2- Konu İlişkisi
Cümlelerin birbiri ardından gelmesiyle oluşacak siyakın cümlelerin mefhumunda etkili olmasının bir diğer temel şartı onlar arasındaki konu ilişkisi ve konu bütünlüğüdür. Yani bütün cümleler aynı konuyu anlatmak için ifade edilmiş olmalıdır. Zira eğer cümleler iki veya daha fazla konu hakkında sadır olmuşsa onların birbiriyle ilgisiz oluşu ve içeriklerinin birbiriyle örtüşmemesi makul olmayan bir durum değildir. Dolayısıyla burada zorlamayla o cümleler arasında bir ilişki ve tenasüp kurarak konuşmacının maksadının bu olduğunu iddia etmek doğru değildir. Başka bir ifadeyle siyakın karine olmasındaki şart, bir oturumda bir konuşmacının ağzından uyumsuz ve birbiriyle alakası olmayan cümlelerin dökülmesinin makul olmayışıdır. Bu şart yalnızca bir konu hakkında olan cümleler için geçerli bir durumdur. Dolayısıyla eğer cümleler arasında bir veya birkaç mutarıza cümle vaki olursa sırf siyaktan ötürü bu cümlelerin zahiri anlamında tasarrufta bulunup, onlara diğer cümlelerin anlamını yüklemek doğru olmaz. Örneğin Kıyamet suresinin 16-19. ayetlerinde şöyle buyurmaktadır:
“Onu, acele edip okumak için dilini oynatıp durma. Şüphe yok ki onu toplayıp (senin kalbine yerleştirmek) ve okutmak bize düşer. Onu okuduk mu onun okunuşunu takip et. Onu açıklamak da bize düşer.”
Bu ayetlerin Kurân-ı Kerim hakkında olduğu aşikârdır. Bu ayetlerde Kurân’ın inişi ve onun beyanı konusunda Peygambere (s.a.a) özel bir emir verilmiş ve birtakım noktalara dikkat çekilmiştir. Şimdi bu ayetler mutarıza cümleler şeklinde kıyamet hakkında söz eden ayetlerin arasında gelmiştir diye cümleler siyakını dikkate alarak, öncesi ve sonrasındaki cümlelere yakınlığı hususiyetinden yola çıkıp, bu ayetlerin zahiri anlamlarından vazgeçip onlara öncesi ve sonrasındaki ayetlerle örtüşecek anlamlar yüklemek doğru değildir. Nitekim bazıları414 bu ayetlere siyak karinesine dayanarak amel defteri anlamını verme hatasına düşmüşlerdir; hatanın kaynağı ise bu temel şartın göz ardı edilmesidir. Aynı şekilde;
“Kâfir olanlar görmezler mi ki gerçekten de göklerle yer birdi biz onları ayırdık ve canlı olan her şeyi sudan yarattık…”415
Ayetinde “Canlı olan her şeyi sudan yarattık” cümlesi ancak Yüce Allah’ın önceki cümleyi de bu cümleyle ilgili olarak getirdiği ve her iki cümleyi de bir konuyu (canlı varlıkların sudan oluşumu) ifade etmek için kullandığı keşfedilirse ayetin tefsirinde Taberi’nin seçtiği söze uygun bir delil olabilir.416 Ama eğer Yüce Allah’ın kâfirlere tevhit nişanelerini veya kendi kudretinin açık delillerini hatırlatma makamında bunlardan söz ettiği ispatlanırsa; yani önceki cümlede bu işaretlerden birini (gökler ve yerin ayrılmasını) beyan etmekte, bu cümlede de başka bir işinden (canlı varlıkları sudan yaratmasından) söz etmektedir denilirse bu durumda siyak (önceki cümlenin bu cümleye yakınlığı) söz konusu tefsirin doğruluğuna bir delil ve karine olamaz.
Birçok yerde ayet ve cümlelerin bir arada inmiş olduğu ve onlar arasındaki konu bütünlüğü aşikârdır. Birçok yerde de bu, ayetlerin mefhumu üzerinde az bir dikkat onları açığa çıkartmaktadır. Fakat bazı yerlerde sadece ayetlerin mefhumu üzerinde dikkat etmekle ayetlerdeki iniş birliği ve konu bütünlüğünü elde etmek mümkün olmamaktadır. Bu durumda ayetler arasındaki bağlantı veya bağımsızlığı anlamak için başka yollardan istifade etmek gerekir. Şimdi bu yollardan bir kısmını hatırlatacağız.
Dostları ilə paylaş: |