GeliŞİm psikolojiSİ


Üç-Beş Yaşlarında Cinsel Eğitim



Yüklə 0,56 Mb.
səhifə3/8
tarix03.05.2018
ölçüsü0,56 Mb.
#50072
1   2   3   4   5   6   7   8

Üç-Beş Yaşlarında Cinsel Eğitim:


Çocuklar 3-5 yaşlarından itibaren temel cinsellik özeliklerine ilgi göstermeye başlarlar. Bebeklerin nereden geldiklerini, neden kız ve erkeklerin bedenlerinin farklı olduğunu sorabilirler. Anne babalar bu durumda çocukların sorularını anlayabilecekleri basitlikte fakat doğru terimleri kullanarak cevaplandırmalıdırlar. Sorular cevaplandırılırken anne babaların konuyu doğal bir olgu olarak ele almaları, utanç sergilememeleri çocuğun konuya yalnızca gereken ilgiyi göstermesine yardımcı olacaktır.
Çocukların büyük çoğunluğu bu dönemde kendi cinsel organlarıyla ya da arkadaşlarının cinsel organlarıyla oynamak isteyebilirler. Bu durum, yetişkinlerin cinsellik hakkındaki tutumlarından farklı olarak değerlendirilmelidir. Çocuğun bu ilgisinin yalnızca meraktan kaynaklandığı dikkate alınmalıdır. Çocuk yalnızca merakı yüzünden sergilediği bu davranışları yüzünden cezalandırmamalı ya da azarlanmamalıdır.
Öte yandan siz, çocuğunuzun bu tip davranışlarının sizin aile terbiyenize uygun olmadığını ve hala sınırlandırılması gerektiğini düşünüyor olabilirsiniz. Böyle bir durumda çocuğunuza, bu tip bir ilginin normal olduğunu ama herkesin önünde bu gibi davranışlarda bulunmanın uygun olmadığını söyleyebilirsiniz. Bu durum, aynı zamanda çocuğunuza, herkesin bedeninin özel olduğu, muayene sırasında doktorun ya da herhangi bir acı duyduğunda ailesi dışında, kimsenin bedenine dokunmasına izin vermemesi gerektiğini öğretmeniz için de iyi bir fırsat olabilir. Böylece çocuk cinselliği doğal ama kişiye özel bir davranış olarak algılayabilecektir.
Bu dönemde bazı çocuklar karşı cinsten ebeveynlerinin genital organları ile ilgilenmeye başlayabilirler. Kız çocukları babalarının ilgisini çekme konusunda anneleriyle yarışmaya girebilirler, anne babalarının cinsel yaşamları hakkında sorular sorabilirler. Anne babaların, çocuğun merakını gidermek adına, cinsel yaşamları hakkında çocuğa bilgi vermeleri sakıncalıdır. Cinsel yaşamın özel bir konu olduğu ve başkaları ile paylaşılamayacağı ifade edilmelidir. Çocuğun anne baba ile aynı odada yatması, anne babanın evde çıplak dolaşmaları, çocuğun merakını daha fazla arttıracaktır. Bu nedenle, doğduğu günden itibaren en kısa zamanda çocuğun odası ve yatağı ayrılmalıdır. Çocuğun sorularının kaynağı, bilmediği bir konuya duyduğu meraktır. Bu durum normaldir ve ailenin anlayışlı tutumu ile kendiliğinden ortadan kalkacaktır.
Cinsellilik hakkında çocuğa bilgi vermek için en uygun kişiler anne babalardır. Buna rağmen anne babalar kendilerini bu konuda bilgi vermede yetersiz bulur ve soruları geçiştirmeye çalışırlarsa, çocuklar yaşları ilerledikçe sorularına başka yerlerden cevap aramaya girişebilirler. Böylece anne babalar çocuğun bu konuda sağlıklı bilgiye ulaşıp ulaşmadığını öğrenme şansını kaybedebilirler.

Cinsel eğitim konusunda anne babaların en sık sorduğu soru, çocuğu anne ve babadan hangisinin aydınlatacağıdır. Bu sorunun cevabı, "Çocuk kime soruyorsa, o" dur. Çocuğunuz sözü geçen yaşta olmasına rağmen cinsellikle ilgili sorular sormayabilir ya da çocuğunuz altı yaşında olduğu halde bu soruları sormaya yeni başlayabilir. Her çocuğun gelişim hızının birbirinden farklı olduğu unutulmamalıdır. Aileler de birbirinden farklıdır. Bu nedenle, çocuğunuzun soru sormamasının nedeni, böyle bir rahatlığı hissetmiyor olması ya da daha önce engellenmiş olması olabilir. Böyle bir durumda çocuk merakını arkadaşları ile oynarken gidermek isteyebilir. Anne babalar bu durumun farkında olduklarını çocuklarına hissettirebilir ve bu durumu çocuğu bilgilendirmek için bir fırsat olarak değerlendirebilirler.



SOSYAL GELİŞİM

İnsan biyo-kültürel ve sosyal bir varlıktır. Kültürel koşullar içinde sosyal ilişkiler, hem toplumun hem de bireyin yapısını etkiler. Bireyin tüm yasamı çevresine uyum sağlamak çabası içinde geçer. Bu uyum çabası doğumdan başlayarak bir gelişim göstermektedir.


Toplumsal beklentilere uygunluk gösteren. Kazanılmış davranış yeteneği olarak tanımlanabilen sosyal gelişme, geniş anlamda bireyin doğumuyla başlayan bir evreyi. Dar anlamda ise günlük davranış gelişimini kapsar.
Daha yaygın bir tanımla sosyal gelişme kişinin sosyal uyarıcıya özellikle grup yaşamının baskı ve zorluklarına karsı duyarlık geliştirmesi, grubunda ya da kültüründe başkalarıyla geçinebilmesi, onlar gibi davranabilmesidir.


SOSYAL TİPLER

1. Sosyal açıdan kör tip:

Bu grubu oluşturan çocuklar diğerlerini dikkate almadan sadece kendileriyle ilgilenirler.

2. sosyal açıdan bağımlı tip:

Bu gruptaki çocuklar diğer çocukların varlık ve faaliyetlerinden açık bir şekilde etkilenirler ve onlara karsı büyük bir ilgi gösterirler.

3. sosyal açıdan bağımsız tip:

Bu gruptaki çocuklar diğerlerinin varlığından haberdar olmalarına karsın onların etkisinde kalmamaya çalışırlar.
SOSYAL UYUMUN ÖLÇÜTLERİ

1. farklı gruplara uyum gösterme:

Farklı gruplara uygun bir biçimde davranan, onlarla ilişki kuran arkadaş gruplarına olduğu kadar yetişkinlere de uyum gösteren birey sosyal açıdan uyumlu bir birey olarak kabul edilir.

2. sosyal tutumlar:

Toplumca istenen tutum ve tavırları diğer insanlara yönelten, sosyal yasama bu tavırlarla katılan kişiler, sosyal bakımdan uyumlu sayılırlar.

3. kişisel doyum:

Toplumsal ortamda aldığı rolle kurduğu ilişkiden yeterince doyum sağlayan kişi sosyal bakımdan uyumlu sayılır.

Çocukların toplumsallaşma yolunda gelişim gösterebilmeleri,



  • Sosyal kabul için ne kadar arzulu olduklarına,

  • Kendi davranışlarını nasıl geliştirebilecekleri hakkında yeterli bilgiye sahip olup olmamalarına,

  • Davranışlarıyla sosyal kabul arasında ilişkiyi kurabilecek düzeyde zihinsel yeteneğe sahip olup olmamalarına bağlıdır.

Bireyin eğitimi yönünden gelip geçici duygulardan çok yerleşik duygular önemlidir. Yerleşik duygulardan haz yönünde olanlar, bireyin başarısını arttırır. Bunlardan elem yönünde olanlar ise, bireyde duygu bozukluklarına neden olabilir.


İnsanların duyguları üç bölüm altında toplanabilir.

  1. Saldırgan davranışlara yönelten duygular: öfke, kıskançlık, nefret, düşmanlık gibi.

  2. Yasaklayıcı ve savunucu davranışlara yönelten duygular: korku, üzüntü, sıkıntı, hüzün, keder, bıkkınlık ve şiddetten korkma.

  3. Sevindirici davranışlara yönelten duygular: sevgi, şefkat, mutluluk, haz, zevk ve merak duyma gibi.




    1. YAŞ

İlk iki yıl çocuğun kişiliğinin yapılaşmasında önemli rol oynar. Erikson’ un kuramına göre, çocuğun güven duygusunu geliştirmesi, büyük ölçüde annesiyle olan ilişkisinin türüne bağlıdır. Çocuğun yetiştirilmesindeki aynılık, tutarlılık devamlılık onda güven duygusu oluşturur.


Anne babaya karşı güven duygusu geliştiremeyen çocuklar ilkokul çağında arkadaşlık kurmakta, oyun oynamakta zorluk çekerler. Dolayısıyla dersle ilgili konulara diğer çocuklardan daha az ilgi gösterirler.
2-5 YAŞ
İki yaşından sonra çocuğun, kendine karşı ilgisi artar, çevresinde bulunanlarla ilgisi daha yoğunlaşır. Kendisi hakkında başkalarının söylediklerini anlamaya başladığı görülür. Bu nedenle çocuğun benlik kavramı, iki yaşından sonra gelişmeye başlar.
Çocuk, bu çağda yeter sevgiyi bulamadığında içedönük davranışları geliştirmeye, kendini başkalarından ayırmaya başlayabilir. Bunun aksine aşırı biçimde gösterilen sevgi de, çocuğun sevgi gösterenden uzaklaşmasına neden olabilmektedir.
2-3 yaş arası çocuklar, dengesiz, olumsuz, karasız ve isyankar özellikler gösterebilirler.

Bu dönem çocuğun bütün duygu türünün ortaya çıktığı çağdır. Çocuğun sosyal bir duyarlıkla yaptığı gösteriler, yardım isteği ve hayal kurma gücü bu evrede artmıştır. Seçme yeteneğine yeterince sahip olmadığından iki olanağı birden seçer. Kendini bırakmaya alışık değildir gevşeyip uyumakta zorluk çeker ama uyuduğunda da çok uzun süre kalkmaz. Her yeniliğe itiraz eder. Bu evrede en iyi tutum çocuğun belli sınırlar içerisinde hükümdarlığına izin vermektir. Farklı kutuplar arasında yalpalaması bu dönemin önde gelen özelliğidir. bu uç noktaları aşırı bir faaliyetten ani bir tembelliğe, atılganlıktan utangaçlığa, güçlü bir sahip olma duygusundan aldırmamazlığa, açlık çığlıkları atarken yememeye, çığlık ve göz yaşlarından alçak sesle mırıldanmaya geçiş olarak çeşitleyebiliriz.


Bu çeşitli değişmeler kötü huyluluk olarak değerlendirilmemelidir. Çocuk olgunlaştıkça iki karşıt arasındaki seçeneklerin farklılıklarını buldukça davranışları değişecektir.
Oyuncaklarını arkadaşlarına göstermek için kreşe götürür ama asla onları bırakmaz.
Sonuç olarak 2,5 yas tam bir aykırılık ve dengesizlik yaşıdır.
4 yas çocuğu değişken ve kaypaktır.verdiği cevaplar uzun ve karmaşıktır 5 yas çocuğu ise bir işadamı ciddiyetiyle kısa ve net cevaplar verir.
İster oyunda olsun isterse kendisine verilen bir iste olsun 5 yas çocuğu başladığını bitirmeyi sever. 4 yas çocuğu ise yarım bırakır ve bundan rahatsızlık duymaz.
5 yas çocuğu gösterişe meraklı değildir. Daha çabuk kara verir. Kas hakimiyeti gelişmiştir. Sosyal ilişkileri artmıştır. Kritik durumlarda soğukkanlı olmayı başarır.
Sahip olduğu her şeyden özellikle giysilerinden gururlanır. Ailesiyle birlikte olmayı sever fakat arzuları ve çıkarları söz konusu ise diğer kişilere de sempati duyar.
Özetlemek gerekirse 5 yas çocuğu kendi kendine yeter sosyaldir, kendinden emindir, şekilci ve uyumludur. Rahat ve ciddidir, dikkatli ve kararlıdır. Üstün bir kişi değilse bile üstün bir çocuktur büyümüşte küçülmüş gibidir. Fakat kas hareketleri bazı inceliklerden yoksundur. Eğri çizgi çizmekte zorlanır. Bazı nedenlerden dolayı henüz okuma mekanizması hazır değildir. Açık seçik konuşur, bebek gibi hecelemez, ancak konuşması asla zor ve karmaşık sözcüklerden oluşmaz.
6 yas

5 yas çocuğu bu kadar ailenin istediği bir çocukken 6 yasında birdenbire 2,5 yas özelliklerine geri döner.6 yasındaki çocuk tembel ve kararsız bir görünümdedir. Daha sonra tekrar 10 yasında 5 yaşında olduğu gibi bir altın çağa girer.


5-12 YAŞ:
İlkokula gitmeye hazırlandığı bu dönemde çocuğun öfke, kıskançlık, nefret ve düşmanlık duygularında azalma görülebilir. Bu devrede çocuk, okulun kendisinden beklediği zihinsel ve sosyal becerilerin beklendiğinin farkındadır.

Korkularından biraz daha sıyrılmış, biraz daha sakinleşmiştir.

Bu dönemdeki çocukların bazı sosyal özellikleri; kolay etkilenme, karşıt görüşte olma ve rekabettir.
12-18 YAŞ
Karşıt cinse ilginin artışı yüzünden ortaya çıkan sorunlar ve yasaklamalar, gururunun incitilmesi, başkalarının sataşması, arkadaşlarıyla olan ilişkilerinde bozulmaların olması, ergeni öfkeye yöneltir.

Gençlik çağında korkunun, utangaçlığın, bıkkınlığın vb duyguların gençteki görünen tipik sonuçları, davranışlarda donma, beceriksizlik, terleme, şaşkınlık ve kaçma olarak görülür. Gençte korkuların yerini daha çok başarısız olma, parasız kalma, iş bulamama, karşıt cinslerce beğenilmeme, dostlarını yitirme, ailesine yük olma gibi endişe ve üzüntüler almıştır.

Özdeşleşme ve arkadaşlık bu dönemin iki önemli yönünü oluşturur.

Genç, kendi cinsel yapısını yeterlilik ve gücünü düşüncede ve eylemde, başkaları ile karşılaştırır. Kendini sınar, yarışmaya kalkar. Kendi cinsel yapısını ve yeterliliğini gerçekçi olarak kabullenişi ile cinsel kimlik duygusu olgunlaşır.

Toplumsal yönden kimlik duygusu, delikanlının kendi grubu ve toplum içinde rollerini, yerini, değerini tanımasıdır.

Özdeşleşme: bu çağda gelişmekte olan gencin kendini bulması ve tanımlamasıdır. Aşamaları;


  1. Dağınıklık: Birey özdeşleşme yapmak için mevcut seçenekler arasında henüz bir seçim yapmamıştır.

  2. Körü körüne bağlılık: Genç incelemeden ve kendisi bu konuda deneyim geçirmeden, sanki kendi değeriymiş gibi ebeveynin görüş ve değerlerini sürdürür.

  3. Askıya alma: genç, daha önceki inandığı bütün değerleri yeniden gözden geçirir. Henüz hiçbir görüş ve değere bağlanmadığı için kendini havda hisseder.

  4. Özdeşleşmenin başarılması: birey değer ve görüşleri gözden geçirerek, kendi için en uygun bulduğu özdeşleşmeye kendini adamış ve bağlamıştır.


SOSYAL GELİŞİM KAVRAMLARI

İnsanlar toplum içinde toplumun öngördüğü değerler, kurallarla oluşmuş olan sosyal sistemler içinde yaşarlar. Toplumun değer yargıları, insanlardan beklentileri doğrultusunda genç kuşakları yönlendirerek sürekliliğini sağlar. Bizler doğduğumuz andan itibaren toplumun beklentileri doğrultusunda davranmayı öğrenmeye başlarız. Sosyalleşme veya sosyal gelişim, insanın neden, nasıl ve niçin sosyal davranışları öğrendiğini inceleyen bir konudur. Sosyalleşme aynı zamanda bir süreçtir. Öyle ki kişinin hayatında bir dönem için kabul gören davranışları, bir süre sonra toplumun kabul etmediği davranışlar sınıfına girer. Çocukların büyümesi ve daha ileri olgunluk seviyesine ulaşmaları ile onlardan beklentilerimiz değişmektedir. Ayrıca kültür de kişilerden talep ettiğimiz davranışları belirler. Sosyalleşme sürecinin kapsadığı bir başka kavram bireylerin karşılıklı etkileşimidir.


ÖZDEŞLEŞME
Özdeşleşme kavramını ilk ortaya atan kişi olarak Freud, bu sürecin sosyalleşmede nasıl rol oynadığını açıklamıştır. Sosyalleşme sürecinde birinci derecede sorumlu tutulan özdeşleşme, Freud’a göre iki şekilde görülebilir.


  1. Analitik Özdeşleşme: Bu kavram libidonun cinsel içerikten öte bir sevgi objesine yönelmesi karşılığı kullanılmaktadır. Temelinde ebeveyn sevgisini yitirme korkusu vardır.

  2. Savunucu Özdeşleşme: Temelinde güçlü ebeveynden korkma ve cezadan kaçınma söz konusudur. Freud’a göre süperego’ nun gelişiminde özdeşleşme kritik rol üstlenmiştir ve süperego toplumun öngördüğü davranışlarda standartların içselleştirilmesi konumunda bir rolü vardır.

Başlangıçta Freud'un hastalarıyla ilişkilerinden hareketle hipotetik olarak oluşturduğu bu kavram (Identification), bireyin erken yaşlardan itibaren bir başkasını model alarak kendi kişiliğini oluşturma sürecini ifade etmektedir.


Erken yaşlardan itibaren diğerleriyle bazı ortak yanları olduğunu fark eden çocuk, ya kendini onlara, ya da diğerlerini kendisinin bir parçasına benzeterek özdeşleşme sürecine girmekte ve onlar tarafından aktarılan değerlere göre 'ideal ben'ini oluşturmaktadır. Özdeşleşme, çocuğun model olarak aldığı ayrıcalıklı bazı kişilerle (anne-baba, öğretmenler, otorite figürleri, vb.) etkileşime girerek kendi kimliğini inşa etme eğilimidir.
Özdeşleşme kavramı sosyal etki araştırmalarında, konformizm ya da uymanın belirli bir tipine işaret etmektedir. Sosyal etkiye maruz kalan bireyin tepkilerini itaat, özdeşleşme ve benimseme olarak üç farklı tipe ayıran Kelman (1958), özdeşleşmeyi şu şekilde tanımlamaktadır.
Özdeşleşme durumunda birey, grubun görüşlerini değil, gruptaki kişilerle ilişkilerini dikkate alır; onun için önemli olan gruptaki beğendiği, değer verdiği kişilerle ilişkileridir ve tepkilerinde onları örnek alır; onlarla ilişki kurmak veya ilişkilerini korumak, geliştirmek ister (dolayısıyla grubun görüşünü benimsemesi söz konusu değildir; yalnız kaldığında terk edebilir).
Özdeşleşme kavramı, daha yakın yıllarda grupların oluşumunu açıklamada kullanılmıştır. Turner ve arkadaşlarının (1982, 1988), ortaya attıkları sosyal özdeşleşme modelinde, kişiler için önemli olanın 'ben kimim?" sorusu olduğu vurgulanır; bu soruya verilen kategorisel cevaplara göre sosyal özdeşleşme mekanizması işler ve kişiler aralarında bir çekim veya dostluk ilişkisi olmasa da, kategori benzerliği temelinde gruplar oluştururlar.
Sosyal öğrenmeyle ilgilenen kuramcılarda özdeşleşme kavramından söz ederler. Ancak sosyal öğrenme kuramında özdeşleşme taklit ile birlikte edimsel öğrenmenin bir ürünüdür.
Anne-çocuk ilişkilerinin ve psikanalitik kavramların öğrenme teorisi ile birlikte incelenmesi Sears tarafından ele alınmıştır. Onun temel aldığı hipoteze göre çocuğun kişilik gelişimi ebeveynin çocuk yetiştirme tarzıyla belirlenen bir durumdur. Bireysel farklılıklar ebeveynin çocuk yetiştirme biçiminden kaynaklanmaktadır. Sears bağımlılık, saldırganlık ve vicdan gibi kişilik özelliklerinin ebeveynin eğitimiyle şekillendiğini düşünmüştür.
Bandura’ nın görüşüne göre insanlar kazandıkları muhtelif davranışları gözlem yaparak öğrenirler. Çocuk dikkate değer bulduğu kişileri gözlemleyerek ve taklit ederek kendi düşüncelerini, duygularını ve hareket biçimlerini kazanır. Böylece, gözlem, taklit ve özdeşleşme çocuğun sosyal davranışları kazanmasında sorumlu tutulmaktadır.
Çocuklar model olarak gördükleri bireyleri, sadece model olarak değil, onların davranışlarını ve sonuçlarını değerlendirebilen, düşünen canlılardır. Ayrıca çocuklar başkaları ile ilişki halindeyken gözlemledikleri kişinin bakış açısını da değerlendirebilecek kapasiteye sahiptirler.
Sosyalleşme kognitif teori açısından ele alan kuramcılara göre, çocukta dünyanın ve çevresinin kendi içinde bir temsil ediliş biçimi vardır. Çocuğun içselleştirildiği bu etkin çevre, çocuğun davranışlarına rehberlik eder. Bu etkin çevre çocuğun algıları ve çevresini anlamlaştırmasından oluşan bir çevredir. Bu çevre çocuğun cevap verdiği somut çevre değildir. Çocuk büyüyüp olgunlaştıkça çevrenin çocuğun zihninde temsil edilişi de değişime uğrar.
CİNSİYET ROLLERİNİN KAZANILMASI
Özdeşleşme sayesinde gerçekleşen sosyalleşme otomatik bir süreç gibidir. Bu süreç sayesinde çocukların cinsiyet rolleri ve süper egoları gelişir.
Cinsiyet rollerinin kazanılma sürecinin birinci aşaması çocuğun cinsel kimliğini tanımasıyla başlar. Başlangıçta kız erkek farkını algılayan çocuk kendi cinsiyetini tanıyıp cinsiyetinin değişmeyeceğini ve büyüdüğünde kız çocuksa anne, erkek çocuksa da baba olacağını kavrar.
İki buçuk yaşına gelince çocuklar cinsiyeti ayırt edebildikleri gibi kendi cinsiyetini de doğru olarak tanıyabilirler. Ayrıca bu yaşlardaki çocuklar kendi kültürlerindeki cinsiyet tiplemesine uygun kıyafetlerin ve ev eşyalarının da farkındadırlar. 3 yaşındaki bir çocuk bir başka kişinin cinsiyetini kolaylıkla tanıyabilir. Çocuğun kendi cinsiyeti ile özdeşleşmesi üç aşamada gerçekleşir.


  1. Çocuğun kız veya erkek olduğunu fark etmesi. Cinsel kimliğin fark edilmesi.

  2. Cinselliğin devamı aşamasında kız çocuk büyüyünce anne olacağını, erkek çocukta baba olacağını bilir.

  3. Cinsiyet tutarlılığı, çocuk zaman içinde cinsiyetinin koşullara ve zaman göre değişmeyeceğini kavrar.

Genellikle toplumlarda erkeklere atfedilen özellikler ile kadınlara atfedilen özellikler farklı olmaktadır. Her iki cinsiyet rolü özelliklerini benliğinde bulunduran, gereğinde girişimci, hırlı, rekabetçi, özgüveni yüksek bir şekilde davranabilen bir kişinin uygun ortamda da duygularını ifade edebilen, sevecen, hoşgörülü, duygusal ve empatik davranması Androjen Cinsiyet rolünün özelliğidir. Duruma ve ortama göre her iki cinsiyetin farklı cinsiyet rolleri özelliklerini göstermesi bireyin esnek, çok yönlü ve uyumlu bir kişiliğe sahip olduğunun göstergesidir.


OLUMLU SOSYAL DAVRANIŞLARIN KAZANILMASI
Toplum için yararlı olan ve toplumun ahlak değerlerini besleyen olumlu sosyal davranışlar çocukluk yıllarından itibaren geliştirilmeye çalışılır.
Çocuklara paylaşma, işbirliği, elseverlik, yardımlaşma ve empati gibi özellikler öğretilmeye çalışılır. Ancak olumlu sosyal davranışta bulunulabilmesi için çocuğun toplumun öngördüğü değerler konusunda fikir sahibi olması gerekir ve bu davranışların gerçekleştiği durumlarda hareketin istemli olması esastır. Çocuğun anlamlaştırdığı olumlu sosyal davranışlara kendi iradesiyle yöneldiği an, onda olumlu davranışın geliştiğinden söz edilebilir.
Olumlu sosyal davranışların yerleşmesini izah eden kurumlardan biri olan Psikanalitik Kurama göre çocuklarda olumlu sosyal davranışlar özdeşleşme süreciyle öğrenilir. Sosyalleşme süreci zarfında ebeveynin elseverlik gibi özellikleri göstermesi; çocukta bu değerlerin özdeşleşme ile süperegosuna yerleşmesine ve çocuğun toplum değerlerini öğrenmesine sebep olur.
Sosyal Öğrenme Kuramına göre çocuklarda yardımlaşma, işbirliği, paylaşma gibi olumlu sosyal davranışların oluşumundan sorumlu tutulan unsurlar, çocuğun muhatap olduğu ödüller, cezalar ve modellerdir. Çocuklar başlangıçta çevresinden aldıkları ödül ve cezalarla toplumun değerlerini öğrenip, hangi davranışların ödül getireceğini de kavrarlar. Daha sonra olumlu sosyal davranışlar içselleştirilerek çocuk için kendi başına bir ödül pekiştireci haline dönüşür. Bu şekilde olumlu sosyal davranışlarda bulunmak, kendi başlına çocuk için bir ödül halini alır.
Bilişsel Gelişim Kuramına göre olumlu sosyal davranışların gelişimi bilişsel gelişimden bağımsız bir şey değildir. Bilişsel gelişimi sayesinde çocuk, toplum kurallarının ötesinde bir ahlak anlayışlı geliştirerek olumlu sosyal davranışlar gösterir. Bu süreç zarfında çocuk somut davranışların ötesinde işbirliği, yardımlaşma gibi davranışlar için kendine özgü değerler ve kurallar geliştirir.
DUYGUSAL ÖZELLİKLERİN VE SOSYAL BECERİLERİN GELİŞİMİ
İnsanların duygularını olumlu ve olumsuz duygular şeklinde sınıflayarak ele almak mümkündür.
Bu duygular yaşanırken, ailenin veya çevredekilerin çocuğa karşı gösterdikleri tutum ve davranışlar son derece önem taşımaktadır. Özellikle olumsuz duygular yaşanırken izlenen hatalı tutumlar,bu duyguların çok daha yoğun yaşanmasına neden olacaktır, böylelikle bir süre sonra çocukta uyum ve davranış problemlerine rastlanabilecektir.
Çocuk duygularını değişik şekillerde dışarı yansıtır. Ancak çocuğun duygularını sadece açığa vurması yeterli değildir. Duyguların karşısındakiler tarafından anlaşılması da beklenir. Bunun için çocuğun ne zaman, hangi duygusal tepkileri verebileceğini bilmek, onun gelişimine destek olmak açısından büyük önem taşır. Dikkat edilmesi gereken nokta, duyguların ortaya çıkış nedenlerini ve şeklini fark ederek uygun yaşantı ve öğrenmeler sağlamaktır.
Yaşamın ilk iki yılı temel güven duygusunun kazanılması açısından çok kritik bir dönemdir. Temel güven duygusunun kazanılmasında bebeğe bakan ve onunla en fazla ilgilenen kişinin rolü büyüktür.
Güven duygusunun geliştirilmesi, çocuğun temel gereksinimlerinin zamanında ve yeterinde karşılanması ve ona gerekli sevgi ve şefkatin gösterilmesiyle mümkün olacaktır.

Çocuklar, 3 yaşında itibaren duygusal tepkilerinin gelişmesiyle tüm duygu türlerini yaşarlar. Korku ve kaygı, kıskançlık, öfke ve sevinç sıklıkla gözlenir. 4-6 yaşlarında duygusal tepkiler daha bilinçli bir hal alır. Bu dönemde, bir becerilen kazanılması karşısında çevredekilerin olumlu tepkileri güven duygusunu geliştirir. Becerinin kazanılmaması hayal kırıklığına neden olabilir.


Duygusal gelişim; çocuğun duygularının farkında olması, kendini tanıması, yeterliliklerini ve yetersizliklerini bilmesi, hangi durumda nasıl davranacağını bilerek duyguları üzerinde denetiminin artması, böylelikle iç dünyasında yaşadıkları ile çevresinin beklentileri arasında denge kurabilmesini ifade etmektedir. Çocuk, duygusal gelişim sürecinde olumlu ve olumsuz duyguları doğal bir şekilde yaşar. Ancak olumsuz duyguların yaşanma sıklığı, yoğunluğu, şekli çok önemlidir. Bu da büyük ölçüde çocuğun çevresindeki kişilerin tutum ve davranışlarına bağlıdır.
Sosyal gelişim, çocuğun içinde yaşadığı topluma uyum sağlama süreci olarak tanımlanabilir. Sosyal becerileri gelişmiş bir insan, çevresindeki diğer insanlarla sorun oluşturmadan, olumlu ilişkiler kurar. Sorun yaşasa dahi, bunları toplumca onaylanan yollarla çözümleyebilir. Bu özellikleri, sosyal statülerine yansıyabilir, bulundukları toplumda lider rolü üstlenebilirler. Çocuklarda disiplin olayının önemli bir kısmının nedeni, sosyal uyumsuzluktur.
Sosyalleşme öğrenme sonucu gerçekleştiğinden çocuğun içinde yaşadığı toplumu, tüm yönleriyle iyi tanıması esastır. Bireyin, toplumun kültürünü ve kendisinin toplumdaki rolünü bilmesi ve toplumla bütünleşmesi sosyal gelişimi ifade etmektedir.
Duygusal gelişim, sosyal gelişimle çok yakından ilişkilidir. Duygusal gelişim bireyin kendine dönük yönünü, sosyal gelişim ise bu paralelde toplumla ilgili yönünü ifade etmektedir. Bireyin duygusal gelişimi ne oranda sağlıklı ise sosyal gelişimi de bundan o oranda olumlu olarak etkilenir. Çünkü kendi özelliklerinin ve duygularının farkında olan bir birey diğer insanların duygularının da farkında olacaktır.
İşte bu dönemde anne baba davranışları çok önemlidir. Çocuğa yeterli ilgi ve sevgi gösterilirse, benlik saygısı yüksek ve olumlu benlik yapısı geliştirmesine katkıda bulunulur.

Çocuklar, büyük ölçüde başta anne ve babalarını daha sonra başkalarını model alarak, taklit ederek ve bu arada toplumun özelliklerini kavrayarak sosyalleşmeyi öğrenirler. Bu açıdan çocuklara iyi birer model olunmalıdır.


3-6 YAŞLARINDA GÖZLENEN BAŞLICA SOSYAL – DUYGUSAL ÖZELLİKLER
3-4 YAŞ


  • Ben – merkezcidir.

  • Cinsiyetini öğrenir.

  • İnsanlara karşı çelişkili duygular besler.

  • Oyunları biraz daha uzun sürelidir.

  • Kendisiyle oynayan belirli bir iki arkadaşı vardır.

  • Oyun arkadaşı her iki cinsten olabilir.

  • Diğer çocuklarla birlikte olmaktan, büyük zevk alır fakat bu birliktelik uzun sürmez.

  • Paylaşma ve işbirliği azdır.basit sorumlulukları yerine getirebilir.

5-6 YAŞ



  • Duygularını rahatlıkla belli eder.

  • 4-5 arkadaşıyla grup oyunları oynar.

  • Oyunun kurallarına uyar, zaman zaman kendisi de kural koyar.

  • Çevresindekileri taklit eder. Bazen taklitlerini espri konusu yapar.

  • Cinsiyet rolüne uygun davranır.

  • Sorumluluk almaya isteklidir. Kendi özelliklerini ve başkalarının farklı özelliklerini tanımaya başlar.

  • Grupta lider olmaktan çok hoşlanır.

  • Nezaket sözcüklerini kullanır.

  • Kendi haklarını savunur, başkalarının haklarına daha saygılı davranmaya başlar.

  • Toplumsal kuralları öğrenir.

  • Başkalarının kendi hakkındaki görüşlerine önem verir.

ÇOCUĞU DESTEKLEMEK İÇİN NELER YAPILABİLİR.




  • Çocuktan hangi durumlarda ne tür bir duygusal kontrol beklediğinizi açıklayın.

  • Onu sorumluluk almaya özendirin. Bunun için olumlu pekiştireçler kullanın. Çocuğunuzun duygusal yönden onaylamadığınız davranışlarına her zaman tepki vermeyin ve görmezlikten gelin.

  • Çocuğa iyi bir model olun.

  • Çocuğun olgun davranışlarını onaylayın.

  • Ona duygusal kontrolü öğretmeye çalışın.

  • Duygularını ifade edebilmesi için ona fırsat verin. Bunu sözle veya sanat etkinlikleri gibi yollarla ortaya koymasını sağlayın. Duygularını adlandırmasını isteyin.

  • Çeşitli durumlarla ilgili duygularını konuşun. Ona, ne hissettiğini, nedenini, ne yapmak istediğini sorun ve bunlar üzerine tartışın.

  • Çocuğun sosyal deneyimler kazanması için ortam hazırlayın. Arkadaş gruplarına girmesine, etkinliklere katılmasına fırsat verin.

  • Sosyalleşme açısından, anne babanın yapabileceği en iyi şey; evde demokratik bir atmosfer oluşturarak, çocuğun kendini ifade etmesine olanak sağlamak, onun duygu ve düşüncelerine saygı duymaktır.

  • Çocuğa değer verin, bu onun benlik saygısını geliştirecektir.

  • Çocuğu diğer çocuklarla kıyaslamayın, hiçbir konuda ona arkadaşlarını örnek göstermeyin.

  • Sağlıklı bir iletişim kurabilmek için, ona karşı ‘’sen’’ dilini değil ‘’ben’’ dilini kullanın.


GELİŞİM SÜRECİ
0–3 YAŞ
SOSYAL GELİŞİM

 


  • Çocuğun ilk sosyal etkileşimler doğduktan hemen sonra başlar. İlk fiziksel temasını meme emmeyle birlikte anneyle yaşar.

  • Bebekler 3.aydan itibaren insan sesi duyduklarından başlarını sesi duydukları yöne çevirirler ve gülümsemeye gülümseyerek yanıt verirler.

  • 8.aydan itibaren ayrılma kaygısı yaşar; anne-babadan ayrıldığında korku gösterebilir. Dikkati çekmek için bağırır.

  • 9-12 aylar arasında el çırpma oyunlarına katılır, sarılmalarla sevgi gösterir.

  • Bir yaşlarında müziğe duyarlı olmaya, müzik çalınınca hareket etmeye başlar.

  • Bir buçuk- iki yaşlarında altının ıslandığını haber vermeye başlar. Meraklı bir şekilde çevreyi keşfeder.

  • İki yaşında diğer çocuklarla evcilik gibi oyunlar oynamaya başlar. Kendi başına da oyun oynayabilir, bağımsızlık gösterir.

  • İkinci yıldaki özellikle motor yetenekler ve dil gelişimindeki hızlı değişim nedeniyle çocuk bağımsızlaşır. Sosyal tepkileri gelişmeye başlar; utanma, otoritenin kabulü, taklit, rekabet, işbirliği gibi.

DUYGUSAL GELİŞİM VE KİŞİLİK GELİŞİMİ


Heyecanlar (Duygular)
   Doğumdan sonraki haftalarda, duygusal ifadelerinin belirtileri görülür; çocuk yüzlere seçerek dikkat eder, bazılarına ilgi göstermez. çocuk büyüdükçe tepkileri farklılaşmaya başlar; sözlü tepkiler artar, motor tepkiler azalır.

  • Korku, çocuklukta en sık rastlanan duygulardan biridir. Yeni doğan bebekler çok sayıda uyarandan korkarlar, büyüdükçe yaratılan hayali olaylardan korkmaya başlarlar.

  • Öfke de sık rastlanan bir heyecan türüdür. Çocuk, öfkelenince dikkati üzerine çekebileceğini ve istediğinin yapılacağını öğrenerek bu tepkiyi kullanmaya başlar. Bu tepki yaşla birlikte artış gösterir.


3–4 YAŞ
SOSYAL GELİŞİM
Aile


  • Anne-babalar, çocuğun cinsiyet rollerinin gelişmesinde model olurlar.

  • Anne-babanın tutumları, çocuğun kendisine saygısını ve güvenlik hissinin gelişmesini etkiler.

  • Yetişkinin koruması ve kontrolü, çocuğun fiziksel güvenliği için önemlidir.

  • Çocuk, saldırganlığını kontrol etme, başarıyı yaşama, bağımsızlık gibi konularla ilgili olan aile beklentilerini öğrenir.

  • Diğer insanlara karşı ilgisini ifade edebilir.

  • Ev içinde yapılması gereken küçük işleri yapmaya isteklidir ve yapabilir.

  • Gerektiğinde bilgi almayı, soru sormayı ve kurallara uymayı öğrenir.

  • Yetişkinleri yorgunluk noktasına vardıracak kadar enerjiktir.

  • Yetişkinler tarafından konuları, sınırları, kuralları test eder.

  • Ailesi ve evi için güçlü duygular beslemeye başlar.


Arkadaşlıklar


  • Arkadaşlıklarının süresi kısadır.

  • Paralel oyunlar yaygındır. Ortaklaşa oyunların başlamasıyla, kızlar ve erkekler beraber oynamaya başlarlar.

  • Diğer insanların duygularıyla ilgilenmeye başlarlar; yaşıtlarının tutumlarını gözlerler.

  • Yeni insanlarla tanışmaktan ve yeni deneyimlerden hoşlanırlar.


Okul


  • Okul öncesi deneyimler sosyal gelişimi olumlu yönde etkiler.

DUYGUSAL GELİŞİM


Heyecanlar (Duygular)


  • Kendini kontrol edebilmeye başlar, bazı hayal kırıklıklarının üstesinden gelebilir.

  • Daha esnek olmaya ve alternatifleri kabul etmeye başlar.

  • Sürprizlerden ve beklenmedik uyarılardan hoşlanır.

  • Mizah duygusu gelişir.

  • Otonominin gelişmesi için yetişkinin desteğine ihtiyaç vardır.

  • Duyguların açık bir dille ifade edilmesi, duygusal gelişim açısından önemlidir.

  • Karanlıktan, yalnız kalmaktan ve garip, bilinmeyen ortamlardan korkar.


Değerler


  • Yakın çevresindeki yetişkinlerden toplumsal değer ve rolleri öğrenir.

  • Doğruyu ve yanlışı ayırt etmeyi öğrenir.

  • Ana-babadan ayrılmayı ve bağımsızca hareket edebilmeyi öğrenir.


Kişilik


  • Kendi kişiliğinin farkındadır ve kendini diğer insanlarla karşılaştırır.

  • Güçlü tercihleri vardır.

  • Başarısıyla gurur duyar.

  • Sahip olma olgusunu anlamaya başlar.

  • Cinsiyet farklılıklarından haberdardır.

  • Bağımsız olmak ister ve bazı aktiviteleri bağımsız yapabilme yetisine sahiptir.

  • Keşfeder; her yeni deneyim onun için çaba isteyen bir olaydır.


5–7 YAŞ
SOSYAL GELİŞİM

Aile


  • Aileler, beklenen ve beklenmeyen tipik cinsiyet rollerini çocuklara iletirler.

  • Çocuk, okula başlamasıyla birlikte yeni beklentilerle karşılaşır. Örneğin, bağımsızca davranabilme yeteneği test edilir.


Arkadaşlıklar


  • Diğerlerini anlamaya ve onların bakış açılarını görmeye başlar.

  • Erkek çocuklar için, beklenen cinsiyet rollerinden sapma durumlarında yaşıtlarından aldıkları tepkiler çok önemlidir.

  • Fiziksel, zihinsel ve sosyal farklılıklar hakkında yaşıtlarından eleştiri gelmeye başlar.

  • Giyim, kuşam, dil v.b. konularda yaşıtlarla uyum içinde olmaya başlar.

  • Sık sık değişen, iki veya üç samimi arkadaşı vardır.

  • Oyun grupları küçüktür ve kısa süreli oyunlar oynanır.

  • Sık sık fakat kısa süreli tartışmalar çıkar.

  • Yaşıtlar gittikçe büyük önem taşımaya başlarlar; fakat yetişkinler, danışmak ve destek almak için asıl kaynak olarak kalırlar.

  • Cinsiyet ayrımı başlar, kız-erkek arkadaşlığı azalmaya başlar.

  • Yaşıt grubunun, bu yaştaki çocuğun üzerinde büyük etkisi vardır.

  • Paylaşır ve sırasını bilir. İşbirliğinin olduğu organize oyunlara katılır.


Okul


  • Öğretmenin desteği ve beğenisi, bu yaşlardaki çocukların başarısı, olumlu arkadaş ilişki kurabilmesi ve kendine saygısı açısından çok önemlidir.

  • Okulu ve öğrenmeyi heyecan verici bir deneyim olarak görmeye açıktır ve okuldaki çalışmalara katılmaya gönüllüdür.

  • Bu yaş grubundaki çocuklar öğretmenlerinin kendi davranışları yoluyla ilettikleri sosyal tutumlardan ve değerlerinden haberdardırlar ve etkilenirler.

DUYGUSAL GELİŞİM VE KİŞİLİK GELİŞİMİ


Heyecanlar (Duygular)


  • Korku, hoşlanma, duygusallık, öfke, utangaçlık, kıskançlık gibi duygularını özgürce ve genelde uç noktalarda ifade ederler.

  • Anne-babadan ayrılma durumunda daha kabul edici ve rahat bir tutum gösterirler.

  • Yetişkinlerden kendi yaptıkları ile ilgili konularda onay beklerler.

  • Sevildiğinden emin olmak ister.

  • Mizah duygusu anlamsız sözcükler, pratik şakalar ve şaşırtıcı sorularla ifade edilir.


Değerler


  • Görev sorumluluğunu kazanmıştır ve başarılı olmanın önemini anlar.

  • Bilinçli bir şekilde davranmaya başlar. Hareketlerinin sonuçları hep uçlarda seyreder. Davranışlar ya hep doğrudur, ya da hep yanlıştır.

  • Bazı kurallar olduğunu kabul etmeye başlar ama bu kuralların arkasında yatan prensipleri anlayamaz.


Kişilik


  • Yetişkin ve çocuk dünyası arasındaki farklılıkları ayırt eder.

  • Fiziksel açıdan kendine bakma konusunda bağımsızlığını kazanmaktadır.

  • Günlük yaşam için gerekli olan pratik bilgiyi kazanmaktadır.

  • Gecikmiş bir başarı için hemen ödüllendirilmeyi beklemekten vazgeçer.


8–10 YAŞ
SOSYAL GELİŞİM
Aile


  • Anne-baba rehberliği ve desteğinin çocuğun okul başarısı üzerinde büyük etkisi vardır.

  • Anne-babanın ilgisi ve teşviki çocuğun ev dışı ilgilerinin ve aktivitelerinin genişlemesinde büyük rol oynar.

  • Anne-babalar kişisel ve sosyal sorumluluklar almada çocuğa yardım ederler.


Arkadaşlıklar


  • Değişebilen ve yaşıtları tarafından empoze edilen kurallarla fazla ilgili olurlar.

  • Yaşıtlar, cinsel konular hakkında doğru ya da yanlış bildiklerini paylaşırlar.

  • Yarışma ve rekabet ortamlarından hoşlanırlar, hırslıdırlar. Kendileriyle gurur duyarlar.

  • Kızlar ve erkeklerin ilgi duydukları konular farklıdır.

  • Kızlar ve erkekler arasındaki farklılıklar, sık sık tartışmalara yol açar.

  • Kızlar ve erkekler aynı gruplar oluştururlar.

  • Özellikle aynı cinsten olan yaşıtlarla fiziksel oyunlar oynanırken aşırı enerji sarf edilir.

  • Hem erkekler, hem de kızlar hobileri ile ilgilidirler.

  • Yaşıt grubunun bu yaşlardaki çocuklar üzerindeki etkisi gittikçe artar.


Okul


  • Okul aktivitelerindeki aşırı hırs, başarısızlıkla başa çıkmayı zorlaştırabilir.

  • Öğretmenin desteği ve beğenisine olan ihtiyaç devam eder.

  • Beklenen sorumlulukları yerine getirebilir.

 

DUYGUSAL GELİŞİM VE KİŞİLİK GELİŞİMİ


Heyecanlar (Duygular)


  • Diğer insanların duygularına olumlu ve/veya olumsuz bir şekilde tepki verirler.

  • Eleştirilme ve alay edilme konusunda hassastırlar.

  • Yetişkinlerle sıcak, arkadaşça ilişkiler kurmaya çalışırlar.

  • Endişeler daha çok kişinin kendisine saygısını ve güveninin tehdit eden olaylarla ilgilidir. Örneğin, anne-babadan birini kaybetme, ailenin ekonomik durumunda bozukluk gibi…



Değerler


  • Tutumları, sosyal değerleri ve inanç sistemlerini sorgular ve test ederler; bu da duygusal çatışmaya yol açabilir.

  • Yetişkin rol modelleri, kabul edilebilir davranışlar hakkında çocuklara ipuçları verir.

  • Kuralların sebeplerini anlarlar ve davranışlarını bu kurallara göre ayarlarlar.

  • Kendi davranışlarını değerlendirmeye başlarlar, kendileri için standartlar belirlerler, davranışlarının sorumluluklarını üstlenirler.


Kişilik


  • Cinsiyet rollerine uygun hareket ederler.

  • Kişisel bağımsızlıklarını kazanırlar.

  • Sahip oldukları eşyaların öneminin farkındadırlar.

  • Kendilerini birçok konuda yeterli hissederler, ev dışı veya evdeki işleri bağımsızca yapabilirler.


11–13 YAŞ
SOSYAL GELİŞİM
Aile


  • İyi kararlar verebilmek için deneyime ihtiyacı vardır.

  • Anne-babanın davranışı üzerindeki etkisi ev dışında gittikçe azalır.

  • Çocuğun olumsuz ve kavgacı tavrı, ailesine verdiği önemi azaltmaz.


Arkadaşlıklar


  • Yaşıtlar, çocuğun davranış standartları ve model kaynaklarıdırlar.

  • Grup tarafından verilen rollere uyarlar.

  • Erkeklerin ve kızların ilgileri daha değişik ve çeşitlidir.

  • Genelde gürültülü ve neşelidirler.

  • Grup oyunları popülerdir.

  • Aynı cinsten ve karşı cinsten olan kişilere yönelik kaba davranışlarda bulunmaya başlarlar. Kahraman olmak isterler.

  • Kızlar, sosyal etkinliklerde erkeklere nazaran daha faaldirler.

  • Karşı cinse ilgi artmıştır. Genelde kızların erkeklere ilgisi, erkeklerin kızlara olan ilgisinden daha fazladır.

  • Kendi davranışlarının farkında olma, onda kaygı ve endişe yaratır.

  • Alkol, sigara ve ilaç kullanımı gibi olumsuz alışkanlıklarla karşı karşıya gelebilirler.

  • Yaşıtlarından oluşan grubun, çocuğun davranışları üzerindeki etkisi artar.

  • Cinsellik olgusu gelişir. Arkadaşlar arasında bilgi alışverişi başlar.


Okul


  • Yeni okul ortamında çekingenlik yaşayabilir. Ortaokulu ilkokuldan daha karışık görebilir.

  • Okuldaki otorite ve disiplin sorgulanmaya başlar ve genellikle karşı çıkılır.

  • Okul birçok sosyal deneyim için önemli bir ortamdır.

 

DUYGUSAL GELİŞİM VE KİŞİLİK GELİŞİMİ


Heyecanlar (Duygular)


  • Kendine güvenmeme eğilimi vardır:kendini inceler;içe dönük ve utangaç olabilir.

  • Diğer insanların, özellikle yaşıtlarının kendisi hakkındaki düşüncelerinden endişelenirler.

  • Duyguları sık sık değişir ve tahmin edilemez. Duygularını nadiren dışa döker.

  • Uyumluluğa önem vermesi, diğerlerinin belirgin olarak görülen farklılıklarını tolere edememesine sebep olur.

  • Tepki şekli, reddetme veya iki taraflı davranma şeklinde olsa da yetişkinin duygusal ilgisinin devam etmesi gerekir.

  • Fiziksel değişiklikler duygusal açıdan büyük bir stres oluşturur.


Değerler


  • Yaşıtların etkisi önemli olmasına rağmen, kendi değer yargılarını geliştirirler ve gösterirler.

  • Dürüstlük, yargılama gibi etik kavramları algılarlar.

  • Sosyal içerikli konuların farkına varmaya ve bu konuları tartışmaya başlarlar.


Kişilik


  • Sosyal rollerini benimsemeye başlarlar.

  • Karşı cinsle ilişkilerinde kendi rollerinin nasıl olması gerektiğini öğrenirler.

  • Benliklerinin oluşması sürecinde zaman zaman duygusal çatışmalar yaşarlar.




Yüklə 0,56 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin