GüNÜMÜz türkcesiyle evliya çelebi seyahatnamesi: podgorîCE, İŞTİB, vidiN, peçOY, budiN



Yüklə 1,58 Mb.
səhifə22/35
tarix05.09.2018
ölçüsü1,58 Mb.
#77457
1   ...   18   19   20   21   22   23   24   25   ...   35

Daha sonra Süleyman Han yazıp paşalı eyledi. Hâlâ Pojaga Eyaleti'nde voyvodalıktır ve 150 akçe şerif kazadır. Şeyhülislâmı, nakibüleşrafı, kale dizdarı, 12 kale nefcratı ağaları, 700 adet şeh-baz hisar erleri, haraç ağası, muhtesibi ve bâcdârı vardır, sipah kethüdayeri ve kapukulu serdarı yoktur, ama Budin yeniçeri serdarı ve Eğre çavuşu vardır ve mimarbaşısı vardır. Zeamet ve timar sahipleri, alaybeyi ve çeribaşısı vardır ve tüm İslâm ordu­su ile kalabalık bakımlı ve süslü bir şehirdir.

Ösek Kalesi zemininin şekli: Bu sığınak yeri kale, düz ge-

228


niş verimli bir ovada büyük Dırava Nehri üç tarafını döverek ge­çip bir top menzili aşağıda Tuna Nehri'ne karıştığı yere yakın üç kat bölme sağlam hisardır. İç kale, orta hisar ve taşra varoş hisar, üçü de gayet sağlam ve dayanıklı surdur. Evvelâ,

Orta Kale: Bir havalesiz topraklı zeminde dört köşe şedda­di rıhtım kırmızı tuğla yapı güzel bir kaledir, ama Sultan Süley­man Veziri İbrahim Paşa bu kaleyi yıktığında şeddadi yapı ol­makla yıkımında zorluk çekip insan boyu kalın şeddadi tuğla duvarı kalmış.

Sonra padişah fermamyla imar olunca anılan şeddadi alçak duvar üzerine kalın meşe ağaçları direklerinden sandık sandık, her direk birbirlerine geçme sandıklar çatılıp şeddadi duvar üze­rine çatma sandıklan koyup horasan, kireç, alçı ve cibis ile rıh­tım edip kaleyi daha yüksek etmişler. Her tarafı kuleler ve tab­yalar çatıp doldurmuşlar ve fırdolayı kale döver toplara mazgal delikleri etmişler, ancak diğer kaleler gibi beden dişleri etme­mişler, ama tüfeng atıcı delikleri çok etmişler.

Bu kale Dırava kenarında bir burunda bulunmakla üç tara­fı Dırava Nehri'dir. O taraflar yarlar ve bayırlardır, asla hende­ği yoktur ve lâzım da değildir. Bu yalı tarafları da ancak yalın kat dolama çit palanka duvardır. Yer yer suya inecek suluk kapı­cıkları vardır, ağaç merdiven ile suya inilir. Kara tarafı ki şedda­di duvardır, o tarafta sudan suya kadar toprağı keserek kazılmış bir geniş ve derin hendeği vardır. Kefere zamanı içinden Dırava suyu akıp hendek içinde kâfirler balık tutarlarmış. Hâlâ balıkla­rı avlayacak bent yerleri hendek içinde bellidir.

Bu kalenin bu hendekli tarafı bir sudan bir suya kadar 1.100 adet germe adımdır, ama su kenarında hendeksiz tarafı 2.000 adımdır. Bu hesap üzere Ösek Kalesi fırdolayı 3.100 adımdır.

Ve hepsi iki kapıdır, biri kıble tarafına bakar geniş kapıdır. Kıbleli [62a] Mustafa Paşa bu kıble kapısının iç yüzünde bir bü­yük dolama bina bir güzel tabya inşa etti ki sanki Kahkaha Şed­di olup üzerine balyemez topları döşedi.

Bir kapısı da güney tarafta taşra varoşa açılır Çarşı Kapısı adıyla bilinen kalabalık sağlam yüksek kapıdır ki kapının üze­rinde geyik boynuzları asılmıştır.

Bu kapıların araları duvarlar yüzü nice bin çeşit silâhlar ile

229

süslenmiş olup bekçiler pür-silâh mevcut olup nöbet beklerler. Bu kapının iç yüzünde bir büyük şayka top var, içine bir adam sığar.



Bu kapıların önlerinde hendek üzerindeki ağaç köprüleri her gece muhafızlar makaralar ile kaldırıp kale kapılarına siper ederler. Bu adı geçen iki kapı demir kaplı değildir, ağaç balvan meşe direklerinden müstahkem kapılardır.

Bu kale içinde tamamı 400 adet tek katlı ve iki katlı kârgir yapılı ve baştan başa şindire tahta örtülü evlerdir, ama bahçeleri yok dar evlerdir, geniş değillerdir. Ve hepsi 6 mahalle ve 6 mih­raptır. Bu kale içinde asla çarşı pazar yoktur, tamamı taşra varoş kalededir.

İç Kale'nin özelliklen: Bu Orta Kale'nin kuzey köşesinde Dırava Nehri kenarında yine Orta Kale'ye bitişik bir burunda dört köşe bir şeddadi tuğla yapı hoş bir kaledir, ama küçücük­tür. 4 köşesinde 4 direk gibi yüksek kuleleri türlü türlü cebehane ile dolu olup üzerleri tahtalı sivri kubbelerdir. Güney tarafa açı­lan bir kapısı üzerindeki kulede her gece padişah mehterhane­si davulları dövülür. Bunda dizdarhancsi ve cebehaneden başka bir imar yoktur. Ancak kapısı önünde Süleyman Han Camii var. Dırava Nehri kenarında tahtadan çatma buğday ambarları var ve bu ambar önünde bir büyük tophanesi var. Bunda 40 karış bir uzun boylu Süleyman Han topu var, 60 okka demir gülleleri var. Un kapanında güllelerinden nicesini kantara koyup onunla bal, yağ ve un tartarlar, büyük iri kale döven toplardır. Üstünde manzum olarak Süleyman Han tarihi var. Hatta Süleyman Han bu topun ikisini Alrnan diyarında Beç Kalesi kuşatmasına götü­rürken bir topu bu mahalde Dırava Nehri'ne köprü ile bile uçu­rup suya gömülür. Hâlen ihtiyarlar "O top su içinde köprübaşın-da durur" derler.

Sözün kısası akıllı askerlerden nice kimseler, bu topun suya gömülmesinde hikmet vardır, belki bu toplar ile Beç Kalesi dö-vülmeyip fetihsiz dönüle, diye halk arasında söylenir.

Allah'ın hikmeti Süleyman Han 17 gün Beç Kalesi'ni bu Ösek'deki toplar ile dövüp şiddetli kış gelip eller ayaklar tutma­dan kaldı. Bir gece o kadar kar yağar ki bir adam çadırından dı­şarı çıkmaya güçleri yetmeyip hemen Süleyman Han ağırlıkları-

230


ni, Süleymanî otağını ve hazinelerini bırakıp bu Ösek'deki topu \re başka 4 adet balyemez topları o kışta kıyamette çekerek sürü­yüp Cankurtaran adındaki yere gelip can kurtarırlar. Oradan bu topu getirip Ösek'de koyup durur.

Sözün anlamı odur ki Süleyman Han bu topu o şiddetli kışta 20 konak yerde Alman diyarının Beç Kalesi'nden selâmete çıkar­dı. Hüner odur ki yaz günlerinde şimdi zamanımız serdarları ve Osmanoğlu padişahları böyle ejder topu bir konak yere götüreler, ha hüner diyeler, ama acayip hikmettir. Bu topun bir eşi Dırava Nehri'ne gömüldüğünde halk arasında,

"Bu topun batmasında uğur yoktur, uğursuzluktur. Allah bilir bu sene feth ve nusret yoktur" diye söylenir. Gerçekten de Hadis, "Halkın dilleri, Hcıkk'ın kcıkmidîr". Yine öyle fetihsiz dönüp Ösek'e gelirler.

Bu büyük top yanında 4 adet balyemez toplar daha var ki her biri birer kale değer. Bütün bu toplar Dırava Nehri aşırı Ösek Köprüsü üzerinde iki saat yer köprübaşında tâ Darda Kalesi'ne bakar korkunç toplardır ki kara ve deniz gezginleri arasında bu Ösek toplan, Karadeniz ile Turla Nehri kenarında Akkirman top­ları, Semendire topları, Boğazhisar topları, Rodos topları ve Erzu­rum yakınında Kemah Kalesi toplan Rum, Arap ve Acem'de meş­hur toplardır.

Taşra Varoş Kalesi'nin şekli: Anılan Orta Hisar'ın Kıble Ka­pısı önünden cadde ile tâ lodos tarafında Panayır Kapısı'na ka­dar uzunluğu 1.100 adım olan büyük bir varoştur. [62b] Ama bu Ösek Kalesi varoşu yalın kat çit duvarlı palanka kaim ağaç direk­ten sağlam hisardır, ancak tabyaları, burçları ve mazgal delikle­ri sıktır. Bu da iki kapıdır. Lodos tarafına Panayır Çarşısı Kapısı ve kıble tarafına Val Kapısı, Vulkovar Kapısı derler ama bedenleri bunun da yoktur. Ve Panayır Kapısı üzerinde ancak 10 adet şahı topları vardır ve bekçileri gece gündüz hazırdır. Lâkin bu Varoş Kalesi'nin hendeği zamanla toz toprakla dolmuş. Hâlâ temizle­meye muhtaçtır. Ve bu kalenin kara tarafı fırdolayı 5.900 adımdır.

Bu şehirde 400 adet baştan başa tahta örtülü, tahta avlulu, tahta yapılı ve tahta döşeme kaldırımlı pak evler vardm Bu şe­hirde asla taş yapı yoktur ve taş kaldırım asla yoktur/ zira alçak, sulu ve bataklı yerlerdir. Eğer kârgir yapılar var ise tamamı ho-

231

rasani tuğla yapılardır. Her evde bahçe vardır, zira geniş mükel­lef evlerdir.



Ve hepsi 7 adet mahalledir. Orta Hisar 5 mahalledir. Tamam, 12 mahalle olmuş olur. Evvelâ Kasım Pasa Mahallesi/ Bey Sarayı Mahallesi, Mahkeme Mahallesi, Ambar Mahallesi, Ağa Mahal­lesi, Büyükkapı Mahallesi ve (—) (—) (—) meşhurları bunlardır. Ve tamamı 46 adet mihraptır. Bunlardan İç Kale KapıSl Önünde Sultan Süleyman Camii, eski zamanda kilise imiş, ama o kadar süslü cami değildir ve cemaatten tarafa garip kalmış ca­midir. Ve Orta Hisar'da Kasım Pasa Camii.

Gazi Kasım Paşa Destanı

O Kasım Voyvoda'dır ki, Süleyman Han Beç Kalesi'ni alama­yıp fetihsiz döneceği sırada 40,000 yiğit ile bu Kasım Voy voda'yı Alman diyarına yağmaya gönderip kâfirlere tavşan uykusu ve­rip kâfirler Kasım Voyvoda askeriyle cengte iken Süleyman Han fırsat bulup Rcsulullah'ın Sancağı'nı, Hırka-i şerifi ve anı-lan Ösek topunu alıp selâmete çıkar.

Sonra bu Kasım Voyvoda ile Alman diyarına giren 40.000 adet askerin tamamı şehitlik şerbetini içip bezm-i elestten mest ve sarhoş oluncaya kadar 200.000 adet kâfirleri kılıçtan geçirip sonunda o kadehten Kasım Voyvoda'ya ecel şerbetini içmek na­sip olmayıp yiğitçe savaşarak 7 kişiyle Süleyman Han huzuru­na Venedik'in Körfez Kalesi kuşatması sırasında gelip yer öpüp tam 7 saat başından geçenleri anlatıp,

"Ceng ede ede Alman'dan Mekemorya vilâyetine, oradan Dodoşka vilâyetine, oradan Venedik'e, oradan bu mahalde pa­dişahıma geldim, ferman padişahım indi r" deyince,

"İmdi melun fermanım odur ki, nitekim sağsın, bir dahi er sarığı sarınmayıp avratlar leçeği giyip Ösek'de kapından dışarı çıkarsaıı haber alıp seni kati ederim" diye Kasım Voyvoda'yı bu Ösek Kalesi'ne sürüp Kasım Voyvoda ile Kızılelma çenginden kurtulan 7 adet şehbazlara buyururlar ki,

"Sizin yoldaşlarınız 40.000 yiğidin hepsi şehitlik şerbetini içip yerleri üliyyîn cenneti oldu. Sizler de onlara katılın" diye 7 adet şehbazları çadır önünde şehit edip cesetlerini Arnavutluk'da Aydoııat şehrine gönderip o tarafta defn ettirip nurlu mezarları üzerine büyük bir kubbe yapılmasını ferman eder.

232


Bütün tarihçiler Süleyman Han'ın bu 7 adet gaziye ettiği­ni ve oğlu Şehzade Çelebi Mustafa'yı hançerle vurup şehit edip Eyyııb Sultan'da defn ettiği acımasız gaddarlığı reva görmeyip Jcötü yazmışlar, ama nicesi ilâhî takdire havale etmişler, hüküm Allah'ındır demişler.

Bu Kasım Voyvoda padişah fermanı üzere Ösek'e gelip asla başına sarık sarmayıp avratlar leçeğiyle evinde yalnız olup ken­di köşesinde ibadetle meşgul idi.

Daha sonra padişah ferrnamyla bu Ösek Kalesi'nin Orta Hisar'da bir aydınlık cami inşa etmiştir ki hâlâ Budin, Eğrc, Ka-nije, Belgrad ve Tımışvar'da öyle sanatlı bir cami yoktur. Kıble kapısının üzerinde tarihi budtır:

Sâhibü'l-hayrât Kasım Pasa dâme'd-devle Kad benâ beyten H-ziknüâhi'l-kadîm Bıık'atun fi'l-hüsni ke'l-beyti'l-atîk [63a] Sara tarihen leh â hayrun kavim.

Sene 966.

Bu nurlu cami Orta Hisar'dan çıkarken caddenin sağ tarafın­da saf mavi kurşun ile örtülü kubbeli nurlu bir camidir ki uzun­luğu ve genişliği yüzer ayaktır. Minberi, mihrabı ve müezzin mahfili sade güzeli sanatlıdır. Taşra sofasında 6 adet has ve be­yaz mermer sütunlar üzerinde 7 adet mavi kubbeleri vardır ki böyle hoş cami bir serhatte yoktur. Ve bîr tuğla geniş avlusu var. Avlusunun için tamamen yüksek ağaçlar ile süslenmiş gölgelik­li dinlenme }'eridir. Ve gayet sanatlı ve düzgün uzun bir mina­resi var.

Yine bu varoşta Mustafa Pasa Camii, gerçi kiremit ile örtülü camidir, ama kalabalık cemaate maliktir, zira çarşı pazarın kala­balık yerinde bir nurlu camidir. Bunun da kıble kapısı üzerinde iri yazı ile tarihi budur:

Mustafa Paşa bu dâr-s rahmeti Eyledi ihya ki budur râh-ı din Ruşen olanlar hakkı eyler müdâm Kesb eder kurbet Huda'ya zahidin Câıni'İn böyle dedim tarihini Melce-i rahmet mekân-ı âbîdîn.

Sene (—)

233


Panayır Kapısı'nın iç yüzünde (—) (—). Camii de kiremit ile örtülü, kalabalık cemaat İle mamur bir nazik minareli nur dolu camidir.

Kısacası 6 adet cuma namazı kılınır camilerdir.

Onlardan başkası 40 adet maballc mescidi, bayram namaz­ları musallası, eyne ve mezgitlerdir.

4 adet medreseleri vardır. Evvelâ Kasım Paşa Medresesi Mustafa Paşa Medresesi (—) (—) (—)

Bu diyar halkı ulemâya pek rağbet ederler, ama özel dârülkurrâ ve dârülhadisi yoktur, ancak yine müderrisleri ca­milerde hadis okuturlar.

Ve 4 adet tarikat erbabı tekkesi var. (—) (—) (—)

Hepsi 5 adet sıbyan mektebi var, bunlardan Kasım Pasa ve Mustafa Paşa mektepleri bakımlı ve çocuklarla doludur. Her sene başında vakıf tarafından bütün yetim çocuklara çanta ve atiyyeleriyle elbiseleri, arakıye ve ayakkabıları verilmektedir,

Ve olanı 12 adet susamışlara sebilhane vardır. Bunlardan Orta Kale'nin Çarşı Kapısından dışarı çıkarken sol tarafta hen­dek kenarında tahta kubbeli Kasım Paşa Sebili Temmuz ayın­da buzlu berrak suyu Deşt-i Kerbelâ şehitleri ruhu için bütün yanmışlara kevser suyundan dağıtırlar. Serdar Sebili ve Kethü­da Sebili, bildiklerimiz bunlardır, ama bu şehirde akarsu çeş­meleri yoktur.

Ve olandası bir adet hamamdır, ama binde bir gibidir. O da Gazi Kasım Paşa'nındır. Orta Hisar Kapısı'ndan çıkıp çarşıya gi­derken caddenin sağ tarafında tüm kubbeleri mavi kurşun örtü­lü hoş yapılı, hoş havalı, hoş sulu aydınlık bir hamamdır. Ve hepsi 6 adet tüccar hanlarıdır. (—) (—) (—) Ve bir adet kervansarayı var. Bu hisarın dışında palanka­dan kale gibi bir yerdir, ona panayır derler. Bütün gelen giden­ler orada konuk olurlar. Ondan başka bu şehirde hasbi kervan­saray yoktur. Ancak hanedan sahibi ayan çoktur. Kapıları açık olup gelip geçen yolcular birkaç gün konuk olurlar, zira bolluk şehirdir.

Bedesteninde 200 adet dükkân vardır, ama kârgir yapı­lı dükkânlar değildir. Bütün Sind ve Hint'in, Arap ve Acem'in malları bulunur.

234

235


Bir adet hayat kaynağı tatlı sulu nehir vardır. O da büyük Dı-rava Nehri'dir. Bu can besleyen nehir, batı tarafta ve güney taraf­ta iki yerden çıkar. Bir parçası Hırvadistan dağlarından çıkar ve bir parçası tâ Dodoşka, Mekemorya ve İslovin dağlarından top­lanır. Buradan akarak Zirinoğlu'nun uğursuz taht merkezi oları Ligradcık Kalesi yakınından ve kâfirin Kanije yakınında yeni yaptığı Keckivar Kalesi dibinden ve bizim Bobofça Berezense ve Prezinse kalelerimiz yakınından geçip bizim Maslovin Kalesi'ni ve Valpova kalelerini geçip Ösek yakınında Darda Kalesi köp­rüsü altından geçip bu Ösek Kalesi'ni biraz harap ederek [63b] Ösek Kalesi yanında nehirler anası olan Tuna Nehri'ne karışır. Panayır pazarı, konuk sarayı çarşısının özelliği

Evvelâ Ösek Kalesi'nin güneyi tarafında şehirden alarka bir palanka var. Eğer cebehane ve topları olsa, bir kale olurdu. Fır­dolayı büyüklüğü 4.000 adım kuşatır bir panayırhanedir, yani yılda bir kere pazar olacak yer demektir, ama iki kere çok hara­retli pazar durur.

Bu panayırın içi satranç nakşı tarh olup yapı ustası hende­se ile yol yol buna tertipli olarak bin adet dükkân yapmış. Her hangi sokaktan baksan çarşının öte başları görünür. Bir tarafı at­lar için ahırlar, bir tarafı arabalar duracak meydanlar, kale kapı­sı gibi kapı tarafları tek ve iki katlı, İçli dışlı odalar ile imar ol­muş büyük bir binadır, ama asla kârgir yapı yoktur, tamamı ah­şap yapıdır.

Kiraz mevsimi ola veya güz günleri ola Rum, Arap, Acem, Hint, Sind, Semerkand, Belb, Buhara, Laristaıı, Moltan, Moskov, Leh, Çek, İsveç, Felemenk, Nemse, Macar ve Dip Frengistan'dan kısacası 7 iklimden yüz binden fazla her milletin tüccarlarından zengin bezirganlar gelip bu kalede konup her bir tüccar metaına göre bir iki dükkâna girip malını sergiler.

Bir tarafta tüm vilâyetin aşçıları bu kaleden taşra çadırlarıyla konup bir cemapur kalabalık pazar olur ki anlatılmaz.

Bu minval üzere panayır yerleri adam deryası olunca Pojaga paşası tüm askeriyle gelip çadırıyla bir tarafta konup silâhlı ha­zır dururlar.

Kanije ağalan da üç bin adet cengâver, dilâver ve server yi­ğitler ile bu panayırın bir tarafında konup gece gündüz bütün

tüccarları ve orducuları koruduklarında artık bütün tüccar me-lalarını meydana çıkarıp 40 gün 40 gece Öyle alış satışlar olun nice bin yükler çözülüp satılır ve nice bin yükler alınıp yük bağ­lanır bir işlek şehir olur.

Sahralarda nice bin çadırlarda nice kere yüz bin koyun, sı­ğır, at ve katır satılıp her çadırda içki, eğlence, bir hay huy ve zevkler şevkler olur ki sanki geceleri Kadir ve gündüzleri kur­ban bayramı olur.

Sözün kısası, eğer bu panayır büyük kalabalığını görmüş olduğumuz kadarıyla yazsak başka bir kitapçık olur. Ancak kırk günden fazla duramazlar, zira herkes malım alınca ve sa­tınca her taraftan Macar katanalari tüccarlara sataşmasın diye kol kol asker olup arabalarını tabur çatarak Kanije ve Pojaga as­keriyle 40 günden sonra gitmeye hazır olurlar. Bu panayır kale-sindeki dükkânların kiralarını Kanije ağaları toplarlar, zira bu panayır malı Kanije kullarının aklâmlarıdır ki her sene 7-8 bin guruş hasıl olur. Bu hayrat Kanije Fâtihi İbrahim Paşa hayratı­dır. Kırk günden sonra Tanrı'nın tüm kullan dağılıp her biri bir diyara giderler. Gerçekten görülmesi gereken çok büyük kala­balık olur.

Osmanoğlu ülkesinde böyle nice yerde panayır pazarları olur. Evvelâ Silivri Pazarı, Burgaz Pazarı, Maşkolor Pazarı, Ala-sonya Pazarı, Dabre Pazarı, Dolyan Pazarı, Arat Pazarı ve nice yüz adet panayır pazarlarım görmüşüzdür, ama bu Ösek Paza­rı kadar seyre değer gezip dolaşacak panayır yoktur ki seyahat edenlere malumdu r. (—) (—) (—)

Ösek Kalesi şehrengizinin tamamlanması Ösek halkı tamamen serhatli kalpağı ve çeşit çeşit gümüş düğmeli çuka dolamalar giyip kimi tüccar kimi züvvar namus­lu adamlardır. Hepsi Boşnakça ve Macarca konuşurlar

Suyu ve havası güzel olduğundan yer yer sağlıklı mahbûbları olur ve erkekleri çok uzun yaşarlar.

Cennet bağ ve bahçelerinin sayısı ve sınırı yok bir bolluk şe­hirdir. Pak toprağı gerçi kan ile yoğurulmuştur, ama zemini ge­niş ve verimli bir diyardır.

Bütün halkı garipleri sever, misafir katlanır, kerem sahibi

gazi adamlardır.

236

Ösek beldesi şehitleri ziyaretlerini bildirir Evvelâ Gazi Kasım Paşa ziyareti: Camiinin naziresinde kurşun ile örtülü nur dolu bir türbe içinde medfundur, sırn aziz



olsun.

Yine varoşta Mustafa Paşa ziyareti: Camii yanında yatmak­tadır.

Sonra, anılan panayıra yakın Valpova Kalesi'ne gidecek yol

üzerinde Bayram Baba ziyareti.

Sonra kıble tarafında bahçeler içinde Belgrad yolu üzerinde Husrev Baba ziyareti (—) (—) (—). Allah hepsine rahmet eylesin.

Bu şehri tamamen gezip dolaştığımızda Kadızâde İbrahim paşa efendimizin geride kalan askerleri de gelip Veziriazam KÖprülüzâde Ahmcd Paşa otağı [64a] önünden bir alay İle geç­miştir ki bizim Niğbolu mansıbıyla gösterdiğimiz alayı Şam, Ha-leb, Sivas, Karaman, Rumeli ve Bosna eyaleti vezirleri gösterme­ye kadir olamadılar. Hatta paşamız da iki tuğlu idi. Bütün İslâm ordusu bu alayımızı görüp "Bâreknllâh" diye parmaklarını ağız­larına götürüp hayret ettiler.

Hemen 120 kapucubaşı pür-silâh ve giyimli, 200 ağa, 300 mü­teferrika, 200 deli, 200 gönüllü, 200 Tatar, 100 çâşnigir, 100 adet taşra kilarcıyan, 200 adet iç ağaları saraçları, 300 adet tüfengli atlı sarıca, 770 adet Hırvat, Boşnak, Arnavut ve Aznavur sekbanları var İdi. Her biri birer kağan arslana benzer, baştan başa kırmı­zı bağır yelckli ve arakiyelerî tamamen kırmızı saya çukadır, sır­ma püsküllü bol arakiyelerini eğip hepsi yaya kırkar ellişer dir­hem nova ve gabele tüfengleriyle ceylân gibi sekerek sıralı ola­rak çifte çifte geçtiler. Ardından yedekler, altınlara gömülmüş küheylân atlar geçtiler. Ardından Kadızâde İbrahim Paşa san­ki veziriazam gibi muhteşem giyimiyle bütün silâhları cevher ve murassa, kendülerİ zer-ender geçti. Bunu güngörmüş adam­lar görünce,

"Niğbolu Sancağı mansıbıyla böyle vezirane giyimli ve muh­teşem geçmemek gerek idi" dediler. Nicesi de,

"Öyle olur, gazadır, kâfire gösteriş ve heybet için efendisi Re-isülküttab devletinde öyle muhteşem geçti, aldırma" dediler. Kı­sacası, bu alayda hemen İbrahim Paşa'yı göz ile yediler.

Ardından 300 adet zer-ender-zerre gömülmüş iç ağaları pür-

237

silâh zırh, zerch-külâh ve ser-penahlan ve ellerinde tüm kar­gı yırıklar ile küheylân atları bahrî hotaslı baştan başa Nahşe-van demiri yancıkh sâfinâtü'l-ciyâd gibi atlar üzerinde çifte çif­te geçtiler.



Sonra tam 100 adet tokmak tüfengli iç mehterleri geçip ar­dından sancak ve bayraklar, sonra yedişer kat Cemşid mehter­hanesi davulları vurulup segah makamı fasıllarıyla geçildiğin­de ibrahim Paşa efendimiz atından inip levendane sıçrayarak sadrazamın elini öptüğünde gönlü aydınlık vezir,

"Aferin/ yüzlerce aferin. Padişah ekmeği sana helâl olsun. Mansıbına göre değil, iyi vezir alayt gösterdin. İnşaallah padişa­hımdan sana Budin vezaretini getirtip Yanık Kalesi altında bu dini tekmil edersin" diye bir anlamlıca sözler söyleyince nice bilge kişiler bu sözden işaret alıp,

"Hay fakir nazenin İbrahim Paşa gitti" dediler. Sonra bir zer-eııder-zer hil'at ve bir samur lipaçe giyip yine alay ile me­mur olduğu kolunda otağına inip kondu.

Ertesi gün göç davulları çalırıp önce Çarkacı Serdar Ali Paşa öncü asker olup Ösek altından göçtü.

Ardından bu hakir de İbrahim Paşa efendimiz ile Ösek Köprüsü'nü tam iki saatte gücile geçip köprübaşmda,

Darda Palankası Ovası'nda konuldu. Burada ilk başta islâm ordusuna 50 adet tıransa gemi yükü umum zahiresi verilip İslâm ordusu bolluk olup bir at yemi iki akçeye oldu.

İnsanların geçiş yeri Ösek Köprüsü'nün özellikleri Daha önce kâfir zamanı bu köprü var imiş, ama ancak yaya kâfirler geçip arabalar gemiyle geçerlermiş.

Daha sonra merhum Süleyman Han (—) tarihinde Belgrad Kalesi'ni ve Zemon Kalesi'ni fethedince Sirem ve Semendire Sancağı gazileri çete ve potura giderek bu köprüden geçip Kani-je ve Peçoy semtlerini vurup yağmaladıklarından dolayı kâfirler bu köprüyü yıkıp çetecilerden kurtulurlar.

Süleyman Han 936 tarihinde Varadin ve Ösek kalelerini fet­hedip Mihaç Ovası'ndaki (—) Kral Taburu çengine gittiklerin­de Serdar-ı Muazzam Maktul İbrahim Paşa insan denizini ba­şına toplayıp muzaffer ordusunun geçmesi için bu uzun köprü­yü 936 yılı Zilkade ayında hayrile tamamlayıp bütün muzaffer

238


askerler bu sağlam köprüden uğursuz Ungıırus ülkesi olan tara­fa geçerler. Hâlâ bu köprü Sultan Süleyman hayratıdır ki yeryü­zünde böyle bir geniş, derin, uzun ve yüksek ağaç köprü ne gö­rülmüştür ve ne yapılmıştır. Bir başından bir başına tam iki saat o-ermc yoldur. Beri başı kıblesinde Ösek Kalesi vardır. Öte başı batısında Darda Kalesi vardır.

Bu uzun köprü Dırava Nehri'nden azmak, batak, çatak, şa-tak sazlı ve çamurlu, cumbul ve oynak sulu yerlerde sayısını Cenâb-ı Bârî bilir göklere doğru uzanmış meşe ağacı direkleri üzerinde sağlam büyük köprüdür ki her meşe ağacı kazıklarını ikişer adam kucaklar kalın kazıklardır ki kirpi tüyü gibi [64b] çamur içine kakılmış kazıklardır.

Bu köprünün orta yerinin sağında ve solunda gelen gidenle­rin ve köprü bekçilerinin dinlenmeleri için yine ağaçtan 2 adet yüksek köşkleri var. Bu mahalde köprünün 10 adım yeri başka bir köprü kepengidir.

"Düşman öteden beri geçmesin ve bâcdârlardan tüccar bir meta kaçırmasın" diye her gece köprü bekçileri bu köprü kepen-gini makaralar ile kaldırıp köprünün kapısını kapatırlar, bu köp­rüden canlı kısmından bir şey geçemez. Burada Darda ve Ösek Kalesi neferatları oturup gelen geçen tüccarlarından bâc alırlar, mîrî maldır ki bir malın bacı alınmadan bir zerre geçemez.

Bu köprünün bakım ve onarımına Pojaga paşası ve Mihaç sancaklarının tüm reayaları imarına memurlardır ki bir kazığı batakta çürüse ve insanların, geçiş yeri olan döşeme direkleri es-kise o an değiştirip başka direk korlar.

Bu köprünün sağında ve solunda sağlam direklerden korku­lukları var. Bu korkuluktan dışarı iki yanında yayan yürüyecek bir kulaç enli yaya yollan var. Bu köprü üzerinde iki araba karşı karşıya geldiği zaman yayanlar kenar yollardan geçip yine ulu köprüye girerler, iki araba yan yana rahatlıkla geçerler. Geniş bir köprüdür ki debdebe-i Rûm, tantana-İ Rûm, gulgule-i Rûm, vdvele-i Rûm, delıdehe-i Rûm, yani gulibeti'r-Rûm askeri bu köprü üzerin­den gece ve gündüz su akar gibi insan seli akıp bölük bölük, dal­ga dalga, saf saf, fırka fırka, güruh güruh, parça parça ve sürü sürü bu köprü üzerinde yıldırım gibi bu kadar kere yüz bin Tan­rı mahlûku geçerek köprünün karşı başında Darda Kalesi'ne da-

239

hil olup sahasında kondular. Bu pak toprak artık Mihaç Sanca­ğı toprağıdır. (—)



Darda Kalesi'nin şekli: Dırava Nehri kenarında bir tarafı köprü batağı kıyısında dört köşe bir ahşap palankacıktır. Batı tarafa bir kapısı var, ağaçtır, ama burçları, kuleleri ve cebehane-siyle sağlam palankadır. Dizdarı ve 80 adet ncferatları var. Hisar içinde 50 kadar tahta örtülü ufak tefek hanecikler, bir cami ve ambarı var ve taşra varoşu şeklinde bir han ve on adet dükkân var, ama bağları yoktur. Zira kefere katanası gelip bağlarından adamları alıp esir edip gider, gayet serhat yerdir.


Yüklə 1,58 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   18   19   20   21   22   23   24   25   ...   35




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin