GüNÜMÜz türkcesiyle evliya çelebi seyahatnamesi: podgorîCE, İŞTİB, vidiN, peçOY, budiN



Yüklə 1,58 Mb.
səhifə30/35
tarix05.09.2018
ölçüsü1,58 Mb.
#77457
1   ...   27   28   29   30   31   32   33   34   35

Budiıı şehrinin banyo ve ılıcaları [85a]

Toplam 8 yerde belki 18 yerde sıcak su kaynağı, yani Budin kaplıcası vardır, ama sekizi gayet donanımlı ve mükellef büyük yapı kavza, humma, ılıca, baııa, germâb, issilik ve ıhsu adlı ılıca­lar vardır, sıra ile yazalım:

Evvelâ Budin Kalesi'ııin kıble tarafı dışında Tabahane varo­şundan ileri Gerz İlyas kayası dibinde hemen Tuna Nehri kena­rında,

Açık Ilıca: Boşnaklar Üstü Açık Ilıca derler. Bütün krallar bu ılıca üzerine kubbeler ve kemerler yapıp tamam olunca he­men yere geçer, o yüzden hâlâ açık bir ılıcadır. Ama gayet yarar­lı olduğundan tâ Dip Frengistan ve Macaristan'dan araba araba nice bin kâfirler vere ile gelip bu ılıcada çimip tüm hastalıklar­dan temizlenirler. Vücudunda uyuz, kaşıntı ve cüzam gidip vü­cudu inci gibi pak olur. Hatta 40 gün bu ılıcaya girip sıcak su­yundan içen uyuz ve Frengi hastalığından, 7 çeşit hastalıktan kurtulur. Ama gayetle perhiz edip kendini çok sıcak tutmak ge­rekir. Zira bu ılıca o kadar sıcaktır ki tavuk yumurtasını pişirir. Belki adamın hayası yumurtasını bile pişirir, o kadar sıcak ılıca­dır. Bu ılıcaya kadınlar girse onların bir şeyi pişmez, zira onlar hayâsızdır. Gerçekte onların da bu Üstü Açık Ilıca'da özel ılıca­ları vardır.

Bu ılıcalara girmenin şartı odur ki girip kıpkırmızı olup dı­şarı çılanca göz açıp kapayıncaya kadar o kimse esvabını giyip kendini sıcak tuta. Gayet yararlıdır, ama bu diyar gayet soğuk diyardır. Sıcak hamamdan çıkmış kıpkırmızı pişmiş adam so-

320

ğuğa açılırsa şiddetli soğuk bütün vücuduna tesir edip ciğeri­ne ve tüm uzuvlarına geçip 70 özelliği var iken 170 belâya uğrar. Gayet sakınmak lâzımdır.



Bu Üstü Açık Ilıca'nın üstündeki göklere doğru uzanmış ka­yalar üzerinde Gerz İlyas Kalesi vardır. Yeri geldiğinde onun da özellikleri yazılır. Sonra,

Yeşil Direkli Ilıca: Tabahane varoşu içinde Tuna Nehri ke-narmda 8 adet Kisra kemerleri gibi yüksek kemerler üzerinde yüksek ve yuvarlak bir kubbesi var, baştan başa kırmızı kire­mit örtülü büyük kubbedir ki Hanefî mezhebinden ziyade 10'a 10 değil belki 24 kırat fazla yuvarlak şekilli göl gibi bir havuz­dur. Çepçevre tam 200 ayak kuşatır tertemiz yuvarlak bir havuz­dur. Kenarları havuz içine inecek beş kat geniş merdivenlerdir ki her kişi boyuna göre katlarda yıkanır. Yüzücü olanlar havuzun tâ ortasına atlayıp yüzerler, herkes âşık maşuk ve safalı dostla­rıyla sarmaş dolaş olup tazelik çağlarında gülüşüp oynaşıp eğle­nip safalar ederler.

Bu büyük havuzun çevresindeki 8 adet kemerlerin altında 8 adet Hanefî kurnaları vardır. Ve tertemiz mavi futalara beyaz tenlerini sarmış sevimli tellâkları var. Bazı halvetlerde yıkanan­ların gönüllerinin istediği üzere hizmet edip adamı temizlerler. Ama bu ılıcanın suyu biraz ılıktır. Hatta bu berrak suyu soğutup içsen asla kükürt kokusu gelmez. Kaşı kirpiği dökmüş adam içse Allah'ın emriyle pak olup saçı sakalı ve bıyığı gelmeye başlar. Ve tabiatı yumuşar, vücudu yumuşatır yararlı ılık bir sudur. Ve dış camekâm 4 köşe duvar üzere şindire tahta örtülü bir hayli geniş büyük kubbedir ki içine İslâm ordusundan 1.000 adam sığardı. Bir yeşil direği olmakla Yeşil Direkli Ilıca derler. Sonra

Tabahane Ilıcası: Bu anılan Yeşil Direkli Ilıca yakınında Ta­bahane Varoşu mahalleleri içinde kurşun örtülü bir mamur bü­yük ılıcadır. Bunun dahi suyu ılıktır. Gayet kükürt kokulu bir sudur. Hatta kuyumcular bu ılıca suyundan şişelerle alıp ateş­te kaynatıp altın eşyalar üzerine dökseler öyle parlak, cilâlı saf altın olup tam bir yıl rengi değişmez. İki kere kaynatıp altın ile kaplanmış gümüş bıçak ve hançer kılıflarına sürseler, iki sene sarı rengi gidip bozulmaz.

Bu hakirin parmağında Ferid Çelebi hattıyla zümrüt üzcri-

321


ne kazılmış "Seyyâh-ı âlem Evliya" diye kazılmış bir gümüş yü­züğüm var idi. Bu Tabahane Ilıcasına o yüzükle girip dışarı çık­tım. Yüzüğüm saf gümüş iken saf altın rengini kazanmıştı. Uy-var fethine gidip Belgrad'da bir sene kışlayıp yüzüğümün sarı renginde asla değişiklik olmadı. Bu Tabahane Ilıcası'nm bu de­rece özellikleri vardır.

Bu yararlı ılıcaya sabahleyin erkekler girip kuşluk vaktin­den gece yarısına kadar kadınlar girer. Zira mahalle içinde bu­lunup büyük havuzlu, pek çok halvetli ve 8 adet kurnalı hamam gibi bir ılıcadır. Herkes futa ve sileceği [85b] ile girip tertemiz olup çıkar gider, bir habbe ve mangır vermez. Eğer bir peştamal, kese ve sabim lâzım ise bir akçe verip gidersin. Başka ılıcalar da hep böyledir.

Bu Tabahane Ilıcası kadınlara pek yararlıdır. Allah'ın hik­meti bir kadın doğuramayıp burular, sana ve ağrılar görse he­men bu havuza girip biraz sıcak su kaynağından içse Allah'ın emriyle o an kolaylıkla doğum yapıp bir altın parçası, ciğer kö­şesi doğar, çok denenmiştir.

Diğer ibretlik yararı: Bir kadın nezle olup aksıramasa bu sudan burnuna çekse o an aksırır.

Diğer yararı: Bir adamın burnu kanı dinmese bu sudan bur­nuna çekip dimağına varsa burnunun kanı Allah'ın emriyle di­ner, ama üç kereden sonra genzine çekmeye, zira kanı dimağ­da kurutur.

Diğer özelliği: Bu ılıcadan buğday çorbasına koşalar sirke koymuş gibi lezzet verir.

Diğer garip özelliği: Bir genç kızın bakire olup olmadığı­nı bilmeseler, hemen bu ılıcadan burnuna iki üç kere çektirirler. Eğer gerçekten bakire ise iki üç kere aşk ile aksırır. Eğer bakire değil ise asla aksırmayıp belki edepte osur ur, acayip temaşadır.

Başka özelliği: Bu ılıcanın kaynağı yerinden aşağı bir tür balçık toplanır. O balçıktan bizim anneler ve kız kardeşler avret yerlerine ve gümüş bedenlerine sürseler nure, yani hırızamdan daha iyi masdar kapısı yerlerini tertemiz edip bir kıl ucundan eser koymayıp aşağı kapılan pak billur gibi olup kulak memesi gibi yumuşacık olup ehliyle safa sürmeye uygun olur, bir yarar­lı Tabahane ılıcası dır.

322

Ve bu mahalde nice hanelerde de ılıcalar vardır. Bu ılıcalar cihetinde Tabahane Varoşu halkının eğlenceleri vardır. Sonra,



Horoz Kapısı Ilıcası: Horoz Kapısı'nm iç yüzünde ufak te­fek bir ılıca daha var, zengin fakir tüm halk için orta sıcaklıkta bir ılıcadır, ancak o kadar beğenilir ve meşhur değildir.

Veli Bey Ilıcası: Gül Baba ile Baba Mifrah Sultanların yanın­da büyük yapılar ile bezenmiş ve türlü türlü kubbeler ile döşen­miş meşhur bir ılıcadır. 8 adet Havarııak kemeri üzerinde ve 8 köşe sağlam duvar üzerinde yapılarını tamamı baştan başa ib­retlik kırmızı kiremit ile örtülü kırmızı bir kubbedir. Bu yüksek kubbenin ortasında Şafii mezhebi üzere ona on temiz bir havuz­dur ki temiz su ile dolu olup her tarafından beyaz mermer ars-lan ağızlarından saf sıcak sular gece gündüz bu büyük havuza dolmaktadır. Ve bir halvette de bir küçük havuzu vardır, ama bu çok sıcaktır. Değme adam girmeye tahammül edemez, tâ bu mertebe sıcaktır.

Ve taşra büyük havuzun çevresinde her kemer altında 8 adet Hanefî kurnaları, türlü türlü halvetleri ve tertemiz hizmetçileri var. Ve tüm Budin halla öldüklerinde akrabaları bu ılıcadan baş­ka ılıcalardan fıçılar ile sular getirtip cenazelerini bu kudret eli ile kaynamış sular ile yıkarlar. Vakıf tarafından bu hizmete me­mur adamlar vardır. Budin güzelliklerinin biri de bu hayrattır, ama genellikle bu Veli Bey Tlıcası'ndan getirtirler. Zira büyük ve­lilerden Gül Baba nazargâhıdır ve suyu gayet pak, duru ve hoş temiz sudur. Ve taşra camekâm tahta şindire örtülü yüksek kub­bedir, ancak Yeşil Direkli Ilıca'nın camekânından biraz küçük­tür. Bu ılıcaya gerçi Veli Bey Ilıcası derler, ama camekânınm ka­pısı üzerinde güzel iri yazı ile yazılan tarihi budur: Bu makam-ı dil-küşânm dediler tarihini Mustafa Paşa binâsıdtr binâ-yı bî-bedel.

Sene f—)


Sonra,

Baruthane Ilıcası'nm anlatılması: Bu anılan Veli Bey Ilıca­sı yakınında Baruthane Ilıcası o kadar donanımlı ılıca değildir, ama özellikleri boldur, genellikle girenler kâfirdir. Baruthane­nin tüm çarkları bu ılıca suyundan döner, sanki çark-ı felektir. Bu acayip eser de yerinde yazılır. İmdi bu Budin beldesinde nice

323

ılıcalar vardır, ama malumumuz olan bu adı geçen ılıcalardır vesselam.



Yine aşağ] varoşun da yapılarının özelliklerinden bahsede­lim, orta yol üzerinde toplam 400 adet dükkânlardır, ama o ka­dar süslü ve sanatlı dükkânlar değildir, ama yine her şey mev­cuttur.

Baştan başa tüm sokakları kâfir zamanından beri iri taşlar ile pak kaldırım döşeli anayollardır, ama bu varoşun İskele Ka­pısı ve Ahır Kapısı tarafları gayet dar, mamur ve kalabalık ye­ridir.

Ve Ahır Kapısı denmesinin sebebi odur ki Süleyman Han merhum bu Budin üzerine doğru yola çıktığını Lagos Kral du­yunca tüm kâfirleri başına üşürüp kale gibi bir at ahırı gibi bir ahır yaptırır. Süleyman Han gelip savaştıktan sonra Osmanoğ-lu askerini yenip atlarım bu ahıra koymak için bu [86a] büyük varoş içinde bir ahır yaptırmış ki 2.000 at alır bir kervansaraydır ki içinde silâhşorlar cirit oynarlar. Hâlâ Budin vezirlerinin atla­rı durur bir büyük ahırdır.

Allah'ın hikmeti "Kul tedbir alır, Allah takdir eder", çünkü Sü­leyman Han yolları kat ederek ve menzilleri katlayarak derya gibi askeriyle Mihaç Sahrası'na gelip Lagos Kral ile savaşıp La­gos Kral'ın yedi kere yüz bin askerini kırıp Lagos Kral da o sa­vaş meydanında bir batakta boğulup başı mızrak süsü olduğun­da Süleyman Han Lagos Kral'ın tüm atlarını alıp Budin Kalesi'ni feth edip kralın atlarıyla Süleyman Han'ın atlarına bu ahır na­sip oldu, Tanrı'nın acayip hikmetidir. Halk dilinde atasözüdür ki "Evdeki hesap pazara uymaz" derler.

Kral bu ahin yapıp Süleyman Han'ı bozup atlarım bu ahıra bağlaya, bu kere kendisi bozulup ölüp kendi atlarına ve Süley­man Han atlarına yine nasip oldu. Tanrı'nın sırlı işidir ki bu aca­yip işe insanoğlunun aklı asla ermez. Bu ahır sebebiyle Budin'in bu mahalline Ahır Kapısı derler.

Şanlı derviş tekkeleri: Tamamı 7 adet Âl-i Aba garipleri, fukarası meskeni hankâhlarıdır. Bunlardan bakımlı, donanımlı, süslü ve vakfı kuvvetli,

Hazret-i Şeyh Gül Baba Bektaşî Tekkesi'dir. Budin Kalesi'nİn Horoz Kapısı dışında Veli Bey Ilıcası yakınında bir

324


İrem bağı gibi bir bayır üzerinde bakımlı ve şenlikli bir Bekta­şi fukarası tekkesidir. Ehl-i sünnet ve'1-cemaat maarif erbabı fu­karası gayet çoktur. Hepsi çete, potura ve gazaya giden gazilerin bir alay ümmetin dindarlarından fakr u faka erenleridir. Kış mey­danları ve yaz meydanları türlü türlü altın gibi çerağlar, şam­danlar ve kandiller, buhurdan ve gülabdanlar ile bezenmiş ve türlü türlü fakirlik cihazı ile, yani zerdeste, davul, kudüm, zil, pâlheng, keşkül ve teberler ile süslenmiş bir tekkedir. Ve her ma­arif erbabı olan kara ve deniz seyyahları bu tekkenin duvarı yü­züne birer çeşit güzel yazı ile eserler ve şiirler yazmışlardır.

Bu benzersiz tekkenin hayrat sahibi olan Mihaloğulları bu tekkenin gelir yerlerini sağlam yapmakla Keykâvûs mutfağın­da nefis nimetleri gelen geçenlere, yaşlı ve gençlere, Hıristiyan ve putperestlere minnetsiz sofraları ay ve yıl, sabah ve akşam devamlı nimetleri dağıtılmaktadır. Ve bizzat Hazret-i Gül Baba Yedi Cennet gibi çiçekli bir tepe üzerinde bir kurşun örtülü yük­sek kubbe içinde yatmaktadır. Sandukası yeşil çuka ile örtülü, mübarek başında nurlu Bektaşî tacı var ve çevresi türlü türlü gü­zel yazılı Kur'ân-ı terimler ile süslenmiştir. Hatta bütün ziyaret­çilere, fukaraları ve yanı ayak başı kabak canlan, sevimli canlar canı köçekleri her gelen kimseye gülsuyu dağıtıp micmereler ile ûd ve amber yakıp adamın dimağını kokulandırırlar.

Bu sultan Budin'in gözcüsüdür, himmetleri hazır ve nazır ola. Bu sultanın aslı ve hikâyesi yukarıda yeriyle yazılmıştır, Al­lah rahmet eylesin. Şiir:

Aşık-ı sâdık mert em ettim ziyaret ben gedâ

Bülbül-i güya gibi etsem figân ey Gül Baba. Diğer münasip beyt:

Sen Gül gül-i gülzâr-ı hakikatte dedemsin

Aktâb-ı Budin Gülli Baba kân-ı keremsin Münasip dörtlük:

Merkad-i pâkine yüzünü süren

Değil elbet tein o şah-ı gedâ

Marzifon'dnn gelip vatan duttu

Şeh Süleyman zamanı Güllü Baba. Bu gibi kırık dökük şiirlerimizi çirkin yazımızla türbesinin

325


kutlu kapısı kapaklarına küstahça yazıp mübarek ruhlarına bir Yâsîn-i şerif okuduk. Allah sırrını aziz etsin. Sonra,

Baba Miftah Tekkesi: Bu benzersiz tekke hemen Gül Baba ile Veli Bey Ilıcası yakınında Tuna Nehri kenarında bir Bektaşî irfan mektebidir. Bizzat Baba Miftah hazretleri bir kubbecik içinde yatmaktadır. Bu sultanın nice yüz menkıbeleri vardır.

Bunlardan biri Süleyman Han İstanbul'da uyurlarken bu Baba Miftah Süleyman Han'a,

"Al bu miftahları (anahtarları) kalk Budin'e gidelim. Bu anahtarlarla Budin kapısını açalım" deyince hemen Süleyman Han uykudan uyanır. O gece yarısında Hasoda'ya insan, cin ve peri giremez iken görse ki camekânı kapısında bir gönlü yara­lı derviş durup:

"Al Süleymanım Budhı'in anahtarların" deyip 40 adet anah­tarı Süleyman Han'ın eline verip saray içinde kaybolur.

Hemen Süleyman Han sabahleyin, tuğları Davutpaşa Sahrası'na çıkarıp atını Budin'e doğru çevirip menzilleri katla­yarak Budin'e gelip hamd olsun feth edince Süleyman Han tüm anahtarları Budin'in her kapısına uyar bulur. Derhâl Baba Mif­tah Süleyman Han huzuruna gelip,

"Âferim kapıcı baba, gazan [86b] mübarek olsun" deyip pa­dişah huzurunda ruhunu teslim edip buraya defnederler, îsmi Baba Şaban iken "Baba Miftah" diye ad verdiler, Allah rahmet ey­lesin. Sonra,

Bektaşî Kalendethanesi Hızır Baba Tekkesi: Ova Kapı­sı dışında lodos tarafında cennet bağları içinde ufak tefek bir Bektaşî dervişleri dergâhıdır, ama evkafı azdır. Fukaraları gazi­lerden fakirlik parsası ile geçinip "Fakirlik benim iftihanmdır" ha-disiylc yaşar bir alay ehl-i sünnet ve'1-cemaat pak Kalenden ta-ifesidir. Bizzat Hızır Baba hazretleri bir gülistan içinde yatmak­tadır. Sırrı aziz olsun. Sonra,

Hazret-i Gazi Gerz İlyas Baba cihannüma Tekkesi: Bu sultan ne Bektaşî, ne Halveti, ne Kalenderi, ne Kümeylî ve ne Yesevî 370 adet tarikatın birinden değil, ancak İmam-ı Azam mezhebinden Allah yolunda mücahit Gazi Gerz İlyas bir yi­ğit er imiş. Semendire Sancağı yakınında Bana kasabasın­dan bir dilâver gazi, hünerli, cesur, er yiğit imiş. Nice sene bu

326


kâfiristam ve ümmet-i Muhammed'i korutup sonunda kâfirler bir hile ile bir pusudan Gazi Gerz İlyas'ı şehit ederler. Kâfirler yine bu gaziye sevgilerinden bu yüksek tepenin üzerine gö­merler. Hâlâ kalesi içinde bir küçük tekke ve birkaç fukaraları var, Allah rahmet eylesin.

Tekkesinin kıble duvarında iri yazı ile bu beytimiz yazılı­dır. Beyt:

Miicâhid fî-sebîlillâh idi her demde Gerz İlyas

Anın rûyâbı İçin bize rehber ola Hızr İlyas.

Sonra (—) Tekkesi

..................(2 satır bos)....................

Garip ve fakirlerin aşevi imaretleri: Evvelâ Süleymaniye İmareti bütün yıl boyunca zengine fakire ve gence yaşlıya çorba ve ekmeği minnetsiz dağıtılır,

Ve Paşa Sarayı İmareti, çorbası fukaraya ve divan erbabına nefis nimetleri daima vardır.

Ve yerli yeniçerilerinin imaretlerinin bedava çorbaları daim­dir.

Kısacası tüm ocak halkı imaretlerinin nimetleri zengin ve yoksula devamlı dağıtılır.

Rahip kiliseleri: Kale dışında toplam üç adet Eflak kilise­si vardır. Bu kâfirler Budin Kalesi'nin bakım onarımına memur 1.000 adet kâfirlerdir ki tüm örfî vergilerden muaf ve müsellem­lerdir, ama müslim değillerdir. Kale içinde oturan 2 mahalle Ya­hudiler var. Bunlar da muaflardır. Ve 2 adet sinagog adlı mabet-leri (---) (-) (-)

Garip bekâr hanları: Olanı da 7 adet ehl-i hıref evinden uzakta bekâr odaları var. (—) (—) (—) (—)

Abıhayat tatlı su nehirleri: Tüm Budin halkının içtikleri abıhayat Tuna Nehri'dir. Doğduğu ve battığı yer (—) de yazılı olup Özü Eyaleti'nde Tuna Nehri kenarında Rusçuk Kalesi özel­liklerinde Tuna Nehri'ne ne kadar su karışırsa o yerde yazılıdır.

Evlerdeki su kuyuları: Tamamı 200 adet su kuyuları vardır. İhtiyaten "Kuşatma sırasında lâzun ola" diye nice kuyular var.

Un öğüten değirmenleri: Hepsi 150 adet at ve sığır çevirir un değirmenleri vardır. Kış günlerinde Tuna değirmenleri işle­mez, zira gemileri Tuna buzuna tahammül edemeyip parçalanır.

327


Bir çeşit gemiler üzerinde ibret verici değirmenlerdir ki bir di­yar nehrinde yoktur, ancak Tuna'da vardır.

İbretlik seyre değer manzaralar: Bunlardan Budin seyir­liği, Tuna Nehri üzerinde 70 adet gemiler üzerinde demir zin­cirler ile birbirlerine bağlı ve demir zincirler ile Tuna Nehri'ne kakılı büyük köprüdür ki 3ÜO kadar bekçileri var. Aşağıdan, ve yukarıdan gelip giden gemiler geçmek için bu ahşap köprünün birkaç tombaz gemilerinin bağlarım çözüp gemiler köprünün bir yanında durup sonra kereste ve tahıl gemileri geçip gider­ler. Daha sonra yine köprü gemilerini yerine korlar, garip seyir­liktir.

Diğer ibretlik: Yine Tuna üzerinde adı geçen Tuna gemile­ri değirmenleridir ki Tuna Nehri ne tarafta düzgün akarsa ge­milerle oraya varıp un öğütür, sihirli ve sihirbaz işi seyirliktir.

Diğer hoş ibretlik: Adı geçen Ali Paşa Tabyası yakınında­ki su kulesindeki sihirli çark ile Tuna'dan yukarı kaleye fıskiye gibi giden Tuna suyu içindeki türlü türlü demir çarklar büyük seyirliktir.

Yine görecek ibretlik eser: Gül Baba yakınında yazılacak Baruthane çarkları ve havanlarıdır.

Başka bir seyirlik: Peşte Kalesi tarafında Budin'e karşı Tuna Nehri kenarında bir kârgir yapı bir set vardır. "Hazret-i Hamza'yı orada hapsetmişler" derler, uydurmadır. Budin ya­kınında Hamza Bey Kalesi hapishanesinden [87a] bozulma bir surdur.

Sözün kısası bu yapıdan bir yol Tuna Nehri'nin dibinden ke­fere zamanı bir yol var imiş, gelip Budin'e gcçermiş. İbretlik bir tür seyirlikmiş ki Tuna altından Budin'e gelinip gidilirmiş. Fe­tihten sonra Süleyman Han,

"Bu yoldan sonra Tuna Kalesi'ne bir zarar isabet eder" diye o yolu yıkmışlardır. Hâlâ yapı kalıntıları bellidir ki beri Budin'de Ali Paşa Tabyası bu yolun üstüne yapılmıştır.

..................(2.5 satır boş)....................

Sihirbazların tılsımları

Eflâtun-ı İlâhî bu Kızılelma'ya gelince 40 çeşit tılsım yapıp tâ Hazret-i Risâlet-penâh'a kadar tüm tılsımlar etkili idi. Hazret-i Risâlet-penâh Büyük İskender'in ölümünden 882 sene sonra

dünyaya geldiğinde bütün mabetlerin kubbeleri ve tüm eski fi­lozofların tılsımları yıkılınca bu Budin Kalesi'nde ancak 20 adet tılsımların etkileri yok olmayıp kalır. Daha sonra bu kale nice kere kuşatma çekmek ile anılan tılsımlara top gülleleri isabet edip yıkıldıklarında ancak hâlâ 7 adet tılsımın etkisi yürürlük­te idi.

Evvelâ Budin şehri içinde yılan, çıyan, akrep ve boğ adlı örümcek, solucan ve sümüklüböcek yoktur. Hatta sümüklübö­cek tılsımı Kızılelma Sarayı avlusundaki havuz içinde tunçtan sümüklü böcek tasvirleri vardır.

Diğer tılsım: Horoz Kapısı adıyla meşhur kapı dibinde bir kule üzerinde bir tunç horoz var imiş, tâ Süleyman Han asrına dek durup görmüş adamlardan babam nakleder:

"Kaçan Budin üzerine bir yağı ve eşkıya düşman gelir olsa bu tunç horoz kanat çırpıp ötmeye başlar. Ondan bilirlermiş ki kale üzerine bir düşman gelir" diye hazırlık görürîermiş ve her saatte üçer kere ötermiş.

Sonra kâfirler Süleyman Han asrında bu kalenin aşağı varo­şunu işgal ettiklerinde anılan tunç horozu yerinden söküp Beç Kalesi'ne götürür, hâlâ orada imiş, ama sesi yok imiş, bazılar yok imiş derler.

..................(2.5 satır boş)....................

Ay yüzlü sevimli kızları ve oğlanları: O kadar güneş par­çası oğlan, kadın ve kızları olur ki 20 yaşına ulaşıncaya kadar oğ­lanlarında kıldan bir eser olmayıp henüz kalplerin sevgilisi çağı­na erer erkek ve kadını güzel yüzlü ve endamlı olup konuşmala­rı ölçülü ve dişleri inci gibi mahbûbları olur.

Yaşlı ve genç yüz renkleri: Tüm halkı beyaz renklidirler. Asla esmer ve sarı adamları olmaz. Nice bin adamları son derece yaşlanmışlar ki her biri birer çeşit pîr-i fam olup kuvveti gitmiş, heyeti yitmiş ve ömür sermayeleri yüz yetmişe yetmiş, sohbet­ten kalmış adamları var.

Tanıştığımız ayan ve eşraf: Evvelâ Sağkol Ağası Ömer Ağa, Ömer Zaim, Dizdar (—) (—) ve Yeniçeri Ağası (—) (—) (—)

..................(l satır boş)....................

Usta tabipleri: Eflâtun-ı İlâhî bu şehre gelip ilim kitapla­rı yazıp Macar kavmine öğretmişti. Budin halkı onlardan ilim

328

329


öğrenip tıp ilminde zamanın seçkim adamlar vardır. Evvelâ Cafer Çelebi/ Ali Zaim ve Muslu Efendi zamanın nadirlerin-dendir.

Usta kan alıcı cerrahları: Bu diyarda uğraş, savaş, vuruşma ve çatışma çok olduğundan genellikle halkı cerrahlık ilminde usta ve yetkindirler. Evvelâ Memi Zaim, Şadlı Celebi Sipahi ve Macar Yuvan yeniçeri ağası esiridir, ama sanki Ebu Ali Sina'dır. Hatta Ebu AH Sina'nın Kitab-ı Kanttn-ı Şifn'sım daima okur bil­gin cerrahtır.

Hâl ehli şeyhleri: Halktan uzaklaşmış kendi köşesine çekil­miş takva sahibi mümin ve inançlı adamları vardır. Hünkâr Ca­mii İmamı (—) Efendi ve Fethiye İmamı (—) Efendi (—) (—) (—)

Seçkin şairleri: Bu şehrin Boşnak zarif çelebileri Peçoy-ı Si-rem çelebilerinin bazı şiirleri kırık dökük nazire penç beytler, gazeller edip birbirlerine gönderirler. Temiz dilli Fârisî-han şair­leri vardır. Evvelâ Gazi Çelebi, Nâzî Çelebi ve Sâmiî Efendi, nice şairleri daha var. [87b]

Darüşşifaları: Kefere zamanı Orta Cami hastahane imiş. Daha sonra Süleyman Han zamanında cami oldu, ama şimdi yeniçeri odaları yakınında bir zaviyeyi dârüşşifa etmişler. Tüm garip hastalan oraya koyup yeniçeri ocağı tarafından hastala­rı gözetirler.

Güzel sesli usta hanendeler: Gerçi bu diyarda musiki ilmi Kİtab-ı Edvar üzere okunmaz, ama şehrin yine nazik tabiat sahi­bi akıllı ve olgun çelebileri seyyahlardan ve gelen gidenlerden kâr, nakş ve ilâhîler çıkarıp hazin sesle okurlar, ama çöğür şair­leri gayet çoktu r.

Keramet sahibi, hâl ehli, meczup dervişleri: Bu şehir içine Cenâb-ı Hak tarafından ricâlü'l-gayb gözcü olup onların biidelâ, ümenâ, evtâd, nücebn ve nukabâ şekilli mclâmilerinden evvelâ Deli Yoro, sadrazama varıp,

"Oğlanum, Yanık Kalesi'ne girme yanarsın, ala Uyvar'ı, ala Kaııdiye'yi/ goresin Me'vâ cennetini" der.

Meydan eri erkeklerin giysileri: Bütün halkının esvapla­rı "Elbisenin iyisi (eteği) kısa (yerden siiriinmeı/eni) olanıdır" hadisi uyarınca dizleri gözünde kısa çuka esvap geyip başlarında yel­ken Salihli, porçavi, şeb-külâh, yeşil ve kırmızı samur kalpak,

330


kopçalı çakşır ve güderi dolama giyerler, ama ileri gelenleri sa­mur, atlas ve sarık giyerler.

Kadınların türlü türlü giysileri: Bütün çuka ve çeşit çeşit muhayyer ferace giyerler ve yassı başlı terpuş giyip üzerlerine beyaz yaşmak çember örtünürler. Ayakkabıları ve iç edikleri sa­rıdır, ama bir avret çarşı pazara çıkmaya kadir değil, örtülü ka­dınları var.

Gazi pehlivan erkeklerinin isimleri: Genellikle şehbaz ve namlı gazi yiğitlerinin isimleri Yoro Zaİm, İbro Zaim, Kapuş Ako, Zülfo Ako, Maho Sipahi, Hürüm Sipahi, Hurrem Sipahi, Döşü Kâzi, Seydo Kâzı, Balı Kâzi, Oha Kâzi, Süro Kâzı, Ahmo ve Mahmo isimli adamları çoktur.

Kadınlarının ve kızlarının isimleri: Genellikle evlenme­miş kadınları kibirli ve kuruntuludur. Tüm özel lehçeleriyle hoş ve şirin konuşurlar. Gönül okşayan güzel yüzlü kadınları­nın Sünnime, Ümhane, Anişe, Fatime, Münire, Asiye, Sultane ve Râlvime gibi isimleri var.

Kulağı halkalı kölelerinin isimleri: Genellikle köleleri Ma­car, Nemse, Çek ve Hırvat kâfirleridir. Müslüman olan kölele­rinin isimleri bu şekildedir ki yazılır: Kazanfer, Hoyrad, Azad-lı, Azadsız, Kuli, Gönlü, Zavallı, Fehzad, Yunak, Buyak, Kaso ve Sülmüş gibi simleri var.

Cariyelerinin isimleri: Genellikle tüm halayık adlı cariye­leri Erdel kızları, İsveç, Çek, Leh, Tot, Korol, Macar, Nemse ve Hırvat kızlarıdır. Rus, Abaza, Çerkez ve Gürcü cariyeleri yok­tur, olanlarının isimleri de bu şekildedir: Gülmâh, Hilâle, Mihrî, Mâhebrû ve Çâresâz gibi isimleri var.

Cana can katan güzel havası: Bu Budin şehrinin suyu ve ha­vası o kadar güzeldir ki saba rüzgârı ve nesim rüzgârı sabahle­yin esip insana can bağışlar. Hatta diğer şehirlerden arabalar ile hastaları getirip birkaç günde şifa bulur. Gerçi dört ay şiddetli kışı olur, ama Temmuz'u ve nevruzu hayat bağışlar.

Beldenin iklimi: Eflâtun-ı İlâhî sözüne göre Budin şehri be­şinci iklimin sonunda bulunup arz-ı beledi (—) ve uzun günü 16,5 saat 9 derece ve 5 dakikadır. Karanlık gecesi de böyledir.


Yüklə 1,58 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   27   28   29   30   31   32   33   34   35




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin