EvliLİkte mutluluğun sirlari


Evlilikte Kabalığa Yer Yoktur



Yüklə 457,15 Kb.
səhifə4/5
tarix27.10.2017
ölçüsü457,15 Kb.
#15853
1   2   3   4   5

Evlilikte Kabalığa Yer Yoktur

Resulullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Her kimin kendisine eziyet eden bir karısı olursa, Allah o kadının, bütün ömrü boyunca oruç tutsa bile, kocasına yardım edip onu hoşnut etmedikçe namazını ve güzel amelini kabul etmez... Erkek de karısına eziyet eder ve ona zulmederse aynı bu günah ve azabı görür.”

Mutlu bir ailede kabalığa, kaba kuvvete, efeliğe ve dayılığa yer yoktur.

Kadın “mahbub” dur, (sevgilidir), dövülmez, sövülmez.

Ben bu evin erkeğiyim, burada benim borum öter, dediğim dediktir" diyorsanız, siz mutluluğu ka­pıdan ve bacadan kovmuş olursunuz.

Evde hanımın kalbini kırdıktan sonra,dışarıda 500 kişinin kalbi yapılsa ne yazar?..

Hırs ve tamam başladığı yerde saf duygular sona erer.

Eğer mutlu olayım, mutlu edeyim diyorsanız: Yüzünüzde tebessüm, ağzınızda tatlı dil, dilinizde teşekkür ve sözünüzde şeker eksik olmasın! Bu. Her iki eş için de geçerlidir.

Evet, diliniz teşekkürlü, sözünüz şekerli, yüzünüz tebessümlü olsun!

Tatlı dille insan hem eşinin kalbini kazanır, hem de onun kalbine girer.

Bir teşekkür gözde çiçek açtırır. Bir teşekkür tün yorgunluğu alıp götürür. Bir teşekkür insana dost kazandırır.

İnsana teşekkür etmeyen Allah'a şükretmez.

Aile geçimsizliklerinin sebebini kimde gördüysem o geçimsizliğin kolayca düzeltile-bileceğine inandım. Bazı hanımlar, “Ben eşimin kölesi olamam” diyor. Hâlbuki eşine köle olanlar onu kendisine köle etmiştir. Karşımızdakinden iyilik istiyorsak evvela biz iyi olalım.

Peygamber (Sallallahu Aleyhi Vesellem) Efendimiz, kızı Hz. Fatıma (radıyallahu anha)’ya çarpıcı bir üs­lupla:

Kızım, sen kocana câriye ol ki, o da sana köle olsun.”

Damadı Hz. Ali (radıyallahu anh)’ye de: “Yâ Ali! Sen kızıma köle ol ki, o da sana câriye olsun” buyurdular.

Mutluluk arayan kimse için bu kitaplık söz yeter. Evet, eşine câriye olan kadın, eşini kendisine köle eder.

Amelleri tartılan bir kişinin, cenneti hak edecek bir ameli yoktu. Allah (c.c) ferman buyurdu: ‘Onu cennete alın. Çünkü o, eşi ve çocuklarına karşı şefkatliydi.’ Demek ki cennet, evin içinde kazanılıyor. Eş ve çocuklarına karşı şefkatli olmak, kişiye cen­net kazandırır. (Hadis-i Şerif)



İşte kutlu ferman; “Merhamet etmeyene merha­met edilmez. Siz yerdekilere merha-met edin ki, melekler de size merhamet etsinler.” (Tirmizî, Hudud î Ebu Davud, Edeb,60)

Nebiler Sultanı ferman buyurdu: “Ey ümmetim! Kadınlara hayırla muamele etmenizi tavsiye ederim. Çünkü onlar sizin emriniz altında­dır; fazla tahakküme hakkınız yoktur.”, “Dünya bir metadır. En hayırlı metası ise saliha kadındır.”

Adamın eve geldiğinde hanım bir tarafa, çocukları bir tarafa kaçışan bir kişiden baba olur mu? Bir Hadis-i Şerifte:

Allah, kadın ve çocukların haklarının ihmalinden dolayı gazaplandığı kadar hiçbir şeyden gazaplanmamıştır,” buyurulur.


Evlilikte Kadınlar Ne İsterler?

Resulullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz mümin, Allah’ın terbiye ettiği bir kimsedir. Allah ona genişlik verdiğinde eli açık olur. Allah ondan aldığında ise kendini tutar.”

  Başka bir Hadis-i Şerifinde ise şöyle buyurmuştur: “Her kim pazara girer, bir hediye alır ve onu ailesine götürürse, bir grup aç insana sadaka götüren kimse gibidir ve hediye vermekte kızlardan başlamak gerekir.”

Kadınlar, eşlerinin kendilerini sevdiğini hissettirsin, davranışlarla bunu göstersin isterler. Çünkü: Eşi en çok memnun eden şey, sevildiğini eşinin ağzından duymasıdır.



Akıllı bir erkek, dünyanın en güzel kadınını değil, insanın dünyasını güzelleş-tiren kadınını sever.

Evde hizmetçi imiş gibi değil, bir hayat arkadaşı olarak görülmelerini, Aile birliği beraberliği içinde kale alınmak, değer verilmek ve olduğu gibi kabul edilmek isterler.

Kalıcı huzur için esas olan müsamaha (hoşgörü), hizmetlerine karşı teşekkür ve iltifat edilmesini,

Eşlerinin başka kadınlarla konuşurken gösterdiği nezaketi, kendilerinden de esirgen-memesini,

Eşlerinin ev işlerinde kendilerine yardım etmele­rini

Allah Rasûlü (Sallallahu Aleyhi Vesellem)’in, eşlerine yardım ettiğinin, koyunlarını sağdığının, elbisesini dikip, ayakkabısını tamir ettiğinin bilinmesini,

Bir babanın çocuklarına yapacağı en büyük İyiliğin annelerinin sevilmesi olduğunu.. Kısaca kadınlar, sevgi, saygı, ilgi ve güven isterler.

Eşler, birbirlerine duymak istediği sözlerle hitap etmeli. Duymak istemediği sözü kullanmamalı. Çün­kü: Kimse kırıcı sözleri duymak, kaba saba tavırlara muhatap olmak istemez. Bunlar kalplerde onulmaz yaralar açar.

Kadınların en çok istediği şey sözdür. Kendileriyle konuşulsun, konuşmaları dinlenil-sin isterler.

Eşinizle oturup, yüz yüze bakın, göz göze gelin. Eşinizin gözünün içine bakınca tam da gözbebeğinin ortasında kendinizi göreceksiniz.

Kendinizi, orada ağırlanıyormuş gibi hissedersiniz. Ancak, bunun da ona gözünüzün bebeği gibi bakmaktan geçtiğini göreceksiniz.

Sık sık eşinize onunla birlikte olmaktan mutlu oldu­ğunuzu, onu takdir ettiğinizi ve yaptıklarına hayran olduğunuzu söyleyin.

Bu tavsiyelerin, basmakalıp şeyler olduğunu sanı­yorsanız, 24 saatinizi kesintisiz kucaktan hiç inme­yen bir bebekle geçirmeyi deneyin...

Eşinizin ne kadar takdir edilesi, hayran olunası iş­ler yaptığını dehşetle fark edeceksiniz.

Kadınların neler istediğini erkeklerin hemen anla­ması zordur. Fakat erkeklerin de kadınlar tarafından anlaşılmadığı durumlar az değildir.” (Dr S. Demirci)
Kadınlar Ne İstemezler?

Kadınlar, eleştirileri ve acımasızlıkları, eşinin sinir­lenince sesini yükseltip bağırma-sını istemezler. Ba­ğırmak sözün tesirini siler ve aradaki sevgi ve saygı bağlarını koparır.

Eleştiride ağır üslûp kullanmak, suçlamak, aşa­ğılamak, sözlü saldırılar, aile huzur ve mutluluğunu derinden sarsar.
En sevmedikleri de: “Beceriksiz, İşten anlamaz. Sen ne işe yararsın” sözleridir. Bu tür ifade, eşinizin size olan sevgisini yitirip bi­tirir.

Adil olun. Kendinizi mazlum, eşinizi zâlim sandal­yesine oturtup, ben bu evde neyim ki? diye eşinizi itham etmeyin,

Alıngan olmayın. Sürekli: “Niye öyle konuştun beni kastediyorsun” vs. gibi sözlerle hesap sorma­yın.

Acaba bu söz ve işimden yanlış bir mâna çıkarır mı? diye düşünen bir eş rahat olamaz. Kibir ve öfke, insanın başına çok felâketler getirir. Eşinizin nelerden sinirlendiğini anlamaya çalışın. Yuvanızın huzur ve mutluluğunu bozmayın.


Yuvada Problem Çözümü

Kusurumuz ne kadar çoksa o kadar kusur ararız. (C. Şahabettin)

Her evde az çok sıkıntı olur. Eşlerin birbirine uyum sağlamada bazı pürüzler çıkabilir. Sevginin yıpran­maması için gereken ilk iş, sıkıntıyı aşmak ve büyüt­memektir.

Ailede problem çözmenin en kestirme yolu prob­lem çıkarmamaktır. Elde olmadan çıkan problem için de çözüme odaklanmaktır.

Paniğe kapılıp, konuyu anlayıp dinlemeden hare­ket etmeyin. Problem yokken varmış gibi davranma­yın.

Problem çözmenin ve sıkıntıları aşmanın en güçlü yolu dini inançlardır, sevgidir. Sevginin erişemeyece­ği uzaklık, aşamayacağı engel yoktur.

Eşinizin kalp sarayını bir sözle yıkabilirsiniz. Ama bin sözle tamir edemezsiniz.

Kederi sevinci, varlığı yokluğu paylaşmaya söz vermiş eşlerin, olası tartışmada ağızdan çıkan sözlere dikkat etmeliler.

Bakılacak yüze, utanılacak söz söylenmemeli.”

Eşimiz, dünya ve âhirerte bakılacak yüzlerin başın­da gelir. Bu yüzden eşin sinesinde yara açacak söz­lerden kaçının.

Sürekli yanlış yapıp, problem çıkarıp eşinizi canın­dan bezdirmeyin. “Artık canıma yetti senin kaprislerini çekemem” dedirtip sevgi ve saygısını kaybetmeyin.

Eşler olarak birbirinizi suçlama yerine, sorunu çöz­meye odaklanın.
Akıllı ve Tedbirli Kadın

Akıllı ve tedbirli kadın, kesinlikle evini yıktırmaz. Yıllarca esef ve pişmanlık acıları çekmek istemez.

Asaleti, mahareti ve güler yüzü ile eşini kendisine hayran bırakır. Mutlu olmak için mutlu etmeyi bilir.

Olası problemler karşısında yılmaz, sabır gösterir. Beş para etmez şeyler için eşini ve kendisini hu­zursuz etmez.

Evinin saadetini, huzur ve mutluluğunu korumak için her fedakârlığa katlanır ve her zorluğa göğüs gerer.

Erkekte akıl ve hikmet, kadında sabır ve ağırbaşlı­lık, ailede uyuşmayı sağlar.

Kişi evinde eşinin gözüne bakınca gönlünü görme­li, kalbine girmeli ve çocuklarının gönlünde yer alma­lı ve taht kurmalıdır. Aksi halde asla huzur ve mutlu olamaz.

Bir kez gönül yıktın ise, bu kıldığın namaz değil.

Yetmiş iki millet dahi elin yüzün yumaz değil.

Eğer bir mü’minîn kalbin yıkarsan

Hakka eylediğin secde değildir. (Yunus Emre)

Ev kadını olmak evde hizmetçilik yapmak değildir. Fakat erkeğin de eve geldiğinde derli toplu bir ev, hiç olmazsa sıcak bir çorba ve güler bir yüz görmek hakkıdır!

Hata yapmayan bir melek gibi davranmayın. Hep kendinizi savunmayın. Eşiniz şunu neden yaptın? dediği zaman “ama” silâhının arkasına gizlenerek eşinize ateş etmeyin.
Karşınızda ateş edecek düşman değil, sevgisini ka­zanmak ve mutlu etmek zorunda olduğunuz bir hayat arkadaşınız var.

Unutmayın ki “dostun attığı gül”, düşmanın attığı silâhtan daha çok yaralar. Kaldı ki iyilik, hiç boşa git­meyen tek yatırımdır.

Kimi eşler, eşlerinin hatalarını yüzlerine karşı dob­ra dobra söylerler. Acaba kırılır mı, incinir mi diye düşünmezler. Eşinin hatalarını araştırmakla görevli polis hafiyesiymiş gibi davranırlar. Sebebi soruldu­ğunda da: “Ben doğruyu söylüyorum; onun hatasını gösteri-yorum.” diyerek kendilerini savunurlar. Hâl­buki her doğru, her yerde söylenmez!

Eşinizin farklı bir ortamdan geldiğini ve farklı bir kişiliğe sahip olduğunu unutmayın. Onu kendinize benzetmeye zorlamayın.


Affedici ve Müsamahakâr Olun!

Hatasız kul olmaz. Eşler birbirlerine karşı affedici ve müsamahakâr olmalı. Aslında bir yerde hata ve kusur varsa düzeltilir; suç varsa affedilir. İnsana yakışan ve yaraşan budur.

Yüce Allah, affedeni affeder, bağışlayana bağış yağdırır. Ve seven insan mutlaka affeder, bağışlar. Af ve müsamaha, büyüklük şiarıdır.

“Affedeni af bilir/Affeden affedilir.” Mutlu ailede kine, garaza ve düşmanlığa yer yok­tur.

Eşler yaşadıkları güzel anları değerlendirmeyi bil­meli, bulduklarıyla yetinmeli, eşini olduğu gibi kabul etmeli.

İş vaktin; idare nakdin güzel kullanılması demek­tir. İşsizlik ve aşırılık sıhhatin amansız düşmanıdır. Hatanızı kabul edin, savunmaya geçmeyin.

Aile yuvası lokanta ve otel değil, huzur ve mutluluk yuvasıdır. Burada şanlı Halife Hz. Faruk (radıyallahu anh) ’u hatırlarız.

Eşini şikâyete gelen bir kişi, Halifenin evinde ha­nımının yüksek sesini duyunca geri döner. Durumu gören Halife niçin geldiğini sorar, O da eşini şikâyete geldiğini, ama burada da aynı şeyi görünce geri dön­düm der.

Âdil Halife (radıyallahu anh): “O benim eşim Cehennemle aramda perdedir. Evimin bekçisi, çocuklarımın anne­si, hayat arkadaşımdır. Evimin bütün islerini gören; gönlümün harama meyletmesine engel olan O’dur” der ve eşine haklılık payı verir.
Sevgiye Giden Yollar

Eşinizle tokalaşın ki, kalplerinizdeki kin ve kıskanç­lık gitsin. Hediyeleşin ki, birbirinize sevginiz artsın, kırgınlık bitsin.” (Muvatta, Hüsni.Hulk.16)

Eşinize duyduğunuz sevginizi dile getirin, onun için yapmayı düşündüğünüz iyilikleri söyleyin.

Evde sıkıcı olmayan tatlı bir sohbet zemini hazır­layın. Ara sıra küçük de olsa bir hediye verin. Unutmayın ki “İnsan, ikramın kölesidir.”

Eski yeni birtakım sorunları söz konusu edip ortaya dökmeyin. Latife ve şaka yapın, evde samimi hava estirin.

Eşinizin yakınlarına gerekli ilgi, sevgi ve saygı gös­terin, eşiniz de sizin yakınlarınıza aynı duyarlığı gös­terecektir.


Aile Yuvası: Ya Cennet, Ya Cehennem Köşesi

Cennet ve cehennem ahirettedir. Fakat ahirete giden yol dünyadan geçer. Eğer cehennem korkusu, cennet ümidi olmazsa insanlar canavar olur.

Aile ocağı, Müslüman kimsenin dünya ve âhiretini kazanacağı kutlu bir yuvadır, küçük bir cennetidir. Cennet de, cehennem de bu yuvada kazanılır.

Mahşerde kulun terazisine konan en ağır sevap, ailesi için yaptığı masraflar, hizmetler ve çektiği sı­kıntılardır.

Hadisi şerifte, beyin ailesi için yaptığı her harca­ma; eşinin ev içindeki hizmetleri, sevabı en çok olan amellerdendir buyurulur: “Harcamaların en hayırlısı, aile fertlerine yapılan harcamadır.”

Bu sebeple hanımın ev içi hizmetlerinin tamamı, sevabı en ağır amellerden sayılır.

Kadın, işten dönen kocasını tebessümle karşılayıp hoş geldin demeli, hal ve hatırını sormalı. Yemeği­ni ve kahvesini vermeli. Eşler dinlenip rahatladıktan sonra birbirlerine diyeceklerini o zaman söylemeli. Çünkü insanlar, sinirliyken, yorgunken, açken ve hastay-ken değişiverirler. Bu gibi durumlarda eşiniz­den bir talepte bulunmayın, sakinleşmesini bekleyin. Bir talepte bulunacağınız zaman, eşinizin neşeli anını ve eşref saatini kollayın.


Sihirli Bir Anahtar

Tatlı dil, en çok aile ocağında etkili olur. Çünkü tatlı dil, sihirli bir anahtar gibi her kapıyı açar.

Söz ola kese başı, Söz ola kese savaşı, Söz ola ağulu aşı, Bir anda bal ile yağ ede bir söz...” (Yunus Emre)

Evet, söz vardır imar eder, söz vardır berbâd eder. Tatlı dil ve tatlı söz yılanı deliğinden çıkarır. Tatlı dille kapalı kapılar açılır ve gönüller fethedi­lir,

Sevgili Peygamber (Sallallahu Aleyhi Vesellem) Efendimiz buyuruyor ki;

Kadın beş vakit namazını kılar, Ramazan orucunu tutar, namusunu korur ve kocasına itaat ederse, kendisine; Hangi kapısından istersen Cennet’e gir denilir.” (İbni Mâce Tirınizî)

Evinde sabır gösterip aileyi ayakta tutan, mutluluk ve huzuru sağlayan kadınlara böyle denecek.

Peygamber (Sallallahu Aleyhi Vesellem) Efendimiz’e göre, hanımın kocasını değil, kocanın hanımını idare etmesi, onun nazını çekmesi söz konusudur. Yani nazı çekilecek taraf kadındır. Halkın bildiği gibi “erkek­tir idare edeceksin, katlanacaksın” düşüncesi yanlış.

Peygamber (Sallallahu Aleyhi Vesellem) Efendimiz: “Kadındır idare edeceksin, katlanacak­sın” demiştir. Çünkü O; “kadını tanıtırken, zorlan­maması gereken bir eğe kemiğine benzetir. Bırakın olduğu gibi kalsın, düzeltmeye çalışırsan kırılır” buyurmuşlardır. Onun için erkek kadına katlanacak, nazını çekecek ve onu bir çiçek gibi koruyacak, çocuk gibi nazlandıracaktır.


Siz Nasıl Olursanız Onlar da Öyle Olur

Peygamber (Sallallahu Aleyhi Vesellem) Efendimiz: "Babalarınıza iyilik edin, saygılı olun ki, oğulları­nız da size iyilik etsin ve saygılı olsunlar" (Câmiüssagîr, 2/51)

Siz erkekler İffetli olunuz ki, kadınlarınız da iffetli olsunlar.” (Câmiüssağîr, 2/51)

Saygı ve sadâkati sâdece hanımın göreviymiş gibi almak yanlıştır. Kocanın meşru olmayan hayatını normal görülüp, kadınınki cinayet sebebi sayılamaz.

İffetli olmak herkesin görevidir. Eşine sadâkat göstermeyen bir kocanın, eşinden sadâkat bekleme hakkı yoktur. Çünkü Hadis-i Şerifte belirtildiği gibi, hanımın iffetli olması kocanın iffetli olmasına bağlı­dır. Ve genelde hatalar, karşı hatalara sebep olur.

Çocuklarınızın size iyilik etmesinde onlara yar­dımcı olun. Yoksa çocuklarınızı kendinize âsi edebilirsiniz.” (Taberânî)

Yaşlandığında çocuklarından bekleyeceğin şey, senin babana yaptığındır. Sen ana -babana hürmet etmezsen, senin evlâdın da sana hizmet ve hürmet etmeyecektir. (Mektubat)

İnsanlara giriş yolu gönül yoludur. Sevmeyen, in­sanlara kendisini sevdirmeyen bir insan, kimseye bir şey anlatamaz. “Kaal değil hâl gerekir.” O halde önce kendinizi sevdirin. Bir iş için rica edin, emretmeyin.

Küçük bir şeyden hemen kırılmak ve darılmak, dostluğa sığmaz. Takdir edilme hissi insanda en derin ihtiyaçtır. Bol bol takdir edin, tebrik edin, teşekkür edin.

Takdir ve iltifatın yan etkisi yoktur. Tenkit, eleştiri, sevginin kanseridir.

Kusur işleyince özür dileyin. Özür dilemek erdem­dir. Ecdadımız ne güzel söylemiştir;

Kişi noksanını bilmek gibi irfan olamaz. Kendini düzeltmeyen, başkasını düzeltemez.


Kadının En Hayırlısı

Sevgili Peygamber (Sallallahu Aleyhi Vesellem) Efendimiz buyuruyor: “Kadının en hayırlısı, kocası ona baktığında koca­sını sevindiren, bir şey istediğinde itaat eden. Nefsi ve malında, kocasının hoşlanmadığı bir davranıştan kaçınandır.” (Müsned, 2/251)

Dünyanın en hayırlı varlığı, salihâ bir kadındır.” (Nesai, nikâh,15)

Saliha kadınlar huzur ve sükûn kaynağıdır, Allah, kime iyi bir eş nasip etmişse, onun dininin yarısına yardım etmiştir. Diğer yansını da kendi çalı­şarak korusun ve Allah (Celle Celalüh)’tan korksun.

Hadis-i Şerifte: “Kadının eşine olan hizmetinin sa­daka olduğu ve kadının en hayırlısı, kocasıyla hoşça geçinen ve uyum içinde olandır” buyurulur.

Peygamber (Sallallahu Aleyhi Vesellem) Efendimiz şöyle buyurdu: “Eğer birinin birine secde etmesini emretseydim, şüphesiz kadınlara Allah’ın eşleri için boyunlarına yüklediği haklar sebebiyle eşlerine secde etmelerini emrederdim.” (Sunen-uEbi Davud, 2140)

 Cafer-i Sadık (radıyallahu anh) şöyle buyurmuştur: “Kadın kocasına karşı üç hususa riayet etmelidir: Kendisini günahtan korumalıdır ki kocası sevdiği veya sevmediği hususlarda ona kalbinde itminan etsin. Kocasına ve yaşamına dikkat etmelidir ki, bir hata yaptığı zaman ona merhametli davransın. Kadın kocasına işve yaparak, kendini sevdirerek uygun bir şekilde gözüne güzel gözükerek âşık olduğunu izhar etmelidir.”

Ve nihayet hayırlı kadın, dilinde hikmet, ruhunda incelik ve davranışlarında hürmet telkin edendir.

Eşler birbirlerini, başkalarının yanında küçük dü­şürecek söz ve davranışlardan uzak durmalı, şeref, namus ve haysiyetini korumalı.

Âhirette kadına sorulacak iki soru: “Allah’a iyi kul oldun mu? Eşine itaat ettin mi?” denir.


Ey Hanımefendi Beyinle Nasılsın?

Bir kadın Peygamber (Sallallahu Aleyhi Vesellem) Efendimize geldi ve bazı şeyler sor­du. Efendimiz (Sallallahu Aleyhi Vesellem)’de ona “Ey Hanım! Beyinle nasılsın?” buyur­du. O da:

Elimden geldiği kadar hizmetinde kusur etme­meye çalışıyorum dedi. Allah Rasûlü (Sallallahu Aleyhi Vesellem) Dikkat et. Beyin senin hem cennetin hem cehennemindir” buyurdu.

Yani cenneti de cehennemi de ona karşı takındı­ğın tavrınla kazanabilirsin! Bu, sadece hanımlar için değil, beyler için de geçerli bir hükümdür.

Aile reisi olan beyin cenneti de cehennemi de evde ailesine karşı takındığı adaleti yahut da adaletsiz tav­rıyla ilgilidir.

Evet. “Hanımlarınız size Allah’ın emanetidir.” Her iki taraf da hak ve sorumlulu-ğunu bilmeli...

Allah, zulmü ve zâlimi sevmez. Zulmün en kötüsü aile içinde yapılandır. Dosttan gelen zulüm, zulüm­lerin en acısıdır. İnsanın hep birlikte olduğu eşinden iyilik huzur ve mutluluk beklerken, hiddet, şiddet ve zulüm gelmesi bir dost tavrı olamaz.

Kadınlara ancak kerîm olanlar ikram eder, leîm (alçak) olanlar ihanet eder.

Mü’minler arasında imanca en kâmil olan, ahlâk­ça en güzel olanıdır. Sizin en hayırlınız ailesine karşı en hayırlı olandır.” (Ebu Dâvud, Sünnet 16)

Biri gelip: Yâ Rasûlâllah! Hangi mümin iman bakımından en mükemmel haldedir? diye sordu. Efendimiz (Sallallahu Aleyhi Vesellem): “Ailesiyle hangisi en güzel şekilde geçiniyorsa o, iman bakımından en mükemmel haldedir” buyurdu­lar.

Demek imanca en mükemmel mümin olmak iste­yen, Allah emaneti olan ailesiyle iyi geçinecektir

Özetle, ailesiyle iyi geçinen insan, iman bakımın­dan mükemmel olan insandır. Her iki taraf içinde bu böy­ledir. Müslüman erkek ve kadın, cenneti de cehennemi de aile ocağında kazanır.

Peygamber (Sallallahu Aleyhi Vesellem) Efendimiz şöyle buyurdular:

Birçok kadın Muhammed ailesine gelerek, koca­larını şikâyet ediyorlar. Kadınlarını döven o kimseler, sizin hayırlınız değildir.” (E.Davud Tîrmizi)

İşte Efendimizin kadınlar adına yüreklere su ser­pen hadisleri: “Siz kadınların, evinizde işlerinizi yaparken çekti­ğiniz sıkıntı, inşallah Allah yolunda cihad edenlerin cihadına denk olur.” (Camiussağır) Hanımlar için ne büyük bir müjdedir bu!

Evet: Hanımlarınız size Allah'ın emanetidir. Her iki taraf da hak ve sorumluluğunu bilmeli.

Kıyamet gününde yüce Allah’a göre en kötü insan, eşiyle olan aile sırrını ifşa edendir.” (Müslim, nikâh 123) Bu ve bu gibi söylemler geçmişte ve günümüzde birçok yuvanın, ailenin dağılma­sına sebep olmuş, çocukların sokakta kalmasına neden olmuştur.

Kadınlar, erkeklerle eşit olmak için uğraşırlar, bunu sağladılar mı, o andan sonra erkeğe üstün olurlar. (Cato)


İdeal Bir Baba Nasıl Olmalı

Bir aileyi idare etmek, bir devleti idare etmekten kolay değildir!



Baba olduktan sonra göreceksiniz ki, kendi mutluluğunuzdan çok, çocuğunuzun mutluluğu ile mutlu olabilirsiniz.

Peygamber (Sallallahu Aleyhi Vesellem) Efendimiz şöyle buyurdular:

Âhır zamanda babalarından ötürü çocukların vay haline!”
Ashabı Kiram, şaşkınlık içinde:

Müşrik babalardan ötürü mü onlara kıyıldı da he­der oldular?



Hayır, mü’min babalar onlara kıydı. Nasıl oldu ya Rasûlâllah?

Babaları onlara dinin temel hükümlerini öğretme­diler.”

Dünya uğruna âhiret saadetinin tek sebebi ve in­sanlığın kurtuluş reçetesi olan dinin emirleri ve farz­ları terk edildi.

Sadece maddî hayatı nazara alıp, çabalarını o noktada yaptılar. Fâni dünya için kalbî ve ruhî hayat­larını ihmal ettiler.

Özetle dini bilgileri öğretmeyi önemsemediler. Ço­cuğunun, alnı secdesiz, vicdanı paslı, dine düşman hâle gelişinden rahatsızlık duymadılar. Efendimiz (Sallallahu Aleyhi Vesellem) sözünü şöyle bağladı:

Ben onlardan uzağım, onlar da benden uzak ol­sun. Yani çocuğunu ihmal eden, heder olmasına göz yuman, dahası bir neslin mahvolması karşısında titremeyen ana babalardan ben uzağım; onlar da ben­den uzak olsunlar”

Bu hadis kendisine anlatılınca Ömer bin Abdülaziz bayıldı ve 24 saat kendisine gelemedi.

Ailede büyük sorumluluk babanın, daha sonra ananındır.

Dine saygılı, insanlığa faydalı yetişmeyen çocuklar, âhirette baba ve anasından davacı olacaklar. Kur’ân'ı Kerim:

Ey iman edenler! Kendinizi ve ailelerinizi, yakıtı in­sanlar ve taşlar olan ateşten koruyun” Üzerinde iri yapılı, sert tabiatlı melekler vardır ki onlar Al­lah’ın kendilerine emrettiğine asla isyan etmezler, neye memur edilirlerse yaparlar. (Tahrim: 66/6) buyurur.

Hayırlı evlat, anne babanın amel defterini açık tu­tacak önemli bir manevî kazanç kapısıdır. Okuduğu her sûre, getirdiği her salavat ve ettiği her dua, o ni­yet etmese de, anne babasının amel defterine ânında kaydedilir.

Evet dindar çocuğun ibadet ve hizmetinin sevabın­dan anne babasına hisse yazılır.

İyiliklerin en iyisi kişi babasının dostu olanlara iyilik etmesidir.” (Hadis-i Şerif)


Yüklə 457,15 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin