Hldlniava V l h o n I n, I,1 V a hjhvi 3a I o I l n V 31 V h fi 11 fi



Yüklə 8,43 Mb.
səhifə745/980
tarix09.01.2022
ölçüsü8,43 Mb.
#92016
1   ...   741   742   743   744   745   746   747   748   ...   980
SAMİPAŞAZADELER

434

435

SANAT GALERİLERİ



Subhi Paşa

Gövsa, Türk Meşhurları

leri, oğullan Subhi Paşa, Necib Paşa, Hasan, Baki, Halim, Sezai beyler ve kızları ile çok kalabalık bir aileyi temsil ediyordu. En büyük oğlu olan Subhi Paşa ile küçük çocukları arasında 40 yıldan fazla yaş farkı vardı ve torunu Ayetullah Bey, kimi çocuklarından büyüktü.

Sami Paşa'nm büyük oğlu Abdüllatif Subhi Paşa (11 Kasım 1818, Trapoliçe-17 Ocak 1886, istanbul) babasıyla Mısır'dan İstanbul'a geldikten sonra meclis üyeliklerinde, 1867'de maarif nazırlığında bulundu ve 1871'de vezir rütbesiyle Suriye valiliğine atandı. 1872'den sonra evkaf, maarif, ticaret nazırlıkları yaptı. Evkaf nazırı iken öldü ve Sultan Mahmud Türbesi naziresine gömüldü. Arapça, Farsça, Fransızca, Rumca bilen Suhbi Paşa, nümizmatik çalışmaları yapmış ve zengin bir para koleksiyonu edinmişti. İbn Haldun'dan Miftahü'l-Iber çevirisi, Iran tarihine ilişkin Tekmile-tü'l-İber, İslam tarihiyle ilgili Hakayiku'l-KelâmfîTarih-iEhl-i İslam adlı eserleri, II. Abdülhamid'e sunduğu layihaları vardır. Babası gibi kalabalık bir ailesi, büyük bir konağı ve köşkü vardı.

Sami Paşa'nm diğer çocuklarından Ab-dülhalim Bey (ö. 1926) Gazi Ahmed Muhtar Paşa'nm büyük kabinesinde adliye nazırlığı yapmıştı. Samipaşazade Sezai(->) olarak ünlenen Sezai Bey babasının konağında özel hocalardan Arapça, Farsça, Fransızca öğrendi. Batı edebiyatına ilgi duydu. Döneminde özgün tiyatro ve düzyazı eserleri verdi.

Sami Paşa'nm diğer oğlu Ahmed Necib Paşa (1855, İstanbul-1885, İstanbul) Abdülmecid'in kızı Mediha Sultan'la evlendi. Vezir ve Şûra-yı Devlet azası iken tifodan öldü. Sami Paşa'nm diğer oğulları Ga-lib, Abdurrahman Hasan, Abdülbaki, Mahmud Hüdaî beyler de kendi dönemlerinde İstanbul'un aydın ve seçkin kişilerin-dendi.

Abdüllatif Subhi Paşa'nm büyük oğlu (Sami Paşa'nm torunu) Ayetullah Bey

(1845, Kahire-1878, Tercan) Yeni Osmanlılar hareketinin öncülerindendir. Vakit ve Basiret gazetelerinde yazarlık yaptı. Rüya adlı bir risalesi, Tedmür Harabeleri adlı bir çevirisi vardır. Erzurum mektupçusu iken Tercan'da öldü. Subhi Paşa'nm diğer çocukları İbrahim, Sami, Mahmud, Ali, Yusuf Kâmil, Hayrullah, Kerim, Abdülvehhab Ko-camemi, Hüseyin beyler, en küçük oğlu da Hamdullah Suphi Tanrıöver'dir (1885, İstanbul-10 Haziran 1966, İstanbul). Ulusçuluk duygularını güçlendiren ateşli söy-levleriyle tanınan Tanrıöver, Türk Oca-ğı'nın kuruluşunda görev aldı, iki kez maarif vekilliği, Bükreş elçiliği yaptı. Dağ Yolu ve Günebakan, söylevlerini içeren eserleridir. Dedesinin ve babasının geleneğini izleyerek Horhor'daki Subhi Paşa Kona-ğı'nda misafir kabullerini ve gençlerle söyleşileri ölümüne değin sürdürmüştür.

Sami Paşa'nm kızları Dürre, Zeyneb, Melek hanımlar ile Subhi Paşa'nm, sayıları 14'ü bulan nikâhlı eşlerinden ve cariyelerinden doğan kızları Şefika, Adviye, Âdile, Ayşe Behiye, Gülsüm, Hadice, Ha-sibe, Zehra Hamiyyet, Emine, Semiha Ti-lâv hanımlar, İstanbul'un önde gelen ailelerinden gençlerle evlendikleri gibi, Sami ve Subhi paşalar ile bunların oğulları da aldıkları eşlerle İstanbul'da en geniş akrabalık ilişkilerini kurmuşlardır.

Samipaşazadeler ve devamı olan Subhi-paşazadeler, İstanbul'da 1850'lerde başlattıkları "büyük konak" geleneğini, geçirilen yangınlara ve ekonomik sıkıntılara karşın 20. yy'ın başına kadar sürdürdüler. Eski Çamlıca köşkleri arasında ilk sırayı alan Sami Paşa'nm Köçeoğlu Agop'tan aldığı köşkü, bir çiftliği andıran bağları ve bostanları, eksilmeyen Mısırlı konukları, Sami ve Subhi paşaların kalabalık aileleri ve gelip giden dostları ile bir malikâne havasındaydı. Baba oğul paşalar, kibarlıkları, kültürleri, edebiyata düşkünlükleri ile İstanbul'da ünlüydüler. Subhi Paşa, babasının köşküne yakın olan Serdar-ı Ekrem Ömer Paşa Köşkü'nde oturmaktaydı. Ab-dülhak Hamid, "Mazi Mesirelerinden" adlı manzumesinde, bir yangında kül olan Sami Paşa Köşkü'nün harabesini şu dizelerle anlatır:



Bir yer o, mâder-i vatanın, en güzel yeri / Yıldızlı Çamhca, vatanın mihri, mâde-ri/ Bir türbe bir harabe ile anda komşudur/Sami Paşa Konağı bu yangın yeri odur / Sami Paşa harabesi, mazi mesiresi/Zahirdi bir tarafta Selâmı Haziresi.

Seksen yaşında şahikalar tay ederdi o / Yağmur yağardı, seller akardı, giderdi o /Allâme-i zamane idi bî-nazir idi /Hak rahmet eyleye o büyük bir vezir idi.

Üsküdar halkı, baba oğul "iki ak pak sakallı ihtiyar vezirin" beraberce bindikleri araba ile Çamlıca'dan iskeleye inip vapurla karşıya geçişlerini her gün izlemeye alışmışlardı. Bilmeyenler onları kardeş zannederdi.

Sami Paşa'nın İstanbul'daki konağı Taş-kasap'taydı. Bu büyük konakta Sami Paşa ve oğlu Subhi Paşa kalabalık aileleri, harem ve selamlık hizmetlerine bakan cariye-

ler ve uşaklarla oturmaktaydılar. Bir sarayı hatırlatan konaktaki yaşam, İstanbul'un çok yönlü kültürünü yansıtmaktaydı. Konak daireleri arasında dolaşmalar, servisler, dış kapılardan giriş çıkışlar gün boyu durmazdı. Perşembepazarı tarafında konağın geniş bostanı vardı. Burada her türlü sebze yetiştirilmekteydi. Konak mutfağına dışarıdan sebze alınmazdı. Mollagürani tarafında ahırlar ve arabalıklar vardı. Binek hayvanlarından başka sağmallar da burada barınmakta, mandırada her türlü süt ürünleri hazırlanmaktaydı. Haseki tarafındaki tarlalarda bakla, mısır yetiştirilmekteydi. Meyve bahçeleri de bu taraftaydı. Zindan-kapı yönünde konağın kültürel ağırlığım oluşturan kütüphane ile konukevleri vardı. Hindistan'dan, Irak'tan, Mısır'dan, Afganistan'dan İstanbul'a gelenler, Sami Paşa Ko-nağı'nda bazen aylarca konuk edilirlerdi. Konak bir yurt ve mektep gibiydi. Bu konakta yetişip devlet hizmetine girenler çoktu. Konakta özel derslerden dini törenlere, hokkabaz, Karagöz, ortaoyunu gösterilerine kadar her şeye izin olmakla birlikte içkili eğlenceler yapılmazdı.

Subhi Paşa daha sonra Hadi Efendi'nin Horhor'daki konağını satın alarak buraya yerleşti. 20.000 m2'lik bir arsası olan bu konak da geniş avlulu, bahçeli, ahırlı, ara-balıklıydı. 40 kadar odası bulunan bu konakta harem ve selamlık aynı çatı altındaydı. İki daire arasında mabeyin odaları bulunuyordu. Konağın mineli taşlar döşeli, kubbeli hamamı ünlüydü. İç içe üç kubbeli bu hamamda, ilk yapıldığı yıllarda bir kez de II. Mahmud'un (hd 1808-1839) yıkandığı anlatılırdı. Subhi Paşa Konağı'nın "hanegî"leri de (aylarca oturan konuklar) giderek çoğaldığından Subhi Paşa 1860'a doğru, merdivenleri ceviz ağacından, tavanları yaldızlı, sofaları mozaik döşemeli, 25 odalı ayrı bir selamlık yaptırdı (bak. Subhi Paşa Konağı). Bir süre sonra da eski konak, gece uykusu kaçan Mısırlı bir konuğun nargile içerken uyuyakalması ile yere düşen bir ateş parçasından yanıp kül oldu. Bu yangında, yeni yapılan kagir selamlık kurtuldu.

Subhi Paşa Konağı sayısız büyük düğüne tanık oldu. Subhi Paşa'nm ilk gelin olan kızı Adviye Hanım'ın düğünü, yanmazdan önce eski büyük konakta yapılmıştı. Düğün için Mısır'dan gelen davetliler uzun zaman kalmaktaydılar. Geleneksel olarak her yıl yinelenen sünnet düğünlerinde ise konağın bulunduğu mahalleden ve yakın semtlerden çocuklar sünnet edilir, bunlara ve ailelerine yeni elbiseler yaptırılırdı.

Subhi Paşa Konağı'nın bir başka özelliği dönemin bilginlerine, yazarlarına, sanatçılarına açık oluşuydu. Paşa dairesi yüksek düzeydeki aydınlara, ulemaya; kethüda dairesi semtin orta halli komşularına; ağa odaları kimsesizlere açıktı. Subhi Paşa, her günkü konuklarla, uzak memleketlerden gelenlerle ayrı ayrı ilgilenir, sohbet ederdi. Fakat daha çok bilim ve edebiyat söyleşilerinin yapıldığı kendi dairesindeki oturumlara katılırdı. Konağa devam eden aydınlar ve din adamları, paşanın çocukla-

rina, torunlarına, semtten gelenlere özel dersler vermekteydiler. Her gün dört küfe ekmek getirilir, iki küfesi mahallenin yoksullarına dağıtılır, ayrıca Hamdullah Subhi'nin aktardığı anılara göre alt kat sofalarında yoksullara sofralar kurulur, bir de bunların avuçlarına üçer beşer para harçlık konurdu.

Ölümüne tüm İstanbul halkının ağladığı Subhi Paşa'dan sonra Samipaşazadele-rin yaşam düzeni bozuldu. Aile dağıldı. Babası öldüğü sırada henüz l yaşında bile olmayan Hamdullah Suphi Tanrıöver, yıllar sonra, konakla bitişik köşkü, kendi olanakları ile yaşatmaya uğraştı.

Bibi. Y. Öztuna, Devletler ve Hanedanlar, II, Ankara, 1989, s. 819 vd; İnal, Türk Şairleri, I, 521, 695; Semih Mümtaz S., Tarihimizde Hayal Olmuş Hakikatler, İst., ty, s. 73 vd, 108 vd; Gövsa, Türk Meşhurları, 21, 55, 252, 280, 344, 358, 375.

NECDET SAKAOĞLU




Yüklə 8,43 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   741   742   743   744   745   746   747   748   ...   980




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin