunun çalıştığı hastahânede, ayrıca, hastabakıcı, hademe vesaire çeşitli hizmetlerde görevli 600 kadar müstahdem vardır.

Gece gündüz faaliyetine devam eden hastahânede ayrıca, Tıb ^Fakültesinin de geniş tedris teşkilâtı bulunmaktadır. Bu kadroda Klinik Profesörleri, Doçent - Doktorlar, mütehassıslar ve muhtelif branşlarda ihtisas yapan asistanlar mevcuttur (Aralık 1962).

Haiûk AKBAY

CERRAHPAŞA MAHALLESİ — 1934 Belediye Şehir Rehberine göre Fâtih ilçesinin Samatya nahiyesi mahallelerinden; bu rehberin 11 numaralı paftasında 53 numara ile gös-terilmişdir; yine aynı nahiyenin Keçihâtun, Kürkcübaşı, Kasabilyas, Davutpaşa, ve Fâtihin Şehremini nahiyesinin Nevbahar Mahalleleri ile çevrilmişdir; etrafındaki diğer beş mahalle ile sınır yolları şunlardır: Hekimoğ-lualipaşa Caddesi (Nevbahar Mahallesi ile), Hasekikadm Sokağı (Keçihâtun Mahallesi ile),

Kocamustafapaşa Caddesinin bir parçası, Yo-kuşçeşme Sokağı (Kürkcübaşı Mahallesi ile), Ispanakcı Viranesi Sokağı, Çavuşzâde Sokağının bir parçası, Şeyhülharem Sokağının bir parçası, Çavuşzâde Camii Sokağının bir parçası (Kasabilyas Mahallesi ile), Çardaklı Hamam Sokağı, Davudpaşa Medresesi Sokağı (Davudpaşa Mahallesi ile).

İç sokakları şunlardır: Davudpaşa Medresesi Çıkmazı, Davudpaşa Çeşme Sokağı, Bozacı Odaları Sokağı, Güzelsebzeci Sokağı, Eski Araplar Sokağı, Emirler Çıkmazı, Kuyu Çıkmazı. Kasabbaşı Sokağı, Başçı Mahmud Camii Çıkmazı, Haseki Tekkesi Çıkmazı, Vezir Odaları Çıkmazı, İpci Çıkmazı, Kocamustafapaşa Caddesinin bir kısmı, Bıyıklı Husrev Sokağı, Şeyhülharem Sokağının bir kısmi, Büyük Tulumba Sokağı, Hubyar Öamii Sokağı, Hubyar Sokağı.

Mahalleyi yerinde tesbite gittiğimizde Cerrahpaşa adı ile bir mahalle mevcud olmadığı, 1934 B. Ş. R. paftasında bu isimle gösterilen mahallenin «Hubyar Mahallesi» adını taşıdığı, ve resmî evrakda bu isimle zikir ve tesbit edildiği öğrenildi. Ayni rehberde bir Hobyar Mahallesi Eminönü İlçesindedir, şu

Cerrah Mehmed Paşa tarafından Aksaray ile Kocamustafapaşa arasında yaptırdığı kendi a-dma nisbetle anılan cami, çeşme ve çifte hamam için getiıjttiği .bir sudur (B.: Mehmed Paşa, Cerrah); Cami hicrî 1092 yılında (M. 1593) yapıldığına göre Cerrah Paşa Suyunun da bu tarihlerde şehre isâle edilmiş olduğu anlaşılır. Eski kayıtlarda Avrat Bazarmda Ah-med Kethüda Mahallesinde Kocamustafapaşa Sokağında diye, yeri işaret edilen çeşmenin kitabe taşında şu tarih .beyti okunur:

Nûş idüb Sadi dâi dedi ol dem tarih «Çeşme! carii mâ abı Mehmed Paşa»

Cerrah Paşa Suyunun menbâian; Rami kışlasının batısında Demir kapı mevkiinin kuzey ve kısmen de doğu cihetinde birçok Halkalı sularının gelib birleştiği Cicoz Çiftliğin-deki su kubbesinin güneyindeki Kuyubaşı denilen yerdedir. Buradan künk su yollan güneye teveccüh ederek Maltepe Hastahânesi-nin arkasından ve Fâtih Suyunun Turuçluk kolunun yoluna paralel olarak seyir ederek Topkapusu ve Mevlevihane kapusu arasından surları geçer. Su yolu .surları geçtikten sonra Hisar altından Şe-hireminde Saray Meydanına gelir ve burada künk yol iki kola ayrılır, bunlardan biri Baruthane yokuşu İL zerindeki su maslağına ulaşır, ve buradan çeşmelere tevzî olunur. Diğer yol ise Molla Fenârîye doğru giderek bu hat üzerindeki su maslağına varır. Son yıllara kadar günlük 120 metre kü-be yakın bir verimi o-lan Cerrah Paşa Suyu, Cerrahpaşa Camii, hamamı ve çeşmesinden maada, o civarda Vezir Odaları Sokağında Amuca Hüseyin Paşa, Başçı Mahmud çeşmeleriyle, Yeni-bahçede Baltacı Kethüdası çeşmesiyle, Valde Sultan Camii




3512

ANSlKLOPEDİSİ


— 3513 —

böyle bir teşebbüs pek güç bir iş idi, Ali Cevad Beyin bu çalışması dahi çok büyük bir himmettir, netekim o tarihden bu yana bir yenisi telif edilip neşredilememişdir.

CEVAD BET (Zenne) — Geçen asır sonlarında yaşamış son orta oyuncularından Zenneye çıkar bir sanatkâr; hayatı tesbit edilemedi; elimizde feraceli bir resmi vardır; 1880 ile 1890 arasında çekilmiş olması gereken bu resimde Zenne Cevad Bey 18-20 yaş arasında tahmin olunabilir.

Bibi.: Selim Nüzhet, Türk Temaşası.

CE'VAD BET (Üsküdarlı) — Asker ressamlarımızdan; 1870 te doğdu, Harbiye Mektebinden 1892 de piyade zabiti olarak çıkdı; resim yapmaya daha Kuleli Askerî idadisinde talebe iken başlamış, arkadaşları arasında «Ressam Cevad» diye anılmış, sonra da memleketimizin sanat muhitinde de kudretli ve kıymetli bir ressam olarak tanınmışdır. İlk zabitlik hayatı Edirne'de başlamış, Yunan Harbine iştirak etmiş, İzmir ve Selânik'de bulunmuş, yıllarca Yemen'de yaşamış, bu yerlerden yapdığı etüdler, desenlerle kıymetlerine bahâ biçilmez albümler doldurmuşdur. Meşhur Ali Riza Hocanın en değerli talebelerinden biriy-




Zenne Cevad Bey (Resim: S. Bozcalı)

cerrah: şarkısı

çeşmeleriyle civar çeşmelerden akardı. Cerrahpaşa Suyu da diğer Halkalı suları gibi künk yollarının gerek şehir dışında ve gerek şehir içinde meskenlerin her nevi akıntıları ile temasta kalmasından tehlikeli bir surette kirlendiği tesbit edilmiş olduğundan 1960 se-nesinde, Sağlık makamları tarafından şehre a~ kıtılmamak üzere surlarda yolları kapattırıl-mıştı.



Saadi Nazım NlRVEN

CERRAH ŞARKISI — Geçen asrın ikinci yarısında yaşamış Mehmed Rifat adında bir zâtin şarkı mecmuasında görülmüşdür; gayri nıüslim, kuvvetle muhtemeldir ki Fransız asıllı genç ve güzel bir cerrah için yazıl-mışdır:

Hizmetin âşıka ya ağyâre mi Cerrah neşterinle deşdin yâremi Minnetim sen gibi kanlı yâre mi Cerrah neşterinle deşdin yâremi

Cellâd nigâhınla yamansın kâfir ıBıcak elde pek bî amansın kâfir Nûş idüb kaanını kansın o kâfir Cerrah neşterinle deşdin yâremi

Gözde altın gözlük başında şapka Napolyon çizmeli elinde şukka Rif'at gayri seni sahnişdır Hakka Cerrah neşterinle deşdin yâremi

CERRAHTAN (Mitaan) — Ünlü bir mu-sikişinasdır. 1866 da İstanbul'da Ortaköy'de doğmuştur. Öldüğü tarih tesbit edilemedi.

ilk tahsilini Kamkapu Bezciyan Mektebinde yapan Cerrahyan, Nikoğos Taşçıyan'm (1836 -1885) talebelerindendir. 1886 -1898 yıllarında Galatadaki Surp Kirkor Lusavoriç Kilisesinde baş muganni olmuştur. 1896 da Bulgaristan'a geçerek oradaki kiliselere de hizmet etmiştir. 1908 de İstanbul'a avdet ettikten sonra, Balat,. Samatya, Kuzguncuk ve Gedikpaşa Ermeni Kiliselerinde baş muganni olarak vazifede bulunmuştur. Bestelediği bazı dinî ve sair eserler mevcuttur. Birçok talebeler de yetiştirmiştir.

Kevork PAMUKClYAN

CEVAD (Ortakcüarh) — İstanbul'un kül-hânî ve kalender meşreb bir halk şâirî, bir zanaat işler yahud esnaf tabakasından olduğunu tahmin ediyoruz; adından «İstanbul'da Semaî Kahveleri» isimli kitabında Osman Cemal Kaygılı bahsediyor ve şunları yazıyor: «Kendisi tulumbacılık yapmadığı halde «Çalgılı

İSTANBUL


Kahve» yahud «Semaî Kahvesi» de denilen tulumbacı kahvelerinde en iyi mâni, semaî, koşma, destan, kalenderi söyliyenlerden biri de Otakcılarlı Cevad'dır; pürüzsüz okuyan ve parmakla gösterilenlerdi; bunların serfirâzı olan Çiroz Ali'yi hayal meyal hatırladığını söylerdi (B.: Ali, Çiroz); Bana bir kere sahibi pek belli olmayan bir semaîyi Çiroz Ali'nin semaîsi olmak ihtimâli var diye gösterdi ise de aynı semaînin Tavukpazarı saz şâirlerinden birine aid olduğuna ihtimal vermişdim» diyor.

Otakcılarla Cevad'ın hayatı hakkında başka kayda rastlanamadı.

CEVAD BET (Ali) — Kalem sahibi ve muallim zabitlerimizden; «Mir'âtı Mektebi Harbiye» nin kaydına göre Harbiye Mektebinin hicrî 1297 (milâdî 1880) yılı piyade sınıfı mezunlarmdandır; Harbiyede bir an'ane o-larak talebeler, İstanbul'da oturdukları semtlerin yahud taşralı ise memleketlerinin isimleri ile lakablandırılır idi, Doğum ve ölüm tarihleri, kimin evlâdı olduğu, askerlikde hangi rütbeye kadar yükseldiği, hulâsa hayatı hakkında en küçük bir bilgi edinilemedi.

Büyük himmet sahibi bir zât olmuşdur; memleketimizde ilk defa olarak «Memâliki Os-maniyenin Coğrafiya Lügati» adı ile alfabetik bir Türkiye coğrafiya ansiklopedisi telif etmiş ve eserini hicrî 1313 (milâdî 1895 -1896) de neşretmişdir; kitabın üzerinde deniliyor ki o devir için böyle bir eser yazmk çok zordur. Ali Cevad Bey bu eserini neşrettiği sırada Üsküdar'da Toptaşı Askerî Rüşdiye ile Üsküdar Mülkiye idadisinin coğrafiya muallimi idi ve kolağası rütbesinde bulunuyordu.

Memâliki Osmaniyenin Coğrafiya Lügati — Kolağası Selimiyeli Ali Cevad Beyin 3 cild-lik bir Türkiye Coğrafiya Ansiklopedisi; müellif birinci cildin başında eserini şu satırlarla tarif ediyor: «Memâliki Osmaniyenin taksimat ve büldanı meşhûre ve adî bir nahiye ve kasaba ve en ufak bir deresine varıncaya kadar kâffei nikat ve mevâkii mârûfesini hurûfi hi-câ tertibi ile tavsif ve beyan etmek üzere kaleme alınmışdır» diyor;' 14,25 X 20,5 eb'adın-da 998 sayfalık bir kitabdır; bu hacimdeki bir esere 1898 daki Memâliki Osmaniyeyi müellifin yukarıdaki satırlarla tarif ettiği şekilde sığdırmak imkânsızdır, nitekim bu coğrafiya lügati, zeyli ile beraber ancak 3695 ismi ihtiva etmektedir; kabul etmelidir ki o zaman için

CEVAD PAŞA (Ahmed)

di; fakat asıl inkişâfını emsalsiz gayreti ile elde etmlşdi. 1932 de Beyoğlunda Etaile (Yıldız) Sineması karşısında bir sergi açmış, hünerli ve verimli bir sanatkârın hakkı olan alâka ile karşılanmışdı.

Binbaşılıkdan emekli oldukdan sonra Maltepe ve Kuleli askerî liseleri ile Çamlıca Kız Lisesinde resim muallimliği yapmış, pek çok talebe yetişdirmiş, uzunca bir zaman çekdiği göğüs hastalığından 1939 da vefat etmişdir, kabri Karaca Ahmed Mezarlığındadır. Türk ressamları arasında çöllerin kızgın kumlarını, kâh kızıl ve kâh koyu mavi semâsını üstad bir fırça ile tesbit etmiş olan egzotik ve realist bir sanatkâr olarak da tek simadır diyebiliriz. 1918 de Viyana sergisinde teşhir edilmiş «Büyükada» tablosu Resim ve Heykel Müzesindedir. Kıymetli desen albomları ne olmuşdur bilemiyoruz.

Bibi.: Pertev Boyar, Türk Ressamları.

CEVAD PAŞA (Ahmed) — Büyük Türk veziri, Türk ordusu müşir (mareşal) lerinden, kalem sahibi asker, ve İkinci Sultan Abdülha-mid'in sadırâzamlarından; kalemi ile millî kü-tübhânemize Türk askerî kıyafetleri ve teşkilâtı üzerine çok kıymetli bir eser veren, ve beş bin cild kitabı ihtiva eden kendi zengin kütübhânesini de dolabları ile beraber Arkeoloji Müzesine hediye eden âlî himmetli adam; makam hırsı ile insanların kolay kirlendikleri bir devirde tertemiz kalmasını »bilmiş asîl ve necîb bir sîmâ; aşağıdaki hal tercemesini büyük biyograf ve edîb İbnülemin Mahmud Kemal İnal merhumun «Osmanlı Devrinde Son Sadırâzamlar» isimli eserinden kısaltarak alıyoruz:

«Ahmed Cevad Paşa Afiyonkarahisarlı Kabaağaçlızâde miralay Mustafa Âsim Beyin oğludur. Babasının vazife ile Samda bulunduğu esnada 1851 de (H. 1267) orada doğdu; (Bizde yıl rakamları bilhassa doğum târihleri üzerinde konuşulur iken binler ve yüzler hanesi atılır, meselâ 1267 yerine 67 denilir) eb-ced hesabı ile Ahmed Cevad 67 tutar, doğumu tarihidir.

«Mensub olduğu aile Türkmendir; ecdadı Antalya dahilinde Elmalı kasabası ehâ-lisindendir. Cedlerinden ve akrabalarından bâzıları müderris yahud hattatdır, içlerinde müsellimelik ve muhassislik gibi hizmetlerde bulunanlar da vardır.



CEVAD PAŞA (Ahmed)

— 3514


istanbul

ANSlKLOPEDÎSl

3515 —

CEVAD PAŞA (Ahmed)




«Mustafa Âsim Bey İstanbul'da Emir Bu-hâri türbesi civarında oturur iken hicrî 1278 (milâdî 1861 -1862) senesinde vefat etti, üç gün sonra da zevcesi öldü (Cevad Paşa o zaman 11 -12 yaşlarındadır); İstanbul'da Şâkir ve ablası Sâre ile kimsesiz kaldılar. O sırada Rumeli bulunan ve muahharen şeyhülislâm olan Atıfzâde Hüsâmeddin Efendi tarafından himaye edildiler; kardeşleri Karahisarda bulunan büyükanne, hala ve amcalarının yanma gönderildiler.

Ahmed Cevad Paşa (Resim : S. Bozcah)

«Cevad askerî î-dâdide tahsilini bi-tirdikden sonra 1815 de Harbiye Mektebine girdi. Mektebde iken vükelâdan Musa Saffeti Paşa tarafından himaye edildi; Harbiyeden mülâzım rütbesi ile erkânı harbiye (kurmay) sınıfına geç-di, ve askerî tahsilini erkânıharb olarak 1871 de bitirdi; (Harbiyedeki künyesi «Cevad Efendi, Çen-berlitaş» di).

«(Harbiye tahsili sırasında başından, tahsiline engel olacak mühim bir macera geçdi). Sultan Abdülazizin mabeyincilerinden Hayri Beyden naklolunduğuna göre Cevad Bey, bâzı emsali gibi, Harbiye Mektebinden alınarak sarayda mabeyinci yapıldı; fakat saraydaki vaktini beyhude şeylerle geçirnıeyüb dâima o-kumakla meşgul olurdu. Müeddeb bir gene i-di. Bir gün pâdişâh seslenüb nöbetde bulunan Cevad Bey içeri girince: — Şu pencerenin perdesini çek!., dedi. Cevad Bey temiz mendilini kanapeye serib üstüne çıkdı, perdeyi çekdi. Bu hareketi pâdişâhın hoşuna gidip Hayri Beye: —•. Bu ne saygılı çocuk., dedi. Hayri Bey de onu sena ederek: — Dâima okuyor, boş durmuyor, müsaade buyurunuz, yine mektebine gitsin, tahsilini bitirsin, sâyei şahanenizde değerli bir adam olur, devletin işine yarar!, demesi üzerine Cevad Bey mektebine iade o-lundu.

«(Mezun oldukdan) bir müddet sonra Harbiye Mektebi riyâzeye muallimliğine tâyin e-

dildi; oradan Şam'da bulunan 5. Ordu erkânı hartâye-sine nakledildi. (Şam'a giderken, kısa bir müddet hizmet ettiği sarayda seviib hürmet ettiği 'kimselere vedâa geldi. Bunların a-rasında çok nüfuzlu bir harem ağası Râmiz A-ğa vardı, Cevad Beyin eline bir tavsiye mektubu vermek istedi. Gene zabit: — Benim istediğim gibi yazarsanız kabul eder, götürürüm! dedi: ve tavsiye mektubu şöyle yazıldı: «Mektebli olmasından ve mâtoeyincilikde bulunmasından dolayı hakkında istisnaî nezâketle muamele göstermeyin, bünyesi sağlam â-dî bir nefer gibi kullanın.»)

«Rus .muharebesi çıkınca harbe iştirak etmek üzere Seraskerliğe müracaat etti; Aziz Paşa fırkası erkânı harbiye riyasetine (kurmay başkanlığına) tâyin olundu. Ezerce muharebesinde Aziz Paşanın şehâdeti ve Irpar-talı Feyzullah Paşanın da yaralanması üzerine fırkayı Cevad Bey idare etti. Sonra Necib Paşa fırkasının erkânı ihaflb reisi olarak Hasan Gölü muharebesinde bulundu. Bir ormanda siperlenmiş bir Rus livasını bozarak kaçırttı. Âsaf Paşa silâh sesini işiderek yardım için geldiğinde Cevad Beyin şecaat ve mehâretini pek ziyâde takdir etti. Yeni Başkumandan olmuş bulunan Mehmed Ali Paşa o akşam Şum-nu'dan çekdiği telgraf ile kendisini tebrik etti, ve rütbesini kaymakamlığa (yarbaylığa) yükseltti (1877). Bir müâdet sonra (Türkiye hizmetinde bir İngiliz generali olan) Biker Paşa fırkasının erkânı harb reisliğine, oradan da Seraskerlik Erkânı Harbiye Dâiresi 6, Şube Müdürlüğüne tâyin edildi. Sulhdan sonra Sırb hududunun tahdidine memur komisyona ikinci komiser oldu; İstanbul'a dönünce Asya-daki Türk - Rus hududunu çizecek komisyona birinci komiser oldu. Bu arada İstanbul'da resmî cerîdei askeriyenin başmuharrirliğini yapdı; muhtelif askerî komisyonlarda bulundu. 1884 de Çetine sefirliğine (Karadağ Prensliği) tâyin edildi, ve rütbesi livâlığa (tümgeneralliğe) yükseltildi. 1888 de Teftişi Askerî Komisyonu âzası oldu; 1889 da ferik rütbesi ile Girid fırkası erkânı harb reisliğine tâyin e-dildi. Giridde fevkalâde selâhiyetli kumandan ve vali vekili müşir Şâkir ile bazı meselelerden araları açıldı, (hâdise İstanbul'a aksettirilince) Şâkir Paşa İstanbul'a çağırılarak yerine Ahmed Cevad Paşa tâyin edildi (1890); bir sene sonra da müşirliğe terfî ederek Girid ku-

mandanlığı uhdesinde kalmak üzere asaleten Girid Valisi oldu; aynı yıl içinde 29 Muharrem 1309 hicrî ve 21 Ağustos 1307 rûmî (4 Eylül 1891) tarihli bir hattı hümâyun ile Kâmil Paşanın yerine sadırâzam oldu. Cevad Paşa hemen yola çıkaark üç gün sonra, l Sa-fer (6 Eylül) günü İstanbul'a gelerek sadâret vazifesine başladı.

«Girid'den İstanbul'a sebebi bildirilmeden sür'atle davet edilmişdi. Bindiği vapur Çanakkale Boğazından geçerken kaleden top atılmak suretiyle selâmlandı, bunun sadırâ-zamlara mahsus olduğunu bilen kaptan hemen tebrike koşdu. Cevad Paşa tahayyül bile etmediği Ssadâret makamına tâyinini bu suretle öğrendi.

«Padişah tarafından hakkında fevkalâde teveccüh gösterildi, (o zamana kadar aldığı nişan ve madalyalardan gayrı) devletin bütün nişanlan birbiri peşinden verildi, 1891 de murana Osmânî, 1892 de murana Mecidî, 1893 de de murana İmtiyaz nişanları ile yine 1893 de altın liyâkat madalyası, ve sanayin terakkisine çalışmasından Sanayii Nefîse madalyası aldı.

«1892 de sadırâzamlığma Yaveri Ekrem unvanı ,ilâve edildi. Kendisine Nişantaşında bir konak tahsis edildi, ve mükemmel bir sû-retde tamir ve tefrişi irâde olundu; paşanın istedikleri büyük masraflara bağlı olduğu için padişaha sorulduğunda Sujltan Abdülhamid: «O benim evlâdımdır, her ne isterse tamamiy-le yapılsın» diyerek (kimseye göstermediği muha'bbeti ibraz etti.) Bursa Valisi iken nafia nazırlığı ile kabineye alınan Mahmud Celâled-din Paşa, kalem kudretiyle ve devlet işlerinde bilgisi ile kendisini diğer vükelâ arasında çok üstün görürdü, meclisi vükelâ toplantısında Ahmed Cevad Paşaya istihfaf ile muamelede bulundu, sadırâzamın şikâyeti üzerine derhal azil edilerek vali vekilliği ile Girid'e gönderildi.

«(Bu kadar teveccüh elbet ki büyük kıskançlıkları doğuracak idi). Kâmil Paşa hâtıralarında halefini zem etme yolunu tutmuşdur. Said Paşa da onu çekemiyenlerden biridir (Cevad Paşa sadâretinin siyasî icraatı bu İstanbul Ansiklopedisinin konusu dışında kalır). Devlet işlerinin idaresini Yıldıza nakil ile Bâ-bıâlinin nüfuzunu kesreden Mabeyin başkâtib-liği zamanında Said Paşa iken Kâmil Paşa bu.

nü Cevad Paşanın yapdığını söyler, (ve onu, Sultan Abdülhamid'in bütün arzularına harfiyen uyarak idareyi devlet etmiş gösterir). Cevad Paşa kemâli ciddiyet ve âdaba riâyet ile ifâyı vazife etti ve muâmelâtda tezyidi vu-kuufa çalışdı. Sadâretinde karşılaştığı müşki-lâtın en mühimmi Ermeni hâdiseleri ve ondan mütevellid siyasî meselelerdir. Cevad Paşa devletin dahilî işlerine ecnebi müdahalesini bütün gayreti ile önlemeye çalışdı; İngiltere, Fransa ve Rusya, Osmanlı İmparatorluğunu gayri müslim azınlıkların hâmisi tavrı ile tazyik ederek yeni bir İslâhat istemeye hazırlanıyordu; Cevad Paşa bu müdâhaleyi önlemek için idarî ıslâhatın devletçe yapılması tarafdarı idi; bu husus için de,pâdişâha bir lâyiha verdi, sarayda bir heyet teşkilini, hükümetin ıslahat yolundaki tekliflerinin bu heyetçe tetkikini, heyetin vereceği kararın da tarafı hümâyundan aynen kabulünü teklif etti. (Sadırâzamın teşkilini teklif ettiği heyet kendi hükümdarlık nüfuzunun üstünde bir kuvvet gibi gören pâdişâh Cevad Paşaya olan güvenini birden kaybetti), ve nihayet 15 zilhicce 1312 de (milâdî 9 Haziran 1895) Ahmed Cevad Paşa sadaretten azledilerek yerine beşinci defa olarak Said Paşa sadırâzam oldu. Ahmed Tevfik Paşa merhumdan işidilmişdir, Sultan Abdülhamid Tevfik Paşaya: — Cevad Paşanın bu lâyihadan maksadı, kendi kararlarını kabule makaamı saltanatı mecbur etmek ve hukuukumu elimden almakdı, derhal azline karar verdim... demişdir.

«Sadaretden azlinden sonra konağında i-kaamete memur edilen Ahmed Cevad Paşa

1897 de tekrar Girid Valisi tâyin edildL Ora
da da Tatar Şâkir Bey adında saraya mensub
bir zabit paşanın tarassuduna memur edildi.

«(Bu Şâkir Beyin peşin olarak aldığı yüz altın hafiyelik ücretini hak etmiş olmak için tezvirlerle dolu jurnalları üzerine Giridde kalması da uygun görülmiyerek, Cevad Paşa,

1898 de, Türkiyeyi ziyaret eden Almanya İm
paratoru İkinci Vilhelm'in istikbâline memur
edilerek Beyrut'a gönderildi; bu sefer de Su
riye Valisi Nâzım Paşanın müfsidâne bir tel
grafı üzerine) imparatordan dâima bir mer
hale ileri giderek tertibata îtinâ etmesi teb
liğ olundu Bu suretle imparatorla mülâkaa-
tına imkân verilmedi. Bir sabık sadırâzam

CEVAD PAŞA (Ahmed)

3518 —


istanbul

ANSİKLOPEDİSİ

3517 —

CEVAHİRCİLER




menzil emini gibi adî bir hizmetde kullanıldı.

«Cevad Paşa, imparatorun Suriye ve Filistin seyahati hitam bulduktan sonra İstanbul'a avdetine müsaade istedi, fakat 5. Ordu Müşürlüğüne tâyin edildi, me'yûsen Şam'a gitti, bir buçuk sene kadar ordu kumandanlığında kaldı.


Yüklə 5,85 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   ...   90




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin