Tefsirde Rical ve Diraye İlmine Olan İhtiyacın Sebebi
Kurân-ı Kerim, İslami bilgi ve hükümlerini tanımada en önemli kaynaktır. İslami inançlar ve kanunların önemli bir bölümü Kurân tarafından beyan edilmiştir. Bununla birlikte bazı ayetlerin sahih veya kâmil şekilde anlaşılması için rivayetlere müracaat etmekten müstağni değiliz. Zira Kurân’ın beyanı (semavi kitapların şanına uygun olarak) bazı yerlerde genel ve oldukça kısaltılmış şekildedir ve onun şerh veya ayrıntılarının zikri Kurân’ın açıklayıcıları olan Masum Önderler (a.s) tarafından beyan edilmiş ve rivayetler yoluyla bize ulaşmıştır.
Aynı şekilde bazı yerlerde ayetlerin şa’n-ı nüzulü rivayetlerde beyan edilmiştir ve şa’n-ı nüzulü anlamada en güvenilir kaynak da rivayetlerdir.
Şuna dikkat etmek gerekir ki çeşitli alanlarda, başta tefsir konusunda gelen rivayetlerin çoğu rivayet-i vahid şeklindedir.1111 Bu gruptaki rivayetlerde onların rivayetinin muktezası gereği doğru ve yalan olma ihtimali verilmektedir. Çünkü kendi menfaatleri doğrultusunda haber uydurup, Masum Önderlere (a.s) isnat etmiş kimseler hep olagelmiştir. Bu yüzden rivayetler arasındaki bu tür haberleri tanımak bir zarurettir.
Yapılan açıklamalar dikkate alındığında, rivayetlerin senedini incelemenin ve onları (mütevatir, rivayet-i vahid, zayıf, mürsel vb. gibi) bölümlere ayırmanın, böylece onların muteber olup olmadığını teşhis etmenin ancak rical ve diraye ilmi ile mümkün olduğu görülmektedir. Bu yüzden bu iki ilmin konularını bilmek zorunlu sayılmıştır. Masum Önderlerin (a.s) sözüne ilave olarak Sahabe, Tabiin veya geçmişteki müfessirlerin tefsir konusundaki görüşlerini nakleden rivayetlerin de incelenmesi gerekir. Zira canları istediği zaman hadis uyduranların eli bu tür rivayetlere de uzanmış olduğundan, onlara isnat edilen görüşlerin birçoğunu şüpheli duruma düşürmüştür.1112
Dostları ilə paylaş: |