(Doğdular, yaşadılar, öldürdüler, öldüler.) yerine.
(Doğdular, yaşadılar, oldular, oldurdular.) şeklinde söyleyebiliriz ki, iki cümle de bir birinin aynı olup sadece hareke-nokta farklılıkları vardır. Biri Celâl tecellîsi anlatımı, diğeri ise Cemâl tecellîsi anlatımıdır.
İşte Padişah olan gerçek Ârif İnsân-ı Kâmil, bu hikâyede bizlere çok ârifane ölçüler vermiştir. Kâtipler ise yanındaki devişleridir. Bu yapılanlar onlara bir hatırlatmadır. O yazılar, dervişlerin geçirdiği evrelerdir. İleriye doğru gidildiğinde, başlardaki “cünûn” çalışmaları “fünûn” yani fiilden bilgiye geçmek olur. O zaman, şer’î, zâhirî, fıkhî bilgilerle meşguliyet azaltılır, çünkü gereken öğrenilmiştir. Yerine yeni, öz ve değeri yüksek tevhîdî bilgiler konur. Ondan sonra, yaşlar da epey ilerlemiş olduğundan yerini “sükûn”a bırakmış olur.
İşte artık ondan sonra kişi Hakk’ın, sükûn, sâkin, sekene deryasında hem kendi hem de Hakk ile kendini tevhîd edip Hakk özlü birey görüntülü Hakk olan bir varlık olarak varlık âleminde hayatının son kalan bölümünü “oldular veya oldurdular,” hükmü ile sonlandırmış olur.
Bu yaşantılara örnek çoktur, değişik şekillerde ifade edilmiştir:
“Hamdım, yandım, piştim.” (Mevlânâ)
“Ete kemiğe büründüm yunus olarak göründüm.” (Yunus Emre)
“Nûr iken Niyazi dediler.” (Niyazi Mısri)
“İnsan isen gel maşuku seyret,
Fânî vücûdu bâkîye devret,
Mahbubu Hakk’sın ilminde zevket,
Yorulma, gitme Celâle doğru.” (Nusret Babam)
“Cübbemin içinde Hakk’tan başka bir şey yok.” (Cüneyd-i Bağdadî)
Ben de bir zamanlar bazı kimselerin hayat hikâyelerinden okuyarak bölümler hâlinde notlar almıştım. Bir gün Nusret Babam’a ziyarete gittiğimde bu notları okumak için izin istemiştim. O da “oku oğlum,” demişti. Ben de epey merakla okumuştum. Bittikten sonra güya iyi bir iş yapmış gibi küçükte olsa bir taltif beklerken, birden Nusret Babam:
“Daha bu dedi kodularla ne kadar uğraşacaksın?
Rabb’ın sana ne dedi bana onu söyle,” diyerek
en büyük tasavvuf derslerinden birini vermişti. İşte bu yaşantı bir bakıma bu hikâyenin değişik bir şekilde çok büyük benzerliği olan gerçek bir eğitim ve gerçek bir yaşam tatbîkatıdır. Cenâb-ı Hakk hepsinden râzı olsun.
Benden de bir dörtlük ilâve edeyim.
“Aç gönlünü Hakk’tan yana
Neler ulaşır bak sana
En güzel şey Allah’a
Habîb olmakmış meğer.”
Bu husûsta bir de âyeti kerîme ilâve ederek mevzûmuzu sonlandırmaya çalışalım.
Dostları ilə paylaş: |