Ali (a.s), Son Nefesini Verirken Peygamber'in (s.a.a) Yanında
Peygamber'in (s.a.a) hastalığı iyice şiddetlendi. Bir ara bayıldı. Kendine gelince şöyle dedi: "Bana kardeşimi ve arkadaşımı çağırın." İyice zayıf düşmüştü. Aişe, "Ebu Bekir'i çağırayım." Hafsa da, "Ömer'i çağırayım." diye düşündü. Ve öyle de yaptılar. Bunlar Peygamber'in (s.a.a) yanında toplandıkları zaman Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu: "Dağılın. Eğer size ihtiyacım olursa, sizi çağırırım."[199]
Sonra Ali'yi çağırdılar. Ali Peygamber'e yaklaşınca, onu eliyle yanına çağırdı. Ali iyice Peygamber'e sokuldu. Peygamber'imiz (s.a.a) uzun uzun kulağına bir şeyler fısıldadı. Sonra Resulullah iyice ağırlaştı ve ölmesi an meselesiydi. Son nefesi çıkmak üzereyken Ali'ye (a.s) şöyle dedi: "Başımı göğsüne yasla. Artık Allah'ın emri geldi. Nefesim çıkınca onu elinle alıp yüzüne sür. Sonra yüzümü kıbleye çevir, kefen ve defin işlerimi sen yap. Bütün insanlar içinde ilk önce sen namazımı kıl. Beni kabre koyuncaya kadar benden ayrılma. Bu hususta Allah'tan yardım iste."[200]
Böylece Peygamber (s.a.a) risaletini en güzel şekilde yerine getirdikten ve ümmetine kendisinden sonra izleyecekleri yolu açıkladıktan sonra razı olmuş ve razı olunmuş olarak Rabb'inin katına gitti. O bu görevini yerine getirirken, Ali b. Ebu Talib (a.s) bir gölge gibi onu takip etti. Mübarek risalet hayatı boyunca, hocasını izleyen bir talebe gibi yanı başından hiç ayrılmadı.
3. BÖLÜM
● İmam Ali (a.s) Dönemi
● Ebu Bekir Zamanında İmam Ali (a.s)
● Ömer Zamanında İmam Ali (a.s)
● Osman Zamanında İmam Ali (a.s)
İMAM ALİ (a.s) DÖNEMİ Vefat Olayı
Hayatının son demlerinde Peygamber'in (s.a.a) yanında Ali'den ve Haşimoğulları'ndan başka kimse yoktu. İnsanların kadınların ağlaşmalarından ve ağıtlar yakmalarından Peygamber'in (s.a.a) vefat ettiğini anladılar. Derhal mescitte ve mescidin dışında toplanmaya başladılar. Herkes dehşet içindeydi. Ağlamaktan ve feryat etmekten başka yapacak bir şeyleri yoktu. Müslümanlar bu derin keder içindeyken, Ömer tuhaf bir tavır sergiledi. Peygamber'in (s.a.a) yanına girip çıktıktan sonra, elinde kılıcı etrafa tehdit savurarak şöyle dedi: "Bazı münafıklar Resulullah'ın öldüğünü iddia ediyorlar. Allah'a yemin ederim ki, o ölmedi. Bilâkis, Musa b. İmran gibi Rabb'inin yanına gitti."[201] Ebu Bekir Resulullah'ın (s.a.a) evine gelinceye kadar sakinleşmedi Ömer.[202] Ebu Bekir Peygamber'in (s.a.a) yüzünü açıp baktı, derhal dışarı çıkarak şöyle dedi: "Ey insanlar! Kim Muhammed'e tapıyorduysa, bilsin ki Muhammed öldü. Kim de Allah'a tapıyorsa bilsin ki Allah daima diri ve ölümsüzdür." Sonra şu ayeti okudu: "Muhammed ancak bir elçidir; ondan önce de elçiler gelip geçti..."[203]
Ardından Ömer, Ebu Bekir ve Ebu Ubeyde b. Cerrah Peygamber'in (s.a.a) mübarek na'şının bulunduğu evden çıktılar. Onu, ölümünden dolayı büyük bir üzüntüye gark olan Ali'ye ve Ehlibeytine bıraktılar. Ehlibeyt başka her şeyden ilgisini kesmişti. Ali ve Ehlibeyt, Peygamber'i (s.a.a) teçhiz etmek, namazını kılmak ve mübarek na'şını defnetmekle meşgul oldular. Bu sırada ensar hilâfet meselesini konuşmak üzere Beni Saide Sakife'sinde toplantı hâlindeydi.
Kureyş Hizbi ve Ensar Sakife'de
Ömer ensarın Sakife'de toplantı yaptığını duyar duymaz, Resulullah'ın (s.a.a) evine geldi ve orada bulunan Ebu Bekir'i çağırdı. Ebu Bekir, işinin olduğunu söyleyerek dışarı çıkmadı. Ömer bir daha adam göndererek, mutlaka senin bulunman gereken bir olay oldu, diyerek gelmesini istedi.
Bunun üzerine Ebu Bekir dışarı çıktı. Hızla Sakife'ye doğru yol aldılar. Ebu Ubeyde de yanlarındaydı. Yolda başkaları da onlara katıldılar. Ensarın toplantı yaptığı yere girdiler. Toplantı henüz bitmemişti ve toplantıda bulunanlar daha dağılmamışlardı. Sa'd b. Ubade'nin rengi değişti. Ensarın elindeki koz alınmış oldu ve hepsinin yüzü, endişeden, korkudan renkten renge girdi. Bu üç adam ensar toplantısına kelimenin tam anlamıyla nüfuz ettiler. Onları gerçek anlamda nüfuzları altına aldılar. Çünkü nefisleri, nefislerin arzularını, dürtülerini çok iyi biliyorlardı. İnsanların zaaf noktalarını yakalama hususunda ustaydılar. Koz ensarın elinden alınmıştı.
Ömer konuşmak istedi. Ebu Bekir buna engel oldu. Çünkü Ömer'in sert biri olduğunu biliyordu. Durum son derece tehlikeli ve hassastı. Böyle anlarda en ufak bir tahrikte kinler ve düşmanlık duyguları galeyana gelir. Böyle durumlarda parlak bir siyaset izlemek gerekir. Gönül okşayıcı kelimeler kullanmak lâzım. Böylece dizginler ele geçirildikten sonra şiddet ve baskı dönemi arkasından gelir.
Ebu Bekir bir usta konuşmacı olarak söze başladı. Ensara onları okşayıcı bir üslûpla hitap etti. Konuşmasında tahrik edici, öfkelendirici bir tek kelime kullanmadı. Şöyle dedi: "Biz muhacirler ilk önce Müslüman olan insanlarız. Bizim soyumuz diğer insanlardan daha şereflidir. Bizim yurdumuz en ortadadır. Bizim yüzlerimiz daha güzeldir. Resulullah'ın (s.a.a) en yakın akrabaları biziz. Siz İslâm'da bizim kardeşlerimizsiniz. Dinde ortaklarımızsınız. Yardım ettiniz ve destek oldunuz. Allah sizi hayırla ödüllendirsin. Bu da gösteriyor ki, biz emir, siz de vezirsiniz. Size danışmadan bir karar almayız. Siz olmadan hiçbir işi çözmeyiz."
Bu sırada Habbab b. Münzir b. Cümuh şöyle dedi: "Ey ensar topluluğu! İşinize sahip çıkın. Çünkü insanlar şu anda sizin gölgenizdedirler. Hiç kimse size aykırı bir işe girişmeye cesaret edemez. Hiç kimse sizin görüşünüzü almadan, bir hüküm çıkaramaz. Siz onur sahibi ve caydırıcı kimselersiniz. Yeterli sayınız ve çoğunluğunuz var. Şiddetiniz ve sonuç alıcı gücünüz var. Şu anda insanlar sizin takınacağınız tavra bakıyorlar. Sakın ayrılığa düşmeyin. O zaman bütün işleriniz bozulur. Eğer bunlar sizin duyduğunuz bu sözlerinden başkasını kabul etmiyorlarsa, o zaman bir emir bizden, bir emir de onlardan olsun."
Burada Ömer araya girerek şöyle dedi: "Heyhat! İki kılıç bir kına girmez. Allah'a yemin ederim ki, Araplar, peygamberleri sizden başka bir topluluğa mensupken sizin emirliğinize razı olmazlar. Araplar, peygamberlerinin mensup olduğu kavmin emirliği elinde bulundurmasına da engel olmazlar. O hâlde biz Muhammed'in dostları ve aşiretiyken, kim bizim egemenliğimize karşı çıkabilir!"
Habbab b. Münzir şöyle dedi: "Ey ensar topluluğu! Kozlarınıza sahip çıkın. Bu adamın ve arkadaşlarının sözlerini dinlemeyin. Onlar sizin bu işteki payınızı elinizden alırlar. Eğer sizin istediğinize uymazlarsa, onları yurtlarınızdan çıkarın. Siz bu işe onlardan daha lâyıksınız. Çünkü sizin kılıçlarınız sayesinde insanlar bu dine boyun eğdiler. Ben onun kaşınma kütüğüyüm. Ben heybetli dalıyım. Ben arslan inindeki arslan yavrusu babasıyım. Allah'a yemin ederim ki, eğer isterseniz, onu gövdesine geri döndürürüz."
Bu noktada hava iyice gerildi. İki taraf arasında bir kavganın çıkması an meselesiydi. Ebu Ubeyde b. Cerrah bunun önüne geçmek için harekete geçti. Plânlarının bozulmasını önledi. Ensara sakin bir sesle hitap etti: "Ey ensar topluluğu! Yardım edenlerin ve barındıranların ilki sizsiniz. Dinlerini değiştirenlerin ilki olmayın." Ebu Ubeyde'nin sakin sözleri etkili oldu. Bir süre kimseden ses çıkmadı. Bu sefer Beşir b. Sa'd bu sessizliği muhacirlerin lehine kullanmak istedi. Sa'd b. Ubade'yi kıskandığı için böyle davranıyordu. Dedi ki: "Ey ensar topluluğu! Haberiniz olsun! Muhammed Kureyş'tendir. Kavmi ona herkesten daha yakındır. Allah'a yemin ederim ki, bu hususta onlarla çekişmeyeceğim."
Üç muhacir, ensar cephesinde açılan bu gediği iyi kullandılar. Derhal birbirlerini ileri sürmeye başladılar. Öyle anlaşılıyor ki, onlar da içlerinde herhangi birinin hilâfetini destekleyen şer'î bir nassın veya başkaları içinde hilâfete uygun olmasını sağlayan bir meziyetinin bulunduğunu düşünmüyordu.
Bu yüzden Ebu Bekir dedi ki: "İşte Ömer ve Ebu Ubeyde! Onlardan istediğinize biat edin."[204] Ömer dedi ki: "Ey Ebu Ubeyde! Elini uzat sana biat edeyim. Çünkü sen şu ümmetin eminisin."[205] Ebu Bekir: "Ey Ömer! Uzat elini sana biat edelim." dedi. Ömer dedi ki: "Sen benden daha üstünsün." Ebu Bekir: "Sen benden daha güçlüsün." dedi. Ömer: "Benim kuvvetim, senin üstünlüğünle beraber sana aittir. Uzat elini sana biat edeyim." dedi.[206] Ebu Bekir, Ömer ve Ebu Ubeyde'nin kendisine biat etmeleri için elini uzatınca, Beşir b. Sa'd erken davrandı ve Ebu Bekir'e biat etti. Bunun üzerine Habbab b. Münzir şunları söyledi: Ey Beşir! Büyük bir hayırsızlık örneği sergiledin, vefasız çıktın. Emirliğin amcan oğlundan başkasına geçmesi için mi yarıştın?"
Evs kabilesi, Beşir'in yaptıklarını ve Hazrec'in de Sa'd'ı emir yapma çabalarını görünce, birbirleriyle konuşmaya başladılar. Aralarında büyükleri olan Üseyd b. Hudayr de vardı. Dedi ki: "Allah'a yemin ederim ki, eğer Hazrec'i bir kez yönetime getirirseniz, size karşı sonsuza dek bu fazileti sürdürürler. Kalkın ve Ebu Bekir'e biat edin." Böylece Sa'd ve Hazrec'in plânı suya düştü. Üseyd'in arkadaşları Ebu Bekir'e biat etmeye başladılar.[207] Bu arada ensardan bazı kimseler, "Ali'den başkasına biat etmeyiz." dediler.[208]
Sonra Ebu Bekir ve etrafını saran grup mescide doğru yöneldi, Ebu Bekir'in etrafını saranlar, gelini zifafa uğurlar gibi onu mescide uğurluyorlardı.[209] Peygamber'in (s.a.a) na'şı hâla yerinde duruyordu. Ömer Ebu Bekir'in etrafında fır dönüyordu. Bağırıp çağırmaktan ağzı köpürmüştü. Yemen kumaşından süslü elbiseler giyen adamları yanından ayrılmıyordu. Kimin yanına gitseler, Ebu Bekir'i öne çıkarıyor, ellerini istese de istemese de Ebu Bekir'in ellerine sürüp biat ettiriyorlardı.[210]
Kureyş hizbinin Sakife'de ensara karşı ileri sürdüğü iki argüman vardı:
1- Muhacirler bütün insanlar içinde ilk önce Müslüman olan kimselerdir.
2- Muhacirler Resulullah'a (s.a.a) en yakın kimselerdir ve akrabalık bakımından en yakın olanlardır.
Aslında bunlar bu argümanları ileri sürmekle kendilerini de bağlamış oluyorlardı. Çünkü -iddia ettikleri gibi- hilâfet ilk önce Müslüman olmakla ve Resulullah'ın yakın akrabası olmakla hak ediliyorduysa, bu hak sadece Ali'nindi. Çünkü bütün insanlar içinde ilk önce İslâm'a giren, iman eden, İslâm risaletini tasdik eden oydu. Öte yandan Peygamber'imiz (s.a.a) Mekke'de muhacirler arasında, Medine'de muhacirlerle ensar arasında kardeşlik ilân ederken Ali'yi (a.s) kardeşi olarak ilân etmişti. Ali (a.s) soy olarak da Peygamber'in (s.a.a) amcasının oğluydu. İnsanlar içinde Peygamber'e (s.a.a) ve sevgi olarak Peygamber'in kalbine en yakın insan olduğu kuşku götürmez bir gerçekti.
Dostları ilə paylaş: |