Öldüler. Halkedildiler. Bu onların ellerinde değildi. Süreleri doldu, Öldüler. Bu da onların ellerinde değil idi. Çünkü doğum ve ölüm sadece Hakk’a ait olan işlerdir. Kulun bunlarda bir dahli ve sorumluluğu yoktur.
O halde bu dört kelimenin ifâde ettikleri mânânın ikisi ellerinde olmayıp, ikisi ellerinde idi. Yani doğmak ve ölmek Allah’a mahsustur, kulun dahli olamaz, bu yüzden bunlardan sorumlu da değillerdi.
Ancak Yaşadılar, Öldürdüler, ise kulun irâdesine bırakılmış olduğundan, yaptıklarından mesul olduklarından sorumlulukları vardır.
Gelen yazılarda cümlenin ilk yorumlanması lâzım gelen mertebenin dikkate alınmamış olduğu anlaşılıyor. Buna mevzûlara daha çok bâtınî yönden bakılmasının sebeb olduğu anlaşılmaktadır. Bundan sonra bu husûsun da dikkate alınması gerecektir. Şimdi bu husûsu bir başka anlatımla, tavaf misâliyle, daha iyi idrâk etmeye çalışalım.
Tavaf esnâsında Hacer-ül Esved’e selâm verip şavta başlanır. Orası mânâ âleminden gelen dağılım, zuhûr, tecellî mahallidir. Mültezem Mi’rac’dan iniş, Kâ’be’nin kapı hizasına gelince oradan geçiş, mânâ âleminden çıkış, ve yüzeyin tam orta yerine geliş ki İnsân-ı Kâmil namazının kılındığı son iki rek’âtinin yeri, makamıdır. Ve yine orası dünyaya iniş ve makam-ı beşerîyete geçiş yeri, Hz. Şehâdetin başladığı ve kimlik kazanılan yerdir.
Bu yeni kimliği ile kişi yoluna devam ederek nihayet ilk köşeye gelmiş olur burası İbrâhîmiyyet-şeriat köşesidir. Zâhir ismi “rüknü ıraki” yani kuzey köşedir. O köşeden dönerek şavtımıza devam ettiğimizde hicr’den geçip yine köşeye geldiğimizde burası Mûseviyyet-târîkat köşesidir. Zâhir ismi “rüknü şâmi” yani batı köşesidir. Oradan da dönüp ileriye gidince karşımıza çıkan köşe, İseviyyet-hakîkat köşesidir. Zâhirî ismi “rüknü yemâni” yani güney köşedir. Daha ileriye doğru gittiğimizde yine karşımıza çıkan köşe Muhammediyyet-marifet köşesidir, diğer ismi ise “hacer’ül esved” ya da doğu köşedir. Böylece kişi seyrini tamamlar, bir şavt bitmiş olur.
Burada tekrar selâm verip o şavt bitirmiş, yenisine beşerîyeti ve zâtı olan hakîkati ile tekrar başlanmış olur. Böylece her mertebede değişik hallerle yedi şavtın bitiminde bir tavaf tamamlanmış olur. Makam-ı İbrâhîm’in arkasında kılınan iki rek’at namaz ile de tavaf tamamen bitmiş olur. Başlangıç netice, netice de başlangıç olur. İşleri ve görevleri bitenler yine kendi beden memleketlerine dönerler.
Bu hakîkatler üzere Mevlânâ semâ yapar; Hakk’a gider semâdan sonra tekrar beşerîyetine döner.
Derviş de zikir yapar; Hakk’a gider, zikri biter, halka beşerîyetine döner. Mertebe-i şehadet mutlaktır. Kendine asâleten, Hakk’a vekâletendir. Bu kişisel benlik ile yaşanan hayat yaşayanlara göre gerçektir. Her ne kadar daha ileri aşamalardaki kimselere göre hayâl de olsa, o anlayış oranın bakışına göredir. Oranın bakışı ise buranın hükmünü oradakilere göre değiştirmez.
Dostları ilə paylaş: |