Tarihçiler: Yaşanan olayların tarihini yazanlar, o yaşananlara şâhit olanlar yazar. Nefsi yaşananlara şahittir.
Yazarlar: Zât mertebesinden gelen ilm-i İlâhîleri gelecek nesillere aktarmasıdır.
Küçük Risaleler: Yunus Emre, Hz. Mevlânâ'nın mesnevisini çok uzun bulup şöyle demiştir: ''Ete kemiğe büründüm, Yunus diye göründüm.'' Ancak irşâd etmek için o küçük risaleler gereklidir. Bu sözü ancak bakâbillâh olan söyleyebilir.
Doğdular: Hz. Ahadiyet’den Hz. Şehâdet âlemine zuhûr etti, zâhiren diri, bâtınen ölü hükmündedir.
Yaşadılar: Cenâb-ı Hakk'ın sıfatlarının ve esmâ-i İlâhiyye’nin, rububiyyet terbiye mertebesi olduğunu anlayarak yaşadı.
Öldürdüler: Kendinde olan fiillerin Cenâb-ı Hakk'ın esmâları ve sıfatları olduğunu, kendinden bir şey olmadığını gördü, fenâfillâh’a ulaştı.
Öldüler: Tüm varlıkta Zât-ı Mutlak'ın olduğunu, ef'âli ile esmâsı ile sıfatları ve zâtı ile hakîkatte idrâk edip kendisi de Hû oldu. Varlığında ef'âl, esmâ, sıfat ve zât âlemlerini cem etmiştir. Zâhiren de ölümü gerçekleşmiştir. Kûr’ân-ı Kerîm’de zâhirine mevt, bâtınına ikân (yakîn) denmektedir. Zâhir ehli sadece mevt ile dünyadan ayrılır, bâtın ehli ise mevt ve ikân ile dünyadan ayrılmaktadır. ''Mûtu kable ente mut'' ölmeden evvel ölmüşlerdir. Onlar ebedi diridirler.