Cumhuriyet Döneminde Türkçe


Mirsaid Sultan Galiyev ve Millî Komünizm / Doç. Dr. Ayşe Azade Rorlich [s.837-842]



Yüklə 11,95 Mb.
səhifə91/102
tarix03.01.2019
ölçüsü11,95 Mb.
#89302
növüYazı
1   ...   87   88   89   90   91   92   93   94   ...   102

Mirsaid Sultan Galiyev ve Millî Komünizm / Doç. Dr. Ayşe Azade Rorlich [s.837-842]

Southern California Üniversitesi Rusya ve Avrasya Tarihi Bölümü / A.B.D.

Müslüman Ulusal Komünizmi, yüzyıllar boyu süren sömürge yönetimi ve Ruslaştırma politikaları tarafından yabancılaştırılan eski Rus İmparatorluğu’nun yönetimi altındaki Müslümanların ihtiyaçlarına bir cevap olarak Sovyet Rusya’nın kuruluş yıllarında doğan bir ideoloji ve siyasi programı temsil etmektedir. Bir doktrin olarak tutarlılıktan ve bir sosyo-politik hareket olarak da homojenlikten yoksun olan Müslüman Ulusal Komünizmi, Bolşevik rejimiyle ortaklık fikri ile sarmaş dolaş olan Müslüman entelektüellerin, milletler arasındaki eşitsizliği sona erdirmede sosyalizmin başarısız olmasıyla hayal kırıklığına uğramalarından sonra ve “ulus sorununa” bir çözüm getirme arayışıyla bir siyasi gerçeklik olarak şekillenmeye başlamıştır.

Ulusal/milliyetçi komünizmin savunucuları ve uygulayıcıları olan bütün Müslüman entelektüeller, çoğunlukla Cedidizm diye atıfta bulunulan ve temel amacı İslam ile modernliği uzlaştırmak olan Müslüman modernizm hareketinin birer ürünüydüler. Bu aydınlar, bu amaca ulaşmak için açıkça İslam’ın esaslarına dayanarak ve dogmaların eleştirel yorumu anlamına gelen İçtihat’ın tutarlı ve düzenli birer uygulayıcısı olarak yola çıktılar. Müslüman Ulusal Komünistler, cedidcilerin hızla değişen dünyada Müslümanların karşılaştıkları artan meydan okumalara karşı bir çözüm arayışında taklit anlayışını reddettikleri gibi açık bir şekilde Marksizme dogmatik yaklaşımları reddetmekteydiler. Tıpkı İslam ve Modernitenin uyumunu sağlamada kurtarıcı bir çözüm temin eden içtihad gibi, Marksizm’e, dogmatik olmayan hatta yerleşik inanışlara/yaklaşımlara karşı çıkan bir anlayışla yaklaşım, kendi uluslarının geleceğine dair Müslüman Ulusal Komünistlerin içine düştüğü ikileme bir cevap olabilirdi. Marksist sınıf teorisi ile İslam’ın ümmet (inananlar topluluğu) kavramını birleştirerek, Müslüman Ulusal Komünistler, sömürge altında bulundukları geçmişleri sayesinde bütün Müslümanların “proletaryan halklar” olduklarını ileri sürmüşlerdir.

Sovyet Rusya’da Müslüman Ulusal Komünizmin en önde gelen temsilcisi Mirsaid Sultan Galiyev’dir. Komünist devrimin belirli özellikleri hakkında, İslam bağlamındaki teorileri Ulusal Komünist teoriyi şekillendirmiş ve sadece Sovyetler Birliği’nin Müslüman bölgelerinde kabul görmekle kalmayıp, Sovyet sınırlarını hayli aşarak, Mısır ve Cezayir gibi ülkelerin liderlerini de etkilemiştir.

Mirsaid Sultan Galiyev, 13 Temmuz 1892 tarihinde Başkurdistan’ın Sterlitamak bölgesindeki Şipayevo köyünde dünyaya gelmiştir.1 O, bir halk okulunda Rus dili öğretmeni olan Haydar-Gali ile fakirleşmiş bir Tatar asilinin (Mirza) kızı olan Aynilhayat’ın oğlu olarak doğmuştur. Babasının öğretmenlik göreviyle alakalı olarak sık sık tayininin çıkması yüzünden Mirsaid ve ailesi sık sık göç etmiş ve sonunda 1903 yılında babasının köyü Karmaşkalı’ya yerleşinceye kadar Başkurdistan’ı baştan başa dolaşmışlardır.

Köy medresesinde dört yıl okuduktan sonra, Mirsaid Sultan Galiyev, 1907 yılında Kazan Öğretmenlik Okulu’na girmiş ve 1911 yılında sınıf birincisi olarak mezun olmuştur. Bu sıralarda, yerel zemstvo tarafından yayınlanan bir gazete olan Ufimskiy Vestnik’e pek çok makale göndermek suretiyle katkıda bulunarak gazeteciliğe de giriş yapmıştı. Sultan Galiyev’in gazetecilik faaliyeti yıllar geçtikçe artmış, aralarında Koyaş (Kazan), Vakit (Orenburg), Turmış (Ufa), Il, Söz (St. Petersburg) gibi Tatarca ve

Ufimskiy Vestnik (Ufa), Narodniy Uçitel’ (Moskova) ve Bakü, Kavkazskoe Slovo, Kavkazskaya Kopeyka (Bakü) gibi Rusça süreli yayınlara katkılarda bulunmuştur. Gazeteci kimliğiyle bir çok mahlas kullanmıştır: Karmaskalı, Kulku-Baş, Kandemir, Timurleng, Sukhoy, On, Sin Naroda, Uchitel’ ve Tatarin gibi… Ancak, gazetecilik onun temel gelir kaynağı haline Bakü’ye göçtüğü 1915 yılında gelmiştir. Bu tarihe kadar bir köy öğretmeni, eğitimden sorumlu bir Zemstvo memuru ve bir Zemstvo (Sterlitamak bölgesinde) tarafından Rusya İmparatorluğu’nda açılan ilk Tatar halk kütüphanesinde kütüphaneci olarak çalışmıştır.

Romanov hanedanının sonunu getiren 1917 Şubat Devrimi, Sultan Galiyev ve öğretmen eşi Rauza’yı Bakü’de yakalamıştır. Ancak, Mayıs ayında devrimci bir dönüşüme sahne olan Petrograd’a gitmişler ve eski Rus İmparatorluğu’ndaki Müslümanların geleceği için yeni siyasi gerçekliğin sunmakta olduğu fırsatları yakalamaya çalışmışlardır. Daha 1917 Şubat Devrimi sırasında, Sultan Galiyev kendisini, her ne kadar tevazu içinde de olsa, “bir çırak devrimci” olarak ilan etmişti. Sultan Galiyev’in radikalleşmesinde birkaç unsur etkili olmuştur. Her şeyden önce O, daha çocukken, babasının kıt kanaat öğretmen maaşı ile yaşamaya çalışan kendi ailesinde ciddi bir yoksulluk tecrübesi yaşamıştı. İkinci olarak, babasının izini takip etmek suretiyle bir köy öğretmeni olduğunda köy yaşantısını ve sosyal adaletsizliği bizzat kendisi gözlemleyerek daha derinden anlama şansı yakaladı. Üçüncü olarak, Rus yönetimi altında yaşayan Rus olmayan biri olarak, O, Rus İmparatorluğu’nun Müslümanlarının maruz kaldığı eşitsizliğin bir kısmının sömürge yönetimi neticesinde ikinci sınıf bir ilişkiye zorlanmalarından kaynaklandığını tespit etmişti.

Mirsaid Sultan Galiyev, kendi isteğiyle “devrimci yolda” ilk adımını 1913 yılında Ufa’da attı ve kendisinden başka üç öğretmen ile birlikte “Sosyalist Enternasyonel’in Militan Tatar Örgütü”nün kurucusu oldu. Bu örgütün en önemli başarılarından biri, Eğitim Bakanlığı’nın Ruslaştırma politikalarına karşı direnmek ve Bakanlık tarafından atanan Rus ve Hıristiyan Tatar öğretmenlerin hiçbirini köylerine sokmamak üzere Müslüman köylüleri seferber etmesidir. Sultan Galiyev’in gelecekteki siyasi kaygılarını şekillendirme de konunun diğer bir boyutunu teşkil etmektedir. Birinci Dünya Savaşı başladığında, o ve “yoldaşları” bir bildiriyle Tatar ve Başkurt askerlerin bir isyan başlatarak ordularını terk etmelerini talep eden bir girişim başlattılar. 1918 yılı sonrasında, Sultan Galiyev’in devrimci teoriye katkıları olarak tanımlanan, dile getirdiği görüşler tarafından bastırılan ve uzun zamandır unutulmuş olan bu mütevazı bildiri, hâlâ dikkatlerin kendisine yönelmesini hak etmektedir. Bu bildiri, işgalin ve kolonyal hakimiyetin neticelerine yönelik sergilediği duyarlılığı gösterdiği kadar, köklerini kültürel bağlarda ve akrabalıkta bulan bir dayanışma noktasını da açığa çıkarmaktadır. Bu bildiride, Sultan Galiyev ve “Yoldaşları” askerleri isyana çağırmaktaydı çünkü “Ruslar, Tatarları, Başkurtları, Türkistanlıları ve Kafkas halklarını vesaire… işgal etmekle yetinmemişler, Türkleri ve İranlıları da işgalleri altına almayı istemişlerdir.”2

Ahmed Bey Salikov’un daveti üzerine 1917 Mayısı’nda Petrograd’a ulaştıktan sonra, Sultan Galiyev Iskomus (Bütün Rus Müslümanları Milli Komitesi Yönetim Kurulu) sekreteri olarak çalışmaya başladı ve 1917 Mayısı’nda Moskova’da ve aynı yılın Temmuz ayında da Kazan’da yapılan Müslüman Kongresi’ne katıldı. Sultan Galiyev, 7 Nisan 1917 tarihinde Kazan’da düzenlenen ve başkanlığı Mollanur Vahidov tarafında yapılan Müslüman Sosyalist Komitesi’nin en önde gelen isimlerinden biri oldu. Bu organizasyonun Sosyalist yönü oldukça zayıftı. Eski Rus İmparatorluğu üzerinde yaşayan Müslümanların ihtiyaçları ve refahı ile daha fazla ilgilenen bu organizasyon, Marksizm ve Pan-İslamizm melezi bir yaklaşımla, bütün dünyadaki işçilerin (proleterlerin) kardeşliğini artırmaktan ziyade sömürge altındaki Müslümanların kardeşliğini pekiştirmeye çalışmıştır.

Bolşevik partisine henüz yeni katılmış olmalarına rağmen (Sultan Galiyev Kasım’da Vahidov ise Aralık ayında katılmıştır) Kazan Müslüman Sosyalist Komitesi’nin üyeleri olarak Sultan Galiyev ve Vahidov, 1917 Ekim Devrimi’nin gerçekleştiği günlerde Kazan’daki Tatar asker ve işçilerin örgütlenmesinde önemli bir rol oynamışlardır. Ancak, Stalin’in Müslüman Sosyalist Komitesi’ni kendi partilerine üye yapmak ve bu üyelik aracılığıyla bu komiteyi kontrol altında bulundurmayı amaçlayarak harekete geçmesi, Mirsaid Sultan Galiyev’i Sovyet rejiminin ilk yıllarında ulusal politikalar yörüngesine oturtmuştur.

1918’lere geldiğinde ve özellikle de Molla Nur Vahidov’un 1918 Ağustosu’nda ölümünden sonra, Mirsaid Sultan Galiyev, Komünist Parti hiyerarşisi içindeki en yüksek konuma sahip Müslüman durumuna geldi. O, artık Milliyetler Halk Komiserliği Dahili Kollegyumu’nun (NARKOMNATS) bir üyesi ve bu örgütün yayın organı olan Jizn’ Natsional’nostey’ın (Milletlerin Yaşamı) da editörüydü. Sultan Galiyev aynı zamanda 28 Nisan 1918 tarihinde organize edilen Merkezi Müslüman Askeri Kollegyumu’nun da başkanı, İkinci Ordu Devrimci Askeri Konsey’in bir üyesi ve 17 Ocak 1918 tarihinde Halk Komiserleri Konseyi ve Milliyetler Halk Komiserliği’nin kararları doğrultusunda kurulmuş olan Merkezi Müslüman Komiserliği’nin (MUSKOM) de bir üyesiydi. MUSKOM’un temel görevi Müslüman kitleleri “Bolşevikleştirmek” idi, ancak bu örgütün oluşturulması, aynı zamanda, hükümetin 1917 Şubatı’ndan beri ortaya çıkmış olan Müslüman ulusal örgütlerinin rekabetini bertaraf etmeye yönelik attığı adımların ilk somut kanıtını oluşturmaktaydı. Henüz Müslüman örgütleri yok edecek durumda olmayan hükümet, Merkezi MUSKOM’un yetkisi altında rakip örgütler kurmak suretiyle söz konusu bu örgütleri zayıflatmak üzere harekete geçmiştir.

1918 Mart’ında, daha henüz İç Savaş’ın şiddeti sürüyorken, Kazan’daki İş ve Mamadış Tavışı (Mamadiş’in Sesi) gibi Tatar dilinde yayın yapan gazeteler aracılığıyla Müslümanların siyasal eğitimine yönelik bir kampanya başlatmak üzere tüm bölgelerde MUSKOM’lar örgütlendi. Bu MUSKOM’ların ilan edilmiş görevleri Müslüman kitleleri siyasi bilinçlenme için uyandırmak ve Bolşevik rejimine destek vermelerini sağlamaktı. Ancak, Mirsaid Sultan Galiyev ve destekçileri, bu örgütleri gelecekteki Tatar-Başkurt Devleti’nin dayanacağı Müslümanların idari kurumları ve Komünist Partisi’nin altyapısını kurmak için kullanmanın yollarını aradılar. Sultan Galiyev ve Merkezi MUSKOM’un liderliğinde bulunan tüm diğer Müslümanların hedefleri ile Moskova’daki Bolşevik liderliğinin hedefleri birbiriyle çatışmaktaydı ve en yakın gözüken bir iç savaş tehlikesi bertaraf edilir edilmez Moskova Müslümanların otonomi tecrübesini sona erdirmek üzere harekete geçti. 1919 yılında cereyan eden merkezileşme fırtınası Müslüman teşkilatların çoğunu silip süpürdü. Aynı yıl Merkezi MUSKOM’un da yok oluşuna şahit olundu: 18-23 Mart tarihleri arasında Moskova’da yapılan Rus Komünist Partisi Sekizinci Kongresi, Merkezi MUSKOM’u Tatar-Başkurt Komiserliği olarak yeniden düzenlemek suretiyle kendi kontrolüne aldı. Bu karar, Moskova’nın sadece engellemekte kararlı olmakla kalmayıp, Sultan Galiyev ve kendisiyle aynı fikirleri paylaşanlar tarafından hazırlanan ve Müslümanların belirli ihtiyaçlarını dile getirmeyi amaçlayan çok yönlü bir örgütsel altyapı kurma sürecini de yok etmekte kararlı olduğuna dair hiçbir şüphe bırakmamaktaydı.

Böylece MUSKOM’un bir Tatar-Başkurt Komiserliği olarak sınırlandırılması, Devrimci Askeri Konsey tarafından yayınlanan 1 Ekim 1920 tarihli ve 2005 numaralı bir emirle Merkezi Müslüman Askeri Kolegyumu’nun dağıtılması, Tatar-Başkurt Cumhuriyeti projesinin yok edilmesi ve bunun yerine “böl ve yönet” politikalarının bir gereği olarak iki cumhuriyetin kurulması gibi unsurlar Sultan Galiyev’in Moskova’daki Bolşevik liderliğine yabancılaşmasının sebeplerinden ve devrimin vaad edip de tutamadığı sözlerinin onda yarattığı derin hayal kırıklığına sebep olan siyasi gerçekliklerden sadece bazılarıdır.3

Bu türden verilip de tutulmayan vaatlerden biri Bolşevik rejiminin Müslüman topluluklarda İslam’ın özel rolünü görmezden gelmesi ile ilgilidir ve bu konu “Müslümanlar arasında din karşıtı propagandanın metotları” başlığıyla Jizn’ Natsional’nostey gazetesinin 1921 yılındaki 14 ve 23. nüshalarında Sultan Galiyev tarafından yayınlanan iki makalede özel bir dikkate mazhar olmuştur. Sık sık alıntılar yapılmasına rağmen, bu makalelere yapılan çoğu atıf, Müslüman toplumların kültürünü şekillendirmede Sultan Galiyev’in İslam’a atfettiği önemli rolü ve komünist yoldaşlarını İslam’a doğrudan saldırmamaları konusunda yaptığı uyarıları anmakla sınırlı kalmıştır. Oysa, Sultan Galiyev’in bu makalelerde dile getirdiği en önemli nokta, kültürel farklılığın siyasi etkileri ile ilgilidir. Onun, inançta birlik arka planına karşı İslam’daki kültürel farklılığı kabul etmesi, İslam’ın o gün egemen olduğu kadar siyasi diskurda ve bilim çevrelerinde büyük ölçüde bugün de varlığını sürdüren “aynîleştirici” görüşüne çarpıcı bir şekilde tersti.4

Sultan Galiyev, Müslümanlara yönelik din karşıtı propagandanın sadece Müslümanlara diğer inançlara mensup halklar arasında var olan farklılıkları ele almakla kalmayıp “Rusya’nın değişik Müslüman halkları arasındaki” farklılıkları da hesaba katması gerektiğini ileri sürmüştür. Bu görüşünü ve aynı inanç içinde kültürel farklılığın mevcudiyetini belgelemek için, Sultan Galiyev örnek olarak Volga-Ural bölgesindeki Müslümanları Kazak Stepleri, Türkistan, Hive, Buhara, Azerbaycan, Kuzey Kafkasya ve Kırım’daki Müslümanlardan ayıran kültürel farklılıkları göstermiştir. Sultan Galiyev’in din karşıtı propaganda konusundaki fikirlerini göstermek amacıyla Müslüman halklar için çizdiği kültürel profil, aynı zamanda, İslamlaşma sürecinin tabiatı, şehirleşme seviyesi, gelenekler ile din arasındaki alışveriş, insanların İslam’a karşı tavrını belirlemede göçer ve yerleşik kültürel şartlar gibi faktörlerin değerine yönelik duyarlılığını ortaya koymaktadır.

Ayrıca, Sultan Galiyev’in yazılarında ortaya çıkan, bütün geriliğine rağmen, varlığını sürdüren bir din şeklindeki bir İslam imajı değildir. İslam’ın sivil, siyasi ve ahlaki anlayışlarının esnekliğini takip eden Sultan Galiyev, birkaç örnek vermek gerekirse, su ve toprağın özel mülkiyetini reddetmesiyle delillendirdiği İslam’ın eşitlikçiliğine, gelişmiş bir vergi sistemine (zekat) ve lükse cevaz vermemesine büyük övgüde bulunmaktaydı. Doğu Ortodoks papazlarının tersine kilise gibi bir dini kurum yönetimi tarafından atanmayıp, bulunduğu bölgedeki insanlar, toplum tarafından atanan ve bunun neticesinde de kendisini atayanlara karşı bir sorumluluk duygusu tarafından yönlendirilen mollaları örnek göstererek İslam’daki demokratik uygulamaların önemine dikkat çekmiştir. Sultan Galiyev ayrıca, faaliyetleri sadece dini ayinleri yönetmekle sınırlı olmayıp, bir kural olarak aynı zamanda öğretmen, toplumsal sorunlarda arabulucu ve şeriat kanunlarının uygulanmasını takip eden bir otorite olarak hareket eden mollaların pek çok sorumluluğunu tespit etmek suretiyle din ile kültür arasındaki simbiyotik ilişkinin etkilerinin altını çizmiştir. Sultan Galiyev “Şüphesiz bir Rus papazın kendi mahalinde bir Tatar mollanın ya da Özbek ulemasının bir mensubunun kendi mahalindeki otoritesinden daha az bir otoriteye sahip olması bir tesadüf değildir” demektedir.

İslam’ın ahlaki kurallarının ilk geldiği dönemde Arapların yaşamlarında büyük bir gelişmeye vesile olduğunu söyleyen Sultan Galiyev, bunu göstermek için Arapların yeni dini kucakladıkları zaman çok eşlilik kurumundan sadece birini almalarını örnek göstermektedir. Sultan Galiyev’in fikirlerinin nirengi noktası olarak çok eşliliği seçmesinin bir tesadüf olması küçük ihtimaldir, çünkü İslam’ı eleştiren Batılıların çoğu gibi Ruslar da İslam’ın geriliğini vurgulamak için çok eşliliği görüşlerinin merkezine yerleştirmekteydiler. Kültürel izafiyet fikrine ulaşan Sultan Galiyev, İslam’ın müsaade ettiği sınırlı ve tahdide tâbi olan birden fazla eşliliğin, İslam öncesi Arabistanı’nda yaygın olan kontrolsüz çok eşlilik uygulamalarıyla mukayese edildiğinde büyük bir ilerlemeyi temsil ettiğini savunmaktaydı.5

Sultan Galiyev’in din karşıtı propaganda üzerine yazdığı makalenin kapsamı, onun yenilikçi (Cedidist) Müslüman ilahiyatçıların fikirlerine yaptığı referansların Rusya’daki ulemanın oldukça uzmanlaştıkları teolojik tartışmalarından bazılarına dair ilk elden bilgilere dayandığını ileri sürmeyi mümkün kılmaktadır.

Reformcu düşüncenin gelişimi ve bu düşüncenin dini tutuculuk ve skolastizme karşı zaferini göstermek suretiyle, Sultan Galiyev, Cedid düşüncesine katkıda bulunan Musa Carullah Bigiyev, Z. Kamali ve A. Bubi gibi ilahiyatçı ve düşünürleri zikretmektedir. Bu Müslüman düşünürler, Sultan Galiyev’in devrimden önce katkıda bulunduğu Müslüman gazeteler ile sıkı bir işbirliği olan insanlardı. Bu yüzden, Sultan Galiyev’in bu ilahiyatçı ve düşünürlerin eserlerini İslam’ı skolastizmden kurtarmayı amaçlayan ve devam etmekte olan gayretlere müspet katkılar olarak değerlendirdiğini tahmin etmek mümkündür. Bununla birlikte, bu atıflar aynı zamanda Sultan Galiyev’in Müslüman modernistlerin 1917’den önceki yıllarda uğraştıkları modern dünyada İslam’ın yeri ile alakalı dinamik söylemin dışında olmadığını da göstermektedir. Bu söylem ve yaklaşımlarla yetişen Sultan Galiyev, İslam’ın sadece modernite ile uyuşabileceğine ikna olmakla kalmayıp, Jizn’ Natsional’nostey gazetesinde yayınlanan makalelerinin gösterdiği gibi, bu fikrin şampiyonluğuna da soyunmuştur. Bu makaleler sadece İslam’a karşı daha esnek bir politika izlenmesi için bir müdafaaname olmayıp, Sultan Galiyev ve onun takipçilerinin önemini vurguladıkları Ulusal Komünist Program’ın önemli noktalarının bazılarını da dillendirmekteydi. Bunları şöyle sıralayabiliriz:

1. Herhangi bir sosyalist sistem içinde Müslümanların ulusal kültürünü, hiçbir zarar vermeksizin, korumak. Müslüman toplumların şekillenmesinde bu kadar önemli bir rol oynadığı için, bunlar İslam’a karşı daha esnek olunmasının savunuculuğunu yapmaktaydılar.

2. İlk önce Tatar-Başkurt Devleti ve Türkistan Cumhuriyeti’ni kurduktan sonra, bunları Turan Federal Halklar Sosyalist Cumhuriyeti olarak birleştirmek ve buna daha sonra Azerbaycan ile Altay ve Çuvaş bölgesindeki gayrimüslim Türk halklarının topraklarını da dahil etmek suretiyle Sovyetler Birliği’nin bütün Türk ve Müslüman halklarının siyasi birliğini başarmak.

3. Üçüncü Dünya’nın tüm mazlum halklarının birliği olarak Kolonyal Enternasyonali organize etmek.6

Sultan Galiyev’in İslam’ı savunması, ulusal uyuma temel oluşturan unsuru sınıf dayanışmasının değil İslam’ın sağladığına olan inancından kaynaklanmaktaydı. Siyaseten kör ya da basiretsiz olmaktan çok uzak olan Sultan Galiyev, eski Rus İmparatorluğu’nun Müslümanları arasındaki sınıf farklılıklarının varlığının son derece farkındaydı. Ancak, Sultan Galiyev’in görüşüne göre, Müslümanlar arasındaki bu sınıf farklılıkları ne Ortodoks Marksist modunda bir klasik sınıf mücadelesi için katalizör olacak kadar, ne de bütün sınıfları birleşik bir cephe halinde hareket etmekten alıkoyacak kadar önemli değildi, çünkü diyordu Sultan Galiyev henüz 1918 yılının başlarında “sömürgeleştirilen bütün Müslüman halklar proletaryan halklardır. ”

Sultan Galiyev ve onun Müslüman Ulusal Komünist yoldaşlarının Marksist teoriye getirdikleri en radikal yenilik, bu teoriyi kendi şartlarına göre yorumlamalarıydı. Bu yüzden, sosyalizmi baskı altındaki mazlum milletler için bir program olarak düşünmekteydiler. Sınıf mücadelesinin önceliğini reddeden Sultan Galiyev, ne endüstriyel proletaryanın ne de sanayileşmiş milletlerin sosyalist faaliyetlerin liderliğini üstlenemeyeceğini, çünkü bu rolün baskı altındaki kolonyal milletlere ait olduğunu ileri sürmekteydi.

En açık ifadesi ile bu teorik duruş, 1920 Temmuzu’nda Jizn’ Natsional’nostey dergisinde “Doğu’da Proletarya Devrimi’nin Görevlerine Dair Tez” başlığı altında yer aldı. Sultan Galiyev ve takipçileri, Ortodoks Marksizm’in proletarya-köylü ittifakının yerine köylüler, devrimci burjuvazi ve ilerici din adamları ittifakını koydular.7 Eğer Marksist doktrinin böylesine sıradışı ve böylesine zıt bir şekilde yorumlanması 1920 yılına kadar Moskova’daki Komünist Parti liderliğinden bir resmi tepki gelmeksizin kendi haline bırakıldıysa, bu yılın güz aylarının bir doruk noktası teşkil etmesindendir. 1920 Eylülü’nde Müslüman Ulusalcı Komünistler, Bakü’de yapılan ve “Doğu’nun kurtuluşu ancak ve ancak Batı proletaryasının zaferi aracılığıyla gelecektir” denilen Doğu Halkları Kongresi’ndeki standartlarının reddedildiğini işittiler. Ulusal Komünizmi yok etmek için kampanya en erken 1923 yılında başlamış olmasına rağmen, Moskova ve Komintern tarafından desteklenen bu Kongre bir doktrin olarak Ulusal Komünizm’in ve siyasal aktivistler olarak da Ulusal Komünistlerin marjinalleşmelerinin başlangıcının sinyalini vermiştir. Ancak, 1923’ten bile önce, bir siyasi fırtınanın toplandığına dair pek çok önemli sinyal bulunmaktaydı: 1921 Ocak ayında yapılan Rusya Federasyonu Türk Halkları Komünistleri Konferansı’nda olduğu kadar 1921 Nisanı’nda yapılan Rus Komünist Partisi’nin Onuncu Parti Kongresi’nde de bunları Komünizmin Asya’da gelişimi önündeki en büyük engeller olarak gören Stalin “milliyetçilik” ve Türk Komünistlerin teorik zayıflığına saldırmıştır.8

Ancak, 1923 Mayıs’ında Sultan Galiyev’in katıldığı On İkinci Parti Kongresi’nden sadece bir ay sonra tutuklanmış ve 9-12 Haziran 1923 tarihleri arasında yapılan Ulusal Cumhuriyetler ve Bölgelerin İşçileri ile Komünist Parti’nin Merkez Komitesi Konferansı’nda kamuoyu önünde açıkça kötülenmiştir. Sultan Galiyev ihanet ve milliyetçi sapmalarla suçlanarak Komünist Parti’den atılmıştır. Sultan Galiyev’i kınayan Sekiz Maddelik Karar’da en ciddi suçlamalar, onun Zeki Velidi ile Bolşevik karşıtı Basmacı güçleri ile yaptığı sözde ittifaklar ile birlikte onun Türkiye ve İran’daki destekçileri ile bağlantıya geçerek Sovyet hükümetinin milletler politikasına karşı ortak bir platform oluşturma teşebbüsüne dairdir.9

1923 Haziranı’nda cezaevinden serbest bırakılmasına rağmen, Sultan Galiyev sadece bir “siyasal kişilik” olarak tamamen marjinalize olmakla kalmayıp, yoksulluğa da düçar olmuş, bu durum 1928 yılında ikinci kez tutuklanarak Solovki toplama kampındaki hapsine kadar sürmüş ve 1941 yılı Ocak ayında fiziken de ortadan kaldırılmıştır.10

Sultan Galiyev’in ne 1923 yılında siyaset sahnesinden koparılması ne de 1941’de fiziken ölümü, fikirlerinin ölümünü netice vermemiştir. Aslında, 1923 ile 1928 yılları arasında başta Müslüman Ulusal Komünistler olmak üzere Sovyet hükümetinin çok yönlü Ruslaştırma politikalarına karşı, kültürlerinin eşsizliğini korumanın ve halklarının gerçek kurtuluşunu mümkün kılacak bir yol olacağı umuduyla açık bir direniş başlatmışlardır.

Volga Tatarları arasında, Sultan Galiyev’in “yoldaşları”, cumhuriyetteki kilit konumları hala ellerinde bulundurduklarından dolayı, 1928 yılına kadar cumhuriyetin kültürel yaşamını kontrol etmeyi başarmışlardır: M. Burundukov, Milli Eğitim İçin Halk Komiseri; V. İshakov, Devlet Planlama Komisyonu Başkan Yardımcısı; K. Muhtarov, Kültürel Yönetim Komitesi Başkanı.

Kırım’da, Kırım Tatarları Otonom Sovyet Cumhuriyeti Halk Komiserleri Konseyi Merkez Yönetim Komitesi Başkanı olan Veli İbrahimov, bulunduğu konumdan yararlanarak Kırım Tatarlarının kültürel ihtiyaçlarının yılmaz savunucusu olmuştur. Ancak, Veli İbrahimov da bu cesaretinin bedelini 1928’de ödemiştir. Aynı yılın Ocak ayında “ihanet”le suçlanarak ölüm cezasına çarptırılmıştır.

Kazak Ulusal Komünistlerinin önde gelenleri olan T. Riskulov, M. Dulat ve A. Baytursun gibi daha önce milliyetçi Alaş Orda Partisi’nin üyeleri olan ve samimi olarak Rus sömürge yönetiminin yanlışlarını düzeltebileceklerine inanan kişiler Sovyet Rejimi’yle birleşmişlerdir. Bu isimler Kazak Komünist Partisi’nin sağ kanadı olarak ortaya çıkmışlar, partiden temizlenip fiziksel olarak tasfiye edildikleri 1937 ve 1938 yıllarına kadar Ruslaştırmaya karşı direnmişler ve Kazakların ekonomik ve kültürel ihtiyaçlarını ve haklarını savunmaya gayret etmişlerdir.

Orta Asya’da, Sovyetlerden önceki yılların önde gelen Cedidist aydınları Ulusal Komunistler olarak yeniden ortaya çıkmışlar ve yeni rejime katılmak suretiyle, bu yeni rejimin kurumlarını kullanarak hâlâ Müslüman nüfusun ekonomik ve kültürel gelişmesine odaklanan kendi Cedidist gündemlerini geliştirmeyi sürdürmeye çalışmışlardır. Bu yüzden, Özbekistan Bilim Devlet Konseyi üyesi olarak A. Fıtrat ve Halk Komiserleri Konseyi Başkanı olarak F. Hocayev, Orta Asya Müslümanlarının kültürel mirasını korumak için harekete geçmişler ve yeni ideolojik inançlarına rağmen Rusların değişmeden kalan sömürgeci tavırlarına karşı düşmanlıklarını açıkça dile getirmişlerdir. 1938 yılı civarında her ikisi de tasfiye edilmiştir.11

1938 yılı civarında “Sultan Galiyevizm” ve Ulusal Komünizm Sovyetler Birliği’nde açık bir siyasal hareket olarak yok edilmiş olsa da, Sultan Galiyev’in mirası Üçüncü Dünya’da yaşamaya devam etmiştir. Onun Marksizm ile İslam’ın, Milliyetçilik ile Komünizm’in birbiriyle uyuşabileceğine ve devrimlerin beşiği olarak Asya’nın rolüne dair fikirleri Hintli M. Roy’dan, Endonezyalı T. Malaka’ya, Japon Sen Katayama’dan Çinli Lin Shao-Shi’ye, Vietnamlı Ho Chi Minh’den Türk Nazım Hikmet ve Şevket Süreyya Aydemir’e, Cezayirli Bin Bella ve H. Boumedienne’den Mısırlı A. Nasser ve Libyalı M. Kaddafi’ye kadar geniş bir yelpazedeki entelektüellerin ve siyasi aktörlerin dikkatini çekmiştir.12

Kendi ülkesinde de, 1928’den sonra resmen sesleri tamamen susturulmuş olsa bile, Ulusal Komünistlerin idealleri devam etmiştir. Özellikle, Müslümanların maddi ve manevi refahı üzerinde sömürge yönetiminin etkisinin yarattığı kızgınlıklar etkili olmuştur. Bu kızgınlık ifadesini M. Gorbaçov’un açıklık (glasnost) politikaları döneminde Sovyet rejiminin Ruslaştırma politikalarının açıkça eleştirilmesi şeklinde ifadesini bulmuş ve aynı dönemde Müslüman kültürel mirasının dinamik bir şekilde yeniden ele alınmasıyla, SSCB’nin çöküşünü müteakip kompleks bir siyasi dönüşüm için sahne hazır hale getirilmiştir.

1 Bu bölümde verilen biyografik bilginin tümü, 23 Mayıs 1923’te I. V. Stalin ve L. D. Trotskii’ye sunulan Sultangaliev’in “Who Am I” adlı kendi otobiyografik skeçinden alınmıştır. Mirsaid Sultan-Galiev, Izbrannye Trudy (Kazan: 1998), s. 473-482.

2 Sultan-Galiev, a.g.e., s. 485-492 ve M. Sultan-Galiev, Stat’i Vystupleniia. Dokumenty (Kazan: 1992), s. 386-416.

3 I. G. Gizatullin, Zashchishhaia Zavoevaniia Oktiabria. Tsentral’naia Musul’manskaia Voennaia Kollegiia. 1918-1920. (Moskova: 1979) s. 1-75. A. Bennigsen ve Ch. Lemercier-Qelquejay, Islam in the Soviet Union (New York: 1967) s. 75-91.

4 Bu makaleler ayrıca bir kitapçık olarak yayımlanmıştır: Metody anti-religioznoi propagandy sredi musul’man (Moskova: 1922).

5 Metody, s. 6-12; M. Sultangali (ev), Stati, s. 14-15; s. 132-133.

6 M. Sultan gali(ev), “Sotsial’naia revoliutsiia i Votsok”, Zhizn’ Natsional’nostei, sayı. 38, 39 ve 42, 1919. Ayrıca, A. Bennigsen ve Ch. Lemercier-Quelquejay, a.g.e., s. 115-119.

7 Zhizn’ Natsional’nostei, sayı. 27, 1920; A. Benningsen ve S. E. Wimbush, a.g.e, s. 54-55.

8 A.g.e., s. 57-58.

9 A.g.e., s. 84-86.

10 I. Tagirov, “Kem ul Soltangaliev?”, Kazan Utlari, sayı 4, 1989, s. 163-174.

11 A. Bennigsen ve Ch. Lermercier-Quelquejay, Sultan-Galiev, Le père de la revolution tiers-mondiste (Paris: 1986), s. 191-254.

12 A.g.e. s. 255-288 ve A. Bennigsen ve S. E. Wimbush, a.g.e., s. 108-128.

Avtorkhanov, A., Imperiia Kremlia: Sovetskii tip kolonializma (Vilnus: 1990).

Bennigsen, A., ve Lemercier-Quelquejay, Ch., Islam in the Soviet Union (New York: 1967).

–––, Sultan-Galiev, le père de la révolution tiers-mondiste (Paris: 1986).

Bennigsen, A. ve Wimbush, S. E., Muslim National Communism in the Soviet Union. A Revolutionary strategy for the Colonial World (Chicago: 1979).

Gizatullin, I. G., Zashchishchaia zavoevaniia Oktiabria: Tsentral’naia Musul’manskaia Voennaia Kollegiia. 1918-1920. (Moskova: 1979).

Kaymak, E., Sultan Galiev ve Sömürgeler Enternasyonali (İstanbul: 1993).

Kasimov, G., Ocherki po religioznomu i antireligioznomu dvizheniiu sredi Tatar do i posle revoluitsii (Kazan: 1932).

–––, Pantiurkistskaia kontrrevoluitsiia i ee agentura-sultangalievshchina (Kazan: 1931).

–––, Sultangalievshchina-odin iz otriadov kontrrevoliutsionnogo pantiurkizma, (Kazan: 1930).

Khakimov, R. S., “Sultan-Galiev i sovremennyi mi”, Tatarstan, sayı 11-12, 1992, s. 143-146.

Mohammadiev, R., Sirat Kupere: Roman (Kazan: 1992).

Provit sultan-galievshchiny i velikoderzhavnosti (Kazan: 1929).

Rubinstein, L., V bor’be za leninskuiu natsional’muiu polituku (Kazan: 1930).

Sagadeev, A. V., Mirsait Sultan-Galiev i ideologiia natsional’noosvoboditel’nogo dvizheniia: nauchno-analiticheskii obzor (Moskova: 1990).

Safarov, G., Kolonial’naia revoluitsiia. Opyt Turkestana (Moskova: 1921).

Sultanbekov, B. F., Pervaia zhertva genseka: Mirsaid Sultan-Galiev: Sud’ba, Liudi, Vremia. (Kazan: 1991).

Sultangali (ev), Mirsaid, Stat’i Vystupleniia. Dokumenty (Kazan: 1992).

Sultangali (ev), Mirsaid, Izbrannye Trudy (Kazan: 1998).

Stenograficheskii otchet IX oblastnoi konferenstii Tatarskoi organizatsii RKP (b) (Kazan: 1924).

Tahirov, I., “Ken ul Soltangaliev?”, Kazan Utlari, sayı 4, 1989, s. 163-173.

Tainy natsional’noi politiki Ts. K. R. K. P Stenograficheskii otchet sekretnogo IV soveshchaniia Ts. K. R. K. P. 1923 g. (Moskova: 1992).

Yamauchi, M., Sultangali (ev), İslam Dünyası ve Rusya, (Ankara: 1998).



Yüklə 11,95 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   87   88   89   90   91   92   93   94   ...   102




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin