“Kürt ulusal devrimi yenilmiş olmasına rağmen. Kürt ezilenlerinin devrimci dinamikleri canlıdır. Ulusal demokratik talepler uğruna mücadeleleri sınırlanmış, fakat kırılamamıştır. Barışçıl mücadele biçimlerini esas alan bir kitle hareketi sürmektedir.” (s. 114, vurgular orijinal metinde)
119. sayfada üçüncü bir kez daha yinelen bu sözler, hareketin devrimci hedeflerini tümden bir yana bırakmış ve istemlerini tanınmayacak ölçüde güdükleştirmesi olması gerçeğini, bu temel önemde politik çizgi sorununu sessizce geçiştiriyor. Sorunu bu belirleyici politik esas üzerinden ortaya koyacağına, tutup sınırlanan ama kırılamayan, askeri biçimler yerine barışçıl biçimler üzerinden süren kitle hareketinin “devrimci olanakları” üzerine lafı geveliyor. Böylece güya devrimci kaygılarla hareket ettiğini göstermeye, herkesi de buna inandırmaya çalışıyor. Ama bu kitle hareketinin başında nasıl bir önderlik vardır? Bu önderliğin sınıf konumu, dünya görüşü, temel stratejisi, emperyalist sisteme ve kurulu düzene bakışı nedir? Önderlik ettiği kitle hareketine nasıl bir çizgide yön vermektedir ve bu çizgi üzerinden nereye götürmektedir? Bu soruların yanıtı çerçevesinde, mevcut durumun, devrimci olmak ve Kürt halkının devrimci birikimini savunmak, Kürt emekçilerini yeniden gerçek kurtuluş yoluna, devrime ve sos(223)yalizm mücadelesine çekmek iddiasındaki bir harekete yüklediği temel önemde görev ve sorumluluklar nelerdir?