El-esmâul-hüSNÂ



Yüklə 2,56 Mb.
səhifə26/81
tarix03.01.2019
ölçüsü2,56 Mb.
#89394
1   ...   22   23   24   25   26   27   28   29   ...   81

16. EL-VEHHAB

Karşılıksız olarak nimetlerini bol bol veren,745 çeşit çeşit ni'metleri dâima bağışlayıp duran. 746

"Rabbimiz! Bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi eğriltme. Bize tarafından rahmet ba­ğışla. Lütfü en bol olan sensin." 747

"Vehhab" bağış anlamına gelen "hibe"den türe­miş olup çok çok bağış ve atiyyede bulunan demek­tir. Allah'ül-Vehhab: Bağışı bol yani hibe ve atiyyeleri bol olan Allah demektir.

Hibe ise, herhangi bir bedel ve menfaat olmak­sızın karşılıksız bağışlamak manasına gelmektedir. Eğer bu hibe çok olursa hibe sahibi "Vehhab" diye isimlendirilir. Bu da Ancak Allah Tealâ hakkında ger­çek bir hakikattir. İşte bundan dolayıdır ki yeni çocuk sahibi "bağışlayana şükrettim" der. Böyle bir kim­se için göz aydınlığı verme manasında "bağışlanan hakkında hayırlı olsun" denilir. Ve yine dua edilir­ken: "Ey Allah'ım günahlarımı bağışla, Allah'tan gü­nahlarımı bağışlamasını niyaz diyorum" denilirken "heb" ve "istevhebe" fiilleri kullanılır. Yani estağfir manasındadır.

Gerçek şu ki Allah'ın dışında karşılıksız bir şeyi veren hiçbir mülk sahibi yoktur.

Vehhab kelimesi Kitab-ı Kerim'de üç defa zikre­dilmiştir. Bunlar;

1. "(Onlar şöyle yakarırlar) Rabbimiz! Bizi doğ­ru yola ilettikten sonra kalplerimizi eğriltme. Bi­ze tarafından rahmet bağışla. Lütfü en bol olan sen­sin." 748

2. "Yoksa aziz ve lütufkâr olan Rabbinin rah­met hazineleri onların yanında mıdır!" 749

3. "Süleyman: Rabbim! Beni bağışla; bana, ben­den sonra kimsenin ulaşamayacağı bir hüküm­ranlık ver. Şüphesiz sen, daima bağışta bulunan­sın, dedi." 750

İsm-î şerîf he'nin kesriyle hibe'dendir. Hibe, herhangi bir karşılık ve menfaat gözetmeden birine bir malı bağışlamak ma'nâsınadır. İsm-i şerîf bu ma'nâ'nın çokluğunu ifâde eder. Bu da her zaman, her yerde ve her şeyi verebilmek kudretidir. Meselâ:

Muhtaca mal, hastaya şifâ, câhile bilgi, kısıra çocuk, sıkılmışa kurtuluş... bağışlamak gibi.. Sonra en ufak, en ehemmiyetsiz hacetten, en büyük ve mühim hacetlere kadar hudutsuz, kayıtsız ve şartsız hakikî bağışlayıcı ancak Allahu teâlâ'dır. Çünkü her şeyi Allah yarattığından ve Allah verme­dikçe hiç kimse bir zerreye sahip olamıyacağından, hakikî olarak her şeyin sahibi de Allah'tır; bağışlayanı da Allah'tır. Allahu teâlâ, insanlar arasında bağışlayıcı bir sınıf yaratmış­tır. Bunlar, Allah'ın bağışlayıcılık sıfatını gösteren nişanedir. Bir insan bir veya birkaç insana birşeyler bağışlayabilir, bununla umûmun sevgisini üzerine toplar, işte bunu düşüne­rek El-Vehhâb ism-i şerîfîndeki büyüklüğe ermeli, ermeli de asıl sevginin ve minnettarlığın, mahlûkâtına namütenahi ni'metler bağışlayıp duran Allahu teâlâya aidiyetini kabul et­meli. Bu kabil insanları, bağışlayıcılık sıfatında kat'iyyen Allah'a ortak tutmamalı. Allah, her sıfatında olduğu gibi bu sıfatında da tektir, insanlar bağışladıkları malların muvakkat, ve iğreti olarak sahibi olsalar da yaratıcısı değildirler. O mal­ları onlara Allah bağışladığı gibi, verene verme muhabbetini, alana faydalanma kudretini bağışlayan da O'dur. 751

Kullara Gereken:

Allah ile kulu arasındaki muameleyi, uşakla efendi arasın­daki muameleye benzetmemeli. Uşak efendisinin hizmetinde çalışır, emirlerini yerine getirmek için yorulur. Fakat bu çalı­şıp yorulmalar, efendinin şahsını sevdiğinden değil, ondan alacağı ücret içindir. Efendi de uşağı ile iyi geçinmek ister, ona ihsanda bulunur. Bâzı kusurlarına göz yumar, lâkin kat­landığı bu fedakârlık, uşağın şahsı için değil, onun hizmetine olan ihtiyacından dolayıdır, işte yaradılmışlar arasındaki bü­tün muameleler hep bunun gibidir. Birbirlerine hizmetleri, fedakârlıkları karşılıklı bir ihtiyacın mahsûlüdür. Allahu teâlâ'nın ise bir ismi de El-Ganî'dir. Yani O, hiçbir şeye muh­taç olmadığı için, O'nun bahşişleri hep lûtfunun, kereminin rahmet ve re'fetinin ifadesidir. 752



17. ER-REZZAK, ER-RÂZIK

Bedenlerin ve ruhların gıdasını veren, 753 yaradilmışlara faydalanacakları şeyleri ihsan eden.754

Rızk, Allahu teâlâ'ınn bilhassa yaşayan mahlûkâtına fay­dalanmalarını nasip ettiği şeydir. Rızk yalnız yenilip içilecek şeylerden ibaret değildir. Kendisi ile intifâ olunan her şeye rızk denir. 755

Bütün mahlukatın rızkını Cenab-ı Allah verir. O, rızkı pek çok ve bol veren yüce varlıktır. Kalpleri ve nefisleri gıdalandıran Allah'a hamdolsun. Allah nu­runu onlara ulaştırsın. Onları imana erdirip, taatta muvaffak kılsın. Cenab-ı Hak Teâlâ rızka kefildir. Her canın kendisiyle ayakta kalabileceği kadar rızkı verir. Allah yedirir, fakat yedirilmez. Bundan dolayıdır ki Kur'ân'da bu fiil insana nisbet edilmemiş, gerek doğ­rudan doğruya ve gerekse bir takım sebeplere bağlı olarak rızık verme Cenab-ı Hakk'a ait olduğu vurgu­lanmıştır.

Rızkı da, rızık verileni de yaratan Rezzak'tır. Rızıklardan yararlanma yollarını da yaratan O'dur. Rı­zık iki kısma ayrılır:

1. Bedenlerde zahir olan rızık. Yiyecek ve içe­cekler gibi.

2. Kalplerde gizli olan rızık. İlim gibi. Her iki rızkı da yaratan Allah'tır.

"Semada da rızkınız ve size vadedilen başka şeyler vardır." 756

"Rabbiniz rızkı hem daha hayırlı, hem daha süreklidir." 757

Kuşeyri "Kim Allah'ın Rezzak olduğunu bilirse ona yönelen gerçek bir ferd olmuş olur" dedi.

"Ailene namazı emret; kendin de ona sabırla devam et. Senden rızık istemiyoruz; (aksine) biz seni rızıklandırıyoruz. Güzel sonuç, takva iledir."758

Allah'ın "Rezzak" ism-i cemili Kur'ân-ı Kerim'de bir kere zikredilmiştir759

er-Razzâk kelimesi "rızık veren" anlamındaki "râzık" kelimesinin mübalağa kalıbıdır ve çokluk ifade eder. er-Razzâk Allah Teâlâ'nın isimlerindendir.

Allah Teâlâ şöyle buyurur:



"Şüphesiz ki Allah pek çok rızık verendir." 760

"Yeryüzünde yürüyen her canlının rızkı yalnızca Allah'ın üzerinedir." 761

Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurur:



"Şüphesiz ki Allah, piyasada fiatları ayarlayandır, rızkı kısıp tutandır ve rızkı bol bol verendir." 762

O'nun kullarını rızıklandırması iki çeşittir:



1- Genel rızıklandırma: Yaşamaları ve hayatlarını devam ettirmeleri için muhtaç oldukları her şeyi bütün mahlûkata ulaştırmasıdır. Onlar için rızkı kolaylaştırır, vücutlarında besin haline getirir ve küçük büyük bütün organlara ihtiyaçları olan gıdayı ulaştırır. Bu, iyi, kötü, müslüman, kâfir hatta bütün insanları, cinleri, melekleri ve hayvanları kapsayan bir rızıklandırmadır. Bir başka yönden de mükellefler hakkında gereklidir. Çünkü mükelleflerin elde ettikleri rızık bazan helâl yoldan olur ve bu rızıkla ilgili kul bir hesaba muhatap olmaz. Bazan de haram yoldan elde edebilir. Bu itibarla o da rızık ve nimet diye isimlendirilir. İster helalden isterse haramdan rızıklansın hepsine "Allah'ın rızkı" denilir.

2- Özel rızıklandırma: Bunun faydaları dünya ve âhirette süreklidir. Bu rızkın kullara ulaştırılmasında peygamberleri görevlendirir. Bu tür rızıklandırma da iki türlüdür:

a) Kalplerin ilimle, imanla ve imanı hakikatlerle rızıklandırılmasıdır. Çünkü kalbler, hakkı tanımaya, onu talep etmeye ve Allah'a kulluk etmeye son derece muhtaçtır. Kalplerin zenginliği ve fakirlikten kurtulması bu rızıklanmayla hâsıl olur.

b) Bedenin helâl rızıkla rızıklandırılmasıdır. Allah Teâlâ'nın mü'minlere tahsis ettiği ve mü'minlerin istedikleri rızık her ikisine şâmildir. Kul, kendisini rızıklandırması için Rabbine dua ettiği zaman niyetine her ikisini de almalıdır. "Allahım beni rızıklandır" şeklinde yaptığı duanın anlamı "kalbime faydalı olacak ilim, hidayet, marifet, bütün salih amellerin ve güzel huyların kaynağı iman ile bedenime fayda verecek helal, yararlı, meşakkatsiz ve sonunda verilecek hesabı olmayan rızık nasib et" demektir. 763

Zâhîrî Ve Manevî Rızk:

Zahirî rızklar, her türlü yiyecek ve içecek, giyilecek ve kullanılacak eşya, nukut, mücevherat ve hattâ bir kimsenin çoluk çocuğu, karısı, vücudunun çalışma kudreti, bilgisi, mülk ve serveti hep bu kısımdandır. Allahu teâlâ insanlara eşyanın hassalarını, tabiat kanunlarını ve her şeyi idare eden esasları öğretmiştir. Bunlar hep insanlar için rızk ve refah se­bepleridir. Kâinatta her şey bir hazînedir, boş şey voktur.764

"Rabbena mâ halakte hazâ bâtıla" âyet-i celilesi tabiat­ta gizli olan bu hazîneler üzerine dikkat nazarlarımızı çekmek için indirilmiştir. Şu halde her şeyi incelemek ve ondaki has­salardan faydalanmak icâbeder. Yoksa malından, kudretinden, ilminden intifa edemiyenler merzuk değil, nasipsizdir. Manevî rızkların kaynağı semavî kitaptır. Fakat bugün dünya yüzünde hiçbir harfi değişmeyen ve indirildiği gibi aslını mu­hafaza eden tek kitap Kur'ân-ı Kerîm'dir. Kur'ân, en son Kitâb olarak bütün peygamberlerin sonuncusu ve yükseği, kâinatın kendisi ile iftihar ettiği Muhammed Mustafa (s.a.v.) Efendimiz Hazretlerine indirilmiş­tir. Diğer kitapların ortada asılları yoktur. (Kitâb-ı mukaddes) nâmı ile ellerde dolaşan kitaplar, insan eliyle kirletilmiş, birçok hükümleri değiştirilmiş, birçok tahrifat yapılmıştır. Bu cihet, Kur'ân'ın şehâdetiyle sabit olmuş bir hakikat-ı kat'iyyedir. Onun için onlarda manevî rızk yoktur, manevî zehir vardır. Bunlardan sakınmak gerekir.

Maddî rızklar, yaradılışında saftır, temizdir. Fakat insan eliyle kirlenirse, insan ondan nefret ve istikrah eder. Meselâ, Nisan yağmuru temiz bir kap içinde toplanırsa, o suyu herkes kana kana son damlasına kadar içer, fakat aynı su içine kirli bir el dalarsa, hiç kimse onu içmek istemez. Manevî rızklar da böyledir. Allah'ın vahiy suretiyle indirdiği hakikatlere insan eli karışırsa saffet-i asliyesini kaybeder. Ruhun muhtaç oldu­ğu gıdayı veremez bir hâle gelir. 765



Kula Gereken Şey:

Yiyeceğine, içeceğine, giyeceğine nasıl dikkat ediyorsa, iyisini ve temizini arıyorsa, ruhunun gıdası demek olan manevî rızkların da hâlisini ve temizini arayıp bulmak için da­ha fazla çalışması icabeder. Arayan bulur, elverir ki, samimî olsun. 766




Yüklə 2,56 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   22   23   24   25   26   27   28   29   ...   81




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin