Hidayet önderleri 2 İmam ali (AS) Önsöz 2


Uhud Savaşı'ndan Sonra Belirginleşen Tavırlar



Yüklə 0,77 Mb.
səhifə16/54
tarix02.11.2017
ölçüsü0,77 Mb.
#27824
1   ...   12   13   14   15   16   17   18   19   ...   54

Uhud Savaşı'ndan Sonra Belirginleşen Tavırlar


Ebu Süfyan ve beraberindekiler geri döndükten sonra, Resulullah (s.a.a) Ali'ye: "Onları takip et, bak ne yapıyorlar? Eğer atları yanlarına alıp develere binmişlerse, bil ki Mekke'ye gitmek niyetindeler. Şayet atlara birmiş, develeri ise yanlarında sürüyorlarsa, Medine'ye gelmek niyetindeler." dedi.

Ali (a.s) der ki: "Onları takip ettim. Baktım ki, atları yanlarına almış develere binmişler. O zaman anladım ki Mekke'ye gitmek niyetindeler."[141]

Resulullah (s.a.a) ailesinin yanına dönünce kızı Fatıma (a.s) kılıcını aldı. Peygamber'imiz (s.a.a) dedi ki: "Kızım, şunun üzerindeki kanı yıka." Ali (a.s) kılıcını almış, eli omuzlarına kadar kana boyanmıştı. Resulullah (s.a.a) Fatıma'ya dedi ki: "Bunu al, ey Fatıma! Kocan hakkını verdi. Kılıcıyla Kureyş'in ulularını öldürdü."[142]

Uhud Savaşı'nın neticesi ağırdı, etkisi çok şiddetliydi. Verdiği zararın bilançosu ağırdı. Savaşın acı sonuçlarına rağmen, Ali'nin (a.s) göz kamaştırıcı bir yiğitlik sergilediğini görüyoruz. Başka hiç kimsenin yapamadığı işler başararak savaş alanında bir yıldız gibi parlamıştı.

1- Peygamber'in (s.a.a) sancaktarıydı. Müslümanların büyük kısmının kaçmasına rağmen o sancağı yere düşürmedi.

2- Müşriklerin sancağını taşıyanları birer birer öldürdü. Bununla büyük bir askerî yetenek ve eşsiz bir cesaret örneği sergiledi. Bu hareketiyle müşrik saflarında derin bir gedik açtı. Bu da savaşın başlarında müşriklerin hezimete uğramalarına sebep oldu.

3- Resulullah'ın (s.a.a) yanında sebat etmesi ve insanların kaçmasına rağmen Peygamber'in (s.a.a) yanından ayrılmaması, savaşa olan derin inancının göstergesidir. Bu aynı zamanda akidenin yüreğindeki derinliğini ve köklülüğünü sergilemektedir.

4- Peygamber'in (s.a.a) koruyucusuydu. Peygamber'i (s.a.a) öldürmeyi amaçlayan müşrik birliklerine karşı koyarak onları püskürtüyordu. Bu açıdan Peygamber'e (s.a.a) bir kötülüğün ulaşmasını önleyen canlı bir zırh gibiydi. Bu da onun Peygamber'e karşı beslediği derin sevgiyi göstermektedir. Peygamber'in (s.a.a) selâmeti için kendisini feda edecek kadar ona bağlılığının somut bir yansımasıdır.

5- O gün öldürülen müşriklerin büyük çoğunluğunu o öldürmüştü.[143] Bu da onun yüksek savaş aktivitesini, gücünü ve cesaretini göstermektedir.

6- Savaş meydanında üstün ahlâkın ve yüce değerlerin uygulayıcısıydı. Avret yerlerini açan Talha b. Ebu Talha'yı, hayâ ve böyle bir duruma düşen birini öldürmeyi temsil ettiği üstün ahlâkî değerlere yakıştırmadığı için öldürmemişti.

7- Peygamber'e (s.a.a) yakındı, ondan hiç ayrılmıyordu. Öyle ki, gelen saldırılara karşı koyması için Hz. Peygamber (s.a.a) onu yönlendiriyordu. İçine Müslümanlar düşsünler diye Ebu Amir Rahib'in savaş meydanında kazdığı ve üzerlerini örterek kamufle ettiği çukurlardan birine düşen Hz. Peygamber'i (s.a.a) elinden tutarak çıkaran oydu.[144]

Peygamber'in (s.a.a) yüzüne ve başına bulaşan kanları ve toprağı yıkasın diye deri kalkanıyla gidip su getiren de oydu.

8- Aldığı onca yaraya ve son derece yorgun düşmüş olmasına rağmen, Kureyşlilerin dönmesinden sonra Hz. Peygamber (s.a.a) onlarla ilgili bilgi edinmesi için onu takibe gönderdi. Bu da Hz. Peygamber'in (s.a.a) Ali'ye, gözlem yeteneğine, gözlemlediği olayları iyi analiz edip kavramasına, önceden hesap edilmeyen olaylar karşısında isabetli kararlar verip uygulama becerisine olan güvenini gösteriyordu. Çünkü henüz savaş sona ermemişti.[145]

c- Hendek Savaşı'nda Ali (a.s)


Müslümanları ortadan kaldırma hususunda Kureyşlilerin kesin bir başarısızlıkla karşılaştıkları inkâr edilemez bir gerçek olarak gözlerinin önünde duruyordu. Ama cahiliye inadı ve küfürde ısrar bu amaçlarını gerçekleştirmeye yönelik hareketler gerçekleştirmeye itiyordu onları. Kureyş Müslümanlara bitirici bir darbe vurmak amacıyla bir kez daha hazırlıklara başladı. Bu amaçla diğer cahiliye mensubu kabileler ile ve de Yahudîler ile ittifaklar yapıldı. Nihayet sayıları on bini buldu. Bu on binlere Ebu Süfyan komutanlık ediyordu.[146] Hz. Peygamber'in (s.a.a) uyguladığı savunma savaşı stratejisi ve taktiğiyle karşılaştıklarında müşriklerin öfkesi ve kini bir kat daha arttı. Peygamber'imiz (s.a.a) bu hususta ashabıyla istişare etmişti. Selman-i Farisî Medine'nin etrafında hendek kazmayı önermişti. Öte yandan Müslümanlarla savaşmak ve İslâm'ın işini nihai olarak bitirmek üzere toplanan müttefiklerin, hiziplerin yüreklerindeki heyecan, hamaset, sayı ve donanım çokluğuna aldanıp gururlanma duygusu frenlenecek gibi değildi.

Bazı Kureyş atlıları hendeğin kimi dar noktalarından karşı tarafa geçmeyi başardılar. Bu atlılarla Müslümanlar aynı zeminde karşı karşıya gelmiş bulunuyorlardı. Müslümanların korkuları bir kat daha arttı. Ali bazı Müslümanlarla birlikte ileri çıktı ve Kureyşlilerin atlarını geçirdikleri gediği kapattı.

 Amr b. Abduvedd er meydanına çıktı ve Müslümanlara meydan okudu. Naraları karşısında Müslümanların sesi soluğu kesildi. Başlarının üzerinde kuş varmış gibi donup kaldılar. Herkes derin bir düşünceye dalmış, bu savaşçı hakkında binlerce hesap yapıyordu.

Resulullah (s.a.a), "Bunun karşısına çıkacak biri var mi?" dedi. Ali, "Ben varım, ya Rasulallah!" dedi. Resulullah (s.a.a) onu oturttu. Amr ikinci ve üçüncü kez karşısına çıkacak er istedi. Ali'den başka ona cevap verecek kimse çıkmadı. Her seferinde de Resulullah (s.a.a) Ali'yi oturtuyordu.[147] Daha sonra Peygamber'imiz (s.a.a) Ali'nin başına kendi sarığını sararak, kendi kılıcını kuşandırarak ve kendi zırhını giydirerek Amr'ın karşısına çıkmasına izin verdi. Ardından ellerini kaldırarak şöyle dedi: "Allah'ım! Ubeyde'yi Bedir günü, Hamza'yı da Uhud günü aldın. Bu da kardeşim ve amcamın oğlu Ali'dir. Beni yalnız başıma bırakma ve sen mirasçıların en hayırlısısın."[148]

Ali savaş meydanına çıktı. O çıkmadan önce Resulullah (s.a.a) şöyle demişti: "İmanın tamamı küfrün tamamının karşısına çıktı."[149]

Ali Amr'a doğru ilerlerken Allah'ın yardımına olan derin inancı kalbini doldurmuştu. Amr'a gelince, Ali'nin onun karşısına çıkması kendisi için tam bir sürprizdi. Bu bakımdan Amr Ali'yle vuruşma hususunda tereddüt geçirdi. Ali dedi ki: "Ey Amr! Sen cahiliye içindeyken şöyle derdin: Bir kimse beni üç şeye çağırırsa, bunlardan en azından bir tanesini kabul ederim, derdin." Evet, dedi.

Ali dedi ki: "Ben seni, Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın Resulü olduğuna şahitlik etmeye davet ediyorum. Senin âlemlerin rabbine teslim olmanı istiyorum." Dedi ki: "Bunu geç." Ali dedi ki: "Kabul etseydin, senin için hayırlı olurdu." Ardından şöyle dedi: "Geldiğin yere geri dön." Hayır! dedi, Kureyş kadınları dünya durdukça bunu anlatıp dururlar. Ali dedi ki: "Atından in, vuruşalım."

Ali'nin bu sözlerine öfkelendi Amr, atından indi ve geri dönmeyeceğinin bir göstergesi olarak atını öldürdü. Sonra Ali'ye doğru yöneldi. İki savaşçı vuruşmaya başladı. Amr Ali'ye bir kılıç indirdi. Ali kalkanı aracılığıyla bu darbeyi savuşturdu. Fakat kılıç kalkana saplanmış ve Ali'nin başı yaralanmıştı. Ardından Ali boynuna bir kılıç indirdi ve Amr kanlar içinde böğürerek yere yığıldı. Onun yere yığıldığını gören Ali tekbir getirdi. Onun arkasından Müslümanlar da tekbir getirdiler. Vuruşma Amr'ın yere yıkılmasıyla son bulmuştu. Yanındaki arkadaşları gördüklerinin dehşetinden kaçıp gittiler. Ali onların ardına verdi. Bu sırada Nevfel b. Abdullah hendeğe düştü. Ali de hendeğe atlayıp onu öldürdü.[150]

Müttefikler bu ağır darbeyi dehşet içinde seyrettiler. Gözlerine inanamadılar. Çünkü bir kimsenin Amr b Abduvedd'i öldürmeye cesaret edebileceğini beklemiyorlardı. Artık yüreklerine derin bir korku düşmüştü. Hiç kimse böyle bir saldırıyı, meydan okumayı tekrarlamaya cesaret edemedi. Ancak Medine'yi bir süre daha muhasara altında tutmaya devam ettiler. Nihayet Allah onların hezimete uğramalarını takdir etti. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.a) başka bir taktik uygulamaya başlamıştı.

Ali (a.s) Hendek Savaşı'na katılanlar arsında birkaç özelliği ve üstün meziyetiyle belirginleşti:

1- Amr ve arkadaşlarının geçtikleri gediği kapatmaya çalışması. Bu, savaş meydanında ortaya çıkan beklenmedik olaylar karşısında çabuk ve isabetli karar verip bunu derhal tatbik etme yeteneğinin somut bir göstergesiydi.

2- Amr'ın karşısına çıkması ve onu öldürmesi. Müslümanlar onun karşısına çıkmaktan çekiniyorlardı. Resulullah (s.a.a) Ali'nin konumunu ve meziyetini vurgulamak maksadıyla şöyle buyurmuştu: "Ali'nin Hendek Savaşı'nda Amr'ın karşısına çıkması, bütün ümmetimin kıyamet gününe kadar işlediği bütün amellerden daha üstündür."[151]

3- Savaş boyunca üstün bir cesaret ve kuvvet örneği sergilemesi. Bu özelliğini, Amr ile beraber gelip hendeği aştıktan sonra hezimete uğrayıp kaçanları, onlar atlı kendisi yaya olduğu hâlde kovalamasında görebiliyoruz.

4- Savaş boyunca sergilediği birçok davranışı itibariyle yüksek ahlâktan göz kamaştırıcı örnekler verdi. Bu, Resul'ün ve risaletin yüceliğini ortaya koyuyordu. Bu örnek davranışlardan biri, Araplar arasında pahalı ve sağlam bir zırh olarak ün salmış Amr'ın zırhını almamasıdır.

5- Amr'ı ve Nevfel'i öldürmesi, hezimete uğrayıp kaçan diğerlerini de kovalaması, karşılarında Kureyş ve müttefiklerinin muazzam ordusunu görüp korkuya kapılan Müslümanların yeniden kendilerine güvenmelerini, öte yandan, rüzgar ve soğukla boğuşan Kureyşlilerin de hezimete uğramalarını, bir daha saldırı cesaretini kendilerinde bulamamalarını sağladı.

6- Bütün bunlardan sonra Ali'nin (a.s) eriştiği en büyük şeref, teke tek vuruşmaya çıkarken Peygamberimizin (s.a.a) onun hakkında söylediği şu sözdür: "İmanın tamamı küfrün tamamının karşısına çıktı."[152]



Yüklə 0,77 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   12   13   14   15   16   17   18   19   ...   54




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin