GeliŞİm psikolojiSİ


Bu ay başlayan yeni gelişme: Ne istediğimi biliyorum!



Yüklə 0,56 Mb.
səhifə7/8
tarix03.05.2018
ölçüsü0,56 Mb.
#50072
1   2   3   4   5   6   7   8

Bu ay başlayan yeni gelişme: Ne istediğimi biliyorum!
14. ay inatçılık dönemidir. Bir anda ne yapmak istediği, ne yemek istediği, nereye gitmek istediği ve hatta belki de ne giymek istediği (mont giymek veya şapka takmayı reddetmek gibi) konusunda ısrarcı olmaya başlayabilir. Tabii ki sizin onun kesinlikle yapmamasını istediğiniz şeyler onun en çok yapmak istediği şeyler olacaktır. Henüz yapmayı beceremese bile bardağına süt doldurmak, ayakkabılarını giymek gibi şeyleri kendisi yapmak isteyecektir.
Ne yapabilirsiniz?

Eğer çok fazla “hayır” dediğinizi düşünüyorsanız evinizi ya da en azından bir kısmını çocuğunuzun güvenle dolaşıp istediği araştırmayı yapabileceği bir yer haline getirebilirsiniz. Onun için içi oyuncaklarla ve yastıklarla dolu bir oyun odası hazırlayabilirsiniz. Yerde birkaç plastik top bulundurabilirsiniz. Topun peşinden koşmak ve topa vurmaya çalışmak onun için büyük bir egzersiz ve eğlence olacaktır. Çocuğunuzun ulaşabileceği sehpalardan ve raflardan kırılabilecek objeleri kaldırabilirsiniz. Köşesi sivri masa ve sehpaların ya köşelerini sünger gibi yumuşak maddelerle kaplayabilir ya da en güvenlisi köşeleri sivri eşyaları ortadan kaldırabilirsiniz.


Etrafı kirletse bile kendi kendine yemek yemesine izin verin. Unutmayın oynamak ve keşfetmek çocukların dünyayı tanıması için önemlidir.


14 aylık bebeğiniz her şeye istemli olarak karşı gelmemektedir, sadece etrafına karşı son derece meraklıdır ve araştırma yaparken hiç kimsenin onu durdurmasını istemez.


Bebekler suya hayrandır, suyla oynamak sakinleştirici ve heyecan vericidir. Zaman zaman, örneğin siz yemek pişirirken, onun köpüklü su dolu plastik bir kapta yine plastik tabak ve bardakları yıkaması için izin verebilirsiniz. Tabii ki yerler su olacaktır, bunun için yere banyo perdesi benzeri plastik bir örtü serebilirsiniz.


Diğer gelişimi: Agresif davranışları ile nasıl baş edebilirsiniz?

Bu yaştaki çocuklar oldukça agresif olabilirler, oyun arkadaşlarına vurup onları ısırabilir ve canlarını yakabilirler. Bu davranış şekli bu yaşlardaki çocukların çoğunda vardır ancak karşısındaki çocuğa zarar vermek, canını yakmak amaçlı değildir. Eğer bu davranışın kötü niyetle yapılmadığını, bir engellenme yada hüsran sonucu olduğunu bilirseniz bu davranışla daha kolay başa çıkabilirsiniz. Bu davranış ya karşısındaki çocuktan aldığı reaksiyon ya da başka bir çocuğu taklit etmek amacıyla yapılmıştır. Karşısındaki çocuğun ağlamasını ya da bağırmasını seyretmek  onun için eğlencelidir. Unutmayın 14 aylık bir çocuk diğer çocukların da hisleri olduğunu anlayamaz. Eğer oyun arkadaşının saçını çektiğinde arkadaşı bağırarak ağlamaya başlarsa muhtemelen durur ve karşısındakinin reaksiyonunu izler ve herhangi birşey hissetmez. Bebeğiniz için bu davranış birkaç ay önceki mama sandalyesinden aşağı cisimleri atıp nereye gittiklerini izlemek davranışı ile aynı şeydir. Bu yüzden bebeğiniz bir arkadaşı ile oynarken yakından izleyip gerektiğinde müdahale etmelisiniz. Aşırı tepki vermeden yumuşak ama kesin bir tavırla onu durdurup arkadaşına vurduğunda onun canını yaktığını söyleyebilirsiniz ve ilgisini başka bir yöne çekebilirsiniz.


Uzmanlar bu olayı sebep-sonuç ilişkisi olarak (şunu yaparsam şu olur) adlandırıyor ve şu anda sahip olduğumuz tüm deneme alışkanlıklarımızın altında yatan neden de budur.


Uzmanlar şiddet veya çocuğunuzu dövmek gibi bedensel cezaların disiplinde kesinlikle işe yaramadığında hemfikir. Bu yaşlardaki çocukları eğitmek sıklıkla ebeveynlerin kolaylıkla sinirlenmesine neden olabilir ancak siz ve çocuğunuz için sınırları çizecek başka yollar bulabilirsiniz. Maalesef her durumu çözebilecek tek bir disiplin formu yoktur. Çocuğunuz ilginizi çekmek için sizin hoşlanmadığınız bir davranışta bulunuyorsa aşırı tepki vermemeye çalışın. Bu tepkiyi verirseniz o ya da bu şekilde sizin ilginizi çekmiş olacaktır. Eğer çocuğunuza o sizinle ilgilenmezken sıklıkla ilgi gösterirseniz sizin ilginizi çekmek için o kadar çok ihtiyaç duymayacaktır.
16. aydan itibaren çocuğunuz etrafında gördüğü insanlara el sallar, gülümser, çeşitli interaktif oyunlar oynamayı sever ve basit emir cümlelerini anlayıp uygulayabilir. Bu üç aylık dönemin sonlarına doğru konuşması, mimikleri ve iletişim kurmaya yönelik çeşitli hareketleri daha anlaşılır hale gelir. Hayvan seslerini de taklit edebilir. “Hayır” kelimesini bu dönemde çocuğunuzdan sıklıkla duyacaksınız. Bu dönemin sonlarında 6-10 kelime kadar söyleyebilir, bazen iki kelimelik cümleler kurabilir.
Bu aylarda çocuğunuz çeşitli durumlara karşı olumsuz tepkiler geliştirebilir. Örneğin kızdığında ya da hayal kırıklığına uğradığında size veya yakından tanıdığı birisine vurarak  tepkisini gösterir. Direktiflerinize bilinçli bir şekilde uymama eğilimi de gösterebilir. Örneğin dokunmamasını belirttiğiniz bir eşya ya da objeye sizin gözlerinizin içine bakarak özellikle dokunur. Onun söylediğiniz şeyi anladığı ve mesajı aldığından emin olduğunuz sürece, bu tip küçük inatlaşmalarına sert karşılıklar vermeyin; konuyu büyütmek yerine bir süre için görmezden gelin. Çocuğunuz bu yaşta bile doğru davranışlarının etrafındaki yetişkinlerce pozitif tavırlarla (kucaklama, öpme, gülümseme gibi) ödüllendirildiğini, yanlış davranışlarının ise olumsuz karşılandığını ya da görmezden gelindiğini fark etmeye başlayacaktır.
Çocuğunuz için günlük hayat içinde alıştığı bazı rutinler bu dönemlerde çok önemlidir. Örneğin ona her gece uyumadan önce kitap okuyorsanız ve bir geceliğine bunu yapmayı unutursanız, size bunu önemle hatırlatması sizi şaşırtmasın! Çocuklar bu yaşta hayatlarını önceden  tahmin edilebilir hale getiren bu rutinleri sever, böylelikle kendilerini güvende hissederler.
Artık yürüyüp konuşabildiği için çocuğunuz, etrafındaki insanlarla özellikle de kendi yaşıtlarıyla daha yakından ilgilenmeye ve iletişim kurmaya başlayabilir. Ancak hala yaşıtlarına birlikte oynanabilecek bir oyun arkadaşından çok, keşfedilecek yeni bir oyuncak gözüyle bakmaları normaldir. Eğer çocuğunuz diğer çocuklara karşı zarar verici ve sert davranışlarda bulunuyorsa endişelenmeyin ve uygun bir dille ona bu yaptığının yanlış olduğunu anlatın. Onu yaşıtlarıyla birlikte olabileceği ortamlara daha sık götürün; örneğin sizin çocuklarınızla yaşıt çocukları olan annelerle kontak kurup düzenli olarak bir araya gelebilir, çocuklarınızın da birbirlerini oyun arkadaşı olarak kabul edip sosyalleşmelerine katkıda bulunmuş olursunuz.
Bu yaştaki çocuklar için çeşitli denemelerinde başarı kazanmak çok önemlidir. Sürekli yeni birtakım aktiviteler konusunda kendilerini test eder, kapasitelerini zorlarlar. Örneğin ayakkabılarını kendileri giymeye, yüksek koltuklara ya da sandalyelere tırmanmaya, merdivenleri kendi başlarına çıkmaya çalışırlar. Bunları başaramadıklarında ya da sizin tarafınızdan engellendiklerinde ise oldukça öfkeleneceklerdir. Güvenliğini tehdit edecek bir durum söz konusu olmadığı ve gözetiminiz altında olduğu sürece onun bu yeni denemelerini engellemeyin.
Kişilik Farkları:

Çocuklar doğdukları andan itibaren kişilik özellikleriyle birbirlerinden ayrılırlar. ABD New York Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada uzmanlar çocukları doğumlarından itibaren mizaçları bakımından 3 gruba ayırmıştır:


1. “Kolay” çocuklar olarak tabir edilen ilk grup uyumlu; yemek ve uyku düzenleri açısından problemsiz; etraflarındaki yenİ insanlar ve durumlara kolay adapte olabilen çocuklardır.

2. İkinci gruptaki çocukların yeni durumlara ve insanlara uyum sağlamaları biraz zaman alabilmekte; yemek ve uyku düzenlerinde bazen sorunlar görülmekte; bu çocuklar kimi zaman etraflarına karşı olumsuz davranışlar sergileyebilmektedir.


3. Uzmanlar, “Zor” çocuklar olarak nitelenen üçüncü gruba her 10 bebekten 1’inin dahil olduğunu belirtmektedir. Bu çocukların yemek ve uyku alışkanlıkları oldukça problemli ve düzensizdir; sık ve yüksek sesle ağlarlar ve etraflarındaki yenilik ve değişimleri kolay kabullenemezler.


Çocuğunuzu büyütürken bu tarz kişilik farklılıklarının olabileceğini göz önünde bulundurun ve çocuğunuzu, yaşıtlarıyla kıyaslayıp gereksiz endişelere kapılmayın. Çocuğunuzun kişilik özelliklerini iyice anlamanız, onu yetiştirirken sizin için faydalı olacaktır.
Huysuzluk Nöbetleri:

Bu dönemlerde çocuğunuz, istediği bir şeyi yapmadığınızda ya da istemediği bir şeyi yapmak zorunda kalınca, kimi zaman ise ortada görünür hiçbir sebep yokken huysuzluk ve ağlama nöbetlerine tutulabilir. Bu nöbetler özellikle diğer insanlarla bir arada bulunduğunuz mekanlarda sizin için zor ve yıpratıcı olabilir. Örneğin kalabalık bir markette, kasada ödeme için kuyruk beklerken çocuğunuz aniden bir ağlama krizine tutulabilir, kucağınızda hiddetle tepinmeye başlar. Sebep beklemekten sıkılması ya da elindeki kurabiyenin tadını beğenmemesi olabilir. Bu nöbetlerin oluşma sebepleri tam olarak açıklanamamakla birlikte, kimilerine göre bu bebeklikle çocukluk arasında yaşanması olağan bir geçiş dönemi, kimilerine göre ise küçük çocuklar için çözemedikleri ya da anlayamadıkları durumlar karşısında bir rahatlama, stresi dışa vurma yöntemidir. Bu nöbetlerin çocuk açken, yorgunken ya da aşırı uyarılmış durumdayken daha sık meydana geldiği belirlenmiştir. Ancak sebep her ne olursa olsun, çocuğunuzu büyütürken bu tip huysuzluk nöbetleriyle karşılaşmanız kaçınılmazdır. Bu nöbetlerle daha kolay başa çıkabilmeniz için aşağıdaki yöntemler faydalı olabilir;


• Çocuğunuzun huysuzluk nöbetlerini inceleyip analiz etmeye çalışın. Hangi durumlarda daha sık bu nöbetleri yaşıyor belirleyip onu bu durumlardan uzak tutmaya çalışabilirsiniz.
• Çocuğunuzla ortaklaşa yaptığınız bir aktiviteyi sonlandırırken bunu aniden değil, alıştıra alıştırma yapın. Çocuklar genellikle ani değişikliklerden hoşlanmaz ve bunlara karşı olumsuz tepkiler verirler.
• Eğer çocuğunuzun bir ağlama nöbetine kapılmasıyla sonlanacak bir aktivite ya da oyun içinde olduğunu hissederseniz, bunu bir an önce sonlandırıp çocuğunuzun dikkatini başka bir yöne kaydırın.
• Huysuzluk nöbetleri kalabalık içindeyken daha kötü bir hal alır. Bu sebeple çocuğunuzun huysuzlaşmaya başladığını hissettiğinizde onu sakin ve kalabalıktan uzak bir mekana getirip, rahatlaması ve sakinleşmesi için ona zaman tanıyın.
• Bu nöbetler esnasında soğukkanlı ve sabırlı olun. Sizin de sinirlenip bağırmanız sadece durumu daha da kötüleştirecektir.
Bu aylarda kendinize zaman ayırmayı da ihmal etmeyin. Stresten uzaklaşmak ve rahatlamak için düzenli olarak hoşlandığınız aktivitelerde bulunun. Doktorunuzla görüşüp kendinize uygun bir egzersiz programı oluşturabilir; her gün 1-2 saatinizi müzik eşliğinde egzersiz yapmaya ayırabilirsiniz. Ayrıca bu dönemde bebeğiniz sizi taklit etme konusunda oldukça hevesli olacağından, kendinize çok eğlenceli bir egzersiz partneri bulmuş olursunuz!
19. aydan itibaren çocuğunuz hoşnutsuzluğunu, kızgınlığını ya da üzüntüsünü etrafındaki insanlara vurmak, bağırmak, tekme atmak gibi agresif davranışlarla dışa vurabilir. Özellikle yaşıtlarıyla bir aradayken gözünüzü çocuğunuzdan ayırmayın. Diğer çocuklara karşı saldırgan ve agresif davranışlar sergilemeye başladığı anda yanına gidip ona bu yaptığının doğru olmadığını anlatmaya çalışın; gerekiyorsa bir süre için onu bulunduğu ortamdan uzaklaştırın. Çocuğunuzun agresif ve saldırgan davranışlarına, ona ders vermek amacıyla bile olsa, aynı sertlikte karşılık vermeyin. Bu, çocuğunuzun, saldırgan ve agresif davranışların normal olduğuna inanmasından başka bir işe yaramayacaktır.
22. aylarda artık duygularını kelimelere dökmeye başladıkları için büyük ihtimalle huysuzluk nöbetleri seyrekleşecektir. Kendini yerlere atarak ya da etrafındakilere vurarak değil; kelimeleriyle size hoşlanmadığı, istemediği ya da kızdığı durumları anlatmaya çalışacaktır. Eskiye göre “Hayır” kelimesini de daha az sıklıkla duymaya başlarsınız.
2 yaş civarında çocuklar cinsiyet ayrımını fark etmeye başlar. Erkek çocuklarda genelde babalarının davranışlarını, kız çocuklarda ise annelerinin davranışlarını taklit etmeye yönelik eğilimler gözlenebilir.
Uzmanlara göre 2 yaş civarında çocuklar genellikle;

• Yetişkinleri ya da diğer çocukları taklit eder

• Kendisinin, diğer insanlardan ayrı, bağımsız bir birey olduğunun bilincindedir

• Gittikçe daha bağımsız hale gelir

• Küstahça ya da meydan okuyan davranışlar gösterebilir

• Anneden ayrılma endişesi azalmaya başlamıştır


Eğer çocuğunuz sizin sarılma, öpme gibi yakınlık kurma çabalarınıza olumsuz tepki vermeye başladıysa, bunun çeşitli sebepleri olabilir. Evde yeni bir bebeğin varlığı ya da sizin uzun saatler boyu ev dışında çalışıyor olmanız sonucu kızgın, endişeli olabilir ve bu duygularını çeşitli olumsuz davranışlarıyla size yansıtır. Onunla konuşup iletişim kurmaya çalışın. Ona hislerini açıklaması için “Anneye kızgın mısın?, İş yüzünden eve geç geldiğim için üzgün müsün?” tarzında çeşitli sorular sorun.

Eğer yeni bir bebek bekliyorsanız ya da tekrar doğum yaptıysanız, ilk çocuğunuz bir süre için bu yeni duruma adapte olamayabilir. Kardeşine karşı olumsuz ve agresif tavırlar sergileyebilir ve onu kıskanabilir. 


Çocuğunuzun hafızası artık oldukça gelişme kaydetmiştir. Üzerinden saatler geçtikten sonra bile oyuncağını arabada bırakmış olduğunu hatırlar. Daha önce sadece televizyonda görmüş olduğu çeşitli hayvanları, hayvanat bahçesinde ilk kez gördüğü zaman tanıyabilir
Miniğiniz artık sizinle sohbet etmeye başlayabilir. Size sorular sorar ya da basit sorularınızı yanıtlamaya çalışır. Her gün 1-2 kelimeyi kelime haznesine ekler. Tipik 2 yaş çocuğu 50 civarı kelime söyleyebilir.
Uzmanlara göre 2 yaşındaki bir çocuk;

• 2-3 kelimelik basit cümleler kurabilir

• İsmini söylediğiniz (önceden bilip tanıdığı) bir objeyi işaret edebilir

• Tanıdık insanların ya da objelerin isimlerini bilir

• Vücudun bölümlerini isimlendirebilir

• Basit direktif ve yönlendirmeleri anlayabilir

• Birkaç kez ya da daha fazla duyduğu kelimeleri tekrar edebilir

• Objeleri şekillerine ya da renklerine göre ayırabilir

• Çeşitli kelimeleri söylerken anne-babanın vurgu ve tonlamalarını taklit edebilir
Çocuğunuz için konuşmayı öğrenirken, dinleme yeteneğini de geliştirmesi çok önemlidir.  Bunun için ona kitap okumayı sürdürün. Çocuğunuz okuduğunuz hikayeye uzun süre odaklanamayabilir, ancak yine de hikayeyi sonuna dek okuyabilmek için hızınızı artırmayın. Hızlı okumanız onun okuduklarınızı anlamayıp ilgisini daha çabuk yitirmesine yol açabilir. Yavaş ve anlaşılır bir şekilde, resimleri incelemesine olanak sağlayacak hızda okuyun; yorulduğunu veya dikkatinin dağıldığını hissettiğinizde ara verin. Şimdiye dek çocuğunuza okuduğunuz hikaye kitapları hep aynıydı, artık yeni ve değişik hikayelere geçiş yapmaya başlayabilirsiniz. Ona alışık olmadığı, yeni hikayeler okurken yavaş, tane tane okuyun ve kısa aralar verip resimlerle ilgili sorular sorun.
KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME
Kendini Gerçekleştirenlerin Karakteristikleri


  • Gerçekliği etkin biçimde algılamak ve belirsizliği giderebilmek.

  • Kendisini ve başkalarını olduğu gibi kabul etmek.

  • Ben merkezli olmaktan çok problem merkezli olmak.

  • İyi bir mizah anlayışına sahip olmak.

  • Yüksek düzeyde yaratıcılık.

  • Bilinçli olarak görenek dışı olmamakla birlikte, öz kültürün içselleştirilmesine direniş.

  • İnsanlığın refahıyla ilgilenmek.

  • Yaşamın temel deneyimlerini derinlemesine değerlendirmek.

  • Az sayıda insanla derin, doyurucu kişisel ilişkiler kurmak.

  • Yaşam nesnel bir bakış açısından bakmak.

Kendini Gerçekleştirmeye Götüren Davranışlar




  • Yaşamı bir çocuk gibi tam bir özümleme ve yoğunlaşmayla yaşamak.

  • Güvenli tarzlarını takılıp kalmaktansa yeni bir şeyler denemek.

  • Deneyimleri yorumlarken, geleneğin, otoritenin yada çoğunluğun sesinden çok, kendi duygularını dinlemek.

  • Dürüst olmak; ‘’oyunculuk’’ tan yadda rol yapmaktan kaçınmak.

  • Görüşleri çoğu insanın görüşleri ile çakışmıyorsa, gözden düşmeyi göze almak.

  • Karar verdiği şey ne olursa olsun o konuda çok çalışmak.

İhtiyaçlar Hiyerarşisi




  1. Fizyolojik gereksinimler: açlık, susuzluk vb.

  2. Güvenlik gereksinimleri: kendini güvenlik altında ve tehlikeden uzak hissetmek.

  3. Aidiyet ve sevgi gereksinimleri: başkalarıyla yakın ilişkiler kurmak, benimsenmek ve ait olmak.

  4. Değer gereksinimleri: kazanmak, rekabet etmek, onaylanmak ve kabullenilmek.

  5. Bilişsel gereksinimler: bilmek, anlamak ve keşfetmek.

  6. Estetik gereksinimler: simetri, düzen, güzellik.

  7. Kendini gerçekleştirme gereksinimleri; kişinin kendi potansiyelini gerçekleştirmesi.



KİŞİLİK ÖZELLİKLERİNİ BETİMLEME VE ÖLÇME YOLU İLE DEĞERLENDİRME
Kişiliği ölçme maksadıyla meydana getiren araçlar, bunları geliştirenlerin kişilik anlayışlarına göre çok çeşitlenmiştir.


  1. Kişiliğin davranışsal tanımını benimseyenler: Kişiliği, bir çok düşünüş, duyuş ve davranış alışkanlıklarının tümü olarak kabul ederler, bireyin kişiliğini meydana getiren alışkanlıklarını kendisinin anlatması esasına dayanan bir takım ölçme araçları geliştirmişlerdir.

Bunlar arasında ilk başvurulan yol, otobiyografi metodu olmuştur. Bu metotta deneğin, kişiliğinin belli yanlarını ve alışkanlık haline gelmiş olan davranışlarını ve kısaca hayat hikayesini bildiği gibi yazması istenir.


Otobiyografilerin değerlendirmek üzere çok zaman ihtiyaç göstermesi ve objektif olarak karşılaştırmalar yapmaya elverişli olmayışı, dolayısıyla bunların yerini tutabilecek daha pratik ve ekonomik metotlar geliştirmiştir. Bunların başlıcaları anketler ve envanterlerdir. Anketlerde deneklerin alışkanlık ve kişilikleri ile ilişkili, belli soruların açık ve seçik olarak cevaplandırılması istenir.
Envanterlerde ise, muhtemel kişilik özellikleri, ilgili ihtiyaçlar ve problemler kısa maddeler halinde formüle edilmiştir. Deneğin kendi durumuna uygun düşen maddeleri sadece işaretlemesi istenir.


  1. Kişiliği Sosyal Etki yönünden Ölçme Araçları: Kişiliğin sosyal uyarıcı olma yanına önem verenler, bireyin başka insanlar üzerinde bıraktığı izlenimleri ölçecek bazı metotlar geliştirmişlerdir. Bu metotlarda ana ilke, başkalarının bireyi incelemeleri ve anlatmalarıdır.


Gözlem: Bireyin doğal durumlarda, bazı eylemlerde bulunurken onu gözlemek yoluyla kişilik özelliklerine ilişkin bazı bilgiler elde etmek olasılığı vardır. Gözlem metodunun çeşitli türleri vardır. Doğal koşullar içinde amaçsız, istemsiz kendiliğinden yapılan gözlemlere gelişigüzel gözlem denir.
İnsanın, doğal koşullar içinde belli davranışlarını belli yöntemlerle gözlemeye sistemli gözlem denir. Bunun için bireyin hangi davranışlarının ne şekilde gözleneceği önceden saptanır ve bu davranışlar en ince ayrıntılarına kadar tanımlanır. Bundan sonra bir kişi veya bir grup, belli zamanlarda bu davranışlar bakımından mümkün olduğunca objektif olarak incelenir ve inceleme sonuçları, süreleri ve frekansları da belirtilerek önceden hazırlanmış bir forma kaydolur. Bu tür gözlemlerden gelişigüzel gözlemlere göre daha objektif ve kesin bilgiler edinmek mümkündür.
Görüşme: Bireyin kişilik özellikleri hakkında bilgi edinmek için onunla konuşmak metodu da kullanılır. Değerlendiren bazen tek başına, bazen birkaç başka değerlendirici ile birlikte, kişiyi bazı özellikleri ile tanımak maksadıyla, onunla konuşur. Görüşme ya resmi olmayan samimi bir hava içinde; yada daha önce dikkatle hazırlanmış, bazen standardize edilmiş soru listelerine göre yapılır.
Birinci şekilde yapılan görüşmelere serbest görüşme denir. Bu tür konuşmalarda daha çok doğal ilişkiler kurulup, daha içten cevaplar alınabilirse de, görüşmeyi yönetenin, insanlarda rahat ve kolay bir ilişki kurabilmesi, konuşmaları iyi hatırında tutması, hatalı yorumlardan kaçınabilmesi için, bu alanda özel olarak yetiştirilmesi gerekir. Serbest konuşmalarda not tutulmaz. Konuşma sonunda görüşmenin mümkün olduğu kadar objektif olarak konuşulanların kaydedilmesi gerekir.
Derecelendirme Ölçekleri: bu metotta bireyi tanıyan bir kişi onu çeşitli özellikleri bakımından derecelendirir. Genel olarak kişiliği niteleyen özellikler, iki uçlu bir boyut üzerinde sıralanabilir. Örneğin, iyimser – kötümser, sorumlu – sorumsuz, nazik – kaba gibi. Bir insanın çok iyimser, biraz iyimser, orta derecede iyimser, biraz kötümser, orta derecede kötümser olması mümkündür. Bütün öteki kişilik vasıfları da böylece derecelendirilebilir. Öğretmenlerin öğrencilerini, amirlerin memurlarını bazen 5, bazen 7 hatta 9 derecelik bir ölçeğe göre değerlendirmeleri istenir.


  1. Projektif Ölçme Araçları: Kişiliği, bireyin iç hayatını oluşturan ihtiyaç ve güdülerin dinamik bir örüntüsü olarak görenler, bireyin dış davranışlarını incelemekle yetinmeyip, kişinin iç hayatını dışa yansıtabilecek bazı metotlar geliştirmişlerdir. Bunlara projektif yani yansıtıcı testler denir. Pek çok çeşitleri olan bu ölçme araçlarında ana ilke, bireyi, belirsiz, eksik, karışık yada değişik biçimlerde algılayabilecek müphem uyarıcılar karşısında bırakmak ve bireyin bu yarıcıları manalandırmasını, tamamlamasını, yada bunları bir sistem ve düzene koymasını istemektir. Denek, belirsiz uyarıcıları anlamlandırırken eksik bir cümleyi, yarım kalmış bir hikayeyi tamamlarken onun iç hayatı o farkında olmaksızın dışarı yansır.



Projektif metotlardan en basit, en çok kullanılan, yorumlaması en kolay olan cümle veya hikaye tamamlama testleridir.
Morgan ve Murray tarafından geliştirilen TAT rumuzu ile tanımlanan resim yorumlama testi vardır.

Diğer biri Rorschach mürekkep testidir.


ÇOCUK RUHSAL GELİŞİMİNİN TEMEL İLKELERİ
Çocuk ruhsal gelişiminde anne ve bebeğin doğum öncesi ve doğum sonrası bakımı ilk sıradaki anne ve çocuğa yönelik koruyucu etkinliklerdir. Anne ve baba adaylarına normal ve anormal çocuk gelişimi hakkında bilgi verilmesi, gençlere yönelik ebeveynliğe hazırlanma programlarının eğitimleri süresince aktarılması, doğum ekibinin doğum öncesinde ve doğum sonrasında sağlıklı çocuk gelişimiyle ilgilenmelerinin arttırılması, annenin ruhsal durumunun ve anne-bebek ilişkisinin incelenmesi çocuğun ruhsal gelişiminin izlenmesinde önemlidir. Yüksek riskli annelerin ve bebeklerin doğum öncesi ve doğum sonrası bakımları düzgün aralıklarla yapılmalıdır. Örneğin, düşük ağırlıklı bebeklerin gelişimsel düzeylerini arttırmak, anne-bebek ilişkisini iyileştirmek ve ileride ortaya çıkması olası fiziksel ve ruhsal sorunları azaltmak.
Yaşam koşullarının niteliği de çocuk ruhsal gelişimini etkiler. Çocukların dengeli beslenmesi, ekonomik ve sosyal güvencesi olan koşullarda yaşaması ve ebeveynlerden en az birinin çalışması gerekir. Gelişmemiş ya da gelişmekte olan ülkelerde bebeklerin erken dönemdeki beslenme bozukluklarının zihinsel gelişimde bir takım sorunlara neden olduğu bilinmektedir. Bütünüyle olmasa da büyük oranda çocuk ruhsal gelişimini ekonomik yetersizlik ve ücret eşitsizliği de etkilemektedir. Göç eden ve geçici konaklama yerlerinde kalan evsiz ailelerin çocuklarında gelişimsel, duygusal ve davranışsal sorunlar görülebilir. Kentlerin bloklarında yaşamanın çocukların dışarıda denetlenmesini zorlaştırdığı bilinmektedir. Bu denetimsizlik çocukları fiziksel ve cinsel risklere sokabilir. Gençler arasındaki işsizlik suça eğilimin yüksek olması nedenleri arasında en başta gelendir.
Okul öncesi eğitim programlarıyla zeka geriliğinde, davranışsal ve duygusal bozukluklarda koruyucu önlemler alınabilir. Okul öncesinde dikkat edilmesi gereken diğer özellikler çocukların tuvalet eğitimini kazanmaları ve fiziksel ve cinsel kötüye kullanılmamalarının öğretilmesidir. Okul çocuğuna uygulanması gereken programlar arasında bilişsel sorun çözme, davranım bozukluğunun önlenmesi, eğitimde başarının arttırılması ve öğretmen-ebeveyn ilişkisinin devamlılığı yer almalıdır.
Çocuk ruh sağlığını koruyucu önlemleri üç aşamada incelemek mümkündür: Birinci derecede koruyucu önlemlerin amacı çocuk ruh sağlığı bozukluklarının görülmesini azaltmaktır. İkinci derecede koruyucu önlemlerin amacı ise çocuklardaki ruhsal bozuklukların tedavisiyle bu sürenin azaltılmasıdır. Üçüncü derecede koruyucu önlemler çocuklardaki ruhsal bozuklukların meydana getirdiği yeti yitimlerinin rehabilitasyon etkinlikleriyle azaltmaktır.
Çocuk ruhsal bozukluklarına neden olan bazı etmenlerin doğum öncesinde tanınması birinci derecede koruyucu önlemler yönünden son derecede önemlidir. Bunun için bazı yöntemler kullanılır. Örneğin, ultrasonografi fetustaki hidrosefali ve mikrosefali gibi beyin patolojilerini; Down sendromu, tuberoskleroz gibi kalıtımsal bozuklukları; beyinin gelişmesindeki ciddi eksiklikleri gösterebilir. Amniyosentez de fetal kromozom kısalığının olup olmadığının, metabolizma hastalıklarının, DNA patolojilerinin saptanması için yapılır. Korionik villus örnekleri, örneğin zeka geriliğinde, fetal karyotipin ve enzim eksikliklerinin saptanması amacıyla uygulanabilir bir yöntemdir. Nadiren fetusun dış yapısını doğrudan gözlenmesi ve bazı dokulardan örnek alınması yöntemi olan fetoskopi de erken tanı yöntemleri arasında sayılabilir.
Çocuk ruh sağlığında risk kavramından da söz etmek gerekir. Risk, bir kişinin bir özel bozukluğa artmış olan eğilimini anlatır. Ancak, bir risk etmeninin belirlenmesi kesin olarak ilgili bozukluğa neden olacağı anlamına gelmeyebilir. Yaşamı etkileyen başka nedenleri de gözden geçirmek gerekir. Örneğin, gebenin ilk üç ayda geçirdiği kızamıkçık infeksiyonu bebeğin büyük oranda mental retardasyonlu olmasında önemli bir etkendir. Prematüre doğmuş olan bir bebekte de mental retardasyon olması olasılığı vardır. Ancak her prematüre bebek ilk örnek kadar güçlü bir risk etmeni değildir. Yani bazı etmenler bebeklerde ve çocuklarda risk etmeni olmasına rağmen yüksek risk değişkeni olacağı anlamına gelmez. Çocuk ruh sağlığında risk oldukça düşük olduğunda bile bir bozuklukla anlamlı ilişki bulanabilir. Bir risk etmenine sahip olanların bir risk etmenine sahip olmayanlara oranı göreceli risk olarak tanımlanır. Yukarıdaki örneğe göre kızamıkçık infeksiyonunda göreceli risk yüksek, prematüre doğumda düşüktür. Çocuk ruh sağlığında bazen çok etmenli bozukluklara rastlanır. Böyle durumlarda risk yüklemenin doğru olarak tanımlanması her zaman olası değildir. Fakat bazı gelişimsel bozukluklarda, örneğin, 38 yaşından yukarıda doğum yapan kadınların bebeklerinde Down sendromu riskinin yüksek olduğu tahmini yapılabilir. Buna göre risk yükleme, risk etmeni olan veya olmayan bir bozukluğun insidensi arasındaki farkı ve varsa risk etmeninin tamamen ortadan kaldırıldığı durumlardaki bir bozukluğun görülme olasılığıdır. Koruyucu etmenler, bir bozukluğun görülme sıklığının azaltılmasını amaçlar. Örneğin, fenilketonüride fenilalaninden fakir mamalarla bebeğin beslenmesi zihinsel özürlü olma olasılığını azaltır.
Ruhsal bozuklukların oluş nedenleri arasında iki ana görüş üzerinde durulur: 1- Organik, 2- Psikososyal. Bunlara çocuk ruhsal bozuklukları arasından örnekler vermek gerekirse mental retardasyon çoğunlukla organik etmenlere bağlıdır. Psikososyal etmenlere bağlı bir örnek ise okul korkusu ve ayrılma kaygısı bozukluğudur. Bundan anlatmak istediğimiz mental retardasyonda beyin işlevini bozan çeşitli nedenlerin olduğudur. Ancak, okul korkusu ve ayrılma kaygısında daha çok anne-çocuk-çevre ilişkisine dayalı sorunlara bağlı psikodinamik etkenler rol oynar. Tıp personelinin çocuklarda ortaya çıkan ruhsal bozuklukları değerlendirmelerinde her iki görüşü de göz önünde bulundurmaları gerekir. Buna bütüncül yaklaşım denir.
Bozukluk bir anormallik olduğuna göre bununla ne demek istiyoruz? Bunu normallikten hangi ölçütler ile ayırabiliriz? Bunun için aşağıdaki tanımları gözden geçirmek gerekir.
a- İstatistiksel normlardan sapma: Anormal kelimesinin anlamı normdan ayrılma demektir. Boy, ağırlık ve zekâ gibi birçok karakteristik özellikler bir toplumda ölçüldüğünde çeşitli değerler elde edilir. Birçok insan boy uzunluğunu orta değerleri içindeyken birazı normalden fazla uzun veya normalden fazla kısadır. Bu örnek gibi anormalliğin tanımı istatistiksel sıklığa dayanır. Ancak bu tanıma göre, ileri derecede zeki veya ileri derecede mutlu olan bir kişi anormal olarak sınıflandırılacaktır. Bundan dolayı, anormalliği tanımlarken istatistiksel sıklıktan daha ileri düşünmemiz gerekir.
b- Sosyal normlardan sapma: Her toplumun kabul edilebilir davranış için çeşitli standartları veya normları vardır. Bu normlardan belirgin bir şekilde sapma gösteren davranış anormal olarak kabul edilir. Çoğunluk böyle davranış o toplumda istatistiksel olarak da sıktır. Bir toplum tarafından normal kabul edilen bir davranış diğer bir toplum tarafından anormal kabul edilebilir. Ayrıca anormallik kavramı zaman içinde aynı toplum tarafından değişikliğe uğrayarak normal kabul edilebilir.
c- Davranış uyumsuzluğu: Anormal davranışı istatistiksel veya sosyal normlardan sapma olarak tanımlamaktan başka toplumsal alanda çalışan birçok araştırıcı en önemli ölçütün davranışın kişinin veya sosyal grubun sağlığını ve mutluluğunu nasıl etkilediğine bakılması gerektiği düşüncesindedir. Bu ölçüte göre, davranış eğer uyumsuzsa anormaldir. Kalabalıktan korktuğu için otobüse binemeyen bir kişide olduğu gibi bazı davranış sapmaları kişinin sağlığını bu uyumsuz davranış ile etkilendiğini gösterir. Saldırgan bir biçimde patlamaları olan bir ergen örneğinde olduğu gibi bazı davranış uyumsuzlukları da zararlı olabilir. Eğer biz uyumsuzluk ölçütünü kullanırsak bütün bu davranışlar anormal olarak kabul edilebilir.
d- Kişisel sıkıntılar: Anormalliğe açıklayan dördüncü ölçüt kişinin davranışından daha çok kişinin öznel sıkıntı hissetmesi ile ilgilidir. Birçok insan kaygılı, depresif veya ajite olabilir. Uykusuzluktan, iştah azlığından ve ağrılardan yakınabilir. Bazen kişisel sıkıntı hissetme anormal bir durumun tek belirtisi olabilir.
Bu tanımlardan hiçbiri anormalliği tek başına açıklayan doyurucu bir anlatım değildir. Çoğu kez dört ölçüt de anormalliğin tanımlanmasında dikkate alınır.
Normalliğin tanımlanması anormalliğin tanımlanmasından daha güçtür. Birçok araştırıcı aşağıdaki niteliklerin duygusal yönden sağlıklı oluşa işaret ettiğinde birleşir. Bu özellikler ruhsal yönden sağlıklı olmayla hasta olma arasında çarpıcı farklara işaret etmez. Bu özellikler daha çok normal kişinin büyük ölçüde sahip olduğu özelliklerdir.
a- Gerçeğin iyi algılanması: Normal kişiler tepkilerini değerlendirmede ve çevrelerinde olup biteni yorumlamada oldukça gerçekçidirler. Bu kişiler başkalarının söylediklerini veya yaptıklarını yanlış olarak algılamazlar. Normal kişiler yeteneklerinin sınırını bilirler.
b- Kendilik hakkında bilgi sahibi olma: İyi uyumlu insanlar kendi güdülerinin ve duygularının farkındadır. Ancak hiç birimiz duygularını ve davranışlarınızı tam olarak anlayamayız. Normal insanlar ruhsal yönden hasta tanısı alanlardan daha iyi bir şekilde kendilerinin farkındadır.
c- Davranışın istemli kontrol altında bulundurulması yeteneği: Normal kişiler davranışlarını kontrol yeteneği hakkında oldukça güvenlidirler. Nadiren dürtüsel hareket ederler. Normal insanlar da sosyal normlara karşı gelebilir. Fakat bu durum dürtülerin kontrol edilmemesi sonucundan daha çok istemli karar verme ile ilgilidir.
d- Kendilik saygısı ve onay: İyi uyumlu insanlar kendilik değerlerinin farkındadır ve çevre tarafından onaylandığını hisseder. Diğer insanlarla ilişkileri rahattır ve sosyal ortamlarda kendiliğinden etkileşimde bulunurlar. Değersizlik duyguları ve kabullenememe anormal olan kişilerde daha sık görülür.
e- Sevgi dolu ilişkiler kurma yeteneği: Normal kişiler diğer insanlarla yakın ve doyurucu ilişkiler kurarlar. Diğer kişilerin hislerine duyarlıdırlar ve kendi gereksinimleri için diğer kişilerden aşırı isteklerde bulunmazlar. Ruhsal hastalığı olan kişiler ise, sıklıkla kendi güvenliklerini koruma çabasındadır ve ileri derecede ben-merkezci olurlar. Kendi hisleri ve çabaları ile uğraşırlar, sevgi ararlar fakat karşılık veremezler. Bazen yakın olmaktan korkarlar, çünkü geçmişteki ilişkileri yıkıcı niteliktedir.
f- Üretkenlik: İyi uyumlu insanlar yeteneklerini üretken etkinliklere çevirebilir. Yaşam hakkında heveslidirler ve kendilerini günün gereksinimlerini karşılamada baskı altında tutmazlar. Enerjinin süregen biçimde yokluğu veya ileri derecede duyarlı olma, sıklıkla çözülmemiş sorunlar sonucu ortaya çıkan ruhsal yönden iyi olamama belirtileridir
Yüklə 0,56 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin