Fakat dahası var. Türkiye işçi sınıfı politik temsilcisinden yoksundu. İşçi hareketini devrimci kanallara çekecek, siyasal gelişimini kolaylaştıracak, örgütleyecek, bağımsız sınıf kimliğine kavuşturacak marksist-leninist bir parti yoktu. Böylece, mücadele sahnesine çıkan işçi hareketi sol sloganlar kullanan burjuva reformizmi karşısında savunmasızdı. Bu, 1960’larda büyük bir güç kazanan sol hareket gerçeği ile çelişkili gibi görünüyor. Değil; iki açıdan: Birincisi, dönemin tüm sol grup ve akımları ideolojik konumları, programları ve sözde devrim stratejileriyle burjuva re(374)formiziminin etki sahasındaydılar. Burjuva sosyalizmi burjuva reformizminin alternatifi değil, etki alanıydı. İkincisi, gerek TİP gerek MDD Hareketi, işçi sınıfına değil, başka güçlere bel bağladılar. Birincisi oy desteği ve parlamenter avanaklığa, ikincisi öğrenci hareketiyle desteklenen kemalist cunta hesaplarına vermişti kendini.
Dostları ilə paylaş: |