“ilel merafik” ifadesi yıkamanın haddini mi yoksa yönünü mü beyan ediyor veya “bi ruusikum” ifadesindeki “ba” harfi “tab’iz/bölüm” manasına mı yoksa başka manaya mı geliyor gibi görüş farkları vardır.
1042Binaenaleyh “erculekum”, “bi ruusikum” kelimesinin zahiri irabına göre mecrurdur ve onun mahalli itibarı ile mensuptur. Nitekim Şia ulemasının görüşüne göre her iki şekilde de okunmuştur. Bkz. Fazl b. Hasan Tabersi, Mecme’ul-Beyan, c.3, s.285.
1043Yukarıdaki ayetle ilgili şu tefsirlere bakınız: Mecme’ul-Beyan, el-Mizan, Minhec’us-Sadıkin.
1044Muhammed Cevad Belaği, Ala’ur-Rahman fi Tefsir’il-Kurân, s.37.
1050Tüm ulema şu konuda ittifak etmişlerdir; kinaye, açık söylemekten daha etkilidir, tariz tasrihten daha vurguludur, istiarenin meziyet ve üstünlüğü vardır ve mecaz da hakiki manadan daha etkilidir. (Ali b. Muhammed Cürcani, Delail’ul-İcaz, s.55).
1051Mahmud Zamehşeri, Keşşaf, c.1, Mukaddime.
1052Fecr/14. Bu cümlede üç vurgu ve üsteleme vardır. 1- “İnne” edatı, 2- “lam” harfi ve 3- Cümlenin isim cümlesi oluşu.
1053Münafikun/1.
1054Bir defa münafıkların vurgulu biçimde Peygamberin risaletine şahitlik ettikleri beyan edilmiş. Bir defa risaleti vurgulamak için tekit getirilmiş ve üçüncü cümlede ise münafıkları yalanlamak için yine vurguda bulunmuştur. Her üç cümlede de üç tekit/vurgu vardır.
1055Fatiha/5.
1056Müsned-i İleyhin tahsisi, teşvik, tefaul, kasr, tacil, taaccüb, tazim, medh, zem ve dua gibi… (bkz. Ahmed Haşimi, Cevahir’ul-Belaga, s.159).
1057Zamehşeri şöyle der: “Mef’ulun (iyyake) takdimi ve öne alınması ihtisas içindir… Mana şöyle olur: “İbadeti/kulluğu sadece sana has kılırız ve sadece senden yardım isteriz.” (Keşşaf, c.1, s.13).
1058Meryem/4.
1059İbn-i Ebu’l-Esba Mısri, Bedi’ul-Kurân, Tercüme-i Mir Levhi, s.125 ve bkz. el-İtkan, c.2, s.781.
1060Bakara/187.
1061Bu ayet hakkında Şii ve Ehl-i Sünnet tefsirlerine bakınız.
1062Ayetlerde işlenmiş olan bu teknikleri ve onlardan neyin kastedildiğini anlatmak konuyu uzatacağından, bunlar hakkında bilgi edinilmesi için tefsir kitaplarında numarası verilen ayetlerin tefsirine müracaat edilmesini öneririz.
1063Maide/64.
1064Fetih/10.
1065Taha/5.
1066Bkz. Muhammed Hüseyin Tabatabai, el-Mizan, c.6, s.34 ve c.8, s.154.
1067Mahmud Zamehşeri, Keşşaf, c.1, s.655.
1068Daha fazla açıklama için bkz. Nureddin İtr, Ulum’ul-Kurân’il-Kerim, s.7-8 ve bkz. Mukaddimet’ul-Burhan fi Ulum’il-Kurân, s.31-33.
1069Suphi Salih Kurân İlimlerinin tanımında şöyle der: “[Kurân ilimleri], Kurân’ın nüzulu, Kurân’ın özellik ve hedefleri, Kurân’ın nasih ve mensuhu, Kurân’ın yazılışı, ayetlerin tertibi… vb. Kurân-ı Kerim’le ilgili konuları kapsayan ilimlerden oluşan mecmuadır.” (Suphi Salih, Mebahis fi Ulum’il-Kurân, s.10). Aynı şekilde bkz. Muhammed Ali Mehdevirad, Mecelle-yi Beyyinat, sayı.3 ve 1.yıl, Makale-yi Negah-i Guzera be Seyr-i Negarişha-yi Ulum-i Kurâni, s.89.
1070Zerkeşi, el-Burhan fi Ulum’il-Kurân, c.1, s.103; Suyuti, el-İtkan fi Ulum’il-Kurân, c.1, s.98.
1071Nahl/89 ve Yusuf/111.
1072Hadid/24.
1073Nureddin İtr, Muhadirat fi Ulum’il-Kurân, s.85.
1074Zerkeşi, el-Burhan fi Ulum’il-Kurân, c.1, s.187; Suyuti, el-İtkan, c.1, s.15; Zergani, Menahil’ul-İrfan, c.1, s.195; Muhammed Hadi Marifet, et-Temhid, c.1, s.129.
1075Zergani, Menahil’ul-İrfan, c.1, s.195.
1076Ebulfazl Mir Muhammedi, Buhusun fi Tarih’il-Kurân ve Ulumih, s.326.
1077Tevbe/113.
1078Suyuti, ed-Dur’rul-Mensur, c.3, s.505.
1079Muhammed Hadi Marifet, et-Temhid, c.1, s.138.
1080Bkz. Cafer Sübhani, Furuğ-u Ebediyet, c.1, s.288; Muhammed İbrahim Ayeti, Tarih-i Peyamber-i İslam, s.168.
1081Abdulhadi Fazli, Mukaddeme-yi ber Tarih-i Kıraat-i Kurân-ı Kerim, Tercüme-i Muhammed Bakır Hücceti, s.81.
1082Halid Abdurrahman Ak, Usul’ut-Tefsir ve Kavaiduh, s.428 ve 429.
1083Mesela Mecme’ul-Beyan, “el-Kırae” başlığı altında ve aynı şekilde Tibyan, Keşşaf ve el-Bahr’ul-Muhit tefsirleri.
1091İyci, el-Mevakif’te şöyle der: “Kelam, açık deliller getirerek dini inançları ispat etme ve ondaki şüpheyi giderme gücünü sağlayan ilimdir.” (Bkz. Ali b. Muhammed Cürcani, Şerh’il-Mevakif, c.1, s.34). Üstat Murtaza Mutahhari kelam ilminin tanımında şöyle demiştir: “Kelam ilmi, İslam açısından inanılması gereken konular hakkında bahseden ilimdir; bu konuları açıklar, onları delillendirir ve savunur.” (Murtaza Mutahhari, Aşina-yi ba Ulum-i İslami, Bahş-i Kelam ve İrfan, s.9).
1092Bkz. Cafer Sübhani, Muhazirat fi İlahiyat.
1093Rağıb İsfahani, Mukaddime-yi Cami’ut-Tefasir, s.94; Suyuti, el-İtkan, c.2, s.399; Kelbi, İbn-i Cezi, et-Teshil, c.1, s.12; İbn-i Heyyan Endulüsi, el-Bahr’ul-Muhit, c.1, s.14-16; Muhammed Alusi, Ruh’ul-Meani, c.1, s.6; Muhammed Gazali, Cevahir’ul-Kurân, s.18-23; Muhammed b. Lutfi Sabbağ, Buhus fi Ususl’it-Tefsir, s.298.
1094Kadı Abdulcebbar’a ait Müteşebih’ül-Kurân kitabı ve Ahmet b. Hüseyin b. Alki Beyhaki’ye ait el-Esma ves-Sıfat kitabı bunun örneklerindendir.
1095Enbiya/22.
1096Bkz. Cafer Sübhani, el-İlahiyat, c.2, s.68.
1097Mü’minun/91.
1098Yunus/3.
1099Fecr/22.
1100Fetih/10.
1101Muhammed Rıza Muzaffer, Usul-i Fıkıh, c.1, s.5.
1102A.g.e, s.8.
1103Muhammed Sabbağ, Buhusun fi Usul’it-Tefsir, s.61.
1104Hasan b. Zeyneddin Amili, Mealim’ud-Din, s.22.
1105Mahmud Alusi, Ruh’ul-Meani, c.1, s.6.
1106Muhammed Sabbağ, Buhusun fi Usul’it-Tefsir, s.61.
1107Bakara/158.
1108Bkz. Cafer Sübhani, Külliyatun fi İlm’ir-Rical, s.11.
1109Kazım Müdir Şaneçi, Dirayet’ul-Hadis, s.3.
1110Elbette her ne kadar bu iki ilmin ana ekseni ravilerin güvenilirliği veya güvenilir olmayışı, onların rivayetlerinin makbul veya merdud oluşu konusunu teşkil etse de ancak ravilerin meçhul, müşterek ve müphem olmaları gibi durumlar da bu iki ilimde ele alınan konular arasındadır.
1111Rivayet-i vahid, mütevatir rivayetin karşısında olan bir veya sözlerinden rivayetin mazmununa ilim hasıl olmayan birkaç kişi tarafından nakledilen haberdir. (Kazım Müdir Şaneçi, Dirayet’ul-Hadis, s.33).
1112Bkz. Muhammed Bakır Hücceti, Se Makale der Tarih-i Tefsir ve Nahiv, s.114. ücH
1113Tekvir/6.
1114Geçmişteki müfessirler, “succiret” ifadesini denizlerin (okyanusların) arasındaki engellerin yarılması ve dolması şeklinde anlamlandırmışlar veya denizlerin tutuşması hakkında ay ve güneşin denizlere düşeceği kabilinden delili olmayan tevcihlere meyletmişlerdir. (Bkz. Muhammed b. Cerir Taberi, Cami’ul-Beyan, “ve izel biharu succiret” ayetinin altında, c.12, s.460 ve sonrası).
1115En’am/125.
1116Tecrübeye dayalı insani ilimlerden maksat, direkt müşahede yoluyla elde edilen ilimler ve nakle dayalı ilimlerden daha geneli kapsamaktadır. Mesela tarih ilmi ile ilgili konular direkt olmayan bir müşahede yoluyla toplanmaktadır. Bazı müfessirlerle Rağıb İsfahani ve Reşid Rıza gibi bazı Kurân araştırmacıları, özellikle tarih ilminin tefsirde önemli rolü olduğunu vurgulamışlardır. Fakat onların özellikle dikkat çektikleri konu, tarih kaynaklarından istifade etmektir. Tarih ilminin tefsirdeki rolüne dair kısa bir açıklama faydalı olacaktır.
Kurân-ı Kerim ayetlerinin önemli bir bölümü tarihi konularla ilgilidir. Oldukça geniş bir alanı kapsayan bu ayetler; peygamberler ve ümmetlerin geçmişi, İslam’dan önceki kavimler ve bunların dönemlerine ait olaylar, cahiliye dönemi ve o döneme ait örf ve adetler, İslam dini tarafından teyit edilip, tasvip edilmeyen veya yürürlükten kaldırılan geçmiş ümmetlerin ahkam ve kanunları, İslam’ın başlangıcında bazı grupların özel içtimai hareketleri, İslam camiasının iniş-çıkışları, hükümlerin hayata geçirilmesi ve savaşlar gibi birçok konulardan söz etmektedir. Bu zikredilen alanlar ve benzer yerlerde bu tarihi olayların nitelik ve niceliğinden haberdar olmanın ayetlerin manasını daha iyi, daha kâmil ve daha dakik anlamada temel ve etkin rolü olacağı konusunda hiç şüphe yoktur. Zaten bu yüzden Tefsir Kaideleri konusunda şunu hatırlattık: Bu tür ayetleri anlamada şa’n-i nüzul olarak gelmiş tarihi olaylara ait bilgilerle bize ulaşmış tefsir rivayetleri ve tarihi nakillerin, ayetleri anlamada hatırı sayılır ölçüde tesiri vardır. Fakat şunu da dikkate almak gerekir ki; beşeri toplumların tarihi hakkında birbiriyle irtibatı olan üç bilim dalı vardır:
1- “Nakle Dayalı Tarih” Geçmişteki insanların başından geçen hadiseler ve ahvali bireysel ve cüz’i şekilde naklederek geçmişi yeniden canlandırır.
2- “Tahlile Dayalı Tarih” Nakle dayalı tarih’ten istifade ederek tarihi açıklama ve analizde bulunur. Böylece geçmişte yaşamış olan insanların hayatına hakim olan kanun ve gelenekleri bulmaya çalışır. Aslında bu bilim dalı, geçmişteki toplumları ve onlarla ilgili olayları incelemek suretiyle muayyen bir toplum üzerine hakim olan kanunları tanır ve onunla ilgili sosyal gelişmeleri açıklar. Tabii olarak böyle bir ilim toplumlara veya gelecekteki toplumlara hakim olan kanunları tanıma peşinde değildir.
3- “Tarih Felsefesi” beşeri toplum veya toplumların hareketini dikkate alarak beşeri toplumları harekete geçiren mekanizma ve kanunlarını başından sonuna kadar keşfeder, toplumların hareket yolu ve sahasını açık bir şekilde resmeder.
“Tahlile Dayalı Tarih” ve “Tarih Felsefesi”, açıklayıcı insani ilimler alanına girer. Tarih kaynakları ise tarihi olayların hammaddesini müfessire verir. Müfessir yani tefsir eden şahıs, sağlam miyar ve ölçülere dayanarak bu hammaddelerin sahihini sakiminden ayırt etmelidir.
Burada önemli bir husus vardır ve o da şudur; tarihi olaylara ulaşmak ve onların doğruluğu hakkında hakemlik yapabilecek kural ve kaideleri bilmek, ayetlerin tefsirinde hatırı sayılır ölçüde etkili olan ilimlerden biridir. Zira bu tür kaideleri bilmeyen bir müfessir ya ayetlerin tarihi sahasından tamamen gaflet etmiş olur veya bilgisiz kalır. Bu durumda onun tefsirinde çözümü mümkün olmayacak müşküller ortaya çıkar. Ya yanlış tarihi bilgilere itimat ettiğinden reye dayalı tefsir zemini oluşur veya ayetlerden yanlış sonuçlar alır. Birbiriyle tearuzu olan ve tarihi açıdan çelişkili nakilleri dikkate aldığında da şaşkınlık içinde kalır.
1117Muhammed Hüseyin Tabatabai, el-Mizan, c.2, s.413.
1118Bu konuda daha fazla açıklama için bkz. Mahmud Recebi, İnsan Şinasi, s.175.