GeliŞİm psikolojiSİ


YENİ DOĞAN BEBEĞİN ÖZELLİKLERİ



Yüklə 0,56 Mb.
səhifə2/8
tarix03.05.2018
ölçüsü0,56 Mb.
#50072
1   2   3   4   5   6   7   8

YENİ DOĞAN BEBEĞİN ÖZELLİKLERİ

Her anne baba olumlu bütün ‘’en’’ leri geliştirmiş çocuk ister. Hepimizin çabası, çocuğun doğuştan getirdiği kapasitesini olabildiğince en yüksek düzeye çıkarmak içindir. Yapılan çalışmalar göstermektedir ki çocukları gelişimsel olarak desteklemeye bebeklikten başlanmalıdır. Temelleri sağlam ve iyi atmak, daha sonra çıkacağımız katların sağlamlığını etkileyecektir.


Bebeğiniz doğdu. Ama o kadar küçük ki kucağınıza alırken onu incitmekten çekiniyorsunuz. Fakat o, 9 ay boyunca büyük bir gelişme gösterip doğmayı başaran, tahmin ettiğinizden çok daha güçlü ve yetenekli bir varlık.

GENEL ÖZELLİKLERİ





  1. Boy ve Kilo: Yeni doğan bebekler 2500- 4000 g arasında değişen ağırlıkta olabilir. Doğumu izleyen ilk birkaç gün içinde ağırlıklarının yaklaşık %6-10’ unu kaybederler. Bunun nedeni vücut suyunun bir kısmının dışarı atılmasıdır. Ancak bu kaybı kısa sürede tamamlarlar.

Zamanında doğan bir bebeğin boyu yaklaşık 48- 53 cm arasındadır.

  1. Baş: Yeni doğan bebekler 33-37 cm arasında baş çevresine sahiptir. Baş vücudun dörtte biri büyüklüğündedir. Normal doğumda bebeğin başı elips şeklinde olabilir. Elips şekli ilk haftalarda düzelir.

  2. Gözler: Gözler kapalı ve şişmiş olabilir. Gözyaşı bezleri az gelişmiş olduğu için gözyaşı henüz çok azdır. Üçüncü haftaya kadar ağladıklarında gözlerinden yaş gelmeyebilir.

  3. Ağız: Dili büyüktür. Diş etleri pembe ve şiş olabilir. Seyrek olarak dişli bebeklere de rastlanabilir.

  4. Kulak: Kulak yolu kendi ürettiği balmumu benzeri bir salgıyla kendi kendini temizler. Ancak bu salgı ile iltihap akıntısının karıştırılmaması önemlidir.

Boynu kısadır. Eğer doğumda zedelenme olmuşsa şiş de olabilir. Kol ve bacakları kısadır ve vücuda doğru çekilmiş olarak durur. Omuzlar dar, göbek dışarı doğru bombelidir.

Göğüsler normal görünümlüdür. Bazı bebeklerde hormonların etkisiyle süt bezleri şişebilir ve göğüsten süte benzer sıvı gelebilir. Bebeğin göğüsleri hiçbir zaman sıkılmamalı ve ovuşturulmamalıdır. Bu özellik 4-6 hafta sürebilir.



  1. Cilt: Bebeğiniz gri-mavi renkte, ıslak, kan ve verniksle kaplı bir ciltle doğar. Nefes amaya başlar başlamaz cilt rengi düzelmeye başlar. Bebeğin vücudunu kaplayan verniks adı verilen madde beyaz, krem kıvamında bir maddedir. Vücudun kıvrımlı yerlerinde, bazen de kulak içinde yoğun olarak bulunmaktadır. Bu madde doğum öncesi ve doğum sonrasında, bir süre bebeğinizin cildini dış etkilerden korumaktadır. Verniksi bebeğin cildinden temizlemek yerine, tüm vücuduna eşit bir şekilde yayın.

Bebeğin burnu, yanakları ve çenesinde toplu iğne başı büyüklüğünde beyaz noktacıklar oluşabilir. Bunun nedeni ter ve yağ bezlerinin etkin çalışmaması sonucu tıkanmasıdır. Bu bezler birkaç hafta içinde çalışmaya başlayacak ve beyaz noktacıklar kaybolacaktır. Sıkılmamalı ve herhangi bir ilaç sürülmemelidir.

  1. Kafatası Boşlukları: Bebekler doğduklarında, kafataslarında birkaç adet yumuşak alan bulunmaktadır. Bu boşluklara ‘’bıngıldak’’ adı verilir. Bu boşluklardan iki tanesine dikkatlice dokunulduğunda hissedilebilir. Hatta bebeğin nabız atışı bu boşluklarda görülebilir. Kafasının arkasında yer alan üçgen biçimindeki bıngıldak 2-6 ay arasında, öndeki büyük ve dörtgen şekilli bıngıldak ise 12-18 aylarda kapanmalıdır. Erken yada geç kapanması kafa gelişimi açısından önemlidir. Bir hekime başvurulmalıdır.

  2. Solunum: Yeni doğanda solunum 15-20 saniye içinde başlar ve 2-4. Günlerde tüm akciğerler normal solunuma katılır. Dakika 30-40 kez solunum yapmakla beraber ağlarken bu sayı 80’e çıkabilir.

  3. Sindirim: Sindirim sistemi çok iyi gelişmemiştir. En rahat sindirebileceği besin anne sütüdür. Ancak nadiren bazı bebeklerde anne sütünün sindiriminde de sorun olabilir.

  4. Vücut Isısı: Bebeğin bulunduğu odanın ısısının 22-24 derece olması gereklidir. Bu ısıda bebeği fazla kalın giydirmeye gerek yoktur. Vücut sıcaklığı 36.5 –37 derece arasındadır.

  5. Refleksler: Bebeklerde beslenme ve korunma gereksinimini karşılamak üzere bazı istemsiz hareketler görülür. Bu istemsiz hareketlere refleks adı verilir. Refleksler istemli hareketler öğrenilinceye kadar bebeğin yaşamını sürdürmesini sağlayan mekanizmalardır. Bebeğiniz büyüdükçe ve hayatla kendi kendine baş etmeyi öğrendikçe, bu erken dönem refleksleri zayıflayarak ortadan kalkar. Yerine daha karmaşık istemli hareket becerileri gelişir ve böylece bebek kendini dış dünyada zararlı olması olası etkenlerden daha iyi koruyabilir hale gelir.




  • Emme sırasında solunum yoluna süt kaçtığında refleks olarak öksürür ve bu yola solunum sistemini yabancı maddelerden korur.

  • Yeni doğduğunda parlak bir ışık tutulmasına yada burnuna dokunulmasına hapşırarak yanıt verir.

  • Göz kapaklarına dokunulduğunda gözlerini kırpar.

  • Karnı üstünde yatarken, nefessiz kalmamak için başını kaldırarak bir yana çevirir.

  • Burnunun yada ağzının üstüne bir şey konulduğunda, ellerini yada başını hızlıca sallayarak o nesneyi uzaklaştırmaya çalışır.



DUYULAR





  1. Görme: Yeni doğan bir bebek bakışlarını 20-25 cm ötesindeki nesnelere odaklayabilir, ancak ayrıntıları göremez. Yavaş hareket eden bir nesneyi gözleriyle takip edebilir, ama sık sık gözden kaçırır. Parlak ışığa tepki verir, gözlerini kırpar.

  2. İşitme: Bebekler doğumdan hemen sonra insan seslerini ayırt etmeye başlarlar. Hatta henüz birkaç saatlikken duyduğu insan seslerinden birini seçerek onun ritmine uygun bir şekilde hafifçe sallanır. Yeni doğan bir bebek insan sesi duyduğunda, sesin geldiği yöne doğru dönmeye çalışır, ancak sesin tam olarak nereden geldiğini belirleyemeyebilir. Önlerinden gelen sesin nereden geldiğini belirleyebilir. Özellikle çocuk sesi, kadın sesi gibi tiz sesleri duymaktan hoşlanırlar. Elektrik süpürgesi, otomobil çalışırken çıkardığı ses gibi alçak frekanslı sesler onları sakinleştirir.

  3. Koku Alma: Çocuk görme duyusu olgunlaşana kadar dünyayı koku alma ve dokunma duyularıyla tanır. Bebekler güçlü bir koku alma duyusuna sahiptirler. Bir haftalık olduğunda annesinin göğüslerini, diğer kadınların göğüslerinden ayırt eder.

  4. Tat Alma: Tatlı, tuzlu, baharatlı ve acı ayrımını rahatlıkla yapabilecek ölçüde gelişmiş bir tat alma duyusuna sahiptir. Başlangıçta tercihleri tuzlu şeyler yönündeyken, bu tercihleri kısa sürede tatlılara kayar.

  5. Dokunma: Dokunulmaktan, okşanmaktan, sallanmaktan, öpülmekten, kucağa alınmaktan çok hoşlanırlar. Anne yada babalarının kucakları onların en sevdikleri yerlerdir. Burada yatarken vücutlarına, onlara ayrılan yerin şeklini vererek adeta bir yuva oluştururlar. Zaman geçtikçe dokunulmaktan hoşlanma dokunmadan hoşlanmaya dönüşür, her şeyi dokunarak tanımaya çalışırlar.


YENİ DOĞAN BEBEKTEKİ ALIŞILMADIK ANCAK NORMAL OLAN DURUMLAR:

Deri: Yeni doğanın derisini rengi pembe-kırmızıdır. Bu derinin inceliğinden kaynaklanmaktadır.
Renk değişimi: Bebeğin kan dolaşımı henüz çok düzenli olmadığından elleri ve ayakları mavi-mor görünebilir.

Noktalar(spot): Genellikle burun çevresinde görülen beyaz noktalar henüz tam olarak çalışmayan ter bezlerinden kaynaklanmaktadır. Bu birkaç hafta kalabilir. Yine yüzde kırmazı plakalar halinde olan döküntüye “toksik eritem” olarak adlandırılır ve tedavi gerekmeden kendiliğinden düzelir.

Mavi yamalar: Bunlar mongol lekeleri olarak da bilinir ve deri altında mavi pigmenti n geçici birikiminden kaynaklanır.

Soyulma: İlk günlerde bebeğin derisi soyulabilir. Bu özellikle avuç içi ve ayaklarda görülür. Bu hafif nemlendiriciler ile çözümlenebilir.

Saç: Bebeklerin saç miktarı çok farklı olabilir. Ama genellikle doğum sırasındaki saçlar dökülür. Vücuttaki siyah tüyler ise zamanla dökülür.

Konak (saçlı derideki kepek benzeri birikim) : Bu da deri soyulmasının bir türüdür ve temizlikle bir ilgisi yoktur

Üst dudaktaki kabarcıklar: Bunlar emme sonucunda oluşan kabarcıklardır ve bebek emdiği sürece görülebilirler.

Beyaz dil: Yalnızca anne sütüyle beslenen bebeklerin dilinin beyaz olması normal bir durumdur.
Sıvı dolu keseler: bunlar damakta görülebilen zararsız kistlerdir.

Memeler: Yeni doğan kız ve erkek bebeklerde memelerin şişkin olması hormonlara bağlı bir durumdur ve doğumdan 3-5 gün içinde belli olurlar. Bazen az miktarda süt benzeri salgı da gelebilir. Bunun kesinlikle sıkılmaması gereklidir.
KARIN

Karın fıtığı: Göbek deliğine yakın ve bebek ağladığında belli olan bir şişkinlik normal değildir. Ancak bu durum yaygındır. Bunların az bir kısmında cerrahi müdahaleye ihtiyaç duyulur ve çoğu 1 yıl içinde kendiliğinden geçer.

Cinsel organlar: Erkek ve kız bebeklerin cinsel organları hormonlar etkisiyle büyük görünebilir. Cinsel organlarda kızarıklık, şekil değişiklikleri bulunabilir bunlar ilk muayene sırasında doktor tarafından kontrol edilecektir ancak bu sırada merak edilen her şey doktora sorulmalıdır.

İnmemiş testis: Erkek çocukların testisleri karın içinde gelişir ve torbaya doğum öncesinde inerler. Eğer ilk muayene sırasında doktor torba içinde testisleri hissetmezse bu her zaman inmemiş testis anlamına gelmez testisler hareketli-retraktil- de olabilirler. Eğer testis gerçekten inmemişse gerekli tıbbi müdahale zaman içinde yapılacaktır.

Kapalı sünnet derisi-fimozis: Yeni doğanların sünnet derisi genellikle sıkıdır. Sünnet derisi geri çekilemez çünkü bu yaşta elastik değildir.

Katran renkli dışkı: Mekonyum: bu siyah-yeşil renkte yapışkan olan dışkı bebeğin ilk dışkısıdır. İlk gün bu dışkının gelmemesi doktora söylenmelidir.

Dışkıda kan: Nadiren bebeğin dışkısında kan görülebilir. Bu doğum sırasında olan kanamanın yutulmasından kaynaklanmaktadır. Ancak bezin doktora gösterilmesi gerekebilir.
Kırmızı idrar: Çok erken gelen idrar kırmızı renkli ürat kristalleri içerebilir. Benzer şekilde bezin doktora gerekebilir.

Sık idrar: Bebeğiniz 24 saat içinde 30 kereye kadar idrar yapabilir. Anormal olan 4-6 saat boyunca idrarını yapmamasıdır.

Vajinal kanama: Kız bebeklerde çok az miktarda vajinal kanama görülebilir, bu annenin hormonlarından kaynaklanmaktadır.

Vajinal akıntı: Berrak veya beyaz renkli bir vajinal akıntı normaldir ve birkaç gün içinde kesilir.

Burun akıntısı: Az miktarda burun akıntısı normaldir ve bebeğin soğuk aldığı anlamına gelmez.

Göz yaşı: Bir çok bebek 4-6 haftalık oluncaya kadar gözyaşı dökmeden ağlarlar. Bu da normaldir.

Terleme: Bebeklerin ısıyı alıp kaybettikleri yerleri başlarıdır. Bazı bebeklerin boyunlarında da terleme olabilir.

Kusma: Beslendikten sonra bir miktar kusma normaldir.
FİZİKSEL GELİŞİM
0–3 YAŞLAR

 


  • Yeni doğan bebek beden büyüklüğüyle orantılı olarak kas lifine sahiptir; erkeklerin kas doku oranı kızlardan daha fazladır.

  • Yeni doğan bebeğin davranışlarına, onun hareket etmesini sağlayan refleksler hakimdir. Emme, yutma, öksürme gibi refleksleri yaşamı sürdürmesine yardımcıdır.

  • Bebek, 3 ay içinde kucağınıza aldığınızda kafasını dik tutabilmeye ve hareket eden şeyleri izlemeye başlar.

  • 3-4. aydan itibaren destekle oturabilirler. Refleksleri yavaş yavaş azalmaya başlar ve istemli kontrol gelişir.

  • 5-6. aydan itibaren nesnelere uzanabilir, onları kavrar ve ağzına götürebilir.

  • 7-8. aydan itibaren desteksiz oturmaya ve emeklemeye, 11-13 aylar arasında yürümeye, 14-16 aylar arasında koşmaya başlar.

  • Yaklaşık 1 buçuk yaşında geri geri yürüyebilir, kaşığı yemek yemek için kullanabilir, bardaktan su içebilir.

  • İki yaşına kadarki dönemde, baş ve işaret parmaklarıyla ufak nesneleri tutup kaldırabilir, avuç kavraması ile kalem tutabilir.

  • İki yaşında her basamağa iki ayağıyla basarak merdivenden inip çıkabilir. Uzaktaki bir nesneye bir elle ve desteğe gerek duymadan uzanabilir.

  • İki- üç yaşlar arasında genellikle büyük kaslarını kullanmayı gerektiren etkinliklerle ilgilenir. Eşyaları çekip itme, yerden kaldırma ve taşıma ile uğraşır.

3-4 YAŞLAR

 


  • Fiziksel enerji düzeyi yüksektir.

  • Fiziksel aktiviteler için fırsatlar yaratır. Bağımsızlık ve keşfetme duygusu önemlidir.

  • Kas koordinasyonu hızlanır; kızların erkek çocuklara göre kas koordinasyonu daha fazla gelişmiştir.

  • Kendi kendine giyinip soyunabilir.

  • Merdivenleri iner, çıkar; her basamakta diğer ayağını kullanabilir.

  • Ayak değiştirerek merdiven çıkabilir. Merdiven inerken dengeyi tam olarak sağlayamadığından her basamakta iki ayağını birleştirir.

  • Tırmanma aletlerine çıkabilir.

  • Belirli ağırlıktaki eşyaları öne, arkaya, yana doğru itebilir veya çekebilir.

  • Üç tekerlekli bisiklete binebilir.

  • Parmak ucunda durabilir veya yürüyebilir.

  • İki ayağının üzerinde zıplar.

  • Tek ayağının üzerinde durabilir veya kısa bir süre tek ayakla zıplayabilir.

  • Topu kollarıyla yukarı doğru atabilir.

  • Kendine atılan topu kollarıyla yakalayabilir.

  • Topu, ayağıyla vurarak uzağa atabilir.

  • Her iki elini kullanarak 7 veya daha fazla küpten kule yapabilir.

  • Çevresini daha az kirleterek yemek yiyebilir.

  • Su dolu bir bardağı dökmeden taşıyabilir.

  • Dişlerini fırçalar, ellerini yıkar ve ayakkabılarını giyer.

  • Tuvalet gereksinimini haber verir.

  • Büyük boncukları ipliğe dizebilir.

  • Üç parmağını kullanarak boyama yapabilir.

  • Yuvarlak, dik veya yatay çizgiler çizebilir.

  • Makas kullanabilir.

  • Bir insan resmini; yuvarlak içinde gözlerden e ağızdan ibaret bir baş resmi şeklinde çizebilir.

  • Harfleri kopya edebilir.

5-7 YAŞLAR




  • Kızların fiziksel gelişimi ve fiziksel başarısı erkeklere göre daha üstündür.

  • Kaslar ve göz-el koordinasyonu gelişir.

  • Araç ve gereçleri başarılı bir şekilde kullanmaya başlarlar.

  • Fiziksel gelişim, yaşıtları arasında önemli olmaya başlar ve kendine güvenmesini sağlar.

  • Tanınabilir insan figürü çizebilir.

  • Enerji düzeyi yüksektir.

  • Oyun oynamak için gerekli fiziksel özellikleri kazanır.

  • Okuma yazmayı öğrenmeye hazırdır.

  • Baş büyüklüğü hemen hemen bir yetişkininki kadardır.

  • Takla atmayı öğrenir.

  • Ayak değiştirerek merdiven inip çıkabilir.

  • Bir hat boyunca öne ve geriye doğru yürür.

  • Parmak ucunda koşabilir.

  • Ayak değiştirerek sıçrayabilir.

  • Hareketlerini müziğin ritmine uydurur.

  • Dizlerini büzmeden, öne eğilip parmak uçlarına dokunabilir.

  • Kalem veya boya fırçalarını başarı ile kullanır.

  • Ayrıntılı olarak ev veya insan resmi yapar.

  • Adını ve soyadını yazabilir.

  • Geometrik şekiller çizebilir.

8-10 YAŞLAR




  • Kendine verdiği değer ve diğerlerini etkileme açısından fiziksel yetenekler daha önem kazanır.

  • Kızlar erkeklere göre daha hızlı gelişme kaydederler; boyları daha uzundur; daha güçlüdürler ve kas koordinasyonu daha gelişmiştir.

  • Enerjiktir. Fiziksel aktiviteler daha önemli olmaya başlar.

  • Bu yaş periyodunun sonuna doğru kızlarda ergenlik gelişimi hızla başlar.

  • Erkek çocukların fiziksel gelişiminde durgunluk görülür.

  • Kişisel temizliğiyle ilgilenme sorumluluğunu alabilirler.

11-13 YAŞLAR




  • Erkeklerin ergenlik gelişimi hızla başlar.

  • Kızların ergenlik gelişimi en üst düzeydedir. Vücudunda değişiklikler oluşur. Hızla değişen vücuduna uyum sağlayamayabilir.

  • Kızlar için buluğ dönemi. Cinsel özellikler gelişmeye devam eder. Göğüsler gelişir ve menstürasyon başlar.

  • Hem erkeklerde, hem de kızlarda erken fiziksel gelişme kendilerine olan güvenlerini fazlalaştırır.

  • Erkeklerin motor gelişim ve koordinasyonu gelişir. Fiziksel açıdan üstün olur.

ÇOCUKLARI DESTEKLEMEK İÇİN NELER YAPABİLİRSİNİZ?




  • Çocukların rahat hareket edebilmeleri için uygun ortam hazırlayın ve hareketlerini engellemeyin.

  • Onun büyük ve küçük kaslarını etkili olarak kullanabilmesi için gerekli eğitim materyallerinden yararlanmasını sağlayın. Zaman zaman eğitim materyallerini kullanarak model olun.

  • Çocuklarla çevrenizdeki nesneleri ve eşyaları kullanarak oyunlar oynayın.

  • Onun küçük kas becerilerine yardımcı olmak için, onunla birlikte kesme, yapıştırma, boyama, yoğurma gibi etkinliklere katılın.

  • Günlük yaşamla ilgili işlerde sorumluluklar verin. (temizlik yapmak, odasını düzeltmek gibi)

  • Öz bakım becerilerini kazanması için ona fırsat verin. Gerekmedikçe yardım etmeyin. Bazen sözel yardımlarla onları cesaretlendirebilirsiniz.


AHLAK GELİŞİMİ KURAMLARI
Toplum içinde kişilerin benimsedikleri davranış biçimleri ve uymak zorunda oldukları kurallar olarak tanımlanan ahlak; söz konusu değerler sistemini açıklayan, toplum bilimcilerinin ve psikologların ilgi gösterdikleri konulardan birisidir.
Ahlak konusuna ilgi gösterenler, psikologlardan önce filozoflardır. Filozofların ahlak sorusunu değerlendirme biçimleri üç temel doktrinde toplanabilir.


  1. Bu felsefi doktrinlerden ilki, çocuğu potansiyel bir suçlu olarak görür. Bu doktrine göre, çocuk doğuştan suç işlemeye hazır bir kişidir; çocuğun eğitiminde ebeveyne düşen görev, çocuğun suç ve günah işlemesini önleyici yasakları koymaktır.

  2. İnsanı doğuştan saf ve temiz bir yaratık olarak değerlendiren ikinci doktrine göre ise, çocuklar yanlışları ve ahlak dışı davranışları erişkin kişilerden öğrenirler. Erişkinlerin çocuklar üzerindeki olumsuz, zedeleyici etkilerinin en aza indirilmesi söz konusudur.

  3. İnsan zihnini doğuştan boş bir tahtaya benzeten üçüncü doktrine göre, çocuğun ahlak anlayışları ve davranışları içinde yaşadığı toplumun değerlerini yansıtır.


PSİKANALİTİK TEORİ

Psikanalitik teoriye göre vicdan gelişimi ve ahlak değerleri Ödipal çatışmanın çözülmesi ile gerçekleşir. Freud’ un teorisine göre süperego çocuğun hem cinsi olan ebeveyni ile özdeşleşmesi ve erişkinlerin değerlerini, doğrularını, yasaklarını veya standartlarını içselleştirmesi sonucu gelişir. Ödipal dönem öncesi çocuk, ne yaparsa veya ne isterse dilekleri veya eylemleri kendini tatmin etmeye, haz prensibine yönelik davranışlardır.


Psikanalitik teorinin yaklaşımına göre ahlak gelişimi önemli ölçüde ebeveynin disiplin tarzını da temel alan bir süreçtir. Yasakları ihlal eden bir çocukta suçluluk gelişmeye başlar. Ebeveynin disiplin anlayışı çerçevesinde çocuk, özdeşim kurma durumundayken suçluluğu da yaşar ve çocuk bu suçluluk durumunu bertaraf etmek için özdeşleşme esnasında içselleştirdiği ahlaki ve sosyal değerleri doğrultusunda davranmaya yönelir. Böylece çocuk suçluluk duygusundan kaçınma yolunu bulmuştur ve bu şekilde davranması da kendi kendine iftihar etmesine sebep olur. Suçun bertaraf edilmesiyle oluşan hoşnutluk, gurur duygusu kişiyi pekiştirerek; benzer durumlarda da kurallar uygun davranmasını sağlar. Erken çocukluk döneminde çocukların davranışları ana babaların kendilerini yönlendirmesi sayesinde gerçekleşir. Bu noktada cezalandırılma korkusu belirleyici bir durumda değildir. Çocuğun, ana veya babanın değerleriyle özdeşleşmiş olması, çocuğun davranışlarında kontrol mekanizmasının temelini oluşturur. Erişkinlerin değerleri ve standartları da zaman içinde çocuğun içselleştirmesi sonucu, çocuğun değer ve standartları haline dönüşür.
SOSYAL ÖĞRENME KURAMI

Ahlak gelişimi mekanizmasının diğer davranış kazanma mekanizmalarına benzer olduğunu kabul etmektedir. Öğrenme, model alma ve taklit söz konusu öğrenme mekanizmasının temel kavramlarıdır.


Ebeveyn ve diğer modellerin önemini vurgulamaktadır. Ana – babalar gerek model olarak, belli davranış kalıplarını öğreterek çocuklarına doğruları, yanlışları ve standartları öğretmiş olurlar. Çocuk doğrudan iletişim halinde olmadığı modeli gözlemleyerek de sosyal davranışın temel noktalarını kavrayabilir, bu davranışları edinebilirler. Erken öğrenilmiş, kazanılmış olan davranışların kalıcı olma özelliği daha fazladır. Davranış, bir kere kazanılmış olduktan sonra ortam içindeki pekiştireçler değiştirilmediği sürece, aynı davranış yerleşmiş olur.
BİLİŞSEL GELİŞİM KURAMI

Sosyal öğrenme kuramı ahlak anlayışını davranış düzeyinde incelerken, bilişsel gelişim kuramı ahlak anlayışını kişinin zihinsel süreçleri ve muhakeme anlayışı ile açıklama durumundadır. Ahlak anlayışının bilişsel gelişim aşamaları çerçevesinde gelişme gösterdiği kabul edilmektedir. Bilişsel gelişim kuramının kabul ettiği ilkeler şunlardır:



  1. Yaş gelişim dönemlerine eşdeğer değildir.

  2. Gelişim dönemleri hep aynı aşamalardan geçerek gelişim gösterirler.

  3. Her aşamadaki gelişim süreci bir üst aşamadaki düşünme süreçleri ile bütünleşir.

Söz konusu kuramın önde gelen araştırmacıları Piaget ve Kohlberg’ dir.


Piaget ve Ahlak Gelişimi:

Piaget, çocuklarda ahlaki yargı ve davranışları iki yönden incelemiştir. Birincisi; çocuğun sosyal kurallara gösterdiği saygı anlayışı; ikincisi ise, çocuğun adalet anlayışıdır. Söz konusu iki noktayı bilişsel gelişimdeki değişikliklerle açıklamaya çalışmıştır.

Piaget’ in araştırmaları sonucu çocukta ahlak gelişimi şu aşamalardan geçerek gelişir:


  1. Aşama(0-3 yaş): Çocuk kurallardan uzak bir şekilde oyun oynamayı gerçekleştirir.

  2. Aşama (3-5 yaş): Bu dönemde çocuklar kendilerinden büyük çocukların kurallarla yönetilen davranışlarını taklit ederler. Oysa bu dönemdeki çocukların oyunları sosyal ortamdan ziyade kendi ‘’benleri’’ne has özelliklerle donatılmıştır.

  3. Aşama (5-10 yaş): çocuk kuralların değişemeyeceği, değiştirilemeyeceği kanaatine sahiptirler. Değişiklikler ve oyun üzerinde düşünülen yeni düzenlemelerin doğru olmayacağına inanırlar.

  4. Aşama (11+): son çocukluk döneminden sonra çocuklarda yeni ve beklenmedik durumlar karşısında yeni düzenlemeler ve kurallar geliştirme becerisi görülür. Kurallar artık değişebilir yasalardır.

Çocuklarda adalet anlayışının nasıl geliştiği konusunu incelemek için Piaget, çocuklara yanlış davranışlar içeren hikâyeler anlatmıştır. Hikâyelerin içeriği doğrultusunda çocuklara hangi davranışların daha yanlış olduğu şeklinde sorular yöneltmiştir. Bu hikayeler çocukları, ‘’iyi veya kötü’’ ve ‘’ büyük veya küçük’’ kavramları boyutunda bir seçim yaparak karar vermelerine imkan sağlayarak değerlendirmeye yönlendirmiştir. Söz konusu hikayelere verilen değerlendirmeler doğrultusunda adalet anlayışı keyfi cezalar ve karşılıklı cezalar şeklinde iki grup halinde değerlendirilmiştir. Yaramazlık karşısında çocuklara verilecek cezalar, araştırmaya katılan çocukların yargıları doğrultusunda yaramazlıkla veya işlenen suçla orantısız olan keyfi cezalar veya cezanın işlenen suçla orantılı olarak değerlendirildiği karşılıklı cezalar olarak belirlenmiştir. 8-12 yaştan önce çocuklar keyfi cezaya yönelirler. Ceza çocuğun meydana getirdiği zararla orantılı olmalıdır, ancak cezanın türü meydana gelmiş olan kötülükle ilişki bir şekilde orantılı olmayabilir. Oysa, yaşça daha büyük çocuklar, cezanın suçla uygunluk göstermesi gereğini düşünürler. 8-12 yaşları arasında işbirliği ve saygının gelişmesi ile keyfi ceza anlayışı ortadan kalkarak, karşılıklı ceza anlayışlı belirmeye başlar. ‘’Karşılıklı ceza ‘’ anlayışının temelinde ceza sadece ceza vermek için verilmez, cezanın sonunda meydana gelen hasar veya kötülükle mantık ilişkisi bulunan ve ceza sayesinde davranışın sonuçlarını açıklayıcı bir ilişki bulunur.


Piaget, çocuklar üzerine gerçekleştirdiği incelemeler doğrultusunda ahlaki muhakeme oluşumu ile ilgili bir teori geliştirmiştir.
a) Birinci aşama ahlaki gerçeklik aşamasıdır. Bu noktada çocuk kurallara uyar. Çünkü kurallar değişmez. Davranışlar da sosyal kurallar doğrultusunda doğru veya yanlıştır.

b) Daha büyük çocuklar işbirliğine dayalı ahlak anlayışına göre hareket ederler. Bu ikinci aşamada söz konusu ortam ve şartlar içinde karşılıklı fikir birliği doğrultusunda belirlenir.


Olgunlaşma, genel bilişsel gelişimi hızlandırdığı için ahlak gelişimini de etkileyen bir süreçtir. Olgunlaşmanın yanı sıra yaşantı da ahlak gelişimini etkilemektedir. Özellikle çocuğun akranları ile beraberliği ahlak gelişiminde etkili olmaktadır. Çocukların ilişkilerinde sessiz bir ‘’ ver ve al’’ tarzı bir iletişim vardır ki, işte bu iletişim çocuğun ahlak gelişiminde özellikle etkili olmaktadır. Çocuklar iletişim halindeyken birbirlerinin ahlak anlayışından iki şekilde etkilenebilirler.

Muhtelif kararları alırlarken, çocuklar ortama göre kuralları uygulama ve değiştirme durumuyla güven duygusu gelişir. Böylece kurallar fikir birliği ve işbirliği sonucu oluştuğu görüşü gelişecektir.

Çocukların akranları ile iletişim ve beraberlikleri esnasında ‘’rol alma’’ durumları çocukların akranları gibi düşünebildikleri ve hissedebildikleri düşüncesinin gelişmesini sağlar. Rol alma kavramı ise, çocuğun akranlarının veya başkalarının bakış açısıyla olaylara bakıp, başkası ile kendi bakış açısını ilişkilendirmesidir. Akranları ile etkileşime girme ve rol alma durumunun, çocukta ahlak gelişimini hızlandırdığı kanaati yaygındır.
Başka kişilerin bakış açısından olayları değerlendirme, çocukta ben merkezcilikten uzaklaşarak, daha hızlı sosyalleşmesini sağlayan temel yapılardan biridir.
Kohlberg ve Ahlak Gelişimi:
Çocuklarda ve erişkin kişilerde ahlak yargılarının farklı düşünce mekanizması sonucu geliştiğini vurgulayan Kohlberg, ahlak anlayışı ve gelişimini incelerken, ahlaki davranış boyutunda değil düşünce boyutunda irdeleyen bir araştırmacıdır. Olgun bireylerden farklı, kendine has bir değerlendirme biçimine sahip olan çocuklarda erişkin seviyesine ulaşmayı hangi psikolojik süreçlerin belirlediğini incelemiştir.

Kohlberg’ e göre; kişiliğimizin ahlak boyutu belirgin, kalıcı özelliklerle belirlenmeyip, bir seri gelişim aşamasıyla oluştuğu iddia edilmiştir. Her bir aşamanın şu özellikleri vardır:



  1. Her aşama kendisini takip eden aşamadan nitelik açısından farklıdır.

  2. Her bir aşama yeni ve daha yoğun bir zihni bütünleşme sistemini temsil eder.

  3. Aşamalar kaçınılmaz bir şekilde oluşur.

  4. Genel gruplama noktasında aşamalar yaş ile ilişkilidir.

Kohlberg’ in Ahlak Gelişimi Aşamaları



Değerlendirme Esası

Gelişim Dönemleri

1- Gelenek Öncesi: Ahlak değerleri temelini bireyin dışından kaynaklanan oluşumlar veya ihtiyaçlar belirler.



Aşama 1:

  • Kendisiyle ilgili olma.

  • Güç ve otoriteye itaat.

  • Cezalandırılma korkusu güdüleri belirleyicidir.

  • Eylem ve hareketler sonuçlarına göre değerlendirilir.

Aşama 2:

  • Başka bir kişiyle tek boyutta ilgilenme.

  • Kişide temel güdü, kendi ihtiyaçlarını tatmin etmelidir.

  • Başkalarının ihtiyaçları, ona yarar sağlayamadığı sürece ilgilenmesi söz konusu değildir.

II. Geleneksel ahlak değerleri temeli iyi ve doğru rollere dayanmalıdır.



Aşama 3:

  • İnsan topluluklarına ve grup normlarına önem verme.

  • İki yönlü bir iletişim vardır.

  • Temel güdü iyi bir çocuk olup kabul görmektir.

Aşama 4:

  • Toplumdaki düzene önem verme durumunda, sadece itaat söz konusu olmayıp, toplumu muhafaza etmek esastır.



III. Geleneksel Ötesi ahlak değerleri, evrensel esaslara dayanır.



Aşama 5:

  • Toplumun bütününün kararları doğrudur. Toplum değerleri, herkes anlaşabildiği takdirde değişebilir.

  • Doğru olan şey, insanlar arası fikir ve anlaşmalardır.

Aşama 6:

  • Evrensel etik prensipler.

  • Doğru, ferdin vicdanından doğan şeydir ve doğrular bütün insanlar, milletler için geçerlidir.

  • En önemli etik prensipler adalet, eşitlik vb. kavramlardır.

  • Bu prensipler tüm yasalardan daha yücedir.



NORMAL CİNSEL GELİŞİM
Bebeklik
Bebeğin meme emişini gözleyen herhangi bir kimse, bebeğin ilk cinsel deneyiminin birincil bakım vericinin meme ve meme çevresiyle olduğunun farkında olur. Beslendiği zamanlarda memeye veya şişeye yaklaşır, organize olur, amaca yönelik aktiviteye başlar: o an bebek ağlamayı keser, avuçlarını kapatır, ağzını açar, memeyi arar ve kendini ona doğra ittirir, yakalar ve güçlü bir tarzda emer. Bebeğin yüzü kırmızıdır, bu onun anksiyöz durumunu tanımlayan bir mizaç vardır. Süt azalmaya başladığı zaman, avuçlarında gevşeme olur, gözler açılır kapanır ve rahatlar. Bir kaç dakika içinde anksiyöz durum geçer ve huzurlu ve zevkli hal alır. Bebek doyduğu zaman bile emmeye devam eder, belirgin uykulu olmasına rağmen memeye tekrarlar tarzda diliyle dokunur. Annenin kokusu, sıcaklığı, ve yakınlığı bu ilk ve güzel erotik deneyimin parçalarıdır.
Bebek büyürken memeden başka, annenin kendisine karşı cinsel ilgiler gelişir. Bu ilgiler, ayrılma bireyselleşme süreci başlangıcında belirginleşir. Yaşamın 12. Haftasından sonra bebeğin otoerotik objesi olarak başparmak iş görebilir. Memenin elverişli, hazır olduğu kültürlerde başparmak emme olmazken, birincil bakım vericinin elverişli olmadığı kültürlerde cinsel ilginin memeden parmağa erken dönüşü gözlemlenebilmektedir (Sarlin 1975). Geçmişte parmak emme psikopatoloji ile ilişkili görülürken, şimdi bu durum bir problem ile ilişkilendirilmemektedir.
Yaşamın ilk 4 ayı ile birlikte, her iki cinsiyetteki bebekler, altını bağlama ve cinsel organlarının temizlenmesi sırasında duyumlar ile cinsel organlarını fark ederler. Bakım vericinin dokunuşlarından büyük zevk alırlar. Yaşamın ilk yılında bebeklerin cinsel organları ile oynamaları nadir değildir, nadiren orgazm noktasına ulaşırlar. Kız bebekler büyük olasılıkla bu yıllarda kendilerini uyarırlarken (Galenson 1993), erkek bebekler büyük olasılıkla bunu yaşamın 2. ve 3. yıllarında yaparlar. Bebekler vücudunu araştırmak ve vücudunun sınırlarını belirlemek için vücuduna dokunmaya başlayabilir, fakat ardı sıra zevk alma birincil motif olur (Spitz and Wolf 1949). Kendini doyurma, çocuğun direktifleri altında, otonom aktivitedir. Bu ona bağımsız kimlik duygusu verir, ayrılma ve bireyselleşme sürecine yardım eder.
Erkek ve kız cinsel organları arasındaki anatomik farklılıklar, çocukların psikoseksüel gelişiminde çok önemli yere sahiptir. Erkek çocuklar ele geldiğinden dolayı, erekte penisten zevk alabileceklerini fark edebilir. Penis görülebilir, sıklıkla bir isme sahiptir. Bu nedenle, küçük erkek çocuklar kolaylıkla penisi vücudunun diğer parçalarıyla bütünleştirmeye meyillidir.
Kızlar klitorisi, dışkı ve kokunun olduğu bitişik “kirli” bölgelerinden ayırmakta güçlükleri olabilir (Yates 1978). Kızların cinsel organları gizli olduğundan dolayı, cinsel deneyimler içe almaya yönelik olduğundan, daha çok içe yönelik duyumları içermektedir. Bunun tersine erkekler, seksüel yaşantıları dışa yönelimli ve fallik duyumlar üzerine odaklaşmıştır.
Bebek gözlem çalışmaları (Galenson 1993, Galenson and Roiphe 1976, Kleeman 1975) ; ikinci yılın başlangıcına doğru bebekler tuvaletlerine, başkalarının defekasyonunu izlemeye ve kendi barsak hareketlerini hissetmeye ilgi oluşur. Bu durum “anal erotizm” olarak adlandırılır. Aynı zamanda bu dönemde bebekler dik kafalı, inatçı ve negativist olurlar. Eğer dışarıdan müdahale artarsa bu özellikler daha yoğunlaşır. Üriner erotizm 12 –14 aylar arasında yüzeyleşir. Kızlar, penisi olmadığı gerçeğini hissedebilirler. 15. aya kadar, çoğu çocuk cinsiyetler arasındaki farklılıkları bilirler. Bu süreç, eğer çocuğa karşı cinsin cinsel organlarını görme fırsatı olmuşsa çabuklaşır. Cinsel organıyla övünme ve teşhir etme bu dönemde sıklıkla dikkati çeker (Glenson 1974, Kleeman 1976). Yaklaşık 18 ay civarında kızlar babalarına karşı erotik olarak davranmaya başlarlar. Bu annenin cinsiyet rolü ile ilk özdeşime işaret edebilir. Yetişkinin övücü ve hoşlanıcı tavırları küçük kıza güven verir ve dişiliğiyle övünür.
Cinsel oyunlardan mastürbasyona değişim tedrici ve kesintisiz olarak 2 yaşına doğru olur. 15 ve 24 aylar arasında bebeklerin cinsel organlarını farkındalığında artış olur, özellikle banyo ve bez bağlama sırasında (Galenson 1974, 1993). Bu dönemde kendini uyaran kız sayısı erkeklerden daha azdır, kızlar daha az sıklık ve yoğunlukta yaparlar (Kleema 1975). Kendini uyarma (self-stimulation) ile, buna eşlik eden . kızarma, hızlı solunum ve artmış terleme olur. Başlangıçta bebek kendini uyarırken bakım verici ile sevgi kontağı kurmaya çalışır.
Bir kısım 2-3 yaşlarındaki kızlar imrenme bulguları gösterir. Penise sahipmiş gibi ayakta işemekte ısrar ederler, cinsel bölgelerinde çubuk veya oyuncak tutarlar. Erkek çocuklar memelerinin büyümesi veya bebeklerinin olması tarzında arzular ifade edebilir.
Okul öncesi Çocuk

Çocuklar büyürken erotik ilgileri kardeş ve arkadaşlarına kayar. Çoğu 4 yaşındaki çocuklar “anne” veya” baba” gibi evcilik oyunları veya “doktorculuk” gibi oyunlar oynar. Bütün okul öncesi çocukların yarısı cinsel oyunlar veya mastürbasyonla iştigal eder (Clower 1976, Newson and Newson 1962). 4-6 yaşlarında yaygın olarak gözlenen cinsel aktiviteler: teşhircilik, apışı kurcalama, cinsel organlara dokunma ve onları başkalarına gösterme, kadınların memelerine dokunma (Friedrich ve ark. 1991), çıplak olmaktan hoşlanma veya çıplak kişileri gözetleme, vajina veya rektuma obje yerleştirmeyi denemedir (Johnson 1993). Bu davranışlar evde çıplaklık var olduğunda daha yaygındır. 4 yaşından sonra, kızlarda erkek çocuklardan daha azdır (Sears ve ark, 1957). Bu dönemde çocukların cinsellik kavramı primitiftir. Çoğu çocuk, bebeğin annenin midesini kesilerek çıktığına veya annenin anüsünden doğduğuna inanır.

Ödipal yıllarda erotik ilgilerde artış olur, bu ilgi karşı cins ebeveyne odaklaşır. Okul öncesi çocuklar, anatomik farklılıklar, cinsel ilişki ve üreme hakkında sık soru sorarlar (Robinson ve ark. 1991). Erkek çocuklar anneleriyle evlenmeyi ve birlikte uyumayı arzulayabilirler. Kendilerini hoşnut hissettiklerinden dolayı annelerinin penisleriyle oynamalarını isteyebilirler. 3-5 yaşındaki kızlar babayla ilişkilerinde son derece erotik olurlar. Bununla birlikte çok az olasılıkla genital temas denerler, daha çok ilişkilerinde özellik isterler.


BABANIN ROLÜ

Babalar çocuğun bakımına az katılmasına rağmen, oyunlarına anneden daha fazla katılırlar. Çocuğun bakımını her iki ebeveyn tarafından paylaşıldığı zaman, çocukların kafasında daha dengeli ve gerçekçi anne-ebeveyn imajları oluşur. Maalesef, çocuğun bakımı , dışarıda bir işte çalışıp veya çalışmasın, büyük ev işleri yanında anneye kalmaktadır.

Eğiten, dominant, ve çocuk bakımına aktif katılan babalar, büyük olasılıkla maskulin oğullar ve feminen kızlar yetiştirirler (Spieler 1984). Baba yokluğunda, erkek çocukların daha düşük maskülinite puanlarına sahip oldukları (Mead ve Rekers 1979) ve babasız evlerde büyüyen erkeklerin yetişkin yaşamlarında daha az başarılı heteroseksüel uyum gösterdikleri saptanmıştır (Cinch 1949). Genel olarak, erken dönemde baba yoksunluğu, erkeklerin psikoseksüel gelişimi üzerine derin tesirleri olmaktadır (Hetherington 1971). Kızlar, feminen olmayı maskülen babaları ile olan olumlu ilişkileri yoluyla öğrenirler. Babanın kızlarını reddettikleri durumlarda, belki de erkek çocuk tercihleri nedeniyle, kızların kendilik saygıları ve başkaları ile ilişki kurma yetileri bozulur (Spieler 1984). Babalarına cinsel çekicilikle kendini kabul ettiren kızların, kendi dişiliklerini kabulleri daha kolay olmaktadır. Cinsel çekiciliğini teyit ettirmesi ve anneyle olumlu özdeşimde olduğu durum var ise, daha bütünleşmiş kendilik duygusu geliştirecektir.
Babasız büyüyen kızlarda feminen rolü öğrenmekte güçlüklerle karşılaşabilmektedir. Babasız büyümüş (veya babasıyla olumsuz ilişkiye sahip) ergen kızlar cinselliğe daha erken yaşta başlamakta ve ilişkilerinde sık partner değiştirmeye eğilimli olmaktadırlar (Hetherington 1971/2). Buna ilaveten sık ailesi çatışması yaşamış ve anneyle yakın ilişkisi olmayan kızların da daha büyük olasılıkla gelişi güzel cinsel ilişkide bulunma gösterdikleri saptanmıştır. Baba yokluğu kızların psikoseksüel gelişimi üzerine erkeklerden daha az zarar verici olduğu gözlenmektedir.
Okul Yaşı Çocukları

Okul yaşı çocukları memelere dokunmazlar veya cinsel organlarını göstermezler fakat buna karşın resim çizimlerinde insan figürleri üzerine meme veya cinsel organ çizme gibi, kendi cinsel organlarına dokunma ve cinsel organlarını arkadaşlarıyla kıyas etme, cinsel fıkralar anlatma, ve hayvanların yavrulamalarını seyretme gibi cinsel aktiviteler gösteririler (Johnson 1993). “Seks kirli veya kötüdür” kavramını yerini “seks hoştur” eklenir.


Okul dönemine kadar cinsel oyunların çok kötü bir şey yapmak olduğunu bilirler. Bu dönemde cinsellik onları utandırır. Buna rağmen, çoğu çocuk cinsel oyunlara devam eder. Bu oyunlar ileride grup oyunlarına dönebilir (daha büyük okul çocukları arasında strip poker gibi). Yenilen veya yanlış yapan elbisesinin çıkarır (soyunma oyunu). Bu oyunlar genellikle erkek çocuklar arasında olur.
Kızların 4-6 yaş, erkeklerin 5-8 yaşlarında bazen çıplak oluşlarına ılımlı bakılır. Okula başlamayla, çocuklar kız erkek tuvaletleri ayrı olduğunu ve karşı cinsten birinin yanında çıplak görünülmemesini öğrenirler. 4.-5. Sınıfa kadar, alt giysilerinin (külot) görünmesinden aşırı utanırlar.
Ebeveynler çocukları büyüdükçe daha makul olurlar. 8 yaşından büyük çocuklarıyla banyo yapan anneler, 9 yaşından büyük kızları ile banyo yada duş alan babalar nadirdir.
ÇOCUKTA CİNSEL GELİŞİM

Çocuğun cinsel gelişimi ve eğitimi konusu, özellikle ülkemizde yeterince ele alınmamış ve aydınlığa kavuşmamış bir konudur. Bu konuya günümüze değin adeta tabu gözüyle bakılmış ve gerek eğitimciler, gerekse de anne babalar, çocuklara nasıl bir yaklaşım içinde olacaklarını bilememişlerdir. Son derece önemli olan bu konuda ana- baba yada eğitimci tarafından yapılabilecek bir hatanın gelecekte bazı duygusal yara ve davranış bozukluklarına yol açacağı gerçeği akıldan çıkarılmamalıdır.


Erişkin cinselliği hakkında pek çok temelin çocuklukta atıldığını biliyoruz. Dişi ve erkek cinsel kimliğimiz, cinsel yönelimlerimiz, cinsiyetimize güvenmemiz, cinsel korkularımız-saplantılarımız çocukluktan itibaren oluşur.


    1. YAŞ ARASI DÖNEM

Bebek, annesi tarafından emzirilirken veya biberonla beslenirken, annesini göğsü üzerinde şevkle tutulması, annesinin kokusu ve güveni ona büyük bir haz verir. Bebekler, vermeye hazır ve muktedir olan birinden (anne yada annenin yerine geçen kişiden) isteklerini alabilecekleri bir ilişki geliştirmek ve anneleriyle rahatlık duygularını geliştirmek ihtiyacındadırlar. Devamlı ve düzenli bakım, bebeğin güven duygusunu geliştirir. Annenin kendisini hep seveceğinden, hep isteyeceğinden, onu hiç terk etmeyeceğinden emin olma duygusu çocukta ‘’temel güven’’ duygusunun temelini oluşturur. Böylece çocuk önce kendisini devamlı seven, koruyan anneye güvenir, sonra korunduğu, sevildiği için kendi benliğini sevilen, sevilmeye değer olarak hisseder. Eğer bebeğin ihtiyaçları tutarlı olarak karşılanmazsa bir güvensizlik duygusu geliştirebilir.


Bebek önceleri tanımadığı bir vücuda sahiptir. İlk aylarda gerilim yada haz duygularıyla biraz vücudunu hisseder. Başkasıyla ilişki kurmaya başlayan vücudu onu mutlu etmeye başlar. Bebeğin annesinden aldığı mutluluk duygusunun yanı sıra hissettiği başka mutluluklarda vardır. Örneğin doyan karnının verdiği haz, ılık banyo suyunun tene dokunmasından gibi. Bebekteki doğuştan var olan emme zevki, cinsel içgüdünün ilk aşamasıdır. Güçlü ağız ve tensel temas ilişkisi, bebeğe sıcaklı ve güven duygusu aşılar. Çevresindeki insanlara inanamaya başlar ve böyle yaşaması için gerekli olan cesareti gelişir. Daha sonra kaşıkla beslenme yoluyla oluşan anne- çocuk ilişkisi yeni bir aşamaya girer.
Doğumdan sonraki birinci yılda, bebeğin ilk cinsel uyarıları, yıkanma ve altının değiştirilmesi sırasında ortaya çıkar. Bebek bezinin genital bölgelerdeki baskı ve hareketi, bebeğin hoşlandığı haz verici duyumsamalardır. Bebek el ve kol hareketlerini daha iyi kontrol edebilecek kadar biraz daha büyüyünce, tesadüfen cinsel organlarına dokunabilir ve haz verici bir duygunun yeniden yaşanmasını istemek çok doğal ve insana özgü olduğundan, bebek yeniden cinsel organlarına dokunmaya çalışır. Erkek bebekler penislerini çekiştirirler, fakat kız bebekler cinsel organlarını gizli olması sebebiyle dokunmakta daha güçlük çekerler, bu sebeple daha az dokunurlar. Bebeklerin bu davranışı tümüyle doğal, normal ve sağlıklıdır.
1-3 YAŞLAR ARASI DÖNEM
Bu dönemin en belirgin özelliği çocuğun istemli hareketleri yapabilme yeteneklerini kazanmasıdır. Çocukların gözlenmesi ile çocuğun alma- atma, tutma-bırakma gibi birbirinin karşıtı istemli hareketlerde kontrol kazanmakta büyük bir zevk aldığı görülür. Oysa o kadar hareketli duruma gelen çocuğu çevre kısıtlamaktadır.
Çevre çocuğu tuvalet eğitimine alıştırma çabasındadır. Bu çocuğa kendi sfinkterlerini başkalarının isteğine bağlı olarak tutmayı ve bırakmayı öğretmek demektir. Kısaca büyükler çocuğun kendi tutma-bırakma hazzına karışmakta, onun bu serbest seçimine engel olmaya çalışmaktadırlar. Sabırlı, sevgi dolu anne veya diğer büyükler çocuğun kendi sfinkterleri üzerinde kontrol kazanmış olmasını, belirttikleri sevinç işaretleriyle ödüllendirirlerse, yalnızca kendi akıllarına geldiği zaman ve yerde değil de çocuğun zaten bu gereksinimi duymuş olduğu zaman ve işaretlere göre tuvalet eğitimi uygulanırsa, çocuğun tutma-bırakma hazzına doğrudan karışmamış olurlar. Çocuk, bu kontrol yeteneğini kazanması ile çevrenin kendisi daha özerk, daha yeterli insan olarak gördüğünü hisseder. Böylece tuvalet eğitimi bu çocuk için bir sorun olmadan rahatça çözülür.
Çocuk genellikle 20 aylık olduktan sonra tuvalet eğitimi için yeterli olgunluğa ulaşmaktadır. Tuvalet eğitimine başlanmadan önce mesane kontrolü, bedensel olarak hazır olup olmadığının değerlendirilmesi önerilmektedir.
Çocuk daha bu kontrolü kazanmadan, yürüyüp serbestçe hareket etmeye başlamanda, onu erkenden tuvalet eğitimine zorlayan titiz çevreler veya sabırsız, aceleci, baskılı şekilde çocuğun idrar veya dışkısını kendi düşündükleri yer ve zamanda yapmasına çabalayan erişkinlerle karşılaşan çocuk, kendi içinde çift isyan veya yenilgi ile karşılaşır. Hem kendi anal içgüdülerine karşı güçsüz duruma gelmiş hem de dışındaki kimselere yenilmiştir. Her iki durumda da çocuk gerginlik hisseder. Bu gerginlikten kurtulmak için bilinçdışı savunma mekanizmalarına sığınır, örneğin ya bir önceki bebeklik dönemine geriler, yeniden bebekliğin bağımlı özelliklerini sürdürmeye başlar yada erişkinlerin kendilerini kontrol etme çabalarına boyun eğer, sanki kimsenin eline koz vermek istemiyormuş gibi kendini aşırı bir kontrole zorlar. Bu durumda çocukta düzenli ve temiz olması bekleniyorsa aşırı düzenli, temiz, titiz duruma gelir. Böylece kendisinden istenenleri fazlasıyla yerine getirmeye çabalayan, kendi aşırı kontrolünde doyum arayan titiz bir kişiliğin temelleri atılır. Yada bütün bu disiplin ve baskılara karşı inatçı, hiçbir kontrol ve kural tanımayan, isyankar kişilik gelişir.

3-6 YAŞLAR ARASI DÖNEM:


3-6 yaş döneminde çocuk dokunma yoluyla kendisini ve cinsel organını tanımaya başlar. Çocuğun cinsel organını elleyerek tanımaya çalışması çoğu kez büyükleri çok rahatsız eder. Çocuğa karışarak ‘’dokunma, yapma, ellersen kötü olur, keserler, kopar, çürür’’ şeklinde yanlış yaklaşımda bulunurlar. Bu gibi hatalı sözler çocuklarda korku, endişe ve utanma duygularını oluşturacağından son derece sakıncalıdır.
Dokunma yoluyla cinsel organını keşfeden çocuk zamanla tesadüfen zevk almaya başlar ve bunun sonucunda mastürbasyon yaptığı gözlenebilir. Küçük çocuğun rastlantı sonucu kendini tatmin etmesi normaldir ve zararlı sayılmaz. Bebeklikte çok uzun süre kendi başlarına yalnız bırakılan çocuklarda bu duruma daha sık rastlanır. Canı sıkılan, sevgi ve ilgi eksikliği duyan, bilişsel açıdan uyarı ve doyumdan yoksun kalan çocuklar, kendilerine haz ve doyum sağlayan tek kaynak mastürbasyon olduğu için devamlı mastürbasyon yapma ihtiyacı hissederler.

Çocuklar cinselliklerinin farkına vardıkları 3 yaşından itibaren, zaman zaman ana babalarını şaşırtıp, zor duruma düşürecek sorular sorarlar. Doğru olan, bu soruları doğal karşılayıp, anında çocuğun yaş ve gelişim seviyesine göre fazla detaya inmeden yanıtlamaktır.


Çocuklar cinselliği anlamaya çalışırken ilk önce fantezilerinden yola çıkarlar. Bunu hipotezler evresi izler. Bu evrede yine fantezilerin izleri vardır. Hipotez yaratıcıları üremenin belirli bir yaştan önce sindirim sistemi ile olduğunu düşünüler. Açıklamalar şöyledir: ‘’Anne çocuğu olsun diye ilaç yada küçük bir tanecik içer veya (babanın rolünü katmak için) babanın idrarını içer’’. Diğer bir hipotez çocuğun anüsten çıktığıdır.
Cinsel olaylardan hiç söz etmemek, çocuğa bu duygularını bastırması gerektiği izlenimi verir. Cinsellik tabu durumuna gelir, giderek düşünme bile yasaklanır. Çocuk böylece susar, soru sormaktan cayar ve görünüşte bu konulara ilgi göstermez. Ancak içinden bebeklerin nerden geldikleri, erkekler ve kızlar arasındaki fark, niçin yalnız evli insanların çocuğu olduğunu sorar durular. Bu durumda en büyük tehlike, bu soruları daha bilgili bir arkadaşın cevaplamasıdır. Bu cevaplar, çocuğun anne babasına olan güvenini kaybettirir.
Sözel bilgi, çocuğa bir şey saklandığı izlenimini vermemelidir. Basit, kesin, somut bilgi zihni karıştırmaz. Sözel bilgi verirken önceden hazırlanmış düşüncesi yaratılmamalıdır. Gebelik ve doğum gibi olaylardan dikkatle söz edilmelidir. Bu konuda annenin bilgi vermesi daha uygundur. Doğumun acı veren yönü üzerinde durmak yerine, anne olmanın güzelliği ve sevinci anlatılmalıdır.
Cinsel ilişki hakkındaki bilgiyi, annenin kız çocuğa, babanın erkek çocuğa vermesi daha uygun olur. Bilgi veren yetişkinle özdeşleşme, duygusal olgunlaşmayı kolaylaştırır.
6-11 YAŞLAR ARASI DÖNEM
Çocukta cinsel ilgi okul öncesi çağda en yoğundur, okula başlamakla beraber ilgi ve merakta bir azalma gözlenir. Bu dönemde çocuk, önceki yılların cinsel dürtü ve fantezilerini unutur; düşüncelerini okuldaki etkinliklere çevirir ve aynı cinsten çocuklarla oynar. Çocuk daha gerçekçi, gözlemci, meraklı öğrenci olur.
CİNSEL KİMLİK KAZANIMI

Her konuda olduğu gibi, 3-6 yaşları arasındaki çocuklar cinsellik konusunda da merak ederler. Meraklarını sordukları sorularla ifade ederler. İşte bu soruların başlamasıyla birlikte anne babaların cinsel eğitim sorumluluğu başlar.


Çoğu anne baba çocuklarında gözledikleri cinsel davranışlardan ve cinsellikle ilgili sorulardan büyük rahatsızlık duymaktadırlar. Oysa bu, çocuğun gelişiminin doğal bir parçasıdır. Bu bakımdan cinsel eğitim konusunda öncelikle anne babaların bilgilendirilmesi hedeflenmektedir. Aile içindeki cinsel eğitimin temel noktası, çocuğa açık ve doğal davranılmasıdır.
Cinsel gelişim sosyal gelişimle de yakından ilişkilidir. Her insan toplumsal bir varlıktır. Bu nedenle bireyden yaşadığı toplumdaki rolleri ile uyumlu davranışlar geliştirmesi beklenir. Çocuğun değer yargılarını kazanması ve kendisinden beklenen rolleri benimsemesi, ağırlıklı olarak aile, arkadaş ve okul çevresinde kazanılır. Sosyal açıdan cinsel gelişim, toplumun çocuktan cinsiyet rolüne ilişkin beklediği davranışları ve özellikleri ifade eder.
Okulda; cinsellikle ilgili doğru bilgiler, cinsel organların işlevleri, kadın-erkek cinsel rolleri ve kadın-erkek eşitliği, cinsel sorumluluk ve ahlaki değerler üzerine bilgiler verilmelidir.
Cinsiyetini tanımaya başlayan çocuğun gösterdiği davranışlar:


  • Giysilerini değiştirirken çıplaklıktan hoşlanır ve çıplak dolaşmak ister.

  • Zaman zaman cinsel organlarına dokunur.

  • Yetişkinlerin vücutlarıyla ilgili sorular sorar ve onlara dokunmaya çalışır.

  • Karşı cinsten çocukların bedenleri ile ilgilenir. Kendisininki ile karşılaştırır ve farklılıklarla insanların nasıl çoğaldıklarına ilişkin sorular sorarak bilgi edinmeye çalışır.

  • Kendi cinsinden veya karşı cinsten yakınlarını yada arkadaşlarını bazen dudaktan öpmek ister.

  • Cinselliğin ön plana çıktığı resim veya görüntüler dikkatini çeker.

  • Cinsiyet farklılığını içeren oyunlara ilgi duyar ve rol almak ister.


Çocuğu desteklemek için neler yapılabilir?


  • Kesin ve doğal bir ses tonuyla konuşun. Doğal bir yüz ifadesi, jest ve mimikler kullanın. Cinsellikle ilgili konuşma ve sorulardan sıkıldığını veya rahatsız olduğunuza ilişkin tepkilerden kaçının.

  • Çocukla göz teması kurarak konuşun. Onunla konuşurken aynı hizaya gelmeye çalışın. Bunlar, sağlıklı iletişimin temel koşullarıdır.

  • ‘’sen küçüksün, ayıp, böyle şeyler sorma’’ gibi ifadelerle, cinselliğin normal olarak konuşulacak bir konu olmadığı mesajını vermeyin.

  • Sorulan soruya nasıl cevap vereceğinizi bilmiyorsanız ‘’bunu bilmiyorum sonra anlatırım’’ diyerek, en kısa zamanda çocuğa bilgi verin.



  • Çocuğun cinsellikle ilgili ilk sorularına yanıt vermeye başlayınca ilk cinsel eğitime başladığınızı unutmayın. Çocuğa kendi vücudunu tanıtarak işe başlayın. Daha sonraki zamanlarda da sorulan sorulara yaptığınız açıklamalarda çocuklara doğru bilgiler vermeniz, resimli kaynaklardan yararlanarak bilgileri somutlaştırınız, çocukta kavram karmaşasını önleyecektir.

  • Çocuğunuza, kendisine yapılmasını istemediği bir davranışa karşı ‘’hayır’’ diyebilmesini öğretin.


ÇOCUKTA CİNSEL EĞİTİM

Çocuklar genellikle iki yaşından itibaren bedenlerini keşfetmeye ve merak etmeye başlarlar. Bu keşif sırasında doğal olarak genital organlarını da fark ederler. Aşağı yukarı aynı yaşlara rastlayan tuvalet eğitimi çocukların genital organları hakkındaki meraklarını daha da arttırabilir. Çocuklar, tesadüfen genital organlarına dokunduklarında, hoşlanma hissederler ve bu yüzden bu davranışı daha sık tekrar edebilirler.


Bu durum anne babaları endişelendirebilir. Anne babalar çocuğun bu davranışlarını engellemeye çalışırsa çocuk daha fazla merak duyacak, engellenme karşısında suçluluk duyguları oluşabilecektir. Çocuğun bu davranışı doğaldır ve çocuk sadece bedeninin herhangi bir bölümüne dokunmaktadır. Çocuk biraz daha büyüdüğünde cinsellik hakkında bazı bilgiler verilebilir. Bu dönemde çocuğun davranışları normal ve doğal olarak kabul edilmelidir.
Ancak, çocuğun genital organları konusundaki ilgisi abartılıysa ya da çocuk sık sık genital organlarına dokunuyorsa bu durum çocuğun yaşamında stresin belirtisi olarak kabul edilebilir. Eğer böyle bir durumla karşı kaşıya olduğunuzu düşünüyorsanız, çocuğunuzu endişelendiren bir durum olup olmadığını araştırabilirsiniz. Böyle bir durumda çocuğun yaşamında baskıya neden olabilecek konuların, beslenme, tuvalet eğitimi ya da başka konularda eğitim verirken sergilediğiniz tutumun incelenmesi ve gerekli değişikliklerin yapılması çocuğunuza yardımcı olabilecektir.


Yüklə 0,56 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin