Hldlniava V l h o n I n, I,1 V a hjhvi 3a I o I l n V 31 V h fi 11 fi



Yüklə 8,43 Mb.
səhifə76/980
tarix09.01.2022
ölçüsü8,43 Mb.
#92016
1   ...   72   73   74   75   76   77   78   79   ...   980
NARH

46

47

NARMANIIHANI

Eski Galata Köprüsü'ndeki nargile kahvesi. Nurdan Sözgen, 1990/Onyx

olan ağızlıklar İstanbullu ustaların eseridir, iki ya da üç kişinin birden kullandığı aynı nargileye bağlı, ikişer-üçer marpuç-lu nargileler bile vardır. Yakın dönemlerde Beykoz ve Yıldız Çini fabrikalarında gerçek birer sanat eseri olan nargileler yapılmıştır.

Nargile lüle, gövde, marpuç ve ağızlık gibi kısımlardan oluşur. Bu parçalan yapan ustaların bulunduğu yerler mar-puççular, imameciler, lüleciler/takatuka-cılar gibi ayrı çarşılar oluştururdu. Mar-puççular, Mahmutpaşa'nın alt başında bugün de aynı adla anılan yerde çalışırlardı. Renk renk meşinleri iki parmak eninde şerit gibi kesip nevrekân dedikleri, kendilerine mahsus bıçakla tıraş ettikten sonra çirişleyip uzun demir çubuklar üzerine iyice sardıktan ve üstüne sarı ince telleri helezonik biçimde sarıp kuruttuktan sonra, içindeki demir çubuğu çekince ortaya çıkan hortum nargilenin marpucu olurdu. Tophane'de Kılıç Ali Camii'ni geçip Kapıiçi'ne giderken sağ tarafta Lüleciler Çarşısı başlar ve Hendek denilen yere, yani Kumbaracılar Yokuşu'nun alt başına kadar devam ederdi. Buralarda, özel bir topraktan lüleci çamuru hazırlanır; sonra da çeşit çeşit, her boyda çubuk ve nargile lüleleri yapılırdı (bak. lülecilik).

Nargile tiryakileri kahvecilerin hazırladığı nargileyi hemen içmezlerdi. Kollarını dirseklerine kadar sıvar, nargilenin sürahisini, lülesini, marpucunu bizzat ovuşturarak temizler, sürahisine suyu kendisi koyar, lüleyi kendi doldurur, kendi ateşler, hattâ bazıları marpuç başlığını ağızlarına değdirmemek için bir kâğıt parçasını zıvana gibi başlığın deliğine sokmuş olduğu halde içerlerdi.

Tiryakiler, nargile içmenin dört şartı olduğunu kabul ederler. Bunlar birbiriyle kafiyeli olarak "maşa, meşe, köşe ve Ayşe" biçiminde sıralanır. Maşa olmazsa nargile içmenin keyfi olmaz. Tömbekinin üze-

rindeki ateşi ayarlamak, nargile içiminde bir zevktir. O nedenle maşa gereklidir. Meşe, bu ağacın kömürünü anımsatmak içindir. En iyi ve dayanıklı ateş meşe odununun kömüründen olur. Nargile içen mutlaka bir köşeye çekilir. Ortalık yerde oturup nargile içilmez. Ayşe ise nargile içene hizmet eden kimse demektir.

istanbul'da nargile içenlerle ilgili olarak bazı sözler de yaygınlık kazanmıştır: Nargile içenin yanma şeytan gelmez (çünkü nargile içen kimse oturduğu yerden geç kalkar); nargile içenin evine hırsız girmez (çünkü nargile içen sürekli öksürür, hırsız tarafından uyanık olduğu sanılır); nargile içen zengin olur (çünkü masrafsızdır); nargile içeni köpek ısırmaz (çünkü tütün kokar) ve nargile içen hekime muhtaç olmaz (çünkü çok yaşamaz). Günümüzde nargile kahveleri ve nargile tiryakilerinin sayısı azalmıştır, istanbul'da küçük minyatür nargileler artık turistik eşya satan dükkânların raflarında yer almaktadır. İstanbul'da yine Beyazıt çevresinde nargile kahveleri bulunmaktadır. Günümüzün en tanınmış nargile kahvesi Çorlulu Ali Paşa Medresesi'ndedir.



Bibi. Büngül, Eski Eserler, II, 28-30; P. Lecom-te, Türkiye'de Sanatlar ve Zenaatlar, İst., 1973, 184-188, 193-194; Ali Rıza, Bir Zamanlar, 69-72; S. Birsel, Kahveler Kitabı, Ankara, 1983; A. E. Bozyiğit, "Nargile", Ziya Gökalp Dergisi, S. 58 (1990); Musahibzade, İstanbul Yaşayışı (1992), 187, 189, 194.

ALİ ESAT BOZYİĞİT



NARH

Bir mal veya hizmet için yetkili makamlarca tespit edilen fiyat. Fiyatların başıboş kalmasını ve spekülatif yükselişleri önlemek için başvurulan bir yöntemdir.

Her dönem kalabalık bir kent ve yüzyıllar boyunca başkent olmuş İstanbul'da narh müessesesinin özel bir yeri ve anlamı vardı. Fiyatlar Osmanlı döneminde de sürekli artma eğilimindeydi. Özellikle kıtlık-

lar(-»), doğal afetler(->), savaşlar, kuşat-malar(->) sırasında fiyatlar artar; haksız kazanç eğilimleri şiddetle kendini duyururdu. Kalabalık bir kent olan İstanbul'da, bir yandan kentin iaşesini(-0 sağlayabilmek, öte yandan nüfusun ihtiyaçlarını, halkın galeyana gelip karışıklık çıkmasını engelleyecek şekilde giderebilmek önemliydi. Sarayın ve ordunun büyük ihtiyaçlarının sağlanmasında da hazinenin fazla yara almaması ve büyük açık vermemesi için fiyatların sürekli denetim altında tutulması gerekiyordu. Bu yüzden İstanbul'da 19. yy'ın ikinci yarısına kadar çok sıkı bir narh uygulaması vardı. Her türlü mal ve hizmet, yani gerek fiyat gerekse ücretler en ince ayrıntısına kadar tespit edilmişti.

Narh olağan veya olağanüstü durumlarda yeniden belirlenirdi. Ramazan öncesinde, genel olarak şaban ayında; turfanda sebze veya meyve dönemlerinde, ilk kuzu kesimlerinden önce, süt ve sütten yapılan gıda malzemesi için ilkbahar ve sonbaharda yeni narh fiyatları tespit edilirdi. Doğal afetler, kıtlıklar, savaşlar, paranın ayarının bozulması gibi olağanüstü durumlarda da narh tespiti yeniden yapılırdı.

İstanbul'da narha her zaman önem verilmiş, kentin fethedilmesinden sonra ilk işlerden biri esnafın denetlenmesi ve narh konması olmuştu. Evliya Çelebi, fetihten sonra Vezirazam Mahmud Paşa'mn, çarşamba günü şehri dolaşarak Yemiş İske-lesi'nde bütün çarşı esnafını toplayıp meyvelere narh koyduğunu, daha sonra sebze-haneye ve salhaneye de uğrayarak sebze ve et fiyatlarını belirlediğini nakleder.

Narhın tespiti, bazı olağanüstü durumlarda doğrudan padişah fermanlarıyla, hatt-ı hümayunlarla olmuşsa da, bu konudaki asıl görevli ve yetkili kadılardı. Narh tespiti, İstanbul kadısının göreviydi (bak. İstanbul Kadılığı). İstanbul kadısı fiyat değişikliği ihtiyacını, nedenleriyle birlikte sadrazama bildirir, sadrazam padişaha başvurur ve ondan ferman aldıktan sonra kadıyı narh tespitinde yetkili kılardı ya da kadının önerdiği fiyatı onaylardı. Kadı narh tespitini kendi kafasına ve takdirine göre yapmaz, narh konacak malla ilgili esnaf loncasının şeyhi, kethüdası, yiğitbaşı, o malın bilirkişisi (ehl-i hibre), muhtesib (bak. ihtisab) ve narh konacak malla ilgili çeşitli kişiler tespit sırasında hazır bulunurlardı. Amaç tüketiciyi korurken esnafın da darlık yaratacak bir haksızlığa uğrama-masıydı. Narh tespit edilirken "getürücü" ve "mukim" için iki ayrı fiyat verilirdi. Malı getiren perakendeciye, toptancı narhından satar, perakendeci ise "mukim" narhını uygulardı. Narh fiyatları belirlendikten sonra, esnaf bu fiyatlardan satış yapacağını taahhüt ederdi.

Bütün İstanbul'da satış tek bir narh fiyatı üzerinden yapılırdı. Narh fiyatları İstanbul kadısı tarafından Bilad-ı Selase(->) kadılıklarına bildirilirdi. İstanbul'da konan narhların bazen bir örnek olarak çevredeki kentlere de gönderildiği olurdu. Narhlar kadılar tarafında seri sicillere işlenir, bunlara "narh defterleri" denirdi.

Narh bir kez konduktan sonra sıkı biçimde denetlenirdi. Narhın denetleyicisi sadrazamdı. Çarşıyı, pazarı, tüm mallan ve piyasayı kontrol etmek, sadrazamın başlıca görevleri arasındaydı. Sadrazama bu konuda kadı yardımcı olurdu. Ama gerçek ve fiili yetki muhtesibindi.

Sadrazam kalite ve narh kontrolü için, yanına İstanbul kadısı, yeniçeri ağası ve muhtesibi alarak kola çıkardı (bak. kol gezmek). Bu kortejde, hepsi kendi tören giysileri ve aletleriyle ve belli bir hiye-rarşik düzende yoldaşlar, subaşı (süpürgesi ile), asesbaşı (perişanî ile), Dergâh-ı Ali çavuşları, çavuşbaşı, yeniçeri ağası, kapı kethüdaları (ikişer ikişer), aynı sırada mumcular, keloğlanları, yine aynı sırada satırlar, saraçbaşı, terazi taşıyan; önlerinde ihtisab ağası (elinde değnekle, yaya); bir yanında bostacılar odabaşısı, öteki ya-nıda süpürgesiyle muhzır ağa olmak üzere sadrazam, önünde narha ve kurallara uygun davranmayan esnafa verilecek ceza aletleriyle muhzır yoldaşları, cebeci ve topçu çavuşları yer alırdı.

Alay, Paşakapısı'ndan hareket eder, Hocapaşa, Bahçekapı, Unkapanı yoluyla zahirecileri yoklar; Zeyrek'ten Beyazıt'a dönülür; Divanyolu'ndan Paşakapısı'na varılırdı. Yer yer kalite, fiyat, gramaj, temizlik kontrolleri yapılır; kusurlu görülenler, çoğunlukla hemen orada, esnafın ortasında cezalandırılırdı.

Sürekli narh kontrolü ise muhtesibin işiydi. İstanbul kadısı nezdinde ve Bilad-ı Selase'de ayrı ayrı muhtesibler vardı. Muhtesib, emrindeki keloğlanları, terazibaşılar, taşoğlanları ile narh denetimini yürütürdü. Narh uygulamayan ve narha uymayan esnaf hapisten sürgüne, kalebentlikten falakaya kadar çeşitli cezalara çarptırılırdı.

İstanbul'un fethinden itibaren kentte dikkatli ve sıkı biçimde uygulanan narh sisteminin, bütün denetimlere rağmen, tek tek kişiler veya loncalar tarafından zaman zaman ihlal edildiği, narh fiyatlarının üstünde fiyat talepleri olduğu da görüldü. Özellikle çeşitli nedenlerle ortaya çıkan kıtlık durumlarında narh sisteminin işlemesi güçleşiyor, denetim ne kadar sı-kılaştınlırsa sıkılaştırılsın fiyat artışlarının önüne geçilemiyordu.

Özellikle, Osmanlı ekonomisinin bozulduğu; Batı'nın ekonomik etki ve müdahalesinin arttığı 19. yy'ın ortalarından itibaren, gedikler(->), loncalar(->) gibi ekonomik kurumlarla birlikte narh uygulaması da çökmeye başladı. İstanbul'da, 4 Mart 1856'da et ve diğer bazı gıda maddeleri üzerinden narh kaldırıldı. 1870'lerden sonra da, ekmek dışında narh kalktı.

Cumhuriyetten sonra II. Dünya Savaşı yıllarında bazı temel ihtiyaç maddeleri için başvurulan narh uygulaması başarılı sonuç vermemiştir. Günümüzde bir narh sistemi olmamakla birlikte bazı tüketim maddelerinde hükümetçe veya belediyelerce konulan fiyatlar geçerlidir.

Bibi. M. S. Kütükoğlu, Osmanlılarda Narh Müessesesi ve 1640 Tarihli Narh Defteri, ist., 1983; ay, "1009 (1600) Tarihli'Narh Defterine Göre istanbul'da Çeşitli Eşya ve Hizmet Fi-

yatları", TED, S. IX (1978); S. Ülgener, Tarihte Darlık Buhranları ve iktisadi Muvazenesizlik Meselesi, ist., 1951; (Altınay), Onaltıncı Asırda; Mantran, İstanbul.

İSTANBUL


Yüklə 8,43 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   72   73   74   75   76   77   78   79   ...   980




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin