Bu ülkede Kürt sorunu çözülmemiştir... Laiklik sorunu çözülmemiştir... Kadın sorunu çözülmemiştir... Genel siyasal özgürlük sorunu çözülmemiştir... Sermayenin sınıf iktidarı tüm bu demokratik toplumsal-siyasal sorunların çözümünün önünde bir engeldir. Bu sınıf, militaristtir, barışa düşmandır, çevreye düşmandır, ırkçıdır... Bu sermaye düzeni çerçevesinde sayısız çelişki alanı biriktirmiştir. Bütün bu sorunları ve çelişkileri doğru değerlendirelim, bu sınıfın iktidarını yıkmada büyük kolaylıklar elde ederiz.
Türkiye’de demokrasi mücadelesinin kritik önemi de işte buradadır. Siz demokrasiyi kendi içinde bir sistem olarak koyup, kendi içinde bir program, kendi içinde bir strateji haline getirdiğiniz zaman, bu sayede orta sınıflarla ilişki halkaları yaratırsınız, ilişki alanları yaratırsınız. Orta sınıflar da alır sizi gerisin geri düzenin, burjuvazinin kendisine bağlar. Kapitalist ilişkilerin egemen olduğu bir toplumda orta sınıfların her zaman için rolü budur. Orta sınıflarla devrime yürünmez, tersine, devrime yürüyebilmek için orta sınıfların gücü ve politik etkisi felce uğratılır. Onların yığınlar üzerindeki etkisi kırılarak devrime yürünebilir. Devrimin bütün başarısı aynı zamanda buna bağlıdır. Bu “en geniş cephe” laflarına çok fazla aldanmayın. Devrim anında en kritik sorun, orta sınıfları etkisiz kılmaktır. Çünkü onlar “demokratik muhalefet” konum ve tutumlarıyla yığınları aldatmak ve böylece devrimi yolundan çıkarmak imkanlarına sahiptirler. Çünkü devrim patlak verdiğinde onlar da bir yere kadar devrimci görünürler. Ne anlamda ama? Devri(123)mi mümkün olan en geri noktasında tutmak anlamında. İşte Alman sosyal-demokrasisi örneği; devrim patlak verince hepsi devrimci kılığına girdiler, konseyler iktidarından yana göründüler. Böylece devrimin proleter devrime ilerlemesini durdurmayı başardılar. Menşevikler ile Sosyalist-Devrimcilerin etkisi felç edilmeseydi, Rusya'da devrimi zafere ulaştırmanın bir olanağı var mıydı? Bolşevik partisinin içinde kafası karışık Kamenev’in temsil ettiği eğilim mahkum edilmeseydi, devrimi zafere ulaştırmanın bir imkanı var mıydı? Kamenev çok iyi niyetli bir Bolşevik, ancak kafası orta sınıfların kafasına gidip varıyor, yani problem orada. Çünkü o politikanın egemenliği sizi götürüp ara sınıflara ve ara sınıflar da sizi gerisin geri kurulu düzene bağlar. Lenin’in belli koşullarda, belirli bir anda ve belirli bir anlamda “demokratik hedefler”in sosyalist devrime bir engele dönüşebileceğine ilişkin sözlerini bu çerçevede kavramak gerekiyor. Önce demokratik devrimi her yönüyle tamamlamak, “önce cumhuriyeti pekiştirmek, meşrulaştırmak vs.”! Lenin’in devrim öncesindeki bu uyarılarının hiç de yersiz olmadığını, Kamenev devrim sonrası sallantılı muhakemesi ve yaklaşımı ile göstermedi mi?
Burada ara sınıflar derken elbette bununla küçük-burjuvaziyi kastetmiyorum. Küçük-burjuvazi bu toplumda hoşnutsuz sınıflardan biridir. Kapitalizmden memnun değildir. Türkiye kapitalizmi onu her geçen gün yıkıma uğratıyor. Bizim onunla çok fazla bir problemimiz olmayacaktır. Küçük-burjuva yoksul katmanlarla bizim hiçbir problemimiz olmayacaktır. Bizim devrimimizin ona zararı olmak bir yana, onun o küçük mülkiyetine dokunmak bir yana, tersine, ona büyük yararlar sağlayacaktır.
Bu sorunlar bizim yazınımızda uzun uzadıya tartışıldı. Küçük-burjuvazinin bu toplumda sosyalizme yatkınlığına bizzat bugünün küçük-burjuva akımlarını döne döne örnek vermek yoluna gittik. Ama küçük-burjuvaziden siz geleneksel değerle(124)re, kültüre ve önyargılara katılaşmış biçimde bağlı o darkafalı bir kısım mahalle berberlerini ya da esnaf takımını vb. anlarsanız. onunla işiniz zordur. Bizim ona kendimizi beğendirmemiz elbettekı çok zordur. Devrim yaptığımızda bile ona kendimizi beğendirmekte bir hayli güçlük çekebiliriz. Burjuva karşıdevrim onu geleneksel değerlerle bir biçimde peşine de takabilecektir. Ama öte yandan da, Alevi küçük-burjuvazisi yönünden, ezilen mezhep gerçekliğinden dolayı, ek avantajlarımız var. Kürt küçük-burjuvazisi yönünden, ulusal sorundan dolayı, ek avantajlarımız var. Kent küçük-burjuvazisi kentlerde aydınlanmış önemli bir kanada sahip, buradan avantajlarımız var; kaldı ki, bu ülkede otuz yıldır mücadelenin yükünü taşıyan bir katmandır. Küçük üretici köylülük zaten kapitalizmin ağır yıkıcı etkisini yaşıyor. Bizzat bize karşı ileri sürülen verileri kullanarak, Türkiye’de sosyalist devrimin çok geniş bir kırsal tabanı olduğunu ortaya koyduk. Kapitalist bir ülkede köylü sorununda işlerin biraz daha karmaşık olduğu, öyle eski bir takım kalıpları tekrarlayarak bu sorunun tartışılamayacağı; “peki ya küçük-burjuvaziyi nereye sokacağız, küçük köylünün mülkiyetini hedefleyerek mi sosyalist devrim yapacağız?” türünden bir tartışmanın, tartışmanın düzeyini düşürmekten, ‘70’lerdeki geri düzeyi tekrarlamaktan, sermayenin sınıf egemenliği ve kırsal nüfus üzerindeki kapitalist sömürü koşullarında köylü sorununun aldığı kendine özgü durumu kavramamaktan başka bir anlama gelmediği de bu polemiklerde bir biçimde gösterildi. (Bkz. Demokratizmi Savunmanın Sınırları, Eksen Yayıncılık)
Lenin’in 1916 tarihli ve Devrimci Proletarya ve Ulusların Kendi Kaderlerini Tayin Hakkıbaşlıklı yazısına yeniden dönüyorum. Neredeyse bütün bir 1916 yılı boyunca hep bu mesele tartışılıyor. Ben bu tartışmalara çok büyük önem veriyorum. Zira tekrar ediyorum, ulusal sorunla bağlantılı olarak, siyasal demokrasiye ilişkin temel meselelere açıklık getiren teorik açılımlar bu dönemde yapılıyor. Tartışmalar da zaten bunu(125)gösteriyor.