EvliLİkte mutluluğun sirlari


Huzur ve Mutluluğun Devamı İçin



Yüklə 457,15 Kb.
səhifə3/5
tarix27.10.2017
ölçüsü457,15 Kb.
#15853
1   2   3   4   5

Huzur ve Mutluluğun Devamı İçin:

Gülün dikene katlanması onu güzel kokulu yaptı” (Mevlâna)

Toplumun temelini oluşturan ailenin huzur ve gü­ven içinde varlığını sürdürebilmesi; eşlerin birbirleri­ne saygılı olmalarına bağlıdır.

Evliliği ayakta tutan sevgi saygı ve hoşgörüdür. Ai­lede sevginin kalıcı ve devamlı olması için her zaman bağışlayıcı ve affedici olunuz

Çocuğunuza gösterdiğiniz sevgi, ilgi ve hoşgörüyü eşinize de göstermeyi unutmayın.

Sadece mutlu olmayı değil, eşinizi de mutlu etmeyi düşünün. Çünkü mutlu eş, eşini daha da mutlu eder.

Yuvada mutluluğun devamı için de çalışın. Birbirinize samimi ve dürüst davranın. Eşiniz size inansın, güvensin.

Kusursuz kul olmaz. Kısmetinize razı olun. Evlilik, dikensiz gül bahçesi değildir.

Eşinizin hizmetlerine karşı takdir ve tebrik sunmayı unutmayın.

Dilinizi dâima iyi kullanın. O sizi saadete götürdü­ğü gibi, felâkete de götürebilir.

Hayırlı eş, hasretle beklenen, geldiğinde sevgi ile kucaklanandır.
Eşinizle kırıcı tartışmalara girmeyin. Tartışma, aklı devre dışı bırakır. Sağlıklı düşün-ceyi önler. Tartışarak hiçbir sorun çözülmez ve kazananı olmaz. Susmasını bilin. Susmak, emeksiz bir ibadet, takısız bir zînettir.

İnatçılık yapmayın, huzursuz olursunuz. Hatanızı kabul edin savunmaya geçmeyin.

Eşinizi kendi fikrinizi kabul etmeye zorlamayın. Eşinizi kapıdan dua ile uğurlayın.

Akşam eve dönüşünde de kapıda karşılamayı ih­mal etmeyin.

Beş on dakika da olsa eşinizle güzel konularda sohbet etmeye özen gösterin.

Kendinizi, eşinizin yerine koyun. Size nasıl davranılsın isterseniz, siz de eşinize öyle davranın.

Aslında hitap etmesini bilenler için evde. iş yerine ve toplum hayatında kavga olmaz. Dilimizi ıslah edebilsek her şey düzelir.

Kibarlık, nezaket ve incelik olmadan evlilik yürü­mez. Eşler birbirini güzel sözlerle çağırmalı.

Mutluluk İçin zarafet ve incelik çok önemlidir. Baş­kaları yanında beyefendi ve hanımefendi olup da, eşi yanında kalp kırmak, gönül incitmek hastalıklı bir davranış ve günahtır.

Sevgili Peygamber (Sallallahu Aleyhi Vesellem) Efendimiz Hz. Aişe (radiyallahu anhâ) annemize:

Ey Aişe, sen bana Allah’ın bir lûtfusun, ben de senin mutluluk kaynağın olmak isterim” derlerdi. .
Evlilikte Mutluluk Nasıl Korunur?

Aile bir paylaşım ortamıdır. Sevgi ve acıların, mutluluk ve sıkıntıların payla-şıldığı yerdir. Bir başka ifadeyle aile, herkesin olduğu gibi göründüğü yerdir. Bu itibarla herkes hakkında ailesinin referansı çok önemlidir. 

Hz. Fatıma (Radıyallahû Anha)Validemize soruyorlar: “Hayırlı kadın nasıl olur?” “Beyini üzmeyen ve hayalinde de olsa, haramlarda gezmeyendir” der.

Aynı soruyu Hz. Ali (Radıyallahû Anh)’ye de soruyorlar, “Hayırlı erkek nasıl olur?” “Hanımını üzmeyen ve hayalinde de olsa, haramlarda gezmeyendir” diye cevap verirler.

Birbirlerini olduğu gibi kabul eder, birbirlerinin iyi yönlerini öne çıkarır, kötü yönlerine iğmâz-ı ayn eder.

Eşler birbirinin dostu ve arkadaşı-sırdaşıdır. Fizikî, zihnî ve kalbî beraberlik içindedir. Birlikte fazlaca vakit geçirmeye özen gösterir.

Birbirlerini maddî-manevî destekleyerek moral verir, kişisel girişimlerine katkı sağlar.

Birbirlerine karşı kibar, zarif, saygılı davranır. Eşini başkalarıyla kıyaslamaz. “Falan bey,  filan hanım şöyle yapıyor, sen yapmıyorsun” demez.

Eşinizin elini tutun. Bu stresi azaltır, sinirlen gev­şetir. Hitap ederken de güzel sözler söyleyin. Emretmeyin, rica edin.

Sabah kahvaltılarını mümkün oldukça birlikte yapın.

Başkalarını değiştirmeye kalkışmayın.

Güvenilir olun, verdiğiniz sözü her zaman tutun. Size yapılmasını istemediklerini siz de başkalarına yapmayın.

Mutlu olmayı isteyin ve mutluluğunuzu koruyun ve ona sahip çıkın. Mutluluk, muhabbet sıcaklığı, sevgi ışığı ile ortaya çıkar. Eşler birbirini sevince zorluklar kolaylıkla aşılır.

Mutluluğa tutununca gönüller aydınlanır ve evler şenlenir.

“Ben böyleyim” diyerek mutluluğu öldürmeyin. İn­san hatasının farkına varıp kendi-sini düzeltebilir.


Sinirlenince her yeri kırıp döken bey, eşine karşı saygısız olan eş “ne yapayım ben böyleyim” diyerek suçunu gizleyemez. Hatasını düzeltmeye odaklanmalı. Başaramıyorsa danışmanlık almalı veya tedaviye başvurmalıdır.

Mutluluk için eşinizin sizin bir kopyanız olmasını beklemeyin. Eşinizin sizin gibi düşünmesini ve her dediğinize evet demesini istemeyin. Bu yaratılışa ay­kırıdır.

Mükemmellik beklemeyin. Bazı eşler her şeyin tekmil olmasını ister. Küçük problem karşısında pa­nikler, hayatı kararır.

“Neden istediğim gibi olmuyor, eşim istediğim gibi davranmıyor” deyip durur. Boş yere hem kendini hem eşini yorarsın.

Sizi neyin mutlu, neyin mutsuz ettiğini eşinize açık açık söyleyin. Kesinlikle birbirinize yalan söyleme­yin.

Birbirinizden fazla beklenti İçersinde olmayın. Birbirinize nispet yapıp inatlaşmayın. Hiçbir evlilik problemsiz, hiçbir eş kusursuz değil­dir. Bunu kabul ederek hareket edin. İşiniz için çalıştığınız gibi, evliliğiniz mutluluğu için de çalışın.

Aslında mutluluk uzaklarda değil, kalbinizin için­dedir. Sabırlı bir eş diyor ki:

Ben gelin olmadan önce annem bana şöyle nasi­hatte bulundu:

Kızım, dindar biriyle evleniyorsun, o sana çok şey söylemez. Sen de ona; (Sana karşı nasıl hareket etmem gerektiğini, sevip sevmediğin şeyleri söyle ki, ben de ona göre hareket edeyim, tatlı yuvamızı zehir etmeyelim) deyiver.”

Annemin bu nasihatine kulak verdim. Eşim bu önerimden çok memnun oldu, hepsi beş madde yazdı, gayet kısa, onlara dikkat ediyorum. Bazen sinirlenip hatalı konuşuyor. O zaman sabredip susu­yorum. Sakinleşince “Biraz önce kızgın konuştun, lütfen böyle konuşarak beni üzme” diyorum. Bu defa o üzülüyor, beni teselli ediyor ve gönlümü alıyor.

Bel fıtığından ağır işler yapmam yasaktı. Ama ha­lıları yıkamak gerekti. Komşunun bahçesinde beyim halıları yıkarken komşu hanım çıkageldi ve:

Vah Ahmet Bey, senin kılıbık olduğunu bilmiyor­dum. Erkek adam halı yıkar mı? Diye alay etmeye başladı. Eşim gayet ciddî şekilde Peygamber (Sallallahu Aleyhi Vesellem) Efendimiz “Sizin en hayırlınız ailesine faydalı olandır.” buyuru­yor. Ben eşime yardım etmekten utanç değil şeref duyarım dedi. O an eşim bana mutlulukların en büyüğü-nü vermişti. Böyle bir evlât yetiştirip bana hayat arkadaşı olarak veren sevgili kayınpeder ve kayınvalideme şükran ve sevgilerimi sunuyorum.


Aile de Mutluluğun Düşmanları

Mutluluğun önündeki en büyük engel, kişinin biz­zat kendisidir.

Hırs, kin, tamah, kanaatsizlik, sevgi fakirliği, mu­habbet yoksulluğu ve âhiret İnancı-nın zayıflığıdır. Ayrıca, yalancılık, söz taşıyıcılık, dedikodu gibi alışkan­lıklar, aile hayatını cehenneme çeviren virüslerdir.

Dünya ve nimetlerine olan düşkünlüğün, mal hırsının huzur ve mutluluğu gölgeleyecek boyuta ulaşması ve bunun eş ve çocuklar üzerindeki menfi tesiri.

Eşlerin anne baba ve kardeşleri ile diğer aile fertlerinin aile huzuruna menfi etkisi ve aile ferdleri arasında uyuşmazlığa sebep olması

Mutluluğun adresi evimizdir, yuvamızdır. Evimiz otel değil, huzur ve mutluluk ocağı-dır.

Ailede mutluluk gözlerden okunmazsa, sözlerden okunmaz. Bir kısım eşler, birbirlerini mutsuz eden taraflarını görüp sürekli şikâyet ettikleri halde, iyilik ve iyi yan­larını göz ardı ederler.


Erkeklik ve kadınlık yetenekleri fıtrîdir, Allah vergisidir. Allah (Celle Celalüh)’ın verdiğini eşinden esirgeyen kimse eşine “elbise” olmamış, Allah (Celle Celalüh)’ın emrini tutmamış ve eşini huzura, mutluluğa kavuşturacak yerde, onu ruhî sıkıntı içi­ne atmış olur. Bu ise büyük bir vebal ve günahtır. Yuvayı yapan ve ayakta tutan hanımlar evden elini eteğini çektiğinde, yuvada huzur ve mutluluk kalmaz.

Çoğu zaman bilinçsizlikten, kapris ve egoların esiri oluyoruz. Oysa cihanda insanları mutlu edecek sayı­sız imkânlar vardır.

Ailede; Huzur ve mutluluğun baş düşmanı gururdur. Gurur, şeytanın “güç savaşıdır.” Mutluluğun arasına “ben” duygusunu sokmayın. Ben daha akıllıyım, iyi bilirim diye düşünmek mutluluğu öldürür. Çünkü gücün girdiği yere savaş girer. Savaşın girdiği yerde huzur ve mutluluk kalmaz.

Mutluluğun amansız diğer düşmanları “kin tutmak” ve “inat gitmektir.” Dünyada hiç bir şey, insanı kin beslemek kadar yıpratamaz. Evet, kapris ve inatlaş­ma, huzur ve mutluluğu öldürür. Eleştiri ise sevginin düşmanı­dır. İnat ve şiddet, hamakat ahmaklık belirtisidir.

Kimi eşler yuvada çıkan problemleri çözüme ya­naşmaz, inatlaşırlar. “Böyle yapayım da ona ders ol­sun” havasına girerler.

Makul insan, eşinden gelen bir sıkıntıdan dolayı, “Acaba ben ne yaptım da bu sıkıntı ortaya çıktı?” diye düşünür, kaderin payını bir yana, bu olayda kendi kusurunu diğer yana koyar. Geriye kalanı da affeder. Siz karşınızdakinin kusurlarına bakmayın, affe­din. Allah (Celle Celalüh)’ın sizi affetmesini istemez misiniz? “Allah çok affedici ve bağışlayıcıdır.” (Nur: 24/22)

Allah (Celle Celalühü) affedeni affeder. Hem mâkul insan, beş para etmez şeyler için eşini de kendini de huzursuz ve mutsuz etmez. Karşılıklı olarak “inat ettim o gelsin barışsın” diye inatlaşmalar, hayatı zehir eder. Yuvayı cehenneme çevirir ve sadece şeytanı güldürür, sevindirir.

Bediüzzaman diyor ki; “Ailede en önemli nokta kadın kocasında fenalık ve sadakat-sizlik görse, o da kocasının inadına, görevi olan sadâkat ve emniyeti bozsa, askerdeki itaatin bozulması gibi, o aile fabri­kası zîr ü zeber olur. O kadın elinden geldiği kadar kocasının kusurunu ıslaha çalışmalıdır ki, ebedî eşini kurtarsın.” (Hanımlar Rehberi)

Bir İslâm düşmanı derki: Bir Müslüman toplumun huzurunu ve mutluluğunu bozabilmenin tek yolu, ailesini dağıtmaktır.” *
Yuva Yapmak İbadet, Yuva Yıkmak Gü­nahtır.

Allah için evlenen ve Allah rızası için evlendiren, Allah’ın dostluğunu kazanır” (Ahmet bin. Hanbel)

Sağlam bir yuva için evlilikler, ebedî hayat arka­daşlığı üzerine kurulmalı. Eşler birbirlerini emanet olarak sahiplenmeli ki sevgiler ebedî olsun. İyi günde yanında olup kötü günde terk etmek evliliğin ruhuna aykırıdır.

Aranıza duvar örmeyin. “Beni anlamayan bir eşim var, ne yapabilirim” diye diyalog kapılarını kapatma­yın.

Tartışma için bahane aramayın, yuvayı sarsacak tavır içine girmeyin. Gözünüzü eşinizin hatalarına değil, iyilik ve hiz­metlerine çevirin.

Mutlaka; Yüzünüzde tebessüm gülleri açılsın... Hal diliniz mutluluğun şarkısını mırıldansın. Mutluluk tül­leri, evinizin her yanını sarsın.

Yuva insanın zindanı değil, saadet sarayı olmalı. “Saadeti, evinin dışında arayanların yuvasına saadet gelmez, huzur ve mutluluk girmez.”

Kadın, güzelliğe bürünmeli, iffetiyle övünmeli. Aile fertlerini mutlu görmeyi, saadeti bilmeli.

Eşler, dışarıya karşı değil, birbirine karşı süslenmeli, her zaman temiz, alımlı ve cilveli olmalı. Böylece eşlerin göz ve gönülleri dışarıya kaymaktan korumalı..

Kim ne derse desin “yuvayı yapan ve ayakta tutan dişi kuştur.”

Bir ailenin ebedî saadeti, karı-koca arasında! Karşılıklı güven ve samimi bir hürmet ve muhabbetle devam eder.” (Bediüzzaman)
Anneden Gelinlik Kızına Nasihatler

Kızım! Şimdi sana kırk yıllık evliliğimin tecrübe­lerine dayanarak bazı nasihat-lerde bulunacağım. Bu nasihatlerime uyarsan dünyada mutlu, âhirette me­sut olursun.”



Genelde, evdeki kız çocuğu annesini örnek alır. Bunun için anne, her hali ile kızma örnek olmalıdır. İşte bütün genç kızla­rımıza, asırlar önce yaşamış, hali vakti yerinde, soylu bir aileye mensup Ümame Hanım’ın, gelinlik çağındaki kızına yazdığı ör­nek mektubu sunmak istiyoruz. Bilhassa zamanımızda her genç kızın çok ihtiyacı olan bir nasihat bu:

Sevgili Kızım!

Bir kızın, annesi ve babası zengin, asil diye evlenmeye ihtiyacı ol­masaydı, senin ve benim hiçbir zaman evlenmeye ihtiyacımız olmaz­dı Fakat durum böyle değildir.

Yavrum!

Şimdi sana kırk yıllık evliliğimin tecrübelerine dayanarak bazı tavsiyelerde bulunacağım. Bu tavsiyelerimi iyice öğrenip gerektiği şe­kilde hareket edersen, hayatın boyunca rahat edersin. Kocanla aranız hiçbir zaman bozulmaz. Bu dünyada mutlu bir ömür geçirdiğin gibi, âhirette de ebedî saadete ulaşırsın.

Kanaatkâr ol! Yani, kocan tarafından getirilen yiyecek ve giyecek her şeyi memnuniyetle, severek kabul et. Çünkü kanaat, kalbi huzura kavuşturur.

Söylenenleri daima iyi dinle ve her zaman kocanın meşru söz­lerine, isteklerine itaat üzere bulun. Kocana itiraz etme, karşı gelme. Onunla kaynaşmaya gayret göster. Bu şekilde hareketlerin aynı zamanda, Cenâb-ı Hakkın rızâsına da uygun olur.

Kocanın göreceği her yere, itina ve ihtimam göster. Gözüne çirkin bir şeyin ilişmesinden sakın. Dış görünüş içe, kalbe de tesir eder. Evin her zaman temiz, bakımlı ve güzel kokulu olsun.

Eşinin yemek saati ile uyku saatine dikkat etmelisin. Yemeğini âdeti nasılsa ona göre hazırlamalısın. Vaktinde uyuması için işleri­ni zamanında bitir. Çünkü açlık insanı huysuz eder. Uykusuzluk ise, öfkelenmeye sebep olur.

Evinin mallarını ve eşyasını iyi koru. Mal ve eşyayı koruman, senin iyi iş bildiğini gösterir. Yaptığın işleri, iyilikleri başına kakma! Başa kakarsan, iyilik fayda yerine zarar getirir.

Eşinin yakınlarına iyi davranışta bulun, Güzel davranışta bulun ki, o da senin yakınlarına iyi davransın. Gülü seven dikenine de katlanmalıdır. Zaten dünyada nimetler ve sıkıntılar beraber bulunur. Kocanın evde, çocuklarına, yakınlarına karşı otoritesini sarsacak, onu küçük düşürecek söz ve hareketlerde sakın bulunma!

Kocanın sırlarını hiç kimseye söyleme. Eğer sırlarım etrafa yayacak olursan, sana darılır. Vefasızlık etmeyeceğinden bile emin ol­maz. Sevgide azalma olur.

Eşine hürmette, isteklerini yerine getirmede kusur etmemeli­sin. Sözlerinin aksini söyleyerek, ona karşı gelmemelisin. Eğer karşı gelir, isyan edersen, kızıp öfkelenmesine, hatta düşmanca hareket et­mesine sebep olursun. Eşinin, üzüntülü ve kederli zamanlarında sende öyle görün! Onun üzüntüsünü onunla paylaş. O neşeli ise sen de neşeli görünmeye çalış.

Kocana ne kadar hürmet ve tazimde bulunursan, kendini ona o kadar çok sevdirirsin. Rızasına ne derece uygun hareket edersen, o nispette sevgisini kazanırsın.

Kocandan, almakta zorlanacağı, gücünün yetmeyeceği şey­leri isteme! Bu hem senin, hem de onun helâkine sebep olur. Nitekim Sevgili Peygamberimiz buyuruyor ki:

Bir zaman gelir ki, adamın helaki, hanımının, ana-babasının ve çocuğunun elinden olur. Onu fakirlikle ayıplarlar, gücünün yetmediği tekliflerde, isteklerde bulunurlar. Böylece o kimse, bu istekleri temin için dininin gideceği yollara sapar ve helak olur.”



Kadının güzel huylusu, sâliha olanı, eşine Cennet nimetidir. Kötüsü, şerlisi de Cehennem azabından sayılır. Sen kocana Cennet ni­meti ol! Azab çektirme!

Bunları yapabilmen ancak, onun isteklerini kendi isteklerine, onun rızasını kendi arzularına tercih etmenle mümkün olabilir. Hep kendi istek ve arzularım ön plana çıkartırsan, bu nasihatleri tutabil­men mümkün olmaz.

Devletlerde, milletlerde, iş yerlerinde, ailelerde huzurun sağla­nabilmesi için, son sözü bir kişinin söylemesi lazımdır. Her kafadan bir ses çıkarsa huzur olmaz.

Allah Teâlâ, ailede son sözü söylemeyi erkeğe vermiştir. Cenâb-ı Hakk, Kur’an-ı Kerim’de, erkekleri kadınlar üzerine hâkim kıldığını bildirmiştir. Nisa Sûresinin 34. âyetinde, (Kavvam) “Erkekler kadınlar üzeri­ne hâkimdirler.” buyrulmuştur.

Bunun için kadın, düşüncesini söy­lemeli, fakat son sözü kocasına bırakmalı-dır. Erkek yanlış bile yap­sa, dine uygun yapıldığı için, Allah Teâlâ o işin neticesini hayra çevirir. Evde senin dediğin, benim dediğim olacak kavgası olursa o evde huzur ve mutluluk olmaz.

Nasıl ki, bir erkek işyerinde, patronunu memnun etmek için ça­lışıyorsa; bu iş yerinde kalabilmesi için, patronun memnun olmasının şart olduğunu, iş huzurunun buna bağlı olduğunu biliyorsa; kadın da, kendi rahatı huzuru, mutluluğu için bütün gücü ile kocasını memnun etmek için çalışması lazımdır.

Kocasının, memnun olması rahat olması, kadının da rahat, huzurlu, mutlu olması demektir.

Bu, kadın tarafından kabullenip tatbik edilmedikçe ailede huzur olmaz.

Hz Peygamber (Sallallahu Aleyhi Vesellem) Efendimiz, Hz. Fâtımatu'z-Zehrâya (radıyallahu anhâ) gelin olurken şu nasihatte bulunmuşlardır;

Kızım kendini te­miz tut! (Devamlı) Rabbini zikret! Efendin sana baktığı zaman senden memnun olsun, büyük bir ferahlık duysun! Gözlerini sürmele! Sürme, kadınların ziynetidir. Kızım! Kocan sana baktığı zaman gözlerini on­dan ayırma; sen de mukabele et! Böyle yaparsan sevgin fazla olur. O başka tarafa bakarken, sen onun yüzüne bak! Bunun büyük mükâfatı vardır. Güzel bakışlarınla, güler yüzle onu takip edip memnun etme­ne bir ay nafile orucu sevabı yazılır. Kocanın yanında sessiz ve ilgi­siz durma! Onun hoşlandığı şekilde güzelce söyle ki, sana muhabbet etsin. Kocanın hatalarını başkalarına söyleme!



Eğer söylersen, Allah Teâlâ sana gazap eder. Sonra melekler, peygamberler ve nihayet ko­can sana gücenir...”

Ashâb-ı Kirâm’dan Hâris’in (radıyallahu anh) kızı Esma (radıyallahu anhâ), gelin olup giderken annesi ona şu nasihati yapmıştı: “Kızım, evimizden çıkıp başka bir eve, ülfet etmediğin bir kimseye gidiyorsun. Sen kocana yer ol ki, o sana gök olsun! Sen ona hizmetçi ol ki, o sana köle olsun! Koca­na yumuşak davran! Öfkeli hallerinde sessizce yanından kayboluver. Öfkesi geçinceye kadar ona görünme. Ağzını ve kulağını muhafaza et. Kocan sana fenâ söylerse, söylediklerini duyma; sakın mukabelede bulunma! Ona karşı gelme! Daima senden güze! söz işitsin, güler yüz görsün. Bu suretle sana iyi nazarla baksın.”

Kanaatkâr ol! Çünkü kanaat kalbi huzura kavuş­turur.

Söylenenleri iyi dinle ve kocanın meşru emirlerine itaat et!


Evin ve her şeyin temiz ve düzenli olsun! Eşinin yemek saati ile uyku saatine dikkat et! Açlık insanı huysuz eder, uykusuzluk ise öfkelendirir.

Evinin mallarını ve eşyasını iyi koru! Yaptığın iyi­likleri başa kakma! İyiliğe karşı iyilik çabuk unutulur, Fakat kötülüğe karşı yapılan iyilik unutulmaz.

Eşinin yakınlarına iyi davran! Kocanın sırlarını kimseye söyleme! Karı-koca arasın-daki sırlar kabre birlikte gitmelidir.

Eşinin üzüntü ve neşesini paylaş! Ona her yönüyle iyi bir hayat arkadaşı ol. Yalan, yuvayı içten yıkan bir kurttur.

Aranızdaki problemleri kendiniz halledin! Sakın bize veya başkasına taşımayın.

Eşinin almakta zorlanacağı şeyleri isteme! Kadının güzel huylusu ve saliha olanı eşine cennet nimetidir. *Sen kocana cennet nimeti ol. Azap çektirme.

Bunları yapabilmen ancak, onun isteklerini kendi isteklerine, tercih etmenle mümkün olabilir.

Hep kendi istek ve arzularını ön plâna çıkarırsan, bu nasihatleri tutman mümkün olmaz.


Evlilikte İyi Geçinmek Allah’ın Kesin Emridir

Kur’an-ı Kerimde! Erkeğin eşiyle güzel geçinmesi Allah (Celle Celalüh)ın kesin em­ridir: “Eşinizle iyi ve güzel geçinin ki, (mutlu) olasınız. Onlara karşı insaflı davranmayı ve güzel konuşmayı terk etmeyin.” (Nisa: 4/19)

Toplumun çekirdeği ailedir. Eşinizi tenkit etmeyin. Eşinizin akrabalarına iyi davra-nın. Eşinizle dargın durmayın. Eşinize her konuda yardımcı olmaya çalışın. Böyle davranırsanız aradaki anlaşmazlıklar kalkar, huzur ve mutluluk oluşur. 

Ailelerde huzursuzluğun sebebi, olumsuz ve kırıcı konuşmalardır. Tebessüm muhabbetin, muhabbet huzur ve mutluluğun ila­cıdır.

Huzur ve mutluluk isteyen, eşine karşı kullandığı sözlerine dikkat etsin, kırıcı olmak-tan sakınsın.

Ey iman edenler! Eşlerinizle iyi geçinin. Sizin hoşlanmadığınız taraf olursa, Allah’ın sizin için bir hayır takdir etmiş olacağını düşünün” (R.Salihin h.288)

Erkek kendisini böyle sıkıntılar içinde görürken, eşi onu rahatlatır veya sıkıntısını daha çok artırır. Onun için demişler ki: İyi bir eş, Allah (Celle Celalüh)’ın hususi hediyesidir.

İyi geçinmek, ikî kişinin kusursuz olmalarıyla değil, kusurları hoş görmeleriyle olur.

Dünyada kusursuz iki kişi vardır. Biri ölmüş, diğeri doğmamıştır.

Evlerimiz birer huzur evi, eşlerimiz de en önemli huzur ve mutluluk vesilesidir.

Birbirinizi karşılarken şefkat ve sevgiyle karşılayın. Hata yaptığınızda açıkça özür dileyin. Sorunlarınızdan yalnız eşinizi sorumlu tutmayın. İşyerinizdeki sorunları evinize taşımayın.

Birbirinize dua edin. Bilin ki eşin eşe yaptığı dua makbuldür.

Mü’min sever ve sevilir. Sevmeyen ve sevilme­yende; “başkasıyla geçinmeyen ve kendisiyle geçinilmeyende hayır yoktur.”

Evinizde yedi “S” formülünü uygulayın. Bunlar ise: Sevgi birliği, Saygı birliği, Sayfa birliği, Seccade birliği, Sofra birliği, Sahne birliği (Herkes kendi keyfine göre değil, şer’i ölçüler dâhilinde TV. vs. şeyler birlikte izlenmelidir) ve Seyahat birliğidir.

Özellikle evinizde; Yemeklerinizi birlikte yemeye ve ibadetlerinizi ce­maatle yapmaya özen gösterin.

Yuvada Yalnız Değilsiniz

Evlilik, ahiret âleminde de devam edecek olan bir arkadaşlık akdidir.

Evli insan artık yalnız değildir. Bir hayat arkadaşı ve can yoldaşı vardır. Onunla her şeyi konuşacak, danışacak ve paylaşacaktır.

Gerektiğinde birlikte ağlayacak, birlikte gülecektir. Çünkü eşler, birbirlerinin candaşı, yoldaşı, sırdaşı ve iki cihan arkadaşıdırlar.

Bu akdin imzası sevinçte, tasada birlikte olmanın ve hayat boyu sevgiye sadık kalmanın imzasıdır.

Küçük büyük her kusurda kırıcı, incitici tenkitten sakının...

Tartışmayı çıktığı yerde tutun; geçmişte kalmış di­ğer bir konuyu da içine alıp genişletmeyin.

Şiddet, aile içinde sevgi ve saygıyı temelden sar­sar. Mutlu olmak kadar mutluluğu korumak ve devam ettirtmek de önemlidir.

Eşinize bağırıp çağırmayın, onu kıracak şekilde eleştirmeyin. Geçmişte ne kadar ağır hata yapmış da olsa. bun­ları ısıtıp ısıtıp gündeme getirmeyin.

Zan ve kuruntulara göre hareket etmeyin. Hiçbir anlaşmazlığın uzun sürmesine fırsat verme­yin. En kısa zamanda tatlıya bağlayın.

Aşırılıktan sakının, doğal yaşayın ve karşı taraftan mucize beklemeyin. Bir kısım eski sorunları sohbet konusu yapmayın.


Kadın Köle Değildir

Kadın, kesinlikle köle değil, esir değil, hizmetli de­ğildir. O, candaştır, yoldaştır, gönüldaştır, arkadaştır, yar ve yardımcıdır.

Kadın, mahbubdur (sevgilidir), gonca güldür, nazlı bir çiçektir, horlanmaya ve hor bakmaya gelmez.

Kadın, sırça bir saray ve kristal bir vazo gibidir; kırılmaya gelmez. Sevmeden sevilmeyi, mutlu etmeden mutlu edil­meyi beklemeyin!

Sevgi fakiri ve muhabbet yoksulu olan, dırdırı bit­meyen bir evin huzuru ve bereketi olmaz. Öyle bir evde anne karnındaki çocuk dahi zarar görür. Doğan yavrular da sağlıklı olmaz.

Derhal bir kitap alın, nikâhı bozan, ona zarar ve­ren söz ve davranışlar nelerdir öğrenin ve bunlardan şiddetle kaçının.

Allah korusun, şayet aile yuvası yıkılırsa, erkeğe yüklenen ağır görev ve sorumluluğun neler olduğunu bilin.

Dikkat edin, yuva yıkıcı ve nikâh bozucu olmayın. Bir kısım özel gün ve zamanlarda küçük de olsa hediye verin.

Evde her gün on dakika da olsa, ailece dini bir sohbete ve kitap okumaya zaman ayrın. Dinî hayatı, “farzları” mutlaka Öğrenin ve birlikte yaşayın.

Hiç bir günahı küçümsemeyin, boş durmayın ça­lışın. Boş gezenlerin yoldaşı şeytandır, kalpleri şeytana konaktır.

Kötü alışkanlıklar mutluluğun virüsleridir. Aileyi gaile haline getirir.

Öfke bir deliliktir ve kavga doğurur. Kavgalı evlerde sevgisiz yetişen çocuklar sonuçta toplum için birer gaile olmaktadır.

Evlilik iki kişinin bütünleşmesi demektir. İnsanlar maneviyattan habersiz olunca, ruhların anlaşması, kaynaşması sağlanamaz.

Problemli, uyumsuz ailelerdeki geçimsizliğin çok kolay çözülecek basit şeyler olduğu görülmektedir.

Karşımızdakinden iyilik isterken. Önce kendimiz iyi olalım. Nezâket, kibarlık, tatlı dil ve güzel söz, ailede bütün kapıları açar, sorunları çözer.

Müslüman ailede erkeğin tahakküm etmesi diye bir şey yoktur.

Eşler ailenin huzuru ve mutluluğu için her zaman Allah’a dua edip yakarmalıdır. İhlâsla yapılan duaları Allah kabul eder.

Eşin eşe yaptığı dua kabul edilen dualardandır.


Yüklə 457,15 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin