GüNÜMÜz türkcesiyle evliya çelebi seyahatnamesi: podgorîCE, İŞTİB, vidiN, peçOY, budiN



Yüklə 1,58 Mb.
səhifə21/35
tarix05.09.2018
ölçüsü1,58 Mb.
#77457
1   ...   17   18   19   20   21   22   23   24   ...   35

Bu kale dibinde 40-50 kadar haneli Müslüman köyü ve bir mescidi var, bütün neferatlar bu köyde sakin olurlar. Bu kalenin kıble tarafındaki dağların ardında altı saat uzakta Niş kasabası vardır. Bu kaleden batı tarafına 2.000 adım gidip bir bayır geçip,

Banya kasabasının özellikleri: Bir yayla dibine kurulmuş 200 adet ufak tefek, baştan başa şindire tahta örtülü bağlı bahçeli güzel haneler vardır. Tamamı 4 mahalledir. Ve hepsi 6 adet mih­raptır. İkisi mükellef kursun ile örtülü kubbeli mamur camiler­dir ve 4 adet mahalle mescitleri vardır.

Ve 2 küçük hancağızları vardır. Ve 2 adet derviş tekkesi var­dır. Ve 2 adet sıbyan mektebi vardır. Ve l medresesi vardır, ama dârülkurrâ ve dârülhadisi yoktur. Ve toplam 50 adet dükkânları vardır.

Kudret hamamı, yani ılıcanın özellikleri

Bu diyarda Boşnak diliyle banya ve bana derler. Hepsi 2 adet kudret ılıcasıdır. Biri gayet donanımlı bakımlı yapı, kub­beleri kurşun ile örtülü, hoş havuz, şadırvan ve temiz fıskiye ile yapılmış halvetleri pak, hoş havalı ve hoş sulu ılıcadır. Buna erler girer. Bir ılıca daha var, kubbeleri kiremit ile örtülü ılıca­dır. Buna avratlar girer. Ama suları gayet sıcaktır, soğuk su ka­rıştırılmayınca havuzlarına girilmez. Gayet yararlı suyu vardır. Uyuz ve saçkıran hastalığına, alaca ve deri hastalığına Allah'ın emriyle birebir devadır. Bu ılıcalardan başka bu kasabada ha­mam yoktur. Çevrede olan köylerin halkı bile tamamen bu ılı­caya gelirler.

Bu kasaba yayla dibinde olmak ile suyu ve havası hoş, oğlan­ları ve kızları güzel ve halk arasında beğenilir ve aranılır olup namuslu, iffetli kadınları ve edepli çocukları olur. Ve abıhayat suları akar şenlikli bir kasabacıktır. Bağ ve bahçesi bol olup be­yaz dutu gayet lezzetli ve eriği gayet sulu ve yemesi hoş olur.

Belde halkının kıyafetleri: Hepsi serhatli esvabı giyip sa-

217


mur ve başka kalpak, kubadi ve pabuç giyerler, Boşnakça ko­nuşurlar, ama gayet mümin ve muvahhid, salih, garipleri sever yumuşak huylu, halim ve selim adamları var.

Banya kasabasının ziyaret yerleri:

..................(2 satır boş)....................

Bu kasabadan kalkıp güney tarafa 8 saatte dağlar aşıp Belg-rad ile Sofya arasındaki ulu yola çıkıp oradan,

Rajina Palankası menzili: Bu mahalden İbrahim Paşa efen­dimiz Belgrad'a 1.000 adet cürd atlı ağalar ile ve 670 adet yaya Hırvat sekban yiğitleriyle veziriazama gitti. Bizler bu mahalde ağırlık ile paşa kethüdası, hazinedar ve diğer ağalarla yavaş yü­rüyüşle 6 saatte,

Perakin Kalesi'ni geçip 8 saatte,

Yagodina kasabası, oradan kalkıp 4 saatlik yeri 8 saatte ça­mur deryası karıştırarak yüz bin çeşit sıkıntılar ve zorluklar çe­kerek 8 saatte,

Batiçna Palankası: Burada hâlâ yeni yapı güzel bir han bu­lunuyordu. Oradan 6 saatte,

Hasan Paşa Palankası: Bunu geçip hıyaban ve ormanistan yerlerle gidip [59a] 4 saatte,

Kolar Palankası: Oradan 4 saatte,

Hisarcık Palankasını geçip 4 saatte,

Belgrad Kalesi: Yukarıda yazılan palankaların hepsinin, Varat gazasına (—) tarihinde giderken tâ Belgrad'a kadar ayrın­tılı olarak özellikleri yazılmıştır. Oradan,

1073 yılı Zilkadesinin 23. Cuma günü büyük şehir

Belgrad'dan çıkıp seyahat ettiğimiz Ungurus ve

Alman vilâyeti kalelerini bildirir

Evvelâ cihat yurdu Belgrad'dan çıkınca Sava Nehri üzerinde 50 parça gemi ile yapılmış olan ağaç köprüyü geçerken bu hakir yaya olup saydım, tam 400 adımdır. Bu Sava Nehri'nin genişli­ği bu kadar olmuş olur. Bu köprüye bitişik Sava Nehri'nden ça­murlu azmak, batak ve çatak üzere Zemon Kalesi Ovası içinde nice kere yüz bin adet vordinar meşe kazıkları ile inşa olunmuş 4.000 adım ağaç uzun köprüyü İslâm ordusu ile geçip hemen o batak suyu kenarında çadırlar ve ağırlıklarla o yeşillik ovada ko-nulup herkes Belgrad'a meta almaya gittiler.

218

İslankamon Siremi toprağı, yani sağlam Zemon Kalesi'ııin



özellikleri

Ungurus krallarından Yanoş Kral yapısıdır. Daha sonra 927 tarihinde Belgrad Kalesi henüz kuşatıldığı gün Veziriazam Koca Sokollu Mehmed Paşa bu Zemon Kalesi'ne 500 yeniçeri ve sair İslâm ordusudan 1.000 adet yiğitlere Bosna Paşası Gazi Husrev Bey'i serdar edip gönderir. Kale altına varıp kuşatıp kinli sine­sine birkaç top gülleleri vuruldukta kale kaptanı beden üzeri­ne çıkıp "el-aman" derken Hay ve Kadîr Allah'ın emri ile Zemon Kalesi'nin bir kulesi uçup zemine geçer. Tüm gaziler kaleye girip kaptanı esir edip diğer kâfirler "Kaleyi vere ile verelim" derler­ken niceleri kılıç azığı olup Belgrad fethinden bir ay önce Husrev Bey eliyle feth olmuştur. Ama Gazi Süleyman Han "Zemon Ka­lesi bu zaman zemine geçe" dediklerinden yıkıldığı için halk di­linde "Zemin Kalesi" derler. Serhat halkı "Zemon" derler.

Zemini Budin Eyaleti'nde Sirem Sancağı toprağında Sirem beyi hâssıdır ve 150 akçe kadılıktır. Dizdarı, elli adet neferatları, subaşı ve rnuhtesibi vardır. Başka hâkimleri yoktur.

Kalesinin şekli: Büyük Tuna Nehri kenarında bir burunda Tuna'ya eğimli bir dağ üzerinde beşgen şekilli kesme taş bir şed­dadi yapı, güzel kale imiş. Ama hâlâ Süleyman Han bedduasıy-la gerçekte her sene elbette bir tarafı yere yıkılmaktadır. Onun için viranca bir küçük kaledir, ama iç kalesi imardır. Dış kalesin­de asla evler yoktur.

Zemon varoşu: Kalenin doğu tarafında Tuna Nehri kenarın­da bir düz geniş yeşillik alanda bir tarafı çamur deryası içinde 400 adet padavra örtülü fukara evleridir. Bir kurşun kubbeli sa­natlı camii, 6 adet mescidi, l tekkesi ve l mektebi var; başka han, medrese, hamam ve çarşı pazardan bir imaret yoktur.

Metalarını tamamen Belgrad şehrinden alırlar, zira Belgrad görünür gayet yakın olduğunda çırnık kayıklarla Belgrad'a gi­dip gelirler.

Beğenilenlerinden nazik taptaze kaymağı ve yoğurdu meş­hurdur. Hatta 3 okka gelir bir kablicsa yoğurdu Belgrad'a bir peneze verirler. Belgrad'ı kaymak ve yoğurd ile doyuran bu Zemon'dur. Belgrad'ın bazı ehl-i hırefleri burada otururlar, zira bu Zemon Belgrad'a yarım saat yerdir, görünür. Arada Sava

219


Nehri olmasa bir anlık yerdir. Oradan tüm İslâm ordusu ile kal­kıp 5 saatte,

Konice Köyü: Bu da Sirem Ovası'nda kurulmuş bir Sırp l

Bu mahaldeki Sirem Sahrası'nda büyük arklar var. Meğer kâfir zamanlarında bu sahralardan Sava Nehri bu arklardan kol kol haliç haliç akıp tâ üç konak yerde Tuna Nehri'ne karışır imiş. Hâlâ işlemez olup kazı kalıntıları gayya dereleri gibi açıkta du­rur. O zaman bu sahralara Rumeli tarihçileri, İrem bağı benzeri Sirem Sahrası derlermiş. Hâlâ yine öyle meşhur bolluk, çok ve­rimli ve bol otludur ki zemini çok geniş ve bereketli bir diyardır. Rumeli'de dengi benzeri olmayan bir bakımlı diyardır.

Sirem diyarı beğenilenlerinden: Balı, yağı, koyunu, sığırı, hergele atları ve diğer otları, ürünleri tüm sınır boylarını ve bü­tün İslâm ordusunu ganimet etmiştir. Sonra bu kuyular köyün­den kalkıp 9 saatte yine Sirem ovalarında batı tarafa giderken büyük bir ark daha geçip yine bu sahra içinde,

Mitroviçse Kalesinin özellikleri

Bu kaleyi Ungurus kralları yapmıştır. Sonra 927 tarihinde Sultan Süleyman Gazi asrında Gazi Husrev Bey Bosna Eyaleti askeriyle feth ederken fethinde zorluk çektiğinden fetihten son­ra kâfirler bir daha heveslenmesin diye kalesini yerle bir etmiş­tir. Hâlâ bu şehrin namazgah tarafında yapı kalıntıları bellidir.

Süleyman Han kanunu üzere bu şehir Sirem paşasının taht yeridir, ama Budin Eyaletidir. Paşasının padişah tarafından hâssı 32.567 akçedir. Zeameti 15 ve timarı 154 adettir.

Beyinin askeriyle toplam 2.000 pak silâhlı ve mükemmel

220
asker olur ki bu serhatlerde Sirem ve Semendire'nin zeamet ve timar sahipleri meşhurdur. Allah'ın emriyle her ne gazada bu-lundularsa da zafer kazanmışlardır ve vatanlarına esenlikle ve ganimetle gelmişlerdir. Zira alaybeyi, çeribaşı ve yüzbaşıları gayet cesur, bahadır, hünerli er yiğitler olurlar. Yabancılardan başka adamı alaybeyi etmezler. Ve 150 akçe payesiyle yüksek kadılıktır.

Bu sancak toplam 8 kazalık yerdir ki tüm kazalardan sefer sırasında padişah defteriyle toplam 3.600 adet Süleyman Han kanunu üzere ccbelüleriyle asker çıkar, ama her biri birer yedi başlı ejder, kükremiş, arslan, kaplan, şchbaz ve şehnaz cesur yi­ğitler çıkar. Hiçbir zaman yere gelesi murdar kâfirlerden yüz çe-virmemişlcrdir.

Nice kere görmüşüzdür ki alaylarında 500 Tuna geçdi Hasanı ve Hüseynî kınalı, başları ablaklı, kaplan postlu, yanak­lı ve bahrî hotaslı küheylân atlar yedekleri çekilir. Ve tüm gazi­leri elbette çatal atlılardır ki yularları kollarında atları birbirine öğür olup asla ayrılmazlar.

Kısacası heybetli, asaletli ve cesaretli pür-silâh heybetli as­kerdir. Zira başlarında taçları samur, tilki ve kaplan postundan kalpak taç giyip arkalarında kaplan, bebr, kurt ve ayı postla­rı var. Ve koltukları altlarında bağlı kartal ve karakuş kanatla­rı var, ellerinde kurt derisi sanlı Kostanice sırıkları ve nicesinin ellerinde surları, gürzleri ve şeştüper topuzları, salıkları ve tür­lü türlü navurtalan var bir alay acayip görünüşlü, garip şekilli korkunç kâfire göklerin belâsı gibi bir kaza ve kader askeridir.

Sirem Mitroviçse si şehri zemininin şekli: Bir Mitroviçse de Rumeli Eyaleti ile Bosna Eyaleti sınırında Kosova nihayetin­de kalesi harap, kasabası mamur bir Mitroviçse'dir, ama bu Si­reni Mitroviçsesi gayet bakımlı ve süslü şehir gibi kasabadır. Bü­yük Sava Nehri kenarında bir düz çemenzar yerde kurulmuş ka­sabadır.

Tamamı 12 adet mahalledir. Evvelâ Bey Mahallesi, Aşağı Mahalle, Yukarı Mahalle, Çarşı Mahallesi, Bayezid Bey Mahal­lesi, Memi Bey Mahallesi, Bayram Bey Mahallesi, Ağa Mahallesi, Htmkâr Camii Mahallesi ve Murad Paşa Mahallesi, bildiğimiz mahalleler bunlardır.

221

Tamamı 12 adet mihraptır. Evvelâ Küçük Çarşı'da Gazi Ba-yezid Bey Camii, Aşağı Çarşı'da Mcmi Fasa Camii, Büyük Çar­şı meydanında Bayram Bey Camii, Ağa Camii, Hünkâr İskelesi Camii ve Yukarı Mahalle'de Murad Paşa Camii. Bunların hepsi kalabalık cemaate sahip kârgir yapı, baştan başa kiremit örtülü nıabedgâh camilerdir.



Ve hepsi 6 adet mahalle mescitleridir. Ve tamamı 1.500 adet bastan başa tahta şindire Örtülü ve tahta avlulu, çoğu tek katlı ve azı iki katlı evlerdir. Kârgir yapılı ve kiremitli özel evler nadir­dir, ancak bağlı bahçeli geniş evlerdir. Ama halkı geniş mezhep­li değillerdir, tamamı Hanefi mezhepli adamlardır.

Ve tamamı [60a] 5 adet medresedir. Gazi Bayezid Bey Med­resesi, Bayram Bey Medresesi, Murad Paşa Medresesi, bunlar meşhur ders yuvalarıdır ki camilerde sabah akşam hadis, fıkıh ve feraiz ilmi görülür, ama özel ve büyük yapı dârülkurrâ ve dârülhadisleri yoktur.

10 adet ebced okuyan çocukların mektepleri vardır ki yuka­rıda yazılı olan cami sahiplerinin vakıf hayratlarıdır. Ama oğ­lanları akıllı ve yetkin olmayıp ilme ilgi duymazlar ve meşgul olmazlar. Hemen yiğitliğe heves edip atma, tutma, asma, kesme ve cenge dair şeylerle ilgilenirler. Ve 3 adet tekkesi var (—) (—) (—)

Ve 3 adet hamamı var, biri her an işlemez, ama ikisi gece gündüz işler. Biri çarşı içinde Gazi Bayezid Bey Hamamı'dır, ama Belgrad'da Sokollu Mehmed Paşa Hamamı'ndan hoş ve gü­zel havalıdır. Evlerinde soba hamamları gayet çoktur, zira kışı çok sert olduğundan her evde soba bulunur ki evleri hamama döner.

Ve 3 adet kârgir yapı hanları var, baştan başa kiremit örtü­lü misafir hanlarıdır.

Ve 3 adet tüccar hanı vardır ve 400 adet ehl-i hıref dükkânı vardır, ama kârgir değillerdir. Bütün değerli mallar bulunur, ama kârgir yapı bedesteni yoktur. Küçük Çarşı'daki dükkânların 29'u da Gazi Bayezid Bey hayratıdır.

Ve tamamı 300 adet panayırcı dükkânları şehrin kıble­si tarafında Sava Nehri kenarında çalaş, salaş ve palastan dükkânlardır, ama yılda bir kere kırk gün kırk gece işler der-

222


ine çatma kulübeden ufak tefek dükkânlardır. Kiraz mevsimin­de bu şehre 40-50 bin adam toplanıp çadırlarıyla konup alış ve­riş, bir hay huy ile zevk u safâlar ederler. Bir kere de bu şehirde güz günlerinde yine kalabalık panayır durup tüm serhatlerden cemapur askeri gibi türlü türlü yaratık cinsleri derintiler topla­nıp alış veriş ederler.

Halkı Boşnakça, Sırpça ve Bulgarca konuşup daracık ve kısa­cık esvap, kalpak ve kubadi pabuç ve kopçaklı çakşır giyip kimi tüccar, kimi pazar ehli ve kimi bey sarayında kalır beyler hiz­metçileri adamları var.

Suyu ve havası gayet hoş olduğundan Sirem mahbûb ve mahbûbesi, havası gibi İrem bağı bir yerdir ki tüm halkı dem-be-dem içip eğlenmeye düşkün bir alay serhat gazileri garip dos­tu, sofraları meydanda, nimetleri bol bir alay huyu güze], gönlü aydınlık adamlardır.

Beğenilenlerinden, beyaz ekmeği ve beyaz gömeç balı meş­hurdur. Hatta tüm İslâm ordusunu bala ve yağa gark edip nice bin adama ziyafet ettiler. Cenâb-ı Hak bu şehir halkını Ganî ve Kerim ismine mazhar etmiş. Bütün islâm askerleri bu şehir hal­kından hoşnut ve razı olup "Hak Halil berekâtı vere" diye halkı­na, çoluk çocuklarına ve mallarına hayır dualar ettiler.

Sözün kısası, bu kadar zaman dünya seyyahıyım böyle bir bolluk şehir ve bu kadar misafire saygı gösterip yedirir içirir ko-nakbay hanedan sahibi adamlar görmedim. Ve bütün İslâm or­dusunu bal şerbeti ile suladılar, ama sarhoşluk verir bal suları­nı içenler sarhoş oldular. Vişne suyu, cevizi, üzüm turşusu ve el­ması cihanı tutmuştur.

Acayip ve garip sanat: Bu şehrin Sava Nehri üzre ikişer adet gemiler üzerinde un değirmenleri var. Gerçi Tuna Nehri üzerin­de Silistre, Rusçuk ve Niğbolu kaleleri önünde gemi üzerinde değirmenler çoktur, ama bu Mitroviçse değirmenleri gayet sa­natlı ve gülünç çarklı ve çakıldaki] su değirmenleridir.

Karşı tarafta o kadar bağ ve bahçesi var ki cihanı süslemiştir. Ve şehir kenarında bir yeşillik ve mesire yeri namazgahı var ki benzeri meğer Anadolu'da Birgi şehri namazgahı ola.

Bu yukarıda yazılan su arkları eski zamanlarda bu şehrin doğu tarafındaki kenarlardan akar imiş. Süleyman Han Ve-

223

ziri Sarı Rüstem Paşa seraskerlik ile bu vilâyete konar. Melan kâfirler bir gece Sava Nehri kenarlarında bu arkların bentleri­ni alıp bu Sirem Sahrası derya gibi olup İslâm ordusunun nice­si ve nice atlan boğulup gaziler hayli kayıp verirler. İslâm aske­ri bu dert ve sıkıntılardan kurtulup yüksek yerlere nakl ederler



Allah'ın hikmeti ertesi gün Tatar Han yardıma gelip yere ge­lesi kâfirlere öyle bir satır vururlar ki hâlâ bazı yerlerde murdar kâfirlerin kemikleri [60b] Öbek Öbek yığılıp durur. Daha son­ra bu bentleri Rüstem Paşa doldurup Sirem sahraları susuz kal­mıştır, ama beş karış kadar kazsan tatlı temiz bir su çıkar. ..................(1.5 satır boş)....................

Mîtrovîçse kasabası ziyaret yerleri: Bazıları Mitroçe ve Mitrofçc derler.

Evvelâ Küçük Çarşı'da Bayezid Bey Camii naziresinde mer­hum şehit Gazi Bayezid Bey: Bir kârgir yapı ve kurşun örtülü hoş bir kubbe içinde medfundur ki camiinde ve nur dolu türbe­si içinde üç vakitte eczâhanlar hatm-i şerif okurlar. Gönül erba­bının ziya retg ahidir.

Ve Aşağı Çarşı'da Memi Paşa: Kendi camilerinin yanında bir kubbecik içinde çoluk çocuğuyla medfunlardır, sırrı aziz ol­sun.

Ve dahi Vaiz Halîm Efendi: (—) {—) (—) Allah hepsine rah­met eylesin.

Bu şehirden de hareket edip 8 saatte,

Tovarnik Palankası: Yapıcısı malumum değildir, ama Si­rem Sancağı toprağında voyvodalıktır ve naipliktir. Kale dizda­rı ve 150 adet hisar erleri vardır. Palankası Tuna Nehri keııarın-da yüksek bir bayır üzerinde geniş düz bir yerde dörtgen şekilli bir ağaç sarp palankadır. Yeteri kadar cebehanesi ve 50 adet tah­ta örtülü evleri var, bir camii tahta minarelidir ve cami de tah­ta örtülü camidir. Kaleden taşra bir ham var. Ve han yakınında dört köşe bir abıhayat kuyusu var, han dibinde ve karşısında 15 adet dükkâncıkları var. Bağları yoktur, ama bahçeleri çoktur. Ve İslâm ordusunun konduğu yerde 400 adet çıkrıklı abıhayat ku­yuları var.

Oradan yine batı tarafa 3 saatte,

Sotin Palankası: Yapıcısı malumum değildir. Hadis "Yalan-

cı, her duyduğunu konuşan kimsedir". Ama bu kale Sirem Sanca­ğı toprağında voyvodalıktır ve Sirem niyabetidir. Dizdarı ve 30 adet kale erleri var. Kalesi Tuna kıyısında eğimsiz bir yüksek ba-yrr üzerinde ağaç yapı güzel bir palankadır. Hisar içinde bir ca­mii var ve yirmi adet neferat haneleri var. Ve iç kalesi İçinde bir şeddadi harap kilisesi var, iç kalesi de şeddadi yapıdır. Ve kale­den taşra bir hancağızı var.

Kale kapısı önünde hendek üzerinde bir lonca köşkü var. Bu kale eski zamanda kâfirler elinde iken gayet sağlam ve sarp kale imiş. Süleyman Han. 932 tarihinde Varadin Kalesi gazası­na giderken bu kaleyi vere ile feth edip kalesini yıkıp iç kalede­ki kiliseyi bile yıkmıştır. Hâlâ bu kalenin üç tarafı cennet bah­çeleri ve bağlardır, ceviz ağaçlan da cihanı donatmıştır. Ora­dan 5 saatte,

Sağlam sur, yani yüksek Vulkovar Kalesi'nin özellikleri Ungurus dilinde, Vulko adlı bir su bu kale dibinden cereyan etmek ile o isim ile isimlenmiş bir hoş kaleciktir. Yapıcısı Ungu­rus krallarından "Fcrdinand Kral'dır.

932 tarihinin Şevval ayında Süleyman Han Varadinpetre Ka­lesi fethine giderken bu kaleyi Veziriazam Makbul iken Maktul İbrahim Paşa vere ile feth edip içinde olan keferler dağlara ve kırlara, niceleri de başka kalelere dağılıp gittiler.

Süleyman Han'ın fetihten sonra yazımı üzere bu kale Sirem Sancağı sınırında voyvodalıktır ve 150 akçe kazacıktır. Kale diz­darı ve 50 adet neferatları var, başka hâkimleri asla yoktur.

Kalesinin şekli: Tuna Nehri kenarında ve kuzey tarafı Vul­ko Nehri kıyısında bir bayır üzerinde tuğla yapı, şeddadi kü­çücük bir hoş kaledir. İçinde dizdar evinden, Süleyman Han Camii, ambarı ve cebehanesinden başka yapı cinsinden bir şey yoktur. Camiin minaresi tahtadır. Altı adet yüksek kuleleri var, tamamı şindire tahta örtülüdür. Batı tarafa bakan bir küçük de­mir kapısı var, ondan içeri taşra kalesidir. 40-50 adet küçük ne­ferat odaları var, ama iç kuleye bir adam silahıyla komazlar. Gerçi küçük hisardır, ama sarptır. Ve minaresinde bir çan sa­ati var.

Kapısının iç yüzünde cehennem kuyusundan işaret verir bir zindanı var, varoşunda olan bütün halkın esirleri her gece bu

224

225


zindanda mahpustur. Ve her gece gözcüler "Allah yektir yek" diye bağırıp beş vakitte mehterhanesi çalınır. Daha önce bu kale bir kral kızının saray [61a] mahpushanesi imiş.

Ama bu küçük surun lodos tarafında ve batı tarafındaki bağlar içinde havalecikleri, ama o mahallere bakar birkaç aded şahı topları var. Ve burçları ve beden dişleri mamurdur.

Vulkovar varoşunun hikâyesi: Tuna kenarıyla Vulkovar Nehri kıyısında bir alçak dereli yerde toplam 500 adet baştan başa şindire tahta örtülü hanelerdir, o kadar mükellef değil ama bahçeli geniş evlerdir. Tüm avluları da tahta çekilmiştir. Kârgir yapık duvar gözümüze çarpmamıştır.

Tamamı 5 mahalledir ve 5 mihraptır, f—) Camii geniştir. Ge­risi mescittir. Ve 3 adet hancağızları var, mihman-saraydır ve bir adet tüccar hanı vardır.

Ve bir adet basık ve küçük hamam vardır. Ve 50 adet dükkândır, ama bedesteni yoktur. Ve 2 adet sıbyan mektebi var­dır. Ve l adet Hindî tekkesi vardır ki köprünün karşı başındadır, ama medrese ve imaretleri yoktur.

İnsanların geçiş yeri köprülerini bildirir: Vulko Nehri'nin Tuna Nehri'ne karıştığı yerde Vulko Nehri üzerinde uzunluğu tam 700 adım bir sağlam ağaç köprüdür ki 932 tarihinin Zilka­de ayininin 12. günü Makbul iken Maktul İbrahim Paşa Süley­man Han fermanı ile Ösek Kalesi gazasına giderken Müslüman askerlerinin geçmesi için bütün askerleri ve binlerce ustayı üşü-rüp 3 güıı 3 gecede bu köprüyü tamamladı. Bu köprü hâlâ o yi­ğit vezirin evkafından tamir olunur.

Bu sanatlı köprünün altından akan Vulko Nehri tâ Yakova Dağlarından gelip bu mahalde Tuna Nehri'ne karışır küçük ne­hirdir. (-) (-) (-)

Hindî Baba mezarı ziyaret yeri: Bu köprünün karşı tarafı başında Rıdvan cenneti bahçesi gibi bağ, bahçe, gül ü gülistan, kuşlu ve çiınenli bir gezinti ve dinlenme yeri Âl-i Aba dergâhı, Hindî Baba Tekkesi, bir ulu sultandır. Tüm kara ve deniz gezgin­leri ve bütün gelen giden ziyaretçilerin konuk evleridir ki min-netsiz hanedir. Hakir de ayandan bir yere konmayıp bu dergâha yüz sürüp konuk olduk. Tüm yoksul erenleriyle can sohbetle­ri edip bir kebabı hora geçirip azizin ruhu için gülbâng-ı Nebî

226

çekip azizin ruhu için bir Yâsîn-i şerif okuduk. Akşamdan son­ra evradımızı okuyup istihare duasıyla muavvizeteyni (Felak ve ]\!as sureleri) de okuyup yattık.



Hakirin doğru rüyasını bildirir: Derhâl rüyamda görürüm ki bir orta boylu Habeşî adam gelip selâm verdi. Bildim ki türbe sahibi Hindî Baba'dır. Selâmı aldığımda buyurdular ki,

"înşaallah oğul, sıhhatle varır gaza edersin ve esenlikle va­tanına gelirsin, ama bir köleni ve 4 atını kâfir alıp sen kurtulur­sun, ama yine Allah sana ihsanlar edip Alman diyarında çok se­yahat edersin" deyince hemen uykudan uyanıp yüreğim depre-nip aklım başı mdan gideyazcb.

"Aya ahvâlim neye vara, Allah'a emanet" deyip "Takdir edi­len olur" deyip bütün işlerimi Allah'a ısmarlayıp dikkatli olup Hindî Baba ruhuna bir Fatiha okuduk ve sabahleyin Hak rızası için bir kurban edip Hindî Baba Tekkesi'nde olan fukaralara kur­banı dağıttık, Dergâh'ta kabul ola.

Bu Hindî Baba, Süleyman Han ile Mihaç gazasında bile olup feth ü nusret olmuş, Lagos Kral'ın öleceğini ve yedi kralın boz­guna uğrayıp 200.000 kâfirin kırılacağını 70 gün evvel Süley­man Han'a müjdelemiş ve vakti saatiyle öyle gerçekleşmişti. Sü­leyman Han, fetihten sonra Hindî Baba'ya bu tekke yerini bağış­lamıştır, orada yatmaktadır. Hayatta iken çok kerametleri görül­müştür. Sırrı aziz olsun.

Oradan ormanlar içinde Rai kasabası'nı geçip 8 saatte, Seg küffarı yurdu, yani büyük palanka Ösek Kalesi'nin

özellikleri

Macarcada (—) {—) demektir. Ungurus krallarından Matyaş Kral yapısıdır.

932 yılı Recebinin 11. Pazartesi günü [23 Nisan 1526] Sul­tan Süleyman Mihaç Ovası gazasına gittiklerinde Makbul iken Maktul İbrahim Faşa sadrazam iken Öncü asker olup serdar-ı muazzamlık ile menzilleri kat ederek ederek o sene Varadiıı Kalesi'ni, İlok Kalesi'ni ve küçük büyük 40 adet kaleleri fethet-miştir. Ardından Ösek Kalesi'ne sarılıp içinde olan Boçkay adlı ban ve Yerekan kâfirleri şiddetli savaşa takat getiremeyip vere ile kaleyi verdiler. Bütün kâfirler hisar içinden silâhsız çıplak, aç, [6lb] bî-ilaç ve bir parça ekmeğe muhtaç Vac Ovası tarafla-

227

n deyip giderek her biri bir tarafa dağıldı ve kimi serdara "el­aman" deyip reaya olmak üzere kaldı.



Daha sonra padişahın fermanı ile derya gibi askerler Ösek Kalesi'ne üşüşüp üç günde tâ temeline kadar yerle beraber olun­du. Ardından Dırava Nehri üzerinde Serdar İbrahim Paşa 932 Zilkadesinde tüm Müslüman askerleri kol kol tayin edip ve nice bin reayalar hizmet edip altı günde sağlam bir ağaç köprü yapıp bütün İslâm ordusu uğursuz Ungurus dij'arı seferine geçtiler.

Sonra Mihaç savaşına Sultan Süleyman bu köprüden geçip ferman-ı hümâyûn ile köprü kesilip askerler geri dönmekten ümit kesip can ve baş ile Mihaç Sahrası çengini ettiler. Allah'a hamd olsun 200.000 kâfir kati olup 100.000 kâfir de zincirlere bağ­lanıp esir edildi. Süleyman Han saadetle dönüp harap Ösek Ka­lesi yakınında konunca bütün serhatlerin ileri gelenleri toplanıp,

"Padişahım bu kale bu köprübaşında çok gereklidir ve in­sanların geçit yeri güvenli yerdir. Bu tamir olunmak gerektir" dediklerinde düşünceleri doğru görülüp padişah hazinesinden 500 kese mal, mühimmat ve levazımatlar verilip Peçoylu Kasım Paşa onarım işlerine tayin buyuruldu. 932 senesinde temeline başlanıp 936 tarihinde Ösek Kalesi yeniden yapılıp sancakbey-liği, bina mutemedi olan Peçoylu Kasım Paşa'ya sadaka olunup tüm cebehane ve mühimmatlarım mükemmel ve mükellef ko­yup 3.000 adet seçkin asker koruyucu tayin olunup Sirem, İlok ve Varadin serhatleri güvenli oldu. Ama bu it yurdu Ösek Kale­si kâfirler elinde iken 7 adet Hırvat, İslovin, Zirin, Began, Nadaj ve Yerekan herseklerinin bu Ösek Kalesi'nde vekilleri olmakla banlar taht merkezi idi, ancak Nemse imparatoru kaptanı Boç-kay Kaptan hâkim idi.


Yüklə 1,58 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   17   18   19   20   21   22   23   24   ...   35




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin