Evsâf ı cezîre i ma‘den i zeheb i kibrît ya‘nî cezîre i Ikrît; : Hemân cezîre i Girid'in şimâlî cânibinde kal‘a i Todori nâm kal‘anın mukâbelesinde süd-limân hevâda cümle keştîler lenger-endâz olup tarfetü'l-ayn içre taşra asker döküp ve iki pâre kolomborna toplar ve gayrı cebehâne ve mühimmâtlar çıkarup sepet i siperler sürüp kal‘ayı cümle guzât ı müslimîn muhâsara edüp iki sâ‘at cenge tahammül etmeyüp içinde olan soltat ve murtât kefereler haçlı peykerlerin ser-nigûn edüp vakt i fecrde papasları taşra çıkup serdâr ı mu‘azzama vere ile miftâhların teslîm idüp içinde olan kefereler firkatelerine süvar olup seg-ber-cehennem Çuka cezîresine gitdiler. Hemân kal‘ayı kabza i tasarrufa alup limanına gemileri çeküp ol [271a] mahalde gemileri hıfz içün leb i deryâya siperler ardına balyemez toplar koyup Karaman eyâletiyle Adana eyâletin muhâfazacı koyup ân ı sâ‘atde cümle donanma kal‘a i Hanya'ya muttasıl Nazarta nâm limana lenger bırağup cümle pür-silâh askeri hayme ve hargâhlarıyla ve yetmiş pâre balyemez top ve kırk aded kolomborna top ve iki yüz aded şâhî darbzen topları mühimmâtlarıyla taşra çıkarup cümle asker i deryâ-misâl topları çekerek kal‘a i Hanya bir top menzili ba‘îd gitmede, beri tarafda Nazarta limanı beş rûzgârdan emîn olmağıla cümle donanmayı anda yerleşdirüp cümle Cezâyirli ve Tunus ve Tarabuluslu ve cümle yetmiş pâre kadırga ile deryâ beğleri deryâya alarka olup volta urup deryâyı muhâfaza etmeğe me’mûr oldular. Andan sâ’ir şayka ve karamürseller dahi cümle mühimmât [u] levâzımâtların kenâr ı limana döküp eyâlet i Sivas bu limanın hıfz [u] hırâsetine me’mûr oldular. Bu liman Hanya kal‘asının cânib i garbîsinde Nazarot limandır. Ammâ hamd i Hudâ suhûletle kabza i teshîre alındı. Bu liman Mora cezîresindeki Kabaca Burnu'na altmış mil karîb olmağıla ibtidâ Todori kal‘ası ve bu liman feth oldu kim karşu Mora tarafından imdâd ı asker geçmek âsândır. Ve bu Nazarata limanının leb i deryâsına ve liman ağzına azîm tabyalar çatup içine mefret balyemez toplar koyup limanda yatan gemileri hıfz [u] hırâset ederdi. Ve deryâda yigirmişer otuzar mil alarka karavullar firkateleri gezerdi.
{Der-beyân ı muhâsara i kal‘a i Hanya;} : Ba‘dehû fermân ı serdâr ile cümle hayme ve hargâhları Hanya kal‘asının cânib i şarkîsi ve garbîsi ve cenûbî tarafına top menzili ba‘îd ordu yı İslâm kat-ender-kat kurulup cânib i erba‘a içine karavullar ta‘yîn olunup cümle mîr i mîran ve asâkir-i a‘yân ı cüyûş ı müslimîn hayme ve hargâhı ve bâr [u] bengâhıyla ta‘yîn olunduğu yerlerde meks edüp taraf taraf çavuşlar tenbîh edüp cümle guzât gusller eyleyüp herkes helâlleşüp Bismillah ile ibtidâ yeniçeri ocağı rûz ı rûşende meterise girdiler. Ertesi ale's-sabâh deryâ-misâl asker ile mevc mevc ve fevc fevc ve gürûh gürûh müzeyyen ve müsellâh cüyûş ı muvahhidîn ile Serdâr ı mu‘azzam Yûsuf Paşa kal‘a altından küffâr ı hâre karşu alâ rağmi'l-a‘dâ'l-a‘dâ bir alay olmuşdur kim cümle küffâr ı dûzah-karâr havf [u] haşyet i Âl i Osmân'dan mebhût [u] mütehayyir kaldılar. Andan serdâr ı mu‘azzam, kânûn ı kadîm üzre otağına nüzûl etdüğü sâ‘at cümle beldâr u çerâhora kırk bin mikdârı kazma ve kürek verüp yedi koldan sıçan yollarına mübâşeret olunup yedi koldan kal‘a i Hanya'yı kuşadup muhâsara etdiler. Evvelâ kal‘anın cânib i cenûbunda yeniçeri kethüdâsı koluna serdâr ı mu‘azzam girdi. Ve Anadolu eyâleti ile ( ) Paşa on oda ile zağarcıbaşı girdi. Ve Rûmeli eyâletiyle ( ) Paşa on oda ile samsoncubaşı girdi. Kapu tarafı ki cenûb tarafıdır, Sivas eyâletiyle ( ) Paşa beş oda ile yeniçeriyle haseki ağa meterise ve cânib i şarkîsinde gümüş tabyasına cümle Cezâyirli meterise girdi. Ve kal‘anın cânib i garbîsinde Altuntabya tarafına Haleb eyâletine mutasarrıf ( ) Paşa üç oda ile zenberekçibaşı meterise girdi. Netîce i kelâm yedi koldan on yedi kat-ender-kat cümle guzât meterise girüp her tarafdan göz açdırmayup günden güne meterisler yürümede, ammâ sedd i İskender-vâr bir çâr-kûşe kal‘a i üstüvâr olmağıla cânib i şimâlîsi liman ve deryâ vâkı‘ olup ol tarafında meterise girilmek muhâl-ender-muhâl olup ancak karada şarkî ve garbî ve cenûb tarafından meterise girildi. La‘în i bî-dîn küffâr, Âl i Osmân ile Kıbrıs gazâsından berü ceng [ü] cidâl ve harb [u] kıtâl etmemeğile askeri dinç ve cebehânesi gülünç ve sâ’ir mühimmatları mütekâsir ve soltatları vâfîr, şeb [u] rûz ârâm etmeyüp yedi gün yedi gice kırk bin top ve niçe kerre yüz bin tüfenk i pür-renk ve niçe bin kazan kumbara atup şeb i zulmânîde kal‘ayı meş‘al i mu‘allaklar ile çerâğân ederdi. Yedi günde yedi bin âdem şehâdet câmın nûş edüp camadanları beytü'l-mâle teslîm olundu. Ammâ hamd i Hudâ guzât ı müslimîn zerre ve şemme havf etmeyüp serdâr ı bâ-vakârın ihsân [u] in‘âmı sebebiyle ihtimâm ı [271b] tam edüp gice ve gündüz meterisleri ileri yürüdüp üçüncü gün handak kenarına varıldı. Ve yedi koldan balyemez toplar kal‘anın yedi yerinden rahneler verdi. Ammâ kal‘anın zerre mikdârı rûhunun haberi olmadı. Gûyâ bir kûh ı Demâvend idi. Bu hâl üzre yigirmi gün yigirmi gice ceng [u] cidâl ve harb [u] kıtâl olup mel‘ûn küffâr topa tutulmuş maymuna dönüp henüz hâbdan bîdâr olur gibi kudurmuş yılana dönüp eyle hıyel u şeytanat ve âteş-bâzlıklar edüp cümle guzât ı müslimîni kebâb eyledi. Asker i İslâm bu hıyel u mel‘ânetlerine bakmayup gün-be-gün ser-bâzlıkların ziyâde edüp Kumtabya cânibinden toprak sürmeğe eyâlet i Şâm ve Mar‘ayş ve Karaman ve Tarabefzûn me’mûr olup toprak dağlar gibi gelirken küffâr ı bed-girdâr [u] hilekâr kal‘a içinden el kumbarası ve kazan kumbarası ile erbâb ı timarı yakup yandırdı. Âhir toprak sürmek mümkün olmayup taraf taraf lağımlara mübâşeret olunup kal‘anın garbî cânibi ki Nazarta tarafıdır, ol cânibden üç ağızlı bir lağm ı sehm-gîn atılup kal‘anın yetmiş arşın mikdârı yeri hevâya perrân olup üzerinde olan küffârlar zâğ ı gammâz-vâr hevâya pervâz urup dârü'l-bevâr ı veylde karâr etdiler. Küffâr ı dûzah-karâr bu lağım fennin görüp fi'l-hâl derûn ı kal‘ada zîr i handakdan güzer edüp bir lağım ı sehm-gîn [ü] keyd i mekîn atmışdır kim sürülen toprakla iki yüz mikdârı âdemleri evc i hevâya münkalib edüp bir sâ‘at i nücûmî gubar ı türâb ile asker i İslâm zulumât içre kaldılar. Niçe âdemler zîr i türâbda bî-nâm u nişân olup bilâ-lahid ü bilâ tekfîn medfûn oldular. Guzât ı müslimîn bu hâle dahi bakmayıp birbirlerin cenge tergîb edüp kal‘anın rahnedâr yerlerinden serdengeçdiler câbecâ kelleler ve diller getirmeğe başladılar. Hemân serdâr hazretleri kelle getirene elli altun, dil getirene yüz altun ve esîrin ihsân edüp niçesine timar u ze‘âmet bî-dirîğ ihsân oldukça guzât ı müslimîn cân u gönülden cân ve baş verüp bir kaç kerre tâ derûn ı kal‘adan kelle ve dil ve bir kerre ceneralin oğlun kayd-bend ile getirdiler. Ammâ ol gün mel‘ûn küffâr kudurdular ve hayli ceng edüp bî-nihâye yiğitleri şehîd etdiler. Ve bundan mâ‘adâ şeb [u] rûz görülmemiş âteş-feşânlık ederdi. Mâh ı mezbûrun ( ) günü derûn ı kal‘adan bir küffâr resen-bâzlık ederek nüzûl edüp serdâr ı âlî-tebârın huzûruna gelüp eydür "Sultânım! Eğer kal‘a içinde benim evimi ve ehl [u] iyâlimi bana ihsân edersen sana müjdem vardır" dedi. Serdâr "Hânenden ma‘a ziyâde murâd [u] maksudun her ne ise dîn i Muhammedî hakk-içün sana ihsân edüp cümle re‘âyâya seni zâbit nasb edüp cümle tekâlîf i örfiyyeden seni ve evlâdların mu‘âf ve müsellem edem" deyü yemîn billah ve kasem tallah edüp mezkûr keferenin gerdenine bir emân destmâlı bend edüp keferenin cümle ricâsın kabûl etdikde kefere eyitdi. "Sultânım: Küffâr içerde iki fırka olup Rûmlar kal‘ada kırılmakdan kal‘ayı Osmânlıya verüp harâc-güzâr re‘âyâ olalım derler. Venedikli, yok elbette imdâdımız gelince ceng edüp kırılırız, kal‘ayı virmeziz derler ve imdâdlarının gelmek ihtimâlleri vardır. Ve kendüler dahi top u tüfenk ve lağımdan helâk olup cümle küffâr liman tarafı emîn olmağıla anda cem‘ olmuşlardır. Şimdi tedârik oldur kim liman tarafına havâle taşrada bir tabya binâ edüp on pâre balyemez top ile liman tarafın döğesiz ve içeri Rûm mahallesinde bir kaç ok ile Rûmlara istimâlet kâğızları atasız, inşâallah böyle etseniz kal‘anın fethi müyesser olur" deyü kefere niçe gûne mütehassin tedârikler gösterdi ve vâfir sûret i hak yüzünden telkîn edüp bir kaç ok ile Rûm mahallesine Rûmî lisânı üzre kâğızlar atup ol gice içerden on aded Rûm kefereleri çıkup İslâm ile müşerref olup isimlerine Burmalı fülân, Burmalı Sinân nâmında isimler kodular. Serdâr ı zafer-şi‘âr bunların bu kelâm ı dürûğlarına aslâ i‘timâd etmeyüp yevmen fe-yevmen göz açdırmayup kal‘ayı döğerdi. Ve kal‘anın cânib i şarkîsinde Cezâyirli kolunda limana havâle bir tabya i âlî binâ etmeği vech i ma‘kûl görüp bir gicede evce ser çekmiş bir tabya i âlî ihdâs edüp on pâre balyemez top ı küp ile derûn ı kal‘ada olan sarây ı âlîlere ve emîndir deyü liman kenarında sâkin olan küffâra eyle top gülleleri uruldı kim derûn ı kal‘adan [272a] bir feza‘ u çeza‘ kopdu kim feryâd u figânları evce peyveste oldu. Ve ol gün cümle donanma yı hümâyûn gemilerinde ve cümle deryâ beğlerine ve Cezâyirliye emirler gidüp rûy ı deryâda gâfil olmayup hıfz [u] hırâsetler üzre olup on iki pâre mavunalar ile kal‘anın leb i deryâdan olan yerlerin ve liman tarafların döğmeğe me’mûr etdiler. Anlar dahi kal‘a limanın döğmeğe mübâşeret edince derûn ı kal‘adan bir vâveylâ kopdu. Ammâ deryâdan atılan top ı kûplerin gülleleri niçe kerre bizim asker i İslâma isâbet etdüğünden donanma topçubaşısına gayrı fermânlar gitdi. Ammâ yine bu mâbeynde küffâr ı anîd i pelîd inâdına musırr olup niçe bin gûne muhîl [u] şeytanat ve âteşbâzlık edüp ve niçe kayd [u] hâ’inlik ile âteş-feşânlık edüp günden güne yüz ve iki yüz âdem derece i şehâdete kadem basdılar, bu kemîngâhda ömr i gümânların yasdılar, ve sâ’ir guzât ı muvahhidîn kılıçların arşa asdılar. Hulâsa i kelâm şeb [u] rûz olan vekâyi‘âtları tahrîr eylesek tatvîl i kelâm olup bir mücelled kitâb olur. Ancak merâm [u] maksûd ı kelâm oldur kim küffâr-ı hîlekâr bu hücûm ı mehcûmu görüp mâh ı mezbûrun ( ) günü bendler üzre çıkup gördü kim kırk bin eli kılıçlı ve çeğini kalkanlı serdengeçdi gâzîleri yürüyüş etmeğe âmâde olmuşlar. Ol gün küffâr bu hâli görüp bedenler üzre beyâz vereh bayrakları diküp "Aman, aman ey güzîde i Âl i Osmân" deyü feryâd u figân etdiler. Aslâ feryâd u vâveylâlarına nazar etmeyüp ma‘a'z-ziyâde kal‘a[yı] kûp toplar ile döğüp kumbara ve kurşumlar ve lağımlar atılup kal‘anın ba‘zı münhedim olan yerlerinden rehin nâmıyla bir kaç kapudan küffâr çıkup on gün mehil istediler. Serdâr eyitdi "Ale's-sabâh çıkarsınız, yohsa cümlenizi dendân ı tîğdan bî-dirîğ geçiririz" deyü ta‘ahhüd etdiler. Hemân küffâr ı dûzah-karârın birkaçı serdâr serâperdesinde kalup birkaçı derûn ı kal‘aya gidüp "Kâbil ü imkân değildir. Cümle Türk yürüyüş edüp kırsalar gerekdir. Hemân cân u başımız ve ehl [u] iyâl ü yoldaşımız sağ iken sabâh çıkalım" deyü cümle ricâ edüp ma‘a-ziyâde bedenler üzre vere bayrakları zeyn edüp niçe mu‘temed küffârlar taşra rehne çıkup ol sâ‘at emân ile cümle yeniçeri ve sipâh ve cebeci ve topçu ocakları pür-silâh bedenler üzre zeyn olup cümle topları ve cebehâneleri kabza i tasarrufa aldılar. ( ) Ol gice cümle küffâr gemilerine dolup cezîre cezîre dârü'l-karâr ı bevârlarına git(me)diler. Hamd i Hudâ mâh ı mezbûrun ( ) günü burc u bârûlar üzre ezân ı Muhammedîler kırâ’at olunup cümle guzât ı müslimîn meterislerden çıkup kal‘anın der i dîvârı üzre kat-ender-kat zeyn olup bir kerre gülbâng ı Muhammedî ve bir yaylım top u tüfenk şâdmânın edüp üç gün üç gice donanma yı hümâyûn olup şeb [u] rûz şâdmânîler olup sıyt u sadâ yı top u tüfenk evkât ı hamsede üç yaylım atıldığında zemîn ü âsumân ve deryâ yı bî-pâyân cûş [u] hurûşa geldi. Küffâr gemileriyle Hanya'nın cânib i şarkîsinde Suda kal‘asına ve Retime ve Apokorona ve Kandiye'ye giderlerken Hanya cenerali la‘în bu şâdmânîleri görüp ve ezân ı Muhammedîleri istimâ‘ edüp ve nâkûshâneleri üzre haç alemleri ser-nigûn olup yerine yeşil alem i Resulullah zeyn olduğun görünce ceneral i mel‘ûn "Bu hâli görmemek yeğdir" deyü parmağıyla kendi gözün çıkarup la‘în oldu. Hemân ale'l-acele cümle donanma yı hümâyûn limana girüp ıskarça olup sâ’ir şayka ve karamürsel ve cebehâne gemilerine destûr verilüp Âsitâne tarafına müjdeciler gitdi. Ve gayrı deryâ beğleri cümle yetmiş yedi pâre başdardalarıyla elli pâre Cezâyir ve Tunus ve Tarabulus gemileri lenger-endâz olup yatdılar. Andan cümle gemilerde olan mühimmâtları ve forsa pâyzenleri gemilerden çıkarup leb i deryâya azîm surâhî ve serâmed ve musanna‘ toplar koyup ve niçe tabya i azîmler edüp kirpi-misâl toplar ile müzeyyen edüp kal‘anın ibtîda handaklerin ve sürülen dağlar gibi toprakların deryâ-misâl asâkir i İslâm ve beldâr ve çerâhôr ve teberdârân ve azebân ve forsa ve pâyzenânlar ile üç gün üç gicede handakleri mülevvesâtdan ve meteris sıçan yollarından pâk edüp kal‘anın rahne-dâr yerlerin metânet üzre mebnî edüp cümle asâkir i İslâmı yerlü yerine nasb [272b] edüp kal‘a evvelkiden bin kat ziyâde metânet ve istihkâm bulup cemî‘î kenîseleri ma‘bed i müslimîn olup tâ‘at ı Sübhânî olmağa başlandı. İbtidâ cum‘a Sultân İbrâhîm câmi‘inde kılınup cümle guzât fethinde bulunduklarına hamd i Hudâ etdiler.
Bu hakîr i pür-taksîr dahi sad-lek İzid i Perverdigâr'a şükr edüp evvel gazâmız kal‘a i Azak ve yedi kerre gazâmız Kırım'da, vilâyet i Leh ve Moskov ve Kazak. Ve tokuzuncu gazâmız bu kal‘a i Hanya oldu. Ve derûn ı kal‘a meremmâtına şurû‘ olunup herkes alâ-kadri'l-imkân dükkânların zeyn edüp leyle i muzlimlerde herkes hâne ve dekâkînlerin kanâdîl ü meş‘alelerle zeyn edüp derûn ı kal‘a guzât ı müslîmîn ile pür olup yine Urum re‘âyâların limanın sol tarafında iskân edüp harâc-güzâr kaldılar. Ve evkât ı hamse edâ olundukdan sonra yetmiş koldan çeng-i harbîler çalınup gülbâng i Muhammedîler çekilüp üç yaylım top u tüfenkler atılup tarrâkası evc ı Irâk'a ve Kızılelma'ya çıkar. Belki âfâka sıyt u sadâsı müstevlî olup âleme velvele i cedîd ve debdebe ve gulgule i şedîd olurdu. Târîh i Feth i kal‘a i Hanya: ( ) ( ) ( ) ( ) ( )
Kuvvet i bâzû yı sultân ile alındı Girid
sene [1056]
Ve bu kal‘a feth olduğunun altıncı günü küffâr ı hâk-sârın Venedik donanmasıyla altı pâre Malta ve altı pâre Duka ve altı pâre Papa gemileriyle cümle yüz pâre kefere ve fecere gemileri ejder i heft-ser gibi kal‘aya imdâd geldiler, Gördüler kim kal‘anın limanında Âl i Osmân donanması mâl-â-mâl olup liman önünde cümle deryâ beğleri ve cümle Cezâyirli âmâde dururlar. Ve kal‘anın cümle der-i dîvârları üzre alem i Resûl ile zeyn olup cümle burc [u] bârûlar üzre guzât ı müslimîn pür olmuş ve nâkûshâneleri minâre olmuş ve her minâre alem i Muhammedîler ile ârâste ve cümle der-i dîvârları asker i İslâm ile pîrâste olmuş görünce cümle küffârın zehreleri çâk olup "elvedâ‘ ey Hanya elvedâ‘" deyüp âh [u] enîn ile hâ’ib ü hâsir cânib i Suda'ya giderken cümle donanma ve Cezâyirli, küffâr üzre avanta ederken küffâr ı bî-karâr, karâr edemeyüp Suda'ya firâr etdiler. Beri Hanya'da cümle guzât ı müslimîn bildiler kim henüz kal‘a i Hanya feth olup muhassılu'l-merâmlarına ve şütür-kâmlarına vâsıl olup İbrâhîm Çelebi kalyonuyla alınan Kızlara ağasının cümle mahbûbe câriyelerini ve cümle zî-kıymet mücevher esbâblarını bulup ve cümle küheylân atları alup ve niçe yüz Mısır hazîneliği mâl ü cebehâne ve milk [u] emlâk alup sâ’ir şühedâların kanları intikâmları alınup cemî‘î düyûrlar ibâdethâne i müslimîn oldu. Ve böyle bir hısn ı hasîn ve sedd i metîn, kal‘a i İskender i Yunan feth olup sâ’ir diyâr ı İslâma zamm olundu. Ve bu gazâda olan ceng [u] cidâl Azak'da ve Sultân Murâd Hân ile kal‘a-i Revân ve Bağdâd'da olmamışdır. Ammâ ol gazâlar müverrihler lisânıyla âb u tâb verüp ta‘rîf ve tavsîf eylemişlerdir. Ba‘dehû serdâr ı mu‘azzam bu cezîre i Girid içre tokuz pâre şehr i mu‘azzam-misâl büleydelere ve ( ) pâre kal‘alara ve cezîrenin tâ ortasında Isfakıye dağlarında olan re‘âyâ vü berâyâlara her ocakdan mu‘temedün aleyh bî-tama‘ u bî-garaz ve sâhib i ırz âdemleri istimâletnâmeler ile her kılâ‘ ve büleydelere gönderüp "Elbette gelüp harâc-güzâr olup kal‘aların miftahların pâdişâha teslîm edüp yine evlâd ü iyâlleriniz ile dâr u diyârlarımzda huzûr edüp devâm ı devlet i pâdişâhîye du‘â idesiz. Ve illâ bu ahde rızâ vermeyenin cümle mâlların nehb u gâret, evlâd [u] iyâllerin esîr ve kendülerin dendân ı tîğ ı âteş-tâbdan geçirmek mukarrerdir" deyü bu gûne istimâlet ve tenbîhnâmeler cümle cezîre içinde olan kal‘alara gidüp yedi günde Hanya kal‘asının cânib i erba‘asında üç yüz pâre kurâ bıtrîk ü kıssîsleriyle ve hedâ[yâ] girân-bahâlarıyla gelüp mutî‘ u münkâd oldular. Bunlardan mâ‘adâ küffâr ser-fürû etmeyüp cemî‘î eyâlet vüzerâları ve mîr i mîrânlara fermânlar sâdır olup "mâlları ve cânları cümle guzât ı müslimînin olup öşr i sultânîler versinler", deyü dellâllar nidâ edince el-azametullah yetmiş koldan yetmiş seksen bin guzât ı müslimîn kol kol bu yedi yüz yetmiş mil cezîre içine müstevlî olup [273a] şeb [u] rûz mücâhidîn i fî-sebîlillah ol kadar mâl ı ganâ’im ve altun ve gümüş ve bakır avânî metâ‘lar ve niçe âfitâb ı meh-tâblar ve duhter i pâkîze-ahter ü bintânlar getirüp ordu yı İslâmı ganîmet edüp on guruşa bir mahbûb ve mahbûbe kız ve oğlan vermeğe başladılar. El-hâsıl cümle guzât ı muvahhidîn belağan-mâ-belâğ mâl ı Kârûn'a mâlik oldular. Niçe bin garîbü'd-diyâr bu kâr ı ganâ’imi ve bu sürûr [u] şâdmânı görüp tavattun edüp kaldı. Ve'l-hâsıl bu kal‘a i Hanya'ya Küçük Hasan Paşa'yı ve on yedi mîr i mîrânları ve yetmiş aded alaybeğlerin cümle ze‘âmet ve timar sahibleriyle kal‘a i Hanya'da alıkoyup yigirmi yedi oda ile yeniçeri kethüdâsı ve on oda topcu ve on oda cebeci ve dörd aşağı bölük kalup üç bin Mısır askeri kalup cümle yetmiş yedi bin asker muhafazacı kaldı. Ve derûn ı kal‘ada yedi bin yedi yüz sağ ve sol ve azeb i hisâr kaldı. Ve kırk pâre yarar beğ gemileri karşu Menekşe'den asker ve zahîre geçirmeğe kaldı. Ve elli pâre Hanya firkateleri yüzer yiğidiyle kaldı. Mâh ı mezbûrun ( ) günü Serdâr ı mu‘azzam, Musâhib i Şehriyârî Yusuf Paşa yı Hırvâdî cümle kal‘ada kalan vüzerâ ve a‘yân-ı kibâr ile vedâlaşup donanma yı hümâyûn ile Âsitâne i sa‘âdete muvâfık-ı eyyâm-ı sa‘d ile rûy ı deryâda iki yüz pâre bâdbânın küşâde kılup cânib i garbda Çuka adaları önünden ubûr edüp andan altmış altı mil Mora cezîresi burnunda Manya kâfiri sâkin olduğu mahalli gâret edüp andan yine Manya burnunda Kelli kal‘asını, harâbdır, anı ubûr edüp Kapuspata Burnu'n dahi ubûr edüp ve Menekşe kal‘asın ubûr edüp kal‘a i Anapoli'de lenger ikâmet edüp anda üç gün meks olunup dördüncü gün müşâvere olunup Venedik'in İstendil cezîresin gâret etmeğe re’y [ü] tedbîr görülüp nefîr i irtihâller çalınup Anapoli limanından taşra çıkınca Âsitâne tarafından "Gazân mübârek olsun" deyü hatt ı şerîf ve hil’at i pâdişâhî ve mücevher şemşîr ve mücevher hançer gelüp "Der i devlete gelesin" deyü fermân ı şehriyârî sâdır olup ol gün eyyâm ı latîf ile cezîre i İstendil'i nehb u gâret edüp az şey mâl ı ganâ’im bulunup kal‘ası evc i âsumâna berâber ve sa‘b u metîn ve iki aded liman ı hasîni olup ân ı sâ‘atde göç topları atılup lodos rûzgâriyle on günde niçe yerlere uğrayup seyr [u] temâşâ edüp kal‘a i Sakız'a, andan ( ) mil kal‘a i İlimni'ye, andan tekrâr yine ( ) mil kal‘a i Midilli'ye, andan ( ) mil yine kal‘a i Bozca'ya varup bu zikr olunan kılâ‘ları görüp ta‘mîr u termîmine eyâlet paşaları ile biner âdem muhâfazacı koyup ve cümle cebehânelerin mükellef ve mükemmel edüp Bozcaada'dan ( ) mil yine kal‘a i Gelibolu, bunda dahi sulanup dizdârlarına "Basîret üzre olun" deyü tenbîh ü te’kîd edüp andan yine eyyâm ı muvâfık ile iki gün iki gicede İslâmbol kurbunda Kızıl Adalar'da lenger i ikâmet burağup üçüncü gün mâh ı mezbûrda ( ) mansûr u muzaffer Sarâyburnu'na varup huzûr ı pâdişâhîde eyle şâdmânlar oldu kim ta‘bîr ve temdîh ve tavsîf olunmaz. Ol mahalde Fâtih i Hanya Yûsuf Paşa huzûr ı pâdişâhîde zemîn-bûs edüp hil‘at i fâhireler ile şeref-yâb ve hayr-du‘a yı pâdişâhîyle behre-yâb olup bir Mısır hazinesi mâl ı firâvân ve bî-hisâb hûr [u] gılmân misilli civân hedâyâlar verdi. Ba‘dehû münâfıkîn ve hasûdîn şerrine uğrayup ( ) ( ) ( ) ( ) fakîr Yûsuf Paşa'yı bi-gayr i hak katl edüp na‘şe i mübârekin İbrâhîm Hân görüp "Ne güzel beyâz teni vardır" deyü medh ve tavsîf edüp ağladı. "İlâhî Yûsuf! Sana edenler yakın zamânda senin gibi olsun" deyü bed-du‘âlar edüp Cinci Hoca nazar etdi. Ol sâ‘at cümle asker i İslâm ve cemî‘î mahrûse i Kostantıniyye ahalisi "vâveylâ ve vâ-veledâ" deyü feryâd [u] figâna âğâze edüp her kafadan bir sadâ yı güft u gû olup "iyiliğe kemlik" deyü cümle halk bükâ vü nâliş etdiler. Rahmetullahi aleyhi rahmeten vâsi’a.
Sebeb i katl i Yûsuf Paşa
Bağğâz ve hasûd ı münâfıkîn pâdişâha Yûsuf Paşa'yı gamz edüp "Pâdişâhım Yûsuf Paşa lalan, Hanya hazînesinden üç Husrevânî küp altun ve üç milyon mâl ı Kârûn ve bir altun direk keçelerle sarılmış pâdişâhıma deryâda katre ve güneşde zerre vermeyüp anları hıfz etdi" derler. Ba‘de'l-katl [273b] mâl [u] menâldan bir şey çıkmayup ol altun direk keçe ile sarılmış, dedikleri bir taş yerakânî direk idi. Hazîneye koyup hılâf ı inhâ edenlerin dünyevî [ve] uhrevî yüzleri kara oldu. Ba‘dehû ol altun dedikleri sarı amûdı Mehemmed Hân ı Râbî‘in vâlidesinin binâ etdüğü câmi‘in hünkâr mahfili altına sütun etdiler. Ammâ hakkâ kim bir sun‘ ı Hudâ ve ibret-nümâ bir seng i asferdir kim altun ve cevâhir anın yanında ne şeydir. Bir âdem sarılık marazına mübtelâ olsa ol amûdı üç kerre üç cum‘a ertesinde ale's-sabah yalasa bi-emrillah şifâ bulur. Eyle bir seng i Hudâ'dır kim Yûsuf Paşa'nın sebeb i katli olmuşdur. Hikmet i Hudâ "el-abdu yüdebbiru vallahu yukaddiru"1 ve "elsinetü'l-halk aklamu'l-ha(l)kdır".2 Kaçan kim Sultân İbrâhîm Hân Sarâyburnu'nda Yûsuf Paşa ile Girid müşâveresin edüp "Hanya'yı feth etdikden sonra inşâallah sâlimîn ve gânimîn geldikde sâna ıvazın ederim" deyü yemin etdüğü meğer "şehîd ederim" demek imiş. Hakîkatü'l-hâl Hanya kal‘ası gibi bir hısn ı hasînin ve sedd i metinin fethi bir kerb i azîm idi. Ammâ feth olunmasına sebeb Cenâb ı Bârî yârî kılup küffâr ı hâksârın donanma yı nâ-mübâreki gelmeden Gâzî Yûsuf Paşa cidd ü cehd edüp Feyyâz ı Mutlak'ın inâyet i ezelîsi ve avn i aliyyesi ve esrâr ı hafiyyesi olup feth oldu. Yohsa bu Hanya gibi sedd i İskenderin fethi {bir vechile} mümkün değil idi. Ve eyle kal‘a i üstüvârın fethine ıvaz bir şey ile olmazdı, illâ şehâdet ola. Yûsuf Paşa yı merhûm ve mağfûr, mahbûb ı Hudâ imiş kim hem feth ve ba‘de'l-feth şehâdet müyesser oldu. Hamd i Hudâ bu hakîr Evliyâ yı pür-riyâ böyle gazâ yı ekberde bulunup sâlimîn ve gânimîn vatanımıza gelüp peder u mâder i azîz ve azîzelerimizle müşerref olup dest i şerîflerin bûs edüp "Ber-hurdâr ı ömr ol oğul! Vekâletimiz eyleyüp Girid fethinde bulundun. Bizim varmamıza muhtaç etmedin" deyü buyurdular. Hakir eyitdim: "Benim peder i azîzim, sultânım! Siz şimden gerü ihtiyâr oldunuz. Süleymân Hân asrından berü yetmiş gazâda bulundunuz. Bu ciğer-kûşenize hemân hayr du‘â edin. Niçe gazâlarda bulunup cenâb ı şerîfinize sevâb ı cezîl ola" deyü dest-bûs edüp hayr du‘âların alıp bu hikâyeye âğâze eyledi.
Hikâye i garîbe ve acîbe i güfte i peder i azîz i mâ
Ey oğul! Bu hikâyeyi cân kulağıyla istimâ‘ et kim sırr ı ilâhîde müstetir olan esrâr ı hafiyyedendir kim bu Girid cezîresinin ibtidâ fethine Sultân Ahmed asrında ne yüzden mübâşeret olundu ve cemî‘î ulemâ ve sulehâ ne yüzden hayr du‘âlar etdi, deyü bu hikâyeye ser-âğâz etdi.
Evvelâ sene ( ) târîhinde Sultan Ahmed Hân asrında sen vücûde geldiğin sene Atmeydânı'nda yedi aded vezîr ve a‘yân-ı kibâr sarâyların münhedim edüp yerlerine yeni câmi‘in esâsına şürû‘ olunup kırkar ellişer zirâ‘ melikî hafrlar kazılup ızkara temeline mübâşeret olunup bir senede kâmil esâs ı binâ rûy ı arza berâber oldukda cümle hâs u âm ve sulehâ yı ümmetden kimesneler ve ilm i eflâkden haberdâr müneccimler ilm i mîkât ve kıble-nümâ ile ibtidâ du‘â ü senâ ile bin aded kurbânlar ile makâm ı mihrâb vaz‘ olundu. Ve Kalender Paşa temele mu‘temed ve nâzır olup Kara Sünbül Alî Efendi temel kâtibi ve kadısı olup üstâdımız Evliyâ Efendi temel imâmı olup Üsküdarî eş-Şeyh Hazret i kutbu'l-aktâb Mahmûd Efendi temel şeyhi ve Mahmûd Çelebi ve Kara Mahmûd Ağa ve gayrı kırk kimesne i hoş-elhân temel mü’ezzinleri olup rûz-merre ale'd-devâm binânın itmâmına cidd u cehd, sa‘y [u] ihtimâm etmede. Bir gün merhûm Sultân Ahmed Hân, câmi‘in harem yeri ki, Koca Mehemmed Paşa'nın sarâyı yerinde ancak bir kasr ı münakkaş kalmışdı, anda bir çetr i mülemma‘ kurulup cümle vüzerâ ve vükelâ ve ulemâ ve sulehâ ve meşâyıh [u] sâdât ve a‘yân [u] eşrâf ve sığâr u kibâra bir ziyâfet i âlî olmuşdur kim bu ni‘met i uzmâ sûr ı hümâyûn ı hıtân ı Ahmed Hân'da olmamışdır. Cümle ricâlullah ba‘de't-ta‘âm hayr du‘â edüp herkes vatanına gitdikde merhûm Sultân Ahmed Hân çetr i mülemma‘ı içre Üsküdarî Mahmûd Efendi ve Evliyâ Efendi ve Kara Sünbül Alî Efendi ve Cerrâh Şeyhi İbrâhîm Efendi ve sultân ı hânendegân Musâhib Dervîş Ömer Gülşenî ve biz hakîr huzûr ı pâdişâhîde ber-zânû kalup Sultân Ahmed Hân bu cümleye hitâb edüp eydür "İnşâallahu Te‘âla bu câmi‘imiz itmâm bulup rûşen ma‘bedhâne olur. Hudâ itmâmın müyesser eyleye" buyururlar. "Ammâ bu câmi‘e bir evkâf ı azîm lâzımdır" deyince hemân huzzâr ı meclisde [274a] olanlardan Evliyâ Efendi ve Üsküdarî Mahmûd Efendi buyururlar kim "Pâdişâhım niyyetü'l-gazâ deyüp bir diyârı feth edin. Andan cümle imârâtı ve mahsûlât ı cizyesin bu câmi‘ i şerîfinize vakf edin. Gör e ecdâd ı ızâmın Süleymân Hân tâbe serâha bizzât kendüleri cezîre i Malta [ve] Rodos'u feth edüp ve cezîre i İstanköy ve cezîre i Hereke ve cezîre i İlyaki ve cezîre i Sönbeki kal‘alarını feth edüp cümle câmi‘ine vakf eyleyüp, hâlâ tevliyet i azîmdir, cümle ecdâdlarınızın evkâflarından Süleymân Hân evkâfından metîn ve kavî evkâf ı azîm yokdur. Bolay kim Pâdişâhım, siz de Akdeniz'de cezîre i Girid'i Venedik küffârı elinden feth edüp İslâmbol'dan Mısır'a giden tüccâr ve züvvâr ı huccâc ı müslimînin ma‘beri küffâr gemilerinden pâk olaydı" denildikde hemân Cerrâh Şeyhi İbrâhîm Efendi ve Üsküdarî Mahmûd Efendi bu niyyet i hâlisa içün, Allah rızâsiçün Fâtiha denilüp cümle huzzâr ı meclisin hâs u âmmı Fâtiha i seb‘u'l-mesânî tilâvet edüp el yüze sürülüp cümle hâzırûn "İnşâallahu Te‘âlâ du‘âmız icâbet kurbunda vâkı‘ olmuşdur. Erde ve geçde ol cezîre feth olur. Lâkin hemân ol cezîrenin fethi esbâbına sa‘y ı beliğ etmek gerekdir" dediklerinde hemân Sultân Ahmed Hân aleyhi'r-rahmeti ve'r-rıdvân eydür: "Ammâ efendiler! Bizim Venedik kâfiriyle sulh [u] salâhımız vardır. Sulha mugâyir bir iş işlemek şân ı şehinşâhlara lâyık ı Muhammedî değildir. Ne bahâne ile ahd-şikenlik idelim. Bâ-husûs hâlâ Anadolu eyâletlerinde Karayazıcı ve Sa‘îd Arab ve Kalenderoğlu ve Cennetoğlu nâmân celâlîler gibi hasm ı kavîlerimiz derdinden bîzâr olup asker i deryâ-misâlimiz ile Serdâr ı mükerrem Murâd Paşa lalam anların def‘iyle mukayyeddir. Niçe sefer açup cezîre i Girid'i feth idelim" dediklerinde Evliyâ Efendi eydür "Pâdişâhım üçüncü gün serdârın cümle celâlîyi katl edüp on ikinci gün pâdişâhıma müjde gelir. Ol celâlîlerin devâm [u] sebâtları yokdur. Seyl suyu gibi geçkincidir. Serdârın Murâd Paşa, anların leşini kuyulara doldurup nâmına Kuyucu Murâd Paşa deyü tevârîhlere tahrîr oluna" deyü keşf eder. Hakîkatü'l-hâl, Murâd Paşa cümle celâlîyi Haleb ve Aziz ve Kilis altında dendân ı tîğdan geçirüp leşlerini kuyulara doldurduğu müjdesi Sultan Ahmed'e gelince pâdişâh ı halûk, inşirâh ı sadr [u] zevk i derûn hâsıl eder. Hemân ol sâ‘at Üsküdarî Mahmûd Efendi eydür "Pâdişâhım! Gazân mübârek ola, Ammâ beyt:
Rakîbin biri öldü, bini kaldı
Hayf kim öleceği diri kaldı.
"İmdi pâdişâhım! Geçen günlerdeki meşveretimiz üzre hamd i Hudâ celâlî dikeni kırılup cezîre i Girid gazâsına cidd ü cehd edüp ibtidâ Venedik Penç Pirim'ine bir mu‘temed elçi ile bir nâme gönderüp Girid cezîresini hüsn i rızâlarıyla taleb edin, görelim ne zuhûr eder" deyince Mahmûd Efendi'nin bu gûne nasîhat-âmîz Girid fethi terğîbinden {Sultân Ahmed Hân} hazz edüp fi'l-hâl nâmeler tahrîr olunup Kurd Çavuş nâm bir mütekellim ve fasîhu'l-lisân ve bedî‘u'l-beyân kimseye nâmeleri ve niçe tuhaf hedâyâları verüp yedi günde ılgar ile Bosna'ya, andan iki günde Venedik destinde kal‘a-yı Dadırya, andan gemiyle karşu Venedik'e geçip bir gün Nazarta nâm mahalde yatup ertesi gün alay ı azîm ile Venedik kralı olan Penç Pirim'e buluşup dîvân ı bed-âyînlerinde nâme kırâ’at olunup mefhûmu ma‘lûmları olup ale'l-ittifâk cümlesi "N'ola, cezîre i Girid'i Âl i Osmân istemiş, verelim, başımız üstüne" deyü ta‘ahhüd edüp bir nâme tahrîr edüp elçiye hayli ri‘âyet edüp Âsitâne tarafına Kurd Çavuş'u gönderüp tokuzuncu günde elçi Çavuş kurd gibi maslahat görüp geldikde dîvân ı pâdişâhîde nâmeleri Sultân Ahmed'in dest i şerîfine verüp zemîn-bûs eder. Ol mahalde nâmeyi tercümân kırâ‘at etdükde yine Üsküdarî Mahmûd Efendi ve Evliyâ Efendi ve Sünbül Alî Efendi ve Şeyhülislâm ( ) Efendi ve Mu‘abbir İbrâhîm Efendi ve Doğanî Efendi ve Şârih i Mesnevî Mevlevî İsmâ‘îl Efendi ve Kâsımpaşa Mevlevîhânesi Şeyhi Cenûbî Abdî Efendi ve Dervîş Ömer Gülşenî ve Güzelce Gülâbî Ağa ve Kuzu Alî Ağa ve Abdî Ağa ve bu hakîr dahi hâzır idim" deyüp pederimiz böyle takrîr etdi. Ba‘dehû bu mezkûrûnun huzûrlarında nâme i bî-me’âli huzûr ı pâdişâhîde kırâ’at olunup ibtidâ sernâmelerinde böyle tahrîr etmişler kim
"Âl i Osmân'ın güzîdesi, on altıncı pâdişâh ı azîmü'ş-şân ebbedallahu devletehu ilâ inkırâzu'd-devrân, Mekke ve Medîne ve Kuds ve Irâk ı Arab ve Acem pâdişâhı Sultan [274b] Ahmed Hân pâdişâhımızsüz. Hak Te‘âlâ vücûd ı şerîfiniz hatâlardan hıfz edüp devâm ı devletiniz dâ’im ola. Bizcileyin bir pespâye ve ednâ Penç Pirim'den Girid cezîresin ricâ eylemişsüz. Altı kerre yüz bin re‘âyâsıyla ve yetmiş altı pâre kal‘asıyla ve senevî yedi Mısır hazînesi hâsıl olur yedi yüz yetmiş pâre kurâsıyla ve yedi aded altun ve gümüş ve gayrı me‘âdinleriyle yedi yüz yetmiş mil ihâta eder cezîre i Giridimiz ki hasretü'l-mülûkdur, anı size verelim" dedikde hemân Mahmûd Efendi, bu niyyete "el-Fâtiha" deyüp cümle hâs u âm ve huzzâr ı meclis Fâtiha yı şerîfi tilâvet edüp Girid fethi içün du‘â ve senâ olunup gülbâng ı Muhammedî çekildi. Ve nâmenin zeylinde yazmışlar kim "Bizim gibi fakîr, sizin gibi pâdişâh ı azîmü'ş-şâna eylece mahsûldâr cezîreyi verince sizcileyin pâdişâh ı âlî-vekârdan ricâ [ve] temennâmız oldur kim bize Arabistân iskelelerinden Akka kal‘asın ve Sayda kal‘asın ve Beyrût kal‘asın ve ma‘bed i kadîmiz ola[n] Hazret i Mesîh âsitânesi kal‘a i Kuds i şerîfi ale't-temâm hudûdlarıyla ihsân olunmak bâbında fermân pâdişâhındır. Ve illâ cezîre i Girid'e bundan gayrı çâre yokdur kim göz göre kimse kimseye mülkin vermek, hâmile avretin vermekden eşeddir. Ve bu bizim mülkümüzü istemeden ise sizin ecdâd ı ızâmlarınızdan berü irsiyle intikâl eden vilâyetlerinizi celâlî ve cemâlî elinden halâs etseniz dahi ma‘kûl idi, ve's-selâm" dedikde Sultân Ahmed Hân hayli müte’ellim olup bükâ-âlûd oldular. Hemân Mahmûd Efendi eydür: "Hey beğim! Ne elem çekersin, sözü verenden alan uslu gerek. İbtidâ sernâmelerinde cezîre i Girid'i size verelim, demişler, "elsinetü'l-halk aklamu'l-Hak'dır", anlara Girid'i verelim dâiren Cenâb ı İzzet'dir kim anların lisânından verelim lafzı sâdır olup er ve geç elbette anlar ol cezîreyi vericilerdir kim Fâtîha i şerîf tilâvet olunup hedef i icâbetde vâki‘ olup gülbâng ı Muhammedî çekildi. İnşâallah feth olunması mukarrerdir" deyü gayrı mükâlemeye şürû‘ etdiler. Hikmet i Hudâ bu nâme i küffâr dîvânda kırâ’at olunduğundan sonra sa‘âdetlü hünkâr def‘ i gam içün Hâsbâğçe içinde Çemensoffa nâm mahalde bir çetr i mülemma‘ı, çemenzâr ve kiyâhât u nebâtât üzre kurup bâlâda tahrîr olunan musâhib ulemâ ve sulehâlar ile cân sohbetleri ederken ânî gördük, kızlarağası ( ) Ağa, Harem i bâb-ı Dârü's-sa‘âde'den berü yedi dâne şehzâde i âzâde i civân-bahtın önüne düşüp kızlarağası huzûr ı padişâhîye gelüp cümle şehzâdeler pâdişâhın ve Mahmûd Efendi ve Evliyâ Efendi ve sâ’ir huzzâr ı meclisin dest i şerîflerin bûs ederler. Hemân Şehzâde İbrâhîm, Ahmed Hân'ın ve Mahmûd Efendi'nin pây-i pûşların bûs edince Mahmûd Efendi eydür "Meydân ı ma‘reke bu İbrâhîm'e nazar olundu" der. Sultân Ahmed eydür "Sultânım! Bu şehzâdeler kullarınızdır. Hüsn i nazarlarınız ricâ ederiz" derler.
{Der-beyân ı hikmet i esrâr ı hafiyye i İlâhî}
Ba‘dehû pâdişâh, Venedik mel‘ûnu nâmesinin eleminden def‘ i gam içün "Şehzâde i âzâdelerim lu‘bede-bâzlık etsinler" deyü destûr ı şâhî olunca mahdûm ı mükerremlerin her biri birer tâvûs ı bâğ ı cihân gibi cilve vü reftâr u güftâr ederek meydân ı muhabbetde top oynamağa başladılar. Ammâ cümleden Şehzâde Osmân uluca ve fidâyî ve cığâlı süğlün-misâl şehzâde idi.
Hemân Osmân top oynayup top atarak meydân ı muhabbete girüp bürâderleriyle lu‘bedebâzlığa başladı ve el topu atarak babasının tahtı yanına geldikde Sultân Ahmed Hân dâğ ı derûnunda olanı keşf edüp Osmân'a hitâben eydür
"Osmân'ım! Bana Girid cezîresin feth eder misin" deyince ol mahdûm eydür
"Ben Girid'i neyleyeyim, ben ak tenli Urus câriyesi vilâyetin; alup kanın akıdırım" deyüp yine lu‘b [u] lehve meşgûl oldukda Evliyâ Efendi eydür
"Sübhânu'l-Hallâk! Pâdişâhımın kelâmın ma‘sûm fehm edüp hissemend olamadı" der.
Mahmûd Efendi; eydür:
"Osmân Girid kelâmın anladı ammâ sırr ı İlâhîden dem urup Urus kızı kanın akıdırım, didüğünde esrâr ı hafî kelâmı vardır kim aceb sırr ı nihândır" buyururlar.
Ba‘dehû Şehzâde Mehemmed'i Şehzâde Osmân kovarak taht altına girüp halâs olmuşken Osmân iğfâl ı mehil verüp Şehzâde Mehemmed taht altından çıkup meydân ı ma‘rekede reftâr ederek yine oyuna karışdıkda hemân Osmân "tut kardaş Mehemmed" deyü bir top Mehemmed'e urunca [275a] Mehemmed'in başından zerdûz tâcı düşüp burnundan kan akup serâsime oldu. Sultân Ahmed eydür
"Kayırmaz Mehemmedim! Seni uran li’ümm karındaşın Osmândır. Dünya oyununun kârı böyledir, sen dahi anı ur" deyü Mehemmed'in kanın silüp kenar ı tahta getirüp Ahmed Hân tesliye i hâtır verüp eydür
"Bana Mehemmedim Girid'i feth eder misin" der. Mehemmed eydür
"Feth ederdim ammâ karındaşım Osmân beni kıskanup kanım akıdır {Ammâ gayrı inşâallah Mehemmed fethin tamâm eder" der} Hemân Cerrâh Şeyhi İbrâhîm eydür
"Sübhânallah, bu günde ne acâ’ib sırr ı İlâhîler müşâhede olundu kim Devlet i Âl i Osmân'da ne olacağına bu şehzâdelerin bu gûne mu‘âmelesinden esrâr ı hafîler âşikâre oldu, ammâ birimizin rûhu haberi olmadı. Bir aceb rumûz [u] künûz kuş dili tekellüm olundu" deyüp âlem i hayretde kaldı.
Andan yine şehzâdeler top oynamağa başlayup Şehzâde Bâyezîd ile Şehzâde Süleymân kovuşarak ve toplaşarak birbirine top urarak gezerken hemân kara servi nâmında bir servi kemîninden Şehzâde Murâd çıkup ibtidâ Bâyezîd''e, andan Şehzâde Süleymân'a birer top ile urdı kim Bâyezîd ve Süleymân zîr u zeber olup ikisinin de burnundan kan damladı. Sultân Ahmed eydür
"A Murâdım! Niçin kardaşların eyle urursun" dedikde, Murâd eydür
"Vallahi Pâdişâhım, Murâdın murâdı eyle urmak değil idi. Ammâ dünya oyunudur, iktiza etdi. Zîrâ anlar geçende benim üst yanıma geçüp yerim almak istediler. Ben dahi şimdi fırsat bulup urdum" dedi. Ömer Gülşenî eydür
"Pâdişâhım! Bunda dahi bir sırr ı İlâhî vardır" dedi.
Bundan sonra âteşi la‘l-gûn se-renk hil‘at i fâhireye müstağrak olmuş Şehzâde İbrâhîm gelüp dest-ber-zemîn edüp Sultân Ahmed eydür "İbrâhîm'im, kanda edin" İbrâhîm eydür
"Şehâdet âbdestin alup, cümle kardaşlarımı yenüp güleşmeğe oynaşmağa şimdi geldim" deyü dilberâne ve bî-pervâ reftâr [u] güftâr ederek oynamağa başladılar.
Şehzâde İbrâhîm Şehzâde Osmân'a bir top urup Osmân'ın başından zerdûzu düşüp Osmân, "Vay hayâlarım" deyü feryâd ederek gışş oldu.
Sultân Ahmed eydür "Sübhânallah ne aceb hikmetdir" dedi.
Hemân Şehzâde Murâd "Al İbrâhîm kardaş!" deyü İbrâhîm'e bir top niçe atdıysa İbrâhîm topu bî-bâk u bî-pervâca zabt u rabt edüp İbrâhîm elindeki topu Bâyezîd'e urur şeklinde nazar edüp tarfetü'l-ayn içre gerü dönüp Şehzâde Murâd'a İbrâhîm bir top eyle urdu kim Murâd iki kerre tekerlenüp bir hayli zîr-i zemîn üzre oturup hemân Şehzâde İbrâhîm seğirderek babası tahtına geçüp oturup "Murâd'a iyi top urmadım mı" deyüp taht üzre kalkup zekerine ve hayâsına yapışarak oynayup şakalar eder.
Murâd gazabından zemîn üzre ağlayup eydür "İbrâhîm, beni urduğun görmeden ölmek yeğdir" der.
Ba‘dehû Murâd'ı kaldırup yine oyuna şürû‘ ederler. Ammâ cümle huzzâr ı meclis "Bu şehzâdelerin bugünki gün evzâ [u] etvârları ne aceb temâşâdır" deyü ta‘accüb ederler.
Hemân Murâd yine İbrâhîm'i kovup bir top ı gazabnâk atınca İbrâhîm yine topu zabt edüp babası Ahmed Hân'ın tahtı altına girer. Ser-bürehne ve kâkül i perîşân-hâl taht altından çıkarken Ahmed Hân İbrâhîm'in kulağından yapışup eydür: "İbrâhîm! Bana cezîre i Girid'i feth edüp câmi‘ime ve Mekke ve Medîne'ye vakf eder misin!" der. Hemân Şehzâde İbrâhîm eydür "Eğer Hak celle ve alâ mu‘în ve zahîrim olup Hazret i Yûsuf yardım ederse Bismillah ile İnşâallahu Te‘âlâ oğlum Yûsuf-sıfat Mehemmed'le feth ederiz" dedikde cümleden huzzâr ı meclis bu niyyete "el-Fâtiha" deyüp cümle Fâtiha i şerîfi tilâvet edüp Ahmed Hân eydür "Ne hikmetdir kim elçi nâmesi kırâ’at olunaldan berü gumûm [u] elem beni almışdı. Def‘ i gam içün şehzâdeleri oynadırken birkaçının burunları kanayup niçe gûne temâşâlar müşâhade etdiğimden dibelik gumûm-ender-gumûm hâsıl etdim idi. Hamd i Hudâ şimdi İbrâhîm inşâallah Girid'i oğlum Mehemmed'le feth ederim dediğinden cümle gumûm def‘ olup sürûr [u] şâdmâna vâsıl oldum" deyü cevâb eydürler. Rûh ı Ahmed Hân şâd ola, rahmetullahi aleyhi rahmeten vâsi‘a.
Dostları ilə paylaş: |