N. Ahbayar koleksiyonu
Mahmud döneminde (1808-1839) kurdurulan ve su değirmenine bağlı olarak su gücüyle çalışan büyük bir baruthane, 1844'te Beşiktaş'ta kurulan kısa ömürlü dökümhane vb sivil iç pazarlara yönelmeyen, devletin (ordunun) ihtiyaçlarını hedefleyen sanayi kuruluşlarıydı.
1840'larda, Osmanlı sanayii ve onun kalbinin attığı merkez olan İstanbul, dönemin koşullarının ve Osmanlı Devleti'nin yapısının elverdiği çerçevede bir sanayileşme çabası içinde görülmektedir. Kentin batısında, Marmara Denizi sahili boyunca Küçükçekmece'ye doğru uzanan geniş bir alanda, çoğu bir süre sonra kapanan, oldukça fazla sayıda fabrika, imalathane ve tarımsal tesisin kuruluşu 1842'ye rastlar. 1840'ların başlarında, o dönemde İstanbul'da devletin sanayi atılımının mimarı ve yürütücüsü olarak görülen Dadyan aile-si'nden(->) Hovhannes Dadyan'ın Zeytin-burnu'ndaki, "Grande Fabrique" adıyla bilinen izabe ve makine imalathanesinde çelik raydan kilide, sapandan usturaya çeşitli dövme ve dökme parçalar, makine aksamı üretiliyor; aynı komplekse dahil başka bir bölümde de kumaş ve pamuklu çorap dokunuyordu. Bakırköy civarında, aynı dönemde Hovhannes Dadyan'ın sonradan Basmahane diye tanınan çuhaha-nesi açılmıştı (bak. Bakırköy Pamuklu Sanayi İşletmesi). Ayrıca bir demir döküm atölyesi, bir küçük tersane, baruthane ve fişekhane vardı. Yedikule'de bir tuzla, Kü-çükçekmece yakınında iki baruthane yöredeki diğer önemli tesislerdi. Hereke'deki pamuk ipliği ve ipek dokuma fabrikası, İzmit'teki kâğıt ve yünlü dokuma fabrikası, Beşiktaş demir-döküm fabrikası; ayrıca Beykoz'daki tabakhane ve kundura fabrikasının genişletilip modernleştirilmesi, aynı şekilde Feshane'nin yeni makinelerle donatılıp dokuma bölümüyle genişletilmesi bu döneme rastlar. 1850'lerden sonra 1880'lere gelene kadar, Kırım Savaşı vb yenilgilerin, ekonominin giderek kötüleşmesi ve maliyenin iflasının etkisiyle, sanayi kuruluşlarında 1840'larda gözlenen gelişme ve çabaların durduğu görülür. 1860'larda İstanbul'da buhar gücü kullanan biri Üsküdar-Paşalimanı, biri Göksu, ikisi Unkapanı, biri Ayvansaray, biri de Kasımpaşa Tersanesi'nde bulunan 6 değirmen, daha öncekilere ek olarak kayda değer tesislerdir.
1855 Paris Sergisi'nde teşhir edilen Osmanlı sanayi ürünleri, bu ürünlerin hemen hemen tümünün İstanbul'daki fabrika ve işyerlerinde üretildiği düşünülürse, 19. yy'ın ortalarında İstanbul imalat sanayii konusunda bir fikir vermektedir. Bu sergide Feshane ve Hereke fabrikalarının kumaş dokuma ve ipliklerinin yanısıra Beykoz fabrikasında üretilmiş askeri kundura, fişeklik, palaska, çizmeler; Tophane fabrikasında imal edilmiş tüfek, tabanca, mermiler; Zeytinburnu ve Bakırköy fabrikalarında üretilmiş pamuklular, emprimeler, ka-liko, alacabez, yün ve fildekos çoraplar, Beykoz İncirköy (Paşabahçe Cam) fabrikası ürünü olan cam, fincan, bardak vb sergilenmişti.
1884'te Paşabahçe'de kurulan cam fabrikası, 1886'da kurulan özel sermayeli bir tekstil fabrikası; başarılı olamayan Beykoz mum fabrikası (1894), Küçükçekmece kibrit fabrikası (1897), Paşabahçe Tekel İçki Fabrikası'mn(->) öncüsü sayılabilecek bir rakı (içki) fabrikası, Bomonti Bira Fabri-kası(-») vb yanında; Haliç tersaneleri ve Ci-bali Tütün Fabrikası(->) 20. yy'ın başına kadar kentin en önemli sanayi kuruluşlarıydı.
I. Dünya Savaşı başlarken İstanbul, o zamanki sınırları içinde Osmanlı ülkesinin toplam sanayiinin yansından daha fazlasını barındırmaktaydı. 1915'te yapılmış, oldukça yetersiz ve güvenilirlik oram düşük bir sayımın yine de bir fikir verebilecek sonuçlarına göre, belli bir büyüklükte ve görece önemli 282 sanayi kuruluşunun 155'i İstanbul'daydı. Önde gelen sanayi dalı olduğu anlaşılan gıda sanayiinde 75 işletmenin 45'i, toprak sanayiinde 21 kuruluşun 20'si, deri sanayiinde 13 kuruluşun 11'i, ağaç mamullerinde 24 kuruluşun 15'i, kimya-ilaç sanayiinde 13 kuruluşun 5'i, kâğıt ve basın dalında 55 kuruluşun 44'ü İstanbul'daydı. Dokumada ise, büyük ve önemli kuruluşlar İstanbul'da bulunmakla birlikte, Rumeli ve Anadolu'daki 78 tekstil işletmesinden ancak 15'i İstanbul' daydı. Askeri amaçlara yönelik sanayinin ise hemen hemen tümü İstanbul'da toplanmıştı.
Cumhuriyet'e kadarki dönem boyunca, İstanbul'da sanayinin nitel ve nicel yapısı, ülkenin bütününde ekonominin ve sanayinin durumunu bütün yönleriyle yansıtıyordu. Bu, dönemine göre geri, dinamizmden yoksun, ordu ve devlet ihtiyaçlarının öne çıktığı, tümüyle bağımlı, imalat sanayii dalında özellikle zayıf ve yetersiz bir yapıydı. Batıda sanayi devriminin çoktan gerçekleştirildiği bir çağda hiçbir rekabet gücüne sahip olmayan Osmanlı (İstanbul) sanayiinin bu yetersizliği Cumhuri-yet'in kurulduğu dönemlerde, kentte (örneğin enerji, ulaşım ve haberleşmede olduğu gibi) yeni atılımlara temel sağlayabilecek hazır bir sanayi altyapı birikiminin bulunmamasına da yol açtı. Batı sanayi ürünlerinin gümrük sınırı tanımayan rekabeti ise geleneksel sanayi üretimini bütünüyle çökertti. I. Dünya Savaşı sanayinin çöküşünü veya geriliğini büsbütün perçinledi.
Dostları ilə paylaş: |