Ekolojik tarimda iÇ pazarin geliŞİMİ


EKOLOJİK TARIMDA İÇ PAZARIN GELİŞİMİ



Yüklə 3,61 Mb.
səhifə4/64
tarix01.08.2018
ölçüsü3,61 Mb.
#64962
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   64

EKOLOJİK TARIMDA İÇ PAZARIN GELİŞİMİ



H. Serpil KAYAHAN1

GİRİŞ

Ateşin bulunmasından günümüze kadar yapılan her yeni keşif, teknolojideki her ilerleme insanın daha mutlu, daha rahat yaşamasını sağlamak amacına yönelik olarak yapılmış ve yapılagelmektedir. Ancak tüm bu iyi niyete rağmen, bu arada mevcut kaynaklar sorumsuzca sömürülmekte ve doğal denge süratle bozulmaktadır. Bu bozulmadan sadece teknolojiyi sorumlu tutmak haksızlık olur. Bugün artık çevreyi kirleten etkenler arasında tarımın, daha doğru bir deyişle entansif tarımda kullanılan girdilerin de yer aldığı herkes tarafından bilinmektedir.

Bu bilinçle insanlar kaybolursa bir daha yerine konamayacak olan, toprak gibi, su gibi kaynaklardan geriye kalanları koruma yolunda çaba harcamaya başlamışlardır. İşte Ekolojik Tarım bu çabanın ürünü olarak ortaya atılmış olup, gönül veren insanlarca yaygınlaştırılmaya çalışılmaktadır.

Üretimde kimyasal girdilerin kullanılmadığı, çevreye ve insan sağlığına saygılı, üretimden tüketime kadar her aşaması kontrollü ve sertifikalı bir üretim biçimi olarak tanımlanabilen Ekolojik Tarım; hatalı uygulamalar sonucu eko sistemde kaybolan doğal dengeyi yeniden kurmaya yönelik yöntemleri, üretim sistemlerini içermektedir.

Bu tarım sisteminde esas olarak sentetik kimyasal gübre ve ilaçlar yasaklanmış olup, bunların yerine organik gübre (çiftlik gübresi) ve yeşil gübreleme, ekim nöbeti yani her yıl üst üste aynı bitkinin ekilmemesi, bitkinin direncini arttırma ve hastalıklarla mücadelede parazit ve predatörlerden yararlanılması önerilmektedir.

20.yüzylın başında İngiltere’de başlayan ekolojik tarım hareketi önce Avrupa’da daha sonra Amerika’da taraftar bulmuş, bu konuda çok çeşitli teoriler ve yöntemler geliştirilerek değişik ekoller ortaya atılmıştır. Önceleri her ülke kendi başına faaliyetlerini yürütürken 1970’ten sora entansif tarımın yaygınlaşması, sentetik gübre ve pestisitlerin aşırı kullanımının verdiği zararlar yakından gözlenince, bu vahşi tarıma karşı birlikte hareket etme ihtiyacı ile 1972’de IFOAM (Uluslararası Ekolojik Tarım Hareketleri Federasyonu) kurulmuştur.

Önce IFOAM desteğinde yavaş yavaş ilerleyen Ekolojik tarım 1990’dan sonra Avrupa Birliği ülkelerinde uygulanan destekleme politikalarına bağlı olarak hızlı bir gelişim göstermiştir. Yılda % 25–30 oranındaki bu artışa rağmen Avrupa ülkelerindeki ekolojik tarım alanlarının, toplamın sadece % 2-3’lük bir kısmını oluşturduğunu görüyoruz. Ancak AB’de 2005 yılına kadar topluluk tarım alanlarının % 5–10’unda ekolojik tarım yapılması hedeflenmektedir.
TÜRKİYE’DE EKOLOJİK TARIM
Ülkemizde ekolojik tarım faaliyetleri 1986 yılında Avrupa'daki gelişmelerden farklı şekilde, ithalatçı firmaların istekleri doğrultusunda ve özellikle;


  • fındık, badem

  • kurutulmuş meyveler (üzüm, incir, kayısı)

  • mercimek

gibi geleneksel ürünlerde, ihracata yönelik olarak başlamıştır. Bu ürünlerin alıcıları olan ithalatçı firmalar ülkemize gelerek kendi firmalarının ihracat ayağını kurmuşlar, proje kapsamda çiftçiyle sözleşme yaparak istedikleri ürünü ürettirip, yine kendi ülkelerinin mevzuatına uygun olarak kontrol ve sertifikasyon işlemlerini yürüterek ürünü satın almışlardır. Ürünlerin kontrol ve sertifikasyon işlemlerine, 1991 yılından sonra Avrupa Topluluğu Yönetmeliği doğrultusunda devam edilmiştir.

1994 yılında Ülke Mevzuatı’nın yürürlüğe girmesinden bu yana, ülkemizdeki ekolojik tarım faaliyetleri bu yönetmelik doğrultusunda Tarım ve Köyişleri Bakanlığının denetiminde yürütülmektedir.


NEDEN İÇ PAZAR

Ülkemizde tümüyle ihracata yönelik olarak yapılanan ekolojik tarım 1986 dan bu yana ihracatını sürdürmesine rağmen, dünya pazarlarındaki yeri % 0.2 olup, en önemli pazarı da Almanya’dır. Ancak bu yıl yaşanan bazı talihsiz olaylar Almanya pazarını da riske sokmuş durumdadır.

Bilindiği üzere ihracatçılarımız arasındaki haksız rekabetin sonucu, şüphe çekecek kadar düşük fiyatlarla ürün ihracatının yanı sıra, maalesef bu yıl büyük bir firma tarafından ihraç edilen pestisit kullanılmış ürünlerin yakalanması ve bu olayın internette yayınlanmasıyla, Alman ekolojik pazarında ürünlerimize karşı bir direnç oluşmuş durumdadır. Yaşanan bu olayda Alman ithalatçılarının da büyük ölçüde payı olmakla beraber, sonuçta fatura ülkemize çıkmıştır. Bu durumda alternatifi olan ürünlerde diğer ülkelerin ön plana çıkması büyük bir olasılıktır. Tüm bu olaylar zaten zorlanmakta olan ihracat sektörünü iyice dar boğaza sokabilir.

İhracatta sık sık yaşanan dar boğazlar doğal olarak üreticiyi de olumsuz yönde etkilemektedir. İstatistiklere baktığımızda 1994’ten bu yana gerek ürün çeşidi ve miktarında, gerekse çiftçi sayısı ve ekim alanında sürekli bir artış görülmekle beraber çiftçiler, ürünlerini sözleşmeli üretim yaptıkları halde satamama, geçiş dönemi ürünlerini değerlendirememe gibi zaman zaman onları ekolojik tarımdan vazgeçmeye yönelten sorunlar yaşamaktadırlar.

Bu sorunların aşılmasında, dolayısı ile ekolojik tarımın daha dengeli gelişmesinde iç pazarın oluşumu önemli bir alternatif çözüm yolu olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak bugüne kadar çaba gösterilmesine rağmen arzu edilen boyutta bir içpazarın oluşmamasında talep eksikliğinin rolü yadsınamaz. Her ne kadar büyük şehirlerde butik tarzı ekolojik ürün satan birkaç mağazanın açılması, bazı süpermarketlerde özel standların yer alması olumlu gelişmeler olarak nitelendirilse de, hala bir iç pazarın varlığından söz etmek mümkün değildir.

TALEP ANALİZİ

İç pazarın yapılanmasının temelde bir arz talep sorunu olduğundan hareketle, toplumumuzda ekolojik ürüne talep nedir, ekolojik ürün ne kadar tanınıyor gibi sorulara yanıt aramak üzere Tarımsal Ekonomi Araştırma Enstitüsü tarafından “İstanbul, Ankara ve İzmir illerinde Tüketicilerin Çevre Dostu Tarım Ürünlerine Yönelik Potansiyel Talebinin Tahminlenmesi” adı altında bir çalışma yapılmıştır.

Bu çalışmanın amacı ekolojik ürünlere yönelik bir iç piyasanın yaratılma olanaklarının araştırılmasıdır. Burada temel etken tüketici eğilimleri olduğuna göre; tüketiciler bu ürünlere ilgi gösteriyor ve bunları satın almak için fazla fiyat ödemeyi kabul ediyorlarsa, o zaman bir iç piyasanın gelişeceğinden söz edilebilecektir.

Araştırma, isminden de anlaşılacağı gibi İstanbul, Ankara ve İzmir illerinin metropolitan bölgelerinde yaşayan kentsel kesim tüketicileri arasında, bir alan çalışması biçiminde gerçekleştirilmiştir. Araştırma kapsamına giren tüketicilerin çoğunluğu; hanede 18 yaşın üzerinde alışveriş yapan kişileri oluşturan evli kadınlardır ( % 77 ).

Bu araştırmanın başlıca sonuçlarını şu ana noktalarla sıralayabiliriz:


  • Tüketiciler, gıda alışverişi yaparken fiyattan çok, besin değeri ve çeşitli gıda katkı maddeleri taşımaması gibi özelliklere önem vermektedirler. Bunun yanısıra tüketicilerin eskiye oranla yaş meyve ve sebzenin gerek tadı, gerekse sağlık yönünden güvenilirliğinin azaldığı görüşünde olması, ekolojik ürünlerin yurt içi pazar potansiyelinin var olduğu konusunda önemli bulgular olarak kabul edilebilir.

  • Araştırma kapsamında görüşülen tüketicilerin önemli bir bölümü (% 91.3) ekolojik-organik ürün kavramını daha önce duymadıklarını belirtmişlerdir. Daha önce duydum diyenlerin içinde tanımı yanlış bilenlerin oranı doğru bilenlerden daha fazladır. Ekolojik ürün hakkında bilgi edinilen kaynakların başında radyo ve TV gelmektedir. Bu durum ekolojik ürünler konusunda tüketicilerin bilgilendirilmesinde radyo ve TV gibi iletişim araçlarının daha etkili olabileceğini göstermektedir.

  • Tüketicilerin yaş meyve ve sebzeyi satın aldıkları yerler arasında pazar birinci sırada yer almaktadır (% 80.50). Bu alışkanlıkları nedeniyle ekolojik ürünleri nereden satın almak istersiniz sorusunu da çoğunluğu pazar olarak yanıtlamıştır.

  • Tüketicilerin ekolojik olarak üretilmesini talep ettikleri ürünler arasında ilk sırayı domates almaktadır. Daha sonra diğer sera ürünleri gelmektedir. Meyveler arasında ise elma birinci sıradadır. Tüketicilerin domates için fazladan ödeme yapma isteği, kalıntı konusunda algılanan riske bağlı olarak değişmektedir. Sağlığa zararlı kalıntının olmadığının garantilenmesi durumunda tüketicinin, domatesin ekolojik olma özelliği için ödediği para artmaktadır. Domatesin aksine sağlığa zararlı kalıntı olmadığı garanti edilmiş elma için ödeme isteğinde artış olmamaktadır. Burada yıllardır serada hormonla üretilen domatesler konusunda yapılan yayınların etkisi açıkça görülmektedir.

  • Ekolojik ürüne fazladan ödeme yapma olasılığı, halen satın alınan miktar ve hane halkı geliri ile doğru orantılı olarak artmaktadır. Ancak bu olasılık ekolojik ürünün fiyatı yükseldikçe azalmaktadır. Aynı şekilde halihazırda satın alınan konvansiyonel ürünün fiyatı yüksekse, üzerine fazladan para vererek ekolojik ürünü satın alma olasılığı da azalmaktadır.

  • Özetle araştırmanın bulguları; iç piyasada özellikle gelir düzeyi yüksek, orta yaşın üzerinde ve sağlık riskleri konusunda duyarlı tüketici gruplarının, ekolojik yöntemlerle üretilen ve bu özelliği sertifikalandırılan ürünleri satın alma potansiyeline sahip olduğunu işaret etmektedir.


SONUÇ

Araştırma sonuçlarından da görüldüğü üzere; ekolojik tarımda iç piyasanın geliştirilmesi açısından alınacak önlemlerin başında eğitim ve doğru bilgilendirme gelmektedir.

Üç büyük şehirdeki araştırma kapsamına giren kişilerin büyük çoğunluğu ekolojik tarım, ekolojik ürün terimlerini hiç duymamışlardır. Bildiğini belirtenler de yanlış bilmektedir. Bu denli bilinmeyen, tanınmayan bir ürünün satılması hangi piyasa koşullarında mümkün olabilir?

Bu durumda etkin ve yaygın bir bilgilendirmeye, özellikle geleceğin potansiyel tüketicisi olan genç kesime de hitap eden bir eğitim programına ihtiyaç vardır. Üzerine arı resmi konmuş domateslerin süpermarketlerde üç misli fiyatla satıldığı toplumumuzda, tüketicinin ve dürüst üreticinin korunması açısından, bu eğitim sürecinde ekolojik ve sertifikalı ürünün ne olduğu özellikle ve önemle vurgulanmalıdır. Aksi takdirde konu istismara son derece açıktır. Bu araştırmadan çıkan bir başka sonuç da ekolojik ürünlerin semt pazarlarında satılması ihtiyacıdır. Belediyeler ile işbirliğine gidilerek ekolojik ürünlerin semt pazarlarında satılabilmesi için bir düzenlemenin yapılması birçok açıdan fayda sağlayacaktır. Pazara gitmek, taze sebze meyve ihtiyacını pazardan temin etmek ülkemizde her gelir düzeyindeki tüketici için neredeyse gelenek halini almış bir alışkanlıktır. Pazar yeri üreticiye ihraç edemediği sertifikalı ürününü satmak ve geçiş dönemi ürünlerini değerlendirmek için büyük bir olanak sunarken, tüketici için de bir eğitim ortamı görevini üstlenecektir. Medyada izlediği bir ürünü pazarda görebilmek, bunun bir fantezi değil gerçek olduğu konusunda insanları inandıracak ve en azından denemeye yöneltecektir.

Diğer taraftan pazarda ürünlerini satabilme olanağı. üreticilerin ürünlerine bireysel sertifika alması yönünden de bir özendirme sağlayacak ve bu durum sonuçta, ekolojik tarımın daha sağlıklı gelişmesinde önemli rol oynayacaktır.

Araştırma sonuçlarını ekonomik yönden irdelediğimizde; bugünkü şartlarda iç piyasada özellikle gelir düzeyi yüksek, orta yaşın üzerinde ve sağlık riskleri konusunda duyarlı tüketici gruplarının, ekolojik yöntemlerle üretilen ve bu özelliği sertifikalandırılan ürünleri satın alma potansiyeline sahip olduğunu ve bu tüketicilerin de güvenli gıda için sadece %2 daha fazla ödemeye hazır olduklarını görmekteyiz. Oysa günümüzde özel marketlerde satılan ekolojik ürünlerin fiyatları sertifikasız ürünlerin 2 katı bazen 3 katı değerindedir. Bilindiği üzere ambalaj fiyatı arttıran önemli bir etken olup, küçüldükçe birim başına düşen maliyet artmakta dolayısı ile fiyat yükselmektedir Bu noktadan hareketle pazarlarda büyük ambalajla veya dökme olarak satılacak ürünlerde ambalajdan gelen masraf azalacağı için, ürünü daha uygun fiyata, daha geniş kitlelere ulaştırmak mümkün olacaktır.

Diğer taraftan yine maliyeti düşürmek amacıyla iç piyasada satılacak ürünler için ayrı bir kontrol ve sertifikasyon sistemi zaman zaman dile getiriliyorsa da, bu olay çifte standarda yol açacağı ve iç piyasada satılan ürünlere karşı güvensizlik yaratacağı için iç piyasanın gelişimini olumsuz yönde etkileyebilir.

Buraya kadar tartışılan konulardan ortaya çıkan sonuç, ülkemizde büyük bir potansiyeli olan ekolojik tarımın düzenli gelişebilmesi için, iç piyasanın oluşmasına gereksinim olduğu ve tüketici eğilimlerinin bu ihtiyacı destekler nitelikte olduğudur. Burada önemli nokta; arayış ve emekleme safhasında olan iç piyasanın sağlıklı gelişebilmesi için konuda yetkili ve sorumlu kuruluşların gerekli önlemleri zamanında alarak bu gelişimi desteklemesidir.



TÜRKİYE’DE ORGANİK TARIM ÜRÜNLERİ İHRACATININ DÜNÜ, BUGÜNÜ VE GELECEĞİ
Meral GÜNDÜZ1, Dilek KOÇ2
ÜRETİM
Ülkemizde, dış pazarlarca talep edilen çeşitlerin, talep edilen miktarlarda üretilmesiyle 1985 yılında başlayan organik tarım ürünleri üretimi, 2000’li yıllara gelindiğinde yeni bir boyut kazanmıştır. Organik tarım pazarlarına yeni ürünler sunulmakta ve konvansiyonel ürünlerde olduğu gibi talep yaratma çabaları yoğunluk kazanmaktadır. Bu bağlamda, kuru incir, kuru üzüm ve kuru kayısı ile başlayan organik tarım ürünleri üretimi; bitkisel ürünler, işlenmiş gıda ürünleri ve diğer tarım ve gıda ürünleri olarak sınıflandırabileceğimiz sektörel yelpazeye ulaşmıştır. İlk yıllarda sadece 8 ürün organik olarak üretilirken, 1999 yılında bu rakam 92’ye ulaşmıştır.

Ülkemizde organik bitkisel ve hayvansal ürünler üretimi, işlenmesi ve pazarlanması 18 Aralık 1994 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan “Bitkisel ve Hayvansal Ürünlerin Organik Metodlarla Üretilmesine İlişkin Yönetmelik” ile açıklığa kavuşturulmuş olup, Avrupa Birliği’nin “EEC Regulation No:2092/91” sayılı düzenlemesi esas alınarak hazırlanmıştır. Ülkesinde organik ürünler üretiminin alt yapısını bu düzenleme esaslarına göre oluşturmayan ülkeler AB ülkelerine organik ürünler ihraç edememektedir. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bahsedilen uygulama ile ilgili yetkili kamu kurumudur.

18 Aralık 1994 Tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Yönetmelik Tarım ve Köyişleri Bakanlığı`nca günümüz ihtiyaçları ve mevcut gelişmeler ışığında revize edilmiş olup, taslak metin olarak ilgili kesimlerin görüşüne sunulmuştur.

Türkiye Organik Tarımsal Ürünler Üretimi-1999





Ürünler

Üretim Miktarı (Ton)




Ürünler

Üretim Miktarı (Ton)

Kayısı

10 822




Çilek

2 280

Pamuk

23 520




Nohut

1 350

Üzüm

7 182




Mercimek

3 211

Incir

7 840




Elma

24 038

Domates

7 095




Biber

553

Fındık

5 411




Bal

1 128

Toplam (Diğerleri Dahil)

168 306

Kaynak: T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı




İHRACAT

1985-86 yıllarında kuru üzüm, kuru incir, kuru kayısı ihracata konu olan organik tarım ürünlerimiz iken, 2000 yılında sektör ve ürün yelpazesi genişlemiştir.

Organik ürünler üretim ve ihracatı sert kabuklu ve kuru meyveler, dondurulmuş meyve ve sebzeler, yaş meyveler ve sebzeler, baharatlar ve bakliyat sektörlerinde yoğunlaşmış olup gülsuyu, gülyağı, zeytinyağı ve pamuk üretimi ve ihracatı gerçekleştirilen diğer organik ürünlerimiz olmuştur.

İhracatımızın yöneldiği ülke sayısı 2000 yılında 20 civarında olup AB ülkeleri en önemli ihraç pazarlarımızı oluşturmaktadır. AB ülkeleri içinde Almanya, Hollanda, İsviçre ve İngiltere, Kuzey Avrupa ülkeleri, ABD, Kanada, Avustralya ve Japonya dikkat çeken potansiyel pazar görünümündedir.



Birçok ülkede organik ürünler üretimi artmakla beraber talebi karşılayamamakta ve talep üretimden daha hızlı artmaktadır. Bu da göstermektedir ki kısa dönemde yetersiz üretim büyük problem olacaktır. Bu durum gelişmekte olan ülke ihracatçıları için bu pazarlara giriş veya mevcut pazarlardaki durumlarını güçlendirmek için iyi bir fırsat olarak dikkat çekmektedir. (Euromonitor-Market Prospects)
Yıllar İtibariyle Organik Tarımsal Ürünler İhracatımız

(M: Miktar: Ton, D: Değer: 1000 $)


ÜRÜNLER

1998

1999

2000

M

D

M

D

M

D

Kuru Üzüm

2 839

3 855

3 289

4 150

4 028

4 610

Kuru Kayısı

953

2 724

1 045

3 033

1 050

2 344

Kuru İncir

1 469

3 580

1 580

3 556

1733

3.308

Kuru Erik

20

20

116

175

213

253

Fındık

742

3 948

879

4 036

1 039

4 009

Çamfıstığı

19

401

36

696

52

787

Mercimek

335

359

616

575

897

788

Nohut

590

535

934

818

679

598

Elma Suyu

-

-

555

761

290

388

Diğer Meyve Suları

-

-

15

52

236

363

Pamuk

75

161

169

356

175

299

Biber

29

54

131

166

145

217

Haşhaş

213

376

137

172

165

208

Zeytinyağı

21

50

381

872

15

48

TOPLAM (Diğerleri Dahil)

8 029

17 849

11 679

23 562

12 047

20 837

Kaynak: Ege İhracatçılar Birliği

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nca yayımlanan yönetmeliğe ilave olarak ekolojik ürünler ihracatını belirli bir disipline kavuşturmak ve altyapısını hazırlamak amacıyla 6.1.1996 tarih ve 22515 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan İhracat Yönetmeliği eki “Kayda Bağlı İhracat Listesi” nin 7. Maddesi çerçevesinde ekolojik ürünlerin ihracatı kayda bağlanmıştır. Ege İhracatçı Birlikleri Genel Sekreterliği söz konusu ürünlerin kayıt ve ihracatına yönelik işlemlerde Koordinatör Birlik olarak tayin edilmiştir.

Diğer ülkelerde olduğu gibi henüz ülkemizde de organik tarım ürünleri dış ticaretine ilişkin istatistiksel altyapı oluşturulamamıştır. Bahsedilen nedenle, ihracata ait istatistiki değerler ancak Ege İhracatçı Birlikleri kayıtlarından izlenebilmektedir. Buradan hareketle ihracatçı firmalarımızın organik tarım ürünlerini ihraç ederken söz konusu ürün grubunun ihracatının kayda bağlı olduğunu göz önünde bulundurmaları ve ilgili İhracatçı Birliğine kayıt yaptırmaları önem arzetmektedir.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından açıklanan üretim istatistikleri ile Ege İhracatçı Birlikleri tarafindan açıklanan dış ticaret istatistikleri arasında önemli bir farklılık görülmektedir.. Bahsedilen istatistiksel farklılık aşağıdaki nedenlerden kaynaklanmaktadır.



  • Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafindan açıklanan istatistiki veriler işlenmemiş ürün değerlerini yansıtmaktadır.

  • Ege İhracatçı Birlikleri`nce açıklanan istatistik değerlerin işlenmiş ürün (yaş, kurutulmuş, dondurulmuş ve diğer şekillerde işlenmiş ürün) değerlerini yansıtmaktadır.

  • Organik tarım ürünlerinin bir kısmı yurtiçi tüketime sunulmakta ve bu miktar Ege İhracatçı Birlikler kayıtlarında yeralmamaktadır

  • Organik tarım ürünleri ihracatının kayda bağlı olmasına karşın firmalarımız zaman zaman kayıt yaptırmamaktadır.

  • Ayrıca Dünyada ve ülkemizde konvansiyonel ürünler ticaretinin izlenmesine imkan sağlayan Armonize Sınıflandırma sisteminin organik tarım ürünleri için oluşturulmamış olması tüm dünyada organik tarım ürünleri ticaret istatistiklerinin izlenmesini güçleştiren bir diğer önemli faktör olarak karşımıza çıkmaktadır.


DÜNYADAKİ GELİŞMELER
Avrupa’da ve dünyada organik gıda pazarları hızla büyümektedir1996-2000 yılları arasında organik gıda satışları Amerika’da %128.6 artarak 8 milyar $’a, Japonya’da %150 artarak 2.5 milyar $’a, Kanada’da %135.7 artarak 825 milyon $’a ve Avustralya’da % 200 artarak 150 milyon $’a ulaşmıştır. Buna ek olarak sağlık ve çevresel konularda bilinçli tüketicilerin sayısı artmakta, perakende satış yapan firmalar reklam ve pazarlama stratejilerini geliştirmektedirler. Artan destekleyici hükümet politikaları ile organik gıdalara olan talebin büyüyerek devam etmesi beklenmektedir.

Tüm Dünyadaki Organik Gıda Satışları 1996-2000


Milyon $




1996

1997

1998

1999

2000

% büyüme

Batı Avrupa

4, 330.0

5, 315.0

6, 655.0

8, 175.0

9, 550.0

120.6

ABD

3, 500.0

4, 200.0

5, 000.0

6, 000.0

8, 000.0

128.6

Japonya

1, 000.0

1, 200.0

1, 500.0

2, 000.0

2, 500.0

150.0

Kanada

350.0

400.0

500.0

690.0

825.0

135.7

Avustralya

50.0

70.0

90.0

110.0

150.0

200.0

Diğerleri

100.0

150.0

250.0

350.0

525.0

425.0

TOPLAM

9, 330.0

11, 335.0

13, 995.0

17, 325.0

21, 550.0

121.5

Yüklə 3,61 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   64




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin