“es-saihun” sözcüğünden maksadın “oruç tutanlar” olduğu rivayet edilmiştir. (Kenz’ul-Ummal, c.2, s.7). Fakat lügat kaynaklarında bu kelimenin kökü olan “seyehe” sözcüğü “akmak” ve “gitmek” manasına gelmiştir. Aynı şekilde “sahe ez-zill” cümlesini “gölge döndü” şeklinde anlamlandırmışlardır. (bkz. Mucem-u Mekayis’il-Lügat, es-Sihah vel-Misbah’ul-Münir, bu kelimenin altında). Bazıları “siyahet” kelimesinin, “ibadet ve ruhbaniyet için özel bir mekana doğru yolculuk.” manasına geldiğini söylemişlerdir. (bkz. Ezheri, et-Tehzib). Hiçbir lügat kitabında bu kelime için “oruç tutmak ve oruç tutan” manası zikredilmemiştir.
b) İmam Cafer-i Sadık (a.s), “rafes, fusuk ve cidal” kelimelerini sırasıyla “cinsel ilişki, yalan ve “yok vallahi ve evet vallahi” şeklinde yemin etmek ve birbirine sövmek” şeklinde mana etmiştir (Şeyh Saduk, Muhammed b. Ali, Meani’l-Ahbar, s.294) ve Muminun suresinin 76. ayetinde geçen “tazarru” kelimesini, elleri kaldırmak şeklinde mana etmiştir. (A.g.e, s.369).
Fakat metinde de ifade ettiğimiz gibi Kurân sözcüklerinin manasını beyan eden rivayetlerin senedi sahih olmalıdır. Öyleyse zikri geçen rivayetler muteber olmadıkları için tek başına referans olamazlar.
|