Cumhuriyet Döneminde Türkçe


Orenburg Müslüman Ruhani Meclisi ve Çarlık Ordusunda Türkler / Dr. Danil D. Azamatov [s.441-450]



Yüklə 11,95 Mb.
səhifə54/102
tarix03.01.2019
ölçüsü11,95 Mb.
#89302
növüYazı
1   ...   50   51   52   53   54   55   56   57   ...   102

Orenburg Müslüman Ruhani Meclisi ve Çarlık Ordusunda Türkler / Dr. Danil D. Azamatov [s.441-450]

Başkurdistan Cumhurbaşkanlığı ofisi, Rusya Bilimler Akademisi Usimski Merkezi / Başkurdistan

Frenburg Müslüman Ruhani Meclisi (1796’dan 1846’ya kadar Ufa Müslüman Meclisi, 1846’dan sonra da Orenburg Müslüman Ruhani Meclisi-OMRM) II. Katerina’nın 22 Eylül 1788 tarihli kararı ile, Müslüman din adamları üzerinde kontrol oluşturmak ve resmi İslami kuruluşları hem Rusya içerisindeki hem de özellikle Orta Asya ve Kazakistan olmak üzere sınırlar dışındaki Müslüman nüfus arasında devlet politikasını yaymada kullanmak amacıyla Ufa’da kurulmuştur.

Ruhani Meclis, faaliyetleri İmparator tarafından atanan bir başkan (Müftü) ve üç yardımcısı (kadı) tarafından denetlenen ortak bir kuruluş idi. 1912 yılında Ruhani Meclis’in idaresi altında 32 vilayet ve bölgede 5771 cami, 1241 imam ve 4.5 milyon Müslüman bulunuyordu.

Ruhani Meclis’in en önemli faaliyet alanı, aile-evlilik ve Müslümanların mülkiyet hakları ile ilgili davaların görülmesi idi. Bu dini kuruluş, dini alanda idari (mahkemeler için imamların atanması) ve denetleme (imamın kararının iptal edilmesi ya da nihai kararın açıklanması) işlevlerine sahip en yüksek yetkili merci idi. Uygulamada şeriat kuralları ile tüm Rus yasalarının kendine özgü bir şekilde sentezini esas alıyordu. Faaliyetleri, daha yüksek mercilerin -yerel yönetimler ve İçişleri Bakanlığı- dikkatli bir denetimi altında ilerliyordu.

Yönetim ile Müslüman nüfus arasında bir konuma sahip olan Ruhani Meclis, Müslümanların askerlik hizmetleri ve ordudaki dini ihtiyaçlarının karşılanması ile ilgili meselelerin tümü ile ilgileniyordu.

Başkurt-Mişer Ordusunda

Müslüman Din Adamları

Ordudaki Müslüman din adamlarına Başkırya’da askeri-idari yönetim kontrolünün getirilmesi ve düzensiz birliklerin -Başkırya’da ordusu (1798)- oluşturulması ile ilgili yasal görevler verilmiştir. Herhangi bir ordunun Rus ordusu tarafından düzenlenen seferlere katılması durumunda, başlarında bir molla bulunan beş yüz kişilik alaylar oluşturuluyordu. Başkurt, Mişer ve Tipter alaylarındaki Müslüman din adamları, Rusya’nın 1806-1807 ve 1812-14 yıllarında Napolyon Fransası ile yaptığı savaşlarda ve 1806-1812 Rus-Türk Savaşı’nda yer almışlardır. Bu din adamları sadece Müslüman askerlerin savaşma ruhlarını desteklemekle kalmıyor, aynı zamanda bu askerlerde onur duygusunun geliştirilmesini de sağlıyorlardı (savaş esirlerine insanca davranma, askeri birliklerin ele geçirilmesinde uygulanan yasaklar ve ibadet yerlerine zarar verilmemesine yönelik yasaklar, vs.).1 Bu savaşlar sırasında Ruhani Meclis öncelikle vatanseverlikle ilgili fetvalar yazıyordu, ancak bunları yetkililer tarafından yeterli bulunmuyordu. Örneğin 1812 yılında Müftü Muhammedhan Hüseynov tarafından verilen fetva hükümet tarafından fazla cesurca bulunmuştu.

Rusya’daki Müslümanların başındaki bu kişinin fetvasının Orta Asya halklarında öfke uyandırabileceğini düşünerek, Orenburg Genel Valisi G. Volkonsky bu fetvanın dağıtımını yasaklamıştır.2

Rus hükümeti, Başkurd-Mişer ordusunu oluşturduktan sonra, imparatorluğun doğu sınırlarının korunması ve son olarak da Orta Asya ve Kazakistan’ın imparatorluk topraklarına katılmasının tamamlanması görevini yerel nüfusun (temel olarak Başkurt ve Tatarlar) üzerine yıktı. Bu durum, Başkurt alaylarının önemli rol oynadığı Hive Savaşı’nda (1839) ve Hokand Hanlığı’na karşı düzenlenen askeri harekatta (1853) açık bir şekilde görülmüştür. Bu savaşlarda, Müslüman askerlerin dindaşlarına karşı ideolojik açıdan sağlam olmalarını sağlamak amacıyla ondan fazla molla görev almıştır. Ruhani Meclis üyelerine İslam birliğini eleştiren ve Rus İmparatorluğu’nun devlet çıkarlarının korunmasına yönelik yazılar bulunan fetvalar yayınlamıştır. Bununla birlikte, on sekizinci yüzyılın sonlarında Orta Asya’da da müftüler tarafından benzer fetvalar dağıtılmıştır: Bunlarda Osmanlı sarayının Müslüman halkların refahının yükseltilmesini sağlayamayacağı ve Buhara ve Hive müftüleri tarafından yayınlanan ve Türk sultanının etrafında toplanılması çağrısında bulunulan fetvaların suç teşkil ettiği belirtilmiştir.3

Barış zamanında Müslüman din adamlarının askerlik hizmetlerini nasıl yapacakları ile ilgili kararlar Başkurt-Mişer ordusunun komutanı tarafından veriliyordu. 10 Nisan 1798 tarihinde eyaletlere gönderdiği bir talimatta, Müslüman din adamlarının sınır hattındaki görevlerden alınmasına dair bir madde bulunmaktadır. Ancak Başkurtlardan ve Mişerlerden gelen çok sayıdaki talep üzerine bu emir geri çekilmiştir. Başlangıçta kanton amirleri mollaların sınır hattına gönderilmesi işleri ile ilgileniyordu ve bu suiistimallere yol açıyordu. Ruhani Meclis sadece bu soruna müdahale etmiştir. Örneğin, 1830 yılında, dini kuruluşun talebi üzerine, hasta olduğunu ileri sürerek 8. Orenburg alayındaki görevinden Odessa’ya gitmeyi reddeden A. Tulkubayev görevinden alınmıştır. Genel Vali V. A. Perovsky’nin 5 Nisan 1834 tarihli emri uyarınca, kanton amirlerinin dini görevlilerin askerlik hizmetleri hakkında karar verme yetkileri ellerinden alınmıştır. Bu yetki Ruhani Meclis’e verilmiştir ve mollalar artık sınır bölgelerine yıllık olarak düzenlenen bir programa göre atanmaya başlamıştır.4

Uzun bir süre boyunca, ülkedeki dini makamlara yapılacak atamaları sivil merciler yürütmüştür. Bu durum, müezzin ve imam görevleri için yapılacak atamalar için aday gösterme işini kendisi üstlenmek isteyen Başkurt-Mişer ordusu komutanlığını memnun etmemiştir. Askeri yetkililer, Başkurtların ve Mişerlerin dini görevlere geçerek askerlik hizmetinden kaçmak istediklerinden şüphelenmeye başlamıştır. 1837 yılında, Orenburg Genel Valisi, Ruhani Meclis’e başvuru sahiplerinin sadece Başkurt-Mişer ordusu komutanının ya da askeri valinin rızası üzerine değerlendirilmesi talimatını vermiştir. Ayrıca, Devlet Konseyi Orenburg yetkililerinin önerilerinin yasal olduğuna karar vermiştir.5

Başkurt-Mişer ordusunun komutanına bağlı olan Müslüman din adamları önemli ayrıcalıklara sahipti. Bu bağlamda, askeri yönetimin 12 Nisan 1834 ve 13 Şubat 1837 tarihli talimatları uyarınca, pek çok vergiyi ödemiyorlardı ve tüm temel vergilerden muaf tutuluyorlardı.6

Ülkedeki askeri yetkililerin planları arasında, din çalışanları arasında tam olarak dikey bir bölünmenin sağlanması bulunmaktaydı. Bu amaçla, 1850 yılında orduda üst düzey ahun makamı oluşturuldu ve bu makama Gataulla Altıngüzin atandı. Ancak, Gataulla Altıngüzin Müslüman din adamlarını idare etme fırsatı bulamadı. Görevleri, temel olarak askeri komuta ile ilgili bilgilerin oluşturulması ve Başkurt-Mişer ordusunun komutanının emir ve talimatlarının çevrilmesi ile sınırlıydı.7

1860’lı yılların kanton sisteminde Başkurt-Mişer ordusu tasfiye edildi (14 Mayıs 1863 tarihli kanun maddesi ve 2 Temmuz 1865 tarihli Devlet Konseyi kararı). Bu karara karşı Başkurdıstan’ın büyük bir kısmında gerçekleştirilen eylemler sakin geçmesine rağmen, ortaya çıkan sorunları önlemek mümkün olmadı. Müslüman din adamlarının genel uygulamaya göre askerlik görevine çağrılmalarına karşı Başkurdıstan’da düzenlenen protesto eylemlerine aktif olarak katılmaları dikkat çekicidir. Mart 1847’de, Perm vilayetindeki Başkurtlar “zorunlu askerlik görevine kanlarının son damlarına kadar direneceklerini” açıklayarak kitlesel bir şekilde askere gitmeyi reddettiler. Yetkililere askere gideceklerin listelerini vermeyerek bu ayaklanmaların başını çekenler mollalar oldu. Haziran ayında müftü Salimgiray Tevkelev Perm vilayetini terk etmeye ve meclislerde hükümetin gerçekleştirdiği eylemlerin gerekliliğini anlatmaya mecbur bırakıldı. 5 din görevlisini görevden alarak ve sorunlu yerlere ordunun sevk edilmesini kabul ederek, askere alınma işlemlerinin gerçekleştirilmesini sağladı. 30 Ağustos 1874 tarihinde, imparator Salimgiray Tevkelev’e minnettarlığını açıkladı.8

1905-1907 arasında yaşanan en büyük sosyal çatışmada, Müslüman din adamlarının temsilcileri Başkurt ordusuna yapılacak asker alımlarında yine özel bir düzen önerdiler. Örneğin Molla M. Sermetev Ruhani Meclis’e verdiği bilgide, Sermetevo köyündeki din görevlilerinin “1904-1905 yıllarında Rusya’daki talihsizliklerin bir daha yaşanmaması ve tüm hakları ile birlikte Başkurt halkına eski konumlarının iade edilmesi” yönündeki dileklerini ifade ettiklerini bildirmiştir.9

Düzenli Rus Ordusunda

Müslüman Din Adamları

Ondokuzuncu yüzyılın başlarında Müstakil Muhafızlar Birliği’nde ve daha sonra da Kırım-Tatar süvari bölüğünde ve Rus ordusunun başka kısımlarında askeri molla makamları oluşturuldu. İslamı ikrar eden pek çok subay ve askerin bulunduğu Müstakil Muhafızlar birliğinde, askeri imam ve askeri molla makamları kuruldu. Tüm bunlar askeri şuralarda seçiliyor ve son atama kararı da İçişleri Bakanlığı tarafından yapılıyordu. Müstakil Muhafızlar birliğinin ayırt edici özelliği, Müslüman askerlerin yiyeceklerinin şeriat kurallarına göre hazırlanıyor olmasıydı.10 Değişik yıllarda, St. Petersburg’daki askeri imam makamına getirilen kişiler arasında Emlihan Rahmankulov, Gataulla ve Muhammedsefa Beyazitov gibi tanınmış dini simalar bulunuyordu. Sayılarının az olmasına rağmen, Petersburg Müslümanlarının Rus sosyal hayatındaki rolleri geleneksel olarak büyük olmuştur. Örneğin, daha sonra müftü olacak olan Gabdulvahid Süleymanov mesleki hayatına Müslüman soylularına ve bir askeri okul olan Tsarkosel’skogo’da dersler vererek başlamıştır. “Devlete güvenin sağlanması” amaçlı propaganda çalışmalarındaki başarılarından dolayı, 1832 yılındaki akhun “tarhan” makamına getirilmiştir. 1841 yılında Rus Müslümanların başında hiçkimse kalmayınca, askeri okulların başındaki Prens Michael Pavloviç, Gabdulvahid Süleymanov’un bu makama getirilmesine yardımcı olmuştur.11

On dokuzuncu yüzyılın başlarında, Ordu Bakanlığı bazı askeri bölgelere düzenli askeri mollaların atanması kararını almıştır. 1854 yılında, Varşova askeri bölgesinin kurmayları arasında askeri molla rütbesi oluşturulmuştur. 40 yıldan uzun bir süre boyunca, Seyfettin Syunyayev askeri imam görevini yerine getirmiştir.12 Ruhani Meclis’in askeri mollaların atanmasındaki rolü sınırlanarak, uygulamaların Şeriat kurallarına uygunluğunu onaylamak, dini görevlere atamalar yapılması (Müezzin, imam ve ahun), görev yönetmeliklerinin dağıtılması ve din adamları ile ilgili şikayetlerin dinlenmesi olarak tespit edildi. Büyük askeri birimlerin bulunduğu şehirlerde, ibadetlerin yerine getirilmesi için yerel camilerdeki imamlar çağrılıyordu. Bunlardan bazıları maaşa bağlanıyor ve bunlara askeri molla adı veriliyordu. Örneğin Ufa’da bu görevleri ahun Şerafettin Süleymanov yerine getiriyordu. Süleymanov en saygın Müslüman din adamları arasında görülüyordu ve devlet tarafından iki altın ve bir gümüş madalya ile ödüllendirilmişti.13

Askeri mollalar atandıktan sonra iki farklı makama birden tâbi oluyorlardı. Askerlik hizmeti ile ilgili olarak yerine getirdikleri tüm görevlerde askeri komutaya bağlı oluyordu. Ancak, Rus yasalarına Müslüman din adamlarının yetkisi dahilinde olan aile-evlilik ve mülkiyet ile ilgili kararlarda ise, askeri mollalar Ruhani Meclis’e danışıyor ve oradan gereken talimatları alıyordu.

İçişleri Bakanlığı’nın 20 Mayıs 1892 tarihinde yayınladığı genelgeye göre, askeri mollalar dini uygulamaları yerine getirmekle yetkilendirilmişti ve özel kişiler haline gelmişlerdi. Devletin almış olduğu bu karar, askeri ve sivil mollalar arasında bazı çatışmaların başlamasına yol açtı. Özellikle bazı gruplaşmaların olduğu ve gruplar arasında zorlu mücadelelerin yaşandığı, din çalışanlarının değiştirildiği Varşova’da durum oldukça ciddileşmişti.14 Askeri birliklerde görevler standart bir şekilde yerine getiriliyordu. Mollaların bıyık bırakması ve din mensuplarının kendilerine özgü geleneksel kıyafetlerini giymelerine sadece Müslüman bayramlarında ve dini uygulamaların yerine getirilmesi sırasında izin veriliyordu.1848 yılında mollalar Ruhani Meclis yoluyla yukarıda belirtilen kuralları değiştirme girişiminde bulundular; ancak askeri kurumlar ve İçişleri Bakanlığı buna izin vermedi.15

1896 yılında, Rus ordusunun yeniden yapılandırılması çerçevesinde askeri mollaların görevine son verildi. Orenburg Müslüman Ruhani Meclisi bu gerçeği göz ardı edemezdi. 26 Mart 1903 tarihinde, Müftü Muhammedyar Sultanov İmparator II. Nikolay’a şahsen başvurarak, “imparatorluk içerisindeki Müslüman nüfus içerisinde kötü bir izlenim yarattığı ve hoşgörünün sınırlanması açısından büyük bir endişeye yol açtığı” gerekçesiyle, mollaların görevlerinin tamamen ortadan kaldırılması hakkındaki endişelerini dile getirdi. M. Sultanov bu düşüncelerini ifade ederken ordudaki çok sayıdaki askerin kendilerine “baskı uygulandığı” yönündeki dilekçelerini de ortaya koymuştu.15

Rus imparatorunun müftünün taleplerine karşı tepkisi yeterince ılımlı oldu. 30 Ağustos 1903 tarihli talimatı ile, görevlerine son verilen mollaların hepsine ömür boyu maaş bağlandı. Bunun yanı sıra, orduda yapılan istatistiksel araştırma sonuçlarına uygun olarak askeri mollaların görevlerinin yeniden düzenlenmesi de kararlaştırıldı. Bu araştırmanın sonuçlarına göre, 1904 yılında silahlı kuvvetler saflarında yaklaşık 30 bin Müslüman asker mevcuttu ve bunların sadece 275’i subaydı. En fazla Müslüman asker Varşova’da (9 bin asker) ve Vilensky vilayetlerinde (8 bin asker) bulunuyordu. Varşova, Kiev ve Priamursky vilayetlerindeki birliklerin komutanları düzenli molla görevlerinin yeniden düzenlenmesi ya da kurulması yönünde olumlu görüş bildirmişlerdi. Diğer şehirlerdeki amirler ise, dini törenlerin gerçekleştirilmesi için en yakın yerden dini görevlilerin çağrılmasının mümkün olduğunu düşünerek bu görüşe karşı olduklarını açıkladılar.17

Askeri mollalar hakkındaki kararın verilmesi, 1904-1905 Rus-Japon Savaşı’na takıldı. Uzak Doğu’daki savaşa yaklaşık on bin Müslüman asker katıldı. 14 Mayıs 1904 tarihinde, askeri harekatların yapıldığı dönemlerde Mançurya ordusunda ve Priamursky ordusunda sürekli askeri molla makamlarının oluşturulması talimatını verdi. Aldıkları maaşlar ve diğer ödenekler dikkate alındığında, genç subaylar ile denk düşüyorlardı.18

Cephedeki birliklere askeri mollaların atanması, Ruhani Meclis’in doğrudan katılımı yoluyla gerçekleştiriliyordu. Meclis, kısa bir süre boyunca uygun adayları belirleyip ilgili belgeleri onay için İçişleri Bakanlığı’na gönderdi.

Temmuz 1904’te, Ruhani Meclis tarafından seçilen mollalar Giniyatulla Abızgildin ve Girfan Rahmankulov savaş alanına gönderildiler. Ancak Giniyatulla Abızgildin askeri görevde çok uzun süre kalmadı. Kötü sağlık durumu nedeniyle görevinden alındı. Orenburg Müslüman Ruhani Meclisi’nin 9 Şubat 1905 tarihli talimatı uyarınca, yukarıda bahsedilen göreve, 50. Harbin Askeri Hastanesi’nde görev yapan Habibrahman Muhammedeyev getirildi.19

3. Mançur ordusunun kurulması ile birlikte, Kasım 1904’te Gaysa Rasulev buraya askeri molla olarak atandı. Şubat 1905’te Gaysa Rasulev Japonlara esir düştü. Ancak Müftü Mumammedyar Sultanov’a yazmış olduğu mektubunda Japonlarla ilgili olarak hiçbir olumsuz ifadenin bulunmayışı oldukça ilginçtir. Kısa bir süre sonra Rus ordusuna geri gönderilen askeri molla, Japon komutanların kendisine karşı insanca davranışlarına dikkat çekiyordu.20

Bununla birlikte, her ne kadar askeri mollaların konumları tatmin edici olsa da, askerlik hizmetine alınan onlarca Müslüman din adamı diğer düşük rütbeli askerlerle birlikte askerliğin her türlü zorluğunu çekmiştir. Görevleri, orduda pek fazla Müslüman subayın olmaması ve Başkurt ve Tatarların büyük bir çoğunluğunun Rusça bilmemesinden dolayı zorlaşıyordu. Rus subaylar ise Müslümanlara aşağılayıcı bir şekilde davranıyor ve onlara cephedeki en zor görevleri veriyordu. Bu koşullar altında, mollalar durumlarını düzeltmek için girişimlerde bulundular ve Ruhani Meclis’ten yardım talebinde bulundular. Devlete bağlı dini kuruluş, St. Petersburg’da da olumlu olarak karşılanan bir şekilde, mollalar için özel hizmet koşullarının temin edilmesi yönünde hareket etti. Genel Kurmay, 17 Mart 1904 tarihinde, her bir hastane ya da revire ikiden fazla olmayacak şekilde askeri-tıbbi kuruluşlara mollaların atanmasına dair bir talimat yayınladı.21 Ancak bu önlemlerin uygulaması, Müslüman dün adamları tarafından çok sayıda tenkide uğradı. Örneğin 214. Mokshansky Tümeni’nin 54. Alayı’nda görev yapan Sagdiahmet Mullayev Nisan 1905’te müftüye yetkililerinin kendisine kötü davrandığını bildirdi.22 Savaş harekatlarına katıldığını ve bunlarda komutanların kendisine üst üste emirler yağdırdığını bildirdi. Müftü 3. Mançur ordusunun komutanlarından birinden S. M. Mullayev’i bir askeri hastane ya da revire çekmesini istedi.

Bir başka örnek olarak, 16. Doğu Sibirya Taburunda görev yapan eski imam Gilman Kutluahmedov, günde bir kez dahi namaz kılmalarına neden izin verilmediğini anlayamadığını bildirdi. 27 Ekim 1904 tarihinde Ruhani Meclis’e yazmış olduğu mektupta Müslüman din adamlarının Rus ordusundaki durumlarından bahsediyordu. Sıradan askerlerden hiçbir farkı olmayan Müslüman din adamlarının durumları ile ayrıcalıklı bir konuma sahip olan ve askeri görevlerden muaf tutulan Ortodoks din adamları arasında yaptığı bir mukayese, “tamamen küçümsenen ve aşağılanan Müslüman din adamlarının hakaretlere ve alaylara maruz kaldığı” sonucuna varmıştı.

Gilman Kutluahmedov’un dikkat çektiği bir başka acı durum ise, imam ve müezzinlerin askere alınmasının ardından camilerin ve dini okulların korumadan mahrum kalması idi. “Çar’ın tüm bunlardan bihaber olduğuna, aksi taktirde buna izin vermeyeceğine” inanıyordu.23

Müftülere yapılan başvurular incelendiğinde, cephede görev alan Müslüman din adamlarının çoğunluğunun bir an evvel camilerine dönmek istedikleri ortaya çıkıyordu.

Kırsal kesimlerdeki mollalar arasında Rusya’nın Müslüman Japonya’ya savaş açtığına inananlar bulunmaktaydı. Bunlardan biri olan Asavdıbaş köyü (Ufa vilayetinin Birsky kazasında) mollası Nasrettin Kimaletdinov silah altına alınan Müslüman din adamlarının dindaşlarına -Japonlara- karşı savaştırılmaması gerektiğini, onların tarafına geçip kendi yanlarına çekmeye çalışmaları gerektiğini iddia etmişti.24

Mollalar arasındaki benzer hoşnutsuzluk gösterileri tecrit edilmiştir. Bütün olarak, Müslüman nüfus vatansever bir konumdaydı ve devleti tam olarak destekliyorlardı. Örneğin tanınmış (Orenburg vilayetinin Çekyabinsky kazasında) imam G. Kurbangaleev Mayıs 1905’te “Rusya’nın Japonya ile yaptığı savaş dolayısıyla” üç günlük bir ibadet düzenlemiştir. Köy yakınında kurulan bir kampta yaklaşık 500 kişi toplanmış ve kampın ortasına üzerinde Rus bayrağı sallanan bir sütun dikilmişti. Ancak onu tasvip etmeyen ahunlar kendisine bir kınama mektubu göndererek, kampın genel olarak bir eğlence ortamında geçtiği, alkollü içkilerin içildiği ve kumar oynandığı iddia edilmişti.25

Rus-Japon Savaş’ı sırasında Ruhani Meclis hayır etkinliklerine aktif olarak katılmaktaydı. Kısa bir süre içerisinde yaralanan ve sakat kalan askerlerin ihtiyaçları doğrultusunda 65 bin rubleden fazla para toplanmıştır. Hükümetin 9 Ocak 1905 tarihli talimatı gereğince, tüm kilise ve camilerde Japonya ile yapılan savaşın sona ermesi vesilesi ile ibadet edilmesi talimatı verilmiştir.26

1905-1906 yıllar arasında Rusya’da yaşanan demokratik değişimler devlet-din ilişkileri alanını da etkilemiştir. Hıristiyanlık dışındaki dinlere hoşgörü gösterilmesi ilkesi böylece resmi olarak ilan edilmiştir. Toplumun demokratikleştirilmesi çerçevesinde, Ruhani Meclis Müslümanların çeşitli sosyal çıkarlarının güvence altına alınmasına yönelik bazı tedbirler almıştır. Meclis, yapılmakta olan reformların, devlet dininin Ortodoksluk olduğu bir ülkede İslam dininin konumunun güçlendirilmesini sağlayacağını düşünmüştür. Ruhani meclis, temsilci toplantıları düzenlemenin, devlet yönetiminde etkili olmanın yollarından haline geldiğini düşünmüştür.

5 Şubat 1906 tarihinde, Muhammedyara Sultanov’un girişimleri sonucunda ve başkanlığında Ufa’da Rusya’daki Müslümanların Rus ordusundaki askerlik hizmetleri ile ilgili bir toplantı düzenlenmiştir. Toplantıya subaylar (Binbaşı M. Şayhaliyev, Albay K. Tevlekev ve H. Akçurin), Ruhani meclisteki kadılar (İmam R. Fahretdinov, G. Kapkayev ve H. Osmanov), askeri imamlar Sarey Seidhanoviç Canturin ve imamlar (H. Muhammediyev, G. Abızgildin, M. Gabdulzeparov, A. Safarov ve M. Gubeydillin) katılmıştı. Toplantıda ordudaki İslami kurumların işleyişleri ve Müslüman askerlerin ihtiyaçlarının tam olarak karşılanması ile ilgili konular tartışılmıştı.

Toplantı sırasında devletin yetkili kurumlarına askerlerin manevi-ahlaki açıdan uygun bir şekilde eğitilmesi ve orduda gerekli düzen ve disiplinin sağlanmasına yardımcı olacak bazı teklifler sunulmuştu.

Kararın ilk maddesi olan ve askeri birimlerde mollaların görevlendirilmesi ve dini uygulamaların yerine getirilmesi için cami imamlarının düzenli olarak davet edilmesi konularında pek fazla anlaşmazlık çıkmamıştı. Rütbe ve parasal açıdan askeri mollaların Hıristiyan rahiplerle ya da Tabur komutanları ile aynı konuma getirilmesi yönünde bir teklif dile getirilmiştir (Albay Akçurin). Ordudaki Müslüman din adamlarının sayısı açısından değişik öneriler ortaya atılmıştır. Emekli Yüzbaşı A. S. Sırtlanov, tüm kazalara ve büyük şehirlerdeki garnizonlara askeri ahunların atanmasını önermiştir. Sırtlanov’a göre, bunların atamaları müftülerin de kabul edeceği bir şekilde yürütülmeliydi. Albay M. Biglov ve K. Tevlekev ile 3. Mançur ordusunun eski imamı G. Rasulev her tugayda ya da garnizonda bir mollanın bulunması gerektiğine inanıyordu. Bu konuda yapılan tartışmaların sonucunda, mollaların belirli bir kişi sayısına göre atanması (3-4 bin kişi başına bir molla) önerisini ortaya koymuştur. Bu şekilde, devletin yetkili dini kurumlarının onaylaması durumunda mollaların sayısı 8-10 kişiye kadar çıkacaktı.27

Toplantı katılımcıları ayrıca ordudaki mollaların yetkilerinin de genişletilmesini önerdiler. Bu bağlamda, hükümetin mollaları sadece cenaze törenlerinde ve askerlerin yemin törenlerinde görevlendirme yönündeki planları üzerinde yoğun tartışmalar yapıldı. Dolayısıyla, geleneksel görev listesine; her kışlada Cuma namazlarının ve diğer özel namazların düzenlenmesi, revirlerin düzenli olarak ziyaret edilmesi, Müslüman askerlere dersler verilmesi, manevi açıdan katkı sağlayacak konuşmaların yapılması ve böylece askerlerin insanlık değerlerini kaybetmemelerini, vatani görevlerini yaparken ihtiyaç duyacakları bilinç ve maneviyatın sağlanmasını eklenmesi önerilmiştir.28

Konuşmacılar toplantıda, Rus-Japon savaşı sırasında Müslüman askerlerin sergiledikleri yüksek manevi değerleri, cephede bulundukları sırada hırsızlık ve katliamlardan kaçınmalarını hatırlatmışlardır. Tüm konuşmalarda ortak olarak değinilen husus ise, dini ihtiyaçlarının karşılanması ve örneğin yiyeceklerinin hazırlanması (etlerin şeriat kurallarına göre kesilmiş hayvan eti olması, domuz etinin ve alkollü içkilerin sunulmaması) gibi diğer özel hususlarda Müslüman askerlerin, Ortodoks meslektaşları ile eşit konumda olmaları gerektiğidir.

Toplantıda sonuç olarak, “birliklerin imkanları ve gücü açısından, askerler arasından doğal bir kardeşlik ve dayanışmanın sağlanmasına yönelik olarak Müslümanlar için ayrı birliklerin oluşturulmasının” uygun olacağı ileri sürülmüştür. En büyük tartışma bu konuda çıkmıştır. Yukarıda adı geçen S. S. Sırtlanov, şeriatın özel gereklilikleri açısından, sadece Müslüman askerlerden oluşan bölüklerin, taburların ve alayların oluşturulması gerektiğini açıklamıştır. S. S. Sırtlanov’u tamamen destekleyen Ufa ahunu H. Osmanov’a göre de, mevcut uygulama olan Müslüman askerlerin askeri birliklere küçük gruplar halinde dağıtılmasının bir anlamda bilinçli olarak yapıldığını ve hükümetin ayrı Müslüman askeri teşkilatları kabul etmesinin çok zor olduğunu söylemiştir. General M. M. Şayhaliyev de böyle bir sisteme geçilmesinin ordudaki birliği baltalayacağını, farklı dinlere mensup askerler arasında çekişmelere yol açacağını söylemiştir.29

Bununla birlikte, katılımcıların büyük bir çoğunluğu ayrı Müslüman birliklerin oluşturulması fikrini savunmuştur. Toplantıdan çıkan temel sonuç, yapı itibariyle muhafazakar olmakla birlikte devletin kurumlarına (sivil ve askeri) karşı yeterince sadakat gösteren Müslüman kesimlerin devlete karşı oldukça ciddi ve dayanaklı iddialar yöneltmesi olmuştur. Netice itibariyle, sivil kontrolün üzerinde bulunan ordunun demokratikleştirilmesi planı ortaya konulmuştur. Toplantının hemen arkasından, 1906 yılında genelkurmay Dağıstan atlı alayındaki ve Kırım taburundaki iki mevcut uygulamaya ek olarak dört yeni düzenli molla uygulamasının daha getirilmesine karar vermiştir. Orenburg Müslüman Ruhani Meclisi bu önlemleri yetersiz bulmuştur. Bunun gerekçesi olarak da sivil mollaların askeri birimleri sık sık ziyaret etmesinin mümkün olmadığını ileri sürmüştür. Bu bağlamda, Ruhani Meclis askeri molla sayısını 12’ye çıkarmayı başarmıştır. İçişleri Bakanlığı dini kuruluşun teklifini desteklemiş ve genelkurmaya 8 yeni mollanın atamasının onaylanması talimatını vermiştir.

Bununla birlikte, hükümet Orenburg Müslüman Ruhani Meclisi ve geniş Müslüman kamuoyu tarafından ortaya atılan isteklere karşı herhangi bir tepki göstermemiştir. 9 Haziran 1908 itibariyle, Askeri Şura orduya 5 yeni molla kadrosu daha dahil etmiş ve bunların atamaları, Orenburg Müslüman Ruhani Meclisi’nin hiçbir katılımı olmadan, genelkurmayın yerel kurmaylardan aldıkları tavsiyelere göre yapılmıştır. Bu son olay müftü ve yardımcılarını memnun etmemiştir ve bunun üzerine müftü hükümete bu konuda özel bir başvuru yapmıştır. Müftünün sahip olduğu düşünceye göre, devlete bağlı dini kurumların fiili olarak devre dışı bırakılması, söz konusu makamlara sıradan, yetkin olmayan kişilerin atanmasına yol açacaktı. Buna kanıt olarak da genelkurmay tarafından ataması yapılan beş adayın askeri mollaların görevlerini yeterince yerine getiremeyeceği ileri sürülmüştür. Rus-Japon Savaşı sırasında görev alan ve gösterdikleri müthiş başarıdan dolayı ödüllendirilen din adamlarının bu atamalar sırasında askeri yöneticilerin gözünden kaçmış olmasının, adayların seçimi sırasında yapılan hatanın bir göstergesi olduğu ve mevcut adayların bilgilerinin yetersiz olduğu bildirilmiştir. Bu durum ve ihtiyaç duyulan görevler için Ruhani Meclis’e yapılan 40 başvuru göz önüne alınarak, müftü ve yardımcıları bu sürece kendilerinin de bir dereceye kadar katılımlarının sağlanmasını ve adaylara uygun tavsiyelerde bulunma haklarının verilmesini istemiştir.30

Ruhani Meclis’in haklılığı, Varşova’da yaşanan ve kendisine askeri müftülük görevi teklif edilen Galey Slunyayev isimli bir kişinin Müslümanlara karşı büyük bir nefret sergilediği ve bu sebeple askeri yönetimin kendisini geri çektiği olayla bir nebze olsun ortaya çıkmıştır. Ruhani Meclis’in Temmuz 1909’daki tavsiyesi üzerine, Varşova askeri kurmayı uygun bir dini eğitime sahip olan molla Muhammethatip Yusufov’u askeri molla olarak atamıştır.31

Ordudaki Müslüman din adamlarının sayısı ve kendilerine sağlanan mali destek bakımından, Müslümanlar diğer dinlerin temsilcileri ile karşılaştırıldıklarında oldukça aşağıda kalmışlardır. 1913 yılında, ordudaki Ortodoks askerlerin dini ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla 1,981 milyon ruble tahsis edilmişti; Katolikler için 29 bin ruble; Luteranlar için 15 bin ruble; Müslümanlar için de sadece 6 bin ruble tahsis edilmişti. Örneğin Irkutsk askeri bölgesinde, 1000 Luteran bulunurken, bunlara bir düzenli papaz hizmet veriyordu; öte yandan 3000 Müslümana da yine bir imam hizmet veriyordu.32

Bu bağlamda, Duma’da bulunan ve Müslüman kesimi temsil eden milletvekilleri “ordudaki askerlere inançlarına göre farklı muamele yapıldığı ve bunun ordunun birliğine zarar verici bir politika olduğu” sonucuna vardılar. Bu arada, Ruhani Meclis’in ve Müslüman kesimin temsilcilerinin, Müslümanların devlet içerisindeki çıkarlarını korumada aynı konumu paylaştıklarını ve bunun da olumlu kararların alınmasına katkıda bulunduğunu belirtmekte fayda vardır. Bu doğrultuda, Müslüman nüfusun hoşnutsuz olduğu bir konu olan müezzin ve imamların cephedeki konumları ile ilgili olarak Rus Parlamentosu’nda tartışmalar yapılmıştır. Müslüman milletvekillerinin ve Ruhani Meclis üyelerinin sergiledikleri ortam tutum sayesinde, 1912 yılında, ordudaki düzenlemelerle ilgili değişiklikler yapılmıştır ve 22 yaşın üzerindeki Müslüman din adamlarının ve müezzinlerinin askere alınmaması hükme bağlanmıştır.33

Birinci Dünya Savaşı’nın eşiğinde, Rus yetkililer, daha önce olduğu gibi, “Türk faktörü” üzerinde önemle durmuşlardır. Örneğin, 1910 yılında Türk şeyhülislâmının, Ruslar da dahil olmak üzere tüm Müslümanlara yönelik tüm camilerde okunmak üzere bir fetva yayınladığı ve Türk donanmasının güçlendirilmesi için bağışlar toplanmasını istediği öğrenilmiştir. Ruhani Meclis yetkililerinin 2 Nisan 1910 tarihli kararı uyarınca, tüm imamların bu fetvanın okunduğu camilerde toplanan paralar için kesilen makbuzları teslim etmesi ve bu fetvanın cemaate dağıtılmaması talimatı verilmiştir.34

1. Dünya Savaşı’nda Müslüman

Din Adamları

Askeri harekatların başlamasının ardından, Rusya’daki Müslüman din adamları savaşın zaferle sonuçlanması için, tüm inananların savaşa katılması çağrısında bulunmuştur. Türkiye’nin Almanya’nın yanında savaşa katılması, Ruhani Meclis’in 14 Kasım 1914 tarihli özel bir bildiri yayınlamaya zorlamıştır. Müftü Muhammedyar Sultanov, Türkiye’nin hareketini Almanya’nın baskısı altında yapılmış düşüncesizce bir hareket olarak tanımlamıştır. Müslüman din adamlarının başı, Balkan Savaşlarının ardından “Türkiye’nin şüpheye mahal bırakmayacak bir şekilde dinlenmeye ve ekonomik ve kültürel kalkınmaya susadığına” inanıyordu. Türkiye’nin saldırması durumunda bunun İslam çıkarlarının korunması olarak değil, saldırganlık olarak değerlendirilmesi gerektiğine inanıyordu. Muhammedyar Sultanov kendisine bağlı din adamlarının son olayları cemaatlerine bu bakış açısından açıklamalarını istiyordu.35

Müslüman din adamları, Rus ordusuna katılacak Müslüman askerlerin listelerini tam olarak yerel yetkililere teslim etmekle ve imparatorluğu bağlılık için yemin etme törenlerini düzenlemekle sorumluydu.

Askeri harekatların başlangıcından itibaren, Ruhani Meclis Rus ordusundaki askeri imamların sayısının arttırılması hususunu ortaya atmıştır. Ancak hem üst düzey komuta kademelerindeki hem de ordudaki genel hava, askeri harekatın bir an evvel başlatılması yönündeydi. Ayrıca, askeri komuta kademeleri uzun süredir, dindaşları ile kendi dillerinde iletişim kurduklarından dolayı mollaları kontrol altında tutma konusunun zaten yeterince sorunlu bir husus olduğunu düşünüyorlardı. Savaş, Müslüman toplumu barış zamanında da zaten rahatsız eden bir ortamı daha da ağırlaştırmıştır. Bu durum, Müslümanların yiyeceklerinin hazırlanması, Müslüman askerlerin Hıristiyan törenlerine katılması ve Müslümanların kutsal günlerinden görevden muaf olmaları gibi konularda verilecek kararları daha da zorlaştırmıştır. Savaş sırasında, gençlerin aksine daha çok dini uygulamaların yerine getirilmesi gibi konularda sorumluluğu olan yaşlıların silah altına alınması yönündeki askeri kararlar orduda bazı memnuniyetsizliklere yol açtı.36

Savaş dolayısıyla, pekçok medrese ve mektebin durumu önemli derecede kötüleşti. Öğretmenlerin çoğu askere alındı. Öte yandan, Ortodoks ilahiyat fakültelerindeki ve kilise okullarındaki Ortodoks öğretmenlerin çoğu askerlikten muaf tutuldu. Din çalışanları arasında sergilenen bu eşit olmayan tutum Müslümanlar arasında tepkiye yol açtı. 1915 yılında Ufa ve Kazan’daki öğretmenler ve öğrenciler Müftü Muhammedsefa Beyatıtov’a başvurarak hükümetin bu soruna çözüm getirmesini sağlamasını istediler. Bunun temel sebebinin medreselerin Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı resmi kuruluşlar olduğuydu.37 Nisan 1919’da Ordu Bakanlığı müftünün bu talebini yerine getirerek, medrese öğretmenlerinin ve öğrencilerinin askerliklerinin askıya alınmasını kararlaştırdı.38 Daha sobra aynı hak mektep öğretmenleri için de tanındı.39 Bu arada, askeri makamların yasaların ihlal edilmesine dair vakalara karşı yeterince işlevsel bir şekilde tepkisini gösterdiğini ve bunların giderilmesi için gereken tedbirleri aldığını belirtmekte yarar vardır.40

Öte yandan, askerlerin evlilik kayıtları ve boşanmaları ve mirasa hak kazanma durumları ile ilgili olarak çözüm bekleyen pek çok sorun bulunmaktaydı. Rus yasalarına göre, düşük rütbeli askerlerden sadece dul olanların ve uzun süre hizmet etmiş olanların evlenmesine izin veriliyordu. Ruhani Meclis 9 Kasım 1916 tarihinde almış olduğu bir karar ile eşleri savaşta ölen ya da kaybolan kadınların savaş sonuna kadar evlenmelerini yasakladı.41 Karara gerekçe olarak da, “öldüğü” açıklanan bir erkeğin savaş sonunda ölmediğinin ve sağlıklı olduğunun anlaşıldığı ve böylece evliliklerin bozulduğu gösterildi. İmparatorun 14 Ekim 1916 tarihli kararı ile, bu alandaki tüm yasaklar kaldırıldı.42 Mirasların bölünmesi hususuna gelince, Ruhani Meclis mollaların askerlerden yazılı belge almalarını zorunlu kıldı.43 Savaş sırasında Ruhani Meclis’in yürüttüğü faaliyetlerden bir tanesi de karşı propaganda faaliyetleriydi. Ruhani Meclis hem orduda hem de Rusya’nın pekçok Müslüman bölgesinde yayılan söylentileri yalanladı. Bu söylentiler arasında Almanya’nın İslam dünyasının koruyucusu olduğu ve Alman İmparatoru Vilgelm’in Müslüman olduğu bulunmaktaydı. Meclis,bu söylentilere karşılık olarak “Frankfurter Allgemeine” gazetesinde çıkan ve Türkiye’nin daima Almanya’nın boyunduruğu altında olacağı haberini kullandı. Bir başka gazetede, “Maglumat”ta da Alman komutanlarının Afrika’nın Müslüman nüfusuna uyguladığı baskılardan bahsedilmekteydi. Müslüman din adamlarının gazeteler yoluyla yürüttükleri propaganda faaliyetlerinin amacı, Alman yöneticilerinin ikiyüzlülüklerini ortaya koymak ve halk arasında Rusya’nın düşmanlarına karşı sıkı bir nefret uyandırmaktı.44

İmparatorluk yetkilileri savaşın sona erdirilmesini isteyen radikal siyasi grupların faaliyetleri üzerine ciddi bir şekilde telaşa kapıldılar. Örneğin başkanlığını Mirsaid Sultan-Galiev’in yaptığı “Tatar Sosyalist Mücadele Örgütü-Uluslararası Yaklaşımcılar” tarafından yayımlanan kitapçıklardan birinde Müslüman askerlere ayaklanmaları gerektiği ve Başkurt ve Tatarların ordudan çekilmesi gerektiği çağrısında bulunuluyordu. Yapılan çağrıda, Rusya tarafından dindaşlara -Türkler ve İranlılar- karşı açılan savaşın ulusal özelliği ön plana çıkarılmaktaydı. Bu örgütün üyeleri ayrıca askerlerin ayaklandırılması faaliyetlerinde de bulunmuştur; Sterlimak, Birsk ve

Belebey gibi bazı yerlerde askere alınanlar ayaklanmıştır. Sterliamak’ta yaşanan ayaklanmanın bastırılmasının ardından yaklaşık 90 kişi hapse mahkum edilmiştir.

1916 yılında, Orta Asya’da çok büyük bir ayaklanma patlak verdi ve bu ayaklanmanın sebebi, daha Rusya’ya hizmet etmemiş olan ve Orta Asya Türklerinin (Kazaklar, Kırgızlar, Özbekler, Türkmenler vs.) cephede geri hizmetlerine alınması zorunluluğunu getiren 25 Haziran 1916 tarihli, karar olmuştur. Kutsal bir görevin sona ermesini beklemeden, Müslümanlar öfkelerini öncelikle yönetimin yerel temsilciliklerine karşı daha sonra da tüm Rus ülkesine karşı ortaya koydular. Ayaklanma, yönetim tarafından çok ağır bir şekilde bastırıldı. Rus hükümeti Orta Asya’daki olaylardan endişe duymaya başladı ve çatışmaların yerel boyutta tutulması için çok sıkı önlemler aldı. Orenburg Müslüman Meclisi ayaklanma ile ilgili olarak Rus yönetimi adına resmi bir açıklama yaptı. “Maglumat” gazetesinde yayımlanan bir başyazıda, dini kurum onları “hoş olmayan” bir olay olarak niteledi ve Orta Asya Müslümanlarının bu olayda “yanlış” bir tutum sergilediğini belirtti. Ruhani Meclis, Rusya içinde yaşayan Müslümanların Rus ordusuna verdikleri hizmetleri ve devletin sağladığı koruyuculuğa örnekler vererek, Türkistan halklarının hizmet vermek için harekete geçirilmesinin zorunlu ve haklı bir önlem olduğunu ileri sürdü.45 Ruhani Meclis aynı zamanda herkesin hizmet vermesi için çağrıda bulunulmasının ulusal ve dini ihtiyaçlar için gerekli bir önlem olduğuna inanıyordu. Orta Asya’da yaşanan benzer olaylar basında yaygın bir şekilde yer aldı. Özellikle en büyük Tatar gazetesi olan “Vakit” ayaklanmanın bir yanlış anlama sonucu çıktığını ve hükümetin almış olduğu sert önlemler sonucu değil de imparatorluğun ihtiyaçlarının anlaşılması sonucu sona erdiğini yazmıştır.46 Yıl ortasında Ruhani Meclis tarafından 1917 Şubatı’ndaki ayaklanma ile ilgili olarak yayınlanan bir bildiride yer alan yorum, Kazakistan ve Orta Asya’daki isyanın bastırılmasının eski yönetimin İslam’a ve Rusya’daki Müslümanlara yönelik “kötü muamelesi” olduğu idi.47

Tatar ve Başkurt nüfusunun bazı kesimlerinin tereddüt içerisinde olduğu bir ortamda, hükümet Ruhani Meclis’in Müslüman din adamları üzerindeki nüfuzunun arttırılması gerektiğini düşünüyordu. Söz konusu dönemde dini kuruluş tarafından yayınlanan belgelerin hepsinde ülkenin korunması fikri, savaş karşıtı bir propagandaya “maruz kalındığı” ve Rusya’nın askeri düşmanlarının söylentilerinin ve söylemlerinin asılsız olduğu yer almaktadır. Bu uzun savaş ile ilgili olarak hem orduda hem de diğer kesimlerde ortaya çıkan memnuniyetsizliğin ilk işaretlerinin görülmeye başlaması ve Müslüman askerler üzerindeki kontrolün güçlendirilmesi yönünde duyulan ihtiyaç, Rus hükümetini Ruhani Meclis’in taleplerini daha esnek bir şekilde değerlendirmeye mecbur bırakmıştır. Özellikle 12 Nisan 1912 tarihinde,

Ordu Bakanlığı her tümene bir askeri mollanın tahsis edilmesini kararlaştırmıştır ve yıl sonuna kadar alaylarda da askeri mollalar ve yardımcıları görülmeye başlamıştır. Sadece batı cephesinde 34 askeri molla görev yapmıştır. Askeri ahunlar da adayların seçimi ve atanması işleri ile ilgilenmeye başlamıştır. Haziran 1916’da Müftü Muhammedsefa Beyazitov İmparatoriçe Aleksandra Fedorovna imparatorluk hükümetinin bakanları tarafından kabul edildi. Yapılan toplantı sırasında askeri mollaların atanması ile ilgili düzen tartışıldı ve yüksek dini bilgi seviyesine ve Rusça bilgisine sahip olan adaylara

öncelik verilmesi kararlaştırıldı. Aynı zamanda, medrese öğretmenlerinin ve öğrencilerinin askerlik hizmetlerinin ertelenmesi sorunu da çözüldü. Bu toplantı sonrasında birçok askeri mollaya ve Müslüman komitelerinin üyelerine ödüller ve madalyalar verildi. Örneğin, Hüseyin Seydburhanov’a III. Anna payesi verildi; Primorsky askeri birlik kurmaylardan ahun Gabdulgani Murzin’e ve 3. Ordu kurmaylarından Şerafettin Kemaletdinov’a madalyalar verildi.48 Yüzyıllık geçmişe sahip Ruhani Meclis tarihinde ilk kez hazineden altığı ödenekleri arttırmayı başardı.49

Askeri mollaların temel görevleri Müslüman askerler ile manevi içerikli konuşmalar yapmak ve öğütler vermekti ve genellikle bunları cephelerde yapıyorlardı. Kuzey cephesindeki 12. ordunun askeri ahunu olan Mirsagit Kuçumov Ruhani Meclis’e verdiği bir bilgide top ve bombaların şarapnellerinin havada uçuşmasına artık alışık hale geldiğini bildirmiştir.50

Müslüman bir toplumdaki askeri imamların görev belli değildi. Bu bağlamda, Müslümanlara ait bir gazete olan “Vakit”te yayınlanan bir yazıda, imamlar üzerinde belirli bir denetleme sistemi tesis edemeyen ve bu görevlere “ahlakı bozuk imamların” getirilmesine göz yuman Ruhani Meclis sert bir şekilde eleştirilmiştir. Gazetenin görüşüne göre, Ruhani Meclis’te askeri kadının başkanlığında bir askeri bölümün oluşturulması için müftünün hükümet nezdinde bir an evvel harekete geçmesi gerekiyordu. Bu askeri kadının temel görevi, askeri imamlara talimatlar verilmesi, bu görevler için adayların belirlenmesi ve cephede hayatını kaybeden ya da hiçbir iz bırakmadan kaybolanların listesini tutmak olacaktı.51 Gazetede yayınlanan bu makale Müslüman nüfus arasında oldukça değişik fikirlerin oluşmasına yol açtı. Bazı imamlar yanı başlarında değersiz birinin bulunmasını kabul ettiler. Örneğin, 6. Ordunun askeri mollası S. Giyakaldın Ruhani Meclis’e yazmış olduğu raporda bazı imamların Rusçayı iyi bilmemelerinden dolayı komutanlar ile Müslüman askerler arasındaki iletişimi sağlayamadıklarını bildiriyordu. Aynı zamanda, Müslüman din adamlarının büyük bir çoğunluğunun askeri görevlerini onurlu bir şekilde yerine getirdiğini de belirtiyordu.52

Savaş sırasında Ruhani Meclis hayır faaliyetleri ile aktif olarak ilgileniyordu. Meclise bağlı olan mollalar vasıtasıyla çeşitli halk komiteleri ve fonlar için sürekli olarak parasal kaynak toplanıyordu. Muhammedyar Sultanov ve daha sonra da Muhammedsefa Beyazıtov sık sık özel tebligatlar yayınlayarak Müslümanlara sadece para yardımı yapmakla kalmayıp ayn zamanda hayır faaliyetlerinin düzenlenmesinde faal olarak rol almaları çağrısında bulunmuştur. Bu çağrılara yüzlerce molla cevap vererek, faaliyetleriyle Aralık 1914’te Duma’daki Müslüman temsilcilerin Rusya’daki Müslüman topluma yönelik hayır faaliyetleri konusunda bir kongre düzenlemelerini sağlamıştır. Bu kongre sonrasında Merkezi Müslüman Komitesi kurulmuştur ve bu komite hastanelerin açılması ve cepheye yiyecek ve giyecek gönderilmesi gibi faaliyetlerde bulunmuştur. Kongrenin sona ermesinin hemen ardından, Ruhani Meclis iki hafta içerisinde 19 bin ruble toplayarak St. Petersburg’a gönderdi.53 Bu hayır amaçlı yardımlar geri plandaki yoksul Müslümanlara sağlanıyordu. Bu bağlamda, Muhammedsefa Beyazıtov’un yapmış olduğu bir çağrıda Rusya’nın iç bölgelerine sürülen binlerce mülteciye yardım edilmesi gerektiğine dikkat çekilmiştir. Müftü de inançlarına ve milliyetlerine bakılmaksızın tüm mültecilere şefkat gösterilmesi, onlara kalacak yer, yiyecek, giyecek ve iş sağlanması çağrısında bulunmuştur.54 Ruhani Meclis’in bir başka faaliyeti ise aile fertleri cephede olan tüm ailelere zirai işlerde yardım sağlamak olmuştur. Köylerin birçoğunda, Müslüman halk bir araya gelerek toprağı ve çeşitli ürünleri birlikte işlemiştir.55

***


Günümüzde yapılan çalışmalarda, Rus ordusunda Müslümanlara yönelik olarak dini esaslı “belirgin” bir ayrımcılığın mevcut olmadığı iddiası sıkça yer almaktadır.56 Öte yandan, Müslümanların silahlı kuvvetlerde oynadığı büyük role değinecek olursak, Rus hükümetinin İslam dini mensuplarının dini ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik bazı imtiyazlar uygulamasının altında yatan bazı etkenleri de dikkate almak gerekmektedir. Birçok savaşta Müslümanların insan kaynaklarından yararlanma, devlet içerisindeki siyasi istikrarı koruma ve merkezden uzaklaşan eğilimlerin önüne geçme yönünde bir ihtiyaç ortaya çıkmıştır. Hükümet, Müslüman din adamlarının ordudaki temsil oranlarını adım kademeli bir şekilde yükselterek, Rusya’daki Müslüman nüfus içerisinde daima mevcut olan eğilimleri koruma altına almayı umut etmiştir.

Elbette ki böyle muhafazakar bir ideolojinin derinlerine inildiğinde, Ruhani Meclis’in de doğrudan bir rol oynadığı görülmektedir. Ruhani Meclis hem cephedeki hem de cephe arkasındaki zihinlere imparatorluğun güçlü olduğu ve çarın ve silahlı kuvvetlerin her halükârda galip gelebileceği izlenimini aşılamıştır. 1917 Şubatı’nda gerçekleşen demokrasi devriminin sonrasında dahi, bu dini kuruluş tahtan düşürülen II. Nikolay’ı orduyu komuta edememekle suçlayarak savaşın devamını desteklemiştir.57 Öte yandan, toplu eylemlerde Ruhani Meclis’in propagandasından yararlanılmıştır ve bu bağlamda uygulanan vergilere karşı başarılı bir şekilde mücadele edilmiştir.

Bu şekilde, yasal birkaç Müslüman kuruluştan biri olan Ruhani Meclis ülkedeki dinler arası ve etnik gruplar arası ilişkilerin güçlendirilmesinde uzun süre katkı sahibi olmuştur. Bu kuruluşun varlığı Rus İmparatorluğu’ndaki dini hoşgörünün ve Müslümanlara aralarında askerlik hizmeti ile ilgili hususlar da bulunan çeşitli sosyal haklar tanınmasının en önemli etkenlerinden birisi olmuştur.

1 Rakhimov R. N. “Islam under the Russian Uniform: a legal Status of Moslems in the Russian İmperial Army/Shariat: The Theory and Practice”, Ufa, 2000, s. 119.

2 Gosudarstvenniy Arxiv Orenburgskoy Oblasti (GAOO), fond 6, opis, 2, delo 950, fols. 6-7.

3 Rossiyskiy Gosudarstvenniy Arxiv Drevnix Aktov (RGADA), fond 16, delo 934, fols. 102-104.

4 GAOO, fond 6, opis, 4, delo 9958, fols. 157, 160.

5 Central, Niy Gosudarstvenniy İstoritsheseskiy Arxiv Respubliki Baskortostan (CGIA RB), fond 6, opis, 6, delo 3939, fols. 1-9.

6 CGIA RB, fond 2, opis, 1, delo 3483, fol. 62.

7 GAOO, fond 6, opis, 4, delo 9958, fols. 157, 160.

8 CGIA RB, fond 295, opis, 2, delo 129, 130.

9 CGIA RB, fond 295, opis, 2, delo 280.

10 D. Aminov St. -Petersburg Sobornaja a Cathedral Mosque, Saint Petersburg, 1992 s. 5.

11 Danil Azamatov, “The Muftis of the Orenburg Spiritual Assamly in the 18th and 19th Centuries: The Struggle for Power in Russia, s Muslim Institution” in Michael Kemper, Anke von Kugelgen, Allen J. Frank, Muslim Culture in Russia and Central Asia from the 18th to the Earle 20th Centuries, Berlin, 1998, s. 370.

12 Grishin Y., Polish-Lithuanin Tatars, Kazan, 1995, S. 78; CGIA RB, fond 295, opis, 6, delo 2018, Cilt 1.

13 CGIA RB, fond 295, opis, 4, delo 14214, Cilt 2.

14 CGIA RB, fond 295, opis, 6, delo 25882, Cilt 4-6.

15 Nazionalny Musei Respubliki Baskortostan (NM RB), fond 1, delo 1498, Cilt 59.

16 NM RB, fond 1, delo 19198/1-2, Cilt. 2.

17 A.g.e., Cilt 4.

18 CGIA RB, fond 295, opis, 8, delo 1120, Cilt 15.

19 CGIA RB, fond 295, opis, 2, delo 279.

20 CGIA RB, fond 295, opis, 8, delo 1120, Cilt 1538.

21 A.g.e., Cilt 33.

22 CGIA RB, fond 295, opis, 2, delo 275.

23 CGIA RB, fond 295, opis, 8, delo 1120, Cilt 107.

24 CGIA RB, fond 11, opis, 2, delo 84, Cilt 13.

25 CGIA RB, fond 295, opis, 2, delo 278.

26 CGIA RB, fond 295, opis, 6, delo 2775, C. 60; opis, 2, delo 274.

27 NM RB, fond 1, delo 19198/1-2, Cilt 6.

28 NM RB, fond 1, delo 19198/1-2, Cilt 7.

29 A.g.e., cilt 8.

30 NM RB, fond 1, delo 19891/3, Cilt 9-11.

31 CGIA RB, fond 295, opis, 6, delo 2018, Cilt 5, 11.

32 Moslem deputies of State Duma of Russia. 1906-1917. Collection of documents and materials. Ufa, 1998, s. 225.

33 A.g.e., s. 175; D. Usmanova. The Activity of the Muslim Faction of the State Duma and its Significance in the Formation of a Political Culture among the Muslim Peoples of Russia (1906-1917) in Michael Kemper, Anke von Kugelgen, Allen J. Frank, Muslim Culture in Russia and Central Asia from the 18th to the Earle 20th Centuries, Berlin, 1998, s. 427-434.

34 CGIA RB, fond 295, opis. 11, delo 803, cilt. 1-5.

35 CGIA RB, fond 295, opis. 11, delo 784, cilt. 3.

36 Maglumat Machkamai Shargigya Orenburgiya (Maglumat…), 1917, No 2-3, s. 12.

37 Maglumat, 1916, No 2, s. 13-14.

38 Maglumat, 1916, No 7-8, s. 32.

39 Maglumat, 1916, No 21, s. 21.

40 Maglumat, 1916, No 23-24, s. 6.

41 CGIA RB, fond 295, opis. 6, delo 3741, s. 1.

42 Maglumat, 1916, No 7-8, s. 24.

43 Maglumat, 1916, No 11, s. 2.

44 Maglumat, 1916, No 22, s. 12.

45 Maglumat, 1916, No 16-17, s. 3.

46 Maglumat, 1917, No 2-3, s. 1.

47 Maglumat, 1917, No 5-6, s. 89.

48 Maglumat, 1916, No 1, s. 4.

49 Maglumat, 1916, No 13, s. 18-19.

50 CGIA RB, fond 295, opis. 6, delo 2527, cilt. 181.

51 Maglumat, 1917, No No 2-3, s. 11.

52 Maglumat, 1917, No 10, s. 15.

53 L. Klimovitsh. Islam in Tsarist Russia, Moskova, 1936, s. 301.

54 CGIA RB, fond 295, opis, 11, delo 784.

55 Maglumat, 1916, No 7-8, s. 1-2.

56 A. Malashenko, Islamic Rebirth in modern Russia, Moskova, 1998, s. 33.

57 Maglumat, 1916, No 5-6, s. 5-6.

D. Azamatov, Orenburg Spiritual Assamly in the 18th and 19th Centuries. Ufa, 1996.

Grishin Y. Polish-Lithuanin Tatars, Kazan, 1995,

L. Klimovitsh. Islam in Tsarist Russia, Moskova, 1936.

R. Landa. Islam in History of Russia, Moskova, 1995.

A. Malashenko, Islamic Rebirth in Modern Russia, Moskova, 1998.

Muslim Culture in Russia and Central Asia from the 18th to the Early 20th Centuries. Cilt. 2: Inter-Regional and Inter-Ethnic Relation edited by Michael Kemper, Anke von Kugelgen, Allen J. Frank Berlin, 1998.



Yüklə 11,95 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   50   51   52   53   54   55   56   57   ...   102




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin