Diyanet iŞleri başkanliği akçaabat-darica


Muhataplar Açısından Tedricilik Metodunun Hikmetleri



Yüklə 477,23 Kb.
səhifə10/15
tarix13.05.2018
ölçüsü477,23 Kb.
#50399
1   ...   7   8   9   10   11   12   13   14   15

2.3. Muhataplar Açısından Tedricilik Metodunun Hikmetleri


Yukarıda Kur’an ve Peygamber açısından tedricilik metodunun hikmetlerine bir bütünlük içerisinde göz atmaya çalıştık. Ancak hükümlerin peyder pey yerleştirilmesi demek olan tedriciliğin, bir metot olarak vahiy sürecini kapsamasının en önemli sebeplerinden birisinin de vahyin tebliğine muhatap olan insanlar olduğu muhakkaktır. Çünkü bu insanların, öncelikle eski inançlarını terk edip, yeni inancı kabul etmeye ikna edilmeleri, sonra da yavaş yavaş bu inanç doğrultusunda yeni bir hayata alıştırılmaları söz konusudur. Bu sebeple hükümlerin tedricen konulmansın muhataplar açısından hikmetlerini bu iki ana eksen etrafında düşünmek gerekir. Buna göre:

1- Muhatapların, yeni vahiy ilkelerine inanmaya ikna edilmeleri açısından tedriciliğin hikmetleri:

Yukarıda çeşitli vesilelerle işaret ettiğimiz gibi, vahye muhatap olan insanların da eskiden beri inana geldikleri bir takım inançları vardı. Bunlar, çeşitli heykel ve figürleri tanrı olarak kabul eder ve onlara taparlardı.262 Ayrıca melekler ve cinlerin tanrı ile ilişkileri sayesinde bir takım tanrısal özellikler taşıdıklarına inanırlardı.263 Elbette bunların üstünde aşkın bir yaratıcı olarak Allah’ın var olduğunu da inkar etmiyorlardı.264 Onlara göre bu inancın tek delili vardı, o da atalarının bu şekilde inanmış olmaları idi.265

Yine onlar peygamberlik konusunda da yeterli bir bilgiye sahip değillerdi. Peygamber olan kişinin mal-mülk (bağlar, bahçeler ve saraylar vb.) sahibi olması, yahut yiyip içmemesi ve diğer insanlar gibi çarşı da pazarda gezip dolaşmaması gerektiğine inanırlardı.266 Hatta bir peygamberin, insan olmasına bir türlü akıl erdiremezler, olsa olsa bir meleğin ancak peygamber olabileceğini söylerlerdi.267 Halbuki onlar Hz. İbrahim’i ve Hz. İsmail’i biliyorlardı.268 Ayrıca bir çok peygamberin adını ve hayat hikayelerini de duymuşlardı.269 Buna rağmen onların peygamberlik hakkında yeterli bir bilgiye sahip olduklarını söylemek oldukça güçtür.

İnançla ilgili bir diğer çıkmazları da ahiret ve hesap günü ile ilgili idi. Onlar bir türlü yeniden diriltilmeyi ve hesaba çekilmeyi akıllarına sığdıramıyorlardı.270 Dolayısıyla bu inanç boşluğu, toplum hayatına olumsuz yönde yansıyor, maddi imkan ve kaba kuvvetin her türlü zorluğu yenecek sihirli bir güç olduğuna inanılıyordu.271 Bütün bunların birden bire, yok saymalarla ortadan kaldırılması mümkün değildir. Bu sebeple, Kur’an’a, Peygamber (sav) vasıtasıyla muhatap olan insanlar, uzunca bir zaman sürecinde, tedricen, tüm ikna metotları da kullanılarak inanç yönünden ıslah edilmişlerdir. Bunlardan kimisinin ikna olması, fazla delile ihtiyaç olmaksızın kısa sürede olmuş,272 kimisinin ikna olması, daha uzun bir zamanda ve daha çok delilin gelmesiyle mümkün olmuştur.273 Kimisinin, gelen vahiy doğrultusunda inanmaya davet için bir çok kere ayağına gidilmiş, kimisi bizzat gelerek gerçeği sorup öğrenmek suretiyle kabul etmiştir. Nihayet din tamamlandığında, vahyin nazil olduğu ortamda ayrı ve aykırı hiç bir inanç kalmayacak şekilde insanlar, Kur’an’ın öngördüğü inanç esaslarını kabul etmişlerdir.274 İşte ilahi hikmet onları bu inanç çizgisine tedricen ulaştırmıştır. Onlar da ancak bu metotla ikna olmuşlardır.

2- Kur’an’ın öngördüğü inanç esaslarını kabul eden insanların, yine Kur’an tarafından ön görülen yeni bir hayata intibak etmeleri ancak tedricen mümkün olmuştur.

Hiç şüphesiz inançların insanların yaşantılarına, örf ve adetlerine etki etmesi doğaldır. Diğer bir ifadeyle insanların inandığı gibi yaşamalarında yadırganacak bir yön olmamalıdır. Bu nedenle çok tanrılı bir inancın yaşam biçimi ile tevhid anlayışına dayalı bir inancın yaşam biçimi arasında da doğal olarak farkların olacağı açıktır. Nasıl ki insanlar inançlarını değiştirmek için ikna edilmeye muhtaç ise, yaşantılarını ve alışkanlıklarını değiştirmek için de zamana ve bu zaman içinde yeni yaşam biçimine alışmaya muhtaçtır. Kalıcı olan, örfleşmiş veya toplum tarafından benimsenmese de bir şekilde yozlaşma ve dejenerasyonun ahlakı kimliğini taşıyan yaşam tarzlarını birden bire silip atmak veya yok farz etmek imkanının olmayışı, muhataplara göre bir metodu ön görmektedir.275 İşte bu metot, Kur’an’ın emir ve yasaklarının, muhatap durumunda olan insanlara, eski alışık oldukları yaşantılarından yavaş yavaş kurtarılarak, yeni inanç doğrultusunda yaşamalarını sağlayacak tarzda sunulmasıdır. Bu sunulan hayat modeli akla ve sağlığa aykırı olmadığı gibi evrensel ölçülere de uygundu. Yine bu model karşılıklı saygı, merhamet, kardeşlik ölçülerini esas alarak hak, adalet ve hürriyet ilkelerini ön plana çıkarması açısından eski yaşam biçimiyle oldukça farklılık arz ediyordu. Onun için bu farklılıkların birden bire değil de tedricen ortadan kaldırılması ilahi hikmet açısından insanların maslahatlarına daha uygun bulunmuştur.276 Namazdan oruca, içki yasağından, zina yasağına, zekatın farz kılınışından, ribanın yasaklanışına, nikah ve talak konusundaki düzenlemelere kadar pek çok konuda tedriciliğe riayet edilmesi;277 bunlarla ilgili emir ve yasakların birden bire değil de, durum ve şartlara göre, maslahatlar göz önünde bulundurularak hazırlama, yönlendirme, sınırlandırma ve hüküm koyma şeklinde merhale merhale gelmiş olması, “insanlar için çıkarılmış hayırlı bir ümmet”278 in aşama aşama vücut bulmasını sağlamıştır. Bu da “cahili” bir toplumun “hayırlı bir ümmet”e dönüştürülüş hikmetini ifade eder.

Bir de bunlara ilave olarak şunu tekrar belirtmemiz gerekir ki, gelen vahyin ilk muhatapları genellikle ümmi insanlardı. Okuma yazma bilmedikleri gibi, bir çoğunun statüsü gereği okuma yazma bilmesine ne imkan, ne de zaman olabilirdi.279 Onlar öncelikle ezber kabiliyetlerine güveniyorlardı. Bu nedenle kendilerine ulaşan vahiy parçalarını büyük bir şevk ve heyecanla ezberliyorlardı. Hatta bu konuda aralarında gıpta edilecek bir yarış sürdürüyorlar, bir birlerine ne kadar ayet ezberlediklerini soruyorlar; ezberledikleri ayet sayısına göre aralarında bir fazilet ve liyakat ölçüsü bile belirleyebiliyorlardı. Hiç şüphesiz Peygamber (sav) de bu konuda onları teşvik ediyor, bundan da oldukça müspet sonuçlar alınıyordu.280 Yine bu insanların çeşitli zamanlarda, çeşitli konuları sorup öğrenmek gibi ihtiyaçlarının olabileceği de tabi idi.281 Ayrıca ilk günden itibaren onlar da Peygamberle birlikte bütün olumsuzlukları, sıkıntıları ve işkenceleri yaşıyorlardı.282 Bu uğurda canlarını, mallarını ve ailelerini ortaya koymuşlardı.283 Yani bir anlamda vahiy sürecindeki her bir olayın merkezinde, ya İslam’ı kabul etmiş, veya o anda karşı çıktığı halde daha sonra kabul edecek olan veya tamamen küfür ve inatla islama karşı koyan bir kimse vardı.284 Bunlardan birinci grupta olanlarla ikinci grupta olanlar bizim için önem arz etmektedir. Çünkü birinci grupta olanlar günden güne çoğalırken ikinci grupta olanlar azalıyordu. Bir başka deyişle, ikinci grupla üçüncü grup, günden güne sayıları artan birinci gruba bir taraftan eleman katkısı yapıyor, bir taraftan da kin ve nefretle saldırıyor, işkence ve eziyetin her çeşidini yapıyorlardı. Dolayısıyla peygamber kadar, bu saldırıların hedefi haline gelmiş olanların da teselliye ve psikolojik yönden güç kazanmaya ihtiyaçları vardı.285 Bir başka açıdan bakıldığında onlar toplumda azınlıktan çoğunluğa yavaş yavaş ulaşmışlardı.286 Sosyal çevre ilişkileri bu bakımdan onlar için son derece önemli idi. Çünkü bu ilişkiler bir taraftan akraba ilişkileri, diğer taraftan tebliğ ve davet ilişkileri şeklinde idi.287 Bütün bu sosyolojik ve sosyo- psikolojik gerçekler bir arada düşünüldüğünde, vahyin tedricen indirilmesinin hikmetini, bir anlamda parça parça tuğlalarla - ki ayrı ayrı her bir parçası çimento maharetiyle kaynaştırılmış olan - bir saray inşa etmek gibi bir fonksiyonun icrasında, her bir safhası ince ince tasarlanmış bir planın uygulaması olarak düşünebiliriz. Şu ayetten de böyle bir anlamın çıkarıldığını görüyoruz. “Hem onu Kur’an olarak, insanlara dura dura okuyasın diye (ayet ayet, sure sure) ayırdık ve onu (usulden furua doğru, insanların hertürlü maslahat ve ihtiyaçlarına ve meydana gelen olayların seyrine uygun bir tarzda)288 tedricen indirdik.289




Yüklə 477,23 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   7   8   9   10   11   12   13   14   15




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin