En’âm Suresi (6/165)



Yüklə 2,97 Mb.
səhifə84/117
tarix09.01.2022
ölçüsü2,97 Mb.
#95048
1   ...   80   81   82   83   84   85   86   87   ...   117
En’âm Suresi
120


وَذَرُوا

bırakın


ظَاهِرَ

açığını da



الْإِثْمِ

günahın


وَبَاطِنَهُۚ

gizlisini de



إِنَّ

şüphesiz


الَّذِينَ يَكْسِبُونَ

kazananlar



الْإِثْمَ

günah


سَيُجْزَوْنَ

cezasını çekeceklerdir



بِمَا كَانُوا

olduklarının



يَقْتَرِفُونَ

yapmış










Türkçe Transcript (*)

Veżerû zâhira-l-iśmi vebâtineh(u)(c) inne-lleżîne yeksibûne-l-iśme seyuczevne bimâ kânû yakterifûn(e)

Ali Bulaç Meali

Günahın açıkta olanını da, gizlisini de terkedin. Çünkü günahı kazananlar, yüklendikleri nedeniyle karşılık göreceklerdir.

Edip Yüksel Meali

Günahların açığını da gizlisini de bırakın. Günah kazananlar işlediklerinin karşılığını alacaklardır

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Günahın açığını da, gizlisini de bırakın! Günah kazananlar, yaptıklarının cezasını çekecekler.

Süleyman Ateş Meali

Günahın açığını da, gizlisini de bırakın! Günah kazananlar, yaptıklarının cezasını çekeceklerdir.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Günahın açığını da bırakın, gizlisini de. Günah kazananlar yapıp ettiklerinin karşılığını yakında göreceklerdir.

Yusuf Ali (English)

Eschew all sin, open or secret: those who earn sin will get due recompense for their "earnings."

M. Pickthall (English)

Forsake the outwardness of sin and the inwardness thereof. Lo! those who garner sin will be awarded that which they have earned.

En’âm Suresi
121


وَلَا تَأْكُلُوا

yemeyiniz



مِمَّا لَمْ يُذْكَرِ

anılmayanlardan



اسْمُ

adı


اللَّهِ

Allah'ın


عَلَيْهِ

üzerine


وَإِنَّهُ

çünkü o


لَفِسْقٌۗ

yoldan çıkmadır



وَإِنَّ

şüphesiz


الشَّيَاطِينَ

şeytanlar



لَيُوحُونَ

fısıldarlar (vahyederler/YNÖ)



إِلَىٰ أَوْلِيَائِهِمْ

dostlarına



لِيُجَادِلُوكُمْۖ

sizinle mücadele etmelerini



وَإِنْ

eğer


أَطَعْتُمُوهُمْ

onlara uyarsanız



إِنَّكُمْ

şüphesiz siz de



لَمُشْرِكُونَ

ortak koşanlar(gibi olur)sunuz











Türkçe Transcript (*)

Velâ te/kulû mimmâ lem yużkeri-smu(A)llâhi ‘aleyhi ve-innehu lefisk(un)(k) ve-inne-şşeyâtîne leyûhûne ilâ evliyâ-ihim liyucâdilûkum(s) ve-in eta’tumûhum innekum lemuşrikûn(e)

Ali Bulaç Meali

Üzerinde Allah'ın isminin anılmadığı şeyi yemeyin; çünkü bu fısk'tır (yoldan çıkıştır). Gerçekten şeytanlar, sizinle mücadele etmeleri için kendi dostlarına gizli-çağrılarda bulunurlar. Onlara itaat ederseniz şüphesiz siz de müşriklersiniz.

Edip Yüksel Meali

Üzerinde ALLAH'ın ismi anılmayanlardan yemeyin. Çünkü o, yoldan çıkmadır. Şeytanlar, sizinle tartışmaları için dostlarına vahyeder. Onlara uyarsanız siz de ortak koşmuş olursunuz *

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Üzerlerine Allah'ın ismi anılmamış olanlardan yemeyin, çünkü onu yemek yoldan çıkmaktır. Şeytanlar, dostlarına, sizinle mücadele etmeleri için telkinde bulunurlar. Eğer onlara uyarsanız, muhakkak ki, Allah'a ortak koşanlardan olursunuz.

Süleyman Ateş Meali

(Kesilirken) üzerine Allah'ın adı anılmayan(hayvan)lardan yemeyiniz! Çünkü o(nu yemek), yoldan çıkmadır. Şeytanlar, dostlarına, sizinle mücadele etmelerini fısıldarlar. Eğer onlara uyarsanız, şüphesiz siz de ortak koşanlar(gibi olur)sunuz.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Üzerine Allah'ın adı anılmayanlardan yemeyin. Böyle bir şey tam bir yoldan çıkıştır. Şeytanlar kendi evliyasına/dost ve destekçilerine sizinle mücadele etmeleri için elbette ki vahiy gönderirler. O şeytan evliyasına boyun eğerseniz kesinlikle müşrikler oldunuz demektir.

Yusuf Ali (English)

Eat not of (meats) on which Allah.s name hath not been pronounced: That would be impiety. But the evil ones ever inspire their friends to contend with you if ye were to obey them, ye would indeed be Pagans.

M. Pickthall (English)

And eat not of that whereon Allah's name hath not been mentioned, for lo! it is abomination. Lo! the devils do inspire thee minions to dispute with you. But if ye obey them, ye will be in truth idolaters.

En’âm Suresi
122


أَوَمَنْ

kimse gibi midir?



كَانَ

iken


مَيْتًا

ölü


فَأَحْيَيْنَاهُ

kendisini dirilttiğimiz



وَجَعَلْنَا

ve verdiğimiz



لَهُ

kendisine



نُورًا

bir ışık


يَمْشِي

yürüyebileceği



بِهِ

onunla


فِي

arasında


النَّاسِ

insanlar


كَمَنْ

kimsenin


مَثَلُهُ

benzeri


فِي

içindeki


الظُّلُمَاتِ

karanlıklar



لَيْسَ

olmayan


بِخَارِجٍ

çıkışı


مِنْهَاۚ

ondan


كَذَٰلِكَ

işte öyle



زُيِّنَ

süslü gösterilmiştir



لِلْكَافِرِينَ

kafirlere



مَا

(işler)


كَانُوا يَعْمَلُونَ

yaptıkları








Türkçe Transcript (*)

Eve men kâne meyten feahyeynâhu vece’alnâ lehu nûran yemşî bihi fî-nnâsi kemen meśeluhu fî-zzulumâti leyse biḣâricin minhâ(c) keżâlike zuyyine lilkâfirîne mâ kânû ya’melûn(e)

Ali Bulaç Meali

Ölü iken kendisini dirilttiğimiz ve insanlar içinde yürümesi için kendisine bir nur verdiğimiz kimsenin durumu, karanlıklarda kalıp oradan bir çıkış bulamıyanın durumu gibi midir? İşte, kafirlere yapmakta oldukları böyle 'süslü ve çekici' gösterilmiştir.

Edip Yüksel Meali

Ölüyken dirilttiğimiz ve kendisine insanlar arasında yürüyebileceği bir ışık verdiğimiz kimse, karanlıklar içinde olup da ondan çıkamıyan kimse gibi olur mu? İnkarcıların yaptıkları işler böyle süslü gösterilmiştir.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Ölü iken hidayetle dirilttiğimiz, kendisine insanlar arasında yürüyecek bir nûr verdiğimiz kimse, karanlıklar içinde kalıp, ondan çıkamayan kimse gibi olur mu? Fakat kâfirlere, yaptıkları, böyle süslü gösterilir.

Süleyman Ateş Meali

Ölü iken kendisini dirilttiğimiz ve kendisine insanlar arasında yürüyebileceği bir ışık verdiğimiz kimse, karanlıklar içinde kalıp ondan hiç çıkamayan kimse gibi olur mu? İşte kafirlere, yaptıkları (işler), öyle süslü gösterilmiştir.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Bir ölü iken kendisine hayat verdiğimiz, insanlar içinde yürümesi için kendisine bir ışık tuttuğumuz kişinin durumu, karanlıklar içinde kalmış, bir türlü ondan çıkamayan kişininki gibi olur mu? İşte böyle! Küfre sapanlara, yapmakta oldukları süslü-püslü gösterilmiştir.

Yusuf Ali (English)

Can he who was dead,(945) to whom We gave life, and a light whereby he can walk amongst men, be like him who is in the depths of darkness, from which he can never come out? Thus to those without faith their own deeds seem pleasing. *

M. Pickthall (English)

Is he who was dead and We have raised him unto life, and set for him a light wherein he walketh among men, as him whose similitude is in utter darkness whence he cannot emerge? Thus is their conduct made fad seeming for the disbelievers.


Yüklə 2,97 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   80   81   82   83   84   85   86   87   ...   117




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin