Nehc'ül-Belâğa Okyanusunda
Kur'ân-ı Kerim peygamberliğin mucizesi olduğu gibi, Nehc'ül-Belâğa de imamlığın mucizesidir... Her paragrafında ve inci gibi dizilen her satırında açık bir şekilde kendini gösteren göz kamaştırıcı üslûpta somutlaşan bu akıllara durgunluk veren müthiş rasyonalite, kuşku yok ki, Peygamber'in (s.a.a) Allah'tan aldığı vahiy doğrultusunda ektiği bir tohumdan başka bir şey değildir. İmam'ın (a.s) değindiği her konunun önünde Allah'ın nurunun parladığını, Peygamber'in yol göstericiliğinin bir ışık gibi saçıldığını görmek mümkündür.[440]
Şerif Razî şöyle der: "Emir'ül-Müminin (a.s) düzgün söz söyleme sanatının kural koyucusu ve aynı zamanda buna dair örneklerin sergileyicisiydi. Belâgatın kaynağı ve üreticisiydi. Belâgatın gizlilikleri onda açığa çıktı, belâgat ilminin yasaları ondan öğrenildi. Bütün hatipler onun örneklerine bakarak düşüncelerini ifade ettiler. Etkili konuşmalar yapan bütün vaizler, onun sözlerinden yararlandı. Bununla beraber, o hep önde, onlar yetersiz kaldılar. O hep ileride, onlar geride kaldılar. Çünkü onun (a.s) sözlerine ilâhî bir el dokunuvermişti. Nebevî sözlerin izlerini taşıyordu."
Akıl ve İlim Deryasında
1- Akıl gibi zenginlik, cehalet gibi yoksulluk olmaz. Akıl; hayrın kaynağı, meziyetlerin en üstünü ve süslerin en güzelidir
2- Akıl, hakkın elçisidir. Akıl, temellerin en sağlamıdır. İnsan, aklıyla tanınır. Her iş akılla düzelir.
3- İlim, kusurların perdesidir, örtüsüdür. Akıl, keskin bir kılıçtır. Ahlâkındaki kusurların, bozuklukların üzerini hilminle, ağır başlılığınla ört. Aklınla tutkulu hevanı öldür. Fikir, berrak bir aynadır.
4- Akıl, Rahman ordusunun öncüsüdür. Heva ise, şeytan ordusunun komutanıdır. Nefis bu ikisi arasında gidip geliyor. Hangisi galip gelirse, nefis onun yanında yer alır.
5- Kişinin payına düşen şeylerin en üstünü, aklıdır. Kişi zelil olursa, aklı onu aziz kılar. Düşerse, aklı onu kaldırır. Saparsa, aklı onu doğru yola getirir. Konuşursa, onu destekler, doğru konuşmasını sağlar.
6- Allah katında insanların en üstünü, aklını diriltip şehvetini öldüren ve ahiretini düzeltmek için nefsini yoran kimsedir.
7- Akıl ne kadarsa, din de o kadar olur. Mümin, akıllı olmadan iman edemez. Her kişinin değeri, aklıdır.
8- Akıl şunlarla bilinir:
a) Akıl, günahlardan uzak durmak, olayların sonuçlarına bakmak ve tedbirli olmaktır.
b) Akıl, ilmin aslı ve anlamanın sebebidir.
c) Akıl, bilgi ve tecrübeyle artan bir güçtür.
d) Kalplerde kötü düşünceler uyanır, akıl onları temizler.
e) Akıl gücü, kötü filleri engeller.
f) Akıllı, iki şerrin en hayırlısını bilen kimseye denir.
Kur'ân ve Mübarek Nebevî Sünnetin Engin Ufuklarında
Şöyle buyurur İmam Ali (a.s): "Size, içinde her şeyin açıklaması olan bir kitap indirdi. Peygamber'ini (s.a.a) aranızda bir zaman yaşattı. İndirdiği kitapta kendisinin beğenip razı olduğu dini, onun ve sizin için tamamladı."
"Bu Kur'ân'ı konuşturun. O kendisi konuşmaz. Fakat ben onun hakkında size bilgi veririm. Haberiniz olsun! Kur'ân'da geleceğe dair bilgiler vardır. Geçmişlerden söz etmektedir. Hastalıklarınızın ilacı ondadır. Aranızdaki ilişkilerin düzeni onda var. Kur'ân'ın bir kısmı diğer bir kısmının yardımıyla konuşur. Bir kısmı diğer bir kısmına tanıklık eder. Allah hakkında farklı konuşmaz. Onunla hemhal olanı Allah'tan koparmaz. Eğrilmez ki, doğrultulsun. Sapmaz ki, kınansın... Müracaatın çokluğu ve çok dinlenilmesi onu eksiltmez… Olağanüstülüklerinin sonu yoktur. Gariplikleri tükenmez. Karanlıklar ancak onunla aydınlanır."
"Kur'ân, kalbin baharıdır. Kalbi ondan başkası parlatamaz. Kur'ân imanın kaynağı ve merkezidir. İlmin membaı ve denizidir. Adaletin bahçesi ve havuzudur. İslâm'ın sacayağı ve binasıdır. Hakkın deresi ve pınarıdır. Bir denizdir ki, suyunu taşıyanlar, onu tüketemezler. Bir pınardır ki, suyunu çekenler, onu kurutamazlar. Su kaynağıdır ki, dalanlar onun derinliğine varamaz. Allah onu, alimlerin susuzluğunu gideren pınar, fakihlerin kalplerini onaran bahar, salihlerin yollarının işaretleri kılmıştır… Kur'ân'ı, anlayanlar için ilim, rivayet edenler için söz, hükmedenler için hüküm kılmıştır. Arkasından hastalık gelmesinden korkulmayan bir şifa, peşinden hastalık gelmeyen bir ilâç kılmıştır Kur'ân'ı… O hâlde hastalıklarınızı onunla tedavi edin. Zorluklarınıza karşı ondan yardım isteyin. Çünkü o, küfür, nifak, azgınlık ve sapıklık gibi en büyük dertlere devadır."[441]
Hz. Peygamber'in (s.a.a) sünnetine gelince, İmam Ali (a.s) insanları sünnete göre amel etmeye davet etti. Sünnetin ümmete ulaştırılması ve batıl ehli olanların yok ettikleri sünnetin ihyası hususunda İmamların (a.s) konumunu ve onurlu misyonlarını açıkladı. Bu arada sünnetin ekseninden uzaklaşanların bu sapmalarının sebeplerini de gözler önüne serdi.
Aşağıda İmam'ın (a.s) sünnetle ilgili bazı sözlerine yer veriyoruz:
- "Peygamberinizin (s.a.a) yolunu izleyin; çünkü o, en üstün yoldur. Onun sünnetini uygulayın; çünkü onun sünneti yasaların en doğrusudur."
- "Allah katında en sevimli kul, Peygamberi'ni örnek alan, onun izini takip eden kimsedir."
- "Lider ve kurtuluşa götürücü önder olarak Muhammed'e (s.a.a) razı ol. "
- "Bugün insanların elinde (din namına) hak olan şeyler var, batıl olan şeyler var. Doğrular var, yalanlar var. Neshedenler var, neshedilmişler var. Genel nitelikli hükümler var, özel nitelikli hükümler var. Muhkem olan buyruklar var, müteşabih olanlar var. Gerçekten Peygamber'den (s.a.a) duyulup ezberlenen şeyler var, Peygamber'in (s.a.a) söylediği vehmedilen şeyler var. Peygamber'in (s.a.a) zamanında bile Peygamber adına yalan uyduran kimseler olmuştu. Nitekim Peygamberimiz (s.a.a) bu hususta bir konuşma gereğini duymuş ve şöyle buyurmuştu: Kim bilerek benim adıma yalan söylerse, ateşteki yerine şimdiden hazırlansın."
- "Bu ümmetten hiç kimse Muhammed'in (s.a.a) Ehlibeyti'yle mukayese edilemez... Hz. Muhammed'in (s.a.a) Ehlibeyti, ilmin hayatı ve cehaletin ölümü demektir... Hakka muhalefet etmezler ve hak noktasında birbirleriyle ayrılığa düşmezler... Onlar İslâm'ın dayanakları ve İslâmî kenetlenmenin giriş kapısıdırlar. Onlarla hak gerçek yerine kavuşmuştur. Batıl onlar sayesinde işgal ettiği makamdan alaşağı edilmiştir. Onlar sayesinde batılın dili kökünden kesilmiştir. Onlar, anlayarak ve gözeterek dini aklettiler, sırf dinleyerek ve rivayet ederek değil. Onlar Peygamber'in (s.a.a), sırrının bıraktığı yer, emrinin destekçisi, ilminin kabı, hikmetlerinin sığınağı, yazılarının mahzeni ve dininin dağları gibidirler. Onlar karanlıkları aydınlatan lambalar, hikmetin pınarları, ilmin madenleri ve hilmin yurtlarıdırlar."
- "Ben Rabbimden gelen apaçık bir belge ve Peygamber'den miras kalan bir yol üzereyim. Ben apaçık bir yol üzereyim ki, onu açıkça size söylüyorum."[442]
Dostları ilə paylaş: |