MİA Nasıl Yapılanıyor ?
1960’lara kadar İstanbul’da ofis alanları Eminönü ve Karaköy’de yoğunlaşmıştı. 1960 sonrasında bu işlevler kuzeye yönelmiştir. 1960-1985 arasında Taksim Şişli ve Şişli Gayrettepe arasında yeralmaktaydı. Banka ve sigorta şirketlerinin ofisleri 1985’şe kadar Karaköy, Salıpazarı- Fındıklı aksında yer almıştır. Daha sonra Şişli-Mecidiyeköy-Maslak aksı boyunca yapılan modern büro binaları yeni MİA’yı oluşturmaya başlamıştır.Ulusal ve uluslar arası büyük kuruluşların merkezleri Büyükdere Maslak aksında ilk olarak Sabancı Holding,İşbankası, Yapı ve Kredi Bankası, Garanti Bankası, Tatlıcılar Holding, Alarko Holding yeralmışlardır.
MİA yüksek gelirli konut alanlarının bulunduğu yöne doğru kaymıştır. Kentin yeni denetim fonksiyonlarının Eminönü, Beyoğlu gibi eski merkezlerde gerçekleşme olanağı kalmayınca Mecidiyeköy ve Maslak ekseninde gökdelenlerin oluşturduğu bir merkez ortaya çıkmıştır.İstanbul’da Şişli Maslak arasında oluşan gökdelenler bölgesinde İstanbul’un dünya kenti olmasının gerektirdiği finans, sigorta, emlak vb. hizmetlerin verildiği yeni MİA işlevleri bu alanda toplanmıştır.
Büyük kentsel projeler bağlamında, çoğunluğu birden fazla işleve sahip (mixed-use) ofis, alışveriş merkezi,otel ve rezidans türü gelişmeler kentin önemli gelişim akslarında yaygınlık kazanmaya başlamış ve bu gelişimlerin bu alanlardaki dönüşümü tetiklemesi ve rantları artırması hedeflenmiştir.Kent merkezi Levent-Maslak aksında gökdelen formunda yoğunlaşarak gelişmesine devam ederken, kentin hem merkezinde hem de yeni gelişme alanlarında alışveriş merkezinin sayısı hızla artmıştır. Diğer taraftan kenti küresel kent yapma iddiası ile paralel olarak, kentte lüks otellerin yapılması da hızlanmış , hem kent merkezinde hem de hava alanına yakın yerlerde lüks otel inşaatları hızlanmıştır.
Çok merkezli hale gelen İstanbul’da ticari faaliyetler bir yandan yeni oluşan merkezlerde yer alırken, öte yandan yüksek gelir gruplarının konut gelişmini ve üniversite, havaalanı gibi yatırımların gerçekleştiği yerleri izlemektedir. Bu gelişmelerle bir yandan kent çeper ayrımı yumuşamakta, öte yandan yeni odaklar yaratılmaktadır. Kentin yeni sınıfsal yapısını ve ekonomisini canlandırmakta etkili olan yeni tüketim kültürü, aynı zamanda yeni gelişen Gayri Menkul Yatırım Ortaklıklarına kentin değişik bölgelerinde AVM’leri inşasını karlı bir yatırım haline getirmektedir. AVM’ler perakende sektör arzının en önemli elemanlarından biri ve kentsel bölgelerde yaşam alanlarının yeni kamusal merkezleri haline gelmiştir. Bu sektörde 2000 yıllarında uluslararası yatırımcılar fazlayken, 2003 yılından itibaren yerel yatırımcılar yatırımlarını hızlandırarak paylarını artırdılar. AVM’lerde mağaza açılıp kapanma oranı gelişmiş ülkelerde yüzde 8-10 iken, Türkiye’de yüzde 20 ‘ye ulaşmaktadır.32
Bunlar ve kentin çeperlerine sıçrayan üniversite ve sağlık kampusları, kenti çok merkezli hale getiren odakları yaratıyor. Bu alanlar eski metropolün alt kentleri (suburb) gibi değil. Bu kent parçaları, küresel sistemle doğrudan ilişki kuruyorlar. Devlet bu çok odaklı sistemin oluşması için gerekli alt yapıların oluşumunu sağlamaya çalışıyor.
Tek merkezli kentlerde merkezin üstünlüğü iş adamlarının yüzyüze ilişkilerini kolaylaştırmasından kaynaklandığını biliyoruz. Çok merkezli sistemlerde yüzyüze ilişkilerin kurulmasını kolaylaştıracak düzenlemelere de yol açılması gerekmektedir. İş adamlarıyla, karar süreçlerinde kritik öneme sahip profesyonellerin yüzyüze temasını kolaylaştırmak için yeni oluşan merkezler, yeni gelişen hava alanlarının yakınında oluşmakta, helikopter pistleriyle ve iş toplantıları için geliştirilmiş özel otellerle donatılmaktadır.
Bu çok merkezli kentler, lojistik bölgeleri, arka ofis parkları, teknopolleri, gökdelenlerdeki ofis kompleksleri, uluslar arası banka, finans kuruluşlarıyla kentin ekonomisini küresel ekonomiyle ilişkilendirmektedirler. Yönetici işlevleri, ileri üretici hizmetleri ve yüzyüze ilişki gerektiren işlevler merkezlerde yer alırken, arka ofisler, lojistik parkları vb.yerler daha düşük arazi değeri bulunan alanlara yerleşmektedirler
Kentin çok odaklı hale gelmesi kent merkezinde bir boşalma yaratmaktadır. Eğer bu yerlere yeni işlevler gelmese MİA ve çevresi çöküntü alanı haline gelecektir. Oysa canlı bir ekonomiye sahip olan İstanbul’da, bir yandan İstanbul’u bir Turistik merkez haline getirme çabaları, öte yandan İstanbul’un yüklendiği kültür endüstrisi işlevleri eski MİA ve yakın çevresindeki konut alanlarının yeniden yapılanmasına olanak vermektedir. Bu alanlarda bazı kentsel dönüşüm projeleri uygulanmaya çalışılsa da temelde ortaya çıkan dönüşümler, küçük girişimcilerin ya da tarihe duyarlı konut alıcılarının tek tek kararlarıyla soylulaştırma (gentrification) süreçleriyle gerçekleştirilmektedir. Bu süreç Sultanahmet çevresinde bir butik oteller yenilemesi olabildiği gibi, Beyoğlunda yaşanan yeniden canlanma, paralelinde Cihangirde yaşanan konut yenilemeleri ya da, Haliç aksında toplanan müzeler, üniversiteler, kongre merkezleri vb.leri kültür endüstirisi bağlamında görülebilecek bir yenilenme halinde ortaya çıkmaktadır.
Bu alanlar; kültürel ve sosyal çeşitliliğin yüksek olduğu, sanat ve kültürel etkinliklerine erişebilirliği yüksek, kendi yaşam stillerini seçmekte kişilik iddiası taşıyan kişilerin yaşadığı, ikinci el dükkanların geliştiği, özgüllükler taşıyan küçük işlerin oluştuğu yerlerdir.
İstanbul’da soylulaştırmanın en gözde mekanı haline delen Cihangir’de bu süreç zirvesine 1990’lı yılların ikinci yarısında ulaşmıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarında inşa edilen Boğaz manzaralı apartman daireleri yenilenmiştir. Burada yaşanan soylulaşma İstiklal Caddesi, Asmalı Mesçit, Nevizade vb. alanların kafeleri, restoranları, gurme mekanları, birahaneler, meyhaneleriyle yeniden canlanarak en gözde eğlence mekanı haline gelmesiyle yakından ilişkilidir.33 1980’lerde Boğaziçi (Arnavutköy, Ortaköy ve Kuzguncuk) 1990’larda Beyoğlu (Cihangir, Galata ve Asmalımesçit), 2000’lerde Haliç (Fener ve Balat) soylulaştırılma süreçleri içine girmiştir.
Dostları ilə paylaş: |