ÇÖZÜm arama konferanslari-2



Yüklə 238,86 Kb.
səhifə8/15
tarix05.01.2022
ölçüsü238,86 Kb.
#69757
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   ...   15
(Kaset 2/A)

... İNTES'in yetkililerine teşekkür ediyoruz.

Değerli arkadaşlar, genel olarak başka bir sorunumuz da, demin Hakkı Beyin de biraz bahsettiği, gerek kararnameyi gerekse de kanunu yeterince kamuoyuna anlatma olanağı bulamadık. Çok fazla tartışma imkânımız olmadı. Basınımız da bu konuda gereken ilgiyi göstermedi. Eğer biz bu kanunu ve kararnameyi kamuoyunda yeterince tartışabilseydik, kamuoyunun desteğini alabilseydik, belki bugünkü sonuçları yaşamazdık. Hepimiz çok iyi biliyoruz ki, bir kanun toplumsal desteği ve toplumsal dayanağı ne kadar çok olursa, başarılı olma şansı da o kadar fazladır.

Değerli arkadaşlar, bu konuda yine bir sıkıntımız var. 595 sayılı KHK ve 4708 sayılı Kanunda yaşıyoruz, kanunu tam okumadan, içeriğini tam bilmeden, maalesef bazı arkadaşlar ve bunların da büyük bir çoğunluğu meslektaşlarımız ve bir kısmı da meslek odalarımızın yöneticileri olmak üzere, yarım yamalak bilgilerle kararnameyi ve kanunu kamuoyunda ciddî şekilde eleştirmeye başladılar. Biz onların doğru eleştirilerine hiçbir zaman kapalı kalmadık; ama, söyledikleri şeylerin ne kararnamede ne de kanunda olmaması, bizi ciddî şekilde rahatsızlığa götürmüştür. Oysa söyledikleri şeyler kanun ve kararnamede olmuş olsaydı, zaten o süreç içerisinde Bakanlığımızın yetkilileri de eleştirilere çok olumlu cevap veriyorlardı. Yani, böyle yarım bilgilerle ve özellikle meslektaşlarımızın yarım bilgileriyle ve yine özellikle de meslek odalarımızın yöneticilerinin yarım bilgilerle kamuoyunda olaya tepki göstermeleri, bizi yapı denetim kuruluşları olarak çok büyük sıkıntılara düşürmüştür.

Değerli konuklar, yine olaya ideolojik yaklaşımlar bizi büyük sıkıntılara sokmuştur. Bu ideolojik yaklaşımların büyük bir çoğunluğu da, maalesef yine üyesi olduğumuz meslek odalarımızdan gelmiştir. Kamuya ait görevlerin kamu kuruluşları tarafından yapılacağı iddiası ortaya atılmıştır. Bu meslek odalarımızın geçmişteki 3194 sayılı İmar Kanunundaki fenni mesullerin de özel kuruluşlar olduğunu unutmamaları gerekir diye söylüyorum. Meslek odalarımızın Bayındırlık ve İskân Bakanlığının yetkililerine teşekkür etmeleri yerine karşı çıkmalarına bir üyesi olarak anlam veremiyorum. Çünkü, ilk defa bir Bakanlık şunu görmüş: Geçmiş uygulamalarda yanlışlıklar görmüş, depreme dayanıklı binaların geçmiş uygulamalarla sağlanamayacağını görmüş ve demiş ki: “Bu ülkenin mimarına ve mühendislerine biz güveniyoruz, meslek odalarının üyelerine de güveniyoruz, gelin bu denetimi siz yapın” Bunu kime söylemiş? Meslek odalarının üyelerine söylemiş. Meslek odalarımız, kendi üyelerine güvenen bu kuruma teşekkür edeceğine, anlamsız bir şekilde ve genel anlamıyla ideolojik bir yaklaşımla karşı çıkmaları, kamuoyunda yapı denetim kuruluşlarını büyük sıkıntıya sokmuştur.

Değerli arkadaşlar, bu genel değerlendirmeden sonra, çok önemli bulduğum uygulamadan kaynaklanan bir sorunu dile getirmek istiyorum. Kamu kurumları olan valiliklere, belediyelere ve diğer ilgili idarelere ait olan bazı yetkilerin yapı denetim kuruluşlarına verildiği iddiasıdır. Bu iddia edilmektedir. 595 sayılı KHK ve 4708 sayılı Yapı Denetim Kanununun iptal edilmesi için Anayasa Mahkememize dava açan siyasî partilerin temel savlarından biri de budur. Bazı meslek odalarımızın da iddiaları bu doğrultudadır. Ancak, 4708 sayılı Yapı Denetim Kanunu ve yönetmeliği iyi incelendiğinde, yukarıdaki iddiaların hiçbir maddî temelinin olmadığı açıkça görülecektir.

Yapı Denetim Kanununun 3 üncü maddesinin birinci paragrafı aynen şöyledir: “Yapı denetim kuruluşları, imar mevzuatı uyarınca öngörülen fenni mesuliyeti, ilgili idareler olan valiliklere, belediyelere ve diğer idarelere karşı kullanır” denmektedir. Yani, kanun, kuruluşlarımızı fenni mesul olarak tanımlamaktadır. 3194 sayılı Kanununun ve tip imar yönetmeliklerinde fenni mesullükler vardı, bu fenni mesullükler halen kanunun uygulandığı 19 pilot ilimizin dışında da varlar. Ancak, bizim farkımız şudur: Eski uygulamada fenni mesullük üstlenen meslektaşlarımızın genellikle yapılarının yerlerini bilmiyorlardı, çok anlamsız ücretlerle veya proje müellifleri, sırf projeleri elde etmek için fenni mesullükler üstleniyorlardı. Müteahhit kendisi teknik eleman ise fenni mesullüğü kendisi üstleniyor, yani kendi kendini denetliyordu. Projeler, proje müellifinden çıktıktan sonra, projenin akıbetinden bir daha haber alınamıyordu. En az 4 tane olması gereken fenni mesullerin hiçbiri birbirini tanımıyordu. Bu fenni mesullerin taahhüt ettikleri görevleri yerine getirmekle görevli, onları kontrol etmekle sorumlu olan valilikler, belediyeler bu kontrol görevlerini yerine getiremiyorlardı. Fenni mesullerin sicillerini tutmakla görevli olan meslek odaları bu sicilleri tutmuyordu. Yani, tam anlamıyla bir başı boşluk, tam anlamıyla bir denetimsizlik söz konusuydu. Sonuçta, çok doğal olarak, yapılan yapılar en ufak bir depremde dahi çok büyük can ve mal kaybına neden oluyordu. Bunun en tipik örneklerini Marmara ve Afyon depremlerinde gördük. Bazı binalar da deprem olmadan kendi kendine yıkılıyordu. Ruhsat almış yapıların yüzde 50’si yanlış yapıldığı için iskân raporu alamıyordu. Ama ne hikmetse, iskân alamayan yapılara altyapı hizmetlerinin götürülmesi yasal olarak mümkün değilken, özellikle belediyeler bu yasağa rağmen her türlü altyapı hizmetlerini sunuyorlardı ve sunmaya da devam ediyorlar.

Tüm bu saydığımız düzensizlikler sonunda yapılar bitiyor, bu biten yapıların dosyalarına bakıldığında, hiçbir dosyada yapının oturduğu zeminin sağlam olup olmadığını gösteren zemin etüt raporu bulunmuyordu. Ankara'nın en büyük metropol ilçelerinden bir tanesi, kendi arsasının üzerine yaptırdığı hizmet binasını 3-4 yıl sonra, zeminin çürük olmasından dolayı meydana gelen çökmeden dolayı hizmet binasını kendisi yıkıyordu. Şu anda hizmet binasının yerinde koskocaman bir çukur var. Bunun hesabını soran da yok. Hiçbir fenni mesul, yapıda kullandırdığı demirlerden bir tekinin dahi mukavemete uygun olup olmadığını tespit etmek için bir tek test sonucu almıyordu. Yapılarda dökülen betonların istenilen mukavemette olup olmadığını gösteren tek bir rapor, hiçbir dosyada yok.

Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 4708 sayılı Yapı Denetim Kanununu çıkarırken genel gerekçesinde çok önemli şeyler söylüyordu. İnşaatlarda kullanılan betonun yüzde 40’ının mukavemetin altında olduğu iddia ediliyordu. Bir tek beton firması kalkıp da “Bu iddiayı niye öne sürdün?” demiyordu. “Beni bu işin içerisine koyma” demiyordu. Çankaya’nın göbeğinde Türk Silahlı Kuvvetleri Vakfına ait inşaatta kendi denetimimizde, kendi yapı denetim şirketimizin denetiminde Paris Sokakta 50 metre ötede hâlâ denetimimizdeki Türk Silahlı Kuvvetleri Vakfının inşaatına dökülen betonun çürük çıktığını tespit ettik. İki ay önce, üç ay önce, denetim süresi içerisinde, o binanın o betonunu kırdıktan sonra müsaade ettik ve devamına öyle izin verdik. Hâlâ denetimimizde dahi yapılan binalarda betonların çürük olduğunu tespit ediyoruz. Peki, bir tanesini biz tespit ettik. İddia ediyorum, aynı betonla o dönemde bin tane inşaata beton döküldü. 999 tanesi bomba gibi Ankara'nın göbeğinde duruyor değerli arkadaşlar. Ve biz o beton firmasını, kanunun bize yüklediği görevler doğrultusunda hem ilgili belediyesine şikayet ettik hem de İl Sanayi ve Ticaret Müdürlüğüne şikayet ettik.

Yapı denetim kuruluşlarımız şantiyelerde daha kesilip kalıba konmadan, her demirin çapından ikişer tane numune aldırarak deney yaptırıyorlar laboratuvarlarda. Uygun çıkmadığı zaman, o demiri kullandırtmıyorlar. Biz, TSE’ye uygun damgalı demirlerin birçoğunu şantiyeden kaldırdık. TSE’ye uygun olmasına rağmen, laboratuvar test sonuçlarında bu demirlerin bozuk olduğunu tespit ettik ve şantiyelerden kaldırdık. Hangi eski uygulamadan bunların bir tekini görebilirsiniz? Hangi imar müdürlüğünün dosyasında bir tek beton numunesini ve bir tek demir test sonucunu gösteren, bir tek zemin etüt raporu sonucunu gösteren bir tek rapor görebilirsiniz? Görmeniz mümkün değil değerli arkadaşlar.

İşte, yukarıdaki eski uygulamalardan çıkan olumsuz sonuçları gören yetkililer, geç de kalmış olsalar, maalesef, yapı denetim kuruluşlarını gündeme koymuşlardır.

Değerli arkadaşlar, biz en az 8 mühendisten mimardan ve en az 12 yıllık tecrübesi olan insanlardan kurulu firmalarız. Bizim kuruluşlarımızın geçmişten en büyük farkı şudur: Bizim mimar ve mühendislerimiz birbirlerini tanırlar, aynı şirket altında olmak zorundalar, aynı çatı altında olmak zorundalar. Geçmişte dört tane fenni mesulün birbirini tanımadığını biz biliyoruz. Ama bizim firmalarımıza bir proje geldiği zaman, inşaatçımız, mimarımız, elektrik ve makine mühendisimiz beraber otururuz başında, beraber inceleriz, beraber karar veririz. Artık bir inşaatta bir tesisat ustası dilediği gibi kolon ve kirişleri kendi rahatlığı için delemiyor, demirleri kesemiyor. Artık bir kalıpçı ustası tahtanın ebadına göre kirişi ve kolonu küçültemiyor. Artık bir müteahhit canı istediği zemine yapı yapamıyor. Yapıyı yapacağı zeminin sağlam olup olmadığını önceden biliyor. Marmara Depreminde Jeofizik Mühendisleri Odasının belirlemiş olduğu bir sonuca göre, yıkılan yapıların yüzde 50’sinin üstündekilerin zemin çürüklüğünden kaynaklandığı ortaya çıkmıştır. Ama bizde, daha yapı yapılmadan, yapının zemininin uygun olup olmadığı tespit ediliyor. Artık demir üreticisi, beton üreticisi mukavemetin altında üretim yapamıyor. Yaptığı zaman o üreticinin malzemesini kullanamayacağını, kullandırmayacağımızı çok iyi biliyor. Artık yüklenici, inşaatlarda vasıfsız eleman çalıştıramıyor. Artık yapılarda yüzde 50’ye varan ısı kayıpları olmuyor, ısı yalıtım yönetmelikleri şirketlerimiz tarafından tamamen uygulanıyor. Artık denetimimizde yapılan yapılar, zeminden, demirden, betondan ve yanlış projelendirmeden dolayı yıkılmayacaktır. Bilim bunu ispatlamıştır. Biz bilimsel çalışan kuruluşlarız. Artık, tüketici, yeni alacağı binanın görünür yerinde, “Bu bina yapı denetim kuruluşlarınca denetlenmiştir” levhasını görüyoruz. Gönül rahatlığıyla konutun sahibi olabiliyor. Artık denetimimizde yapılacak olan binalarda oturan insanlar, olası depremlerde kendilerini balkonlardan ve pencerelerden atmayacaklardır. O sallantı onlara tatlı bir anı olarak kalacak ve en fazla yapacağı şey masanın üstündeki biblolarının ve duvardaki tabloların düşüp kırılmamasını engellemek için onları tutacaktır. O kadar zahmete başından razılar.

Evet, tüm bu değerlendirmeler ışığında, başından da belirttiğimiz gibi, biz hiçbir kamu kuruluşunun yetki ve sorumluluğunu almadık. Çeşitli nedenlerden dolayı yapamadıkları, başarılı olamadıkları, yapıda denetimi üstlendik. Bu konuda bilgileri ve her aşamada kendilerinin denetiminde olduğumuzu biliyoruz.

Değerli konuklar, projelere uygunluk kaşesi vuruyoruz; ama, uygunluk kaşesi vurmamız, o projeyi nihai sonuca götürmüyor. Projelerin tasdik edilip edilmediğini yine ilgili idareler, belediyeler karar veriyor. Ruhsata imza atıyoruz, ama ruhsatı yine ilgili idareler, belediyeler veriyor. İskân raporuna görüş bildiriyoruz; ama, o görüşümüz temel değil, yine iskân raporunu ilgili idareler ve belediyeler veriyor.

Her aşamada deney sonuçlarımızı, laboratuvar ve test sonuçlarımızı, tutanaklarımızı belediyelere ve ilgili idarelere veriyoruz. Vermediğimiz zaman hakedişlerimiz ödenmiyor, vermediğimiz zaman ilgili idareler bizim inşaatlarımızı durdurabiliyorlar.

Sertifikalarımızı belediyeler ve ilgili idareler asıyor. Ve en önemlisi, hem kuruluşlarımızın hem denetçi mimar ve mühendislerimizin sicillerini, yine vilayetler ve belediyeler tutuyor. Yani, ilgili idarelerin, belediyelerin bizim hakkımızda tutacağı sicil, bizim Bakanlık nezdinde kapanıp kapanmamamıza neden oluyor.

Tüm bunlara rağmen, bizim kamu kuruluşlarının yetkilerini aldığımızı gösteren tek bir somut veri var mıdır? Bana göre yok.

Biz, valiliklerimizin, belediyelerimizin ve diğer ilgili idarelerimizin kamu hizmetlerini yürütürken bizim kuruluşlarımız da, kendilerine destek veren, hizmetlerine katkıda bulunan kardeş kuruluşlar olarak bizi görmelerini ve ilgili idarelerin bu anlamıyla bize destek ve yardımcı olmalarını diliyoruz.

Değerli arkadaşlar, son olarak şu değerlendirmeyi yapmak istiyorum. Yapı denetim kuruluşları olarak çok büyük sıkıntılar çekiyoruz. Kanunla ve yönetmelikle ilgili sıkıntılarımız var. Kanun ve yönetmelikle ilgili sıkıntılarımızı zamanı içerisinde söyleyeceğiz. Ama ben biliyorum ki, yetkililer kanunlarla ve yönetmeliklerle ilgili sıkıntılarımızı çözeceklerdir.

BAŞKAN – Sayın Pınar, çok teşekkür ediyoruz.

Sayın Bakanım, hoşgeldiniz.

Sayın Bakanım, katılımlarınızdan dolayı çok teşekkür ediyoruz ve bu konuda bir konuşma yapmak üzere sizi kürsüye davet ediyorum. (Alkışlar)




Yüklə 238,86 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   ...   15




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin