ÇALIŞTAY
Risk Altında ve Korunması Gereken Çocuklar
28-29 KASIM 2013/Retaj Royale |/İstanbul
GİRİŞ
Ülkemizde hızlı toplumsal değişim yaşanmaktadır. Her değişim, beraberinde kimlik ve kişilik çatışmasını getirir. Ülkemizde, kentleşme, sanayileşme, iç göç hızının artması, gecekondulaşma ve aile kurumunun parçalanmasına paralel olarak sosyal sorunlarda önemli bir artış gözlemlenmektedir.
Toplumsal yozlaşma, kendine yabancı kitleler oluşturmakta, bir yandan refah düzeyi yüksek bir toplum içinde giderek artan problemli kişiler üretmektedir. Böylece toplumsal yapımızda kendi kendine gelişmekte olduğu "modern alt kültür kavramı” ciddi bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır.
Modern alt kültür, toplumun genel ve çoğunluktaki kültürel değerlerinden farklı uçta çatışmalı öfkeli yabancılaşmış ve yozlaşmış bir kültürü ifade eder. Farklı değerlerden ziyade değerlerden yoksunluğu belirtir ve günümüzde giderek büyümektedir.
Madde ve uyuşturucu bağımlılığı, aile içi şiddet, fuhuş, anti- sosyal davranışlar, kural tanımazlık gibi özellikleriyle giderek yaygınlaşan bir modern alt kültür özellikleri oluşturur.
Ülkemizde meydana gelen toplumsal değişmeye paralel, iç göçle birlikte oluşan yeni çarpık şehir merkezleri beraberinde aile kurumunu olumsuz etkilemiştir. Üretim araçlarında farklılaşma kadın ve koca arasındaki rol paylaşımını değiştirmiş ilişkilerde yaşanan çatışmalar yönetilmediği için krize dönüşerek aileler parçalanmıştır.
Ailelerin yapısal sorunlarında en çok çocuklar etkilenerek çocukların temel ihtiyaçlarının karşılanmaması gerekli ilgi sevgi ve şefkat gösterilmemesinin yanı sıra fena muamele, fiziksel ve cinsel istismar çocuklara yönelik şiddet kapsamında yer alır. Aile kurumunda yapısal değişeme bağlı olarak geleneksel ilişki kurallarımız değişmiş sosyal yardımlaşma, dayanışma, kardeşlik bağları iyice azalmıştır. Özellikle yaşanan sosyal sorunlardan çocuğun yanı sıra kadın, yaşlı, özürlüler ve yoksul grupları en çok etkilenmiştir.
Gençlerin yüzde 36'sı babasına bile güvenmiyor SEKAM'ın gençlik araştırmasına göre gençlerin yüzde 36'sı babasına bile güvenmiyor.
Türkiye’de son yıllarda gerçekleştirilen en son ve en kapsamlı gençlik araştırması olan ‘Türkiye Gençlik Raporu: Gençliğin Özellikleri, Sorunları, Kimlikleri ve Beklentileri’ başlıklı çalışmanın sonuçları açıklandı. Araştırmada gençliğin şiddet, psikolojik sorunlar ve güven sorunu ile ilgili önemli tespitlerde bulunuldu.
GENÇLER İNSANLARA GÜVENİLMEYECEĞİNİ DÜŞÜNÜYOR
Bundan önce gerçekleştirdiği “Aile araştırması” ile büyük yankı uyandıran SEKAM tarafından Türkiye genelinde 81 ilde, 5541 kişinin katılımıyla gerçekleştirilen bu çalışmada, öncelikle gençlerin insanlara güvenip güvenmediği araştırıldı. Katılımcılardan “İnsanlar hakkındaki genel düşünceniz nedir” sorusuna “çok güvenilir”, “güvenilir”, “güvenilmez”, “hiç güvenilmez” seçeneklerinden birini seçmeleri istendi. Bu soruya verilen cevaplara göre, gençlerin yüzde 58,6’sının insanlara güvenilmeyeceği cevabını verirken, yüzde 29,3’ü güvenilir, yüzde 10,7’si de hiç güvenilmez cevabını verdi. İnsanlara toplam güvenmeme oranının yüzde 69,3 düzeyinde olması ülke geleceği açısından ciddi bir sorun olarak karşımıza çıkıyor.
GENÇLERİN YÜZDE 36’SI BABASINA BİLE GÜVENMİYOR
Güven sorunu başka bir boyutta incelenerek, katılımcılardan “Bugünün dünyasında insan babasına bile güvenmemelidir” yargısını değerlendirilmeleri isteniyor. Alınan cevaplara göre gençlerin yüzde 36’si babaya güvenilemeyeceğini ifade ederken, yüzde 21’lik bir kesimi de bu konuda kararsız kalıyor. Babaya güven konusu namaz kılma durumuna bağlı olarak değerlendirildiğinde, babaya güven konusunda en olumlu olanların düzenli namaz kılanlar olduğu saptandı. Ancak, düzenli namaz kılanların yüzde 22,4’ünün kararsız, yüzde 29’luk kesimin de babasına bile güvenmiyor oluşu dikkat çekiyor.
SEKAM araştırmacılarına göre, gençliğin bu denli güven yaşaması, üzerinde durulması gereken ciddi bir psikolojik, ahlaki ve sonuçları itibariyle de sosyal bir problemdir. Ayrıca Bu sonuçlar, aynı zamanda, aile, akrabalık, toplumsal bağların ve dayanışmanın çözülme noktasına geldiğini; bireyselliğin, bireysel yaşamın etkin olmaya başladığını gösteriyor.
GENÇLER ZAMAN ZAMAN ÇÖKKÜNLÜK YAŞIYOR
Araştırmada gençliğin psikolojik sorunlarının ve psikolojik desteğe ihtiyaçları olup olmadıkları da incelendi. Katılımcılara ne sıklıkla, umutsuzluk, hüzün, bunaltı ve çökkünlük gibi olumsuz duygulara kapılırsınız sorusu yöneltildi. Alınan cevaplara göre gençlerin yüzde 74,5’i ara sıra, yüzde 16,6’sı da çoğunlukla ve yüzde 4’ü de her zaman umutsuzluk, hüzün, bunaltı, çökkünlük gibi olumsuz duygulara kapıldığını ifade ediyor. Her zaman olumsuz duygulara kapıldığını ifade eden bu yüzde 4’lük kesim, depresyonla tanımlanabilecek kesimi oluşturuyor.
ATEİST, KOMÜNİST VE FEMİNİSTLER KENDİNİ MUTSUZ HİSSEDİYOR
Gençlerin hüzün, umutsuzluk, bunaltı ve çökkünlük yaşama durumları, siyasi, ideolojik ve dini kimlikler açısından incelendiğinde kendi Komünist olarak tanımlayanların yüzde 25’inin, kendini Ateist olarak tanımlayanlar yüzde 27’sinin, kendini Feminist olarak tanımlayanların da yüzde 24’ünün olumsuz ruh halini sıklıkla yaşadığı ortaya çıkıyor. Buna karşılık diğer kimlik mensuplarının da yüzde 16-17 düzeyinde genellikle sıklığında ve yüzde 3-4 düzeyinde de her zaman sıklığında hüzün, umutsuzluk, bunaltı ve çökkünlük yaşadıkları anlaşılıyor.
GENÇLERİN YÜZDE 66,4’ÜNÜN PSİKOLOJİK DESTEĞE İHTİYACI VAR
Ayrıca araştırma kapsamında gençlere psikolojik bir desteğe ihtiyacınız oldu mu, eğer olduysa bu desteği kimden aldınız şeklinde bir soru yöneltilmiş, bu soruya alınan cevaplara göre katılımcıların ancak yüzde 33,6’sının herhangi bir psikolojik desteğe ihtiyacı olmadığı tespit edildi. Buna göre gençlerin yüzde 66,4’ünün psikolojik bir desteğe ihtiyaç hissetmiş veya hissetmekte olduğu sonucu ile karşı karşıya kalıyoruz.
GENÇLERİN YÜZDE 37’Sİ FİZİKSEL ŞİDDETE MARUZ KALMIŞ
SEKAM araştırmasının sonuçları gençlik ve şiddet konusunda da önemli veriler ortaya koyuyor. Araştırma sonuçlarına göre gençlerin yüzde 37’lik kesimi herhangi birisinin fiziksel şiddetine maruz kaldığı saptandı. Araştırmacılara “Kimin fiziksel şiddetine maruz kaldınız” şeklinde bir soru da soruldu. Katılımcıların yüzde 21,7’si arkadaşlar, yüzde 19’u anne, yüzde 14,9’u baba ve yüzde 8,5’u öğretmen yanıtını verdi. SEKAM araştırmacılarının değerlendirmesine göre erkekler kadınlara oranla, ailesi yoksul olanlar yoksul olmayanlara,
Orta Anadolu’da yaşayanlar diğerbölgelerde yaşayanlara oranla daha fazla fiziksel şiddetin mağdurudur.
GENÇLERİN YÜZDE 44’Ü FİZİKSEL ŞİDDET UYGULAMIŞ
Gençlerin yüzde 44’ü, fiziksel şiddetin faili olarak arkadaşına, kardeşine ve eşine fiziksel şiddet uygulamış olup, erkekler, düşük öğrenimliler, yoksullar diğerlerine oranla fiziksel şiddetin daha yüksek oranda faili durumunda olduğu tespit edildi. GENÇLER “SÖZ DİNLEMEYENİN HAKKI KÖTEKTİR” GÖRÜŞÜNÜ ONAYLIYOR Gençlerin, “Söz dinlemeyenin, nasihatten anlamayanın, burnunun dikine gidenin hakkı kötektir (dayak)” yargı cümlesine verdikleri cevaplar değerlendirildiğinde; gençlerin yüzde 60’ının sözün içeriğinin doğruluğunu onayladığı görülüyor. Bu sonuç, cinsiyete, eğitim düzeyine, yaşanan bölgeye, ekonomik duruma bağlı olarak çok fazla değişmemekle birlikte, yüzde 60 civarında bir dağılım gösteriyor.
ÇALIŞTAY AMAÇ
Başak Şehir Stk. Platformunca düzenlenen “Risk Altında ve Korunması Gereken Çocuklar” çalıştayı ile çocukları risk altında kalmasına sebep olan faktörleri belirlenmesi, Başakşehir İlçesinde risk altındaki çocuklarımıza yönelik koruyucu, önleyici ve rehabilitasyon hizmetleri belirlemek amaçlanmaktadır.
ÇALIŞTAY HEDEF
Başakşehir Stk Platform değerli temsilcilerinin öncülüğünde risk oluşturan çocuklara yönelik kamu kurum, sivil toplum, uzmanlar ve bilim insanları arasında işbirliği ile ortak projeler gerçekleştirmektir. Risk altında çocukların korunmasına öncelik taşıyan konuların çözümünde verimi artırmak, sürekliliği sağlamak ve aktif katılımı gerçekleştirmek amacı ile sivil toplum kuruluşları arasında güç birliğinin sağlanması hizmetlerin yaygınlaştırılması için zorunludur.
Başakşehir ilçesinde çocuk yararı gözetilerek yapılacak bütün çalışmalarda hükümet kuruluşları, yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşlarının ortak proje geliştirme ve uygulamalarında ve diğer özel kişi ve kuruluşlarla işbirliği de öncelikli amacımız olacaktır. Sivil toplum kuruluşlarının yerel ve bölgesel çalışmalarında ilgili yerel yönetimlerin ve yerel yönetim meclisleri ile dayanışma ve işbirliği çerçevesinde çocuk merkezli işlerin plânlanması çoğulcu ve katılımı önceleyen yaklaşımlarla sürdürülecektir. Sivil toplum kuruluşlarının ürettiği hizmet, bilgi ve sosyal değerin duyurulmasında çocuk hakları temel kriterleri ve özel hayatın korunması ilkesi dikkate alınarak toplumun aydınlatılması yönünde çalışmalar yürütülecektir.
Başakşehir ilçesinde en trajik ve en riskli çocuk grubu madde bağımlısı çocuklarıdır. Başakşehir ilçesinde madde bağımlısı çocuk grubu içinde tanımlanabilecek çocuk sayısı kesin olarak bilinmemektedir. Madde bağımlısı çocuklarına yönelik ilk adım, rehabilitasyon, aileye geri dönüş sürecini sağlayıcı kurumsal yaklaşıma yönelmek amacı ile çalışmalar yapılması gerekmektedir. Kurumsal destek yanında madde bağımlısı çocuklarının durumuna ilişkin ayrıntılı araştırmalar yapılacaktır. Bu çocukların eğitim, sağlık, beslenme ve hukuk sorunlarının çözülmesinde hükümet kuruluşları, yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşları arasında koordinasyona sağlanması hedeflenmektedir.
Türkiye’nin onaylayarak kabul ettiği Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin temel kriterleri olan çocuğun yaşama ve gelişme hakkının korunması, çocuğun görüşünün alınması, çocuğa karşı her tür ayrımcılığın önlenmesi ve çocuğun öncelikli yararının gözetilmesi ilkelerini benimseyerek, İstanbul Başakşehir ilçesinde yaşayan çocukların ortak iyiye ulaşmalarına katkının nasıl mümkün olabileceğini ortaya koymak üzere Başakşehir STK Platformu 28-29 Aralık Retaj Royale İstanbul Hotelde çalıştay düzenlemiştir.
Düzenleyen Kuruluş: Başakşehir STK. Platformu
Çalıştay Koordinatörü; Yrd. Doç. Dr. Abdulhakim Beki
Çalıştay Program;
28.12.2013 Cumartesi
09:30 Kayıt
10:00-10:30 Açılış ve Protokol Konuşmaları
10:45-12:00 I. Oturum:
Durum Tespiti: Başakşehir İlçesinin Genel Yapısı
Başkan; Prof. Dr. Haydar Sur
Başakşehir Örnekleminde İstanbul’da Madde Bağımlılığı ve Gençlik
Yrd. Doç. Dr. Ömer Miraç Yaman
Türkiye Gençlik Raporu
Prof. Dr. Burhanettin Can
13.00-14:30 II. Oturum:
Çocukların Risk Altında Kalmasına Sebebiyet Veren Temel Unsurlar
Başkan; Prof. Dr. Ali Seyyar
Çocuklarda Psiko-Sosyal Risk Etkenleri
Uzm. Sç. Kemal Güdek
İstanbul Üniversitesi Öğretim Görevlisi
Çocukların Risklerden Korunmasında Erken Tanı ve Uyarı Sistemi
Uzm. Zeki Karataş
Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Öğretim Görevlisi- Tübitak Danışmanı
14.30-15.00 Ara
15.00-16:30 III. Oturum: Genel Değerlendirme
Başkan; Prof. Dr. Ali Rıza Abay
29.12.2013 Pazar
09:30:11:00 IV. Oturum
Risk altındaki Çocukları Korumaya Yönelik Yapılması Gereken Koruyucu ve Önleyici Çalışmalar
B. Çekmece Örnekleminde Bağımlı Gençlerle Çalışma
Bayder Halil Dülger- Hakan Suğur
Esenler Örnekleminde Bağımlı Gençlerle Çalışma
Din Görevlisi Ömer Faruk Yazar
11:15-12:45 V. Oturum
Risk altındaki Çocukları Korumaya Yönelik Yapılması Gereken Rehabilitasyon Çalışmaları
Başkan; Doç. Dr. Fethi Güngör
Bağımlılık Kader Değil Çare Var!
Aybuder Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Tufan Koçak
Risk Altında Çocuklara Yönelik Hizmetlerde STK Koordinasyonu
İkadder Yönetim Kurulu Başkanı Funda Ozan Akyol
14.00-15.30 Çalıştay Sonuç Raporu
15.30 Kapanış
RİSK ALTINDA VE KORUNMASI GEREKEN ÇOCUKLAR ÇALIŞTAY TUTANAĞI
28.12.2013 CUMARTESİ
Açılış konuşmasını yapmak üzere Yrd. Doç.Dr. Abdülhekim BEKİ kürsüye geldi ve sunum konuşmasını yaptı. Koruyucu ve önleyici, rehabilite edici ve manevi değerli ön plana alan bir sosyal hizmet anlayışını vurgulayarak çalıştayın amacına vurgu yaparak tüm konuklara hoş geldiniz dedi.
Başakşehir Sivil toplum kuruluşları sözcüsü Şakir OKUTAN konuşmasında STK platformu adı altında organize edilen çalıştaya katılan tüm katılımcılara teşekkür etti. Gençliğin toplum için önemine vurgu yaparak bu alanda sivil kuruluşların işbirliği yapmasının önemini belirtti.
Başakşehir Belediye Başkanı Eyüp UYSAL kürsüye geldi. Kamu görevleri yürüten kurum ve kuruluşların risk altındaki çocukların korunması için görev ve sorumluklarını vurguladı. Çalıştaydan beklentisinin somut olarak uygulanabilecek sonuçlara ulaşılması olduğunu belirtti. Kaymakamlık, belediye, Müftülük, Emniyet müdürlüğü gibi kamu adına hareket eden kurumların işbirliği sonucunda çözüm önerilerinin hayata geçirilebileceğini belirterek konuşmanı tamamladı.
Başakşehir Kaymakamı Fatih KOCABAŞ kürsüye geldi. Kamu kurum ve kuruluşları ile sivil toplum kuruluşlarının ortak akıl ile yürütecekleri faaliyetlerin önemini belirtti. Kamu kurumlarında kişilerin gelip geçici olabileceğini ancak sorunlara yaklaşım ve hizmetlerin sürekliliğine vurgu yaptı. Objektif verilere dayanan sonuçlar ortaya koyacak çalıştayın sonuçlarından kamunun fazlasıyla yararlanacağını belirtti. Sistem analizinin yapılması uygulanacak yöntemlerin belirlenmesi için çalıştayın önemini belirtti. Sosyal sorunların önleyici tedbirlerle oluşmadan engellenmesi ve ailenin korunması gerektiğini belirtti.
AK Parti İstanbul Milletvekili Harun KARACA kürsüye geldi. Bu güne kadar yapılmış çalışmaların göz önüne alınması halinde çalıştayın daha verimli olabileceğini belirtti.
-
OTURUM__KONU:_BAŞAKŞEHİR_İLÇESİNİN_GENEL_YAPISI__Oturum_başkanı_Pof._Dr._Haydar_SUR_sunum_konuşmasını_yaptı.'>OTURUM
KONU: BAŞAKŞEHİR İLÇESİNİN GENEL YAPISI
Oturum başkanı Pof. Dr. Haydar SUR sunum konuşmasını yaptı.
YRD. DOÇ. DR.ÖMER MİRAÇ YAMAN
İstanbul’un göç alan ilçelerinde yaptığı çalışmaları “Apaçi gençlik” adı altında kitaplaştıran konuşmacı Başakşehir ilçesini 4 ana bölüme ayırarak bu 4 mahallenin gelir düzeyi ve aile profilleri üzerine açıklamalar yaptı. Güvercintepe örneği 17-22 yaş arası madde kullanımı olan gençlerin eğitim yaşamından kopması sonucunda tekstil atölyelerinde ucuz iş gücü olarak çalışması ve boş zamanlarını geçirdikleri yerlerde madde kullanımı gibi kötü alışkanlıklar edindiğine belirtti. İstanbul’da bir milyon civarında madde kullanımı olan bireyin olduğunu belirtti. Bu rakamın yüzde sekseninin istanbul’un göç alan ilçelerinde yaşadığını belirterek göç olgusuna vurgu yaptı. Göç’le eğitimden kopan bireylerin bir süre sonra hizmet sektöründe ucuz iş gücü olarak yaşamını sürdürmesinin yaşamlarında umutsuzluk oluşturduğu ve madde kullanımı olan bireylerin madde kullanımını zevk almak amacıyla değil var olan sorunlarından uzaklaşmak amacıyla kullandığını belirtti. Sanılanın aksine gençler arasında alkol kullanımının yaygın olmadığını özellikle hap, esrar ve bonzai adı verilen bir maddenin kullanımı sonucunda gençler arasında kalp atımı bozukluğuna bağlı ölümlerin arttığını belirtti. Madde kullanımını sürdüren gençler arasında hırsızlığın yaygınlaştığı tespitini belirtti. Madde kullanımı sorunları olan gençlerin dış görünüşlerinin farklı olması, kollarındaki faça izleri, farklı saç modelleri olması nedeni ile gençlerin steril, aşırı güvenlikli merkezlere giremediğini belirtti, daha sade merkezler önerisini dile getirdi, Yaşam koçu ve destekleyici abi, abla modelinin olması gerektiğini belirtti. Bu çocuklara Üniversite öğrencilerine verilen bursların yarısı kadar bir burs verilmesi durumunda çocukların eğitim sürecinden kopmayacağını belirtti. Madde bağımlılığı olan gençlerin tamamına yakınının dini motivasyonlarının olduğunu ve bazı cemaatlerin bu hususta önemli çalışmalar yaptığını belirtti. Bu çocuklara gruplar halinde terapötik yaklaşımlarda bulunulmasının önemini vurguladı.
PROF. DR. BURHANETTİN CAN
TÜRKİYE GENÇLİK RAPORU 15-28 yaş aralığında yapılan araştırma sonucunda mevcut durum analizi sunuldu. Modern ve geleneksel kimlik analizi gençliğin %72 sinin kendisini hem modern hem gelenekçi hissettiği ortaya çıkmıştır. Felsefi olarak birbirine taban tabana zıt iki kimliğin aynı bedende bulunması bu gün en önemli orunumuzdur. Okulda ve ailede alınan ilk bilgilerin bir birine zıt olması çocukta şizofren kimlik dediğimiz bir kimlik oluşturduğu belirtildi. Eğitim düzeyi arttıkça toplumsal değerlere yabancılaşma artmaktadır. Yanlış göç politikası, yanlış kentleşme, yanlış konut politikası bu günkü sorunların temelini oluşturmaktadır. Toplumu birbirine bağlayan ortak paydalarda azalma olduğunda sorunlar ortaya çıkmaktadır. Batı kültürünün medeniyet değerleri ile İslam kültürünün medeniyet değerlerinin difüzyon biçiminde ara bölgede iki farklı kültürün çatışma yaşadığı ortaya çıkmıştır.
Genel Aidiyetler
Çeşitli kimlik tanımlamaları (18 kimlik) Müslüman, devrimci, Kemalist vs.
Bu kimlik yapıları tüketimi, aileyi, siyaseti, değerleri nasıl etkiliyor? Evlilik kurumu ile ilgili modası geçmiş ifadesini kullanan önemli bir kesim var.
Batı’da ergenlik dönemine kadar çocuğa Cinsiyet kimliği kazandırılmaması bize de dayatılmaya çalışılıyor.
“Çocuk yapmak için evlenmek şart değil” dayatması var. Bu noktaya yönelik bir eğilim var. Tanrı dağı kadar Türk, Hira dağı kadar Müslüman olduğunu belirtenlerin önemli bir kesimi bu görüşü savunuyor. Kendisini Müslüman olarak tanımlayanlarında kendi kültürlerinin mirasını sahip çıkmadığı belirtilirken ülkemizde önemli bir oranda “Seküler Müslümanlık” artışı olduğu ve duyarsızlık, neme lazımcılık gibi duyarsızlık örneklerinin bir toplumun çöküşünde rol oynadığını belirtti. Eşcinselliğin bireysel bir seçim olduğu anlayışı bu ülkede kimlik krizi olduğunun ve korkunç bir bireyselleşme olduğunu belirtti.
Sosyal medyada “Ateist olduğumuzu söylemişsek Allahsız olduğumuzu söylemedik” diyenler var.
Çok ciddi bir kavramsal tartışma olduğu, deyim yerindeyse zarf ile mazrufun birbirini tutmadığı, eğitim sistemimizin kavramları yerine oturtamadığı, kavramların içinin boşaltılması ile toplumun dejenere edildiğini vurguladı.
İçimizdeki iyilik ve kötülük unsurlarının hangisinin beslendiğinin önemine vurgu yaptı.
-
OTURUM
ÇOCUKLARIN RİSK ALTINDA KALMASINA SEBEBİYET VEREN TEMEL UNSURLAR
Oturum Başkanı PROF. DR. ALİ SEYYAR
Risk altında olan ailelerin çocukları da risk altındadır.
Şu anda pozitivizm üzerinde duran eğitim dünyamızda öfke kontrolü denilebilir ama nefis kontrolü öğretilmez. Bundan dolayı ülkemizdeki çelişkiler devam edecektir. Avrupa Birliği’ne giriş sürecince kimsenin cinsel kimliğini yargılama hakkımız bulunmamaktadır. Kendi değerlerimiz ışığında bir sosyal hizmetleri politikası üretemezsek, sosyal politika odaklı çözümler üretemeyiz. Bu politikaları hayata geçirmek konusunda kamu yöneticileri STK’lar bilim camiası ile işbirliği içerisinde olursa gençliğimizin elimizden kaymasını engelleyebiliriz. Zamanla Sosyal konutlar sosyal sorunlara dönüşebilir, dolayısıyla mimari, trafik, çocuk, aile gibi bir çok sorun ancak multidisipliner bir anlayışla çözülebilir
Yard. Doç. Dr. Zeki KARAKAŞ
Çocuklar ihmal, istismar ve kötü muameleye maruz kaldıktan sonra devreye giren sosyal politikalar yerine bu olaylar yaşanmadan devreye girmesi gereken çocukların risklerden korunmasında erken tanı ve uyarı sistemi devreye girmelidir. Çocukların yaşadığı özellikle cinsel istismarlar, ensest gibi sorunlar sonrasında rehabilitasyonu oldukça zordur.Oysa çocukların bize verdiği mesajları, onların iç dünyalarını okuyabilmemiz, görebilmemizi gerektiren bir duyarlılığa ihtiyaç vardır. Ülkemiz nüfususun %35’i yani 24 milyonu çocuklardan oluşmaktadır. Bu hem bir fırsat hem de bir risk oluşturmaktadır.
Şu andaki çocuk koruma sistemimiz bildirim, şikâyet esasına göre çalışmaktadır. Riskle karşılaşmadan müdahale edilmesi sorunların karmaşıklaşmadan çözülmesi anlamına gelir. Çocuğu ve aileyi destekleyecek mekanizmaları arttırmamız gerekiyor. Alanda çalışan SHU’ların görüşleri ve ev aile ziyaretleri ile risk tespiti yapılmış, saha araştırmalarında göç önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Kültürel uyum, ekonomik durum, yoksulluğun halen çok büyük bir problem olması SOYBİS sisteminde 23 milyon 650 bin bireyin devletten sosyal yardım almaktadır, ancak bu bireylerin istihdamla ilişkisini kuramazsak ekonomik sorunlar devam etmektedir.
Sağlık, sağlığa erişim, anne, çocuk sağlığı gibi konularda yaşanan sorunlar çocuğu risklere açık hale getirmektedir. Çocuğun sosyal çevresinin ve özellikle Diyarbakır örneğinde ailelerin uyuşturucu ticareti içinde yer alması çocukları risk altında bırakmaktadır. Riskleri tamamen ortadan kaldırmak mümkün değildir ancak çocuğu korunaklı ve dayanaklı kılmak mümkündür. Çocuğun etrafındaki kaynakları koordineli bir biçimde organize edilmesi gerekmektedir. Riskleri önceden tespit edebilir ve giderebilirsek çocukları koruyabiliriz. Çocuğun etrafındaki duyarlı insanların ve destek mekanizmalarının sayısını arttırmak gerekiyor. Okullardaki duyarlılığı ve diğer alanlarda çalışanların duyarlılığını artırabilirsek çocuğun olumlu gelişmesini destekleyebiliriz. Ekolojik sistem kuramı Çocuğun etrafını çevreleyen sistemi analiz edebiliriz. Mikro düzeyde çocuğun zor bir birey olması veya çocuğun suça sürüklenmesi . Riskler çocukluk döneminde sağlıklı gelişimi olumsuz etkiliyor. Bu durumda psikopatolojik sorunlar gelişebiliyor. Bazı annelerin eğitim yetersizliği çocuğun sağlıklı gelişimini olumsuz etkiliyor. Çocuğun gelişiminde geri dönülemeyecek olumsuz etkiler bırakan travmalar oluşmaması için çocuğun erken risk yöntemleri ile korunması gerekmektedir. Soğuğa, kötü muameleye maruz akalan açlığa maruz kalan birçok çocuk ileriki yıllarda çeşitli sağlık problemleri ile karşı karşıya kalmaktadır. Çocukların etrafı birçok kaynakla dolu. Yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları bir çok boşluğu doldurur. İngiltere gibi ülkelerde sivil toplum kuruluşlarına önemli sorumluklar verilmiş ve kaynaklar etkin hale getirilmiştir. UNICEF çocuğa karşı şiddete karşı durma platformu uyarınca STK’ların izlemeler, takipler yapması ve bu takiplerin sonuçlarını paylaşması gerekiyor. Her aile ve ebeveynin kendi izlemini yapması, sorumluluklarını terk etmemesi, hiç bir aile modern yaşam unsurları nedeni ile sorumluluklarını devredemez. Sosyal Kurumların stk’larca denetlenebilmesi gerekmektedir.
Suç mağduru olan çocuklar
Çocuğun gelişimsel kapasitesinin ve anne baba kapasitesinin değerlendirilebilmesi gerekir. Çocukları bir kılavuz eşliğinde bütüncül olarak değerlendirilmesi gerekiyor. Ciddi anlamda bir veri tabanı ve yazılım programı olması gerekmektedir. Devreye girmesi gereken mekanizmalar devreye girmeyip İhmal edildiği zaman geri dönülmez sorunlar ortaya çıkmaktadır. Bu sistem içinde Boşanmış aile ve çocuklarının takibinin yapılması gerekmektedir. Kurumdan kaçarak sokakta kalan çocukların takibinin yapılması gerekmektedir.
Türkiye’nin güçlü bir aile yapısı var. Çocuk sahibi annelerin %85’i çalışmamaktadır. Annelere yönelik bilgi sağlama ve paylaşma çalışmaları yapılmalı, risk önleme faaliyetleri mahalle düzeyine indirilmeli, aile hekimliği projesinde aile hekiminin yanında psikolog ve sosyal çalışmacı görevlendirilmesi, bu sistemin ortak paylaşımı olmalıdır.
Dostları ilə paylaş: |