Bu “Not” MLKP ve TKP/ML’in muhalefet şerhi oluyor. Kararda “diğer siyasetler” ve bu “Not”ta ise “ortak faaliyetlere katılabilecek siyasetlerin tümü” denilirken somutta sözkonusu edilenin EKİM ve TİKB olduğunu da okura biz hatırlatalım.(423)
Zorlu bir direnişin önden yükünü ve ardından onurunu taşıyan bir kısım devrimcinin, birlikte kazanılan bir başarının hemen ardından, aynı yükü ve aynı onuru taşıyan öteki bir kısım devrimciyle yolunu ayıracak “ön karar”larla işe (yeni döneme) başlamalarını nasıl anlamak gerekir? Türkiye’nin geleneksel hareketini çok iyi tanıyoruz. Bu hareketi oluşturan grupların ideolojik-siyasal kültürünü, çarpık değer yargılarını ve muhakeme tarzlarını çok iyi biliyoruz. Bu nedenle de siyasal yaşamda sergiledikleri bir çok garipliği üzüntüyle ve zaman zaman da ibretle izlemekle birlikte bu yaşananlara çok da şaşırmıyoruz. Fakat tüm bunlara rağmen biz yine de, zindan direnişi içerisinde yücelen, toplumda ve hatta uluslararası ölçekte sarsıntı yaratan bu direnişin yalnızca onurunu değil aynı zamanda ağır sorumluluğunu taşıyan bir kısım devrimcinin bu denli darlaşmasını anlamakta güçlük çekiyoruz. Demek ki, devrimci yiğitlikle küçük-burjuva darkafalılık pekala aynı gerçeğin iki yüzü olabilirmiş. “Ön karar”ın aktörleri bu çok bilinen durumun yeni bir örneğini veriyorlar bize. Normal olarak her ciddi devrimci eylem safları sıklaştırır, devrimci birliği yeni düzeylere çıkarır. Eğer bu mücadele bir de toplum düzeyinde büyük bir sarsıntı yaratarak zaferle sonuçlanmışsa, safları birleştirmekle kalmaz, devrimcilerin omuzlarına büyük bir sorumluluk da yükler. Bu sorumluluk, öteki şeyler yanında, elde edilen başarıyı kendi sınırları içinde evirip çevirmeyi bir yana bırakarak, onu yeni çıkışların, yeni başarıların dayanağı olarak kullanabilmeyi gerektirir. Aynı şekilde, bu sorumluluk, eylemin ardından başarının verebileceği muhtemel bir başdönmesinden özenle ve özellikle kaçınmayı, tersine, büyük bir sükunet, olgunluk ve vakarla davranmayı gerekli kılar. Normalde böyle davranabilmenin fazla bir güçlüğü de yoktur. Zira hakkıyla yürütülmüş ve zaferle sonuçlandırılmış bir eylemin ardından bu tutumu gösterebilmenin politik ve moral olanakları fazlasıyla vardır. Bu aynı olanaklar, eylem süresince düşülen hatalı tutumların, yapılan çeşitli yanlışların değerlendirilmesi ve telafisini de bir hayli kolaylaştırır.(424)