71. EL-MUKADDİM
İstediğini ileri geçiren, öne alan. 1297
Allahu teâlâ bütün mahlûkatı yaratmıştır. Fakat ancak seçtiklerini ileri almıştır, insanları dince, dünyâca bâzısını bâzısı üzerine derece derece kaldırmıştır. Meselâ, insanların Hak yoluna daveti umumîdir. Fakat Allah'ın hidâyet ettikleri davete icabet eder, ileri gider, ötekileri geri kalır. Allah'ın emirleri, nehiyleri her kul içindir. Fakat Allah'ın tevfik verdikleri bunlara uyar, yükselir; diğerleri ayak altında kalır. Allah kimini gözde ve gösterişte ileri götürür. Kimini de gönüllerde ileri götürür. Nice hükümdarlar vardır ki, ölümüne halk bayram etmiştir. Nice hiç mevkii olmayan fakirler de vardır ki, ölünce halk matem tutmuştur.
Bulundukları yerlerde daima mevki'leri ileri olan hatır ve nüfuz, servet ve sâmân sahiplerini bir çokları çekemez. Bu çekemeyenlere dikkat edilse, onların hep atâlet içinde, sefahet peşinde dolaşıp duran adamlar olduğu anlaşılır. Tabiîdir ki, atâletin netîcesi, darlık ve ıztırap, sefâhetin neticesi, fakr ü zarurettir, Allah'ın bu kanunu değişmez... Şu hâlde ileri geçmek isteyenlerin yoluyla çalışması gerekir. Şayet çalışmalarından sonra Allahu teâlâ yine kulunu zengin etmezse, o kulunun hâlini herhalde kendisinden daha iyi bilir. Kim bilir, Allah o kulunu zengin etseydi, onda berikiler kadar da i'tidâl bulunmayacaktı da, onlardan fazla kötülük yapacak, bu suretle dünyâsını da âhiretîni de harâb edecekti. Böyle bir neticeden muhafaza ettiği için, o kulun Allah'a şükretmesi lâzımdır. 1298
72. EL-MUAHHİR
İstediğini geri koyan, arkaya bırakan1299
Allah (c.c), hikmetinin gereği olarak dilediğini öne alır, dilediğini geriye bırakır. Sübhan Tealâ kullarından dilediğini takvası, ihlasla Allah'a sığınışı, doğruluğu, yaptığı dua sebebiyle öne geçirir, taltif eder. Mevlayı Müteâlâ Hazretleri dilediğini itaat ve marifetine, çalışıp çabalamasına rağmen geri bırakır. Bunda bir hikmet vardır. Allah bunu kullarının salahının gereği olarak yapar.
Cenab-ı Hak, iyileri öne geçirir. Günahkârları ulvi mertebelerden geri bırakır. Kimi kendine yaklaştırmışsa onu öne almış, kimi kendinden uzaklaştırmışsa onu da geriye bırakmış demektir.
Allah, bâzı şeyleri de diğer bazısı üzerine takdim edebilir. Bu ya varlık sebebiyle olur. Mesela sebeblerin müsebbiblerinden önce oluşu gibi. Veya şeref yönüyle olabilir. Peygamberlerin, salihlerden önce oluşu gibi.
Peygamber (s.a.v.), Cenab-ı Hak tarafından bütün mahlukâtın en şereflisi olarak takdim edilmiştir.
"O'nun ortağı yoktur. Bana sadece bu emrolundu ve ben müslümanların ilkiyim." 1300
"De ki: Bana, dini Allah'a halis kılarak O'na kulluk etmem emrolundu. Bana müslümanların ilki olmam emrolundu." 1301
Resulullah (s.a.v.), şöyle dua ederdi:
"Ey Allah'ım! Hatalarımı, cehlimi ve boş işlerimi bağışla. Sen benim hakkımda hayırlı, olanları en iyi bilensin. Bilerek veya bilmeden, ciddi veya şaka ile yaptıklarımı bağışla. Bütün bunların bilgisi senin yanındadır. Ey Allah'ım! Önceden yaptıklarımı ve sonra yapacaklarımı, gizlediklerimi ve ilan ettiklerimi bağışla. Sen istediğini öne ve sona alansın, senin her şeye gücün yeter."
Ayet-i Kerimelerde bu isimler şu şekilde geçmektedir.
"O gün insana, ileri götürdüğü ve geri bıraktığı ne varsa bildirilir." 1302
"(Allah) buyurdu ki; "Huzurumda çekişmeyin. Ben size daha önce uyarıcı göndermiştim." 1303
"(Resulüm!) Sakın, Allah'ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Ancak, Allah onları (cezalandırmayı), korkudan gözlerin dışarı fırlayacağı bir güne erteliyor." 1304
Allahu teâlâ istediğini ileri, istediğini geri aldığı gibi; bâzan da kullarının teşebbüslerini, onların bekledikleri zamanda semerlendirmez, maksatlarını arkaya bırakır; hikmetleri vardır. Bu hikmetleri araştırmalı, sezmeğe çalışmalı. Bunlar da ibâdettir. Meselâ, istemekte kusur edilmiştir. Âdaba riâyet lâzım... Bâzan da mihnet ve ıztırâbı arttırmak için teahhur eder. Bu surette bunun arkasından çok defa ferahlık gelir. Bâzı kerte de, istenen şeyin ehemmiyetine, kıymet ve izzetine işaret için teahhur eder ki, arayan bu uğurda bâzı güçlüklerle uğraşsın, yorulsun da eline geçince kıymetini bilsin, muhafaza etsin diye.1305
Kula Gereken Şey:
Allahu teâlâ'nın ileri aldığına veya geri bıraktığına değil, ancak Allah ile aşinalık te'sisine ehemmiyet vermektir. Kulun, Allah ile münâsebeti için tek vâsıta ibâdet ve ubudiyettir. (İbâdet, Allah'ın razı olacağı şeyi yapmaktır. Ubudiyet, Allah'ın yaptığına razı olmaktır.) Allahu teâlâ'nın müstehık olduğu şükrü ve ubudiyeti kimse hakkiyle yerine getiremez. Bununla beraber, kulun asıl ehemmiyet vereceği şey, elinden geldiği kadar ubudiyet edeplerine riâyet edip sonunda:
"Yâ Rab! Sana lâyık kulluk edemedik." diye özür dilemek ve kulluğunda sadâkat gösterenleri Allah'ın ihmâl etmiyeceğine inanmaktır.
Bir temsil: Büyük müessese sahiplerinden biri, husûsî kâtibine şu emri yazdırıyordu: Filancanın maaşına bir misli zam yapılsın! Çünkü görüyorum ki, o dâima vazifesi başında ve verilen emirleri büyük bir dikkât ve ciddiyetle yerine getirmektedir. Öteki adamlarımız arzuları peşinde koşar ve vazifelerine karşı uyuşuk bir halde bulunurken o, her lâhza bize bakmaktadır; ne emir verilecek, ne işaret edilecek diye...
İşte Allah'ın kullarının, birbirlerine nispetle derecelerinin ve mertebelerinin yüksekliği de bunun gibidir. Allah'ın emirlerine, âdâb ve erkânına dikkatle riayet edenler yükselir. Çünkü Allah'ın va'di böyledir. Kulluk vazifesinde kusur edenlerin işi ise, Allah'ın lütfuna kalmıştır. Hakiki bahtiyarlık, buyruk kabul etmektedir. Buyruğa kulak asmamak, emr ü fermana itaatsizlik etmek, dünyâ ve âhirette mahrumiyetin, perişanlığın en kuvvetli sebebidir.1306
Dostları ilə paylaş: |