Bu tutum salt EMEP’in değil, EMEP’ten ESP’ye tüm kuyrukçu akımların temel önemde bir tutarsızlığını da ortaya koymaktadır. Marksist ya da sosyalist olmak iddiasındaki hiçbir akım, ezilen ulusun iradesine saygı adı altında kendi ulusal sorun programını ve politikasını ezilen ulusun belli bir andaki eğilimine ya da onu kontrol altında tutan ulusal hareketin çizgisine indirgemez. Ezilen ulusla ve ona önderlik eden hareketle ilişkisini hiçbir biçimde buradan kurmaz. Marksist devrimci sınıf partisinin her konuda olduğu gibi ulusal sorunda da kendi bağımsız bayrağı, programı ve politikası vardır. Ezilen ulusun şu veya bu evredeki eğilimlerine ya da tercihlerine olduğu kadar ona yön veren parti ya da akımlarla ilişkilerine de buradan, kendi bağımsız ulusal programı ve politikası üzerinden bakar. Kuyrukçuluğu müzmin bir kimlik haline getirmiş bulunan akımlar kümesi, bağımsız devrimci sınıf çizgisi ile liberal kuyrukçuluk arasındaki bu temel ilkesel farkı anlayamamakta ya da anlamazlıktan gelmekte, ezilen ulusun iradesine ve tercihlerine saygı adı altında, burjuva liberal çizgideki Kürt hareketinin kuyruğunda sürüklenmektedir. EMEP gibileri için, kısaca değinmiş bulunduğumuz nedenlerle, gerçekte bu incelmiş bir sosyal şo(74)venizmi örten bilinçli bir tutumun yansımasıdır. Türk şovenizminin toplumda oluşturduğu bugünkü ağır atmosfer olmasaydı, gerçekte ÖDP de bugünkü EMEP ile aynı tutum içerisinde olur, onun bugün durduğu yerde durmakta bir sakınca görmezdi. ESP gibileri içinse sorun bu açıdan elbette daha farklıdır, fakat yaratmakta olduğu akibet bugünkü EMEP’ten farklı olmayacaktır...(75)