H. Fırat (Not 1: Parentez içindeki rakamlar kitabın orjinal sayfa numarasıdır. Sayfa numaraları o sayfanın sonunu işaretler)


Öncü” partiden “önder” partiye geçiş/sıçrama üzerine bu şiar, gerek Türkçe açısından gerekse devrimci sınıf partisinin öncü



Yüklə 1,69 Mb.
səhifə82/127
tarix15.05.2018
ölçüsü1,69 Mb.
#50469
növüYazı
1   ...   78   79   80   81   82   83   84   85   ...   127

Öncü” partiden “önder” partiye geçiş/sıçrama üzerine bu şiar, gerek Türkçe açısından gerekse devrimci sınıf partisinin öncü(274)kimliği ve misyonu bakımından gerçekte boş bir yinelemeden öte bir şey değildir. Yine de biz, bunca yinelenmiş bu tekerlemeyle anlatılmak istenenin; teorik-programatik ve politik-örgütsel kimlik planında bağımsız “öncü” kimliğe ulaşmış bir partinin, artık bu kimliğe dayanarak sınıfa ve emekçilere önderlik aşamasına geçmesi gerektiği olduğunu anlıyoruz.

Anladığımız doğruysa eğer, yılların müzmin kuyrukçuları üzerinde pek iğreti duran bir iddia ile karşı karşıyayız demektir. “Önder partiye” geçebilmek için “öncü” kimliği kazanmak zorunlu bir önkoşul olduğuna ve MLKP’de olmayanın tam da bu olduğu herkesin malumu bulunduğuna göre; “öncü partiden önder partiye!” şiarı bu açıdan da anlamsız, işlevsiz, sonuçsuz boş bir tekerlemeden başka bir şey değildir.

Başkalarının ardından sürüklenmeyi, hep geriden gelmeyi ve hep gecikerek görmeyi, bir kimlik özelliği haline getirenlerin “öncü” kimlikten sözetmelerine yalnızca tebessüm edilebilir. Kendi önünü bile göremeyen, kendi yönünü bile zamanında ve doğru dürüst tayin edemeyen bir hareket örneğidir MLKP. Yıllardır politikasının eksenine yerleştirdiği, politik yaşamını ve çalışmasını endekslediği Kürt sorunu/hareketi üzerinden örnekleyelim bunu. Böylece bu eleştirinin ağırlıklı ekseninden de fazlaca ayrılmamış oluruz.

Bir uçtan öteki uca, solcu sekterizmden sağcı kuyrukçuluğa!

Kürt uyanışının yeni dönemini simgeleyen 15 Ağustos eylemi, 1984 yılında gerçekleşti. Bu tarihten dört yıl sonra, yani geleneksel devrimci akımların bu gelişmenin anlamını ve niteliğini iyi kötü farkettikleri ve geçmiş tutumlarını parça parça gözden geçirdikleri bir aşamada, “TKP/ML Hareketi Merkezi Teorik Organı” Partinin Yolu hala, “PKK Ulusal Reformcu Bir Harekettir” başlıklı uzun teorik incelemeler yayınlayabiliyordu (sayı: 15, Mart 1988). Bunun(275)için kullanılan gerekçeler ise kitabiliğin, hafiflik örneği bir doktrinerliğin, 12 Eylül öncesinden kalma önyargıların, ve en önemlisi de, aşırı bir subjektivizmin ürünü ve ifadesiydi. Oysa bu değerlendirmenin yayınlandığı dönem, PKK’nin ulusal özgürlük çizgisinde devrimci amaç ve ideallere bağlılıkta en samimi olduğu bir dönemdi.

MLKP öncellerinin bu tutumu terketmeleri için teorik-siyasal bakış değil fakat gelişmelerin pratik basıncı, Kürt halk kitlelerinin sarsıcı uyanışı gerekmişti. Fakat bu kez de, bilince değil kendiliğindenciliğe dayalı her değişim durumunda olduğu, bir uçtan öteki uca savrulma yaşandı. ‘91 yazında toplanan TKP/ML Hareketi 4. Konferansı ortaya “bağımsız Kürdistan” şiarıyla çıktı ve Serhildanlarda yükseltilen “bıji Kürdistan” sloganını buna gerekçe olarak gösterdi. “Bağımsız Kürdistan” o tarihlerde PKK’nin temsil ettiği Kürt küçük-burjuvazisinin idealleştirilmiş hedefiydi ve olanaklı olabilirse eğer ancak Kürt burjuvazisinin sınıf egemenliğinde ifadesini bulabilirdi.

Özgür Kürdistan ile bağımsız Kürdistan tümüyle iki ayrı nitelikte olgudur; Kürdistan özgürlüğünü kazandığı halde bu durum ayrı bir devlet varlığım gerektinneyebilir, tersinden de, Kürdistan ayrı bir devlet varlığına kavuştuğu halde pekala özgür olmayabilir. Devrimci proletarya “özgür Kürdistan” istemini kayıtsız koşulsuz destekler; fakat somut anlamı ayrı bir devlet olarak var olma anlamına gelen “bağımsız Kürdistan” istemi karşısında, devrimin ve sosyalizmin genel çıkarları çerçevesinde, tümüyle somut tarihi durumun gerektirdiği bir tutum alır. Kendi bağımsız bayrağı olan, tüm milliyetlerden Türkiye proletaryasını temsil eden bir parti/örgüt, ulusal sorunda “özgürlük, eşitlik ve gönüllü birlik” hedefleriyle hareket eder. Ayrılma hakkını savunmayı ilkesel bir sorun olarak görür, fakat ayrılma isteğini somut bir durum olarak ele alır, tutum ve tercihini buna göre saptar. Devrimin ve sosyalizmin o anki genel çıkarları bu saptamanın belirleyici çerçevesini oluşturur. Sonuçta ezilen ulusun ortaya koyacağı farklı bir tercihe(276)saygı duysa ve meşru bir hak olarak bunu içtenlikle savunsa bile...

2. Konferansında (1986) devrimci PKK’yi “ulusal reformist” ilan edecek denli sekter bir konumda bulunan ve bu tutumu yıllarca sürdüren TKP/ML Hareketi, 4. Konferansında (1991) bu kez PKK’nin temsil ettiği kürt küçük-burjuvazisinin milliyetçi ideallerini kayıtsız koşulsuz destekleme çizgisine kaydı. “Kürt ulusunun devrimci ayrılma mücadelesini” desteklediğini ilan etti. (TKP/ML Hareketi 4. Konferansı Belgeleri, Seçenek, sayı: 7, Kasım-Ocak 1991-92, s.283-286) Konferansın ardından bu tutumu gerekçelendiren yazılarında önüne, işçi sınıfı hareketi içinde “‘Bağımsız Kürdistan’ sloganının ajitasyonunu yoğunlaştırma” görevi koydu. (Seçenek, sayı: 8, Şubat 1992, s.34). Daha birkaç yıl önce budalaca bir doktrinerlikle devrimci PKK’yi burjuva “ulusal reformcu” ilan edenler, bu kez tutup “Burjuva ulusal kurtuluşçuluğuna ödün korkusuyla ‘bağımsız Kürdistan’ şiarını benimsememe doktrinerliği” konusunda başkalarını yüksek perdeden eleştirme yolunu tuttular (s. 36). Bir uçtan öteki uca, solcu sekterizmden sağcı kuyrukçuluğa!

O günde bugüne Kürt sorununda hep liberal bir çizgi izlediler ve hep de Kürt hareketinin kuyruğunda hareket ettiler. MLKP’nin fiili kuruluşunun temellerini atan Birlik Kongresi Belgeleri bu konuda esasa ilişkin bir değişiklik getirmedi. Dahası, görmüş bulunduğumuz gibi, bir bütün olarak “Kürt ulusu”nu stratejik güç mevzilenmesinin devrimci cephesi içinde tanımlayarak, kuyrukçu sürüklenişe bir de programatik ve stratejik bir temel kazandırmış oldu.

Eksik bırakmamak için eklemiş olalım. Birlik Kongresi Belgeleri'nde, konuya ilişkin bazı devrimci vurgular da yok değil. Sonradan izlenen liberal çizginin ışığında ele alındığında inanılmaz gibi görünüyor ama, belgeler sorunu, “Kürt ulusal devriminin başına nasıl geçileceği sorunu olarak” koyabiliyor ve bunu şu düşünceyle birleştiriyor: “Hareketimiz en başından itibaren Kürdistan proletaryasını da örgütlemeyi hedeflemektedir ve onun da öncüsü olma(277)iddiasındadır.” (s.80) Daha genel planda ise, Türkiye işçi sınıfı içinde bir güç olmak, orada devrimci bir çekim merkezi oluşturmak, öteki devrimci görevleri için olduğu kadar Kürt ulusal hareketini yedeklemek bakımından da kavranması gereken belirleyici halka olarak tanımlanıyor (aynı yer).


Yüklə 1,69 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   78   79   80   81   82   83   84   85   ...   127




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin